Macaristan'ın en büyük şair ve çevirmenlerinden olan Ist-vân Vas (Ö.1991), dünyanın dört bucağından bir araya getirdiği çevirilerini 1982'de Het tenger eneke (Yedi Denizin Türküleri) adıyla yayımlamıştır. Bu derlemede Mevlânâ'yı; "Celaleddin Rumi, Farsça yazan lirik şair, Mevlevi Tarikatı'nın kurucusu, dünya edebiyatının en büyük tasavvuf şairlerinden biridir" şeklinde tanıtmıştır. 347
Macaristanlt Türkolog-Hungorolog Dr. Edit Tasnâdi şöyle demektedir: "İslâm âleminin büyük mutasavvıf ve mütefekkiri Mevlânâ'nın Macaristan'da -her şeye rağmen özellikle üç önemli okur grubunun kitaplığında yerini bulduğunu söyleyebiliriz. Bu üç grubu; dünya edebiyatı meraklıları, Türkologlar ve Türk kültürünü sevenler ve İranistler ile Farsça eserlere ilgi gösterenler oluşturuyor. 348
Bosna-Hersek'in Müslüman bilge kralı Aliya İzzetbegovİç (Ö.2003) Mevlânâ'yı şöyle değerlendirmektedir:
"Hz. Mevîânâ'nın felsefesi, eserlerinin ve şiirlerinin yüzyıllardır gücünü koruyarak yaşatılması, gururumuzu artırmaktadır. Onun ilmi çalışmaları doğuda ve batıda çok sayıda insanın gönlünü fethetmiştir."
"Mevlânâ'nın eserleri dillerin ve ideolojilerin üstündedir. Onun üslubundaki gibi; karınca ile güneşi, çiçek ile okyanusu, çığ ile dağlan insanın gözbebeği ile gökteki ayı aynı kolaylıkla anlatan başka bir şair bulmak zordur.349
Yugoslav Türkolog, edebiyatçı, Yugoslavya Türk Yazarlar Derneği'nin kurucularından ve bu derneğin ilk başkanı olan İskender Muzbeg Şefikoğlu (d.1947, Prizren);
"Bugün Mevlânâ, Yugoslavya topraklarında şiirleriyle, sanatıyla, felsefesiyle varlığını göstermekte, bura ulus ve halklarının belli kesimlerinde hâlâ yaşamaktadır." demiştir.350
Yunanistan
Yunanlı yazar I. M. Panayotopulos, Benzersiz Mevlana 351 adlı kitabına şunları kaydetmiştir:
"Mevlânâ'yı okumak. Mevlânâ'yı bilmek, yaşamının ilk yıllarından ölümüne kadar devam eden süreçleri o kutsal tereddüt, kuşku ve anlama Öğrenmebilme üçgeninden geçtikten sonra varılan uygulamanın baştan çıkarıcı kasırgasını duymak... İşte tüm bu öğeler, insan, İnsan olma'nın anlamı yanında, İnsan olma'nın gururunu da vermektedir.
Mevlânâ bir kişiye, bir müride, bir mümine, bir kitleye, bir ırka, bir dine., herhangi bir (bir)e hitap etmiyor... Mevlânâ (tüm)e, (bütün)e hitap ediyor... İnsan olan (herkes)e... Din, ırk, sınır kavramının dışında... her İnsan'a, tüm İnsaniık'a hitap ediyor... Ve bunu yaparken de, somut öğe olarak sevgi'yi kullanıyor.
13. asrın ortalarında, Horasan'ın dağları ile bozkırlarından kalkıp Konya'ya gelen Doğuiu bir düşünür, o zamana kadar değişik küitür ve coğrafyalardan gelen bilgileri oiağanüs-tü seziş ve duyuşunun perspektifi altında kullanarak asırlar sonraki dünyanın, bugünkü Batı Medeniyeti diyebileceğimiz felsefi sistemlerin temellerini atıyor. Spinoza'ya, Goethe'ye, Novalis'e, Kierkegaard'a, Nietzsche'ye, Dostoyevsky'ye, Gabriel Marcel'e, Rilke'ye yollarını açıyor. Diyebiliriz ki, tüm felsefi sistemlerin en insancası olan Varoluşçuluk'un -Herakli-tos'tan sonra- ilk ve gerçek temsilcisi, bin iki yüz ortalarının Anadolu'sundaki Mevlânâ'dır.
Rusya
Nâzım Hİkmet'in can yoldaşı ve Türk edebiyatının Sovyetler Birliği ülkelerinde tanınmasına büyük katkısı olan; bilhassa, 1972'de Moskova'da yayımladığı Bir Mutasavvıf Bir Ah\ Hümanisti: Celâteddin Rumi Mevlânâ 352 adlı biyografiroman ile Ruslara ve Rusça konuşulan ülkelere Mevlânâ'yı tanıtan
Sosyalist, Türkolog, edebiyatçı-yazar Radi Fiş (ö. 2000), bu kitabında Mevlânâ'yı ve Mesnevi'yi şöyle değerlendirmektedir: "Göz kamaştırıcı bir şiir mirası bırakan bir ozan. 353
Batı'nın Yunanı'ndan Doğu'nun İran ve Hind'ine dek muazzam bir coğrafyayı kapsayan çok renkli bir düşünce dünyasının yaratılarını diyalektik bir biçimde özümsemiş bir büyük Doğulu bilge.354
Ozan ve düşünür Mevlânâ, yaşamı boyunca, dinsel dogmaların boyunduruğuna karşı, insan ruhunun özgürlüğünü, Haçlı Seferleri ve fanatizmin şahlanış döneminde, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin bütün insaniarın eşit olduğunu, insan denen varlığın yüceliğini savunmuştur.
Ozanın şiirlerinde ve eylemlerinde, resmi dinsel ideoloji tarafından korunan, kollanan ve kutsanan feodallerin zorbalığına karşı, kentlerin aşağı tabakalarından insanların duygu, düşünce ve protestolarının dile geldiğini görürüz. 355
"Mesnevi, dünya edebiyatında eşi benzeri olmayan bir yapıttır
"Ne üzerinedir bu kitap [Mesnevi], Dünyanın birliği, insanın birliği üzerine, ama aynı zamanda dünyanın ve insanın , . sonsuz çeşitlilikleri üzerine., insanın yüceliği üzerine, ama aynı zamanda da insanın zayıflıkları üzerine., aşk üzerine, ama aynı zamanda da nefret üzerine. Ona "İran Kur'an'ı"," Sufizm Ansiklopedisi" ve "XIII. Yüzyıl Folklor Ansiklopedisi" diyenler olmuştur. Bu adlandırmalar da kanımızca yanlış sayılmaz. Yine yanlış sayılmayacak başka adlandırmalar da yapılabilir. Mesnevi için: "Bilim dergisi", "Moral ve etik kurallar düsturu", Psikanaliz Kılavuzu" ya da "Bilinç akışı el kitabı" gibi... Bu kitapta her şey var. Her şey üzerine her şeyin söylendiği bir kitap Mesnevi. 356
Bu kitabın [Mesnevi'nin], Avrupa'da XIX. Yüzyıla gelene dek pek az tanınmasını ise, ancak Ortaçağ Hıristiyan Avrupa'sının dinsel hoşgörüsüzlüğüyle ve dünyanın zengin bir kültüre sahip halklarının çoğunu vahşi gören burjuva Avrupa'sının cehalet dolu kibriyle açıklayabiliriz 357
Radi Fiş, dostu Nâzım Hikmet hakkında ise şu bilgiyi nakletmektedir:
Ünlü Türk ozanı ve komünist Nâzım Hikmet de, hapishanede, ilk iki dizesini Celaleddin'nden aldığı, son iki dizesiyie ona yanıt verdiği bir rubai yazmış 358 ayrıca son romanında birkaç yerde Mesnevi'nin başlangıç dizelerinden alıntı yapmıştır.
Radi Fiş hakkında ayrıca bkz. "Cemal Kemalov"a ait görüşlerin yer aldığı bölüm. .
Dostları ilə paylaş: |