Behçet Necatigil
%W
F. Türe, Bir Usta, Bir Dünya: Behçet Necatigil, ist., 1993
lışarak geçirdi. Kansere yakalandı; Zincir-likuyu Mezarlığı'na gömüldü.
Daha ilk kitabı Kapalı Çarşı'dz (1945) İstanbul'dan izdüşümler dile getirmiş Behçet Necatigil, sonraki eserlerinde yaşadığı, saptadığı hayatın bir tutanakçısı kimliğiyle, zaman zaman, İstanbul'a ilişkin de eşsiz şiirler yazmıştır. Kendi deyişiyle, "doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantıları iletmeye, duyurmaya" yönelik şiirinde, şair, İstanbul'u bir orta halliler şehri kimliğiyle görmüş, göstermiş; şehrin, yakın tarih boyunca, bu niteliğini yitirmesine, bir israf ekonomisinin tutsağı düşmesine ince bir sızıyla yerinmiştir.
Çevre'de (1951) Boğaziçi, ufak bir iskelesinde, her gece son vapurdan çıkan, "yorgun, uykulu" bir kızın kederi, yalnız-lığıyla belirir ("Yarı Gece"). "Yazlık Bahçe" bir zamanki İstanbul'un kıyı-köşe semtlerindeki, fasıl heyetli, varyeteli, tuluat ti-yatrolu, nihayet sinemalı açık hava eğlence mekânlarının çok renkli bir minyatürü; "Renkli Fener"se Beyoğlu gecelerinde yalnız, korunmasız, aşağılanmış hayat kadınlarına bir ağıttır. Şair, birkaç kuşağın ezbere bildiği "Barbaros Bulvarı"nda, değişen törel değerler ortasında bunalmış, eskiyle yeninin iç çatışmalarını yaşayan, yoksul bir ana-kızı yansıtmış, bir yandan da çarpık kentleşmenin "Beşiktaş'ın fakir fukarası"m nasıl ezip geçtiğini saptamıştır. "Elif", Tepebaşı, Haliç semtlerini, "liflemiş lambasını karanlıkta" uyurken Kasımpaşa'yı ve "Işıklar içinde Beyoğ-lu"nu da sınırları içine alarak, bir kızın acılı serüveniyle betimler; Elif, "Sayıları değişen erkeklerle" ışıklar içindeki, bir gündüz rüyası gören Beyoğlu'nda kaybolmaya mahkûmdur. Şehrin ufarak evlerle donanmış, yoksulluğundan gurur duyan bir zamanki sokağı, "Değişen Dünya"da şimdi "Ahtapotlar gibi apartımanlar'la kuşatılmıştır.
Evler(1953), İstanbul'un bütün dar gelirli ailelerine gönül vererek, değişen ekonomik ve toplumsal koşullarda, büyük kentte artık barınamayan, gitgide silmen bir sınıfa söylenmiş gibidir. "Çay"ın son
Y E D İ K U L E
Küçük kent kapılan, sur dibi
dükkânlar
Her zaman olmalıdır.
Yolları nasılsa oralara düşenler
Eskilerin durduğu bir zaman
olmalıdır.
Üstübeç, örümcek, ispit, poyra
Yaş toprak, duvarlar
Küherçile-tekerlek
İlkel ocaklarda dövülür olmalıdır.
Bahçemsi geride bir lagar beygir Sıska bir köpek, sırtı az kambur Aralık kapıdan yalpalı alevde Bir usta, bir çırak görülür olmalıdır.
Az ilerde basık, dar Sur kapısından geniş Sularında akşam bir gün Bostanlara yürür olmalıdır.
Behçet Necatigil Kareler Aklar, ist., 1975
iki dizesi yeni düzeni açıkça ifade eder: Neden bazı şeyleri pek çabuk unuturuz/ Çünkü apartmanlar o evlerin yerinde. "Keyifte ünlü Çiçek Pasajı(->) meyhaneleri, müşterileri ve gezgin satıcılarıyla bir geçit törenine çıkartılır; pasaj, âdeta sesleri, gürültüsü patırtısı, olanca şenliği ve olanca hüznüyle şiire geçer. Evler'i izleyen Eski Toprak'ta (1956) Türk şiir geleneğinin toprağına ektiklerini yadigâr bırakan Behçet Necatigil, doğal bitki örtüsü hızla göçertilen bir büyük şehir kargaşasında gördüğü İstanbul'a yazıklanarak bakar. Apartmanlarla dolup taşmış, yeşertisiz sokaklarında, şehir, birçok mutsuz insanı sö-zümona barındırmakta; refah simgesi gibi görünen ışıklı mağazalar, büyük yapılar, eğlence yerleri ise, "Hep paraya saygı" bir ortam yaratmaktan öteye gidememektedir. Arada'da (1958) yer alan "Çocuklar" şiiri, böylesi bir kentte ayakta durmanın, işinde gücünde, dar gelirine razı, namuslu insanlar için ne kadar çetinleştiğine işaret edecektir: İnsanlara tezgâhlara kâğıtlara kolaydı /Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı.
Dar Çağ (1960) ve Yaz Dönemi (1963) kitaplarında şiirini büsbütün bileyen şair, kentten izdüşümleri usta işi soyutlamalarla evrensel bir çizgiye çekmiştir. Sokaklar, evler, parklar, kahveler, anacaddeler, mevsimler, günler ve geceler, artık herhangi bir büyük şehrin, kimliğini, özelliklerini, özünü ve kentsel değerini yitirmiş İstanbul'un, kentlisine anlam katmayan sokakları, yapıları ve geriye kalanlardır. Di-vançe(1965\ İki Başına Yürümek (1968), En/Cam (1970) ve Zehra'da (1973) bu tutum ve seçimini sürdüren Behçet Necatigil, birçok dizesinde, kentte yaşanan siyasal çalkantılara, uzak yakın göndermelerle işaret etmiştir. Bu kent, şimdi alışveriş düzeni, hattâ beslenme açısından da yoldan çıkmış gibidir. Nitekim En/Cam 'm şiirlerinden "Ananas", sezgin şairin saptayı-
mıyla, yaklaşık 20 yıl sonrasının savurganlığına değinmektedir: Ve bakılır o da ye-nirmisine: / Uzak meyva ananas.
Behçet Necatigil, Kareler Aklar (197'5) kitabında "biçim yenileştirmelerinden" yola çıkmış görünmekle birlikte, İstanbul'a bir kez daha özel şiirler yazar. 10 yıl önceki sokağından geçen şair, eski mahalle düzeninin Türk şiirindeki doruğu sayılabilecek "Eski Sokak"ı kaleme getirir; şimdi "apartıman"a taşınmış olan şiir kişisi, o sokağın bütün hatıralarıyla baş başa kalmış, inanılmaz bir gözütoklukla, oradan ayrıldığına üzgün, evlerine meyve, et girdiği meçhul komşularını, sokağın çocuklarını, bitmez tükenmez öksürüklü, yalnız bir kadını, gecede bağıran bir erkeği ve ağlayan bir kadını, geceyarısından sonra da lambası sönmemiş, çalışan bir dul kadını, âdeta haykırış içinde söyler. Yıkılan mahalle töresiyle birlikte, geriye hep o özlem, yoksul insanların haysiyetli yaşamlarını özlemek kalmıştır. Kareler Aklar'da "Sinanpaşa" ve "Yedikule" şiirleri, İstanbul peyzajına, Behçet NecatigiPin kendine özgü çiziminden örneklerdir.
Beyler(197S), Söyleriz'(1980), şairin derin bir sevgiyle kötümserliği, küskünlüğü, bağışlayışı işlediği son şiir kitaplarıdır. Söyleriz'de "Bir İstanbullunun Not Defterinden" adlı üç bölümlü şiir, şehrin sürüp gitmiş sorunlarına gizli bir alay eşliğinde yaklaşır; "Temmuz TiklerF'yse şehirdeki tedhiş ortamına neredeyse son defa ses yöneltmektedir: Serseri bir kurşun / O kadar geniş bulvarda / Gelse seni bulsa ve yanında /Kimse olmasa.
Radyo oyunlarını Yıldızlara Bakmak (1965), Gece Aşevi (1967), Üç Turunçlar (1970), Pencere (1975) kitaplarında toplayan Behçet Necatigil, bu eserlerinde de İstanbul'u soyutlamalar çerçevesinde mekân tutmuş, örnekse, şimdi bir lokantaya dönüştürülmüş olan Süslü Karakol'u "Süslü Karakol Durağı" adlı oyununda, çevredeki sokakların planını, mimari yapılaşmanın yankı düzenini çıkarırcasına metne geçirmiştir.
Bibi. O. Akbal, Şair Dostlarım, İst., 1964; H. Cöntürk, Behçet Necatigil Üstüne, ist., 1964; M. Fuat, Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, ist., 1985; D. Hızlan, Yazılı İlişkiler, îst, 1983; S. İleri, Hatırlıyorum, İst., 1984; A. Kabaklı, Türk Edebiya-
Neccarzade
Türbesi'nin
kuzeyden
görünümü.
M. Baha Tanman,
1983
tı, III, İst., 1967; M. Kaplan, Şiir Tahlilleri, İst., 1965; R. Mutluay, 50 Yılın Türk Edebiyatı, İst., 1973; A. Oktay, Yazılanla Okunan, ist., 1983.
SELİM İLERİ
Dostları ilə paylaş: |