Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə123/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   119   120   121   122   123   124   125   126   ...   147

Niyazi Sayın

Fikret Bertuğ

Leyla Saz

Cengiz Kahraman arşivi

SAZ, LEYLA

(1850 ?, İstanbul - 6Aralık 1936, istanbul) Bestekâr, şair, yazar.

Abdülmecid dönemi (1839-1861) saray hekimlerinden İsmail Paşa'nın kızı (bak. Hekim Ismailpaşazadeler), İstanbul şehre-minlerinden Yusuf Razi Bel'le mimar Vedat Tek'in(-») annesidir. 4 yaşındayken Abdül-mecid'in kızı Münire Sultan'ın nedimesi olarak girdiği sarayda 7 yıl kaldı. Bu süre içerisinde sultanlarla birlikte eğitildi. 1861'de babası Girit valisi olunca onunla beraber Hanya'ya gitti. Burada özel derslerle Fransızca ve Yunanca öğrendi. Babasının maiyet memurlarından Giritli Kut-bî Efendi'den ise Divan şiiri ve aruz dersleri aldı. İstanbul'dayken Matmazel Roma-no'dan öğrendiği piyanoyu Girit'te ilerletti. 16 yaşındayken şiire başladı.

Leyla Hanım sarayda geçirdiği süre içinde öteden beri merak konusu olan harem hakkında değerli gözlemlerde bulundu. Çeşitli vilayetlerde valilik görevinde bulunan babasının girdiği çevrelerde dönemin yönetici kesiminin de içinde yaşadı. 19 yaşında, mutasarrıf, daha sonra vali olan, edebiyatçı Sırrı Paşa ile İzmir'de evlendi.

86 yıllık hayatının değerli hatıralarını topladığı defterleri, Bostancı'daki köşkünün geçirdiği yangında, notaları, şiirleri ve öteki eşyalarıyla birlikte tamamıyla yandı. 70 yaşından sonra hafızasındaki bütün hatıra kırıntılarım toparlayarak yeniden yazdı. Bu hatıralar 1920-1922 arasında, ileri ve Vakit gazetelerinde tefrika edildi. Hatıraların, "Harem ve Saray Âdât-ı Kadîme-si" başlığını taşıyan bölümü, Sadi Borak tarafından sadeleştirilerek Haremin içyüzü adıyla 1974'te kitap olarak yayımlandı. "Harem-i Hümayun ve Sultan Sarayları" adlı bölüm, oğlu Yusuf Razi Bel tarafından Fransızcaya çevrildi La Harem Imperial adıyla Paris'te basıldı. Leyla Hamm'ın ha-

tıratı özellikle, Osmanlı hareni hayatı ve musiki tarihi açısından önemli bir eserdir.

Leyla Hanım İstanbul'un sanat çevrelerinde yaşadığı için küçük yaşlarından başlayarak, devrin ileri gelen bütün mu-sikidleriyle tanıştı. Nikoğos Ağa(->) ile Medeni Aziz Efendi, düzenli olarak ders aldığı musiki hocalarıydı. Kocası Sırrı Paşa'nın yazar, şair ve hattat oluşu, evlendikten sonra da kültür ve sanat hayatından kopmamasında etkili bir ayrıntıdır. Etrafında oluşturduğu sanat çevresini son demlerine kadar canlı tuttu ve bu çevrenin hep merkezinde kaldı. Leyla Hanım yaşama biçimiyle seçkin bir eski İstanbul hanımefendisinin kişiliğini yansıttı. Bir sanat mahfili haline getirdiği evinde devrin önde gelen musikicilerini topladı, teşvik etti, maddi sıkıntıda olanlara yardım edecek kadar gönüllü bir koruyuculuk rolü üstlendi. Yardımsever bir sanatkâr ve sanat koruyucusu olarak çevresinde hep sevildi.

Bostancı'daki köşkünün geçirdiği yangın felaketinde diğer eşyaları ve eserleriyle birlikte çok sayıda musiki eserini de kaybeden Leyla Hanım, kendisinin ve musiki çevresinden dostlarının hatırlayabildiklerini sonradan toplamıştır. Şairdi İskender tarafından eski harflerle basılan bu eserler, küçük bir külliyat halindedir. Yine aynı şekilde topladığı şiirlerini de 1928'de Solmuş Çiçekler adıyla bastırmıştır.

Leyla Hanım Türk musikisi tarihinde Dilhayat Kalfa'dan sonra ikinci en önemli kadın bestekâr sayılır. Türk musikisi dışında piyanoyla Batı musikisi eğitimi de görmüştü. Piyanodan başka, yine bir Batı musikisi sazı olan armonyum da çalıyordu. Bestelediği eserlerin sayısı 200'den fazla olmasına rağmen, günümüze ancak yangından sonra hatırlanarak notaya alınabilen 50 kadarı ulaşabildi. Notalarını hanende İbrahim Efendi'ye yazdırdığı eserlerinin birçoğunun güftesi kendisine aittir. Şarkı formunun dışında türkü ve marş şekillerini de denediği eserlerinde en çok kullandığı makamlar hicaz, hicazkâr, hüzzam, suzidil ve suzinaktır.

"Yaslı gittim şen geldim" mısraıyla başlayan marşı, Cumhuriyet döneminden çok sevilen ve okullarda öğretilen eserlerdendir. Hicazkâr "Nerdesin nerde acep gamda bıraktın da beni" ve "Mani oluyor halimi takrire hicabım", hicaz "Zevk-i sevda duymadın âşık-perestâr olmadın", hüzzam "Duymasın kimse yine kalbi olan feryadımı" ve "Ey sabah-ı hüsn ü ânın âfitâb-ı enveri" ile suzidil "İhtiyarlık bahsi hiçtir ölse uslanmaz gönül" gibi şarkıları, en sevilen eserlerinden birkaçıdır.

Leyla Hanım, damadı Mehmet Ali Aynî' nin Kizıltoprak'taki evinde öldü. Nuruos-maniye'de kılınan cenaze namazından sonra Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa, verildi. Bir süre önce Saz soyadını almıştı. Ölümünden sonra Kızıltoprak'ta bir sokağa "Bestekâr Leyla Hanım" adı verildi. Leyla Hanım' in musiki ve bestekârlık çizgisini izleyen ses sanatkârı Semahat Özdenses de "Leyla Hanımcı" lakabıyla anıldı. Özdenses, Leyla Hanım repertuvarını en iyi icra eden sanatçılardan biri olarak kabul edilmiştir.



Bibi. İnal, Hoş Şada, 215; M. Rona, 50 Yıllık Türk Musikisi, İst., 1969, s. 18; B. S. Ediboğ-lu, Ünlü Türk Bestekârları, İst., 1962, s. 137; S. K. Aksüt, 500 Yıllık Türk Musikisi Antolojisi, İst., 1967, s. 138; M. N. Özalp, Türk Musikisi Tarihi, II, Ankara, 1989, s. 23; Öztuna, BTMA, II, 264.

MEHMET GÜNTEKİN



SAZODERE BARAJI

bak. BARAJLAR VE BARAJ GÖLLERİ



SCHEDEL, HARTMANN

(13 Şubat 1440, Nürnberg - 28 Kasım 1514, ?) Alman tarihçi.

Yayımladığı bir dünya tarihinde İstanbul'un ağaç gravür tekniğinde iki resmine de yer veren Hartmann Schedel önce Leipzig'de tıp öğrenimini yaptı, arkasından da Avrupa'nın o dönemlerde en ünlü tıp merkezi olan, Kuzey İtalya'nın Padova şehrinde 1462'den itibaren tıp öğrenimini geliştirdi. 1466'da yurduna dönen Schedel çeşitli yerlerde hekim olarak çalıştıktan sonra 1484'te Nürnberg'e yerleşti.

Schedel çok genç yaşında eski Grek ve Latin yazarlarının eserlerini dikkatle okumuş, kendisinin yetişmesine yardımcı olan bir yakınının son derecede zengin kütüphanesi ile yazma koleksiyonuna da Nürn-berg'de sahip olmuştu. Kendi topladıklarını da bunlara kattığında, eşsiz denilebilecek zenginlikte bir kütüphane oluştu. Ona "doymak bilmeyen kitap yiyici" anlamına gelen "bibliophagus" denildi. Bu zengin kütüphane sonra Münih'te Bavyera Devlet Kütüphanesi'ne geçti.

Bu yıllarda ilk kitapları basılıyordu. Varlıklı bir tüccar olan Sebald Schreyer, 29 Aralık 1491'de gravür ustası Michael Wolgemuth (1434-1519) ile üvey oğlu Wilhelm Pleyden Wurff ile bir protokol imzalayarak, büyük bir eser basımı hususunda anlaştılar. Baskı işini editör Ko-berger üstlendi. Basılması tasarlanan kitap, Weltchronik başlıklı bir dünya tarihi idi. Metin yazarı Schedel, herhalde daha önceden eseri hazırlamış ve Wolgemuth da gravürlerini hazırlamaya başlamıştı. 12 Temmuz 1493'te Schedel'in dünya tarihinin Latince baskısının ilk nüshaları satışa çıkmıştı. S. Alt tarafından yapılan çeviri ile Almanca baskı da, aynı yıl içinde, 5 ay sonra 23 Aralık'ta piyasaya sunuldu. O yılların en mükemmel kâğıdına, büyük boyda 47x32,5 cm ölçülerinde basılan eserin La-tincesi 326, Almancası 297 sahife idi. Arka yüzlerinde sayı olmadığından, bunlar yaprak sayısıdır. Her iki baskıda da 1.809 ağaç oyma gravür vardı. Bunlardan bir kısmı tarihi kişileri, bir kısmı ise şehirleri tasvir ediyordu. Fakat bunların hepsi değişik değildi. Bir yer veya kişi için oyulan klişe değişik ad altında başka yerde de kullanılmış, şehir resimlerinin bazılarının gerçeğe uymasına karşılık, bazıları tamamen uydurulmuştur. Hattâ aynı klişe iki ayrı şehir (Metz ile İznik) için kullanılmıştır. Kişi resimleri ise fantezi ürünüdür.

Baskı sanatının ilk örneklerinden olan Weltchronik daha ilk yıllarda oldukça yüksek fiyata satılmasına rağmen çok aranıyordu. Ayrıca gravürleri renklendirilmiş nüs-

cir daha vardır. Havariyim Kilisesi'nin yan kanatlarının çatıları çökmüş ve bu kanatların üstleri açıktır. Bu büyük kilisenin fetih sıralarında harap durumda olduğu ve fetihten iki yıl sonra yıktırılarak yerine Fatih Camii'nin inşa edildiği bilinmektedir.

Schedel'in Weltchronik'inde İstanbul ile ilgili ikinci gravür, kitabın CCLVII. (257) sahifesinde yer alır. Aynı sahifedeki metinden öğrenildiğine göre bir tabiat afetini tasvir eder. 12 Temmuz 1490'da o vakte kadar görülmemiş şiddetle bir kasırga şehrin üstüne çökmüş, yıldırımlar büyük zararlar vermiş, İmparator Constantinus'un heykeli devrilmiş ve "sözlerine güvenilir Venedikli ve diğer tüccarların anlattıklarına göre" 800 kadar ev yanmış, 3.000 kadar insan ölmüştür. Türk kaynaklarında da anlatılan bu felaket sırasında, düşen yıldırımlardan biri barut mahzeni olarak kullanılan eski bir Bizans kilisesine isabet ederek patlamasına yol açmıştır. Bu gravür İstanbul'un bir kesimini gerçekçi olarak tasvir eder. Bizans'ın son döneminde harap halde ve yarı yıkık olan Hippodrom, ortasındaki anıtlarla işaretlenmiştir. Hippodrom' un Marmara tarafındaki kavisli kısmı, 16. yy'a kadar duran sütunlu galerisi ile belirlidir. Resmin sağ kenarında sur-ı sultani ve Bâb-ı Hümayun, hattâ çifte kulesi ile Bâbüssaade gösterilmiştir. Bu ikinci gravür, fetihten sonra İstanbul'da yaşayan ve 1490'daki afeti yakından gören bir kişinin

416

SCHILTBERGER, JOHANN

H. Schedel'in bastığı ve fetih öncesi istanbul'un bilinen ikinci en eski haritası olarak kabul edilen gravür, 1493. Galeri Alfa

halan da vardı. İngiltere Kralı VIII. Henry' nin, bu eserin renkli olmayan ve ciltsiz bir nüshasına ödediği para o yıllarda "beş buçuk sığır"m değerine eşit idi. Kitabın 1495' te editör Johann Schönsperg tarafından bir "korsan baskı"sı yapılmıştı. Dortmund'da bir kitabevi de 1978'de kitabın 17,5x12,5 cm ölçülerinde cep formasında bir tıpkıbasımını yapmıştır.

Weltcbronik'teki istanbul gravürü, "Constantinopel" başlığı ile kitabın CXXLX-CXXX. (129-130.) sahifelerinde iki yaprağın yarısını kaplar. Gravür 1493'te basıldığına ve bundan hiç değilse bir veya birkaç yıl önce çizildiğine göre, İstanbul'un fethinden 40 yıl sonra meydana getirilmiş olmasına rağmen, şehrin fetihten önceki durumuna göre tasvir edildiği dikkati çeker. Bu gravüre esas olan çizim veya taslağı, İstanbul'u henüz Bizans idaresindey-ken gören bir kişinin yaptığı ve belgenin \Volgemuth tarafından kullanıldığı anlaşılır. Şu husus açıkça bellidir ki, Schedel'in zengin kütüphanesindeki bir desen bu gravürün esası olmuştur (res. "Haritalar", III, 557).

Gravürün şehri, Bizans'ın son yıllarındaki görüntüsü ile aksettirdiği, sur kapılarını süsleyen çift başlı kartallı ve dört "B"li armalardan açıkça bellidir. Şehrin içinde geniş boş alanlar vardır. Halic'in girişinde, Galata'ya uzanan zincir gösterilmiştir. Ayrıca daha içeride ikinci bir zin-

verdiği bilgi, hattâ belki de çizdiği taslağa göre yaratılmış gerçekçi bir resimdir ve şehrin fetihten sonra yapılarak basılan en eski resmidir.

Bibi. V. von Loğa, Die Stâdteansichten in Hartmann Schedels Weltchronik, Berlin, 1888; ayrıca Jahrbuch derpreussischen Kunstsamm-lungen, I (1888), s. 93 vd, 184 vd; A. Güm-bel, "Die Vertraege über die Illustrationen der Schedelschen Weltchronik", Repertorium für Kunstıvissenschaft, XXV (1902), s. 430-437; R. Stauber, Die Schedelsche Bibliothek, Frei-burg, 1908, (tıpkıbasımı 1969); F. Bachmann, DieAlten Stâdtebilder, Leipzig, 1939, s. 3-4, 88; Holzinger, "Peyden wurff", Thieme-Becker, Künstlerlexikon, XXVII, 1933, s. 153-154; F. T. Schulz, "Wolgemuth", ae, XXXVI (1947), s. 175-181; H. D. Vervliet, LiberLibrorum, cin-quante ans d'art du livre, Brüksel, 1973, s. 353 vd; P. Halm, Inkunabeln, Münih, 1957, s. 156 vd; S. Eyice, "Basılışlarının Beş Yüzüncü Yıldönümü Vesilesiyle: İstanbul'un En Eski iki Gravürü", Antik-Dekor, S. 21 (1993), s. 34-39.

SEMAVİ EYİCE



SCHILTBERGER, JOHANN

(9Mayıs 1381, Bavyera - 1429'dan sonra, Bavyera) Alman asker ve gezgin.

1394'te Leonard Richartinger adlı bir şövalyenin yanında Macaristan'a gitti ve Haçlı ordularıyla birlikte Niğbolu Savaşı'na katıldı. 28 Eylül 1396'da Türklere esir düştü. Edirne'ye getirilerek 15 gün kadar hapsedildi ve iki ay Gelibolu'da hapis kaldıktan sonra, herhalde padişahın payına düşen beşte bir esirlerden (pencik oğlanlarından) sayılıp, 1497 başında, Osmanlı ordusuna girerek I. Bayezid'in tüm seferlerine katıldı. Karamanoğulları seferinde ve Konya'nın alınmasında, 1398'de Samsun'un fethinde, 1399'da Sivas ve Malatya'nın, Temmuz 1401'de Erzincan'ın alınmasında bulundu.

1402'de Ankara Savaşı'na katılan Schilt-berger Osmanlı ordusunun yenilgisi üzerine Timur'un esiri oldu. Bundan sonra Timur'un seferlerine katıldı ve onun ölümünden sonra oğlu Şahruh'un emrine girdi. Bir ara Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf un kardeşi Miranşah'm yanına geçtikten sonra yeniden Şahruh'un oğlu Ebu-bekir'in maiyetine girdi. Oradan Altınor-du prenslerinden Çekre'nin yanına gönderildi ve ölümüne kadar onun yanında kalarak bir ara Memluklara elçi olarak gönderildi. 1424'te, Çekre'nin ölümünden sonra "Manstzuch" adını verdiği bir başka Moğol büyüğünün emrine girdi ve onunla Ab-hazya ve Gürcistan'a gitti. Orada Hıristiyan Mingrelyalıların arasına karışan Schiltber-ger kaçma fırsatını buldu ve 1427'de gemiye binerek Amasra yoluyla Konstantinopo-lis'e geldi. Burada üç ay kaldı, ancak Türkler tarafından görülüp geri istenileceğinden korkulduğundan, Patrikhane'de gizlendi ve kendi istediği gibi gezemedi.

Schiltberger Rumların kente İstimboli, Türklerin ise Stampol adını verdiklerini yazar ki bu terimler geç Bizans döneminde kentin bugünkü adına geçiş biçimlerini gösterir. Cenevizlilerin Pera dedikleri karşı tarafa ise Rumlar ve Türkler Galata derler. Üsküdar ise o tarihte Türklerin elindedir. Konumundan ve ilişkilerinden dolayı dönemin halk kültürüne yakın olan

Schiltberger Ahmedi'nin İskendername' sinde ve daha sonra 15. yy'ın sonuna ait Türk Konstantiniye efsanelerinde geçen Boğazin Büyük İskender tarafından açıldığı efsanesini aktarır. Ayrıca, büyük bir olasılıkla "Kızıl Elma" efsanesine temel olan Ayasofya önündeki atlı İustinianos heykelinin elindeki güç timsali yaldızlı tunç topun artık yerinde bulunmadığım ve bunun Müslümanların Hıristiyanlara galip geleceklerinin işareti olduğunu yazar.

Schiltberger Konstantinopolis'ten Karadeniz yoluyla ayrılır, Kilya ile Akkerman'a uğradıktan sonra, Boğdan'ın başkenti Su-ceava, Lemberg (Lvov), Krakow ve Breas-lau yoluyla 33 yıl sonra 1429'da Bavye-ra'ya döner. Yazmış olduğu ya da en büyük olasılıkla dikte ettiği esaret ve yolculuk hatıraları dönemin Anadolu'su ve Ortadoğu için basılan en eski kitaplardandır. Bilinen ilk baskısı dönemin Almancasıy-la Hie vahet an d Schildberger der vil wunders erfaren hatt in der heydenshafft und in d Türckey adıyla l473'te Ulm'de basıldı. Bunu leh Schildtbergerzoche auss von meiner heimat mit Namen auss der Stat München geleğen Bayern in der zeyt als künig Sigmund zu imgem in die hey-denschafft zocb dan was als man zait von Christi geburt dreizechenhundert und an dem vier und neüntzigestenjardiye başlayan 1475 Augsburg baskısı izledi. İlk baskıyla aynı adı taşıyan, yeri ve tarihi belirtilmeyen bir baskı, 1494 Frankfurt baskısı ve yeri belli olmayan 1513 baskısı ilk baskılar arasındadır. İ6. yy'da Ein wun-derbarliche unnd kürtzıveylige historie wie Schildtberger einer auss der Stat München in Bayern von den Türcken ge-fangen in die Heydenschafft gefüret unnd ıvider heymkommen Item was sichfür kri-eg unnd wunderbarlicher thaten dierveyl er inn der Hey denschafft gewesen zuget-ragen gantz kürtzıveylig zu lesen adıyla tarihsiz bir Nürnberg baskısından sonra 1549 Frankfurt Ein wunderlich undkurtz-weilige History, Wie Schildtberger einer auss der Stad München inn Bayern, von den Türcken gefangen inn die Heydensc-hafft gefüret unnd tuidder heim kommen ist, sehr lüstig zu lesen adlı baskısı esas alınarak, 1549 Nürnberg, 1551 Münih, 1554, 1557 ve 1595 Frankfurt, 1606 Magde-burg ve Frankfurt baskıları yapıldı. İki yüzyıl sonra Münih'te 1813'te yayımlanan ve 1814 ile 1823'te yeni baskıları yapılan A. J. Pensel'in tenkitli baskısı çıktı. Bunu 1859'da K. Fr. Neumann'ın ve Münih'te V. Langmantel'in 1885'te Tübingen'deki tenkitli yayınları izler. En son Ulrich Schlem-mer tarafından 1983'te Stuttgart'ta yayımlanmıştır. Tenkitli İngilizce çevirisi 1879'da Londra'da yayımlandı, ayrıca Odessa 1866 tarihli Rusça ve Sofya 1971 tarihli Bulgarca çevirileri vardır.

STEFANOS YERASİMOS

SCHLUMBERGER, GUSTAVE

(l 7 Ekim 1844, Guebıviller Şatosu, Alsa-ce - 9 Mayıs 1929, Paris) Fransız tarihçi.

Çok eski sanayici bir aileye mensuptu. Babasının sağlığı için aile, 1845'te Fran-

sa'nın güneybatı ucundaki Basses-Pyrene-es İli'nde Bearn'a göç etti. Çocukluğu Pau şehrinde geçen Schlumberger, tarihe ve eski sikkelere merak sardı, eski paralardan bir koleksiyon meydana getirdi. Lise öğrenimini Pau'da yaptı ve 1863'te, tıp tahsili için Paris'e gitti. Tarih ve arkeolojiye meraklı bir gencin zoraki olarak tıp öğrenimi görmesi ona çok zor geldi. Ama okulu bitirdi ve 1870 Fransız-Alman savaşında bir süre orduda hekim olarak çalıştı. 1872'de hekimlikten kesin olarak ayrılarak tarih ve arkeolojiye sarıldı.

Schlumberger, Paris'te bir yakını olan Bayan Nicolas Schlumberger'in evine yerleşerek 1871'den 1892 yazına kadar burada çok sevdiği tarih konuları üzerinde çalıştı, "... adını unutulmaktan kurtaracak olan..." kitaplarını yazdı. Paris sosyetesinin ileri gelen kişileri ile hemen her akşam beraberliği oldu. Schlumberger ömrünün sonuna kadar hiçbir resmi görev almadan, Fransa'nın 19. yy'ın sonlarındaki aristokrasi toplumunun içinde ve çeşitli zevk ve eğlence şehirlerinde, Avrupa'nın başlıca merkezlerinde, ünlü ve varlıklı kişilerin şato, villa ve konaklarında davet ve yemeklerde yaşadı, bu arada makale ve kitaplar da yazmaya vakit buldu. Kitaplarından son derecede kalın dört ciltlik dizi (Un empere-ur byzantin du Xe siecle, Nicephore Pho-cas, Paris, 1890; L'epopee byzantine â la fin du Xe siecle: Jean Tzimisces et Basile II..., Paris 1896; L'epopee byzantine..., Basile II, Paris, 1900; L'epopee byzantine..., Leş Porphyrogenetes..., Paris, 1905) Paris sosyetesinin salonlarının en başta gelen süsü oldu.

Schlumberger, başta Bizans'ın ve Yakındoğu'da Haçlıların bastırdıkları sikkeler olmak üzere Bizans tarihi, Haçlılar ve Na-poleon dönemi tarihi ile meşgul olmuş ve bu değişik dallarda çok sayıda yayın yapmıştır. Bu arada aristokrat dostları ile sık sık Fransa içinde ve dışında geziler yapıyor, antikalar, bilhassa eski ve nadir paralar topluyordu. Nihayet Şubat 1875'te yine bazı dostları ile Yunanistan'ı gezdikten sonra İzmir'e geldi. Burada Haçlılar dönemine ait çok sayıda sikke ele geçirdi.

Schlumberger, İstanbul'da Ahmed Ve-fik Paşa'yı(->) sık sık ziyaret ettiğini, Marmara kıyılarından toplanan çok sayıdaki Bizans kurşun mühürlerini Kapalıçarşı'dan satın aldığım bildirir. Bizans tarihinin çok önemli belgeleri olan bu mühürlere dair yazdığı büyük kitabın (Sigillographie de l'Empire byzantin, Paris, 1884), onun 12 Aralık 1884'te "Academie deş Inscriptions et Belles-Lettres"e üye seçilmesinde büyük payı oldu. Kurşun mühürler, Bizans dönemindeki İstanbul'un çeşitli kuruluşlarının hatıraları olduğundan şehrin tarihi ile yakından ilgiliydiler. Schlumberger gerek bu seyahatinde, gerek 4 yıl sonra İstanbul'a tekrar geldiğinde bu mühürlerden zengin bir koleksiyon topladı. 1879'da ikinci defa İstanbul'a geldiğinde burada, Tarabya'da Petala Oteli'nde 6 ay kaldı; çevrede geziler yaptı. İstanbullu Rumlardan A. Psykhani'nin rehberliği ile Adalar'da incelemelerde bulundu. Yine aynı günlerde



477 SCHLUMBERGER, GUSTAVE

Kapalıçarşı'da İslamiyetten önceki Arap (Himyeri) sikkelerinden meydana gelen çok zengin bir koleksiyonu 3 ay süren bir pazarlıktan sonra satın aldı ve yayımladı (Letresor de San 'â, Paris, 1880).

Schlumberger ömrünün sonuna kadar, hemen her gün ünlü aristokratların salonlarında, ziyafet ve yemeklerde, uzun gezilerde vaktini geçirdi ve bu arada sevdiği konularda makaleler yayımladı. 1928'e kadarki yaşamını ve tanıdığı kişileri anlatan 2 cilt halindeki hatıratında bu monden ve çok hareketli günler ayrıntılı olarak takdim edilmiştir. Tanıdıkları arasında değer verdiği bir Türk, Osman Hamdi Bey' dir(->). Fakat Schlumberger'in yazılarından anlaşıldığı gibi Türklere bir sempatisi yoktur. Ancak Hamdi Bey'in ona antikalar sattığını da bildirir (Hatıralar, II, s. 259). Türklerden dostu olan ikinci kişi ise Fu-ad Paşa'mn oğlu İzzet Paşa'dır. Midhat Paşa ile de birkaç defa görüşmüştür. Schlumberger, Yunan devlet adamı Venizelos'a ise büyük hayranlık duyar. Bir vesile ile hislerini şu cümleler ile belirtir: "Görünüşe göre, Trakya kesin olarak ele geçirilmiş ve Mustafa Kemal'in asi kuvvetleri İzmir vilayetinden dışarı sürülmüştür. 15. yy'ın başlarından beri Türklerin boyunduruğu altında olan Edirne yeniden bir Grek şehridir. İstanbul'un artık olgun bir meyve gibi Bizanslıların tek meşru mirasçısı olan Yunanlarının ellerine geçmesi fazla uza-maz görünüyor". Fransız politikasının ünlü kişilerinden, 25 defa bakan, 17 defa dışişleri bakanı ve 11 defa başbakan olan Aristide Briand'ın (1862-1932) Türklere taraftar sözleri üzerine Schlumberger'in "Trakya'yı Müslümanlara bırakmak bir canavarlıktır" demesi, onun görüşlerini açıklamaya yeterlidir.

Schlumberger'in İstanbul ile ilgili en önemli yayını şehrin 1453'te kuşatılması ve fethine dair olandır (Le siege, laprise et le sac de Constantinople par leş Turcs en 1453, Paris, 1914). Kitabın başlığında "yağmalanması" terimim de kullanmaktan kaçınmamıştır. Kitap, M. Nahid adında Paris'te tahsil görmüş bir Türk tarafından Türkçeye çevrilerek basılmıştır {İstanbul'un Muhasarası ve Zaptı, İst., 1330). Bu tercümenin kendisinden izin alınmaksızın yapılması yazarı oldukça kızdırmıştır.

Schlumberger, Bizans tarihinden topladığı çeşitli olaylar ile İstanbul adalarına dair küçük bir kitap daha yayımladı. Bunun içinde, Blahernai Sarayı ve Blahernai Kilisesi ile kara tarafı surlarına dair de 2 makale yer almıştı (Leş îles de Princes, Le palais et l'eglise deş Blachernes, La gran-de muraille de Byzance, Paris, 1884, ikinci bas., Paris, 1925). Çok yıl sonra bu kitabın da iki bölümü Türkçeye çevrildi: istanbul Adatan, İst., 1937, çev. Naci Yün-gül ve "İstanbul Surları", Yeni Türk, S. 52 (Nisan 1937), s. 891-897; S. 53 (Mayıs 1937), s. 941-948; S. 57 (Eylül 1937), s. 1118-1127.

İstanbul tarihine ait bir makalesi Bizans kilise, manastır, saray ve Hippodrom ile ilgili kurşun mühürlere dairdir ("Sceaux byzantins, Leş eglises, leş couvents, leş pa-

tÜL,

SCHNEIDER, ALFONS-MARIA 478

lais, le cirque de Constantinople", Bulletin de Correspondance Hellenique, VII [18831, s. 169-188).

Latin imparatorlarının kurşun mühürlerine dair yazısı da İstanbul tarihi çerçevesine girer ("Sceaux et bulles deş empere-urs latins de Constantinople", BulletinMo-numental, LVI [1890], s. 5-29); yine Latin işgali dönemi ile ilgili bir yazısı da bu vesile ile anılabilir ("Sceaux deş feudataires et du clerge de l'Empire Latin de Constantinople", ae, LXH [1898], s. 421-458).

Geniş okuyucu kitlesine mahsus dergilerde de bazı yazıları basıldı: "La jour-nee d'une elegante â Byzance" (["Bizanslı Bir Aristokrat Kadının Günlük Hayatı"], Lecturepour tous, II [1900], s. 963-972); "Leş canons du sultan Mahomet II au siege de Constantinople" (["Fatih'in Toplan"], Revue hebdomadaire, [1913], s. 22-36); "Le transport par terre de la flotte turque en 1453" (["Türk Donanmasının Karadan Geçirilmesi"], ae, [1913], s. 289-302).

Schlumberger'in, Journal deş Debats ve Gaulois gazetelerinde bazı makaleleri basılmış, bunlardan bir kısmı Recits de Byzance et deş Croisades (c. II, Paris, 1916 ve 1922) başlıklı kitaplarda toplanmıştır. Bunlar arasında Trabzon'un Ruslar tarafından işgali haberi üzerine yazdığı ve bundan duyduğu sevinci belirten yazısı dikkat çekicidir.

Doğumunun 80. yıldönümü için, XXXI+ 578 sahife tutarında iki büyük cildi dolduran bir armağan kitabı basılmıştır: Me-langes offerts â M. Gustave Schumberger, â l'occasion du Quatre-vingtieme anniversa-ire desa naissance, (Paris, 1924). Burada A. Blanchet ve G. Millet tarafından düzenlenmiş bibliyografyası bulunmaktadır.

Hatıralarını 1927'ye kadaryazan Schlum-berger l Mayıs 1929'da yatağa düşmüş ve 9 Mayıs günü ölmüştür. 13 Mayıs'ta kaldırılan cenazesi Passy Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. Yakın dostu Adrien Blanchet onun hatıralarım ölümünden sonra yayımladı: Mes souvenirs, 1844-1928, (Paris, 1934, 2 c.). Sdılumberger hiç evlenmedi. Zengin kütüphanesi ve başta kurşun mühürler olmak üzere çeşitli dönemlere ait değişik eserlerden oluşan antika koleksiyonları Fransa'nın kütüphane ve müzelerine dağıldı.


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   119   120   121   122   123   124   125   126   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin