HZ. İBRAHİM VE ÜÇ IRK: ARAPLAR, YAHUDİLER VE TÜRKLER Tevrat’ta ismi ‘Abram’ olarak geçen Hz. İbrahim’in Kur’an-ı Kerim’deki ismi günümüzde kullandığımız ‘İbrahim’ olarak geçmektedir. Tevrat’taki isminin anlamına bakacak olursak İbranicede ‘b’ harfi kelimenin ortasına veya sonuna geldiğinde ‘v’ şeklinde okunmakta ve bu da kelimenin ‘Avram’ olarak telaffuzuna yol açmaktadır. İbranicede Avram ‘Ulu Ata’ anlamına gelmektedir. Kelime daha sonra Tevrat’a göre ‘Abraham’ olarak Tanrı tarafından değiştirilmiş ve ‘Milletlerin Atası’ anlamını almıştır. 1
Hz. İbrahim, günümüzdeki dinler için çok önemli bir dini karakterdir. Yaşadığı dönemle alakalı bilgilere Tevrat ve Kur’an sayesinde ulaşabilmekle beraber, Hz. İbrahim hakkındaki diğer bilgilerin hepsi rivayetlerden ibarettir. Hz. Adem günümüzdeki üç kutsal kitaba göre de ilk peygamber olarak kabul edilmektedir. İkinci Adem olarak anılan Hz. Nuh ile Hz. Adem arasında on nesil bulunmaktadır. Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın neslinden gelen Hz. İbrahim ile Hz. Nuh arasında da on nesil bulunmaktadır. Hz. Nuh’tan, Hz. İbrahim’e kadar olan neslin sıralaması, ``Sam, Arpakşat, Şelah, Ever, Peleg, Reu, Seruk, Nahor, Terah, Hz. İbrahim.`` şeklindedir.2
Hz. İbrahim’in oğlu İshak’tan gelen Yahudi halkı Hz. İbrahim’i kendilerinin Ulu Ata’sı olarak görmektedir ve ‘Biz O’ndanız, O bizdendir.’ diyerek Hz. İbrahim’inde Yahudi olduğunu belirtmektedirler. Fakat bu bilgi kesinlikle yanlıştır. Çünkü Yahudilik Hz. Musa tarafından İsrailoğullarına tebliğ edilen dindir. Hz. İbrahim Hz. Musa’dan çok önce yaşamış olmakla birlikte Yahudilik inancına da sahip olmamaktadır.
Hz. İbrahim’in kutsal kitaplara göre iki oğlu vardır. Bunlardan birincisi Hz. İsmail’dir ve Hacer ismindeki cariyesinden olmadır. İkinci oğlu ise amcasının kızı olan Sara’dan olma Hz. İshak’tır. Bazı rivayetlere göre hanımı Hz. Sara vefat ettikten sonra bir Türk Hakan’ının kızı Kenturah ile evlenmiş ve bu evlilikten altı oğlu daha olmuştur. Çocuklarının isimleri ‘Zimran, Medan, Yokşan, Medyen, Yişbak ve Şua’ dır.3 Bu Türk prensesi Eski Ahit’te geçmekle birlikte bazı hadislerde de yer bulmaktadır. Örneğin Hz. Muhammed(SAV) tarafından söylenen “Türkler size dokunmadıkça sakın siz de Türklere dokunmayınız. Çünkü, Allah’ın ümmetime vermiş olduğu bu mülk ve saltanat nimetini ilk defa bu Kantura oğulları onların elinden çekip alacaklardır”4 hadisi bulunmaktadır.
Hz. İbrahim doğduğu yer olan şimdiki Şanlıurfa’dan ayrıldıktan sonra vadedilen topraklar olan Kenan bölgesine yanında hanımı Hz. Sarave yeğeni Hz. Lut ile birlikte gelmiştir. Bu topraklarda kıtlık çıkmasıyla birlikte Mısır’a giden Hz. İbrahim, Mısır’da Mısır Kralı ile yaşanan bir hadise sonucu kendisine Hz. İsmail’in annesi olacak Hz. Hacer cariye olarak hediye verilmiştir. Mısır’da kaldığı süre boyunca malları o kadar çoğalmıştır ki yeğeniyle birlikte otlattığı hayvanların çokluğundan dolayı malları ikiye ayırmış ve kendisi tekrar Kenan diyarına dönerken yeğeni Hz. Lut’ta Sodom ve Gomora adlı topraklara yerleşmiştir.5 Hz. İbrahim, yanında Hz. Sara ve Hz. Hacer ile birlikte Kenan’a vardıklarında, Hz. Sara 75 yaşına gelmiş ve artık çocuğunun olmayacağını düşünerek Hz. İbrahim’in Hz. Hacer ile evlenmesine izin vermiştir.6 O zamanlarda cariye ile evlenmek sadece nikahlı eşin izin vermesi ile mümkün oluyordu. Bu durumda Hz. İbrahim 85 yaşında iken Hz. Hacer ile evlenmiş ve 86 yaşına geldiğinde bir erkek çocuk sahibi olmuştur.
Hz. İsmail’in doğması ile birlikte Hz. Hacer daha fazla önem görmeye başlamış ve bu durum Hz. Sara tarafından kıskançlık ile karşılanmıştı.7 Her ne kadar kutsal sayılan her iki dinde de önemli ve saygı değer bir kişilik olsa da Hz. Sara, bir kadın olarak kıskançlık duymuştur. Bir rivayete göre Hz. İbrahim 99, Hz. Sara 89 yaşında iken evlerine üç kişi misafir olarak gelmiştir. Bu kişiler için hemen bir buzağı kesen Hz. İbrahim en iyi şekilde ağırlamaya gayret etmiştir. Bu gayretlerinden ötürü Hz. İbrahim’e Hz. Sara’nın gebe kalacağını müjdelemişlerdir. Bu sözleri duyan Hz. Sara gülümsemiş ve ciddiye almamıştır. Ciddiye alınmadığını gören misafirler kendilerinin melek olduğunu ve Allah tarafından bir görev için dünyaya indirildiklerini söylemişlerdir. Tevrat’a göre bu üç melekten bir tanesi Tanrı’nın kendisidir. Daha sonra üç melekten biri başka yöne diğer ikisi ise Sodom ve Gomora’ya doğru yol almıştır.8 Bu haberden sonra Hz. İbrahim 100, Hz. Sara 90 yaşında iken bir çocukları olmuştu. Bu çocuk Hz. İshak’tı.9 Bir gün Hz. İsmail’in Hz. İshak’a gülümsemesi üzerine Hz. Sara sinirlenmiş ve Hz. İshak’ın Hz. İsmail’den daha değerli olduğunu söylemiştir. Çünkü Hz. Sara hem Hz. İbrahim’in amcasının kızı hem de ilk eşiydi. Hz. Hacer ise Mısır’ın yerli halkı Kıpti idi ve o zamanın çingeneleri olarak görülüyorlardı. Bunun üzerine Hz. Sara Hz. Hacer’in başka bir yere gönderilmesini istemiş, Hz. İbrahim’de bunu kabul edip Hz. Hacer ile Hz. İsmail’i şimdiki Mekke şehrine götürmüştür. Tabi ki bu göç ettirme Allah tarafından Hz. İbrahim’e bildirilen bir olaydır. Hz. İsmail’in Mekke gibi kutsal bir şehre bırakılması ve bu şehirde soyunun devam etmesi bir tesadüf olamazdı.
Hz. İbrahim hanımını ve oğlunu kurak bir araziye bıraktıktan sonra geri dönmüştür. Hz. İbrahim 86 yaşında iken doğan Hz. İsmail o zaman yaklaşık olarak 15 yaşlarında idi. Hz. Hacer’in su bulmak için Merve ve Safa tepeleri arasında koşuşu, Kur’an-ı Kerim ile Allah’ın bize farz kıldığı Hac ibadeti sırasında tekrarlanması bu hareketin ne denli saygın oluşunu göstermektedir.10 Annesinin su için arayışlarını gören Hz. İsmail’in ayağını yere vurması ve yerden su fışkırması olayı da aynı rivayetlerde anlatılmaktadır. Fışkıran suyun isminin zemzem oluşu ile ilgili bir görüş ise Kıpti dilinde ‘Zem’ kelimesinin ‘tut’ anlamına gelmesiyle belirtilmiştir. Hz. Hacer’in suyun fışkırdığını uzaktan görmesi ve heyecanla kendi ana dilinde oğluna bağırması ve suyu tutmasını söylemesi kelimeyi ‘ZemZem’ olarak birleştirmiştir.
Hz. İsmail ve Hz. Hacer suyun olduğu bölgeyi çevrelemiş ve bir kuyu haline getirdikten sonra evlerini tam yanına inşa etmişlerdi. Bir kaç yıl içinde güneyden gelen bir kabilenin orada konaklamalarına izin veren Hz. Hacer sayesinde Arap halkı oluşmaya başlayacaktı.
Hz. İbrahim, Hz. Hacer’i ve oğlunu Mekke’ye getirdikten sonra dört defa daha gelmiştir bu topraklara. Bunlardan ilki gördüğü rüya üzerine Hz. İsmail’i kurban etmek için, ikincisi ve üçüncüsü oğlunu ziyaret maksatlı ve sonuncusu ise Hz. İsmail ile birlikte Kabe’yi yeniden inşa içindir. Hz. Sara ve Hz. Hacer ayrıldıktan sonra bir daha birbirlerini görmemişlerdir. Hz. İshak ve Hz. İsmail ise babalarının vefat etmesine yakın görüşmüşler ve na’şını beraber defnetmişlerdir.
Hz. Hacer’in ne zaman vefat ettiği ile ilgi çok fazla bilgi olmamasına karşın, Hz. Sara’nın 127 yaşında vefat ettiği ve El Halil şehrine gömüldüğü bilinmektedir.11 Hz. Sara vefat ettiğinde 137 yaşında olan Hz. İbrahim, daha öncede bahsettiğimiz bir Türk Hakan’ının kızı ile evlenmiş ve bu evliliğinden altı erkek çocuğu olmuştur. 12 Hz. İbrahim 175 yaşında iken vefat etmiştir.13 Hz. İsmail 89, Hz. İshak 75 yaşında iken vefat eden peygamber, vasiyeti üzerine El Halil yani Batı Şeria şehrinde eşi Hz. Sara’nın yanına oğulları tarafından defnedilmiştir.
Hz. İbrahim, Allah tarafından verilen emirler doğrultusunda bir oğlunu Mekke’ye bırakmış, bir oğlu Filistin’de kalmış ve diğer altı oğlunu Orta Asya’ya göndermiştir. Kenturah’tan olan çocukları bir gün dönüp babalarına neden onları oraya gönderdiğini, oraların ıssız, uzak, ve kurak olduğunu sormaları üzerine Hz. İbrahim bu emrin Allah’tan geldiğini ve hiç bir şekilde geri dönemeyeceğini asçylemiştir. Tekrar geldikleri yere giden oğulları orada Hun Türkleri ile kaynaşmış ve Hun Türkleri tarafından saygı görmüşlerdir. Hz. Muhammed (SAV) tarafından söylenen hadis ile Araplardan İslamiyet’in yönetimini alan Türklerin, Hz. İbrahim’in altı oğlunun soyundan geldikleri rivayet edilmektedir. Hatta Türkler 9. yüzyılda Müslüman olduktan sonra kendilerine kimlikleri sorulduğu zaman ‘Amcamız İsmail, babamız İbrahim’ diyerek kendilerini tanıtırlarmış.
Hz. İshak’ın soyundan gelen insanların kendilerine İsrailoğulları demelerinin sebebi, Hz. İshak’ın oğlu Hz. Yakub’un bir diğer isminin İsrail olmasıdır. Hz. Yakub’un 12 oğlundan çoğalan halk kendilerini İsrailoğlu olarak tanıtmaktadır. Kendilerine Yahudi kimliğini almaları ise Hz. Musa’nın peygamberliği zamanında başlamıştır. Hz. İbrahim’i diğer ırklardan daha fazla sahiplenmelerinin sebebi Hz. Sara ile aynı soydan gelmeleri ve ilk nikahlı eşi olması sebebiyle tüm mirasın kendilerinde olması gerektiğini savunmalarıdır. O zamanlar cariye çocuğuna miras düşmediği için Hz. Hacer’i cariye olarak tasvir etmişlerdir. Halbuki Hz. Sara tarafından Hz. İbrahim ile Hz. Hacer’in evlenmelerine izin verilmiştir. Eski Ahit’te yer alan Kanturaoğulları’ndan Yeni Ahit’te söz edilmediği için Türklerin Hz. İbrahim hakkındaki bilgileri çok az kalmaktadır. Aynı şekilde bilinen Türk kökenli bir peygamberin çıkmayışı bu durumu daha da bilinmez bir hale getirmektedir. (Burada kişisel bir merakımı yazmak zorundayım. Peygamberlerin soylarını araştırırken Hz. Şuayb’ın soyu dikkatimi çekti. Hz. Şuayb’ın soyu şu şekilde yukarı doğru ilerlemektedir; Şuayb, Mikail, Yeşcür, Medyen, İbrahim.14 Hz. İbrahim’in Kenturah’tan olma oğlu Medyen’in ismini görmekteyiz. Bu konu detaylı bir şekilde araştırılmalıdır. Hocalarımıza bu soruyu yönelteceğim) Hz. İbrahim’den sonra gelen peygamberlerin çoğu, tabi ki Kur’an’da geçen, Hz. İshak soyundan gelmektedir. Ta ki Hz. Muhammed (SAV)’e kadar. Hz. Muhammed (SAV) Hz. İsmail soyundan gelmektedir. Hz. İshak’ın soyundan gelen peygamberler şöyledir; ‘Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Eyyub, Hz. Zülkifl, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yuşa, Hz. İlyas, Hz. Elyasa, Hz. Yunus, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa.’15 Hz. Adem’den Hz. Yusuf’a kadar soy ağacını aşağıda tablo olarak vermeye çalışacağım. Hz. Yusuf’tan sonrası çok karışık olduğu için teferruata girmeyeceğim.
Görüldüğü üzere bir çok peygamber Hz. İbrahim soyundan gelmiş ve bazıları aynı anda hayatta bulunmuşlardır. Yahudilerin ve Arapların kesin olarak ataları sayılan Hz. İbrahim, bir rivayet gibi görülse de Türklerin de atası konumunda olabilme ihtimali vardır. Kendisine hem peygamberlik, hem de çeşitli ırkların atası olma hakkı verilmiş olan Hz. İbrahim hayatı ve insanlığa verdiği mesajları çok derin bir şekilde incelenmesi gereken bir din adamı, bir peygamber ve milletlerin atası konumundadır. Arapların, Yahudilerin ve şimdilik az bir olasılık olarak görünse de Türklerin atası olabilme ihtimali olan Hz. İbrahim, Hz. İsa ile Hıristiyanlara da inanç vasıtasıyla etki etmektedir.
Üç ırk için Hz. İbrahim’in önemini araştırırken bunun dinsel açıdan da araştırılması gerektiğinin bilincinde olmamız gerekmektedir. Yahudilere ve Araplara tek tanrılı dinin gerçekliği aşılanırken, bir yanda Orta Asya’da Gök Tanrı dinini benimseyen halkın tek tanrılı dini bilmemesi veya haberdar olmaması mümkün değil gibi gözükmektedir.