Dünyamız suyu bol bir gezegen. Yüzeyinin % 71'i sularla kaplı. Bunun % 75'i teknolojik kullanıma uygun olmayıp, Antartika, Gröland, Kuzey Çin denizinde buzdağlarında mahsur kalmış durumda. İnsanoğlunun kullanımına uygun su kaynakları oldukça az. Kabul edilebilir bir yaşam standardı için kişi başına yılda 30m3 su tüketimi düşmekte. Ancak dünya üzerinde tüketim adil değil. Sanayileşmiş ülkelerde bu oran yılda 180 m3'ü bulmakta. Örneğin Amerika'da sanayide kişi başına düşen su tüketim miktarı 2300 m3 olup, gelişmekte olan ülkelerde ise 20 - 40 m3 arasındadır.
Kullanılan su kirli bileşenleri ile birlikte denizlere atık olarak bırakılmakta ve flora, faunanın yaşam koşullarını olumsuz etkilemektedir. Pekala denizlerimizi kimler kirletiyor ? Bu kirliliğin sebep ve sonuçları nelerdir ? Bazı kirleticilerin su ürünlerine etkisi nedir ? Ülkemizde su ürünleri üretimi nedir ? Su ürünleri ithalat, ihracat ve tüketim rakamları nedir ?
KİRLETİCİLER ve ETKİLERİ
Kirliliğin etkilediği ortamlar,
Kirleten kaynaklar ise,
-
Zehirli maddeler,
-
Radyoaktif maddeler,
-
Petrol ve petrol ürünleri,
-
Evsel ve kentsel atıklar,
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 8 -
Endüstriyel atıklar,
-
Gürültü şeklinde sıralanabilir.
Kirlenen ortanlar birbirini etkiler.
-
Kirli hava, yağışlar ile Toprak ve Suyu etkiler.
-
Kirlik toprak, akarsular kanalı ile Göl ve Denizleri etkiler.
-
Kirli su, buharlaşma ile Havayı, tekrar yağışlar ile Toprak ve Suyu etkiler.
-
Bu döngü içinde, bilinen tüm canlı türleri direkt yada dolaylı olarak etkilenir.
Kirlenen denizlerimizde, kirlilik oranı denizin emme ve soğurma kapasitesinin üstüne çıktığından, denizlerimiz kendi kendini temizleyememektedir. Deniz ortamında yaşayan canlılar için ışık alışverişi durunca (ışık deniz yüzeyinden, sualtına ulaşamayınca) oksijen alımı güçleşmekte, bitkiler için fotosentez yapılamamakta ve yaşam yozlaşmaktadır.
Kirleticilerin denizde artması ile, çözülmüş halde bulunan oksijen miktarı azalmakta, canlıların yaşam ortamları daralmaktadır. Deniz suyu içindeki canlılar, bazı kirleticileri solumak zorunda kaldıklarından vücutlarına girmekte, yüzgeçlerine takılmaktadır. Zararlı hidrokarbon bileşikleri adını verdiğimiz bu maddeler, insanlar üzerinde (hidrokarbon fazlalığı nedeni ile) henüz adı konulmamış hastalıklara yol açmaktadır.
Daha çok petrol ve petrol ürünlerinin deniz ortamında hidrokarbon bileşikleri oluşturduğu bilinmektedir. Petrol su ortamına girdikten sonra, ince parçalara ayrılmakta, su üstündeki en üst kısım buharlaşmaktadır. Onun altındaki kısım yoğunluk ve yapışkanlık özelliği ile yayılmakta ve canlıların vücuduna girmektedir. Hidrokarbon bileşikleri kanserojendir.
KİRLENMEden ETKİLENEN FLORA ve FAUNA
Süngerler. Kirlenmeye başka bir örnek. Sularımızdaki süngerlerin çoğu kanserli. Oysa biz bu sularda yüzüyor, ve balıkları yiyoruz. Türkiye sularında anti kanserojen madde yapımında kullanılan süngerlerde var. Akdeniz sularında Fil kulağı denilen geçmişte ihraç edilen bir cins buna örnek verilebilir. 1996 yılında sadece 250 kg ihraç edilen sünger, ekolojik sistemin bozulması ile çok azalmış durumda.
Mercanlar. Marmara denizinde mercanlar (siyah ve koruma altında halen büyük stokları olan) siltasyon dediğimiz bulanıklaşma sonucunda tahrip ediliyor. Geçmişte bu mercanların dallarına kırlangıç ve köpekbalıkları yumurta bırakırdı. Kirlilik ve deniz ekolojisinin bozulması ile bu balıklar kayboldular. Oysa havyar dediğimiz yumurtaları oldukça değerli idi.
Memeliler. Yunuslar. Tehlike altında. Ağa takılma ve kimyasal etkilenme ve pestisid PCB denilen madde etkisiyle nesilleri azalmış durumda. Bu kimyasallar dokularında ve midelerinde birikiyor, üreme sistemleri bozuluyor. Her yıl 4000 adet yunus karaya vuruyor. Ölüm nedenleri, kafatasları incelendiğinde suda yaşayan parazitler. Adına Nematod, Helmit denilen parazitler kirli sularda ağız yoluyla mideye, oradan beyne ulaşıyor. Menenjit ve türevi hastalıkların meydana gelmesine ve hayvanların ölmesine neden oluyor.
Balinalar. Türk karasularında balina yaşıyor. Bunlar Mobby Dick ve Kaşalot. Karaya vuruyorlar. Sebep aynı. Sulardaki kirlenme. Yapılan doku analizlerinde ağır metaller saptanıyor. İki yıl önce İzmir Körfezinde, Foça'da, Urla'da, intihar ettiler. Yunanistan, Ukrayna, İspanya kıyılarında da balinalar sahile vuruyor.
Fok. Tahminlere göre Türkiye karasularında 50 bin adet fok yaşıyor. Akdeniz foku şimdi koruma altında. Biz kirlilik ile nesillerini yok ederken, Norveç eko-turizm adı altında fok, balina ve yunus gösterileri ile geçen yıl 400 milyon $ kazanmıştır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 9
Nimemyopsis Türkiye sularının baş belası. Balık yumurta ve larvaları ile besleniyor. Kuzey batı Karadeniz'de Tuna nehrinin döküldüğü noktada oldukça fazla üreyen bu hayvan, hamsi neslinin iyice azalmasına sebep olmuştur. Anavatanı Atlantik okyanusu olan nimemyopsis gemilerin balast suyu ile geldiği sanılıyor. Ülkemizde hamsi balığının neslinin azalma sebepleri araştırıldığında, nimemyopsis bulunmuştur.
Hamsi. Anavatanı Peru. Yılda 2 milyon ton hamsi balığı avlanıyor. Bizim üretimimiz ise sadece 380 bin - 500 bin ton arasında. Hamsi bir zamanlar Karadeniz'e gelmiş ve uygun yaşama ve üreme koşulları bulmuş, şimdi ise Karadeniz'in hızla kirlenmesi ve nimemyopsis nedeni ile hamsi azalmış durumda. Buna bağlı olarak Karadeniz'de balık unu işleyen fabrikaların % 80'i kapanmış durumda. Tahminlere göre 15 bin Karadeniz balıkçı yeterince hamsi avlayamadıkları için bu işten vazgeçmiş, teknelerini karaya çekmiştir. Dolayısıyla Karadeniz'deki kirlilik ve balık neslinin azalması ekonomiye zarar vermiştir.
Kalkan balığı. Memleketi Baltık denizi. Sardalya ve orkinos ile aynı. Kabuklular midye, istiridye, Atlantik okyanusu kökenli. Orkinos ve kılıç balığı kirlilik yüzünden barınamıyor. Mersinbalığı (havyarı değerli bir balık türü) artık yok.
Rafaala denilen hayvan Kuzey denizinden ve Çin denizinden geldi. Kulnida denilen kabuklu hayvan, Karinekte saffirus denen bir yengeç türü Karadeniz'e girdi. Nimemyopsis aynı şekilde balast suyu ile Atlantik denizinde geldi. Maya averya denilen iki yengeç türü..... Geldiler. Uygun yaşama ve üreme ortamını buldular. Faunadaki balık popülasyonuna zarar verdiler. Fauna değişti.
Midyeler. Hayvansal protein yönünden oldukça zengin bir besin. Fakat temiz denizlerde yetişirse. Oysa kirli sularda bulunan midyelerin bakteriyel hastalıklara yol açtığı biliniyor. Koli grubu bakteriler, ishal, kolera gibi hastalıklar buna örnek. Çünkü midyeler denizler filtrasyon görevi görüyorlar. Mekanları sabit. Yer değiştiremiyor. İçine giren suyu filtre ediyor. Bu sebepten ağır metaller gibi insan sağlığına zararlı maddeleri de biriktiriyor. Kurşun, civa, kadmiyum gibi ağır metaller önce balıklara, ardından besin yoluyla insanlara geçtiğinde zamanla hastalıklara yol açıyor. 1950 yılında Manimata adı verilen bir hastalıktan 60 kişi öldü. (Ağır metaller besin yoluyla insan vücuduna geçmişti.) Başka bir ağır metal, metil cıva yüzünden insanlar öldü. Metil cıvayı lastik fabrikalarının atıkları denize karıştırmıştı. Fakat midyelerin filtrasyon özelliğini akılcı kullanan Bulgaristan, 280 km'lik sahil şeridine midye ekmiş, suyun temizlenmesini sağlamaya çalışmıştır. Bu, sonuçları izlenmesi gereken bir prosestir.
İlginç bir tespit; Gelincik balığı. Midye ile avlanır. Bir sepetin içine kırık midyeler, biraz ekmek konularak avlanır. Şimdi boğazda sadece iki gelincik balığı avcısı kalmış durumda. Anadolu Hisarı ve Kuzguncuk'ta. Fakat avcılar artık gelincik balığının sepete gelmediğini söylüyorlar. Neden ? Çünkü kirlenen denizler sebebiyle midyelerin karakteristikleri değişti.
İzmarit balığı. Paşabahçe alkol fabrikası işlediği anasonun posasını atık olarak denize bıraktığından, izmarit balığı bunu yem sanıp yiyor. Hayvanın karnı şişiyor, sonunda ölüp karaya vuruyor. Sadece balıklar değil karabatak gibi kuşlarda sulardaki anason tohumlarının posasını yediğinden ölüyorlar.
Deniz canlılarına yaşam hakkı vermeyen zehirli yosun Caulerpa taxifolia yavaş yavaş Akdeniz'i istila ediyor. Monaco deniz akvaryumundan 1984 yılında yanlışlıkla denize dökülen bu yosun Akdeniz sahillerinde sinsice ilerliyor. Önceleri doğal dengeyi tehdit edecek boyutlarda gelişme özelliği göstermediğinden dikkati çekmeyen yosun, Akdeniz'de hiçbir düşmanı bulunmadığından sualtı zenginliğini öldürürcesine büyüyor.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 10
Dostları ilə paylaş: |