Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə101/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   147

SADIK EFENDİ TEKKESİ

bak. ALACAMİNARE TEKKESİ



SADİ GÜLÇELİK SPOR TESİSİ

Bir uçak kazası sonucu genç yaşında ölen eski milli basketbolcu Sadi Gülçelik adına, ortaklarından olduğu ENKA firması tarafından Emirgân sırtlarında çok geniş bir alanda yaptırılan büyük spor kompleksi. Komplekste büyük bir spor salonunun yamsıra açık hava basketbol ve voleybol sahaları, tartan atletizm pisti, tenis kortları, olim-pik bir yüzme havuzu, bir sosyal lokal ile bir de açık hava tiyatrosu yer almaktadır. ENKA Spor Kulübü'ne mensup sporcular bu tesislerde yüzme, basketbol, voleybol ve atletizm faaliyetlerini sürdürmektedir. Her yönüyle modern bir görünüş arz eden Sadi Gülçelik Spor Tesisi'nin ayrıca büyük bir otoparkı bulunduğu gibi açık hava sahalarında ve tiyatrosunda ışıklandırma tesisatı da mevcuttur. Kulübün yönetimiyle olduğu gibi tesisin çalışmalarıyla da firmanın başında bulunan ve Sadi Gül-çelik'in ortağı ve kayınbiraderi olan Şarık Tara ile kız kardeşi ve Sadi Gülçelik'in eşi olan Vildan Gülçelik meşgul olmaktadırlar.

CEM ATABEYOĞLU

Sadi Gülçelik Spor Tesisi'nden bir görünüm.



Ertem Uca, 1994/TBTTVArşivi

SA'DÎLİK

Sa'deddin Cibavî tarafından Şam'da kurulan Arap kökenli tarikat. 18. yy'ın başlarında tarikatın Vefaîlik ve Selamîlik kollarını temsil eden Şeyh Ebu'1-Vefa-i Şamî ile Sey-yid Abdüsselam Şeybanî aracılığıyla İstanbul'un gündelik hayatına girmiştir.

Temellerini Sa'deddin Cibavî'nin attığı Sa'dîlik, tasavvuf tarihinde en az incelenmiş mistik kurumların başında gelir. Kurucusu Sa'deddin Cibavî'nin hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayıp, vefat tarihi konusunda da birbiriyle çelişen farklı kayıtlar mevcuttur. Bu yüzden tarikatın kuruluş dönemine ilişkin aydınlatılması gereken pek çok nokta, bugün bile karanlıktadır.

Şam yakınlarındaki Havran'da doğan Sa'deddin Cibavî, Havran ile Şam arasındaki Ciba'da yaşamış ve bundan ötürü "Cibavî" olarak tanınmıştır. Kurduğu tarikatın bir diğer adı da bu yüzden Cibavîliktir. "Ebu'l-Fütuh" lakabıyla anılan Sa'deddin Cibavî'nin ailesi hakkındaki bilgiler de birbiriyle çelişmektedir. Kaynaklarda genellikle babasının adı Şeyh Yunus eş-Şeybanî şeklinde geçmesine karşın Hüseyin Vassaf, Sefîne-i Evliya adlı eserinde bu kişiyi Sa'deddin Cibavî'nin dedesi olarak gösterir ve Ebu Medyen-i Mağribî'nin halifelerinden sayar. Sa'deddin Cibavî'nin vefat tarihi de yeterince açık değildir. Kabul edilen 1300 veya 1335 tarihlerinin yamsıra, İstanbul'un tanınmış Sa'dî şeyhlerinden Ali Fakrî Efendi'nin Hüseyin Vassaf'a verdiği bilgiye göre Sa'deddin Cibavî 1113'te doğmuş ve 100 yılı aşkın bir süre yaşadıktan sonra 1224'te vefat etmiştir.

Sa'dîlik, kurucusunun vefatından sonra Şam ve çevresinde aile mensuplarınca yaygınlaştırılmaya çalışılmış, fakat İslam dünyasında Kadirîlik(->) ve Rıfaîlik(->) gibi Arap kökenli diğer tarikatlar kadar başarılı olamamıştır. Ancak 16. ve 17. yy'larda Muhammed bin Sa'deddin (ö. 16li) ve oğlu Şeyh Sa'deddin (ö. 1627), tarikatın Şam merkez olmak üzere Mısır'a yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Diğer yandan Sa'dîliğin, Türk tasavvuf kültürünü temsil eden tarikatların faaliyette bulundukları Anadolu'da hiçbir zaman etkili olamadığı görülmektedir. 13-15. yy'lar arasında Rı-faî ve Kadiri zümrelerinin bu coğrafyada faaliyetlerine rastlanmasına karşın Sa'dî kültürü, Anadolu'nun tasavvuf hayatına nüfuz edememiş ve etkisini daha çok Rumeli'de göstermiştir. Tarikatın burada tıpkı Rıfaîlik gibi Bektaşî ve Melamî zümre-leriyle kaynaştığı ve böylece rint meşrep bir tasavvuf anlayışı oluşturduğu bilinmektedir. Bu oluşum, doğrudan İstanbul'un mistik hayatına da etki yapmıştır.

Tarikatın Taglebîlik, Acizîlik, Vefaîlik ve Selamîlik olmak üzere yaygın şekilde örgütlenmiş dört kolu vardır. Bunlardan Vefaîlik ve Selamîlik 18. yy'ın başlarında Sa'dîliği İstanbul'un gündelik hayatına sokan kollar olarak bilinirler.

Sa'dîlik 18. yy'ın başlarında, Vefaîliğin kurucusu Ebu'l-Vefa'i Şamî ve Selamîliğin kurucusu Abdüsselam Şeybanî (ö. 1751) tarafından iki ayrı kol halinde İstanbul'a girmiştir. Bu dönem aynı zamanda Rıfa-îliğin de şehir hayatında örgütlenmeye başladığı yılları kapsamakta ve "kıyam zik-ri"ni esas alan Arap kökenli tasavvuf anlayışının İstanbul kültürüyle kaynaşmasına tanıklık etmektedir. Diğer yandan tarikatın söz konusu iki kolu, Vefaîlik ve Selamîlik bu dönemden itibaren hem kendi bağımsız tekke organizasyonlarını kurmuşlar, hem de bazen aynı tekkelerde Sa'dîlik adına ortak meşihat görevini üstlenmişlerdir.

İstanbul'un gündelik hayatına giren ilk Sa'dî kolu, Vefaîliktir. 1703 veya 1705 tarihlerinde Şam'dan İstanbul'a gelen Ebu'l-Ve-fa-i Şamî'nin temsil ettiği bu Sa'dî kolunu, Abdüsselam Şeybanî'ye bağlı Selamîlik izler. Ancak bazı kaynaklarda Abdüsselam



SA'DÎIİK

392

393

SA'DÎLİK

Şeybanî'nin Ebu'1-Vefa-i Sami'den daha önce İstanbul'a geldiği belirtilmekle birlikte tarih verilmemektedir. Bu konuda bilinen tek tarih, Abdüsselam Şeybanî'nin Koska'da Papaszade Mustafa Çelebi (ö. 1552) tarafından kurulan külliye bünyesindeki tekkeye 1717'de postnişin olduğudur (bu tarih H. Vassaf a göre 1714'tür).

Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan Ebu'1-Vefa-i Sami'nin İstanbul'daki faaliyetleri de bilinmemektedir. Şam'dan İstanbul'a geldiği ve şehirde çok kısa bir süre kalarak yerine halifelerim bırakıp tekrar Şam'a döndüğü, genellikle eski kaynaklarda tekrar edilen bilgiler arasındadır. Ve-faîlik, İstanbul'da Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin hilafet verdiği "Gözoğlu" lakabıyla tanınan Hüseyin Efendi (ö. 1738), Ali Hulusî Efendi (ö. 1783) ve Mehmed Ziyad Efendi (ö. 1790) tarafından temsil edilmiş, bu şeyhlerin girişimiyle temelleri atılan Taşlıburun Tekkesi(->), Mirza Baba Tekkesi(->) ve Ka-dem-i Şerif Tekkesi(->) Sa'dîliğin Vefaîlik kolu tarafından şehir hayatında örgütlendiği ilk merkezler olma özelliğini taşımışlardır. Diğer yandan Abdüsselam Şeybanî'nin bizzat postnişinliğini üstlendiği ve kendi adıyla anılan Abdüsselam Tekke-si(->), hem Selamîlik koluna bağlı bir merkez, hem de Sa'dîliğin âsitanesi olarak kabul edilmiş ve tarikatın Osmanlı İmpara-.torluğu dahilindeki idaresi bu tekke şeyhlerinin denetimine bırakılmıştır. Böylece Sa'dîlik, İstanbul'da faaliyet gösteren diğer Arap kökenli tarikatlardan Kadirîlik, Rıfa-îlik ve Bedevîlik(->) gibi mistik kurumların sahip bulundukları merkezi örgütlenme modeline uygun bir idari yapılanmaya kavuşmuştur.

18. yy boyunca Sa'dîliğin İstanbul'daki örgütlenmesini aralarında Taşlıburun, Mirza Baba, Kadem-i Şerîf ve Abdüsselam tekkelerinin bulunduğu dört tarikat merkezinden oluşan güçlü bir organizasyon üstlenmiştir. Bu dört tekkede postnişinlik yapan Sa'dî şeyhleri, 18. yy'dan itibaren hem kendileri, hem de hilafet vererek yetiştirdikleri tarikat mensupları aracılığıyla Sa'dî örgütlenmesini şehir ölçeğinde yaygınlaş-tırmışlar, kurulan yeni tekkeler bu çekirdek örgütlenmenin etrafında genişleyen halkalar şeklinde İstanbul'un mistik hayatım etkilemişlerdir.

Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin İstanbul'daki üç halifesinden birisi olan Hüseyin Efendi'nin Taşlıburun Tekkesi meşihatını üstlenmesiyle birlikte Sa'dîliğin Vefaî kolu 18. yy'ın başlarında şehir hayatındaki ilk örgütlenme faaliyetlerini başlatır. 17. yy'ın sonlarında Eyüp'te "Lagarı" lakabıyla tanınan Bel-gradlı Mehmed Efendi (ö. İ682) tarafından Bayramı Melamîliğine bağlı olarak kurulan Taşlıburun Tekkesi, kısa bir süre Rumeli Melamîlerinin toplandıkları bir merkez şeklinde gelişmiş, fakat Mehmed Efendi'nin vefatından sonra tekke meşihatı adları tespit edilemeyen Bektaşî şeyhlerinin yönetimine geçmiştir. 18. yy'ın başlarına kadar devam eden bu Bektaşî meşihatını, Sa'dîliğin Vefaî koluna bağlı Hüseyin Efendi'nin postnişinliği izler ve tekke bu dönemden itibaren 1925'e kadar tarikatın de-

netiminde kalır. Hüseyin Efendi'den sonra yerine geçen Hasan Cibavî'nin halifesi Abdurrahman Efendi (ö. 1755), İstanbul Sa'dîliğinde "Çelebizadeler" olarak tanınan şeyh ailesinin kurucusudur. Aynı aileye mensup bulunan Çelebizade Mehmed Sa-id Efendi, aslen bir Kadirî merkezi olan Remlî Tekkesi'nde ilk Sa'dî meşihatını temsil eden Kolancı Şeyh İbrahim Sabrî Efendi'den sonra posta geçerek 19. yy'ın başlarına kadar Vefaî örgütlenmesini yürütmüştür. Remlî Tekkesi'nin ardından İstanbul'un en tanınmış Sa'dî merkezlerinden Hasırîzade Tekkesi(->) de, Abdurrahman Efendi'den sonra meşihat makamını üstlenen Süleyman Sıdkî Efendi'nin (ö. 1777) damadı ve halifesi Mustafa İzzî Efendi (ö. 1824) aracılığıyla faaliyete geçirilmiş, böylece Taşlıburun Tekkesi'ne bağlı iki önemli tarikat odağı İstanbul hayatında yerini almıştır. Süleyman Sıdkî Efendi'nin Taşlıburun Tekkesi'ndeki meşihatını, oğlu İsmail Necatî Efendi'nin (ö. 1789) postnişinlik dönemi izler ve 1789'dan itibaren tekke, Sa'dîliğin İstanbul'daki âsitanesi sayılan Abdüsselam Tekkesi postnişini Mustafa Haydar Efendi'nin halifesi Atımed Hulusî Efendi (ö. 1815) aracılığıyla tarikatın merkezi yönetimine bağlanır. Ahmed Hulusî Efendi, Taşlıburun Tekkesi'nde Selamî kolunu temsil eden ilk postnişin olup aynı zamanda tekke yönetimini üstlenen son şeyh ailesinin de kurucusudur. Vefatını izleyen 1815-1828 döneminde Taşlıburun Tekkesi vekâleten Ahmed Hulusî Efendi'nin halifelerinden Salih Efendi tarafından yönetilmiş ve yaşça küçüklüğü nedeniyle oğlu Süleyman Sıdkî Efendi (ö. 1890) ancak 1828'den sonra postnişin olabilmiştir. Kendisini Sa'deddin Efendi'nin (ö. 1901) meşihatı izler.

Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin ikinci halifesi Ali Hulusî Efendi'dir (ö. 1783). Sa'dîliğin Vefaî koluna mensup bulunan Ali Hulusî Efendi tarikatın suriçinde en yoğun şekilde faaliyette bulunduğu Samatya'da, kuruluşu II. Mehmed (Fatih) dönemine (1451-1481) kadar uzanan Mirza Baba Tekkesi'ni 18. yy'ın ortalarında yeniden canlandırarak Sa'dîliğe bağlamıştır. Samatya'da Mirza Baba Tekkesi'nin ardından faaliyete geçen ikinci Sa'dî merkezi ise, Kadem-i Şerîf Tekkesi'dir.

Mirza Baba Tekkesi'nin ilk postnişini, "Karabacak" lakabıyla tanınan Ali Hulusî Efendi'dir. Hangi tarihte meşihat görevini üstlendiği bilinmediği için postnişinlik süresini tespit etmek mümkün değildir. 1783' te vefat etmesiyle birlikte yerine Sadullah Hulusî Efendi (ö. 1801) geçer. Sadullah Hulusî Efendi'nin 1783-1801 arasındaki meşihat dönemi, Mirza Baba Tekkesi'nin Abdüsselam Tekkesi'ne bağlanarak Selamîlik kolunun temsil edildiği bir zaman kesiti olmuştur. Sadullah Hulusî Efendi, "Kolancı" lakabıyla bilinen İbrahim Sabri Efendi'nin halifesidir. Abdüsselam Tekkesi postnişinliğinde bulunan İbrahim Sabri Efendi'nin aynı zamanda Kelamî Tekkesi ile Remlî Tekkesi'nde de meşihatı vardır. İstanbul'daki Sa'dî örgütlenmesinin önemli isimlerinden olan İbrahim Sabri Efen-

di'nin, halifesi Sadullah Hulusî Efendi aracılığıyla Mirza Baba Tekkesi'nde Selamîlik kolunu etkin kılması 1801'den sonra da devam etmiş ve Mirza Baba Tekkesi postuna geçen Mehmed Emin Efendi (ö. 1835), burada 1801-1807 arasında şeyhlik yaptıktan sonra İbrahim Sabri Efendi'nin vefatıyla boşalan Abdüsselam Tekkesi postnişinliğine atanmıştır. Mehmed Emin Efendi'nin "Koğacı" lakabından ötürü, Abdüsselam Tekkesi'ne Koğacı Tekkesi de denilmektedir.

Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin halifelerinden Ali Hulusî Efendi'nin Mirza Baba Tekkesi'nde başlattığı Vefaî yönetimi 1783-1807 döneminde tarikatın Selamîlik koluna geçmesine rağmen 1807'de meşihatı üstlenen Ahmed Raşid Efendi tarafından tekrar eski durumuna getirilmiştir. Ahmed Raşid Efendi'nin (ö. 1828) Mirza Baba Tekkesi'ndeki meşihatı 1807-1811 arasını kapsar. 1811'de Mirza Baba Tekkesi meşihatım halifesi Mehmed Sa'deddin Efendi'ye (ö. 1813) bırakarak kendisi Fatih'teki Fındık-zade Tekkesi postnişinliğini üstlenmiş ve böylece Sa'dî organizasyonu içinde Mirza Baba Tekkesi'ne bağlı ikinci bir Vefaî merkezi oluşmuştur. Ahmed İshak Efendi'den (ö. 1811) sonra Fındıkzade Tekkesi postuna geçen Ahmed Raşid Efendi'yi halifesi Osman Nuri Efendi'nin (ö. 1854) meşi-. hatı izler ve bu Vefaî merkezi kendi ailesine mensup şeyhlerden Ali Haydar Efendi (ö. 1868), Mehmed Şemsî Efendi (ö. 1893) ve Mehmed Arif Hilmi Efendi'nin (ö. 1909) postnişinlik dönemlerinde Sa'dî organizasyonu içinde yer alır. Mirza Baba Tekkesi'nde ise Mehmed Sa'deddin Efendi'den sonra oğlu Ahmed Raşid Efendi (ö. 1816) posta geçer ve kendisini Abdullah Pirî'nin halifesi İsmail Sıdkî Efendi (ö. 1830), Mustafa Vehbî Efendi (ö. 1858), Ahmed Muhtar Efendi (ö. 1881), Mustafa Fe-rid Efendi (ö. 1896) ve oğlu Hüsnü Efendi'nin meşihat dönemleri izler.

Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin hilafet verdiği üçüncü Vefaî şeyhi Mehmed Ziyad Efendi (ö. 1790) olup Samatya'daki Kadem-i Şerif Tekkesi'nin kurucusudur. Bu tekke kuruluşundan 1925'e kadar Sa'dîliğe bağlı kalmıştır. Tekkenin bulunduğu yerde önceleri Kapıcıbaşı Konağı'nın olduğu bilinmektedir. Sadrazam Halil Hamid Paşa (ö. 1785), 1784'te konağı istimlak ederek yerine Kadem-i Şerif Tekkesi'ni inşa ettirmiş ve ilk postnişinliğini de Şam'dan İstanbul'a gelen Mehmed Ziyad Efendi üstlenmiştir. I. Abdülhamid döneminin (1774-1789) nüfuzlu şeyhlerinden olan Mehmed Ziyad Efendi'nin başta Sadrazam Halil Hamid Paşa gelmek üzere pek çok üst düzey devlet yöneticisini kendisine intisap ettirmek suretiyle Sa'dîliğe İstanbul'daki tarikatlar arasında güçlü bir statü kazandırdığı görülmektedir. Tekkenin yönetimi, kendisinden sonra posta geçen aile üyeleri tarafından yürütülmüştür. Bu şeyhler sırasıyla oğullan, Ahmed Efendi, Abdurrahman Efendi, Mehmed Efendi (ö. 1845) ve Abdüllatif Efendi'dir (ö. 1850). Abdurrahman Efendi'nin Mevlevîliğe intisap ederek Bursa Mevlevîhanesi'nde çile çıkarttığı

ve İstanbul'a dönmeyerek Bursa'da vefat ettiği bilinmekle beraber Kadem-i Şerif Tekkesi'nde meşihat görevini ne şekilde yürüttüğü konusu açık değildir. Abdüllatif Efendi ise, Fındıkzade Tekkesi postnişini Osman Nuri Efendi'nin halifesidir. Böylece Abdüllatif Efendi ile birlikte Kadem-i Şerif Tekkesi meşihatı silsile itibariyle hem kurucu şeyh Mehmed Ziyad Efendi'ye, hem de Fındıkzade Tekkesi postnişini Osman Nuri Efendi ile Mirza Baba Tekkesi postnişini Ahmed Raşid Efendi aracılığıyla Ebu'1-Vefa-i Şamî'nin halifelerinden Ali Hulusî Efendi'ye ulaşmaktadır. Yerine oğlu Ahmed Agâh Efendi (ö. 1876) ile torunu ve halifesi İsmail Bedreddin Efendi (ö. 1914) geçmiş, tekkelerin 1925'te kapatılmasından önce meşihata geçen Salahad-din Efendi, Cumhuriyet döneminde Ahmed Esat Ben'im'e hilafet vererek Sa'dî silsilesinin devamını sağlamıştır.

18. yy'ın başlarında İstanbul'a giren Sa'dîliğin Vefaîlik kolu tarafından gerçekleştirilen geniş ölçekli tekke organizasyonuna karşın Selamîlik kolu, Abdüsselam Tekkesi'nde temsil edilmiş ve aynı zamanda Sa'dîliğin âsitanesi olması sıfatıyla da tarikatın merkezi yönetimini üstlenmiştir. Sa'dîliğin merkezi yönetim modeline dayanan bu yapılanmasını diğer Arap kökenli tarikatlardan Kadirîlik, Rıfaîlik ve Bedevî-lik'te de görmek mümkündür. Ayrıca Abdüsselam Tekkesi'nin bir başka özelliği ise, Sa'dîlik tarafından kurulmayıp, Hal-vetîlikten devralınmış olmasıdır.

Abdüsselam Tekkesi, 16. yy'da Papaszade Mustafa Çelebi tarafından tekke, mescit, darülhadis ve medreseden ibaret bir külliye şeklinde kurulmuştur. Başlangıçta hangi tarikata bağlı olduğu bilinmeyen tekkenin 18. yy'ın başlarında Halve-tîliğe (bazı kaynaklarda Celvetî) mensup "Şirden" lakabıyla tanınan Abdülvehhab Efendi'nin (ö. 1717) idaresinde bulunduğu görülmektedir. Bu dönemde İstanbul'a gelen Sa'dî şeyhlerinden Abdüsselam Şeybanî'nin faaliyetleri III. Ahmed'in (hd 1703-1730) dikkatini çekmiş ve Abdülvehhab Efendi'nin 1717'deki vefatıyla boşalan tekke meşihatı kendisine verilmiştir. Aslen bir Halvetî merkezi olan Abdüsselam Tekkesi'ne bir Sa'dî şeyhinin atanmasının nedenleri arasında, Abdüsselam Şeybanî'nin İstanbul'da faaliyet gösterebilmesi için Türk tasavvuf ekolüne mensup tarikatların birinden "teberrüken" icazet almasının şart koşulması ve bunun üzerine söz konusu şeyhin Halvetîlîğin Cerrahî kolundan icazet almak suretiyle Sa'dîliği yaymaya başlaması, İstanbul'un tasavvuf kültürü açısından üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.

Abdüsselam Şeybanî'nin hayatı hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Tarikat silsilesi, amcası Şeyh İbrahim tarafından gelen Sa'dî kolu aracığıyla Sa'deddin Cibavî'ye bağlanmaktadır. Ebu'1-Vefa-i Şamî gibi İstanbul'a geldikten sonra geri dönmeyerek bizzat Abdüsselam Tekkesi postnişinliğini üstlenmiş ve tarikat hiyerarşisi içinde bir kol kurucusu olarak temsil ettiği statü gereği meşihatında bulunduğu tekke, tarikatın İstan-

Mehmed Elif Efendi

înai, Son Hattatlar

bul'daki âsitanesi sayılmıştır. Vefatından sonra yerine geçen oğlu Mehmed Galib Efendi'nin (ö. 1783) meşihat döneminde Selamîliğin İstanbul hayatına nüfuz ederek yaygınlaşmaya başladığı görülmektedir. Bunun en çarpıcı örneği, Mehmed Galib Efendi'nin halifesi Ahmed Efendi'nin kendi lakabıyla anılan Yağcızade Tekkesi'ni kurarak burada Selamî meşihatını temsil etmesidir. Yağcızade Tekkesi, aynı zamanda Sa'dîliğin Eyüp ve suriçinden sonra Üsküdar'da faaliyete geçirdiği ilk tekke olması bakımından tarikat organizasyonunda ayrı bir öneme sahiptir. Ahmed Efendi'den sonra Yağcızade Tekkesi'nde Mehmed Sa-id Efendi (ö. 1792), Mehmed Nizameddin Efendi (ö. 1823), İbrahim Efendi (ö. 1829), Şeyh Yakub Mudanyavî'nin oğlu Mehmed Nizameddin Efendi, Mehmed Emin Efendi (ö. 1879) ve Mehmed Aşir Efendi (ö. 1905) tarafından Sa'dî meşihatı yürütülmüştür. Abdüsselam Tekkesi'nin Mehmed Galib Efendi dönemindeki bu etkin faaliyeti, kendisine hilafet verdiği Mustafa Haydar Efendi (ö. 1791) zamanında devam etmiş ve bu şeyhin müntesiplerinden Ahmed Hulusî Efendi, 1789'dan itibaren tarikatın Vefaî koluna bağlı bulunan Taşlıburun Tekkesi'nde Selamîliği başlatmış, ailesine mensup şeyhler tarafından sürdürülen bu meşihat aracılığıyla söz konusu merkez, Abdüsselam Tekkesi'ne idari yönden bağlanmıştır.

Mustafa Haydar Efendi'nin vefatından sonra Abdüsselam Tekkesi postuna oturan İbrahim Sabri Efendi, Sa'dîliğin İstanbul' daki örgütlenmesinde önemli rol oynamış mutasavvıflardandır. "Kolancı" lakabıyla İstanbul'da ün yapan İbrahim Sabri Efendi 1769'da Halvetîliğe bağlı Kelamî Tekkesi'ni, 1775'te Kadirîliğin suriçindeki başlıca merkezlerinden Remlî Tekkesi'ni Sa'dî denetimine sokmuş ve 1791'de Abdüsselam Tekkesi postnişinliğine atanarak tarikatın en kapsamlı tekke organizasyonla-

rından birisini gerçekleştirmiş, ayrıca yetiştirdiği halifelerinden Sadullah Hulusî Efendi de Vefavîliğe mensup Mirza Baba Tekkesi şeyhliğini üstlenmiştir. Kendisinden sonra posta geçen ve İstanbul'un tasavvuf tarihinde "Koğacızadeler" adıyla tanınan ünlü şeyh ailesinin kurucusu Mehmed Emin Efendi ise, önce Mirza Baba Tekkesi'nde Sadullah Hulusî Efendi'den boşalan meşihat görevini üstlenmiş, 1807'den sonra İbrahim Sabri Efendi'nin yerine Abdüsselam Tekkesi'ne atanmıştır. Burada üç nesil boyunca, 20. yy'ın ilk çeyreğine kadar Selamî meşihatını yürüten şeyhler, Mehmed Galib Efendi (ö. 1863), Yahya Efendi (ö. 1911) ve Sa'deddin Hikmet Efendi'dir. Yahya Efendi'nin ayrıca Çam-lıca'daki Nur Baba Tekkesi postnişini Nuri Baba'ya intisap etmek suretiyle Bektaşîlikten icazeti de vardır. Diğer yandan Sa'deddin Hikmet Efendi'nin meşihatından sonra Abdüsselam Tekkesi'nde Koğacıza-de ailesinin yönetimi sona ermiş, tekke Meclis-i Meşayih başkanı Mehmed Elif Efendi'nin (ö. 1927) oğlu Yusuf Zahir Efendi tarafından İstanbul Sa'dîliğinin diğer bir ünlü şeyh ailesi olan Hasırîzadelerin denetimine sokularak Sütlüce'deki Hasırîzade Tekkesi meşihatına bağlanmıştır.

18. yy'dan itibaren Taşlıburun Tekkesi ile Abdüsselam Tekkesi'nde odaklanan ve tarihsel süreç içerisinde bu iki merkez etrafında oluşan tekke organizasyonuyla şehir hayatına nüfuz eden Sa'dîliğin ayrıca gelişme dinamiklerinden birisini de şeyh ailelerinin meydana getirdiği görülmektedir. Bu ailelerden bazıları söz konusu iki odaklı tekke organizasyonu içinde yer almakla birlikte, bazıları da bağımsız bir örgütlenme anlayışını benimseyerek sürdürmüşlerdir. Bu ailelerden en tanınmışlarından birisi Bedreddinzadelerdir. Sa'dîliğin şehir hayatında 18. yy'dan 19. yy'ın sonlarına kadar süren tarihine damgasını vuran bir ailenin kurucusu Mehmed Esad Efendi'nin oğlu Seyyid Bedreddin'dir (ö. 1757). Kendi adına Samatya'da kurduğu merkez, Bedreddinzadeler Tekkesi adıyla tanınmış olup aynı zamanda bu bölgede daha sonra faaliyete geçen Mirza Baba Tekkesi ile Kadem-i Şerif Tekkesi'nin de elverişli bir sosyakültürel zemin üzerinde gelişmesini sağlamıştır. Bedreddinzadeler Tekkesi şeyhleri Seyyid Bedreddin ailesine bağlı bulunup, 19. yy'ın sonuna kadar kurdukları merkezde Sa'dîliği temsil etmişlerdir. Seyyid Bedreddin'den sonra posta sırasıyla Mehmed Sadık Efendi (ö. 1776), İbrahim Efendi (ö. 1780), Mehmed Nureddin Efendi (ö. 1802), Mehmed Muhyieddin Efendi ve Mehmed Sa'deddin Efendi geçmişlerdir.

İstanbul'un tanınmış bir diğer Sa'dî ailesi de Hasırîzadelerdir. Bu aileye mensup şeyhler, Sa'dîlik ile Mevlevîliği kaynaştıran bir tasavvuf anlaşırım temsilcileri olarak dikkati çekerler. Ailenin kurucusu Mısır'ın Delta bölgesindeki Damanhur şehrinde doğup büyüyen ve "Hasırcı Hoca" lakabıyla tanınan Halil Efendi'nin (ö. 1793) oğlu Mustafa İzzî Efendi'dir (ö. 1824). Taşlıburun Tekkesi şeyhi Süleyman Sıdkî Efen-

SA'DÎLİK

394

395


SA'DÎIİK

Bir Sa'dî şeyhi.



Türkische Geuıânder und Osmanische Gesellschaft im

achtzehnten Jahrhunden, Graz, 1966

di'ye intisap ederek Sa'dî hilafeti alan Mustafa Izzî Efendi, daha sonra 1784'te Sütlü-ce'de kendi adına Hasırîzade Tekkesi'ni kurmuştur. Gerek Mustafa İzzî Efendi, gerekse saray hasırcıbaşısı olan kardeşi el-Hac Emin Ağa, III. Selim'in (hd 1789-1807) yakın çevresinde bulunmuştur ve bunun sonucunda Hasırîzade Tekkesi padişah tarafından genişletilmek suretiyle yeniden inşa edilmişir. Mustafa Izzî Efendi'den sonra posta geçen oğlu Süleyman Sıdkî Efendi (ö. 1837), babasının mürşidi olan Taş-lıburun Tekkesi şeyhi ile aynı adı taşımaktadır, istanbul'daki Sa'dî kültürünün Mevlevîlik ile kaynaşmaya başlaması Süleyman Sıdkî Efendi dönemine rastlar. Fatih'te Nakşibendîliğe bağlı Murad Molla Tekkesi postnişini Mehmed Murad Efendi'den (ö. 1848) Mesnevi okumuş ve ayrıca Nakşîliğe de intisap etmiştir. Sa'dîliğin Mevlevî ve Nakşî kültürleriyle Süleyman Sıdkî Efen-di'nin kişiliğinde kurduğu bu ilişki, Hasırîzade ailesine mensup bulunan ve Taşlıbu-run Tekkesi'nden yetişen Hüseyin Hamdi Efendi (ö. 1841) tarafından aslen bir Nak-şî/Mevlevî merkezi olarak 15. yy'm sonlarında kurulan Âbid Çelebi Tekkesi'nde(->) yeniden canlandırılmışım Her üç tarikatın ortaklaşa meydana getirdikleri bu ilginç tasavvuf kültürü Hüseyin Hamdi Efendi'den sonra Sadeddin Efendi (ö. 1872), Mustafa Sıdkî Efendi (ö. 1890) ve Salahaddin Bey (ö. 1930) tarafından Cumhuriyet dönemine kadar Âbid Çelebi Tekkesi'nde yaşatılmış-tır. Diğer yandan Hasırîzade Tekkesi'nde Süleyman Sıdkî Efendi'den sonra yerine geçen oğulları Hasan Rıza Efendi (ö. 1884) ile°Ahmed Muhtar Efendi (ö. 1901) meşi-

hat makamım ortaklaşa üstlenmişlerdir. 1864'te tekke yönetimini kardeşi Ahmed Muhtar Efendiye bırakan Hasan Rıza Efen-di'nin, babası Süleyman Sıdkî Efendi gibi Nakşi şeyhi Mehmed Murad Efendi'den mesnevihanlık icazeti aldığı bilinmektedir. Mevlevîliğin yamsıra Şazelîliğe de intisap etmiş ve bu gelenek kardeşi Ahmed Muhtar Efendi ile Mehmed Elif Efendi (ö. 1927) tarafından sürdürülmüştür. Ahmed Muhtar Efendi, Eyüp'teki Hatuniye Tekkesi postnişini olan ünlü Nakşî şeyhi Hüsameddin Efendi'den (ö. 1864) Mesnevi okumuştur. Kendisinden sonra posta geçen oğlu Mehmed Elif Efendi ise, Yenikapı Mevlevîhane-si(-0 şeyhi Osman Selahaddin Dede'den mesnevihanlık icazeti alarak Hasırîzade-lerin Sa'dî ve Mevlevî kültürleri arasında kurdukları yakın ilişkiyi devam ettirmiştir.

Sa'dîliğin istanbul'daki tekke organizasyonunu büyük ölçüde 18. yy'da gerçekleştirdiği ve 19. yy'da kurduğu yeni merkezlerle şehir hayatında yaygınlık kazandığı görülmektedir. 1777'de Tepedelenli AliPa-şa'mn Karagümrük'te Mehmed Sıdkî Efendi (ö. 1828) için inşa ettirdiği Ejder Tekke-si'nin tarikat örgütlenmesinde önemli rolü vardır. Ejder lakabıyla anılan Mehmed Sıdkî Efendi'nin hilafeti Şeyh Mustafa Cela-leddin Efendi'dendir. Edhem Sabri Efendi (ö. 1827) ve Ahmed Sabrî Efendi (ö. 1839) adında iki halifesi olup bu şeyhler Edir-nekapı'daki Çakır Ağa Tekkesi'ni kurmuşlar ve hilafet verdikleri Eyyubî Hulusi Efendi (ö. 1871), Ali Haydar Efendi (ö. 1883) ve Hasan Efendi (ö. 189D sırasıyla burada postnişinlik yapmışlardır. 18. yy'm sonlarında kurulan bir diğer Sa'dî merkezi, Eyüp' teki Musa Çavuş Mescidi'ne meşihat konulmak suretiyle faaliyete geçirilen Kirpasî Tekkesi'dir. İlk postnişinliğini Mustafa Tev-fik Efendi'nin (ö. 1819) yaptığı bu tekkeye daha sonra halifesi Sadık Efendi (ö. 1832) atanmış ve vefatından sonra meşihat sırasıyla Rıfaî ve Nakşî tarikatlarına geçmiştir.

18. yy'ın sonlarında Sa'dîliğin, suriçinde

Mehmed Tahir bin Ahmed'in sülüs hattıyla

"Ya Hazret-i Şeyh Seyyid Sa'deddin Cibavî"

levhası.


Nazım Timuroğlu fotoğraf arşivi

olduğu kadar istanbul'un diğer yerleşim alanlarında da yaygınlık kazandığı dikkat çekmektedir. 1780'de Mustafa Efendi'nin (ö. 1844), Dolmabahçe-Gümüşsuyu'nda inşa ettirdiği Kantarcı Tekkesi ile Kadıköy-KÛşdili'ndeki Abdülbaki Efendi TekkesiO) bu grup içinde değerlendirilebilir. Abdülbaki Efendi (ö. 1808) kendi adını verdiği tekkesinin ilk postnişinliğini yapmış ve onu sırasıyla ailesine mensup şeyhlerden Ismaü Efendi (ö. 1848), Ahmed Hayri Efendi (ö. 1857) ve Şerif Mehmed Efendi (ö. 1859) izlemişti. Üsküdar'da Malatyalı ismail Ağa Camii'ne 19. yy'm başlarında meşihat koymak suretiyle kurulan ve kaynaklarda ismail Ağa Tekkesi olarak da geçen Kapıağası Tekkesi, Kasımpaşa'da Ciğerim Dede Tekkesi, Şehremini'de Raşid Efendi Tekkesi ile Bakırköy'de Ahsen Ziya Tekkesi, Sa'dîliğin 18. yy'm sonlarından 20. yy'ın başına kadar uzanan dönem içinde oluşturduğu tarikat merkezlerindendir.

Sa'dîliğin istanbul hayatında, özellikle Celvetîlik(->), HalvetflikG-») ve Kadirîlik(-0 ile yakın ilişkisi bulunduğu ve bu tarikatlara ait bazı tekkelerin tarihsel süreç içinde Sa'dîliğe geçtiği görülmektedir. Tarikatın Celvetîlikten devraldığı merkezler, Aksaray'da Kara Mehmed Paşa Tekkesi ve Üsküdar'da Hallaç Baba Tekkesi'dir(->). Bu tekkenin son postnişini aynı zamanda tanınmış edebiyat tarihçilerinden Sa'deddin Nüzhet Ergun'dur. Kadîrilikten Sa'dîliğe geçen tekkeler ise, Eyüp'te Cafer Paşa Tekkesi ve Evlice Baba Tekkesi ile Üsküdar'da Salih Baba Tekkesi'dir. Halvetî-likten ise önce Sa'dîliğin âsitanesi sayılan Koska'daki Abdüsselam Tekkesi ile ardından Eyüp'te Balçık Tekkesi, Halıcılarköş-kü'nde Isa Efendi Tekkesi ve Üsküdar'da Saçlı Hüseyin Efendi Tekkesi, Sa'dî organizasyonuna dahil olmuşlardır.


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin