(Necm Sûresi 53/33)
“efe reaytelleziy tevella”
“Şimdi gördün mü o zâtı ki (hakikatleri Hz. Muhammed’e, Kûr’ân ’a) arka döndü,”
(Necm Sûresi 53/34)
ve a’ta kaliylen ve ekda
“ Ve bir az şey bahşetti, verdi ve gerisini getirmedi, men etti.
İnanmak üzere iken bir putperestin kışkırtmasıyle yüz çeviren ve ahirette ödemek üzere o putpereste biraz mal verip ve sonra vermekten vazgeçen Veledi İbni Mugiyre işaret olunmaktadır.
(Necm Sûresi 53/35)
e’ındehü ılmül ğaybî fehüve yera
“gaybî bilgi onun yanında mıdır ki: Artık o görüyor”
Ahiret ile ilgili böyle bir anlaşma için yapılan bir ikaz.
(Necm Sûresi 53/36)
em lem yünebbe’ bima fiy suhufi Mûsâ
“Yoksa Mûsâ'nın sahifelerinde olan şeyden haber verilmedi mi?”
(Necm Sûresi 53/37)
ve ibrahiymelleziy veffa
“Ve vefa sahibi İbrâhim (den haber verilmedi mi?)”
Burada Mûsâ ve İbrahim’den bahsetmesi ile İbrahimiyyet ve Mû-seviyyet mertebe hakikatlerini biliyor mu diye ikaz ediliyor.
euzü billâhi mineş şeytanir raciym
bismillâhir rahmânir rahiymi
(Necm Sûresi 53/38)
ellâ teziru vaziretün vizre uhra
“iyi bilin hiçbir günâhkâr, başkasının günâhını yüklenmez.”
Kimsenin günahı kimseye yüklenmez.
Burada İsevilere çok büyük bir ikaz vardır. Onlar kim ki İsâ (a.s.) a imân ederse o imân eden kişinin günahlarının hepsini İsâ (a.s.) ın te-keffül edeceğini, yükleneceğini ve o kişiden günahların silineceğini söylüyorlar.
Onlara göre “insânların günahları için Allah, oğlu olan İsâ’yı feda etti,” diyorlar.
Zan ve iddialarına göre de, “bu yüzden Allah onun çarmıha gerilmesine izin verdi,” diyorlar.
Hıristiyan bilginlerinin ittifakla söyledikleri, “bütün insânlar, pey-gamberler dahil günahlıdır, ancak Allahın biricik oğlu İsâ gü-nahsızdır,” diyorlar.
Onlar her ne kadar Hz. Peygamberimizi ve İslâmiyeti kabul etme-seler de yine de İslâmiyet için yaptıkları araştırmada, dinimizin sûre-tinde kaldıklarından bir hadisteki, Efendimizin “Ben günde 70 veya 100 defa istiğfar ederim,” sözünü, “demek ki onun da günahı varmış ki istiğfar ediyor,” diyorlar. Bunu mesnet alıyorlar.
Maalesef Tevrat-ı Şerif’te Peygamberlere hiç isnat edilmeyecek suçlar isnat ediyorlar.
O kadar ağır suçlar ediyorlar ki, böylece bu tezleri haklı çıkarmak istiyorlar. Böylece yanlış tezi yanlış mesnet üzerine oturtarak tamamen hayâli ve vehme dayalı kalıyorlar.
Onlara göre kim İsâ (a.s.) a, “istavroz putuna” imân ederse, is-tavrozun bir ucu yeryüzünde, diğer tarafı cennette olmak üzere köprü yapılıyor, (adeta sırat köprüsü gibi) üzerinde de İsâ (a.s.) onların cen-nete gitmesine yardımcı olacakmış.
Ancak bu âyet bunların hepsini çürütüyor.
Bir şemamız vardır. Bir çok din yoktur, Allahın tek dini vardır. İbra-himiyyet, Mûseviyet, İseviyet bunun bir mertebesidir. Semboller itibariyle de bütün semboller Kâ’be-i Şerif’ten çıkmadır. O şemada bun-lar gâyet açık gösterilmiştir.
Gerek Yahudi “6 köşeli yıldız”ın; gerek Hıristiyanların “put” denilen “İstavroz”un kaynağı Kâ’be-i Şerif’ten çıkmaktadır.
Sembolleri böyle olduğu gibi zaten mânâları da hakikat-i Muhamme-di’den çıkmaktadır.
Her insân, her nefs Cenâb-ı Hak tarafından halkedilmede ayrı olması ve diğeri ile birey olarak kendi kendimize çekildiğimizde bir bağlantısı olmadığından, iyi ve kötüyü ayırt edebilecek akla sahib olup, elinde tat-bik edecek programı olup, bu yolda bütün mertebeler yaşanır ise, ke-mâlât ikmal olup, kâmil olunuyor.
Eğer bu program eksik kalırsa, eksik kalan kısım kadar kemâl bula-madığından günahlı olunuyor.
Bu yüzden bu suçu başkasının yüklenmesi veya menfaatlenmesi mümkün değildir. Burada verme olayı vardır ama bu zorla değil de, gö-nül rızasına binaen olmaktadır.
(Necm Sûresi 53/39)
ve en leyse lil insâni illâ ma se’a
“ve insân için kendi say’inden (çalıştığından) başkası yoktur.”
Kişi kimseden birşey beklemeden kendi fiilini, kendi say’inin kendi yapmalıdır. Diğer taraftan bir kimse, diğer kimse için kendi rızası ile Allah rızası için dua eder, ona tavsiyede bulunabilir. Ancak kişinin bu duayı hak etmesi gerekir, bu durumda o dua, o kişiye Allah izni ile nakledilebilinir. Yani netice yine kişinin kendisine kalmaktadır.
(Necm Sûresi 53/40)
ve enne sa’yehü sevfe yüra
“ve kesin say’ini (çalışmasını) yakında görecektir.”
Bu say’inin (çalışmasının) neticesini yakında görecektir. Boşa konu-şulmadığını, vaad edilenin kendisinin rû’yet edeceği ifade ediyor.
(Necm Sûresi 53/41)
sümme yüczahül cezael evfa
“Sonra onun yapmış olduğun şeyin cezası (karşılığı) tastamam ifa olarak ceza (mükâfat) olarak karşılıklandırılacaktır.”
Burada ceza, (karşılık) anlamında olduğundan; yapılanın tastamam karşılığının ifası olarak kişiye göre mükafat ise, mükafat; hata, yanlışlık ise, ceza olacaktır.
Dostları ilə paylaş: |