Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə58/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   147

Bibi. S. Gerlach, Stephan Gerlahs dessAelte-ren Tage-Buch, Frankfurt, 1674; İnciciyan, İstanbul; 2. Karaca, İstanbul'da Osmanlı Dönemi Rum Kiliseleri, İst., 1994; P. Kerameus, "Na-oi tes Konstantinoupoleos kata to 1583 kai 1604", Ho en Konstantinoupolei Hellenikos Phüologikos Syllogos, XXVIII (1904), s. 118-145; Kömürciyan, istanbul Tarihi; S. Petrides, "Eglises Grecques de Constantinople en 1652", Echos d'Orient, IV (1901) s. 42-50.

ZAFER KARACA

Tarabya'daki Paraskevi Kilisesi'nin güney cephesinden bir görünüm. Zafer Karaca, 1991

PARASKEVİ (AYİA) KİLİSESİ

Sarıyer İlçesi'nde, Tarabya'da, Yeniköy Caddesi üzerindeki bir aralıktan girilen, yeşilliklerle çevrili avluda yer alır. Aynı adlı ayazma, avluda, dört basamak aşağıdadır. Önceleri İoannes Prodromos'a ithaf edilmiş olan kilise, 1868'de Yeoryios Zarifis' in katkılarıyla Ayia Paraskevi'ye ithafen yeniden inşa edilmiştir.



Mimari: Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olan kilisenin batısında, ku-zey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı narteks dışa çıkıntı yapar. Kilise kuzey, güney ve doğusunda yarım yuvarlak çıkın-' tılıdır. Dışta, ortada yüksek kasnak üzerindeki kubbe ile örtülü yapıda kubbenin doğu ve batısında, kuzey-güney doğrultusunda iki yüzlü kırma çatı yer alır. Narteksin örtüsü, doğu-batı doğrultusunda iki yüzlü kırma çatıdır. Dışta tamamen sıvalı olan yapıda cepheler silme ve kademelerle hareketlendirilmiştir.

Kilise karma plan tipindedir. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen naos, doğuda içte yarım yuvarlak apsis ile sınırlanır. Naosta merkezi mekân, kuzey ve güneyde yarım yuvarlak eksedralar ile genişletilmiştir. Naosun batısında, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı narteks yer alır. Narteks üzerinde bulunan kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı galeri yanlarda naosa doğru çıkıntılıdır.

Kilisede mekân düzenlemesini sağla-

yan, doğu-batı doğrultusunda bitişik ikili taşıyıcılar yuvarlak kemerlerle bağlanır. Ahşap olan taşıyıcılar kesitli ve mermer görünümünde beyaz boyalıdır.

Yapının örtü sisteminde kubbe, yarım kubbe ve çapraz tonoz uygulanmıştır. Merkezi mekânın örtüsü, pandantiflerle geçilen yüksek kasnak üzerindeki kubbe, kuzey ve güney eksedralar ile apsisin örtüsü yarım kubbedir.

Kilisede, naosa açılan üç girişten ikisi kuzey ve güneyde karşılıklı ve yuvarlak kemerli, nartekste bulunan diğer giriş eksende ve basık kemerlidir. Nartekse üç yönde, eksende ve yuvarlak kemerli birer giriş açılır. Yapıda, kuzey-güney eksed-raları ve apsiste bulunan eş boyutlu üçer pencere aynı hizada ve yuvarlak kemerlidir. Batıda, üstte üçlü pencere düzenlemesi ile iki yandaki birer pencere aynı hizadadır ve alttaki girişe bitişik birer pencere ile yanlardaki birer pencere yuvarlak kemerlidir. Kubbe kasnağında simetrik on iki küçük pencere vardır. Naosta apsisin iki yanındaki simetrik nişler yarım yuvarlaktır.

Naosun doğusundaki mermer ikonostasis, İyon başlıklı pilastrlarla bölümlenmiş-tir. Kuzeybatıdaki ikili sütunda bulunan ahşap ambon ve güneydoğudaki ikili sütun önünde yer alan ahşap despot koltuğu, oyma ve kabartma tekniğinde, bitkisel ve geotmetrik motiflerle bezelidir.

ZAFER KARACA



PARDOE,JUUA

(1806, Beverly, Yorkshire - 26 Kasım 1862, Londra) İngiliz gezgin.

İspanyol kökenli olduğu söylenen ve İngiliz kraliyet ordusunda binbaşı olarak Peninsular Harekâtı ile Waterloo Savaşı'na katıldığı bilinen Thomas Pardoe'nun kızıdır.

Küçük yaşta edebi eserler vermeye başlayan Julia Pardoe, 14 yaşında yazdığı ve iki defa basılan şiir kitabı ile edebiyat hayatına atıldı. İlk dikkate değer eseri, Portekiz'e yapmış olduğu seyahate ait notlarını içeren ve 1833'te yayımlanan Traits and Traditions ofPortugal adlı kitabıdır. Prenses Augusta'ya ithaf ettiği bu kitap ile, prensesin özel ilgisini çeken Pardoe, bu kitabında 15 ay süreyle kaldığı Portekiz'deki kişisel gözlemlerini anlatmıştır.

Babası ile 30 Aralık 1835'te İstanbul'a geldiği bilinen Pardoe, Lady Mary Wort-ley Montagu'dan(-») sonra Türkiye hakkında en geniş bilgiye sahip ikinci yabancı kadın olma sıfatım kazanmıştır.

Dönemin İstanbul'unu ve yaşamını, kendine has renkli üslubu ile yazdığı The City ofthe Sultan and Domestic Manners oftbe Turks(l-E, Londra, 1837) adlı kitabında ele almıştır. Avrupa'da oryantalizm akımının başladığı dönemde çok ilgi çeken bu kitap, daha sonra 3 cilt olarak 1838, 1845 ve 1854'te tekrar basılmıştır.

İngiltere'de büyük ilgi uyandıran bu eserde bayram şenlikleri, saray düğün alayları, çarşılar, Türk aile yaşamı ve kadınlarına ilişkin gözlemler kelimelerle âdeta res-

medilmiştir. Eser Türkçeye 125 Yıl Önce İstanbul (İst., 1967) adıyla çevrilmiştir.

J. Pardoe'nun, İstanbul'da bulunduğu dönemde yapmış olduğu gözlemlerini gerçekçi bir dille ifade ettiği diğer bir eseri ise, 1838'de yayımlanan The Beauties ofthe Bospborus'tm. 1839, 1854 ve 1874'te yeni basımları yapılan kitap, 19. yy'da Avrupalıların geliştirmiş olduğu gravürlü kitap geleneğinin en iyi örneklerinden biridir. Ressam William Henry Bartlett'inC-O çizdiği resimlerin, çelik baskı gravürleri ile de yazarın renkli anlatımının pekişti-rildiği bu eserde, bir harita ve metin dışında 80 adet çelik baskı gravür ile İstanbul ve çevresindeki mimari doku ve günlük yaşam aslına son derece sadık kalarak yansıtılmıştır. Söz konusu kitabın Fransızca baskısı da yine 1838'de Londra'da yapılmıştır. Daha sonraki baskılarında Çanakkale Boğazı, Gelibolu, İzmir gibi yerlere ait bölümler de eklenerek gravür sayısı 86'ya, harita sayısı da 2'ye çıkarılmıştır. Eser henüz Türkçeye tercüme edilmemiştir.

İstanbul'da yaklaşık 9 ay kaldığı bilinen J. Pardoe, 1842'den sonra Londra'daki işlerinin yoğunluğundan bunalarak Grave-send yakınındaki Perry Street'te bulunan akrabalarının yanına, daha sonra da Kent'e yerleşmiştir. Hail, L. Hunt gibi çeşidi yazar-larca; sıcakkanlı, zeki, neşeli, anlatım ve edebiyatla ilgili konularda da aşırı coş-

Julia


Pardoe'nun

ilk basımı

1838'de yapılan

ve Bartlett'in

resimlemiş

olduğu The



Beauties ofthe

Bosphorus adlı

kitabının

kapağı.

Mehmet Yenen

koleksiyonu

Julia Pardoe

Galeri Alfa

kulu olduğu ifade edilen J. Pardoe'ya, edebiyat alanında vermiş olduğu 30 yıllık hizmetine karşılık Ocak 1860'ta bir pansiyon bağışlanmıştır.

Tarih derlemeleri ile kişisel gözlemlerini vurguladığı diğer eserleri arasında; 2 ciltlik The Romance ofthe Harem (1839, 1857), 4 ciltlik LordMorcar of Hereıvard (1829, 1837), 3 ciltlik Louis XIVand the CourtofFrance in the Seventeenth Country (1847, 1849, 1886), 2 ciltlik TheCourtand ReignofFrancisI(W49, 1887), 3 ciltlik The LifeandMemoirsofMarioveModici, Qu-een and Regent ofFrance (1852, 1890), 3 ciltlik Speculation (1834), 3 ciltlik The City oftheMagyar; ör Hungary and its

PARGOIRE, JULES

222

223

PARKLAR

Park Otel'in sonradan bazı katlan yıktırılan yeni binası inşa halindeyken. Nodya Gabeoğlu, 1992

ler de burada ağırlanırdı. Örneğin İngiltere Kralı VIII. Edward'ın Ms. Simpson'la bu otelde kaldığı ve burada onuruna görkemli bir yemek verildiği bilinmektedir. Yahya Kemal Beyatlı da uzun yıllar ve sürekli olarak bu otelde kalmıştı. Park Otel'in birinci katını kendine ayırtan Başbakan Adnan Menderes de bir başka seçkin konuk olmuştu.

Ne var ki yeni açılan büyük oteller karşısında teknolojik olanaklardan yoksun ve demode görünen ve giderek gözden düşen Park Otel, 1979'da kapatıldı. Mali güçlüğe düşen Aram Hıdır, tüm eşyasını satarak oteli 1981'de Mengerler Şirketi'ne devretti. Devirden önce Anıtlar Yüksek Kurulu, Park Otel için şaşırtıcı bir karar vermişti. Kurul, 11 Şubat 1978'de aldığı bir kararla otelin yıkılabileceğini belirtiyordu. Bu kararla Park Otel'in 10 yılı aşan imar ve koruma serüveni başlayacaktı.

Tüm tarihi verilere karşı verilen yıkıla-bilirlik izni daha sonra yemden gözden geçirilecek, 1983'te bu kez otelin korunmasına ve restorasyonuna karar verilecekti. Ancak burada çok yüksek bir rant söz konusuydu ve oteli satın alanlar, inatçı ve güçlü gruplardı. Yeni projeler, yeni öneriler belediye başkanları, belediye meclisleri, imar büroları ve yüksek kurul arasında gidip gelmeye başladı. Turizm Bakanlığı'mn da devreye girdiği bu istenilen imar durumunu elde etme mücadelesi 20 Hazi-

Institutions (1840), 3 ciltlik The Hunga-rian Castle (1842) sayılabilir.

İtalyancadan İngilizceye şiir tercümelerinin de olduğu bilinmektedir. Ayrıca Binbir GeceMasallan'mn İngilizce tercümesinin de giriş bölümünü yazmıştır.

MEHMET YENEN

PARGOİRE, JULES

(8 Eylül 1872, St. Pons de Mauchiens -17 Ağustos 1907, St. Pons de Mauchiens) Fransız rahip.

İstanbul'un Bizans dönemi tarihi topografyası hakkında yayınları olan Pargoire, Fransa'nın Languedoc-Roussillon bölgesindeki Herault İli'ne bağlı, Saint Pons de Mauchiens kasabasında dünyaya geldi. 12 yaşında Assomption tarikatına girerek burada yetiştirildi. 19 yaşında İstanbul'a geldi. Buradan öğrenimini tamamlamak üzere Kudüs'e gitti. Teoloji, Hıristiyan arkeolojisi ve epigrafyası üzerine, R. P. Germer-Du-rand tarafından yetiştirildi. 1895'te İstanbul'a döndü. 2 yıl sonra rahipliği resmen onandı (sacerdoce) ve Assomption teşkilatı tarafından Moda'da kurulmuş olan Bizans Araştırmaları Merkezi'nde görevlendirildi. Bu yıllarda enstitü, Ecbosd'Orientadı ile bir yıllık yayımlamaya başlandığından, Pargoire bu derginin redaksiyonunda yer aldı.

Pargoire'ın makalelerinde, engin bilgisi yanında çok sert, çok acı bir tenkit eğiliminin varlığı dikkati çeker. Bilhassa İstanbul Rumlarından amatör tarihçi İ. P. Mili-opulos ile arasında geçen polemik o tarihlerde ilim dünyasını hayli meşgul etti. Revue deş questions historiques, Revue de l'Orient Chretien, Bulletin de Correspon-dance Hellenique, Byzantinische Zeitsch-rift, Vizantiskii Vremennik, Izvestia (=Bul-letin) de l'Institut Archeologique Russe de Constantinople gibi dergilerde ve Diction-naire d'Archeologie Chretienne et de Li-turgie'de bazı maddeler yazdı.

Bilgisi, ispatlama gücü ve polemiklerde karşısında olanları ezen üslubu bakımından İstanbul'un tarihi topografyası hususunda o yılların karşısına çıkılamaz tek otoritesi olan Pargoire, genç yaşta, aniden yakalandığı menenjit hastalığı sonunda öldü.

Pargoire'ın kendi imzasıyla basılan tek kitabı, 527'den 847'ye kadar Bizans Kili-sesi'nin tarihidir (Z 'eglise byzantine de 52 7 â 847, Paris, 1905). Bunun dışında, Kayış-dağı hakkındaki büyük bir makalesi, ayrıca kitap olarak da yayımlandı (Mont Sa-int-Auxence, etüde historique et topograp-hique, Paris, 1904; aslı Revue de l'Orient Chretieride basılmıştır, S. VIII [1903], s. 15-31, 240-279, 426-458, 550-576). G. Millet ve L. Petit ile birlikte basılan Aynoroz kitabelerine dair kitapta da imzası vardır (_Re-cueil deş inscriptions chretiennes du MontAthos, Paris, 1904).

Pargoire'ın İstanbul'un Bizans çağındaki tarihi topografyası hakkındaki başlıca yazıları şunlardır: Münih'te çıkan Byzantinische Zeitscbrift'te, "Rufinianes", VIII (1899), s. 429-477; Kadıköy hakkında "Au-

tour de Chalcedoine", XI (1902), s. 333-357; Boradion'un yeri hakkında "A pro-pos de Boradion", XII (1903), s. 449-493. İstanbul'da Rus Arkeoloji Enstitüsü'nün yıllığında (Jzvestia, Russkago Arkheolo-jiçeşkago Institut v Konstantinoplie) çıkan başlıca büyük araştırmaları: Boğaziçi'nde-ki Bizans döneminin iki yerleşme yerine dair, "Anaple et Sosthene", III (1898), s. 60-97; Fenerbahçe hakkında, "Hieria", IV (1899), s. 9-78; Ayios İgnatios Manastırı ile Adalar'daki beş küçük adaya dair, "Le monastere de Saint Ignace et leş cinq plus petits îlots de Parchipel deş Princes", VII (1901), s. 56-91; Bizans döneminin Ayios Mamas semtleri hakkında, "Leş Saints-Mamas de Constantinople", IX (1904), s. 261-316. İstanbul'da Bizans çağında manastır hayatının başlangıcı hakkındaki uzun bir makalesi ise ayrıca yayımlandı: "Leş debuts du monachisme â Constantinople", Revue deş Questions historiques, (1899) s. 1-79.

Jules Pargoire

Semavi Eyice arşivi

Pargoire'ın Ecbosd'Orient'da., İstanbul topografyası ile ilgili şu yazıları çıkmıştır: Tuzla ve çevresi ile ilgili olarak, "Etienne de Byzance et le Çap Acritas", II (18987 99), s. 212 vd; Fenerbahçe hakkında, "Hieria, la presqu' île deş Empereurs", III (1899-1900), s. 244 vd; Doğu'ya XVII ve XVIII. yüzyıllarda gelen Fransız arkeolojik inceleme heyetlerine dair, "Missions arc-heologiques françaises en Orient aux XVIIe et XVIII6 siecles", VI (1902/03), s. 339-341; Kadıköy'de Aya Bassa Kilisesi'nin yeri hakkında, "Sanite-Bassa de Chalcedoine", VI (1903), s. 315-317; Bizans'ta Ba-silike Kapısı hakkında "Constantinople: la porte Başülke", LX (1906), s. 30-32; Gül Camii olan Ayia Teodosia Kilisesi'ne dair, IX (1906), s. 161-165; Haliç kıyısında olan Evergetes Manastırı hakkında, "Le couvent de PEvergetes", IX (1906), s. 366-373, X (1907), s. 155-166 ve 259-262; İstanbul'daki son Katolik kiliselerine dair,"Constantinople: leş dernieres eglises franques", IX (1906), s. 300-308; Bizans döneminde İstanbul'da Rus mahallesi Ayios Mamas'a dair, "Saint Mamas, le quartier deş Russes â Constantinople", XI (1908), s. 203-210; Bizanslılarda kır hayatı sevgisi ve imparatorluk villalarına dair, "L'amour de la Cam-

pagne â Byzance et leş villas imperiales", XI (1908), s. 15-22; kilisesi Koca Mustafa Paşa Camii olan Ayios Andreas Manastırı hakkında, "Constantinople, Saint-And-re de Cresis", XIII (1910), s. 84-86; Kadıköy'de Ayia Eufemia Kilisesi ve Rufinianes semti hakkında, "L'eglise Sainte-Euphemie et Rufinianes â Chalcedoine", XTV (1911), s. 107-110.

R. P. Jules Pargoire'ın bugün bulunması çok zor olan dergilerde dağılan yazıları, istanbul'un ve bilhassa şehrin yakın çevresinin tarihçesi bakımından ihmal edilmemesi gereken çalışmalardır.



Bibi. L. Petit, "Le R. P. Jules Pargoire", Echos d'Orient, X (1907), s. 257-259.

SEMAVi EYİCE



PARK OTEL

Gümüşsuyu'nda, İnönü Caddesi üzerindedir.

Halen inşaatı devam eden yeni Park Otel'in yerinde ilk bina, 19. yy'm sonunda İtalya Büyükelçisi Baron Blanc tarafından yaptırılmış olan konaktı. Elçilik konutu olarak tasarlanmış olan bu "süslü görünüşlü, güzel" konut, elçinin geri çağrılması, İtalya hükümetinin konağın yapım bedelini ödememesi ve güç durumda kalan elçinin başvurusu üzerine II. Abdülha-mid (hd 1876-1909) tarafından satın alındı. Abdülhamid, konağı, Hariciye Nazırı Tevfik Paşa'ya verdi. Böylece eski İtalya Elçiliği binası Hariciye Nezareti Konağı'na dönüşmüş oldu. II. Meşrutiyet'ten sonra Tevfik Paşa Londra'ya elçi olarak gönde-rilince konakta bir süre Hariciye Nazın Rıfat Paşa oturdu.

N. Duhani, eski Blanc Konağı'nın çok önemli diplomatik temaslara ve buluşmalara sahne olduğunu ve genellikle en ö-nemli ve mahrem çalışmaların burada yapıldığını, konağın o yıllarda "hariciyenin mutfağı" olduğunu belirtmektedir. Daha sonra sadrazam olan A. Tevfik Paşa'nın mülkiyetindeki bu görkemli konak, 1911' de yandı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'a dönen Tevfik Paşa ve ailesi konağın ayakta kalmış bölümüne yerleşti.

Konağı otele dönüştürme fikri, savaş sonrası koşullarında ve ilk kez o yıllarda . Tevfik Paşa'nın İsviçre asıllı eşi Elisabeth Tschumi tarafından ortaya atıldı. 1922'de ilk otel projesi çizildi. Bunu başka projeler izledi. 1930'da Tevfik Paşa'nın oğulları tarafından yeniden inşa edilerek ve sonra da değişiklik ve eklerle genişletilerek otel yapıldı. Başlangıçta otelin adı "Mira-mare"dı.

Tevfik Paşa ailesi oteli işletmede zorluklarla karşılaşınca kiralama yoluna gitti. Birçok kez el değiştirdikten sonra Aram Hıdır yönetiminde Park Otel adını alarak yenilendi ve Pera Palas ile Tokatlıyan otellerinin yanısıra İstanbul'un en lüks konaklama mekânlarından biri oldu.

1970'li yıllara kadar yüksek düzeyini sürdüren Park Otel'de çok sayıda ünlü ve önemli kişinin konakladığı bilinmektedir. 1930'lu yılların en seçkin müşterisi Atatürk idi. Ö yıllarda İstanbul'a gelen önemli kişi-

ran 1988'de dönemin büyükşehir belediye başkam Bedrettin Dalan'ın imzaladığı bir kararla sonlandı ve Park Otel'in 33 katlı bir yapı olarak inşa edilme hakkı elde e-dildi.

Ne var ki bu gelişmelere direnenler ve kentsel ölçüleri tahrip edecek bu inşa iznine karşı kamuoyu desteği yaratmaya ve bir direnme cephesi kurmaya çabalayanlar da vardı. Önce bir aile direnmeye başladı. Park Otel temel hafriyatının alanı içinde olan evini satmamakta direnen Tunç ailesi, istimlak kararına karşı Şubat 1989'da İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Semt sakinleri aralarında örgütlendi ve Mimarlar Oda-sı'nın ve diğer meslek kuruluşlarının ve kamuoyunun desteğini aldı. Davalar açıldı. Gökdelen yükselirken bir yandan da kentti koruma adına inatçı, sabırlı, özverili ve neredeyse nefes nefese bir hukuk savaşı verildi.

Yeni büyükşehir belediyesi yönetiminin desteğini alan örgütlenmeler, sonunda başarıya ulaştı. Park Otel gökdeleni, kurul ve meclislerin onayladığı düzeye, yanındaki Alman Konsolosluğu binasının düzeyine kadar yıktırıldı. Böylece Park Otel olayı, Taşkışla(->) ile birlikte Türkiye'de kentsel koruma alanının en önemli ve başarılı örneğini oluşturdu.

Büyük tarihi önemlerine karşın bu serüvene konu olan yapıların mimari kimliği yeterince açık değildir. Baron Blanc'ın konutunun yapım tarihi ve mimarı henüz saptanamamıştır. Eski fotoğraflarından yalnızca bu elçilik konutunun 3 katlı, neorö-nesans üslubunda, ortasında öne çıkan kitlesi, üstte bir üçgen alınlıkla bitirilen görkemli bir yapı olduğu anlaşılmaktadır.

1930'lu yıllardaki Park Otel'in de mimarı ve kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Yine fotoğraflarından, onun güneye dönük "U" biçiminde bir kitlesi olduğu ve boydan boya balkonlarla İstanbul'un tarihi peyzajına, Sarayburnu panoramasına açıldığı görülmektedir. İnönü Caddesi'ne geniş bir bahçe bırakarak geriye çekilmiş olan otel bu cephede 2 kadı, büyük eğimden ötürü güney cephesinde 6 katlıdır. Fo-

Sd.as;jît Mr--aFjıc^i^^i^ı^v_"r'±'r_ı~~"wJ&ftSS

Tevfik Paşa'nın

konağıyken

1930'larda otele

dönüştürülen

Park Otel

binası.

Ş. Okday, Son



Sadrazam Abmeî

Tevfik Paşa,

ist., 1986

toğraflarından ve anılardan bu yapının, 1930'ların en güzel art deco(->) uygulamalarından biri olduğu söylenebilir. Çok tanınmış yemek salonu ve özellikle barı, bu beğeninin seçkin birer örneği idi. Park Otel'in 1979'da satışa çıkarılan eşyası da ince bir beğeniyi gösteren parçalardı.

Bibi. BOA, Yıldız Arşivi, Resmî, II, 87/26 (1.13.1315); Cezar, Beyoğlu, 407; S. N. Duhani, Eski insanlar Eski Evler, 19. Yüzyıl Sonunda Beyoğlu'nün Sosyal Topografyası, İst., 1982, s. 91-92; ay, Beyoğlu'nun Adı Pera İken, İst., 1990, s. 45; R. Gökdağ, Park Otel Olayı, İst., 1992.

AFİFE BATUR



PARKLAR

Kent içinde, halkın gezip dolaşması, açık havadan yararlanması için ağaçlandırılıp çiçeklendirilerek özel olarak düzenlenmiş yeşil alanlar. Mevsimlik çiçek tarhları, bazılarında çocuk oyun alanları ile spor alanlarının (basket, futbol, voleybol) tesis edilmiş olması, oturma-dinlenme mekânlarının zenginliği, parkların ayırıcı özelliklerinden-dir.



Osmanlı Dönemi

Osmanlı döneminde, 19. yy'm ortalarına kadar, İstanbullular daha çok mesire yerlerine, çayırlara, bahçelere giderek ağaçların gölgesinde oturma alışkanlığına sahiptiler. Şehir ise zaten yeşildi, pek çok yeri çayırlar, bağlar bahçelerle kaplıydı. Parka gereksinim duyulmamıştı. Uzun imparatorluk dönemi boyunca İstanbul'da tesis edilmiş parkların sayısı parmakla sayılacak kadar azdır.

İstanbul'un kelimenin günümüzdeki anlamıyla ilk parkı, 1854'te Sultanahmet Meydam'nda tesis edilmiş olan ve çok sonra adına Yeni Millet Parkı denen parktır. Üçgen biçimindeki parkın bir kenarı Di-vanyolu'na yakın ve paralel olarak uzanmakta; köşesi de Firuz Ağa Camii'nin duvarına dayanmaktadır. Park büyükçe bir köşk bahçesi görünümünde olup ortasında çatısı kiremit örtülü, verandalı, tek katlı bir kafe inşa edilmiştir. Parkın uygun yerlerine, demir çubuklar ile hazırlanmış kubbe biçimli pergolalar yerleştirilmiştir. Parkın giriş kapısı tek olup Dikilitaş yönüne açılmıştır. Parkın çevresi ahşap malzeme ile çevrelenmiş, ağaçlar ve çiçek tarhları emniyet altına alınmıştır; iç tarafına da sıra halinde ligustrum ve yalancı akasya ağaçları dikilmiştir.

1867-1870 arasında Kısıklı yolu üzerinde, Bağlarbaşı civarındaki yeşil alan, Çamlık Bahçesi adıyla İstanbul'un Anadolu yakasında halka açılan ilk belediye parkıdır. Daha sonra Cumhuriyet döneminde bu belediye bahçesi 19.500 m2'lik bir alan üzerinde düzenlenerek Millet Bahçesi(-t) veya Millet Parkı adıyla yeniden açılmıştır.

Üsküdar'da II. Meşrutiyet'ten sonra tesis edilmiş en eski parklardan birisi de Doğancılar Parkı'dır(->). Park dikdörtgen biçiminde olup yüzölçümü 8.000 m2'dir. Parkın ortasında iki küçük havuz vardır.

Osmanlı döneminde tesis edilen parklardan birisi de Gülhane Parkı'dır(->). Park, Topkapı Sarayı'nm dış bahçesidir. Şehre-

L

PARKLAR

224

225

PARMAKKAPI MESCİDİ

istanbul'daki parklar arasında en geniş sahayı kaplayan 2 Numaralı Park'ta Açıkhava Tiyatrosu ile Spor ve Sergi Sarayı'nın görünümü. Cumhuriyet Devrinde istanbul, ist., 1949

da Üsküdar, Eyüp, Beşiktaş, Kadıköy, Fatih, Bakırköy ilçelerinde yeni parklar, bahçeler kurulmuştur. Bunlar arasında Göztepe 60. Yıl Parkı, Fenerbahçe Parkı, İnci Burnu-Kurbağalı Dere dolgu alanı, Pendik Gözdağı Parkı, Ahırkapı-Yenikapı arası, Yenikapı-Kocamustafapaşa arası, Zey-tinburnu-Yedikule arası sahil parkı, Eyüp Sümerkent Parkı, Bakırköy'de Aytekin Ko-til Parkı, Ayvansaray Parkı, Nişantaşı Parkı gerek kapladıkları alan, gerekse barındırdıkları tesisler açısından en önemlileridir. Bunların dışında, semtlerde, yerel belediyeler tarafından yapılmış yeşillendirilmiş küçük meydan düzenlemeleri de vardır.

Bibi. Cumhuriyet Devrinde İstanbul, İst., 1949; S. H. Eldem, istanbulAmlan, İst., 1979; Büyükşehir Belediyesi, Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Planlama Şefliği, "Parklar ile İlgili Kısa Bilgiler", teksir.

FAİK YALTIRIK



PARMAKKAPI MESCİDİ

Fatih İlçesi'nde, Sultan Selim Camii'nin bulunduğu tepenin eteğinde, Cibali semtinde idi. Purkuyu veya Kandili Güzel Mescidi olarak da adlandırılan Parmakkapı Mescidi bir süre eski bir Bizans kilisesi kalıntısı olarak da tanınmıştı.

Hüseyin Ayvansarayî'nin Hadîkatü '/-Cevami adlı eserinde bu mescidin kilise-

mini Cemil Paşa (Topuzlu) döneminde (1912-1914, 1919-1920) parka dönüştürülmüştür. Yaklaşık 100.000 m2'lik bir alan üzerine yayılmış olup parkın iki giriş kapısı vardır. Parkın Sarayburnu kesimi eskiden Sirkeci demiryolu hattı üstünden bir köprü ile bağlıydı. Bu kısım, sonradan sahil yolunun açılmasıyla (1958) parktan ayrılmıştır. Ayrılan bölüm 13.000 m2 yüzölçümüne sahip olup Sarayburnu Parkı adı ile yeniden tanzim edilmiştir, istanbul'daki ve Türkiye'deki Atatürk heykellerinin ilki (1926) bu park içinde yer alır.

Prusya Kralı ve Alman İmparatoru II. Wilhelm'in 1898'de Türkiye'ye yaptığı ikinci ziyaretin anısına ithaf edilmek üzere bir anıt çeşme yapımına karar verilmiştir (Alman Çeşmesi!-»]). Çeşme için çalışmalara 1899 yaz aylarında başlanmış, önce Hippodrom alanının ve dikilitaşların çevresi düzenlenmiş, ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır. Bugün Atmeydam'nın çevresindeki yollarda bulunan yaşlı at-kestaneleri o günlerden kalmıştır. Daha sonra Sultanahmet Parkı haline gelecek olan alan düzenlemesinin tarihi o günlere gider.

Bozdoğan Kemeri'nin yakınında, Fatih belediye binasının önündeki 6.000 m2'lik alan, Osmanlı döneminde İstanbul'da tesis edilen son parklardan birisidir.

19l4'te uçak kazalarında ölen pilotların anısına,. kazadan hemen sonra 2 Nisan 1914'te bu park düzenlenmiş ve ortasına dikilen Tayyare Şehitleri Amtı(->) yüzünden Tayyare Parkı diye anılmaya başlanmıştır.


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin