142
biriyle olur. Bir hakkın yok olma şeklinde ortadan kalkmasına hakkın mutlak kaybı denir
(Gözübüyük 2016: 197). Bir hakkın hukuksal yolla devrinde, devreden açısından nispi kayıp
söz konusu olur. Örneğin bir kişinin evini bir başkasına satması durumunda satıcı, sattığı ev
üzerindeki haklarını kaybeder. Ancak bu hak tümüyle ortadan kalkmadığından evi alan kişi
evin üzerindeki hakkın sahibi olmuştur (Sümer 2018: 185).
Hakkı Sona Erdiren Nedenler (Gözübüyük 2016: 197-199):
-Ölüm. Hakkı sona erdiren en önemli doğal olaydır. Hak sahibi ölünce, kişilik sona
erdiğinden, ona bağlı haklar da kendiliğinden sona erer. Bu haklardan bir kısmı, ölenin
mirasçılarına geçer. Kişiye bağlı haklar ise ölenle birlikte son bulur.
-Eşyanın yok olması. Hakkın konusunu oluşturan eşyanın yok olması, ona dayanan
hakkı da ortadan kaldırır. Örneğin bir otomobilin yanması, bir bahçedeki portakalların dolu
sonucu telef olması bunlar üzerindeki hakkı da ortadan kaldırır.
-
Zorlayıcı neden ve beklenmeyen durum. Kimi durumlarda zorlayıcı nedenlerle (mücbir
sebepler) beklenmeyen durumlar bir hakkı sona erdirebilir. Önceden kestirilemeyen, önüne
geçilemeyen, dış etkenlerin ortaya çıkardığı zorlayıcı neden (sel, deprem) bir hakkı ortadan
kaldırabilir. Başına böyle bir durum gelen borçlu borcundan kurtulur.
Zorlayıcı nedenin yanında bir de beklenmeyen durum veya kaza vardır. Yalnızca borçlu
için ortaya çıkan ve hakkı ortadan kaldırabilen olaylar vardır. Bunlar zorlayıcı nedenlerden
ayrılmaktadır. Zorlayıcı neden, genel ve bir dış etken sonucu ortaya çıkar. Beklenmeyen
durumsa özel ve bir iç etken sonucu ortaya çıkar. Borçlu, olağanüstü bir çaba veya dikkat
gösterirse beklenmeyen durum denilen olayları önleyebilir. Buna karşılık, zorlayıcı nedende,
kişi ne kadar dikkatli, öngörülü, özenli olursa olsun bunları engelleyemez, önleyemez. Bir evin
deprem sonucu yıkılması zorlayıcı nedene; evin elektrik kontağı sonucu yanması beklenmeyen
nedene örnektir. Her iki örnekte de kiracının ev sahibine karşı olan hakkı ortadan kalkar.
-Belli bir sürenin geçmesi. Belli bir sürenin geçmesi, hakkı etkiler ve hatta kimi
durumlarda sona erdirir. Örneğin çocuk üzerindeki velayet hakkı, çocuğun on sekiz yaşını
doldurmasıyla birlikte sona erer.
-Zaman aşımı veya hak düşürücü süre denilen süreler de hakkı etkiler. Zaman aşımı
olarak öngörülen sürenin dolması, hakkı ortadan kaldırmaz; fakat korunması için kullanılan
dava açabilme olanağını ortadan kaldırır. Böylece hak, hukuken korunabilir olma özelliğini
kaybetmiş olur. Buna karşılık, hak düşürücü sürenin dolması, hem dava hakkını hem de hakkın
kendisini sona erdirir. Örneğin Türk Medeni Kanununa göre, dernek üyelerinin, dernek genel
kurulu kararlarına karşı sahip oldukları itiraz hakkını, kararı öğrendikleri andan itibaren bir ay
içinde ve her hâlde karar tarihinden itibaren üç ay içinde kullanmaları gerekir. Bu süre içinde
itiraz hakkının kullanılmaması, hakkı ortadan kaldırır.
Çünkü bu, hak düşürücü bir süredir.
Böyle bir ayrım uygulamada önem taşır çünkü zamanaşımını mahkemeler kendiliğinden
dikkate alamaz; buna karşılık hak düşürücü süreyi mahkemeler kendiliğinden dikkate alır.
Buradan da anlaşıldığı gibi
hak düşürücü süre bir itiraz, zamanaşımı ise defidir.