Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə64/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   ...   147

Bibi. Uluçay, Padişahların Kadınları, 124-126; M. Ç. Uluçay, Harem, II, Ankara, 1985, s. 65-66; G. Oransay, OsmanlıDevleti'ndeKim Kimdi?, Osmanoğulları, Ankara, 1969, s. 253; Z. Melek, "Son Devirde Kadınlar Saltanatı", Resimli Tarih Mecmuası, S. 15 (Mart 1951), s. 633; Cevdet Paşa, Ma'rûzât, (yay. haz. Y. Ha-laçoğlu), ist., 1980, s. 227; Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, D. no. 8201-8219, E. no. 842.

NECDET SAKAOĞLU



PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMti

bak. VALİDE CAMİİ



PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ

Eyüp, Defterdar'da Demirhisar Caddesi üzerinde Ayvansaray Parkı yanında, Haliç Köprüsü'nün bir ayağının altında yer alır.

1943'te î. H. Tanışık'm "Defterdar İskelesi kurbunda Yavedud Camii sırasında" olduğunu kaydettiği çeşme Eyüp yönünde biraz daha ileriye taşınmıştır. A. Egemen'in 1967'de çektiği ve yayımladığı bir fotoğraf bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.

Kitabesine göre 1273/1856'da Abdülaziz'in (hd 1861-1876) annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından, henüz valide sultan olmadan yaptırılan çeşme gerek Dolmabahçe Sarayı ile Mecidiye Köşkü bezemeleri arasındaki geçişi yansıtması, gerek Balyan ekolü ampir üslubundaki süsleme programı ve öğelerini saray dışına taşıya-

rak Eyüp'te sergilemesi ve gerekse Hafız Mehmed Emin el-Eyyubî ve Remzi gibi hattatların adlarını veren yazılı bezemeleri açısından önemlidir.

Dikdörtgen planlı yapı almaşık duvarla örülmüş bir haznenin ön cephesine oturtulmuş, iki tarafında içbükey tasarlanmış yan üniteler bulunan anıtsal bir çeşme aynası ve önünde yer alan büyük boyutlu bir tekne ile dinlenme taşlarından oluşmaktadır. İçbükey üniteler dışında beyaz mermerden yapılmış ön cephe ayrı bir kuruluş niteliğindedir. Gizli çatılı yapı tonozla örtülüdür.

Ön cephenin ortasındaki çeşme aynasının önünde dışa taşan iki tarafı dinlenme taşlarıyla sınırlanmış tekne vardır. Teknenin dış yüzü, çevresi, köşeleri çiçeklerle belirlenmiş bir zikzak bordur ile kuşatılmış ve iki yanda yapraklarla son bulan, rozet çiçeğinden gelişen kabara biçiminde bir çiçekle süslenmiştir. Benzer elemanlardan yola çıkılarak dinlenme taşlarının altındaki mermer blokları da bezenmiştir. Burada kare formlu bir panoya dönüşen süslemeler aynı türde bir bordürle çerçevelenmiş, iki yönde gelişme göstermeyen benzer bir kabaradan oluşmaktadır.

Yatay üç kuşak biçiminde tasarlanmış çeşme aynası İyon başlıklı iki sütunçe şeklinde yükselen pilastr ayaklar arasına oturtulmuş yuvarlak, kör bir kemerle bezenmiştir. İçte üzengi seviyesine kadar birer sütunçeyle taşınan bu profilasyonlu kemerin kilit taşı, "Maşallah" yazılı, çevresi akan-tus yapraklarıyla kuşatılmış bir kabara ile taçlandırılmış, kemer alınlığı "C" ve "S" kıvrımlı akantus yapraklarından oluşan dallarla dolgulanmıştır. Alınlığın altındaki kör kemer gözü ortasında "Remzi" imzası ve



Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi

Enis Karakaya

PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN 246

1273/1856 tarihi ile son bulan yazılı, bezemeli bir madalyon vardır. Madalyonun üstü akantus yapraklan, altı ise gül, nergis, rozetçiçeği, yıldızçiçeği, yaprak, armut, elma ya da kirazlardan oluşan bir girlandla bezenmiştir. Dolnıabahçe Sarayı ve Mecidiye Köşkü yanındaki Esvap Odası'nı be-zeyen girlandları hatırlatan çok yüksek kabartmayla bazı üniteleri üç boyutlu çalışılmış bir tür gerdanlık altında, Sevr tipi bir vazoya yerleştirilmiş çiçeklerden oluşan bir demet görülmektedir. Mecidiye Köşkü'nün doğu ve batı cephesini bezeyen vazoları çağrıştıran vazonun sapları akantus yapraklarından oluşturulmuş gövdesi yukarıdaki girlanda benzeyen askı çelenkle süslenmiştir. Ortada bir gülle aşağı doğru sarkan askı çelengin altına musluk lülesi yerleştirilmiştir. Vazonun ağzı gül, şebboy, armut, akantus yaprağı vb ile yüksek kabartma .şeklinde çalışılmış bitkisel bezemelerden oluşan demetle doldurulmuştur.

Kemer tablasının üzerinde Mehmed Eriıin'in adı okunan 15 (3x5) mısralık kitabe bulunmaktadır. Altta alev dili motiflerinden oluşan bir bordürle sınırlanmış kitabe, iki tarafından gövdesi akantus yap-raklarıyla süslü bir vazodan çıkan kala çiçeğini andıran kabartmalarla bezenmiş kornişlerle sınırlanmıştır.

Kitabenin üzerinde profilasyonlu dar bir saçağa oturtulmuş alınlık yer almaktadır. Üçgen biçimindeki alınlık iki tarafta yapraklarla bezenmiş stand niteliğine bürünen kornişler üzerine oturtulmuş, yüzeyi yapraklarla süslü iki baba ile son bulmaktadır, iki baba arasında altta düz bir mermer panoya su ile ilgili bir ayet yazılmıştır. Bu levhanın üzerinde istifli besmeleyi içeren oval bir levha görülmektedir.

Söz konusu levha yanlardan, kıvrımlı akantus yaprakları, üzüm salkımları ve gra-mofonçiçeklerinden oluşan bezeme grup-

Pertevniyal Valide Sultan Türbesi

Ertan Uca, 1994/ TETTV Arşivi

lan ile kuşatılmış, gül motiflerinden dağılan radyal bir tepelikle taçlandırılmıştır.

Ampir üslubu süslemeleri saray dışına taşımada öncü olan bu çeşme pek çok yapıyı bezemede kullanılmış girlandların ya-nısıra vazoda çiçeklerden oluşan natürmort çalışmasıyla kendinden sonraki tarihlerde başvurulan bir dekorasyon katalogu niteliğindedir.

Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 270; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, İst., 1993, s. 689, 692.

H. ÖRGÜN BARIŞTA



PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN TÜRBESİ

Aksaray'da, Abdülaziz'in (hd 1861-1876) annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından 1871'de yaptırılan külliyenin bir parçası olan türbe, çeşmenin karşısında, Millet Caddesi'ne paralel olarak inşa edilmişti. 1926-1929 arasında, tramvay yolunun genişletilme çalışmaları sırasında yerinden oynatılarak geriye çekilmiştir. Daha sonra Fransız şehircilik uzmanı H. Prost'un İstanbul'daki imar çalışmaları sırasında tekrar geri alınan türbe, sonunda 1958'de yıkılmıştır. Yapının parçaları Laleli'deki III. Se-lim'in türbesinin haziresine nakledilmiş, Pertevniyal Valide Sultan'm naaşı ise bir süre Topkapı Sarayı Silahdar Hazinesi'nde korunarak, 1967'de II. Mahmud Türbe-si'ne, sultanın sandukasının altına gömülmüştür. Daha sonra, valide sultanın türbesi kendi yaptırdığı külliyenin avlusuna, kalan parçaları kullanılarak tekrar inşa edilmiştir. Naaşı, bugün kendi türbesine taşınmış bulunmaktadır.

Yüksek bir platform üzerine, caminin batısına inşa edilen türbe, ince uzun yuvarlak kemerleri, antik mimariden kaynaklanan triglifli (üçüz yivli) geniş pilastrları ile neoklasik ve ampir üslubunun özelliklerini yansıtmaktadır. Cami ve çeşme ken-

di döneminde Avrupa'da moda olan eklektik akımı, kendi mimarisi içinde barok, Hint, Osmanlı gibi farklı üsluplardan seçilen mimari öğeleri kaynaştırarak uygularken, türbe yapısında daha yalın bir üslup gözlenmektedir. Millet Caddesi'ne bakan cephesi, ortası yüksek, köşeleri pahlı ve iki yanında alçalan mekânlarla üç kanatlı bir görünümdedir. Bu cephede, ortaya geniş ve yüksek bir pencere açılmış, pencerenin üzerine boş bir kitabe panosu yerleştirilmiştir. Kitabenin üzerinde yan kanatların seviyesinde bir korniş ve onun üzerinde başka bir kitabeyle ayrılan ikinci korniş bulunur. Söz konusu büyük pencereyle ileri fırlayan cephenin iki tarafı pahlanarak içine aynı üslûpta fakat daha küçük olan ikiz pencereler açılmıştır. Bunlar, girift bitkisel süslemeli, dilimli madalyonlu özgün şebekelerle kapatılmıştır. Kuzeyde, yan sokağa bakan dua penceresi ve ön cephe hariç diğer duvarlar, mermerden dikdörtgen söveli ve yalın şebekelerle kapatılan pencerelerle donatılmıştır.

Türbe, mermer sandukanın bulunduğu kubbeli orta bölüm ve orta bölüme bakan dört küçük mekândan meydana gelmektedir. Düzgün olmayan sekizgen altyapının üzerine oturan kubbenin eteğini altın varaklı geniş bir kitabe kuşağı dolaşmaktadır. Türbeye, avluya bakan cephede, cilalanmış, silmelerle hareketlendirilmiş mermer bir kapıdan girilir. Enine uzayan bir holden sonra, portalin eşi olan bir mermer kapıyla orta mekâna geçilmektedir. Bibi. Unsal, Eski Eser Kaybı, 20; O. Aslana-pa, Osmanlı Devri Mimarisi, İst., 1986, s. 453; Fatih Camileri, 190, 359; Uluçay, Padişahların Kadınları, 124.

TARKAN OKÇUOĞLU



PERTUSI, AGOSTEVO

(19 Nisan 1918, Piacezenza - 25 Ocak 1979, Venedik) italyan Bizantolog.

Milano Üniversitesi'ni bitirdikten sonra akademik çalışmalarına başladı. Çok parlak bir kariyer yapan Pertusi, ülkesinin ve dünyanın bellibaşlı ilmi müesseselerinde görevler aldı. Bunlar arasında en mühimi, Venedik şehrinde faaliyet gösteren Giorgio Cini Vakfı içindeki Venedik ve Doğu Enstitüsü'dür. Pertusi burada Türk-îslam muhiti ile asırlar boyu en yakın ilişki içinde bulunan Venedik'in, istanbul'la ilişkisi üzerinde mühim çalışmalar yaptı. Kaynaklar üzerinde titizlikle duran Pertusi Türkolog olmamasına ve hiçbir Doğu dili ile ilişkisi bulunmamasına rağmen, son dönem Bizans tarihinin Türk kaynakları ile karşılaştırılmadan incelenmesinin mümkün olmadığını fark ettiği için büyük çapta Avrupa dillerine tercüme edilmiş Türk kaynaklarına eğilmesi yanında, haberi olup da Batı dillerine çevrilmemiş mühim kayıtları Italyancaya tercüme ettirtip tahlilini gerçekleştirdi.

Pertusi'nin istanbul'la ilgili eserlerinin başında istanbul'un fethinin kaynakları gelir. La Caduta di Costanttnopoli. Le tes-timonianze dei contemporanei, La Cadu-

ta di Costantinopoli. L'eco nel mondobaşlıklı bu eserin birinci cildinde Pertusi, "Çağdaşlarının Tanıklığı", ikinci cildinde "Dünyada Yankısı" alt başlığını kullanarak, istanbul'un Türkler tarafından fethinin ehemmiyetini, tarafsız bir Batılı ilim adamı olarak incelemiştir. Çok uzun olan giriş kısmında fetih olayının ana kaynaklarına inmiş ve 1448-28 Aralık 1453 arası olayların bir zaman dizisini vermiştir (s. LK-XQ). Ele aldığı eserlerin asli metnini, İtalyanca olmayanlarının da kendi diline tercümelerini almış ve geniş notlarla her biri üzerinde durmuştur. Birinci ciltte tahlili yapılan yazarlar Nicolo Barbaro, An-gelo Giovanni Lomellino, Kievli İsidoro, Sakızlı Leonardo, Jacobo Tedaldi, Giaco-mo Campora, Ubeıtino Pusculo, Giorgio Sphrantzes, Şamile, Tommaso Eparchos ve Gissue Diplovatatezes, Gennadios Scolario, Ostrovica'lı Costantino, Nesto-re Iskinder, Akşemseddin, Tursun Beg ve Ibn Kemal'dir. İkinci ciltte geçen yazarlar arasında tarihçiler, edebiyatçılar, din adamları bulunmaktadır. Türk kaynakları arasında Kıvamı, Neşrî, Tacizade Cafer Çelebi ve Hoca Sadeddin Efendi'yi görmekteyiz. Böyle zengin bir kaynak yayınına rağmen gene de ulaşamadığı kaynakların da bulunduğunu itiraf eden Pertusi çalışmalarına devam etti ve tamamlayıcı bir cilt hazırladı. Hayatında göremediği bu eser sonradan şu başlık altında ilim âlemine sunuldu: Testi inediti vepoco sutta ca-duta di Costantinopoli (Bologna, 1983, XX+383 s.). Kısa fakat anlamlı metinler sayesinde fetih hareketinin bilhassa Batı dünyasında nasıl bir tepki yarattığını Pertusi bu eserleriyle ortaya çıkardı.

Pertusi fetih efsanesi üstüne as. Fine di Bisanzio e fine del mondo. Signifjicato e ruolo storico delle profezie sutta caduta di Costanttnopoli in Oriente e in Occiden-te(Roma, 1988, XX+280 s.) adlı bir kitap yazmıştır. Eser "Bizans'ın Sonu ve Dünyanın Sonu. istanbul'un Fethinin Doğu'da ve Batı'da Yaygın Kehânetlerinin Tarihi Mana ve Ehemmiyeti" diye uzun bir başlık taşımakta ve Bizans'ın büyük rakibi ile olan mücadelesini incelemektedir, islam dünyasındaki fetih kavramı üzerine Batı dillerindeki çeviri, araştırma ve incelemeleri büyük bir vukufla tahlil eden Pertusi, iki âlemin birbiriyle olan ilişkilerindeki kültürel boyutu da böylece ortaya koydu.

istanbul'un fethi ve fetih efsanesini bir arada şu eserinde inceledi: "Ripecussioni della caduta di Costantinopoli: un esempio di interrelazioni culturali nel secolo XV tra il sud-est europeo, il mondo mediterraneo e quello pontioco", 3e Congres International d'Etudes du sud-est europeen (Bükreş, 1974).

Bibi. M. H. Şakiroğlu, "Prof. Agostino Pertusi, 1918-1979", TAD, S. 25 (1981-1982), s. 225-232; C. F. di Sarzana, "Bibliografia", Bisanzio e l'Italia. Raccolta distudi in mimoria di Agostino Pertusi, Milano, 1982, s. 403-420; A. Ca-rile, "Ricordo di Agostino Pertusi", Atti del Convegno su La misticafemminile del Trecen-to, Todi, 1983, s. 13-45.

MAHMUT H. ŞAKİROĞLU



PERTUSIER, CHARLES

(l 779, ? - 1836, ?) Fransız gezgin.

Politeknik okulunu bitirdi. Napoleon döneminde Fransız işgali altında bulunan Dalmaçya'ya gönderildi. 1812-1814 arasında istanbul'daki Fransız Elçiliği'nde görev yaptı. Fransa'ya döndükten sonra askerlik kariyerini sürdürdü ve yarbaylığa kadar yükseldi.

Pertusier'in 2 yıllık istanbul görevinin ürünü Promenades pittoresques dans Constantinople et sur leş rives du Bospho-re, suivies d'une notice sur la Dalmatie (I-III, Paris, 1815) adlı kitapla 1817'de yayımlanan Atlas olmuştur, istanbul ve çevresinde 23 gezinti halinde düzenlenen bu eserde gözlemler, ikinci ve üçüncü elden tarihsel ve coğrafi bilgilerle yazarın politik ve sosyal görüşleri arasında kaybolmaktadır. Birinci ve ikinci gezinti Boğaziçi'ne aittir. Burada özellikle I. Abdülhamid'in kavaklarda ve onların ötesinde Büyük Liman ile Fil Burnu'nda Baron de Tott'un da Garipçe ile Poyraz'da kurduğu bataryalar hakkında bilgiler vardır, iç tarafları da gezen Pertusier, Zekeriyaköy, Uskumruköy, Domuzdere Köyü'nün nüfusunun Rum olduğunu yazar. Bu gezintilerin devamı sayılabilecek 4. gezintide ise Bahçeköy Kemeri, bentler, Kemerburgaz Köyü ve çevresindeki kemerler anlatılmaktadır.

5., 10., 17. ve 22. gezintiler suriçi İstanbul'a ayrılmıştır. Ancak, kentin içerilerine, dönemin gezginlerinin pek uğramadıkları mahallelere kadar gidilmesine rağmen, zamanın kent görünüşü ve hayatı konusunda, bugün bizi ilgilendirecek bilgiler bulunmaz. 6. ve 13. gezintilerde Haliç ve Kâğıthane anlatılarak Kumbaracı Kışlası'ndan ve Mühendishane'den, II. Mahmud'un Kâğıthane'de yaptırmış olduğu yeni köşkten söz edilir. Boğaz çevresini ayrıntılı bir biçimde gezen Pertusier 11. gezintiyi Hünkâr İskelesi ve Tokat Bahçesi yöresine, 21.'yi de Beykoz ve çevresine ayırmıştır. Geri kalanlar ise o dönemde kenti gören herkesçe anlatılan konu ve bölgelere, Kapalıçarşı, Galata-Pera, Adalar, Üsküdar vb ayrılmıştır.



Atlas adı verilen cilt ise aslında bir gravür kitabıdır. Resimler, 1796'dan 1827'ye kadar İstanbul ve Doğu'da bulunan Michel François Preauk tarafından çizilmiş ve gravürler Benedict Piringer (Viyana 1780-Pa-ris 1826) tarafından yapılmıştır. Melling ile Bartlett gravürleri arasında istanbul'a ait en önemli gravürleri içermesine rağmen bu kitapta ne Melling'in netliği ne de Bart-lett'in romantizmi vardır. Görüntüler genel çizgileri ile doğru olmalarına rağmen, ayrıntılar çoğu zaman şişirilmiştir.

Kitapta bulunan 25 gravürden belgesel değeri olanlar şunlardır: III- II. Mahmud'un Kâğıthane'deki köşkü; VII- Halic'in Eyüp'e doğru görünüşü, sağda Kumbaracılar Kışlası, solda, Esma Sultan Sahilsarayı ayrıntılı bir biçimde çizilmişlerdir, VIII- Bebek Kasrı, burada görüntüden çok önemli olan, kasra verilen "Konferanslar Köşkü" adı ve metinde burasının reisülküttabla yabancı elçilerin gö-



247

PERVITITCH PLANLARI

PROMENADES

PİTTORESQUES

DAHS

CONSTANTİNOPLE

E?

SUKLES KIVES DU BOSPHORE,

suıvıes d'tjke nûttce

SÜR LA DALMATİE,

PAIl CHARLES PERTUS!EE3

OBJeier ıra Corjw Reyaİ de TArtiHeric, auaelıe â î'AmUawsdR 4e

Fıaacc pres Is PorCe Ouonıane.

TOME PREMIER.

PARİS,

H. SICOI.US, A LA tlHBAlRJE STfiRtOITM:. M. DCCCXV.



Charles Pertusier'in Boğaziçi sahillerinde bir gezintiyi anlattığı kitabının kapağı. IV. Antika Kitap Müzayedesi, Librarie de Pem

rüşmeleri için kullanıldığının belirtilmesi-dir, XI- Kasımpaşa, tersaneler ve bugünkü deniz hastanesinin yerinde Kaptan Paşa Köşkü, XIV- Anadolu Hisarı'nın görüntüsü, XV- Küçüksu Kasrı'nın o dönemdeki haliyle ayrıntılı görüntüsü, XXV- Anadolu Feneri.

STEFANOS YERASİMOS

PERVITITCH PLANLARI

L'Association deş compagnies d'Assuran-ces (Türkiye Sigortacılar Daire Merkezi-yesi) için topograf mühendis (ingenieur-to-pographe) Jacques Pervititch'in 1922-1945 arasında istanbul'un başlıca semtleri için hazırladığı kadastral sigorta planlan.

1870 Beyoğlu yangınından sonra İstanbul'da yabancılar tarafından sigorta şirketleri kurulmaya başlanmış ve bunların sayıları büyük bir hızla artmıştır. Sigortaların özellikle yangına karşı yapılması nedeniyle de şirketler kadastro temelli kent planlarına gereksinme duymuşlardır. Önce Beyoğlu'nda elçilik çevresinde yapılmaya başlanan bu tür planların (örneğin Hüber planları) içinde en kapsamlıları Jacques Pervititch'e yaptırılmış olanlardır. Suriçi, Galata, Beyoğlu ve Şişli'ye kadar uzanan bölgeler, Üsküdar ve Kadıköy gibi kentin en önemli ve eski semtlerini kapsayan bu haritalar, istanbul'un, kırsal nüfusun ve betonarmenin hücumundan önceki kent yapısını anlatan çok önemli tarihi belgelerdir. Rölöve olarak çok hassas ve doğru olduğu söylenemezse de, kent dokusunun ve yapıların genel özelliklerini anlatmak, ortadan kalkmış birçok yapının yerini ve genel konumunu öğrenmek açısından eşsiz bilgiler içerir. Bunun dışında kentin sokaklarının yeni idareciler ve politikacılar elinde adlarının değişmesi akı-

PETRA

248

249

PINAR, SELAHATIİN

j

CHIOHL

PLAN CADASTRAL d'ASSURANCES

ET DESSIN6, EN MARS 191$, PAR

:

- "-İ/



Pervititch'in 1925 tarihli Şişli paftası. Atatürk Kitaplığı Arşivi /Ertan Uca

betine uğramadan önceki adlarını da öğrenmemize yardım eder.

Planlar 1/500 ve 1/1.000 ölçeğinde hazırlanmıştır. Bölge bölge 1/1.000 ölçeğinde ve 1/500 ölçeğinde her yapı için standart bilgiler içeren planlar vardır. 1/1.000 ölçeğindeki planlar 25-30 hektarlık, 1/500 ölçeğindeki planlar 6-7 hektarlık alanları kapsamaktadır. Planlar kent planlarının "triangulation" noktalarından yararlanılarak yapılmış ve yapı adaları numaralandırılmıştır. Ayrıca bütün yapıların belediyece verilen kapı numaraları da gösterilmiştir. Paftalarda planın yapıldığı dönemdeki sokak adlarının listeleri de verilmiştir. Renkli olan bu planlarda sarı renkle ahşap malzeme; pembe renkle tuğla, taş, betonarme ve sert örtüler; pembe ile çevrilmiş sarı ile zemin katlan kagir, üstü ahşap yapılar; mavi ile çatılardaki camlı örtüler ve havuz, çeşme, sarnıç, kuyu ve denizler; yeşille de bahçe, park ve yeşil alanlar gösterilmiştir. Yapılarda kat yükseklikleri de belirtilmiştir. Ayrıca planlarda yer yer denize göre zemin kotu da verilmiştir. Yapıların cephelerindeki pencereler, giriş kapıları, revaklar, çatı biçimleri, büyük hanların iç avluları, geçitleri, merdivenleri, konakların kimlere ait olduğu, okullar, idare binaları, karakollar, kahveler, mescitler, çeşmeler, sarnıçlar, büyük cami ve

larında, Mısırlı keşiş Maras tarafından, Vaf-tizci Yahya (İoannes Prodromos) adına kurulmuştu. 518-536 arasında ait kaynaklarda manastırın Aetios Sarmcı'na(-0 yakın olduğu kaydedilir.

Söz konusu manastır, ancak 12. yy'dan itibaren, yöredeki Blahernai Sarayı'nın(-») imparatorların sürekli ikametgâhı olarak kullanılmasından sonra önem kazandı. Pa-leologoslar döneminde (1261-1453) İoannes Prodromos Manastırı, kaynaklarda dinsel bir merkez olarak sık sık zikredilmiştir. Manastırda değerli bir kitaplık ile daha önce başka kiliselerde saklanan ünlü rölikler-den oluşan bir koleksiyon vardı. 1403'te Konstantinopolis'ten geçen İspanyol seyyah R. G. de Clavijo'nun(->) yapüğı tanımlamaya göre, kilisenin ağaçlıklı ön avlusunda bir şadırvan bulunuyordu. Mozaiklerle süslü kilise, sütunlar üzerinde yükselen bir kubbeyle örtülüydü. Bu detaylardan anlaşıldığına göre kilisenin mimarisi, orta ve geç dönem Bizans mimarisinin özelliklerini göstermektedir.

Petra Manastın, 1453'te Konstantinopo-lis'in fethi sırasında talan ve tahrip edildikten sonra unutulmaya terk edildi, ancak camiye dönüştürülmedi. 16. yy'da burada kurulan küçük bir kadınlar manastırı ise 1591'de kapatıldı.

Biçimi yüzünden, Osmanlılarca Kesme-

;. ISSft v-' ıi&^',,,» î*4'^Mj

s ı •>«,'•<;'» >4?V'jîF'v?V λ,«4'-AS-^»»"", '.O «ip*

m '¥S-'ÜİStH

^a^^-1teii%îoâl:f v.:.

""*- •• • ''iteaiial^? »v.f»,»»^-*»»!*, v; Vs*&**?» j^r ^v«kwb^ sı* «

\

külliyelerin örtü sistemleri, boş arsalar, payanda duvarları ve fiziksel çevreye ilişkin, bazen yazı ile anlatılmış, sayısız ayrıntı verilmiştir.



Pervititch planlan, 19- yy'da yapılan diğer haritalar ve planlarla da karşılaştırılarak, İstanbul kent tarihini yazmak için önemli bir fiziksel temel oluşturacak niteliktedir. Bu planlarda İstanbul'u, henüz ayakta duran ahşap mahalleleri, yangın yerlerinde yapılan uygulamaları, eski yol boyutları, terasmanlan ve merdivenleri, yapı ve yeşil oranları, eski mahalle dokuları, bahçe duvarları ve kapıları, mezarlıkları, hazireleri, kent içinde yapılaşmamış alanları ve mesireleriyle, denizle ilişkilerini koruyan surlarıyla tanımak olanağı vardır. Eski haritalar, vakıf kayıtları, eski fotoğraflar ve gravürlerle birleştirildiği zaman, tarihi İstanbul'un rökonstrüksiyonu için, elimizdeki en önemli belgeler bu planlardır.

İSTANBUL


PETRA

Karagümrük'te, Kâtip Muslihittin Mahal-lesi'nde bulunan Kesmekaya Mescidi'nin yakınındaki kayanın adı.

Petra (Kaya) adı, orta ve geç Bizans dönemlerinde de varlığını sürdüren bir manastıra verilmişti. Manastır, 500 yılı dolay-

kaya diye adlandırılan bu kaya parçası, dönemin haritalarında yer almış ve yüzyılımıza dek varlığını sürdürmüştür. Kayanın son yıllarda ortadan kaybolduğu gözlenmektedir. İoannes Prodromos Kilisesi'nin ise Draman Caddesi'nin kuzeydoğusunda, halen atölyeler tarafından işgal edilen yakada olduğu sanılmaktadır.



Bibi. R. Janin, Eglises et monesteres, I, 3, 421-429; G. P. Majeska, Russian Travelers to Cons-tantinople in the Fourteenth and Fifteenth Centuries, Washington, 1984, s. 339-345.

ALBRECHT BERGER



PETRİON

Halic'in tarihi yarımada kıyısında, Sultan Selim Canıii'ne doğru uzanan yamaçlarda kurulmuş Bizans semti.

Günümüzün Fener(-») ve Ayakapı(-0 mahalleleri arasında kalan bu bölgenin.tarihi çekirdeğim, günümüzde kalıntıları zor fark edilen ve Haliç surları üzerindeki bir cep şeklinde olan Petrion Kalesi (Castrum Petrii) oluşturur. Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen ve İstanbul'un beşinci tepesinin yamaçlannda yer alan Petrion Ka-lesi'nin, adını I. îustinianos döneminde (527-565) yaşamış ve buraya bir saray (veya ev) yaptırmış Saray Nazırı Petros Ba-rinianos'tan aldığı sanılmaktadır.

Konstantinopolis'in, kilise ve manastırların yoğunlaştığı önemli bir semti olan Petrion'dan bahseden en eski yazılı kaynaklar 6. yy'a tarihlenmektedir. Petrion adının kısa zamanda Haliç kıyısında Unka-panı'na doğru genişleyen bir alana verilmeye başladığım yazan Millingen, Petri-on'u yine aynı dönemde Balat Kapısı üzerinde bulunan ve Petrion'la çok karıştırılan Petra'dan (Kesmekaya)(-») ayırmak gerektiğini belirtmektedir. Nomidis'in(->) Bizans dönemi planı kaynak alınırsa, günümüzün kent dokusu içinde Petrion Kalesi sınırlarını, kabaca, Abdülezel Paşa Caddesi(->), Çeşme Yokuşu Sokağı ve İn-cebel Sokağı oluşturmaktadır. Bizans dönemi bölge sınırları için ise, tepe üstü olarak Sultan Selim Camii kabul edilirse (5. tepe), bunun kuzey yamaçlarının, batısında Çeşme Yokuşu Sokağı, doğusunda Haliç Caddesi ile sınırlanan parçası olarak tanımlanabilir. Yine bu planda doğuda kalan Fa-narion (Fener) mıntıkasının, günümüzdeki gibi Petrion semtini kapsamadığı görülmektedir. Bizans döneminin kent içinden veya Haliç'ten denizyoluyla ulaşılan mahallesi Petrion'a günümüzde Haliç kıyısında Unkapanı'ndan Eyüp'e doğru, Abdülezel Paşa Caddesi yoluyla ulaşılmaktadır. Kent içinden araç ulaşımı mümkün olmasına rağmen, arazi yapısının dikliği ve yer yer merdivenli sokakların varlığı Haliç kıyısından denizden ulaşımı cazip hale getirmektedir. Bizans döneminde 10. mıntıkaya bağlı olan Petrion, günümüzde Fatih İlçesi'ne bağlı Fener ve Ayakapı mahalleleri arasında yer almaktadır. Ancak bir mahalle adı olarak Petrion, İstanbul'un fethinden sonra yaşamaya devam etmemiştir. Günümüzdeki yerel adı ise, iç kalenin güneyinde halen var olmayan bir mescide izafeten, Abdi Subaşı Mahallesi olarak

geçmektedir. Abdi Subaşı Mescidi'nin yeri, iç kalenin kent içi surlarına paralel giden İncebel Sokağı üzerindedir ve günümüzde mevcut değildir.

Petrion Kalesi'nden bahseden ilk yazılı kaynaklar 6. yy'a ait olmakla birlikte 7. yy'da yazılmış olan Kronikon Paskale 4. yy'da yapılmış Constantinus Suru'nun(->) Petrion'dan başladığını belirterek bu kalenin eskiliği hakkında bir ipucu vermektedir. Bizans döneminde genellikle manastır ve kiliselerin bulunduğu oldukça önemli bir bölge olan Petrion, fetih sonrasında, 1600'lerde Patrikhane'nin Petrion içine taşınması ile zengin Rum aristokrat ailelerinin rağbet ettiği bir yer olmuştur. Bu tarihlere kadar Fener'de yaşayan Latinler ise, 1630'larda Fener'deki St. Marie de Constantinople Kilisesi'nin de camiye çevrilmesi ile Galata'ya taşınmaya başlamışlardır.

Petrion Kalesi'ni oluşturan, surların günümüzde büyük ölçüde tahrip olmalarına veya konut alanları altında kalmış olmalarına rağmen bölgenin topografik yapısı bu iç kaleyi algılamayı kolaylaştırmaktadır. Haliç surları boyunca, Abdülezel Paşa Caddesi üzerinde, Fener Kapısı Mesci-di'nden başlayarak Petrion deniz surları, Sadrazam Ali Paşa Caddesi'nin, Abdülezel Paşa Caddesi ile kesiştiği yere kadar devam etmekte, yine Fener Kapısı Mescidi'nin batısından başlayan kara (iç) surları ise yaklaşık 60 m konut dokusu içinde güneye (yamaca') doğru devam ettikten sonra İncebel Sokağı boyunca izlenmekte, daha sonra doğu yönüne dönmekte ve konut dokusu içine girerek, Ali Paşa Caddesi ile Abdülezel Paşa Caddesi'nin kesiştiği noktaya yakın deniz surları ile birleşmektedir. Petrion Kalesi'ni meydana getiren surların deniz bölümü üzerinde varlığı bilinen 8 burcun hiçbiri günümüze kadar gelememiştir. Abdülezel Paşa Caddesi üzerinde Fener Kapısı Mescidi'nin kuzeybatısında bulunan ve muhtemelen Fener semtine adını veren ve Melchior Lorichs(->) panoramasında "Lanteme turm" adıyla görülen burç da yok olanlar arasındadır. Deniz surları üzerinde bulunan kapılar da burçlar gibi yok olmuştur. Fener Kapısı Mescidi'nin kuzeybatısındaki Fener Kapısı ve güneydoğudaki Petri Kapısı denize açılan ana kapılardır. Bunlardan başka deniz surlarının üzerinde günümüzde lentosu kalmış İoannes Prodromos Ma-nastırı'nın kapısı bulunmaktadır. Petrion Kalesi'nin kent içi ile bağlantısını ise Fener Kapısı arkasında bulunan Diplofanarion Kapısı ve Dirimtekin'e göre Petri Kapısı yanında bulunan bir diğer kapı sağlamaktaydı. Surların deniz tarafında Paleologos-lar döneminde yapılmış olan onarımlar eski burç yerlerinin tespitini imkânsız hale getirmiştir. Bizans döneminde, arazi yapısının elverişsiz ve dik olmasından dolayı konut alanı olarak seyrek bir mıntıka olan Petrion'da, daha çok kilise ve manastırlar bulunmaktaydı. Bunların arasında; imparator ailesine mensup kadınların hapsedildiği kadınlar manastın, Ayia Eufemia, Ayia Teodosia (Gül Camii) ve İo-

annes Prodromos kilise ve manastırları sayılabilir. Ayrıca, 8. yy'da saray nazırlarından birinin kızı Agathe tarafından buraya bir yaşlılar evi yapıldığı, I. Basileios'un (hd 867-886) Ayia Eufemia Manastın yakınında küçük bir saray inşa ettirdiği, aynca bir hamam ve mezarlık da yaptırdığı bilinmektedir. Ancak bu yapılardan bölge sınırında sayılabilecek, Ayia Teodosia Kilisesi ve Ayios Yeoryios Patrikhane Kilisesi ile Bizans dönemi isimleri tanımlanamamış, fakat yapım sistemi özelliklerine bakılarak, 14. yy'a tarihlenebilecek Sinan Paşa Mescidi kalıntısı ve Ayakapı yakınındaki kilise kalıntıları dışında hiçbiri günümüze gelememiştir.



Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin