Hukuk kavrami



Yüklə 0,76 Mb.
səhifə7/9
tarix19.12.2017
ölçüsü0,76 Mb.
#35336
1   2   3   4   5   6   7   8   9

II. Ticaret Hukuku:
Ticaret hukuku, kişiler arasındaki ticari ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının tümünden oluşur. Temel kaynağı, 1956 tarihli Türk Ticaret Kanunu’dur. Ticari işletme hukuku, şirketler hukuku, kıymetli evrak hukuku, deniz ticareti hukuku ve sigorta hukuku bölümlerine ayrılır.
II.A) Ticari İşletme Hukuku:
TTK madde 11: “Ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer kuruluşlar, ticari işletme sayılır.”
Ticarethane sayılan yerler TTK’nda sayılmıştır. Fabrika ise şöyle tanımlanmıştır: “Fabrikacılık, ham madde veya diğer malların makine veya başka teknik vasıtalarla işlenerek yeni veya değerli ürünler oluşturulmasıdır.” (TTK m. 12/II).
Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denilir. (TTK m. 14) Bir ticaret unvanı kullanmak, unvan ve işletmelerini ticaret siciline tescil ettirmek, ticari defterler tutmak ve tedbirli bir işadamı gibi davranmakla yükümlüdürler ve iflasa tâbidirler.
İster gezici olsun, ister bir dükkanda veya sokağın belli bir yerinde sabit olsun, ekonomik faaliyeti nakdi sermayeden çok bedensel çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek düzeyde olan sanat ve ticaret sahiplerine esnaf denilir.
II.B) Şirketler Hukuku:
Şirket, bir ekonomik amacı gerçekleştirmek, yani kazanç elde ederek bunu ortakları arasında paylaştırmak amacıyla kurulmuş kişi toplulukları şeklindeki tüzel kişilerdir.
TTK’nda dört tip ticaret şirketi (ticaret ortaklığı) tanımlanmıştır: “Kolektif Şirket”, “Komandit Şirket”, “Anonim Şirket” ve “Limited Şirket”. Kooperatifler, ayrıca Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Kolektif şirket, bir ticari işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek üzere gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklarının hiç birisinin sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı sınırlandırılmamış olan şirkettir.
Komandit şirket, bir ticari işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek üzere kurulan ve ortaklarının biri veya bir kaçının şirket alacaklılarına karşı sorumluluğu sınırlandırılmamış, diğer ortağı veya ortaklarının sorumluluğu ise belli bir sermayeyle sınırlandırılmış olan şirkettir. Sorumluluğu sınırlı olan ortağa komanditer ortak, sınırsız olana ise komandite ortak denir. Komandite ortakların gerçek kişi olmaları şarttır. Komandite şirketin “adi komandit şirket” ve “sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket” olarak iki türü vardır.

Anonim şirket, bir ticaret unvanına sahip, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnızca kendi malvarlığıyla sorumlu olan şirkettir. En az 5 kişi tarafından kurulur. Ortaklar, şirketin borçlarından ötürü sadece payları ile sınırlı olarak sorumludurlar. Ortakların paylarına hisse, bu hisseleri gösteren belgelere hisse senedi denir.


Limited şirket, iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan, ortakların sorumluluğu koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belirli olan şirkettir. Ortak sayısı ikiden az, elliden çok olamaz. Bankacılık ve sigortacılık yapamazlar.
Kooperatif, ortaklarının ekonomik çıkarlarını, meslek ve geçimlerine ait gereksinimlerini karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet sayesinde sağlayıp korumak amacıyla kurulan değişken sermayeli bir kuruluştur.
II.C) Kıymetli Evrak Hukuku:
Kıymetli evrak, üzerinde yazılı olan hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülemeyeceği, senetten ayrı olarak başkasına devredilemeyeceği evraklardır. Yazılı senetlerdir ve çok sıkı şekil şartlarına bağlanmışlardır. Hak senede bağlı olduğundan dolayı, hakkın ileri sürülebilmesi için senedin ibraz edilmesi şarttır.
TTK’nda düzenlenen poliçe, çek ve bono isimli kıymetli evraklara “kambiyo senetleri” adı verilir.
Devir yönünden üçe ayrılırlar. Nama yazılı senetlerde hak sahibi ismen belirtilmiş olup bu senetler ancak senet zilyetliğinin devri ve yazılı devir beyanıyla başkasına devredilebilir. Emre yazılı senetler, belli bir kimse veya onun emir ve havalesine düzenlenmiş olup bu senetler ciro yoluyla başkasına devredilebilirler. Ciro, senette yazılı olan hakkın devredilmesini, rehnedilmesini veya tahsil edilmesini sağlamak amacıyla yapılan irade açıklamasıdır. Hamile yazılı senetler, üzerinde belli bir kişinin adı yazılı olmayan ve senedi taşıyan (hamil) kişinin hak sahibi sayıldığı senetlerdir. Tedavül kabiliyetleri çoktur ve senedin teslimiyle senetteki hak da devredilmiş olur.
II.D) Deniz Ticareti Hukuku:
Denizde gemilerle yolcu ve eşya taşıma işlerini düzenleyen hukuk kurallarından oluşur. TTK madde 816’ya göre “tahsis edildiği gayeye uygun olarak kullanılması denizde hareket etmesi imkanına bağlı bulunan ve pek küçük olmayan her türlü tekne gemi sayılır. Denizde kazanç elde etme amacına tahsis edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin nam ve hesabına kullanılırsa kullanılsın ticaret gemisi sayılır.” Her geminin bir bayrağı ve bir bağlama limanı vardır. Bayrak, geminin bağlı olduğu devleti gösterir. Bağlama limanı ise, geminin seferlerinin yönetildiği limandır. Gemilerin yazıldığı sicile gemi sicili denilir. Gemisini deniz ticaretinde kullanan gemi sahibine donatan; gemiyi sevk ve idare eden kimseye kaptan denilir. Deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan sözleşmeye navlun sözleşmesi, taşıma karşılığında ödenen ücrete ise navlun adı verilir.
II.E) Sigorta Hukuku:
Sigorta, önceden bilinemeyen tehlikelerden (risklerden) dolayı uğranılan zararların giderilmesi amacını güder. Sosyal sigortalar ve özel sigortalar olmak üzere iki ana kolu vardır.


III. Devletler Özel Hukuku:
Devletlerin özel hukuka ilişkin kanunları arasındaki çatışmaları ve vatandaşlık ve yabancıların hukuki durumuna ilişkin sorunları düzenler. 2675 sayılı MÖHUK gibi. Bu hukuk dalının temel amacı, yabancılık öğesi taşıyan hukuk ilişkilerinden doğan sorunların hangi devletin hukukuna göre çözümleneceğini saptamaktır. Devletler Özel Hukuku’nun amacı, yabancılık öğesi taşıyan sorunun kendisini çözümlemek değil, sorunu yaratan uyuşmazlığın hangi devletin hukuku uygulanarak çözüleceğini saptamaktır.
Alt dalları şunlardır:
III.A) Kanunlar İhtilâfı (Yasa Çatışmaları) Sorunu:
Her devlet, hukuk konularını kendi kurallarına göre düzenlemekte ve kendi hukukunun kurallarını uygulamakta serbesttir. Devletlerin aynı konuda farklı hukuksal düzenlemeler yapmalarından doğan sorunlara ”yasa çatışması” adı verilir. Bu sorunların çözümünde hangi devletin yasalarının uygulanacağını belirlemek yetmez. Hangi devletin yasalarının uygulanacağını saptamaya “yasama yetkisi yönünden yasa çatışması” sorunu adı verilir. Çekişmenin hangi ülkenin mahkemelerince çözümü bağlanacağını da kararlaştırmak gerekir. Bu soruna ise “yargı yetkisi yönünden yasa çatışması” sorunu adı verilir. Öte yandan, bir devletin mahkemesi başka bir devletin mahkemesinden alınmış bir kararın kendi ülkesinde uygulanmasına da karar verebilir. Buna “yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi” adı verilir.
III.B) Uyrukluk (Vatandaşlık) Hukuku:
Uyrukluk, bireyle belirli bir devlet arasındaki hukuksal ve siyasal bir bağdır. Devlete uyrukluk bağıyla bağlanacak kişiler, gerçek ve tüzel kişilerdir. Devlete uyrukluk bağıyla bağlanacak şeyler ise gemiler ve uçaklardır. Bir devlete uyrukluk bağıyla bağlanan gerçek kişilere (insanlara) vatandaş veya tebaa denir. Uyrukluk, kazanılma biçimine göre asli uyrukluk ve kazanılmış uyrukluk olmak üzere iki türe ayrılır. Asli uyrukluk, doğumla kazanılan uyrukluktur. Kazanılmış (müktesep) uyrukluk ise, kişinin doğum dışında bir sebeple sonradan kazandığı uyrukluktur.
III.C) Yabancılar Hukuku:
Her devletin ülkesinde, o devlete uyrukluk bağıyla bağlı bulunmayan kişiler (yabancılar) bulunur. Bu nedenle, devletin kendi uyruklarından farklı statüye tâbidirler ve uyruklara tanınan hak ve imtiyazlardan tam ve eşit yararlanamazlar. Yabancıların hangi haklardan yararlanabileceği ve bu hakların ne ölçüde ve nasıl sınırlandırılabileceği bu hukuk alt-dalının konusunu oluşturur.


KARMA NİTELİKTEKİ HUKUK DALLARI



  1. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku:

İşçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalı iş hukukudur. Sosyal güvenlik hukuku ise, sosyal sigorta, iş kazaları ve meslek hastalıkları gibi konuları düzenler.


İşçi, bir işverene tâbi olarak ücret karşılığında çalışan kişi anlamına gelir. İş hukukunun temel kavramı “iş sözleşmesi”’dir (hizmet akdi). İş sözleşmesi, sadece işveren ve işçi arasında düzenlenen bir ilişki olarak görüldüğü sürece “bireysel iş hukuku” devrededir. Ancak bu ilişkiye tarafların birlikte hareket etmelerini sağlayan örgütler (sendikalar) devreye girdiğinde, artık “kolektif iş hukukundan” söz etmek gerekir. Kolektif iş hukukunun önemli konularından biri de “toplu iş sözleşmesidir”. Ayrıca, toplu iş uyuşmazlıkları ve bunların çözüm yolları arasında yer alan grev ve lokavt da bu hukukun konuları arasındadır.
Kolektif iş hukukunun en önemli konusu, “toplu iş uyuşmazlığı ve çözüm yollarıdır”. İş ilişkisinin tarafları bu ilişkinin kuruluşu ve işleyişiyle ilgili sorunlarda uyuşmazlığa düşerlerse, bu uyuşmazlığı gidermek ve karşı tarafı kendi istek ve önerilerini kabul etmeye zorlamak için grev ve lokavt gibi yollara başvurabilirler. Grev, işçilerin işi topluca durdurması; lokavt ise işverenin işçilere karşı işyerindeki çalışma ve iş faaliyetini tatil etmesidir.
“Hizmet akdi, işçinin muayyen veya gayrı muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibinin de ona bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir sözleşmedir.” (BK m. 313). Hizmet akdinin esaslı unsurları, işçinin hizmet taahhüdü, işverenin ise ücret ödeme taahhüdüdür. Hizmet, bedensel olabileceği gibi fikri de olabilir.
İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde ortak ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlara sendika denir. Konfederasyon, değişik işkollarında en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip üst kuruluşlardır.
Toplu iş sözleşmesi, işçi sendikaları ile işverenler veya işveren sendikaları arasında akdedilen ve iş şartları ile tarafların hak ve borçlarını düzenleyen yazılı sözleşmedir.


  1. Fikri Hukuk:

Fikir ürünleri ile ilgili hakları düzenleyen hukuk dalıdır. Fikir ürünleri kapsamına bilimsel eserler, edebi eserler, güzel sanat eserleri, ticaret unvanı, markalar, işletme adı gibi değerler girer.


Fikir hukuku, bireylerin kendi özelliklerini taşıyan fikir ürünlerinin korunması amacını güden bir hukuktur. Fikir ürünleri, insanın en etkin yaratıcı gücü olan düşüncesinin dış dünyaya yansımasıyla ortaya çıkan değerlerdir.
Fikir hukukunun birinci konusu, telif hakkı; ikinci konusu “ihtira ve icatlar”, üçüncü konusu ise “işaret ve markalar”dır (alamet-i farika).
Fikri hak kavramı, fikir ve sanat ürünleri yaratıcılarının ürettikleri yapıtlar ve ürünler üzerindeki haklarının genel karşılığıdır.
Geniş anlamda, fikri haklar terimi hem fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakları hem de sınai hakları (ihtira, marka, sınai resim ve modeller gibi) kapsar. Dar anlamda, fikri haklar veya uygulamada kullanılan haliyle “telif hakları” terimi ise sadece fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakları kapsar.
Telif hakkı, özel hukuktan doğan, özel hukukta yer alan bir haktır.Telif hakkı, hem manevi hem de mali yönü bulunan çifte karakterli bir hak niteliğindedir. Bu çifte karakterli telif hakkından doğan hakların bir kısmı (manevi haklar) devredilemez, bir kısmı ise (mali haklar) devredilebilir. Telif hakkının içinde yer alan manevi haklar devredilemez, fakat eser sahibinin ölümü halinde mirasçılarına geçebilir. Telif hakkının içinde yer alan mali haklar ise devredilebilir. Örneğin, kamuya arz yetkisi, adın belirtilmesi yetkisi ve eserde değişiklik yapılmasını menetmek gibi haklar eser sahibinin manevi haklarıdır. İşleme, çoğaltma, yayma, temsil, radyo ile yayım gibi haklar da eser sahibinin mali haklarını oluşturur.
Sadece fikri bir yaratma sonucu ortaya çıkarılan ve sahibinin özelliğini taşıyan eserler telif hakkına konu olabilir.Taşınır ve taşınmaz mallar, diğer bir deyişle maddi varlığa sahip olan eşyalar telif hakkının konusu olamaz. Telif hakkının konusu, maddi mallar değil, gayrimaddi mallardır. Gayri maddi mallar; yaratıcı insan zekasının ürünü olan, üzerinde cisimlendiği maddi mallardan ayrı bir hukuki varlığa ve iktisadi değere sahip olan mallardır. Bu tip mallar arasında telif hakkı, patent hakkı, ticaret unvanı, markalar, endüstriyel tasarımlar ve know-how sayılabilir.
Örneğin, bir kitap çalındığında ihlâl edilen hak telif hakkı değil, mülkiyet hakkıdır. Fakat başka bir kişinin kitaptaki görüşleri kendisine mal etmesi halinde telif hakkı da ihlâl edilmiş olur.
Telif hakkı, eserin meydana getirilmesiyle kendiliğinden kazanılır ve kişinin ölmesi veya ölmüş sayılmasını gerektiren bir olayın gerçekleşmesi ve ayrıca FSEK’nda belirtilen sürenin (gerçek kişilerin eser sahipliğinde, kişinin hayatı boyunca ve ölümünden itibaren yetmiş yıl; tüzel kişilerin eser sahipliğinde ise, aleniyet tarihinden itibaren yetmiş yıl) dolmasıyla sona erer. Hakkın doğumu için, eserin belli bir makama sunulmasına veya tescil edilmesine veya ilân edilmesine ya da alıntı hakkının saklı tutulduğu hakkında eser başlığının altına veya sonuna kayıt düşülmesi gerekmez.
Patent hakları da teknik ilerlemenin bir göstergesidir ve bu teknik ilerleme de fikri bir çalışma sonucunda ortaya çıkar, fakat telif hakkında patentte olduğu gibi teknik olma özelliği genellikle yoktur ve olması da gerekmez. Ayrıca patentin korunması için tescil edilmesi gerekirken, telif hakkı başka bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden doğar ve doğmasıyla da korumadan yararlanır. Çünkü aynı buluşu birden çok kişinin bulması ihtimali vardır, ancak eserin aynısının bir başkası tarafından da meydana getirilmesi mümkün değildir. Patentte koruma süresi telif hakkından daha kısadır. Bunun nedeni, patentin ekonomik açıdan taşıdığı önemdir. Patent üzerinde, buluşçunun olduğu kadar kamunun da menfaati vardır. Patent hakkının koruma süresi, incelenerek verilen patentte yirmi, incelemesiz verilen patentlerde ise yedi yıldır. Markalarda ise koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır ve bu süre onar yıllık dönemler halinde uzatılabilir.
Eser sahipliği hakkının konusu, önceleri sadece yazılı eserlerdi. Bugün, bu hakkın konusu çok çeşitlenmiştir. Eser sahipliği hakkı, ilk olarak kitapların basımına ilişkin olarak tanınmıştır. Dolayısıyla, bu hakkın ilk doğduğu zamanlarda, kitabın yazarına değil, kitabı basan ve pazarlayan kişiye hukuki koruma sağlanmıştır. İngilizce’de copyright (kopyalama-çoğaltma-nüsha basma) hakkı teriminin kullanılmasının sebebi budur. Telif kelimesi de toplama ve yazma hakkı anlamına gelir. Daha sonraları, bir yandan koruma konuları sadece yazılı eserleri değil, aynı zamanda güzel sanat eserlerini, çizimleri (tasarımları), hatta bilgisayar programlarını da kapsayacak şekilde genişlerken, bir yandan da, hak sahipliği, eseri basan (çoğaltan) kişiden eserin sahibine kaydırılmıştır.

Bir eserin hukuki korumaya hak kazanabilmesi için, o eserin yaratıcısının hususiyetini yansıtması gerekir. Eserler için, yenilik koşulu aranmaz. Bir eseri diğerinden ayıran faktör, düşünceler ve duyguların eserin yaratıcısı tarafından algılandığı ve yansıtılmak istendiği şekilde dış dünyaya yansıtılmasıdır.Eser sahipliği, eser niteliğindeki bir fikri ürünün yaratılmasıyla, ilk önce yaratıcının şahsında meydana gelen bir objektif hukuki statüdür.


Eser: Bir çalışmanın eser sayılabilmesi için iki şart vardır: 1) Objektif unsur: fikir ve sanat ürününün somut ve tanınabilir olması gerekir. 2) Sübjektif unsur: ancak sahibinin özelliğini taşıyan fikir ve sanat ürünleri eser sayılabilir.
Ayrıca, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre, bir fikri çalışmanın eser sayılabilmesi için kanunda belirtilen eser türlerinden olması gerekir:
Bunlar, 1) ilim ve edebiyat eserleri, 2) musiki eserleri, 3) güzel sanat eserleri ve 4) sinema eserleridir.


  1. Bilim ve Edebiyat Eserleri:




  1. Dil ve yazı ile ifade olunan eserler:

  2. Sözsüz sahne eserleri: FSEK Madde 2/2 : “Her nevi rakslar, koreografi eserleri, pandomimler ve buna benzer sözsüz sahne eserleri”. Bale, dans, revü gibi.




  1. Bilimsel ve Teknik Fotoğraflar, Resimler, Maketler, Tasarımlar ve Projeler:




  1. Musiki Eserleri:

  2. Güzel Sanat Eserleri:FSEK Madde 4 : Estetik değere sahip sekiz eser türü : 1) Resim, desen, vb. 2) Heykel, kabartma ve oymalar, 3) Mimarlık eserleri, 4) Elişleri ve küçük sanat eserleri, 5) Fotoğrafik eser ve slaytlar, 6) Grafik eserleri, 7) Karikatürler ve 8) Her türlü tiplemeler.




  1. Sinema Eserleri:

Sinema eserlerinde, eser sahibi sorunu ortaya çıkar. Kural olarak, bir eserin sahibi onu meydana getirendir (FSEK Madde 8/I). Sinema eserlerinde ise, eserin sahipleri yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarıdır (FSEK Madde 8/II).


  1. İşleme Eserler:

Yukarıda sayılanlara ek olarak, önceden mevcut bir asıl esere sadık kalarak ve onu başka bir şekle dönüştürmek amacıyla yaratılan “işleme eserler” de vardır. Örneğin, tercüme eserler ya da bir romanın tiyatro oyununa dönüştürülmesi gibi. Bu eserlerdeki amaç, bağımsız bir eser meydana getirmek değil, mevcut bir eseri başka bir biçime dönüştürerek ifade etmektir. Bu nedenle, işleme eserden söz edebilmek için, işleyenin esere sadık kalması zorunlu bir unsurdur.İşleme eserde esasa ilişkin bir şart da, işleyenin esere kendi özelliklerini katmasıdır. İşleyenin özelliğini taşımayan işlemeler “eser” olarak korunmaz (FSEK Madde 6/II). İşleme eserlerin bir diğer özelliği de, bunların aynı ana grupta yer alan bir diğer eser türüne çevrilebilmesidir. Bu konu FSEK Madde 6’da düzenlenmektedir. Eğer işleme sonucu meydana getirilen eser aynı eser grubunda yer alan eserlerden birine değil, başka bir gruptaki bir esere dönüştürülmüşse, bu durumda işleme eser değil, bağımsız bir eser söz konusu olur. Örneğin, bir edebi eserden ilham alınarak tablo yapılırsa, artık bağımsız bir eser ortaya çıkmış sayılır. İşleme eserlerin bir özelliği de, işleme eserde, asıl eser sahibinin kim olduğunun kolayca tespit edilebilmesidir. Bir diğer deyişle, işleme eserde, asıl eserin ve sahibinin mutlaka anlaşılır olması gerekir. Aksi takdirde, yani işleme eserde asıl eser ve sahibi belirtilmez ve işleme eser orijinal bir esermiş gibi gösterilmeye çalışılırsa, ortada “intihâl” var demektir.


  1. Tercüme:

  2. Roman, Hikaye, Şiir ve Tiyatro Piyesi gibi eserlerin birbirlerine dönüştürülmesi

  3. Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin film yapılması veya filme alınıp sinema, radyo ve televizyon yoluyla yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi

  4. Musiki aranjman ve tertiplerinin yapılması

  5. Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması

  6. Bir eser sahibinin bütün eserlerinin veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline getirilmesi

  7. Belli bir amaca göre ve özel bir plan çerçevesinde seçme ve toplama eserler düzenlenmesi

  8. Yayınlanmamış bir eserin yayınlanmaya elverişli hale getirilmesi

  9. Başkasına ait bir eserin açıklanması, yorumlanması ve kısaltılması

  10. Bilgisayar programlarının uyarlanması, düzenlenmesi ve değiştirilmesi

  11. Veri tabanlarının hazırlanması


B.5. Eser sahibinin hakları:

Eser sahibine, eseri üzerinde manevi ve mali olmak üzere iki tür hak tanınmıştır.


B.5.1. Manevi haklar:Manevi haklar, eserin eser sahibinin kişiliğinin bir parçası olduğu anlayışına dayanır. Neden? Çünkü eser sahibi “eserinde yaşamaktadır”. Fikri mülkiyet, bir düşünce ve zihin ürünü olarak eser sahibinin kişiliğini yansıtır.
Manevi haklar, eser sahibinin kişiliğine sıkı sıkıya bağlı haklardandır ve devredilemezler.
Manevi haklar:

  1. Eseri kamuya sunma hakkı:“Bir eserin kamuya arz edilip edilmeyeceğini, yayımlanma zamanını ve tarzını münhasıran eser sahibi tayin eder.” (FSEK 14/1)

Fikir ve sanat eseri yayınlanarak veya başka şekillerde alenileşerek kamuya sunulmuş olur. Eserin kamuya sunulması kural olarak herhangi bir şekil şartına bağlı değildir,



Eser sahibi kamuya sunma hakkını kullanmamış ve ölümünden sonra da bu hakkın kullanılmamasını istemişse, manevi hak, eser sahibinin ölümüyle sona erer. Artık eseri kamuya sunma imkanı kalmaz.


  1. Eserde adını belirtme yetkisi ve hakkı:“Eseri, sahibinin adı veya takma adıyla ya da adsız olarak kamuya arz etme veya yayımlama konusunda karar verme yetkisi münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 15/1)

  2. Eserde değişiklik yapma hakkı: “Eser sahibinin izni olmadıkça, eserde veya eser sahibinin adında kısaltma, ekleme veya başka değişiklikler yapılamaz.”

(FSEK 16/1)


  1. Eser sahibinin zilyet ve malike karşı sahip olduğu haklar (eserin aslına ulaşma hakkı):“Eser sahibi, gerekli durumlarda, aslın maliki ve zilyedinden, koruma şartlarını yerine getirmek kaydıyla, güzel sanat eserlerinin ve yazarlarla bestecilerin el yazısıyla yazılmış eserlerinin asıllarından geçici bir süre için yararlanmayı talep etme hakkına sahiptir.” (FSEK 17/1)




  1. Eserden Faydalanma Yetkisi :Eserden faydalanma yetkisi özellikle güzel sanat eserleri bakımından önem taşır. Çünkü bu eserlerin asılları tek olup maddi bir mal üzerinde cisimlenmişlerdir. Eserden faydalanma talebi, maddi malın vasıtasız zilyedine, yani onu fiilen hakimiyeti altında bulunduran şahsa karşı ileri sürülür.

  2. Eserin Bütünlüğünü Koruma Yetkisi :Aslın maliki, eser sahibiyle yaptığı sözleşme çerçevesinde, eser üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Ancak eseri bozamaz, yok edemez ve eser sahibinin haklarına zarar veremez.


B.5.2. Mali haklar:
Eser sahibi, eserinden üçüncü kişilerin yararlanması sonucu oluşan kazançtan belirli bir oranda pay alma hakkına sahiptir. Mali haklar, fikri hakların doğasında mevcut olan parasal imtiyazları ifade eder.
- Mali haklar:


  1. İşleme hakkı: “Bir eserden onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 21)




  1. Çoğaltma hakkı:“Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen doğrudan veya dolaylı geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 22/1)




  1. Yayma (dağıtım) hakkı:“Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya başka yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 23/1)




  1. Temsil (sergileme) hakkı:“Bir eserden, doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 24/1)




  1. İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı:“Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo, televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” (FSEK 25/1)




  1. Pay ve takip hakkı:“Bir güzel sanat eserinin tekrar satılması halinde, yeni satış işleminde, sanat eserleri ticaretiyle uğraşan bir kimsenin ya da bir müzayedecinin alıcı, satıcı veya aracı olarak yer alması halinde, satıcının eser sahibine satış fiyatının üzerinden yüzde beş oranında pay ödemesi gerekir.”(Federal Almanya Fikri Haklar Yasası m. 26)

“Eserlerin tekrar satılması halinde, son satış bedeli ile bir önceki satış bedeli arasında açık bir nispetsizlik bulunması halinde, satıcı, her defasında, bedel farkından uygun bir payı eser sahibine, o ölmüşse üçüncü dereceye kadar kanuni mirasçılarına, onlar da yoksa meslek birliğine ödemekle yükümlü tutulabilir.” (FSEK 45/1)
Mali haklar devredilebilir.

Bu standarda göre, patent hakkı için tanınan koruma süresi yirmi yıl, endüstriyel tasarım hakkı için tanınan koruma süresi beşer yıllık yenilenebilir dönemler halinde toplam yirmi beş yıl, telif hakkı için tanınan koruma süresi ise eser sahibinin ömrü boyunca ve vefatından itibaren yetmiş yıldır (eser sahibinin tüzel kişi olması halinde, aleniyet tarihinden itibaren yetmiş yıldır). Koruma süresi, genellikle eserin alenileştiği ya da alenileşmiş kabul edildiği yılı takip eden yılın ilk gününden itibaren başlar. (FSEK 26/3) “Koruma süresi, eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve onun ölümünden itibaren 70 yıl devam eder. Bu süre, birden fazla kişinin eser sahibi olması durumunda, hayatta kalan son eser sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıldır.” (FSEK 27/1) “Sahibinin ölümünden sonra alenileşen eserlerde koruma süresi ölüm tarihinden itibaren 70 yıldır.” (FSEK 27/2)




  1. Yüklə 0,76 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin