Akıl Ve Ruh Sağlığı Bozulanlar İçin Tiryak
Türkiye'de gerek Batı'ya gerekse Doğu'ya yönelik orijinal, kuşatıcı, etkili ve kalıcı bir dinsel-ruhsal söylem geliştirebilmesi için, her zamankinden daha fazla Hz. Mevlânâ'ya teveccüh edilmesi gerekmektedir. Ve bu, konjonktüre! bir politika gereği ve sadece, "Bakın!, bizde, İslam'da inşân sevgisi de var, aşk da, hoşgörü de!" diyebilmek için değil; yüzeysel ve mevsimlik bir ilginin ötesinde, derinlikli ve kalıcı bir tercih edişle yapılmalıdır. Çünkü Mevlânâ;
Haçlı seferleri ve Moğol istilalarına maruz kalan bir Anadolu'da, siyâsî ve sosyal hayattaki kargaşa, moral değerlerdeki çözülme karşısında insan'ı, İslâm'ı ve aşk'ı ayakta tutabilmiş bir manevî mimardır.
sadece Müslüman Anadolu insanı için değil, her din ve mezhepten insanın gönül aynası, göz bebeği olmuştur.
bugün Batı'da en çok tanınan, entelektüel çevreleri en çok cezbeden ve ihtidalarına vesile olan sûfî-şairdir.
Hâsılı kelâm Hz. Meviânâ, akıl ve ruh sağlığı bozulan bir insan ve toplum için "tiryâk"tır. O, sözlerindeki safa oluşun, şifâ ve gıda oluşun sırrı hususunda şöyle demiştir: "Söz söyleyen kemâl sahibi olursa, marifet ve hakikat sofrasını serdi mi, o sofrada her türlü yemek bulunur. Herkes orada gıdasını bulur.31
Çalışmamızın ikinci bölümünde, tarih boyunca ondan etkilenen meşhur insanlardan seçip kaydettiğimiz değerlendirmeler de yukarıdaki tespitlerimize delil teşkil etmektedir.
Dostları ilə paylaş: |