Hukukun temel kavramlari



Yüklə 1,73 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə257/324
tarix31.12.2021
ölçüsü1,73 Mb.
#112305
1   ...   253   254   255   256   257   258   259   260   ...   324
huktemkavau211

283-284): 
-Birinci  zümreyle  (miras  bırakanın  altsoyu  yani  çocukları  ve  torunlarıyla)  birlikte 
mirasçı olursa, mirasın dörtte birini (1/4) alır (TMK, m. 499/b.1).  
-İkinci zümreyle (miras bırakanın ana ve babası ve onların altsoyu, yani miras bırakanın 
kardeşleri ve yeğenleriyle) birlikte mirasçısı olursa, mirasın yarısını (1/2) alır.  
-İkinci zümreyle (miras bırakanın büyük ana ve babaları ve onların çocuklarıyla: dayı, 
hala, teyze, amca) birlikte mirasçı olursa dörtte üçünü (3/4 alır. 
-Bunlar da yoksa mirasın tamamını alır (TMK, m. 499/b.3). 
Evlatlığın Mirasçılığı 
Diğer  bir  yasal  mirasçı  ise  evlatlıktır.  Evlatlık  ve  evlatlığın  altsoyu/füruu  (çocukları, 
torunları), kendisini evlat edinmiş olan kimseye onun kan hısımı gibi mirasçı olur. Evlatlığın 
kendi  ailesindeki  mirasçılığı  da  devam  eder.  Buna  karşılık  evlat  edinen  kimse  ve  hısımları 
evlatlığın mirasçısı olamazlar (TMK, m. 500/2). 
Devletin Mirasçılığı 
Son  yasal  mirasçı  devlet  yani  hazinedir.  Diğer  bir  anlatımla  miras  bırakanın  ilk  üç 
basamakta hiçbir yasal mirasçısı bulunmuyorsa, eşi kendisinden önce ölmüşse, tüm mirasçılar 
mirası reddetmişlerse ve nihayet miras bırakan da herhangi bir kimseyi mirasçı atamamışsa, 
miras  hazineye  geçer  (TMK,  m.  501).  Devletin  mirasçılığının  diğer  mirasçılardan  bir  farkı 
bulunmamaktadır.  Devlet  de  diğer  mirasçılar  gibi  miras  bırakanın  borçlarından  sorumludur. 
Fakat devletin sorumluluğu, diğer mirasçıların sorumluluğu gibi sınırsız değildir. Devlet, sulh 
hukuk  mahkemesince  tutulan  deftere  kaydedilen  borçlardan  yalnızca  miras  yoluyla  edindiği 
değerler ölçüsünde sorumludur (TMK, m. 631) . 
Mansup Mirasçılık 
Yasal  mirasçılığın  yanında  ikinci  tür  mirasçılık,  miras  bırakanın  ölüme  bağlı 
tasarrufundan yani iradesinden doğan mirasçılıktır. Buna atanmış (mansup) mirasçılık  ya da 
miras  bırakanın  (murisin)  iradesine  doğan  mirasçılık  denir.  Mansup  mirasçılık,  murisin 
iradesinden  kaynaklanan  mirasçılıktır.  Mansup  mirasçılık,  ölüme  bağlı  bir  tasarrufla 
gerçekleşir.  Bu  da  ya  vasiyet  yoluyla  ya  da  miras  sözleşmesiyle  olur.  Vasiyetname 
düzenleyebilmek  için  kişinin  ayırt  etme  gücüne  sahip  ve  on  beş  yaşını  tamamlamış  olması 


272 
 
gerekir. Vasiyetnamenin, yazılı vasiyetname, resmi vasiyetname ve sözlü vasiyetname olmak 
üzere üç farklı türü bulunmaktadır. Miras sözleşmesi yapabilmek içinse kişinin ergin olması, 
ayırt etme gücüne sahip olması ve kısıtlı olmaması gerekir. Diğer bir anlatımla fiil ehliyetinin 
tam olması gerekir (Bilgili/Demirkapı 2017: 286-288). Atanmış mirasçılar da yasal mirasçılar 
gibi terekenin külli halefidirler (TMK, m. 599). Diğer bir anlatımla terekedeki hak ve borçlar 
bir bütün olarak kendilerine geçer. Bunlar, tereke borçlarından müteselsilen (zincirleme) olarak 
sorumludurlar (TMK, m. 641).  
Ölüme  bağlı  tasarrufun  en  çok  bilinen  ve  en  yaygın  olarak  başvurulan  türü 
vasiyetnamedir.  Bundan  başka,  uygulama  da  pek  rastlanmasa  da  miras  sözleşmesi  vardır. 
Ölüme bağlı tasarrufların koşulları, konusu, biçimiyle ilgili hususlar Türk Medeni Kanunun 502 
ile 549. maddeleri arasında düzenlenmiştir.  
Ölüme Bağlı Tasarrufların İptali 
Bir  kimsenin  iradesine  dayanan  ölüme  bağlı  tasarruflara,  miras  bırakanın  (murisin) 
ölümünden sonra, yasal mirasçılarca itiraz edilebilir. Söz konusu itiraz, önce yapılan tasarrufla 
(vasiyetname, miras sözleşmesi), bir kısım yasal mirasçılara tanınmış olan saklı payın (mahfuz 
hissenin) çiğnenmiş olması nedeniyle ileri sürülebilir. Ölüme bağlı tasarrufların iptali yalnızca 
mahfuz  hisselere  dokunulması  nedeniyle  açılmaz.  Bunun  yanında  bu  tasarrufların  iptali 
ehliyetsizlik,  ölüme  bağlı  tasarrufun  yanılma  (hata),  aldatma  (hile),  korkutma  (ikrah)  veya 
zorlama  sonucunda  yapılmış  olması,  hukuka  ve  ahlâka  aykırılık,  biçim  eksikliği  durumunda 
iptal davası açılır. Bu davanın amacı, ölüme bağlı tasarrufu geçersiz hale getirmektir. Ölüme 
bağlı tasarrufun iptali davasının hukuksal niteliği, bozucu yenilik doğuran davadır. Ölüme bağlı 
tasarrufun  iptali  davasının  açılmasında,  bir,  on,  yirmi  yıllık  süreler  vardır.  Bir  yıllık  süre, 
tasarrufun  ve  iptal  nedenlerinin  öğrenildiği  tarihten  itibaren  başlar.  On  yıllık  süre,  işlemin 
yapıldığı andan başlar. On yıllık sürenin geçerli olması için davalının iyi niyetli olması aranır. 
Davalı kötü niyetliyse tasarrufun iptali davası  açmasında süre  yirmi  yıldır. Tasarrufun iptali 
davasında verilen karar, bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bundan dolayı geriye yürür. İptal 
davası,  ölüme  bağlı  tasarrufun  bir  kısmı  veya  tümü  için  açılabilir.  Bu  dava,  murisin  veya 
mirasçının  borçluları  veya  alacaklıları  açamaz.  Bu  dava,  dava  açmaktan  menfaati  olan 
mirasçılar tarafından açılabilir. Yetkili mahkeme, murisin yerleşim yeri mahkemesidir.  
Bu kapsamdaki davaların en önemlisi tenkis davasıdır. Bu davayla saklı paylı mirasçı 
saklı  payına  tecavüz  edildiğini  ileri  sürmekte  ve  bunun  ortadan  kaldırılmasını  istemektedir 
(TMK, m. 560-571). Diğer bir anlatımla tenkis, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünü aşması 
durumunda  başvurulan  bir  dava  türüdür.  Bu  dava,  yenilik  doğuran  bir  davadır.  Tenkis 
davasından yalnızca davayı açan yararlanır. Bu davayla yalnızca dava kime karşı açılmışsa o 
kişiye düşen oran talep edilir. Bu davanın açılabilmesi için mirasçının saklı payına (mahfuz 
hissesine) tecavüz edilmiş olması gerekir (Bilgili/Demirkapı 2017: 291). 
İkinci ihtimalse yapılan tasarrufun koşul, biçim ve içerik yönünden sakat veya çürük 
olmasıdır. Yasal mirasçı, miras bırakanın ölümünden sonra (daha önce böyle bir dava hakkı 
yoktur)  bu  sakatlığa  dayanarak,  işlemin  geçersizliğini  (butlanını)  ileri  sürebilir.  Bu  iddia 
kanıtlanırsa ölüme bağlı tasarruf mahkeme tarafından iptal edilir (TMK, m. 557-559). 


273 
 
Tereke 
Kişinin  sağlığında  sahip  olduğu  haklar  ve  yüklendiği  borçlardan  meydana  gelen 
malvarlığı,  ölümüyle  birlikte  tereke  adını  alır.  Tereke,  ölmesinden  veya  gaipliğine  karar 
verilmesinden  dolayı  miras  bırakanın,  mirasçılara  geçen  ve  parayla  ölçülebilen  tüm  hak  ve 
borçlarıyla  hukuksal  ilişkilerini  ifade  eder.  Buradan  da  anlaşıldığı  gibi,  tereke,  ölenin 
malvarlığının yalnızca aktiflerinden değil aynı zamanda borçlarından (pasiflerinden) meydana 
gelir. Mirasçılara mirasın yalnız aktif kısmı değil pasif kısmı da intikal eder. Bundan dolayı 
mirası  reddetmek  isteyen  mirasçı  mirasın  yalnız  pasif  kısmını  reddedemez.  Miras  ancak 
aktifleri ve pasifleriyle birlikte reddedilebilir. 

Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   253   254   255   256   257   258   259   260   ...   324




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin