1960-1980 Dönemi
1960'ta ülkenin sosyokenomik sorunlarına plan ve program anlayışı içinde çözüm aranılması, Başbakanlık'a bağlı Devlet Planlama Teşkilatı'nı (DPT) ve 5 yıl süreli kalkınma planlarını gündeme getirmiştir. 1963-1967 arasını kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plam'nda bölge planlama çalışmalarına yer verileceği; öncelikle metropoliten kentlerin, gelişme potansiyeli gösteren bölgelerin ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi düşük bölgelerin bölge planlama çalışmaları içine alınacağı belirtilmiştir.
Hedefin, yüksek iktisadi ve sosyal üretkenliğin elde edileceği büyüme noktalarına kaynakların öncelikle ve geniş ölçüde ayrılması yoluyla genel verimlilik derecesini yükseltmek şeklinde tayin edilmesinin yamsıra, İstanbul için ayrı bir değerlendirme getirme gereği de vurgulanarak, "istanbul büyükşehir bölgesinin iktisadi ve sosyal meselelerine çözüm yolu bulmak, yeni gelişme merkezleri tespit ederek aşırı şehirleşme ve metropolleşmenin yükünü hafifletmek" yönünde bir hedef de belirtilmiştir.
1960'ta, DPT, özel ihtisas komisyonları ile çalışma yöntemini benimseyerek 1962' de "İstanbul Planlamasında Geçit Devresi Tedbirleri Şûra Organizasyon Komitesi"ni kurmuş ve "büyük istanbul" planlama sorunlarının üzerine eğilmiştir. Bu komisyonca geliştirilen çalışmalardan sadece Arazi Politikası ve Iskan Politikası ihtisas Komisyonu, süresi içinde çalışmalarını tamamlamış, ancak kentin güncel sorunları giderek öncelik aldığından, bu çalışma yöntemi ve öneriler gündemden düşmüş ve kentsel arazilerin malikinin hiç-
1950'lerin
sonlarına
doğru
henüz iki
milyonluk bir
şehir olan
istanbul'un
genel
görünümü.
Cengiz Kahraman
arşivi
bir katkısı olmadan artan arazi değerlerinin kamuya dönüşümü için öneriler, doğmadan ölüme mahkûm olmuştur.
ikinci ve Üçüncü beş yıllık kalkınma planlarında istanbul için özel bir değerlendirme mevcut değildir. Yalnız, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Plam'nda, il gruplarının fizik, sosyal ve ekonomik kaynaklan itibariyle sıralanmasında, doğal kaynak, arazi kullanma, nüfus hareketleri, nüfus ve işgücü, aktif nüfus, katma değer, fizik ve sosyal altyapılar ve genel değerlendirme kriterleri açısından Marmara'nın en üst sırada birinci derecede yer aldığı tespit edilmiştir. Ülkemizde bölgeler arası farklılıkların o bölgelerin sahip oldukları büyükşe-hirlerden doğduğu varsayımından hareket edilirse, bu sıralamada Marmara Bölge-si'nin birinci sırada yer almasında İstanbul şehrinin taşıdığı ağırlık, kentin özel bir değerlendirme içine alınmasına rağmen, ortaya çıkmaktadır.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Plam'nda metropol şehirlerin yerleri ve rollerine genelde bir değerlendirme getirilmiş ve İstanbul için sadece "İstanbul Halic'inin rehabilitasyonu" ölçek ve boyutunda bir soruna yer vermekle yetinilmiştir.
Türkiye'nin en şehirleşmiş ve sanayileşmiş bölgesinin en şehirleşmiş ve sanayileşmiş şehri olan; mevcut şehirsel aşama sistemi içinde metropoliten şehir olarak birinci sırada yer alan istanbul'da gelişmenin durması ülkenin sosyoekonomik hayatı için ne kadar tehlikeli ise, istanbul'da gelişmenin ve büyümenin sınırları aşması da ülkenin en önemli doğa, kültür, tarih değerlerinin kaybedilmesi açısından aynı ölçüde tehlikelidir. Diğer taraftan İstanbul'u sadece güncel ve kısa süreli olayların mekânı olarak değerlendirmek ve sorunlarını bu yönden cevaplandırmak da sadece
bu şehre karşı bir haksızlık olacaktır, istanbul'u, geçmiş ve geleceği yönünden değerlendirmeden sadece halin kısır olanakları içinde değerlendirmek onu harcamak demektir. Bu çelişkili durumlara ancak plan ve program anlayışı ile çözüm getirilebileceği düşüncesi ile 1965'te, İstanbul Belediyesi'nin imar ve planlama faaliyetlerinden ayrı olarak, istanbul'da, İmar ve İskân Bakanlığı'na bağlı Nâzım Plan Bürosu faaliyete geçirilmiş, nâzım plan çalışması Doğu Marmara bölge planı çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır.
İmar ve İskân Bakanlığı Planlama ve İmar Genel Müdürlüğü, bölge planlama çalışmalarında ülke genelinde 9 bölge belirlemiş, bölgeler içinde 13 alt bölge oluşturulmuştur. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale illeri ile oluşturulmuş olan Marmara Bölgesi'nin İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa illeri ile oluşan alt bölgesi Doğu Marmara Bölğesi'dir. Bu alt bölge içinde İstanbul en çok gelişmiş büyükşehir; Kocaeli, Sakarya ve Bursa gelişmiş büyükşehirler olarak tanımlanmıştır.
Doğu Marmara Bölgesi için genel değerlendirmelerde, İstanbul İli'nin batı yakasında Çatalca dışında, doğu yakasında Şile dışında kalan alan "daha çok ikinci ve üçüncü sektörlere bağlı hızlı şehirleşme alanları", Çatalca ve Şile "kırsal yoğunluğun ve kırdan şehirlere göçün az olduğu alanlar" olarak belirlenmiştir.
Birinci ve ikinci beş yıllık kalkınma planlarının amaçlarıyla bölge özellikleri göz önünde tutularak, Doğu Marmara planında sanayileşme ve şehirleşmenin dengeli gelişmesine, ülke kalkınmasına daha etkili olabileceği düşüncesiyle büyük önem verilmektedir.
Bölgede istanbul gibi bir merkezin bü-
yümesinden doğacak sakıncaları (bölge içi dengesizlik, maliyeti yüksek şehirleşme, gelir grupları arasındaki dengesizlik) azaltmak amacı ile, uzun sürede bölge içi bir desantralizasyon öngörülmüştür.
Doğu Marmara Bölgesi, 1965 Nüfus Sayımı'nda illerin toplamı olarak 3.800.000 nüfusa sahiptir. 1980 sayımında bu nüfus 7.035.OOO'e ulaşmıştır, ancak 1980 için yapılan tahmin 8.400.000 ile daha yüksek tutulmuştur. 1965'te Doğu Marmara Bölgesi toplam nüfusu ülke nüfusunun yüzde 12'sidir. Bu nüfusun yüzde 6l'i istanbul' dan kaynaklanmaktadır.
Doğu Marmara ön planı, ülke kalkınmasına Doğu Marmara Bölgesi'nin optimum düzeyde katılmasını, ülkede yatırım özelliklerinden ve gelişme eğiliminden en üst düzeyde yararlanılmasını, şehirleşmenin ve büyükşehirlerin kabul ve desteklenmesini, bölgeler arası eşitlik ilkesi ile, ülkece en çok gelişmenin sağlanması ilkesinin çelişmesi göz önünde bulundurularak fonksiyonların bölgeler arasında ve bölge içinde dağılımında, belli bir yatırımla, insanın daha iyi şartlar içinde yaşamasının sağlanmasını ilke olarak kabul etmiştir.
Bu ilkeler içinde, "bölgedeki şehirleşme imkân ve eğilimlerinden en çok yararlanmanın yamsıra, ülkede ve bölgede diğer büyükşehirlerin yaraülmasıyla, istanbul'un gelişmesini yavaşlatmak ve İstanbul'un büyükşehir fonksiyonlarının organize edilmesiyle ülke ölçüsünde eğitici ve okul olmak özelliklerinin geliştirilmesi" tedbirleri de özellikle istanbul'a yönelik olanlarıdır.
Kalkınma planlarının ülkenin kalkınması amacına yönelik ortak hedefi, bölgeler arası sosyoekonomik gelişmişlik farkının en aza indirilmesidir. Kalkınmanın üç temel bileşeni de sanayileşme, şehirleşme ve tarımda modernleşme olarak tanımlan-
L
PLANLAMA
270
271
PLANLAMA
1970'lerden sonra hızla artan taşıt sayısıyla birlikte istanbul bir çevre yollan ve köprülü kavşaklar kenti görünümü kazanmaya başladı.
Nurdan Sözgen, 1993/Onyx
mistir. Bu bağlamda Doğu Marmara bölge planlaması belirlemeleri kalkınma planının hedeflerine uygun olarak geliştirilmiş olmaktadır. Buna koşut olarak önerilen tedbirlerde de, İstanbul'un ülke ve bölgesi içindeki özel yer ve konumu göze-tilmiştir.
Bu durum İstanbul'un kentsel yerleşme sınırları içinde değil, bölge bütünlüğü içinde, çevresel ilişkiler kurularak kentin özgün yapısının ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunması hedefinin gözetilmesi ve bu bağlamda planlama ilkelerinin saptanması demektir. Parçacı bir planlama anlayışı değil, bütüncül bir planlama anlayışını yansıtmaktadır.
Bu çalışma ve öneri, 1960'tan sonra Devlet Planlama Teşkilatı'nın ve İmar İskân Bakanlığı'nm kurulmasından sonra 1965'te bölge planlama çalışmalarının sonucunda getirilmiştir. Bundan daha önceki bir tarihte "İstanbul'da Bölge Planlamasına Yardımcı Bir Araştırma"da, İstanbul özel bölgesi olarak metropoliten bölgeyi oluşturacak il sınırları içinde desantralizas-yonla, aşamalı bir kentsel sistemle yeni kentler yaratılması ve sorunlara bölge ölçeğinde çözüm aranması gerekliliği 1956' da İstanbul Teknik Üniversitesi'nde gündeme getirilmiştir.
Özetle, İstanbul'un evrensel hizmet fonksiyonu ile uyumlu olmayan sanayi gelişmelerinin ne denli tehlikeli olabileceği açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Kente ancak tarihsel gelişme süreci içinde ulaşmış olduğu hizmet (ticaret, kültür, sanat vb) merkezi olma fonksiyonuna uygun olarak, ancak ve ancak emek yoğun olmayan sanayi önerilebilir. Bu teknoloji yoğun-ser-maye yoğun sanayidir. Ülkede teknik, bilim, sanat yaratıcılığının en uygun şekilde gelişebileceği ortam İstanbul'dur. Böylece İstanbul'da gelişecek olan sanayi, bu şehrin kendine özgü yapısı ve onun özel fonksiyonu olan hizmet merkezi olma özelliği içinde yerini ve rolünü almalı ve buna paralel olarak da sanayi yerleşmelerinin tamamlayıcısı olan liman ve depolama hizmetleri ancak bu ölçek ve boyut içinde kalmalı, ülke ölçüsünde hizmet verecek olan tesislere kesinlikle bu kentin dışında yer verilmelidir.
Birinci ve İkinci beş yıllık kalkınma planlan hedefleri ve Doğu Marmara bölge planlama, bölgesel yerleşme ve gelişme ilişkileri çerçevesinde Doğu Marmara Bölge Planlama Grubu tarafından bölge için üç seçenek belirtilmiştir: l. Bugünkü eğilimlere uymak, 2. doğu doğrultusunda lineer gelişme, 3. çok merkezli bölgesel metropol. Bu belirlemeler bağlamında, Doğu Marmara'da egemen öğeyi İstanbul'un oluşturduğu ve bu yüzden genel olarak Doğu Marmara'nın İstanbul'un doğrudan etki alanı olarak tanımlanması gereği vurgulanmaktadır.
Bu belirlemeler bağlamında, İstanbul Nâzım Plan Bürosu, Büyük İstanbul Nâzım Plan çalışmalarını yürütmek üzere Roma Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. L. Piccinato'yu davet e-der. Prof. L. Piccinato daha önce Emlak
Kredi Bankası'nın Ataköy yerleşme planlaması için banka tarafından davet edilmiş, Ataköy genel yerleşme planı ve Ataköy 1. Kısım planlama ve detay çalışmalarının tamamlanmasından sonra Bursa Nâzım Plan Bürosu'nün planlama çalışmalarını yönetmiştir.
1960-1967 arasında, bu kez İstanbul'da, imar faaliyetlerini yönetmek üzere davet edilen Prof. L. Piccinato, İstanbul'un yerleşme ve gelişme politikasında, Doğu Marmara Bölge Planlama Grubu tarafından iki seçenek olarak önerilmiş olan İstanbul'un tek merkezli çemberler halinde büyümesini lineer bir büyüme modeline dönüştüren köklü bir değişiklik getirmiştir. Piccinato, meskûn yerlerde yoğunluğu artırıcı yapılaşma izinlerinin verilmemesini istiyor, kentin potansiyel gelişme alanlarında parselasyon ve ifrazın yasaklanmasını, yasal ve mali mevzuatın yenilenmesini talep ediyordu. Prof. L. Piccinato tarafından saptanmış olan Büyük İstanbul Nâzım Plan yerleşme ve gelişme ilkeleri aşağıda belirtilmiştir:
1. Yapılacak altyapı yatırımlarının en uygun kesimlere yöneltilmesi, 2. belirli alanlarda yeni iş merkezleri ve bu iş merkezlerinin yanında yeni yerleşme alanları geliştirilmesi, 3. tarımda modernleşme, 4. turizm endüstrisi ve doğa koruma gereklerinin birlikte getirilmesi, 5. İstanbul'un bü-yümesindeki eğilimin takibi halinde, İstanbul'un 5-10.000.000'luk nüfuslu, hinterlandı boşalmış, fakirleşmiş bir ahtapot metropolis olacağı tehlikesinin göz ardı edilmemesi.
Prof. L. Piccinato yönetiminde geliştirilen bu proje kentin taşlaşarak büyümesi tehlikesine karşı, çeşitli yerlere dağılmış çok merkezli gelişmeyi çözüm olarak getiren ve "büyük İstanbul" planlama sorunları için olması gereken yerleşme düzenini sağlayabilecek bir öneri olarak değerlendirilmelidir.
1960'ta başlayan kalkınma planları ile ülkenin kalkınma ve gelişme sürecindeki sosyoekonomik sorunların plan ve program anlayışı içinde geliştirilmesi felsefesi ve bölge planlamanın uygulama aracı olarak belirlenmesine koşut olarak, 1967'de İstanbul Bölge Kalkınma Kongresi yapılmıştır. 10-20 Nisan 1967'de yapılmış olan bu kongrenin düzenlenmesinin amacı "İstanbul bölge kalkınması için yönetim yapısında reform" koşullarını sağlayabilecek bir ortak çalışmanın geliştirilmesidir.
Kongrede, İstanbul bölge kalkınmasının sağlanabilmesi için planlama sisteminin yeni bir biçimde ele alınmasının gerekleri vurgulanmış ve böylece yerel düzeydeki planlama çalışmaları için, İstanbul'da sorunların ülkesel ve bölgesel ölçekte belirlenmesi, bölge planlama çalışmaları kapsamında yapılacak inceleme ve araştırmalara dayanarak planlama ilkelerinin saptanması, planlama çalışmalarının takım çalışması olması gerekliliği, "büyük İstanbul" planlamasının belirleyecilerinin İstanbul'un tarihsel gelişme sürecinde kazanmış olduğu kültür varlıkları ve özgün yapısından kaynaklanan tabiat varlıkları ol-
duğu, tarihi çevrenin korunması, ardışık bir kentsel yerleşme ağı öğesi olarak "büyük İstanbul" için bir metropoliten yönetim geliştirilmesi, metropoliten planlama sürecine halkın katılımının sağlanması ve uygulamalarda zaman ve kaynak israfının önlenmesi amacıyla, örneğin "eylem alanları planlaması" vb yeni uygulama yöntemlerine yer verilmesi konuları işlenmiştir. İstanbul'da, bölge planlamadan gelen üst düzey yöneltici kararlarla metropoliten planlamaya geçilmesi ilkesi kabul edilmiş, ancak bölge büyüklüğünde fikir birliği sağlanamamıştır. İstanbul'un, ü sınırları içinde özel bir bölge olarak alınması, İstanbul metropoliten bölgesi, İstanbul bölgesi, Marmara Bölgesi ve Doğu Marmara Bölgesi vb belirlemeler gibi... Kongre sonuçlan amacı bağlamında önemli sayılmış, ancak "büyük İstanbul" planlama ve uygulama çalışmalarında kentin kendine özgü gerçeklerinin belirleyiciliği devam etmiştir.
1970'ten sonra otomobil sayısının artması ve yerli otomobil yapımına başlanmasıyla, kent içi ulaşım ve park yeri sorunu bireyler ölçüsünde güçlükler ortaya çıkardıkça sorunun yolların genişletilmesinden başka çözümü olamayacağı imajı yaygınlaşmış, toplutaşımacılık gündeme gelememiştir.
Büyük İstanbul Nâzım Plan Bürosu, İmar ve İskân Bakanlığı bünyesinde olmak üzere çalışmalarını sürdürmüştür. 1971'de Büyük İstanbul Nâzım Plan Raporu'nün incelenmesi ile 1955'te belediye sınırlan içindeki nüfusla metropoliten alan nüfusu arasındaki farkın 50.000 kişi olarak kabul edildiği, 1965'te bu farkın 380.000 kişiye yükseldiği ve 1970'te yaklaşık 650.000'e varmış olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. 1955-1965 arasında, bu durumda, artan nüfus olan 802.000 kişinin yüzde 40'ınm belediye sınırları dışına yerleştiği görülmektedir. Bu, plan dışı gecekondu alanlarının yaygınlığının ifadesidir.
Raporda özellikle 1960-1965 arasında kentleşmenin daha çok imalat sanayiine bağlı olarak geliştiği kaydedilmektedir ki, bu 1970'te, yukarıda 1960 sonrası olarak gösterilen planlama çalışmalarının hedeflerine yönelinmediğinin, İstanbul'un bir metropoliten kent olarak ulusal ve uluslararası düzeyde olmak üzere hizmet sektöründe gelişmeye açılmadığının ifadesi olmaktadır. 1960-1966 döneminde Türkiye'de sanayi sektörü katma değeri yıllık artış hızı yüzde 7,5 olduğu halde, aynı dönemde, İstanbul'da bu hızın yüzde 11,1 ile İkinci Beş Yıllık Kalkınma Plam'nda ülke sanayi sektörü katma değerinde öngörülen hıza eşit olduğu raporda kaydedilmektedir. Kalkınma planı bu hızı İstanbul için Türkiye genelinde belirtmiştir. Hedef dengeli kalkınmadır ve bölgeler arası sosyoekonomik gelişmişlik farkının en aza indirilmesidir. Öyle ise bu durumda kalkınma planında belirtilen hedeflere değil, gene sadece sanayinin kendi gerçeklerine uyan bir gelişme kaydedilmiş demektir.
1971 Büyük İstanbul Nâzım Plan ilkeleri aşağıda özetlenmiştir:
- İstanbul metropoliten alanındaki bü yüme geçici nitelikte değildir, süreklilik göstermektedir ve gösterecektir.
- Bu büyümenin, bugünkü kentsel alan dan daha büyük bir çevrede; bağlantılarıy la, Doğu Marmara ve Trakya alt bölgelerin de, sonra büyük metropoliten sınırlar için de düşünülmesi kaçınılmazdır.
- Büyüme bir taraftan ekonomik verim liliğin, diğer taraftan kentin olağanüstü ta rihi ve fiziki değerlerinin titizlikle korun ması şeklinde düzenlenmelidir.
- 1990 için metropoliten nüfus büyük lüğünün 5.500.000 dolaylarında gelişeceği, doğu yakası gelişme hızının batıya kıyas la daha fazla olacağı, 1965'te yüzde 77,7 batı, yüzde 22,3 doğu oranında olan nüfus dağılışının 1990'da sırasıyla yüzde 67 ve yüzde 33 olacağı düşünülmüştür.
- Bölge ölçüsünde İzmit ve Bursa gibi kentlerin sanayi-hizmet gelişmesinin des teklenmesi, eğitim-sağlık bakımından bu amaca yönelik donatım öngörülmüştür.
- Geniş arazi isteyen büyük sanayi ku ruluşlarının bölge ölçüsünde desantralizas- yonu gereklidir.
- Metropoliten ölçüde, doğu yakasın da yerleşmek isteyen sanayilerin organi ze sanayi bölgeleri ve yeni iç ulaşım aksıy la desteklenmesi, batı yakasında ise dü zenlenmesi gereklidir.
- Tek merkezli büyüme lineer yapıya dönüştürülecektir. Bu değişime yardımcı o- larak Boğaz Köprüsü ve çevre yollan sis temi kullanılacaktır.
- Büyük nüfus yığılmalarının olduğu kesimlerde, yeni ikinci derecede yönetici merkezlerin gerektiği kabul edilmektedir.
- Bütün bu değişimi sağlayabilmek için metropoliten yönetim ve yan örgütler ku ruluşunun gerekliliği temel ilkedir.
1976'da, nâzım planın onaylanmayan esasları aşağıda özetle verilmiştir. Bu dönemde Dünya Bankası uzmanları ve BİNP Bürosu'nca hazırlanan şehirsel gelişme stratejilerinde, 1. seçenek metropoliten kent İstanbul'un batıda yüzde 59, doğuda yüzde 41 nüfus büyüklüğü ile yerleşmesi; seçenek Al, batı yakası ağırlıklı yerleşme, Boğaz'ın Avrupa yakasında bir yeni gelişme ve Çekmece gölleri arasında yeni kent ağırlığı; seçenek A2, doğu yakası ağırlıklı yerleşme, Kartal yöresinde kom-pakt yerleşmedir.
Kentin nüfusu, düşük artış tahmini ile 1985 için, 5,6 milyon, 1995 için 7 milyon; yüksek nüfus artışı tahmini ile 1985 için 6,6 milyon, 1995 için 9,5 milyon kabul edilmiştir. İşgücü için nüfus tahmini, 1970'te 1,07 milyon kişilik bir işgücünün varlığı esasından, düşük artış tahmini ile 2,5 milyon, yüksek artış tahmini ile 3,3 milyondur. Bu durumda düşük artışa göre yüzde 3,5, yüksek artışa göre yüzde 4,6 oranında yeni bir iş yaratılması gereklidir.
Her iki seçenekte de düşük artışa göre sanayi alanına 1995 için 1.130 hektar gelişme alanı tahsis edilmiştir.
Seçenek stratejiler; arazi tahsisi, hareket ve erişilebilirlik, gelişme maliyetleri, en-
düstriyel verimlilik, çevre, kaynak koruması, kontrol ve uygulama, askeri alanlar kriterlerine göre karşılaştırılmaya çalışılmıştır.
Dünya Bankası uzmanları ve İstanbul Nâzım Plan Bürosu uzmanlarınca geliştirilen bu şehirsel gelişme stratejileri içinde Al seçeneğinin getirdiği sistem aşağıdaki istek ve gereksinimleri yanıtlamaktadır.
Sanayinin desantralizasyonunu ve Boğaz geçişlerini en aza indirmeyi hedeflemektedir. Kanalizasyonda maliyet avantajı getirmektedir. Liman gelişmesine olanak sağlamaktadır. Kentin çekim merkezi batıya kaydırılarak, tarihi yanmada ve Boğaziçi'nde basıncın kaldırılmasına yardımcı olması beklenmektedir. Bu plan 1995 sonrası için de olanak göstermektedir. Gelişme kentin batısında ağırlıkla tek merkezde olacağı için denetimin kolaylaşacağı kabul edilmektedir.
Bu dönemde İmar ve İskân Bakanlı-ğı'na bağlı olan Büyük İstanbul Nâzım Plan Bürosu değişik bir çalışma sistemi kabul etmiştir. Nâzım Plan Bürosu başkanı bakanlığın bir görevlisi olmayıp, hükümet kararnamesi ile İstanbul Teknik Üniversi-tesi'nden talep edilen ve isteği doğrultusunda bu görevi fahri yapmak üzere İTÜ Senatosu'nca görevlendirilen bir öğretim üyesidir.
Yukarıda ayrıntılandırılan Al seçeneğinin irdelenebilmesi için varsayımların sınanması amacıyla BİNP Bürosu yeniden organize edilerek çalışma grupları oluşturulmuştur.
Varsayımlardan biri, işgücündeki genel artışla orantılı olarak düşük artışa göre 1995'te 110.000 kişilik işgücünü barındıracak ikinci bir büyük merkezin 1985'e kadar'meydana gelebileceği ve 1970 İstanbul metropoliten kent nüfusunun yaklaşık yarısı kadar olan 1.180.000 nüfusun Büyükçekmece-Küçükcekmece gölleri arasındaki "büyük çalışma merkezi" çevresin-
de yerleştirileceğidir. Sınanması gereken diğer husus da, Büyük İstanbul Şehirsel Gelişme Projesi'nin ve ulaşım etütlerinin hazırlanmasında Ankara-İstanbul Karayolu, Boğaziçi Köprüsü, Trakya köprü bağlantısı çevre yolu ile Marmara Denizi arasında kalan alanın seçenek raporunda MİA (merkezi iş alanı) olarak kabulüdür.
Bu temel varsayımların BÎNP Bürosu çalışanlarınca incelemeye alınmasından sonuç ve ürün alınamamış, merkezi tasarruflar karşısında BİNP başkanının istifası da kabul edilmemiş, sonuçta talebi üzerine fahri olarak yaptığı bu görev İTÜ Senatosu'nca üzerinden alınmış ve böylece İstanbul'un planlama sorunlarına bilimsel ve tarafsız bir yaklaşıma politikacılarca izin verilmemiştir.
Bu iki varsayım sonradan İTÜ'de araştırma projesi ve yüksek lisans projesi olarak sınanmış ve varsayımların yemden kurulması gerekliliği görülmüştür.
Böylece 1974'te hükümet ve Dünya Bankası anlaşması sonucunda, Nâzım Plan Bürosu bünyesi içindeki "Şehirsel Gelişme Projesi" ve 4 yabancı uzman ve firmanın danışmanlığındaki "genel planlama ve ula-şım-arazi kullanımı model çalışmalan" proje safhasında kalmıştır.
Bu dönemde İstanbul metropoliten kenti üzerindeki basıncı azaltabilmek amacı ile Karadeniz'de Ereğli, Marmara'da Bandırma yerleşmeleri arasına çekilen bir hat üzerine kalkınma planı icra programlarında zaten yer almış olan altyapı yatırımlarına bağlı sanayi ve iskânın özendirilmesi önerisi, İmar ve İskân Bakanlığı Mesken Genel Müdürlüğü'nce "Kalkan Projesi" olarak benimsenmişse de hiçbir sonuç alınamamıştır.
Bu dönemde BİNP Bürosu ve Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEAYK) Başkan-lığı'nın ortak çalışması ile 1975'te, 1/5.000
PLANLAMA
272
273
PLANLAMA
ölçekli Boğaziçi Tarihi ve Doğal SİT'i Koruma Planı hazırlanmış ve GEAYK tarafından onaylanmıştır.
1980'den Günümüze
Haziran 1979!da başlatılmış olan nâzım plan çalışması, imar ve iskân Bakanlığı Planlama Genel Müdürlüğü Yüksek Kurulu üyelerinin katılımı ile, "Marmara Bölgesi Gelişme Şeması ve Kentleşme Politikaları" çalışma dizisi ve "istanbul Metropoliten Alan Kent Bütünü" çalışmaları ile bütünleştirilerek 1/50.000 ölçekli istanbul Metropoliten Alan Nâzım Planı 1995 hedefine göre hazırlanmış ve 29 Temmuz 1980'de onanmıştır.
Bu nâzım plan çalışmasının amacı, "metropoliten istanbul'un ülke ve dünyaca bilinen özdeğerlerini yitirmeden, uluslararası düzeydeki öneminin ülke yararına artırılması, bu arada ülke kalkınmasına uyumlu olarak metropolün büyüme ve gelişmesinde gerekli fonksiyon ve hizmetlerin yaratılması" olarak tanımlanmıştır.
1980 istanbul Metropoliten Alanı Nâzım Planı ilkeleri şöyle özetlenebilir:
- istanbul metropoliten alanının ülke ve dünyaca bilinen özdeğerlerinin müm kün olduğunca korunması ve değerlen dirilmesi.
- Ulusal ve uluslararası düzeydeki öne minin ülke yararına artırılması.
- Metropoliten alanın, ülke kalkınma sına uyumlu büyüme ve gelişmesinde ge rekli fonksiyon ve hizmetlerin elde edil mesine yönelik olması.
- Gelişmeye paralel olarak mevcut eği limlerin yönlendirilmesi.
Metropoliten alan ölçeğinde ve planlamaya geçişte kabul edilen genel planlama varsayımlarının, tutarlı ve metropoliten alan için geçerli olacağı kararından hareket edilerek, her türlü olasılığın değerlendirilebilmesi için, öncelikle ilk kademe olarak 22 adet 1/200.000 ölçekli alternatif plan-şema hazırlanmış ve bunlar arasından değerlendirme yapılarak 4 adet plan-şema seçilmiş ve bu 4 plan-şema 1/100.000 ölçekli ikinci kademe alternatiflerin tabanını oluşturmuştur. Bu alternatiflerin hazırlanmasında ve esas planın elde edilmesinde temel hedef, istanbul metropolitenin-deki şehirleşmenin düzenlenmesi ve bunun için uygulanabilecek planlama alternatifinin getirilmesidir.
Alternatiflerden seçilen 3 adet planın sentezinden Metropoliten Alan Nâzım Planı, 1/100.000 ölçekli baz alternatifi üretilmiştir. Bu baz alternatifinin ana hat ve esasları uygulamaya işlenerek metropoliten alanın 1995 nihai arazi kullanımını etaplar halinde veren bir plan hazırlanmıştır.
Seçenekler arasında tercihte, metropoliten kentin Marmara Bölgesi gelişme stratejisine uyum sağlaması en önde gelen kriter olmuştur.
Sonuçta üretilen 1/500.000 ölçekli İstanbul Metropoliten Alan Nâzım Planı'nda istanbul'un gelişmesi, Marmara Denizi boyunca ve doğu-batı doğrultusunda lineerdir. Karadeniz sahilinde noktasal 11 adet gelişme odağı saptanmıştır.
istanbul gibi hızla değişen ve karmaşık bir metropolde daha genel boyuttaki gelişme, düzenleme ve yönlendirmeyi şekillendirecek ve alternatif önerilerde daha kolay tercih yapabilmeyi sağlayacak operasyonel hedefler üzerinde durulmuştur.
Planlama hedefleri şu şekilde özetlenebilir:
- istanbul metropoliteni ile Marmara Bölgesi gelişmesinin ülkenin kalkınma dü zeni içinde bütünleşmesi.
- Doğal, tarihi ve kültürel değerlerin ko runması.
- istanbul'un içme suyu kaynaklarının her şeye rağmen korunması.
- Ülke ölçeğinde üretilen enerjinin sı nırlı olması nedeniyle optimum düzeyde yararlanmanın sağlanması.
- Mevcut kentsel dokudaki problemli alanların öncelikle düzenlenmesi.
- Yeni kentsel gelişme alanlarının sağ lıklı ve organize biçimde gerçekleştiril mesi.
- Konut üretiminin ihtiyaç ve talep özel liklerine göre programlandınlması.
- Ülkenin istihdam politikasına uygun olarak metropolde çalışma alanlarının dengelenmesi.
- Sanayinin fonksiyonel kirliliği dikkate alınarak sanayi alanlarının planlanması.
- Metropoliten kent bütününde MİA'nın ana merkez olarak gelişmesi.
- Metropoliten kentte nüfusa uyumlu rekreatif alan ve kentsel açık alan gerek siniminin sağlanması.
- Arazi kullanımının sektörler arası den gelenmesinde turizm payının artırılması.
- Metropoliten istanbul bütünü içinde toplutaşıma ile bireysel ulaşım dengesi nin daha verimli, adil ve çevreye en az zarar verecek biçimde gerçekleştirilmesi nin sağlanması.
- iş amaçlı yolculukların topluma ma liyetinin azaltılması.
- Metropoliten alanda yönetim ve or ganizasyon bütünlüğünün sağlanması.
Planlama çalışmasının temel kabulleri içinde metropoliten alanda nüfus, 1995 için alt sınır 6.700.000, üst limit 9.200.000 olarak belirlenmiştir.
1981'de istanbul planlama sorunlarına halkın katılımı konusunda bir sivil örgüt. örneği oluşturmak üzere, Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı'nca (StSAV), 20-21 Kasım 1981 arasında istanbul planlama sorunlarının çözümlerine yardımcı olabilmek amacıyla istanbul Sempozyumu düzenlenmiş, çeşitli disiplinlerdeki üniversite öğretim üyelerinin katılımı ile bir takım çalışması olarak geliştirilen bu sempozyumda, metropoliten İstanbul'un planlanmasında kentin ülke ve bölge içindeki yeri, tarihsel gelişme sürecinde kazanmış olduğu çoğulcu bir kültür yapısını yansıtan özgün kültür ve tabiat varlıklarının planlamada belirleyici rolleri, bu bağlamda koruma ve yenileme ilkeleri ve koruma ve yenilemenin olması gereken hukuki düzen gündeme getirilmiştir.
1982'de, İstanbul Valiliği'nce, merkezi yönetimin, üniversite öğretim üyeleri ve
uygulamacı yöneticilerin katılımı ile ve istanbul sorunlarına ışık tutabilmek amacıyla, 28 Mayıs 1982'de 1. İstanbul Sempozyumu düzenlenmiştir. Bu sempozyum, gene bir takım çalışması örneği olarak geliştirilmiş ve istanbul'un yönetim yapısı ve bu yapının hukuki yönü, çevresel sorunları, ulaşım ve altyapı sorunları, belediye hizmetleri ve nazıra plan çalışmalarının analizleri yapılarak, ülkedeki kentleşme ve sanayileşme sürecinde istanbul'un yeri ve geleceği, Boğaziçi'nin doğa, kültür ve tarihi değerlerinin korunması, turistik bakımdan istanbul'un değeri gündeme getirilmiş; İstanbul'un tarihsel gelişme sürecinde kazanmış olduğu kültür ve doğa varlıklarına bağlı kentsel özel işlevinin hizmet sektörü içinde değerlendirilmesi gereği vurgulanmıştır.
1983'ten itibaren İstanbul planlama çalışmalarını yöntem, içerik ve biçim açısından etkileyecek olan yasal mevzuat değişiklikleri yeni yasalar olarak gündeme gelmiştir:
- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (2863/1983, 3386/1987) ve yasa ile oluşan koruma kuralları kararları;
- Boğaziçi Kanunu (2960/1983) ve yasa ya ilişkin 22 Temmuz 1983 onay tarihli ve 1/5.000 ölçekli Boğaziçi Nâzım Plam'na göre çizilmiş Boğaziçi alanı krokisi;
- imar ve Gecekondu Mevzuatına Aykı rı Yapılara Uygulanacak Bazı işlemler ve 6785 Sayılı imar Kanunu'nun Bir Madde sinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun (2981/1984, 3290/1987, 3366/1987);
- İmar Kanunu (3194/1985);
- Turizm Teşvik Kanunu (2634) ve Ba kanlar Kurulu kararnameleri ile kabul edi len turizm bölgeleri, turizm alanları, turizm merkezleri.
Yukarıda sayılan yasalar güvencesinde, aynı süre içinde, değişik yönetimlerin de planlama-düzenleme tasarruflarına olanak verilmiştir.
3194 Sayılı imar Kanunu'na göre nâzım plan hazırlanması yetki ve sorumluluğu büyükşehir belediyesine, nâzım plan esasları içinde 1/1.000 ölçekli uygulama planlarının hazırlanmasında yetki ve sorumluluk da ilçe belediyelerine verilmiştir. 2981-3290 Sayılı imar Af Kanunu olarak bilinen yasa kapsamında tasarruflar sadece imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilen binalardan başka, "zorunlu hallerde ve süratle gecekondulaşma ve kaçak yapılaşma istidadı gösteren alanlarda belediye veya valiliklerin yaptıracakları ıslah imar planı niteliğinde o bölgedeki yapılaşmanın şekil ve şartlarını gösteren planlama ve uygulama yapılabilir". Bu durumu tespite belediye veya valilik yetkilidir. Böyle zorunlu hallerde ve uygulama yapma zarureti olan bölgelerde yapılacak planlarda 3194 Sayılı imar Kanunu'nun imar planı yapma şartları ve standartları aranmaz. Ancak "buralarda yapılacak binaların irtifaı azami 12,50 m olacaktır" hükmü, büyükşehirden başka ilçe belediyeleri ve valilikçe de imar planı niteliğinde planlar hazırlatılacağım göstermektedir. Üstelik geçerli standartların aranmayacağı
da belirtilmiştir. Yüksekliğin 12,50 m'yi aşamayacağı hükmü ise seyyanen 4 katlık bir irtifanın geçerliliğinin ifadesi olmaktadır.
Bu durumda, "gecekondulaşma ve kaçak yapılaşma istidadı" gösteren alanların 4 katlı binalarla yapılaşması sonucu ortaya çıkan yoğunluk, istanbul Büyükşehir Belediyesi'nce hazırlanmış 1/50.000 ve 1/5.000 ölçekli nâzım planlarda yer verilmemiş bir yoğunluk olarak sosyal ve teknik altyapıyı olumsuz etkilemektedir. Bu kararlar büyükşehir belediyesi dışında ilçe belediyeleri ve valilik kararları ve uygulamaları olarak gelişecektir.
Koruma amaçlı imar planlarını yapma, yaptırma ve onaylama yetkisi de Kültür Bakanlığı'mn ilgili koruma kurulunca yürütülecektir.
Turizm amaçlı imar planı da Turizm Bakanlığı'mn yapma, yaptırma ve onaylama yetkisi içindedir. Turizmi Teşvik Kanu-nu'na göre Bakanlar Kurulu kararı ile Resmi Gazetede ilan edilerek yürürlüğe giren turizm bölgeleri, turizm alanları ve turizm merkezleri de nâzım plan arazi kullanışı içinde, işlev yönünden, yapılaşma yoğunluğu yönünden, plan kararlarına, ilkelerine aykırı ve aşırı yapı ve kullanım yoğunluğu ile sosyal ve teknik altyapıyı, çevresel ilişkileri olumsuz etkileyecek bir tasarruftur.
Af kanunları ile getirilen durumlar da, nâzım plan yerleşme ilkeleri ve yoğunluklarını hızla daha yoğun bir yapılaşma ve kullanım biçimine dönüştürmekte ve ülke genelinde "yasallaştırma" çabası, istanbul ve Boğaziçi'nin daha yoğun yapılaşmasına ve plan kararlarının zedelenmesine neden olmaktadır.
1983'te çıkan Boğaziçi Kanunu, yasaya ilişkin Boğaziçi alan krokisinin oluşumundaki isabetsizlikten ve 1983 onaylı, 1/5.000 ölçekli Boğaziçi Nâzım Plam'nın verilerinin saptanmasındaki acelecilikten kaynaklanan hatalı değerlendirmeleri içermektedir. Yasanın amacı uygun ve yerindedir, ancak yetersiz kalmıştır. Çünkü 3194 Sayılı imar Kanunu, 1985'te Boğaziçi Ka-nunu'na atıf yapılan maddeler ile çıkarılmış ve Boğaziçi alanında mevcut nüfus ve yapı yoğunluğunu artırıcı nitelikte plan değişiklikleri "yapılamaz" ilkesi değiştirilerek "yapılabilir" haline getirilmiştir. Bu madde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş, ancak Resmi Gazete'de bu iptal kararı ya-yımlanıncaya kadar, Boğaziçi öngörünüm bölgesi Boğaziçi Kanunu'nun ruhuna aykırı bir biçimde yapılaşmaya açılmıştır.
Bu durumlar, plan göz ardı edilerek, yasa hükümleri ile mekânsal sorunların çözümüne yönelmenin getirdiği yanlışlardır. Boğaziçi mekânı için hazırlanan bir plana bağlı olmadan, yerel özellikleri dikkate almadan, yasa maddesi olarak getirilen ilkeler sağlıklı çözümler için yeterli olamamıştır. Yapılaşma kararlarının ancak ve sadece plan kararı ile getirilmesi, Boğaziçi gibi özgün bir mekânın korunmasının ve gelişiminin yasa ile değil plan ile yönlendirilmesi gereğim bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Prost'un
planında sanayi
bölgesi olarak
gösterilen
Kazlıçeşme'de
bulunan deri
fabrikaları
1993'te
kaldırılarak
yeni bir çevre
düzenlemesi
yapıldı.
Yavuz Çelenk, 1994
Bu bakımdan, bir doğal ve kentsel StT olan Boğaziçi'nin korunmasını yeterince sağlayamayan 2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu, 1993'te, istanbul Büyükşehir Belediyesi'nce yeniden ele alınmış, danışma kurulunca yapılan çalışmalarla Boğaziçi'nin korunması ve yeniden yapılanmasında plana öncelik veren yeni bir Boğaziçi Kanunu tasarısı hazırlanmıştır.
istanbul planlama etkinlikleri 1980-1990 arasında plandan çok eyleme dayanan etkinlikler olmuş, bu durum yanlış olarak eylem planlaması uygulaması biçiminde değerlendirilmiştir. Oysa, şehircilikte geçerli olan "eylem alanları planlamasıdır". Bu tür planlama örneği parçacı bir planlama anlayışını yansıtmaz, çünkü bütüncül bir planlamanın, yapısal, yerleşme ve gelişme ilkeleri saptanmış bir genel planlama sisteminin uygulamaya açılmasıdır. Bu bakımdan, bu yıllardaki istanbul imar faaliyetlerinin plansız olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
1984'te, imar ve iskân Bakanlığı Büyük istanbul Nâzım Plan Bürosu lağvedilmiş, bütüncül nâzım plan çalışmaları, kısmi etütler biçiminde belediyede Planlama Müdürlüğü yetkisinde geliştirilmeye başlamıştır.
Bu dönemde toplutaşıma için hızlı tramvay seçilmiş, 1986'da temeli atılarak uygulamaya geçilmiştir. Yenikapı-Aksaray-Ferhatpaşa-Ataköy arasında 19 istasyonlu bu güzergâh 23,3 km'dir. Bu uygulama ile metropoliten kentin toplutaşıma konusuna uygun bir çözüm getirilmiştir.
1990'dan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi planlama etkinlikleri gene Belediye Şehir Planlama Müdürlüğü yetkisinde sürdürülmüş, 1/50.000 ölçekli nâzım plan çalışmaları yeniden başlatılmış ve planın rasyonel, katılımcı ve demokratik bir biçimde üretilmesinin sağlanması amacıyla geniş kapsamlı bir çalışma ortamı yaratabilmek için üniversiteler, ilgili bakanlıklar, kamu kuruluşları ve meslek odaları temsilcileri ile bir danışma denetleme kurulu kurulmuştur.
2010 yılı hedef alınarak geliştirilen bu çalışmada nâzım planın rolü, mekânsal stratejileri ortaya koyan, öngörülen dönem ve yapı için gerekli mekânsal düzenleme-
leri belirleyen, bu hedefe yönelik altyapı yatırımları için yatırımcı kuruluşlara yol gösteren bu planın gerçekleşmesi için gerekli kurumsal, idari, mali vb önerileri geliştirici bir araç olarak belirlenmektedir.
Amaç, İstanbul'un evrensel, kültürel, doğal, özdeğerlerinin ve tarihi kimliğinin korunarak, ülke ve bölge kalkınması ile uyumlu büyüme ve gelişmesi sağlanırken, küresel ekonomik gelişme süreci ve metropoller kademelenmesi içinde yerini almasıdır.
1. alt amaç, istanbul'un bir dünya ken ti haline gelmesidir.
2. alt amaç, İstanbul'un tarihi, kültürel, doğal kaynaklarının ve kimliğinin koruna rak yaşam kalitesinin yükseltilmesidir.
3. alt amaç, metropoliten yapının ve ekonominin etkinliğinin artırılmasıdır.
1. alt amaç doğrultusunda öneriler: Farklılaşma işlevleri ile iş dünyasının ve ekonomiyi örgütleyen karar merkezlerinin istanbul'da odaklanması; istanbul'un ulus lararası ve bölgesel iş ve ticaret merkezi haline gelmesi; finans sisteminin İstan bul'da odaklanması (banka, sigorta mer kezleri); uluslararası ve bölgesel ithalat ve ihracatın yapıldığı liman görevini sürdür mesi; mal ve hizmet üretim ve tüketimin de geniş seçenekler sunan bir merkez ol ması; gösteri ve eğlence merkezi haline gelmesidir.
2. alt amaç doğrultusunda öneriler: Ta rihi yarımadanın, metropoliten alan geliş me dinamiklerinin baskısından kurtarılma sı, var olan tarihi ve doğal değerlerinin, kültür, turizm ağırlıklı fonksiyonlara ka vuşturulması; doğal özdeğerlerinin, silueti nin ve doğal peyzaj değerlerinin korunma sı, çevre standardının yükseltilmesi; özel ve devlet mülkiyetindeki orman alanları nın korunması ve kesinlikle küçültülme- mesi; su koruma ve orman alanlarında, şehrin lineer makroformunu bozan çeki cilik yaratma konusunda potansiyel tehli ke oluşturan kurumların ve yapılaşmala rın yer almaması; özel ve devlet mülkiye tindeki orman alanlarında ekolojik den geyi bozan, erozyona neden olan ve bit ki örtüsünü ortadan kaldıran hiçbir yapı laşmaya izin verilmemesi; istanbul'daki endemik (yöreye özgü, nadir sayıda) bit-
1. PLANLAMA
274
275
Dostları ilə paylaş: |