Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə86/147
tarix27.12.2018
ölçüsü8,43 Mb.
#86791
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   ...   147

RIZA BEY YALISI

Beykoz İlçesi'nde, Anadoluhisarı'nda, vapur iskelesinin sırasında yer alır.

Rıza Bey Yalısı 19. yy'rn sonlarına tarih-lendirilir. Önceleri siyah boyalı olan yalı, restorasyonda beyaza boyanmıştır. Denize

RIZA EFENDİ TEKKESİ

334

335


ROBERT KOLEJ

bir rıhtımla açılan yapının yol tarafında da ağaçlıklı bir bahçesi vardır. Yapı zemin kat üzerinde iki katlıdır.

Giriş katında, orta sofanın iki yanında, üst kata çıkan bir tekli ve bir ikili merdiven bulunur. Sofanın denize bakan yönünden salona geçilir. Giriş holünün solunda yer alan mutfaktan, dışarıdan da girişi olan tonozlu bir mekâna geçilir. Bugün kiler ve mutfak olarak kullanılan bu mekânın orijinal fonksiyonunun ne olduğu kaynaklarda belirtilmemektedir.

Denize bakan cephenin ortasında üçgen alınlıklı bir çıkma vardır. Ahşap pan-jurlu dikdörtgen pencereler kullanılmıştır. Bahçeye bakan cephede üçgen alınlıklı pencereler de görülür. Yapının yan tarafındaki basık kemerli açıklık, bahçeden rıhtıma doğru uzanan bir geçit niteliğindedir. Deniz cephesinde zemin katta küçük bir kapı ve kayıkhane kapısı vardır.

Yapının içinde, tavanlarda ahşap kabartmalar ve çıtalarla düzenlenmiş bir bezeme görülmektedir. Cephedeki bezemeler ise ikinci kat bilimindeki friz, üçgen alınlıktaki ahşap bezemeler ve pencerelerin çevresindeki süslemelerdir.

zi), İst., 1981. '



Bibi. H. Bursalı, "Anadoluhisarı-Anadolu Kavağı Sahil Yapıları", (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak., yayımlanmamış yüksek lisans te-

EMİNE ÖNEL



RIZA EFENDİ TEKKESİ

bak. NECCARZADE TEKKESİ



RİFAT, OKTAY

(W Haziran 1914, Trabzon -1988, istanbul) Şair, romancı, oyun yazarı.

Annesi Münevver Hanım, babası şair, devlet adamı Samih Rifat'ü. Ankara Erkek Lisesi'ni ve Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Hukuk doktorasını gerçekleştirmek için 1937'de Paris'e gitti; savaş çıkınca yurda döndü (1940). Basın-Yayın Genel Mü-dürlüğü'nde görev aldı. 1973'te İstanbul Devlet Demiryolları Birinci İşletme avukatlığından emekliye ayrıldı. Bağımsız yazar olarak edebi çalışmalarına ağırlık verdi; zaten "ozanlık dışında her iş" kendisine "ikinci derecede bir uğraş" görünmüştü.

Şiirlerini Garip (Orhan Veli ve Melih Cevdet'le birlikte, 1941), Güzelleme(1945), Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şi-zr/er(1946), Aşağı Yukarı(1952), Karga ile Tilki (1954), Perçemli Sokak (1956\ Âşık Merdiveni (1958), Elleri Var Özgürlüğün (1966), Şiirler (1969), Yeni Şiirler (1973), Çobana Şiirler (1976), Bir Cigara İçimi (1979), Elifli(198G), Denize Doğru Konuşma (1982), Dilsiz ve Çıplak (1984) adlı kitaplarında toplamış olan Oktay Rıfat'ın yayımlanmış üç romanı Bir Kadının Penceresinden (1976), Danaburnu (1980) ve Bay Lear'diî (1982). Hepsi sahnelenmiş oyunları ise Kadınlar Arasında (1948), Oyun içinde Oyun (1949-1950), Birtakım İnsanlar (1960), Atlarla Filler ya da Dirlik Dü-zenlik(1962), Çil Horoz (1964), Zabit Fatma'nın Kuzusu (1965), Yağmur Sıkmtı-sz'dır (1969-1970). Bütün düzyazıları ölümünden sonra Şiir Konuşması'nda. (1992) derlenmiştir.

Oktay Rifat

Ara Güler

Çağdaş Türk şiirinin büyük bir yenilikçisi olan Oktay Rifat, başlangıçta, taşlamacı bir duyarlılık içinde aşk ve toplumsal endişeli sevgi şiirleri kaleme getirmiş, masal anlatımlarından, tekerlemelerden, İstanbul deyim ve söyleyişlerinden yararlanmıştır. Perçemli Sokak'la birlikte şair, anlam kavramına yüzde yüz bağlı kalmayan bir şiire yöneldi. Bu yüzden de Aşağı Yukarı ve özellikle Karga ile Tilki'de yer almış, İstanbul kalabalığının sınıfsal tezatlarına yönelik, hepsi usta işi, toplumsal şiirlerinden uzak durdu. Ne var ki Şiirler ve Yeni Şiirler'de Oktay Rifat yeniden somut anlamlarla yüklü verimlere dönmüş, İstanbul'dan da tekrar söz açmıştır. Adı doğrudan doğruya pek anılmayan İstanbul, bu verimlerde, bitki örtüsü, kahveleri, denizi, mevsimleri, eski sokakları, fesleğen gibi geleneksel yeşillikleriyle yaşatılmış; Yeni Şiitier'deki unutulmaz "O Semt-ler"de olduğunca, artık yitip giden, 19. yy'dan devralınmış dünyasıyla yeni bir zamana yadigâr bırakılmıştır: Başka insanlardı sanki, başka yüzler!/ Sıkma başlı ve sadakor yeldirmeli / Taze dullar, dal gibi kızlar, oğlanlar / Kimlerdi? N'oldular? Yoksa öldüler mi? Bazen zaman daha da gerilere döner, bu geçmiş zamanlar şimdiyle aynı çizgide duyumsanır: Avcıydın, eski taşlara sinmiş günleri, / Tavşan yakalar gibi, çeker çıkarırdın/Kulağından. Bizans surlan doruğundan /Bir Osmanlı vakti düşerdi ellerine. Fakat ömrün zamanı hem şaire, hem de İstanbul'a bir uzaklık, durgunluk getirmiştir. Şehrin o cumbalı, şahnişinli kenar semtleri, deniz kokan yollan yittikçe, bireyin yaratma arzusu da usul usul silinmektedir: Şiirler üstü mü aklına! N'oldu sana!/Boşaldın, susuz değirmene döndün şimdi! (Yeni Şiirler, "Nara Benzerdin").

Şehre göç etmiş taşra kalabalığı, Oktay Rifat'ta, çaresiz yaşamlarıyla bir keder konusu olur; kırsal kesimden gelmiş kişilerin

trajik konumlarını bir aydının gözlemiyle saptar şair. Çobanıl Şürler'deki "Bulanık Bir Suda" şiirinde olduğunca, kimileyin geçmiş zaman insanları, bu tuhaf, hemen herkesin yalnız kaldığı kentte özlenir. Nihayet İstanbul, "Bir Kartpostalın Arkasına Yazılmak için" (Dilsiz ve Çıplak) artık si-luetleşmektedir: ve İstanbul uzaktan / Ayasofya Süleymaniye Topkapı / bize bakıyordu Üsküdar'a ve bana.

İstanbul'un tarihi dokusu, şaire, ayrıca Yeni Şiirler'de yer almış bir dizi şiir için esin kaynağı olmuştur. Bu şiirlerinde Oktay Rifat, eşsiz bir yalınlıkla Fatih'ten, Cem Sultan'dan, Hürrem Sultan ve Kanuni'den, "1509 depremi"nden izdüşümler dile getirmiştir. Burada Bizans'ın ve Osmanlı'nın dünyası iç içe geçmiş; şairi, bir kültür birikiminde birleşik perspektiflere yöneltmiş gibidir.

Kadınlar Arasında oyunu Paşalima-nı'ndabir evde, II. Abdülhamid devri paşalarından Fettah Paşa ailesinin, Cumhuriyet dönemindeki, sonu her şeye rağmen iyimserlikle noktalanan, acıklı gülünç, alabildiğine etkileyici varoluş mücadelesidir. Oktay Rifat, Birtakım İnsanlar'da. ise "Boğaz iskelelerinden biri"nde, yalılarla, geçkin İstanbul insanlarıyla, göçmüş hayat hikayeleriyle kuşanmış bir ortamı canlandırmıştır. Zabit Fatma'nın Kuzusu'nâz ceberut bir annenin yetiştirdiği, hanım evladı bir İstanbul çocuğu, derinlemesine ruhçözümlemelerle yaşatılmıştır. "Gecekondu mahallesi köyden ileri ama kentten geri bir topluluktur" düşüncesi üzerine kurulu Çil Horoz, İstanbul'daki gecekondulaşmayı enine boyuna tarayabilmiş, sayılı eserlerden biridir.

Oktay Rifat, siyasal bir söylemle kaleme getirdiği Bir Kadının Penceresinden romanında ise, İstanbul'u kargaşa ve terör ortamında, uçsuz bucaksız bir karanlığa sürüklenirken, bireysel ve toplumsal yaşamalar açısından saptamış, çağdaş bir İstanbul töre romanı yazmıştır. Sokaklar, evle-



VE İHTİYAR YALININ

Ve ihtiyar yalının önünde göçük, Yosunlu rıhtım taşlarında çalkanan Denizin ışıdı mı suyunda Zaman, Tek tek ve sonra birdenbire gelincik,

Güller, sarmaşık güller açtı mı hele, Vurdu mu güneş cıvıltısıyle Boğaz Tavanlara, ürperdi mi saçak, pervaz Ve martılar gök mavisinde iskele,

Tüy ve kanat eğirmeye başlar Çıkrık, Eser eteklerinde bahçeler artık. Taflanların altında menekşe, mine,

Durulur mu sofalarda! Sen ki ilkyaz Bulutlarınca körpesin, ıslak, beyaz, Dönersin göçmen kuşlarla mevsimine.

Oktay Rifat, Yeni Şiirler, ist., 1973

rin içleri, çarşılar, küçük Boğaziçi camileri bu romanda feerik görüntülerle, hep de yalnızlığın, kimsesizliğin sanrılarını yansılayarak belirir. Yürek yakıcı bir intiharla bir cinayetin işlendiği Bir Kadının Penceresinden de İstanbul peyzajına ilişkin, eşsiz güzellikte pek çok tasvir vardır. Roman, "Kirli işlerin kokusu, İstanbul'un havasında yerel esintilere karışarak, ağır ve sinsi, mahalle aralarına dek yayılıyor, sıva deliklerinden, aralıklardan, eşiklerden odalara, mutfaklara, eşyaya, gündelik yaşama siniyordu..." saptayımıyla acı, umarsız bir sona ulaşır. İstanbul, artık, "bir kan çıbanından" gelen kokuyu teneffüs etmektedir.

Bibi. D. Hızlan, Yazılı İlişkiler, İst., 1983; M. Kaplan, Şiir Tahlilleri, ist., 1965; R. Mutluay, 50 Yıhn Türk Edebiyatı, İst., 1973.

SELİM İLERİ



RİFAT PAŞA SEBİLİ

bak. KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ



RİVA (ÇAYAĞZI)

Boğaziçi'nin Karadeniz çıkışında, Boğaz'ın doğu yakasının kuzey kıyılarında yer alan ilk köy yerleşmesi. Yeni ve resmi adı Ça-yağzı olan Riva, Anadolufeneri'nin kuzeydoğusunda, Şile'nin(->) batısındadır; Beykoz İlçesi(-0 Merkez Bucağı'na bağlı bir köydür.

P. A. Dethier'e göre, 19. yy'ın.sonlarında Boğaziçi'nden Karadeniz'e çıkılıp kuzeydoğuya doğru sağ kıyılar takip edilirsej olağanüstü güzellikteki Rhebas (Riva) Deresi vadisinin ağzında, biraz ihmal edilmiş Riva adlı bir kaleye varılırdı. Bu kale Boğaz'a yönelecek bir saldırıyı önlemek;.. Boğaziçi'nin girişini ve Karadeniz'in bu sahil bölgesini güvenlik altına almak amacıyla yapılmış olmalıdır. Bu yörede doğal bazalt sütunları denize doğru uzanır ve bunlar insan eliyle yapılmış bir sarayın kalıntılarını andırır. Denize sarp inen kıyıda bir dizi mağara vardır; koylarında kuş sürüleri kaynaşır. Kuşlar yuvalarını mağaralara yaparlar ve avcılara karşı da korunurlar.

En eski adının Rivacık olduğu sanılan Riva Köyü, Ömerli Barajı'na su sağlayan Riva Deresi'nin Karadeniz'e döküldüğü yerde kurulmuştur. Köy 1975'ten bu yana resmen Çayağzı adıyla anılmaktadır.

Karadeniz'in bu sahillerindeki diğer yerleşmeler gibi, kuruluşu büyük ihtimalle Bizans döneminden de önoeye dayanan ve o zamanlar Rum nüfusun ağırlıkta olduğu Riva Köyü I. Dünya Savaşı'nda boşaltılmış, daha sonra, Karadeniz'den gelen göçmenlerle, ilk kez 13 hane olmak üzere, yeniden kurulmuştur. 1970'te 167 olan köy nüfusu 1980'de 320'ye, 1990 Genel Nüfus Sayımı verilerine göre 546'ya çıkmıştır. 1994'te gerçek nüfusun 900'ün üstünde olduğu ifade edilmektedir. 1994'te 45 öğrencisi olan bir ilkokulu, sağlık ocağı ve ebesi, hafta sonları Beykoz'dan gelen bir hükümet tabibi vardır. Köye, Beykoz' un Mahmut Şevket Paşa Bucağı'na bağlı Cumhuriyet Köyü'ne kadar giden belediye otobüsleri işlemektedir.

Köyün ana uğraşı, günümüzde, balık-

Riva'dan bir görünüm.

TETTVArşivi

çılık yanında turizmdir. Köyde 70 yatak kapasiteli üç otelle 16 pansiyon vardır. Nüfusu yazın gece de kalanlar ve günübirlik gelenlerle 10.000'i aşmaktadır. Çevrede çadır turizmi de yapılmakta ve 40 kadar çadır kurulmaktadır. Yaz aylarında artan nüfus, artezyen ve iki kaynak suyu yetmediğinden su sağlanmasında, kanalizasyon olmadığından da foseptik boşaltımında altyapı sorunları yaratmaktadır. Köyde turizme yönelik çalışan market, lokanta, döner-ci, mayo ve deniz malzemesi satan küçük dükkân ve emlakçi ile, sayıları yazın artan bakkal, manav, kahvehane, gazino, berber gibi ticari birimler bulunmaktadır.

Turizm planlaması amacıyla Riva'dan kadastro geçirilmiş, ancak uygulamada köy halkının şikâyetleri ortaya çıkmıştır. Riva'yı ikiye bölen Riva (Çayağzı) Deresi 1970'ler öncesinde karşıdan karşıya ancak sal ile geçilirken ve bu durum ulaşımda ciddi sorunlar yaratırken 1970'lerde derenin üstüne köprü yapılmıştır.

Riva'nın, bir zamanlar dışarıya nüfus veren bir köyden, gönderdiği nüfusu geri alan bir yerleşmeye dönüşmesi turizm fonksiyonuna ve özellikle İstanbul'un yazlık ev, hafta sonu evi vb taleplerine bağlı olarak gerçekleşmiştir. Köyün gerek içindeki, gerekse çevresindeki arsalara talep artmış, emlakçiler ortaya çıkmıştır. Köyde artık satılacak fazla arsa kalmadığından söz

Yüzyıl

başından bir



kartpostalda

Robert Kolej'in

ilk binası olan

Hamlin Hail'ün

kuzeyden

görünümü.



Nazım Timuroğlu

fotoğraf arşivi

•B

edilmektedir. Riva'nın eski artezyen kuyusunun bulunduğu alan, milli futbol takımı çalışma yeri olarak belirlenmiş ve tesislerin inşaatına başlanmıştır. Ayrıca güneyde, köyü çevreleyen orman içinde Galatasaray'a ait büyük bir arazide Galatasaray Üniversitesi Kampusu'nun yapılacağı söylenmektedir. Köyün doğusundaki üçüncü koyda "valilik binaları" adı verilen bir dizi binanın yapımı sürmektedir.



Turizm dışında köyün ana ekonomik uğraşı sebze ve meyvecilik, balıkçılık ve inşaatların artmasına bağlı olarak inşaat usta ve işçiliğidir.

ÇİĞDEM AYSU



ROBERT KOLEJ

ABD dışındaki en eski Amerikan kolejidir. Bugünkü Amerikan Robert Lisesi, Ro-bert Kolej'in devamıdır.

Adını kuruculardan Amerikalı tüccar Christopher Rhinelander Robert'ten aldı. C. R. Robert Amerikalı misyoner ve eğitimci Dr. Cyrus Hamlinle 1855'te İstanbul'da tanıştı ve birlikte bu kentte bir Amerikan koleji kurmaya karar verdiler. C. R. Robert'in koyduğu 2.000 sterling ile işe başlandı.

Dr. Hamlin, koleji geçici olarak önce Amerikan Misyonerler Heyeti'nin (American Missionary Board) Bebek'te 1798'de yapılmış ilahiyat okulunun binasında, 16 Eylül 1863'te, 6 öğretmen ve Julius Robert



ROBERT KOLEJ

336

337


ROBERT KOLEJ

Millingen, Edwin Millingen, David Henry Porter ve John Morton adlı dört öğrenciyle açtı. Bu evde Kırım Savaşı'nda Osmanlılara yardım etmek maksadı ile İstanbul'a gelen Amerikalı misyonerler oturuyordu. Bina okula tahsis edilmişti; ancak bakımsız oluşu nedeniyle Robert'in sağladığı 3.000 dolarla tamir gördü. Kütüphane kurmak için 2.500 dolar ayrıldı. Harvard Col-lege 200 kitaplık bir bağışta bulundu.

Bu arada okula bir isim bulmak gerekiyordu. Robert'in itirazına rağmen, Hamlin, okula Robert College adını verdi.

1863-1864 ders yılı sonunda okulun öğrenci sayısı 20'ye yükseldi. 1867-1868 ders yılında 100 öğrenci Robert College'e kaydoldu. 1878'de öğrenci sayısı 162 ve 1902-1903 ders yılında ise 318 oldu. 1868' de yapılan ilk mezuniyet töreninde Ha-gopos Djedjizian ve Petro Gorbanoff diploma aldılar. Hagopos Djedjizian kolejde kaldı ve 1913'e kadar Ermenice hocalığı yaptı. Petro Gorbanoff ise Bulgar Ulusal Meclisi'nde başkan yardımcılığına kadar yükseldi.

Okula bir bina kazandırmak için önceleri Kuruçeşme sırtları düşünüldü ve sonunda Rumelihisan'ndaki Kayalar mevkiinde karar kılındı. Arazi, Paris'te elçi iken yaptığı masrafların devletçe ödenmemesi yüzünden borçlu kalan Ahmed Vefik Pa-şa'dan 36.000 liraya satın alındı. 20 Aralık 1868'de Abdülaziz'den irade-i seniye çıktı. 5 Temmuz 1869'da binanın temeli atıldı. 4 Temmuz 1871'de düzenlenen törenle yeni yapılan binaya geçildi. 60.000 dolara mal olan bu büyük binaya, kurulmasında en büyük hizmeti geçen Dr. Hamlin'in adı verildi. Dr. Hamlin 1863-1877 arasında kolejin başkanı olmuştu. Törende Başkan Lincoln'ün dışişleri bakanı William H. Se-ward bizzat bulundu ve bir açış konuşması yaptı.

Hamlin 1873'te İstanbul'dan ayrıldı ve bir daha bu kente dönmedi. 1877'de de kolej başkanlığından istifa etti. 1878-1903 arasında okulun başkanlığını Dr. Hamlin'in damadı Dr. George Washburn yaptı. Psikoloji, ahlak ve ekonomi hocası olan Washburn 1872-1878 arasında okulun müdürüydü. Örgütleyiciliğiyle ünlenen Wash-burn, zor bir dönemi başarı ile aştı. Savaşlar, siyasal bunalımlar ve salgın hastalıklara karşın Robert Kolej yüzyıl sonunda Ortadoğu'da haklı bir üne kavuştu. Wash-burn'ün yönetimi döneminde öğrenci sayısı üçe katlandı, yeni binalar yapıldı, okula önemli ölçüde fon sağlandı. Bu dönemde toplam 435 öğrenci mezun edildi. Bu arada 1879'da okulda Field Day diye bilinen spor bayramı yapılmaya başlandı.

Christopher Rhinelander Robert, Ekim 1878'de öldü. O güne kadar okulla yakından ilgilenmiş; New York'taki mütevelli heyet her şeyi ona bırakmıştı. Robert, Amerikan İç Savaşı sırasında güney eyaletlerini dolaşmış, bu yörede okul ihtiyacını görerek Chattanooga'da Lookout Dağı'nda 15 Mayıs 1866'da ikinci bir Robert Kolej açmıştı. Karma eğitimi olan bu kolej güneyin en güçlü eğitim kurumu olmaya adaydı. Ancak bu okul kısa ömürlü oldu. 1871'

de kapanmak zorunda kaldı. Güney'in Kuzeylilere karşı önyargısı Robert'i Osmanlı topraklarında kurduğu okula yöneltti. Kapatılan okulun tüm donanımı İstanbul'a gönderildi. Ayrıca Lookout Dağı'ndaki arazi de İstanbul'daki Robert Kolej'e bırakılmıştı. Yıllar sonra satıldığında okula 40.000 dolar getirdi. Robert ayrıca Robert Kolej'e gayrimenkul mal varlığının beşte birini bağışlamıştı. Ailesi bu bağışa itiraz ettiyse de Robert Kolej davayı kazandı ve 100.000 dolar tutarında bir meblağ daha kolejin akarına eklendi. 1873'te Hamlin HalPün yanına tek katlı bir bina daha yapıldı. C. R. Robert'in vasiyeti üzerine bağışladığı paranın bir kısmıyla burası genişletildi.

26 Haziran 1892 günü mezuniyet töreninde okulun ikinci akademik binası, Science Hail resmen açılıyordu. Dr. Wash-burn'ün Amerika'da 2 yıl boyunca bağış toplama girişimi sonuç vermiş ve 35.000 dolara okula dört katlı yeni bir bina kazandırılmıştı. 1902'de okulun 29 yıllık doğa bilimleri öğretmenlerinden ve 1890-1901 arası başkan yardımcısı Albert L. Long öldü. Anısını yaşatmak üzere, okulun akademik kurulunda oylanarak laboratuvarların bulunduğu Science Hall'e, 1904'te Albert Long Hail adı verildi. Bu bina toplantılar için geniş bir mekân sağlıyordu. Bugün hâlâ çalınan orgu, 1914'te Cleveland H. Dod-ge tarafından hediye edildi.

C. R. Robert'in ölümünden sonra birçok Amerikalı hayırsever Robert Kolej'e yardım etti. Bunlar arasında John Stewart Ken-nedy, Olivia Eggleston, Phelps Stokes, Wil-liam Earl Dodge ve oğlu Cleveland H. Dodge önde gelir.

1889-1891'de kolej müdürlerinden John Steward Kennedy öğretmenlerin ikameti için Kennedy Lodge adlı binayı bağışladı. Bu bina 1891'den 1971'e kadar kolej başkanının konutu oldu. Kennedy ayrıca kolej mülkü üzerinde hocalar için 6 ev yaptırdı. Okula bağışladığı 1.500.000 dolarla 1910-1912'de mühendislik bölümü binası ve 1913'te yan yatakhane yarı sınıf Ander-son Hail inşa edildi.

1902'de New Yorklu bayan Olivia Phelps Stokes tarafından hazırlık bölümü için beş katlı Theodorus Hail yaptırıldı.

George Washburn 1903'te emekli oldu. 1903-1932 arasında Caleb F. Gates başkanlık yaptı. 1904'te Cleveland Dodge ile babası Williams Dodge tarafından büyük jim-nastikhane, Dodge Hail yaptırıldı. 1906'da Williams Dodge tarafından yaptırılan binaya okulun ikinci başkanının adı verilerek Washburn Hail denildi.

1913'te kolejin Amerika'daki yönetim kurulu başkanı John Kennedy'nin topladığı paralarla yaptırılan dört katlı binaya kolejin uzun süre öğretmenliğini yapan Charles Anderson'ın adı verildi. Yine John Kennedy'nin koleje bıraktığı 2.000.000 dolarla 1911'de yapımına başlanan dört katlı bina 1913'te hizmete açıldı. Bu binaya kolejin üçüncü müdürü olan Caleb F. Ga-tes'in adı verilerek Gates Hail dendi.

1914'te Cleveland Dodge tarafından dört katlı olarak yaptırılan binaya Dr. Hamlin'in kızının adı verilerek Henriette Wash-

burn Hail dendi. Bu bina sonraları Social Hail diye de anıldı. 1914'te zengin bir Amerikalı olan Williams Sloane tarafından hastane binası yaptırıldı. Hastaneye babasının adı verilerek John Sloane dendi.

19l4'e gelindiğinde bugünkü yapı dokusu hemen hemen tamamlanmıştı: Cleveland H. Dodge, William E. Dodge, John S. Kennedy ve Mr. William Sloane'un katkılarıyla 10 yıl içinde yedi bina yapılmıştı: Dodge Gymnasium (1904), Washburn Hail (1906), Henrietta Washburn Hail (1914), Anderson Hail (1913), sonra Gates Hail adı verilen Mühendis Mektebi binası (1913), Isıtma Merkezi ve John Sloane Reviri (1914).

1929'da yine Miss Stokes'un katkılarıyla Theodorus Hall'ün arkasına üç katlı jim-nastikhane yapıldı.

Okulun kütüphanesi 40 yıl boyunca Albert Long Hall'ün giriş katında elverişsiz koşullarda faaliyet göstermişti. Bugün Boğaziçi Üniversitesi rektörlük binası olan kütüphane 1932'de açıldı. Okulun İngilizce ve tarih öğretmeni olan Bizans uzmanı Dr. Alexander van Millingen, vasiyetinde kütüphane için 2.000 sterling bırakmıştı. 1890 mezunu N. Kyriakides, John S. Kennedy ve kolejin ABD'deki diğer dostları sayesinde kütüphane tamamlanarak Van Millingen Library adım aldı. 1900'de 10.000 olan kitap sayısı 1937'de 40.000'e yükseldi.

1932-1935 arasında Paul Monroe, 1935-1944 arasında Walter Wright, 1944-1955 arasında da Floyd Black başkanlık yaptılar.

Osmanlı döneminde kolej uluslararası nitelikteydi. Tek bir yılda 25 ayrı ulustan öğrenciyi barındırdığı olmuştu.Okulun tarihi, devam eden öğrencilerin milliyeti açısından kabaca dört döneme ayrılabilir: Bulgar, Ermeni, Rum ve Türk.

Okul ilk iki mezununu 1868'de verdi. Biri Bulgar, diğeri Ermeni idi. Bu tarihten 1888'e (dahil) kadar mezun olan 236 öğrencinin yüzde 58'i Bulgar, yüzde 34'ü Ermeni, yüzde 6'sı Rumdu. 1886'dan itibaren Ermeni öğrenci sayısı arttı. 1886'dan 1907'ye (dahil) kadar okulu bitiren Ermeni öğrenci sayısı toplam 126 idi. Bu 337 olan tüm mezunların yüzde 37'siydi. Bulgar öğrenci oranı yüzde 32'ye düşmüştü.

1901-1924 (dahil) arası ise mezunlar arasında Rum öğrenciler çoğunluktaydı. Bu dönemde toplam 469 öğrenci mezun olmuştu. Rum öğrenci oranı toplam 202 ile yüzde 44 idi. Bu sayılar Fen-Edebiyat Koleji ya da sonraları Temel Bilimler diye bilinen College of Arts and Sciences'ın öğrencilerinin dökümüdür. Okulu ilk bitiren Müslüman Türk öğrenci 1903'te mezun oldu. İkinci Türk öğrenci 1911'de diploma aldı. 1915-1925 arası toplam 13 Türk mezun oldu. 1926-1938 arasında ise Türk öğrenci sayısında büyük artış oldu ve toplam 174 öğrenci diploma almaya hak kazandı.

1863-1938 arası 75 yıllık dönemde toplam 1.172 öğrencinin 313'ü Bulgar, 308'i Rum, 304'ü Ermeni, 29'u Musevi, 18'i Arnavut, 14'ü İngiliz, 7'si Rus, 5'i Suriyeli, 5'i Alman, 4'ü Amerikalıydı.

Mühendislik Okulu'nda durum farklıydı. 1931'e (dahil) kadar toplam 130 mezun

vermişti. Bunların 33'ü Rum, 33'ü Ermeniy-di. İlk Bulgar mezunlar 1933 te diploma aldılar. Okulu ilk Türk 19l6'da bitirdi. Türk öğrenci sayısı 1927'den sonra artmaya başladı. 1938 mezunları dahil Mühendislik Mektebi'ni bitiren 283 öğrencinin 79'u Türk, 66'sı Rum, 53'ü Ermeni, 22'si Musevi, 22'si Rus, 17'si Suriyeli, 7'si Bulgardı. Fen-edebiyat, mühendislik dahil kolej mezunu Türk öğrenci sayısı II. Dünya Savaşı öncesinde 224'tü.

Cumhuriyet'in ilanından sonra öğrenciler ağırlıklı olarak Türk vatandaşlarından oluşmaya başladı. Kolejin kuruluşundan 1915'e kadar okuldan ancak 2 Türk öğrenci mezun olmuştu. 1938'e gelindiğinde mezun Türk öğrenci sayısı 200'e ulaştı. 1928-1929 ders yılında okula 23 değişik milliyetten toplam 717 öğrenci kaydolmuştu. Bunların 355'i, diğer bir deyişle yarısından çoğu Türktü. Kalan 351 öğrencinin 101'i Rum, 99'u Ermeni, 56'sı Bulgar, 29'u Musevi, 13'ü Rus, 12'si Arnavut, 10'u İranlı, 6'sı Amerikan, 5'i Arap, 3'ü Suriyeli ve 16'sı 12 değişik milliyettendi. Dünya buhranı ve Türkiye'deki ekonomik darboğaz Robert Kolej'i de etkiledi. 1930' da okula 396 öğrenci kaydoldu.

Türkiye'de mühendislik eğitiminde Robert Kolej'in ayrı bir yeri vardır. 1908 Jön Türk devrimi Amerika'da da yankı uyandırmakta gecikmedi. Çağdaş bir Türkiye kurma girişimi sanayileşmeyi gerektiriyordu. Sanayileşmenin beşeri sermayesi ise beceri sahibi nitelikli işgücü mühendislerdi. Kolej mütevellisi New Yorklu John S. Kennedy Türkiye'nin sanayileşme doğrultusunda özlemine uygun olarak kolejde mühendislik eğitimi verilmesine arka çıktı. 1910'da Başkan Gates, Michigan Üni-versitesi'nden John R. Allen'i Türkiye'ye çağırdı. Profesör Ailen Mühendislik Oku-lu'nun örgütlenmesini, ders programlarının hazırlanmasını ve binalarının yapımı ve donatımını üstlendi. 1912'de Mühendislik Okulu öğretime açılıncaya kadar İstanbul'da kaldı ve okulu yönetti. 1913'te okulun dekanlık görevini Dr. L. A. Scipio devraldı.

Mühendislik Okulu kısa sürede Osmanlı topraklarında ün saldı. Öğrenci sayısı hızla arttı. 1912'de 11 öğrenci kayıt yaptırmışken bu sayı 1937'de 145'e yükseldi. Özellikle I. Dünya Savaşı ertesinde çok sayıda öğrenci mezun etti. İki savaş arasında inşaat, makine ve elektrik bölümlerinden 250 öğrenci diploma aldı ve çoğu Türkiye'de kaldı. Cumhuriyet'in ilk onyılla-rında madenlerde, demiryolu döşenmesinde, fabrikalarda, köprü, yol, kamu binaları yapımında kolej mezunları görev üstlendiler.

Robert Kolej bir misyoner okulu değildi. Ancak misyonerlerle dirsek temasını bir ölçüde sürdürmüştü. Cumhuriyet sonrasında laik eğitim vurgulandı. Ancak Cumhuriyet'in ilk yılları Robert Kolej için zor bir dönemdi. Maarif Vekâleti, Amerikan okullarını sıkı bir denetim altına almış, müfredat, ders kitapları ve öğretim elemanları için bakanlık onayı istemişti. Robert Kolej ancak, 1927'de hükmi şahsiyet

Robert Kolej'in kurucularından Christopher Rhinelander Robert. Cengiz Kahraman arşivi

olarak mal varlığı edinme hakkını elde etmiş ve 2 yıl sonra da Mühendislik Okulu resmen tanınmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türk ortaöğretiminin düzeyinin yükselmesi Robert Koleji de giriş koşullarını yükseltmeye ve derece almak için kapsamlı sınavlar yapmaya zorlamıştı. Bu arada lisansüstüne yönelik mütevazı hazırlıklara da başlanmıştı.

Okul ilk 40 yılında "edebiyat ağırlıklı" lise düzeyinde eğitimle A. B. (Bachelor of Arts) diye bilinen dereceyi vermekteydi. 1902'de fen diploması sayılabilecek B. S. ilave edildi. 1910'da ticaret programı eklendi. 1912'de John S. Kennedy'nin bağışıyla Mühendislik Mektebi faaliyete geçti. 1920'li yıllarda Test Bürosu kuruldu ve Yakındoğu'da faaliyet gösteren işletme ve sınai kuruluşları için çimento, briket, kömür, kok, asit vb testler yapıldı.

1920'li yıllarda Mühendislik Okulu mezunlarının Türkiye'de mühendis olarak çalışmalarını sağlamak için yoğun çaba gösterildi. Önceleri Türk hükümeti, kendi Mühendislik Mektebi'nin lise mezunu, Robert Kolej Mühendislik Okulu'nun ise ortaokul üstü öğrenci kabul edişi nedeniyle buna pek yanaşmadı. Ancak 1928'de mezunların mühendis olarak çalışmalarına izin verildi.

1920'lerin ikinci yarısında bir tarım yüksekokuluna hazırlık olarak tarım programı başladı. Tahıl ekimi, sütçülük, bahçecilik, kümes hayvancılığı alanlarında temel ve ileri bilgi vermek hedeflendi. Bölüm Türkiye'ye en uygun tahıl türleri üzerinde çalışmış ve bu arada okulun temel tarımsal ürün gereksinimini karşılamıştı. Programı Cornell Üniversitesi'nde tarım okumuş eski bir Robert Kolejli yönetmişti. Yakındoğu Yardım Heyeti'nden inek, domuz gibi hayvanlar temin edilmiş, ancak yeterince mali destek alamamaktan ve bilgi-beceri yetersizliğinden program gerektiği gibi yürütülememişti.

Ayrıca Mühendislik Okulu bünyesinde 1926'da ilkokul sonrası 2 yıllık bir meslek okulu açıldı. Mühendislik firmaları için ustabaşı ve vasıflı işçi yetiştirildi. Bu bölümde inşaat, elektrik ve makine alanlarında Türkçe eğitim yapıldı. İlk yıl bu birimde 65 öğrenci okudu. Bu programa Türk hü-

kümeti 20'nin üzerinde burslu öğrenci göndermişti.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında Mühendislik Okulu inşaat, elektrik ve makine bölümlerinden oluşuyordu. İçişleri Bakanlığı Mühendislik Okulu'nda bu dönemde burslu 25 öğrenci okutmuştu.

1932'de Robert Kolej ve Amerikan Kız Koleji bir direktör yönetiminde birleştirildi ve böylelikle İstanbul Amerikan Koleji adlı özel bir öğretim kurumu doğdu. Rober Kolej, İstanbul Amerikan Koleji'nin erkekler; Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ise aynı kurumun kızlar kısmı oldu. O yıllarda İstanbul Amerikan Koleji öğrenciyi olgunluk sınavına hazırlayan bir liseydi. Ancak yalnız erkeklere mahsus bir teknik okul kısmını da içeriyordu. Robert Kolej'in mühendis yetiştiren teknik okulunda öğretim süresi 4 yıldı. Teknik okul inşaat, elektrik ve makine mühendisliği bölümlerine ayrılmıştı.

Cumhuriyet yıllarında Müslüman-Türk öğrenci sayısı önemli ölçüde arttı. II. Dünya Savaşı ertesi, 1946-1947 ders yılı istatistiklerine göre Türk 511 erkek, 353 kız; Ermeni 97 erkek, 22 kız; Musevi 107 erkek, 37 kız; Rumen 99 erkek, 26 kız; Alman 8 erkek, 4 kız; Iraklı 22 erkek, 3 kız; İranlı 14 erkek, 2 kız; İsviçreli 3 kız; İtalyan 5 erkek, 5 kız; Yunanistanlı 27 erkek, 11 kız; Bulgar 5 erkek, muhtelif milletlerden 26 erkek, 11 kız öğrenci okula kaydını yaptırmıştı.

Okula en büyük rağbet ticaret kesiminden geliyordu. Öğrencilerin ailelerine göre ayrımı yine aynı yıl istatistiklerine göre şöyleydi: Çiftçi çocuğu 12 erkek, 4 kız; memur çocuğu 155 erkek, 121 kız; tüccar ve esnaf çocuğu 617 erkek, 179 kız; işçi çocuğu 16 erkek, 9 kız; serbest meslek sahibi çocuğu 121 erkek, 126 kız; yetim 33 kız.

1945'ten sonra kolejin kütüphanesi Balkanlar'ın en büyük ve modern kütüphanelerinden biri olmuştu. Her iki kolejin kütüphanesinde değişik dil ve konularda toplam 70.000 dolayında kitap bulunuyordu.

1945'ten 1971'e kadar süren dönem, bir bakıma okulun "altın çağı" olarak tanımlanır. 25 yıllık bu dönemin mezunlarının birçoğu Türkiye'nin iş, bilim ve sanat çevrelerinde önde gelen kişiler oldular. 1958'de Robert Kolej Yüksekokulu'nun kurulmasına Bakanlar Kurulu'nca izin verildi. 1971'de Robert Kolej Kampusu, Boğaziçi Üniversitesi'nin kurulması için Türk hükümetine devredildi. 1971'de Arnavutköy Amerikan Kız Koleji(->) ile Robert Kolej birleşerek karma eğitime geçtiler. Okulun adı Özel İstanbul Amerikan Robert Lisesi oldu (bak. Amerikan Robert Lisesi).


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   ...   147




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin