Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə23/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   147

Nişancı Mehmed Paşa Camii, Fatih

Nurdun Sözgen, 1994 / TETTV Arşivi

lü girintileri zemin katta iki açıklıklı bir revakla orta hacimden ayırmak ve galerileri bunların üzerinde dolaştırmak bu mekâna özgünlük kazandıran ayrıntılardır. Giriş duvarında bu, eyvanlara tekabül eden büyük payandalar arasında kalan ve birçok camide olan girintidir. Fakat burada da üçlü bir revak yapılarak yanlardaki eyvanlarla bir simetri sağlanmıştır.

Bu caminin planında ayrıntılara getirilmiş ilginç özellikler vardır. Örneğin kıble duvarında duvar içindeki merdivenlerle çıkılan iki vaaz kürsüsünün, planlama açısından klasik dönemde başka eşi yoktur. Galeri katının eyvanlar üzerinde biterek mihrap duvarına kadar uzanmaması da sekizgen baldakenin merkeziliğini daha kuvvetle vurgulamaktadır. Tabhane odaları olarak düşünülen odaların o amaçla kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz. Harem giriş kapısı çok sığ bir mukarnas-lı niş içine yerleşmiştir. Tabhane kapılan son cemaat mahallindedir. Avludaki oni-kigen şadırvanda herhangi bir bezeme ayrıntısı kalmadığı için tarihini söylemek olası değildir. Haznesinin çinko örtüsü ve yeni kubbeli çatı, duyarsız tamir uygulamalarıdır. Fakat şadırvan etrafındaki revak, caminin özgün tasarımına ait olabilir. Cami girişinde türbeye ve camiye girişi sağlayan açık bölüm, arsanın dikkatli kullanılması açısından duyarlı bir planlama örneğidir.

Orta kubbenin strüktürel olarak desteklenmesi açısından bu plan olağanüstü etkili bir şemadır. Ve bu cami çok daha küçük boyutta olmasına karşın, sekizgen baldakenin oranlarıyla Edirne'deki Selimiye Camii orta mekânının etkilerine en çok yaklaşan yapıdır. Bu caminin içinde elde edilmiş heykelsi bütünlük İstanbul'daki hiçbir Sinan yapısında bu kadar yalın ifade edilmemiştir. Bu etki, kuşkusuz büyük taşıyıcı ayakların bezemesiz, yalın görün-

r

tüleriyle de ilişkilidir. Buna karşın, cami mekânının namaz düzeyinde eyvanlarla bölünmesi açısından Sinan'ın diğer camilerinden ayrılır.



Sinan'ı izleyen mimarbaşılarm bu yapıdaki arayışları sürdürmediklerini düşünerek, Nişancı Mehmed Paşa Camii'ne büyük ustanın son yapıtı olarak bakabiliriz. Oktay Aslanapa gibi bu kanıda olan sanat tarihçileri vardır. Yapının özgün tasarımı Sinan'a ait olsa bile, dış mimarideki biçimlenme, Sinan'ın ölümünden yapının bitimine kadar geçen dönemde kalfalarının olmalıdır. Bu caminin dış mimarisinde sekizgen ayaklara tekabül eden payanda kuleleri, yapının içerisinde hissedilen yükselme eğilimini vurguladığı için ilgi çekmiştir. Fakat bunların kompozisyonlarını Sinan'ın, örneğin Mihrimah ya da Selimiye camilerindeki payanda tasarımı ile karşılaştırınca, oldukça zayıf kaldıkları görülür. Bunlar ince, uzun silindirik kuleler halinde tamburla bütünleşememişlerdir. Caminin şadırvan avlusu da, cami inşaatı bittikten sonra, taş, tuğla almaşık bir duvar tekniğiyle tamamlanmış olabilir. Medreseler için en uygun alan caminin güneybatısındaki boş arsa olmalıdır. Fakat yapılara ilişkin bir iz toprak üstünde kalmamıştır. Bu dış avluyu sınırlayan duvarın temeli eski yapıya ait olabilir.

Bu yapının güneybatısına eklenen tuvalet yapısı ve su depoları, tarihi anıtlara musallat olan duyarsız pratiklerin ulaştıkları ürkütücü boyutu sergilemek açısından ilgi çekicidir.

DOĞAN KUBAN

NİŞANCI MEHMED PAŞA CAMÜ

Eminönü İlçesi'nde, Kumkapı'da, Türke-li Caddesi ile Nişancı Mehmet Paşa sokakları arasında bulunur.

Yapının banisi, II. Mehmed'in (Fatih)

Nişancı Mehmed Paşa Camii, Kumkapı

Nurdan Sözgen, 1994/'TETTVArşivi

son sadrazamı Karamanî Mehmed Paşa olup, 886/1481'de şehit edilmiş ve caminin batı tarafındaki haziresine gömülmüştür. Kendisi Mevlana soyundandır. Cami 8807 1475'te inşa edilmiştir. Ancak daha sonra zelzeleden tamamen yıkılarak, yerine yenisi yapılmıştır. İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri'nde Arif Çelebioğlu Nişancı Mehmed Paşa künyesi altında kaydedilmiştir.

Yapının avlusunda, ortada fıskiyeli, mermer bir havuz, sol tarafında ise tuvalet ve abdest alma muslukları bulunmaktadır. Son cemaat yeri ahşap ve iki katlı olarak yapılmıştır. Buranın önünde yer alan ön hazırlık bölümünün ise üç tarafı cema-kânla çevrili olup, üzeri sundurma ile kapatılmıştır. Son cemaat yeri enine dikdörtgen olup, ikiye bölünmüştür. Sağ taraf zeminden bir basamak yükselmiş olup bir pencere vardır. Sol taraf ise ahşapla ayrılmıştır. Giriş cephesinde dört adet dikdörtgen pencere yer alır. Caminin aynı cephesindeki yan kapıdan son cemaat yerinin ahşapla ayrılan bölümüne girilir. Buranın alt katı dört, üst katı ise beş ufak pencere ile aydınlanır.

Dikdörtgen planlı harimde, güney duvarının eksenindeki içi beş sıra mukarnas-lı ve içi yivli ahşap mihrap 19. yy'da yapılmıştır. Mihrabın iki yanında ikişer, doğu ve batı duvarında eşit aralıklarla açılmış dörder pencere bulunmaktadır. Harim aynı özellikte üç dilimli, sivri kemerli on iki pencere ile aydınlanmaktadır. Güneydoğu köşesindeki duvara bitişik vaaz kürsüsü ve ahşap minber özgün değildir.

Bir balkon şeklinde harime doğru çıkma yapan kadınlar mahfili yedi tane dikdörtgen pencere ile aydınlanır. Harimde, kadınlar mahfilinin altına gelen sağ tarafta müezzin mahfili olup, buradan yukarı kadınlar mahfiline çıkılır. Sol taraf ise imam odasıdır.

İç mekânda duvarlar, son onarımlarda pencerelerin alt hizasına kadar mavi fayansla kaplanmış, geriye kalan yüzeyler beyaz badana ile boyanmıştır. Düz ve ah-şah tavanın ortasında bitkisel motifli bir göbek yer alır ve onun da ortasından avize çıkmaktadır. Pencerelerin üst kemer kısımlarının içleri sarı renkli camla kaplanmıştır.

Yapının dış cephelerinde süsleme öğesi yoktur, pencereler, demir parmaklıklarla donatılmıştır. Yapı kırma çatılı olup, üzeri kiremit ile kaplıdır. Kare kaideli minaresi, yivli pabuç kısmından sonra, silindir gövdeli, tek şerefeli ve konik bir külah ile taçlandırılmışım Dıştan batı cephede mermer bir tuğra yer almaktadır.

Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 137, no. 765; Ayvansarayî, Hadîka, I, 209; E. H. Ayver-di, Fatih Devri Mimarisi, ist., 1953, s. 20; Emi-nönü Camileri, 151. N ESRA DlşÖREN

NİŞANCI MEHMED PAŞA TÜRBESİ

Fatih İlçesi'nde, Nişancı Mehmed Paşa Camii(-») avlusunda yer almaktadır.

Türbe kitabesine göre, yapıyı Mehmed Paşa sağlığında yaptırmıştır. Tezkirecelik

8 7 NİŞANCI MUSTAFA PAŞA CAMÜ

Nişancı Mehmed Paşa Türbesi

Nurdan Sözgen, 1994 / TETTV Arşivi

ve reisülküttablık yapan Mehmed Paşa Ce-lalizade'nin vefatından sonra nişancı olmuş, 1003/1594'te kubbe-nişin veziri iken ölmüştür.

Sekizgen planlı türbe, kuzeybatı kenarından caminin avlu kapılarından biri ile birleştirilmiştir. Bu kısım ile türbenin doğusunda yer alan revak kemerlerinin ortaya çıkaracağı oransızlık, kapının iki yanına yerleştirilmiş mukarnaslı birer niş ile giderilmiştir. Dışı tamamen kesme taştandır. Dikdörtgen biçimli alt kat pencereleri mermer söveli ve kaş kemerlidir. Bu tahfif kemerleri geometrik geçmeli ve ajurlu mermer şebekelidir. Üst kat pencereleri ise yekpare petek şebekelidir. Cepheler taşkın bir silme ile sonuçlanır. Kubbe dıştan kas-naksızdır. Revak kısmı dört sütun üzerine öne üç, yanlara birer sivri kemerle açılmaktadır. Sütunlar, baklavalı başlıklar ve kemerler mermer kaplamadır. Giriş kapısı beyaz ve kırmızı taşlardan palmet motifleri ile birbirlerine geçmeli yay kemerlidir. İki yanında yarım sekizgen planlı mu-karnas yaşmaklı birer niş yer almaktadır. Kapı kitabesi üç sütun üzerine dörder satırdan toplam 12 mısradır. Türbenin içi gayet sade olup, tek bir ahşap sanduka mevcuttur.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 211-212; Ayvansarayî, Mecmuâ-i Tevârih, 97; Ayvansarayî, Vefeyât-ı Selâtin, 18; Meriç, Mimar Sinan, 26; N. Poroy, İstanbul'da Gömülü Paşalar, İst.,

lQ47 s 71

' İ. GÜNAY PAKSOY

NİŞANCI MUSTAFA PAŞA CAMÜ

Eyüp'te, Düğmeciler Mahallesi'nde, Eyüp Nişanca Caddesi ile Sarı Samur Sokağı'nm kesiştiği yerdedir.

Cami, 16. yy'da Nişancı Celalzade Mustafa Paşa (ö. 1567) tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Kareye yakın bir plana sahip yapının duvarları moloz taşla örül-

NİŞANTAŞI



89

NİŞANTAŞI

sındaki adada da İngiliz Erkek Okulu'nun (High School) yer aldığı görülür.

1920'lerde semtin bu kesimindeki seyrek doku arasında yer alan diğer önemli yapılar Teşvikiye Camii'nin arkasında Faik Bey Konağı ile Mehmed Bey Konağı, Gülistan Sokağı'nda (daha sonra Kuyulu Bostan, bugün Prof. Orhan Ersek) Şehzade Abdürrahim Efendi Konağı, Hacı Emin Efendi Sokağı'nda Refik Bey, Hoca Efendi, Hasan Hilmi Paşa ve Ahmed Şükrü Paşa konakları, Bostan Sokağı (daha sonra Teş-vikiye-Ihlamur Yolu, bugün Avukat Süreyya Ağaoğlu Sokağı) ile Çiftlik (Poyracık) Sokağı'nın kesiştiği köşede Esvapçıbaşı ismet Bey Konağı'dır. Bu konağın yerine 1930'larda Mimar Sedad Hakkı Eldem(->), Ahmed Ağaoğlu için son derece güzel bahçeli bir ev yapmıştı. 1965'te yıkılan bu güzel yapının yerinde şimdi bir blok apartman yükselmektedir. Bu noktadan aşağısı, artık Topağacı ve Ihlamur'du ve kır kahvelerinden başka yapıya rastlanmazdı.

Semtin yukarı kesimine yani Osman-bey'e doğru yerleşme dokusunun daha sık, apartmanlaşmanın daha yoğun olduğu görülürdü. O zamanki adı Gabi Caddesi olan bugünkü Rumeli Caddesi, baştaki Şükrü Paşa Konağı bahçesi üstündeki Nemlizade Galib Bey Konağı, Ahmed Efendi (bugün Baytar Ahmet) Sokağı köşesindeki ismail Hakkı Paşa ile aynı sırada Afitab (bugün Matbaacı Osman Bey

Nişancı Mustafa Paşa Camii

Yavuz Çelenk, 1994

muş, üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Cami, 1729 ve 1780 yangınlardan büyük zarar görmüş, ikincisinden sonra yapı zeminden başlayarak ve büyük ölçüde yenilenerek günümüzdeki görünümünü almıştır. Yapı iki sıra pencereden ışık almaktadır. Alt ve üst pencere sıraları küfeki taşından düz söveli, alttakiler demir parmaklıklı, üsttekiler revzenli ve içeriden renkli camlıdır. Harim mekânının tavanı kare şeklinde ince çıtalarla taksimatlandırılmıştır. Kıble doğrultusunda, kuzey duvarına baştan başa fevkani bir mahfil inşa edilmiştir. Yapının mihrap ve minberi aslına uymayan biçimde yenilenmiştir. Camiyi doğu, batı ve güney yönünden genişçe bir ha-zire kuşatmaktadır. Mihrap duvarının hemen arkasında baninin mezarı bulunur. Kuzeybatı duvarına dayanan minaresi şerefeye kadar özgün halini koruyabilmiştir. Yapıyı, sokağın eğimine uygun olarak setler halinde düzenlenmiş bir çevre duvarı kuşatmaktadır.

Caminin kuzeydoğu duvarına bitişik sıbyan mektebi, 18. yy'ın ilk yarısında Rami Mehmed Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Mektebin batıya bakan cephesine ise II. Mahmud'un kızı Mihrimah Sultan için yaptırdığı barok üslupta bir çeşme yer almaktadır.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 295; Öz, istanbul Camileri, I, 111; Kuban, Mimar Sinan, 290; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 75-77.

TARKAN OKÇUOĞLU



NİŞANTAŞI

Merkezi, Vali Konağı Caddesi ile Teşvikiye Caddesi'nin kesiştiği kavşakta yer alan anıt taş olan; Şişli İlçesi'ne bağlı Meşrutiyet ve Teşvikiye mahallelerinin Vali Konağı Caddesi çevresindeki bölümlerini kapsayan semt.

Gerek kuruluşu ve tarihi, gerekse coğ-

rafi ve idari sınırlan Teşvikiye(->) ile büyük ölçüde iç içe geçmiş olan Nişantaşı, güneyinden Maçka, güneybatısından Harbiye, batısından ve kuzeybatısından Osman-bey, doğu ve güneydoğusundan Teşvikiye semtleri ile sınırlıdır.

"Nişantaşı" adı, İstanbul'un semt adları tipolojisinde kökeni bir alamete dayalı olanlar arasında yer alır. Teşvikiye Camii'nin^) avlusunda bulunan iki nişan taşından III. Selim'e (hd 1789-1807) ait olan en eskisi, 1205/1790-91; II. Mahmud'a (hd 1808-1839) ait olan ikincisi 1226/1811 tarihini taşır. 1226/1811 tarihli bir diğer taş da, bugün Topağacı'nda Nişantaşı-Ihla-mur Yolu'nda, bir apartmanın ön bahçesinde kalmıştır.

Daha önce meskûn olmayan yöreye III. Selim'in ilk nişan taşını diktirmesinden sonra, 1209/1794-95'te, bugünkü Teşvikiye Camii'nin bulunduğu yerde bir mescit yaptırdığına dair bilgiler vardır. Bu mescit, padişahın kalabalık topluluklar halinde nişan talimine çıktığı günlerde gündüz namazları için yapılmış olmalı. III. Selim'den sonra gelen padişahlardan II. Mahmud ile Abdülmecid'in de yöreye aynı amaçlı ilgiyi sürdürdükleri biliniyor. Ancak Abdül-mecid (hd 1839-1861) yörenin iskâna açılması, başka bir deyişle şenlendirilmesinde ilk adımları atmış olmasıyla öncekilerden ayrılır.

Abdülmecid 1270/1853-54'te Teşvikiye Camii'ni yemlettiği gibi burada bir mahalle kurulması isteğini de iki anıt taşa kazıttığı yazıyla belgelemiştir. Bugün biri Teşvikiye Caddesi'nde Harbiye Karakolu'nun yanındaki küçük boşlukta, diğeri Teşvikiye Caddesi-Rumeli Caddesi ile Valikonağı Caddesi'nin kesiştiği kavşakta yer alan taşların üstünde "Eser-i avâtrf-ı Mecidiyye/ Mahalle-i Cedide-i Teşvikiyye"; günümüzün Türkçesiyle söylersek "Abdülmecid'in karşılıksız iyilikseverliğinin eseri olan yeni Teşvikiye Mahallesi" yazısı vardır.

Abdülmecid'in yöreyle ilgisi Dolmabah-çe Sarayı'na taşınmasıyla daha da artmış, 1857'de şehzadeleri Reşad Efendi (V. Mehmed Reşad), Kemaleddin Efendi, Burha-neddin Efendi ve Nureddin Efendi'nin sünnet düğünlerinin "Nişantaşı Sahrası"nda yapılmasını emretmiş, on iki gün süren "sûr-ı hümayun" gayet görkemli olmuştu. Ertesi yıl da kızları Cemile ve Münire sultanların düğünleri yine Nişantaşı'nda yapılmış, çadırlarla donatılan alanda on beş gün süreyle tam bir şenlik yaşanmıştı.

Aradan bir on yıl geçtikten sonraki kayıtlarda ise artık Nişantaşı'nın imara açıldığı, ilk konakların yapılmaya başlandığı görülür. Vakanüvis Ahmed Lutfi Efendi 1283/Mayıs 1866-Mayıs 1867 olaylarını zikrederken istanbul'a gelen Sırp Knezi Mihal Bey'in Nişantaşı'ndaki Necib Paşa Kona-ğı'nda ağırlandığım yazar. Bundan Nişantaşı'nda yol şebekesinin artık belirli bir düzeye ulaştığı ve semtte bir devlet başkanını maiyetiyle birlikte misafir edecek büyüklükte konaklar yapıldığı anlaşılmaktadır. 1289/Mart 1872-Şubat 1873'e ilişkin bir kayıtta da Abdülaziz'in, seryaverliğine atanan Mehmed Paşa'ya Nişantaşı'nda bir ko-

nak bağışladığı yer almaktadır. Bundan sonra Nişantaşı bir konaklar ve saraylar semti olarak gelişecek, 1910'lardan başlayarak buna apartmanlar eklenecektir.

Nişantaşı'nın gelişmesi, istanbul'un 19. yy'ın ikinci yarısındaki gelişmesiyle tam bir uyum içersindedir, iki temel gelişme, iki ana aks üzerinde Nişantaşı'nı etkilemiştir. İlki sarayın önce Dolmabahçe'ye sonra da Yıldız'a taşınmasıdır. Bu olgu hanedan mensuplarını ve yüksek devlet görevlilerini yöreye çekmiştir. İkincisi, Nişantaşı'nın kentin en modern kesimi olan Pera'ya (Beyoğlu) yakınlığıdır. Batılılaşma yolundaki istanbul'da Pera'ya yakın olmak, oradaki hayat tarzına karışmak bakımından da bir fırsattı. Bunu ifade eden iki ana aks, Maç-ka-Osmanbey ve Taksim-Nişantaşı aksıdır.

Nişantaşı, meskûn hale gelmeye başlamasından günümüze kadar bu iki aks çevresinde gelişmiş, ama bu gelişme 1950' lere kadar kır-kent iç içeliği biçiminde sürmüştür. Taksim-Harbiye arasına bakıldığında ana yolun sağ tarafı askeri tesisler, mezarlık ve bahçelerle doludur. Arkaları ise 1940'lara kadar bostanlıktır. Sol yan daha hızla iskân edilmiş, apartmanlaşmıştır. Maçka-Osmanbey aksının sol yanı da caddenin hemen arkasından başlayarak kırsal bir görünüm arz eder. Bugünkü Vali Konağı Caddesi'nin sonu, yani Fulya Deresi vadisi de kırsal yapısını korur. Burası ancak 1970'lerde hızla değişmiştir.

1880'lerden itibaren, kentle birlikte Nişantaşı'nın gelişmesini etkileyen bir başka önemli unsur da ulaşımdır. Haliç köprüleri kent içi trafiği artırdığı gibi ilk toplu ulaşım aracı olan tramvayın kent yaşamına girmesi de insanların yaşadıkları kenti tanımalarını, yeni yerler keşfetmelerini hızlandırmıştır. Gerçi o yıllarda tramvay henüz Taksim'e kadar gelmektedir ama bu bile önemli bir aşamadır. Nişantaşı'na tramvay, 19H'de elektrikliye dönüştükten sonra 19l4'te gelecek, Harbiye'den ayrılan bir kol Nişantaşı'ndan dönüp Maçka'ya kadar uzanacaktır. Ana hat ise Har-biye-Şişli arasını katedip Mecidiyeköy yakınlarındaki tramvay deposunda son bulacaktır.

12 Ağustos 196l'de kaldırılana kadar, Maçka-Beyazıt, Maçka-Tünel, Maçka-Fatih ve Harbiye-Fatih güzergâhları arasındaki tramvaylar uzun zaman semtin başlıca toplu ulaşım aracı olmuştur. 1930'larda başlayan otobüs seferleri ise zaman içinde değişen güzergâhlarına rağmen, hâlâ semtin tek toplu ulaşım aracı olarak varlığını korumaktadır.

Semtin yerleşme dokusuna ilişkin ayrıntılı bilgiler 20. yy'ın başına kadar uzanıyor.

Nişantaşı semtinin güney sınırı sayılabilecek Teşvikiye Camii 1310/1892-93'te kagir olarak yeniden inşa edilmiş, bugünkü görünümüne kavuşmuştu. Caminin üst yanından Teşvikiye Caddesi ve ikinci Nus-retiye Sokağı olarak adlandırılan bugünkü Nişantaşı-Ihlamur Yolu'nun başına kadar olan adada (ki bu ada arkada Çınar Caddesi'ne [bugün Şakayık Sokağı] kadar uzanmaktadır) Şehzade Yusuf Izzeddin Efendi'nin konağı bulunmaktaydı. Daha

sonra Naciye Sultan Konağı olan bina Işık Lisesi'nin mülkiyetine geçtikten sonra uzun yıllar okul olarak kullanılmış, 1950' lerin sonunda yıkılmıştır. Sokağı geçince Nişantaşı kavşağına kadar gene konaklar sıralanmaktaydı. Bu konakların ilki, 1980' lerin sonuna doğru geçirdiği yangına rağmen dış cephesiyle hâlâ varlığını koruyan Sadrazam Said Paşa Konağı'dır. Onun üstünde II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) istanbul'a gelen yabancı misafirlere tahsis edilen iki büyük konak vardı. Bu konaklar da 1930'larda Şişli Terakki Lisesi'nin mülkiyetine geçecek ve yıkılıp yerlerine yeni okul binaları yapılacaktır. Şişli Terakki Lisesi bu konakların hemen arkasına rastlayan Akkavak Sokağı ile Şakayık Sokağı arasındaki adada bulunan Sadrazam Halil Rifat Paşa Konağı'm da satın alarak uzun yıllar okul olarak kullanmıştır. 1960' ların ortalarında yıkılan bu binanın yerinde şimdi kat otoparkı ile park bulunmaktadır. Arkada, bugünkü Nilüfer Hatun İlköğretim Okulu'nun yer aldığı alan da tümüyle boştu. Caddeye dönüp kavşağa doğru ilerlendiğinde son konak Paris Elçisi Salih Münir Paşa'ya aitti. Köşeden itibaren sağa, bugünkü Vali Konağı Caddesi'nin (o günkü adı Meşrutiyet Cadde-si'dir) aşağı kesimine doğru dönülünce, burada apartmanların yer aldığı görülürdü. Köşede Hayat, yanında Yeremia, Venghel, Seferoğlu ve Halil Bey apartmanları bitişik nizam sıralanmaktaydı. Gene ana caddeye dönüp sol yana bakılırsa, karakol ile Nişantaşı kavşağı arasındaki adanın yarısının bütünüyle boş olduğu görülürdü. Diğer yarısı ise Sadrazam Tunuslu Hayreddin Paşa'nın konağı ve bahçesiydi. Nişantaşı Sarayı olarak da anılan bu görkemli yapı, sonraları II. Abdülhamid tarafından satın alınıp kızı Şadiye Sultan'a hediye edilmiş, bu yüzden bir süre Şadiye Sultan Konağı olarak da adlandırılmıştır. Bu sırada Bostan Sokağı (Emlak Caddesi, bugün Abdi İpekçi Caddesi) ile Eytam Caddesi (daha sonra Mim Kemal Öke Caddesi) arasındaki adada Hariciye Nazın Konağı yer almaktaydı. 1888'de II. Abdülhamid'in baş-mabeyincisi Süreyya Paşa tarafından yaptırılan bu konak daha sonra gene onun yakın adamlarından İzzet Holo Paşa'ya geçmiş, II. Meşrutiyet döneminde de hariciye nazırlarının resmi konutu olmuştur.

Cumhuriyet döneminde bir süre Avusturya Konsolosluğu olarak kullanılan yapının yerinde daha sonra Yunus Nadi'nin Yayla Palas'ı vardı. Bugün bu apartman da yıkılıp yenilenmiştir. Hariciye Konağı'nm bahçesinden sonra bir itfaiye karakolu bulunmaktaydı. Bugün yerinde 1940'ta yapılmış park yer almaktadır. Ondan sonra Harbiye Mektebi'nin bahçesi başlar. Karşıya geçip geriye doğru dönülürse eski Konak Sineması'nm yer aldığı adada Rus kilisesi, 19l4'te kapatılan Rus Hastanesi ve Nestle çikolata imalathanesinin varlığı tespit edilir. Aradaki Hacı Mahak (bugün Süleyman Nazif) Sokağı'nın karşı köşesinde hâlâ duran ünlü mimar Vedat Bey'in (Vedat Tek) konağı bulunuyordu. Buradan Nişantaşı kavşağına kadar çok az boşlukla

Yüzyıl başında Nişantaşı.

Necib Bey (1918) ve Pervititch (1925) haritalarından yararlanarak hazırlanmıştır.



istanbul Ansiklopedisi

apartmanlar sıralanıyordu. Bunlar arasında bir tanesi dikkat çekicidir. Portakaloğlu adlı bir Rum tüccar ailesine ait olan bu görkemli konak, ailenin 1922'de Yunanistan'a kaçmasıyla Hazine'ye geçmiş, bir süre Polonya Konsolosluğu olarak kullanıldıktan sonra 1927'de vali konağı yapılmak amacıyla özel idareye devredilmiştir. O günden bugüne bu amaca hizmet ettiği gibi, önündeki caddeye de ad olmuştur.

Nişantaşı kavşağından karşıya geçilince, eski Şam valisi Şükrü Paşa'nın konağının bahçe duvarıyla karşılaşılırdı. Konak, cephesini arkadaki Ahmed Bey (bugün Şair Nigâr) Sokağı'na vermiştir. Bundan sonra yol boyunca gittikçe seyrekleşen doku ekmek fabrikası ile son bulurdu. Bugün yalnızca bulunduğu sokağın adında yaşayan ekmek fabrikası 1930'larda ipek Film tarafından stüdyo olarak kullanılmıştı. Fabrikadan ötesi kırsal arazi idi. Sol yandaki vadi daha sonra ilk gecekonduların yerleşim alanı olacak, uzun yıllar "Teneke Mahallesi" adıyla anılacaktır. Ekmek fabrikasının arkasında semtin ikinci camii olan Meşrutiyet Camii vardır. Kitabesine göre 1313/1895-96'da II. Abdülhamid'in Hazi-ne-i Hassa'dan verdiği parayla yaptırılan bu küçük camiye Meşrutiyet adı, herhalde 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra verilmiş olmalıdır. Ekmek fabrikasının karşı köşesinde Hacı Emin Efendi Sokağı ile Çiftlik (bugün Poyracık) Sokağı ara-

NİŞANTAŞI KARAKOLU

90

91

NİZAM-I CEDİD

Nizam-ı Cedid askerlerinin III. Selim'in önünde yaptıkları ilk geçit törenini betimleyen bir resim.



TETTV Arşivi

Sokağı) yakınlarındaki Faik Paşa Konağı sayılmazsa büyük ölçüde apartmanlaş-mıştı. Yalnız buralarda Haralambos Bahçesi gibi kır bahçelerine hattâ küçük bostanlara bile rastlanmaktaydı.

1930'lardan sonraki gelişme bütün istanbul'da olduğu gibi apartmanlaşma yönünde olmuş; Nişantaşı, çevresindeki Taksim, Harbiye, Osmanbey, Şişli gibi semtlerle birlikte İstanbul'un en hızlı apartmanla-şan semtlerinden biri durumuna gelmiştir. Ama bu apartmanlaşma seçkin bir yapılaşma olarak sürmüş, semt özellikle üst ticaret ve sanayi kesiminin tercih ettiği bir yerleşme yeri hüviyetini korumuş, anacad-deler boyunca sıralanan alışveriş mağazaları da bu hüviyeti desteklemiştir. 1970' lerde istiklal Caddesi'nin eski niteliğim yitirmeye başlaması ünlü mağazaları da buraya doğru çekmiştir. Aynı dönemlerde yaşanan önemli ve çarpıcı bir diğer gelişme ise konfeksiyon ve tekstil ticarethaneleri ile imalathanelerinin de semte yerleşmeye başlamasıdır. 1970'lerde başlayan bu gelişme 1980,'lerde de hızlanarak sürmüştür. Semtin seçkinliğini zedeleyen, yer yer konut bölgesi olmaktan çıkaran, gece nüfusunu azaltan bu gelişme, insan dokusunu da etkilemiştir. Taksim-Şişli güzergâ-

hının tek yön olarak Vali Konağı-Rumeli Caddesi üzerinden verilmesi de semtte yoğun bir transit trafiği yaratmış, gürültü ve çevre kirliliğini büyük ölçüde artırmıştır. 1920'lerin konaklar semti Nişantaşı, bütün istanbul gibi büyük bir değişim geçirmiş; yoğun trafikli, canlı, kalabalık ve gerek konut bölgesi olarak gerekse lüks mağazaları, galerileri, zarif vitrinleri ile her şeye rağmen seçkin bir semt olmayı sürdürmüştür.

Bibi. Öz, istanbul Camileri, II; Ç. Gülersoy, Tramvay İstanbul'da, İst., 1989; ay, Beşiktaş'ta Ihlamur Mesiresi ve Tarihi Nişan Taşlan, İst., 1962; (Ergin), Mecelle, I; Y. Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, II, Ankara, 1989; Şişli Belediyesi, Şişli Rehberi, İst., 1987; Tarih-i Lutfi, K, XI, XVI; V. S. Arıkan (haz.), ///. Selim'inSırkâtibiAhmed Efendi Tarafından Tutulan Ruzname, Ankara, 1993; Ergin, Rehber; Necib Bey, İstanbul Rehberi (15 pafta), İst., 1334/1918; Mahallât Esâmisi; M. R. Esatlı, "Saray ve Konakların Dili: Yüz Yıllık Nişantaşı", Akşam, 22 Nisan-10 Mayıs 1940 arası 11 yazı; S. M. Alus, "Nişantaşı-Teş-vikiye", Akşam, 25 Kânumevvel 1938; H. Şehsu-varoğlu, "Nişantaşı'ndaki Hariciye Konağı ve Tarihi", Cumhuriyet, 30 Haziran 1953; J. Pervi-titch, Plan cadastral d'assurances (çeşidi paftalar), İst., 1922-1925; S. Eyice, "İstanbul'un Mahalle ve Semt Adları Hakkında Bir Deneme", Türkiyat Mecmuası, S. XIV (1965).

NURi AKBAYAR

Nişantaşı, Vali Konağı Caddesi'nin bir görünümü.

Levent Yalçın, 1994


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin