4.8.Ortak Tarım Politikası
I. Öncelik tanımı
|
a) Mevcut durum
|
Tarım alanında Türkiye-AB ilişkileri; tarım ürünlerinin serbest dolaşımını sağlamak üzere Türk tarımının Ortak Tarım Politikasına (OTP) uyumu, tarım ürünleri ticaretinde karşılıklı olarak tercihli bir rejim uygulanması (tarım tavizleri) ve işlenmiş tarım ürünleri, konuları olmak üzere üç yönlü bir gelişme göstermektedir.
Tarım alanında Türkiye-AB ilişkilerinde en öncelikli konu Türk tarımının OTP’ye uyumudur. Türk tarımının OTP’ye uyumu gerçekleştirildiğinde, Türkiye ile Topluluk arasında tarım ürünlerinin serbest dolaşımı sağlanacak, dolayısıyla, işlenmiş tarım ürünleri (tarım unsuru bakımından) ve karşılıklı tarım tavizleri ile ilgili rejim OTP’ye uyum kapsamına girerek sona erecektir.
Türk tarımının OTP'ye uyumu Türkiye ve Toplulukta; genel ekonomik ve sosyal yapı yanında, tarım ile doğrudan ilgili olarak işletme yapısı, üretim, tüketim, fiyat ve pazar politikası, dış ticaret, tarıma bağlı ve dayalı sanayiler, teknoloji kullanımı, verimlilik, üretici gelirleri, kendine yeterlilik, mali politikalar, kırsal, bölgesel ve sosyal politikalar, mevzuat ve kurumsal yapı olmak üzere pek çok konu üzerinde etkili olacaktır.
Türkiye’de; doğal kaynaklar bakımından avantajlı ve Topluluk tarımını tamamlayıcı nitelikte olabilecek meyve-sebze, tütün, pamuk gibi ürünler dışında, çoğu tarımsal üründe, özellikle hayvansal ürünlerde tarım işletmelerinin yapısındaki bozukluk, teknoloji kullanımındaki yetersizlik, düşük verimlilik gibi sorunlar mevcuttur. Türkiye’deki tarım işletmelerinin kullandıkları arazi miktarı küçük ölçekte, birbirinden uzak ve çok sayıda parçalardan meydana gelmiştir. Arazi parçalılığı da Medeni Kanundaki miras hükümleri, alım ve satışlar, kanal ve yol inşası vb. nedenlerle gittikçe artmakta ve tarım işletmeleri ekonomik işletme büyüklüklerinin altına düşmektedir. Bu nedenle, tarımsal yapının en önemli unsuru olan tarım işletmelerimizin kullandıkları arazilerdeki işletme parçalılığını engellemek ve parçalılık oranını AB ülkelerindeki gibi azaltmak zorunluluk arz etmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye söz konusu nedenlerle tarım alanında Toplulukla rekabet edemeyebilecektir. Tarımsal üretimde ve üretici gelirlerinde beklenen artış sağlanamayacak, hatta azalmalar ortaya çıkabilecektir.
Bu nedenle Türkiye, özellikle verimlilik ve rekabet gücünün artmasına imkan verecek, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi ve etkin teknoloji kullanımı politikaları ile tarım ürünleri fiyatlarını-maliyetlerini Topluluk fiyatlarına yaklaştırmalıdır. Bunun için de tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi çerçevesinde mülkiyet ve arazi tasarruf rejiminin ıslahı, toprak koruma ve muhafazası, drenaj ve sulama çalışmaları gibi tedbir ve faaliyetler ülke çapında yürütülmelidir. Bu alınacak tedbirler demetinin tamamı geniş anlamda “Arazi toplulaştırması” veya “Arazi düzenlemesi” dediğimiz çalışmalar kapsamında yer almaktadır. Türk tarımı uzun dönemde ve bu alanlardaki iyileştirmelerle ancak, belirli bir rekabet gücü kazanabilecektir. Bu kapsamda, Tarım Reformu Türkiye için Türk tarımının OTP’ye uyumunda son derece önemli bir unsur olarak belirmektedir. Türk tarımının OTP’ye uyumu ve Türk tarımının reformu için AB’nin sağlayacağı mali ve teknik destek önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
Türk tarımının OTP'ye uyumunda en önemli sorunlardan birisi mali konulardır. Türk tarımının OTP'ye uyumunun, desteklemenin azaldığı bir dönemde gerçekleşmesi beklenildiğinden, uyumun AB’nin bütçesine büyük bir yük getireceği söylenemez. Nitekim Gündem 2000 çerçevesinde, yeni genişleme sürecinde destekleme fiyat politikası yoluyla gerçekleştirilen desteklerin azaltılması, kırsal, yapısal ve çevre sorunları ile ilgili desteklerin artırılması öngörülmektedir.
Ülkemizde 1950 yılında 2,2 milyon olan tarım işletmesi sayısı 1990 yılında 3,9 milyona çıkmıştır. Buna paralel olarak 1950 yılında 100 dekar olan ortalama işletme büyüklüğü 1990 yılında giderek küçülerek 59 dekara düşmüştür. 1991 yılı genel tarım sayımı sonuçlarına göre ülkemizde 21,6 milyon parça tarım alanı bulunmakta ve işletme başına ortalama beş parça arazi isabet etmektedir. Yani çiftçilerimiz beş ayrı parça üzerinde çiftçilik yapmaya çalışmaktadır.
Makineli tarım, gübreleme, ilaçlama, sulama, kaliteli tohumluk, teşvikler, vb. girdilere rağmen AB üyeleri ile mukayese edildiğimizde, tarımsal üretim açısından parlak bir noktada olmadığımız görülmektedir. Bitkisel verimliliğimiz Avrupa’daki ortalamanın yarısı kadardır. Bunun da başlıca nedenlerinden birisi, ortalama işletme büyüklüğünün AB ülkeleri ortalamasının yaklaşık 1/3’ü kadar olmasından ve ayrıca işletmelerimizin çok parçalı ve dağınık olmasından ileri gelmektedir.
İşletmelerimizin belirli bir bölümü pazara yeterli ürün arz etmeyen işletmeler seviyesine düşmüştür. Uzmanlaşmış mal üretimi ve tarımsal üretim artışı için rekabet edebilmek amacıyla tarım işletmelerimizin ortalama işletme büyüklüğünün bir plan dahillinde tedbirler alınarak arttırılması ve kuru, sulu tüm tarım alanlarında arazi toplulaştırılması (düzenlemesi)yapılarak, işletmelerin parçalılığının giderilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, Medeni Kanun çerçevesinde tarım arazilerinin daha fazla parçalanmasını önleyecek tedbirler alınması uygun olacaktır.
OTP reformu çerçevesinde önümüzdeki yıllarda tarıma sağlanan desteklerin azaltılması nedeniyle, OTP uzun dönemde Türk tarımı için yeterli ölçüde destekleyici-koruyucu olmayabilecektir.
Ormancılıkta, kadastro işlerinin tamamlanamaması, uzmanlaşmış teknik personel ve işçi açığı, kapsamlı yetişme muhiti envanterinin olmaması, işletme amaçlarındaki belirsizlik, ergonomik faaliyetlere gereken ağırlığın verilmemesi, gençleştirme çalışmalarında planların gerisinde kalınması, korunan alanların azlığı ve finansman yetersizliği nedeniyle yıllık ağaçlandırmaların düşüklüğü sektörün temel sorunlarını oluşturmaktadır.
Uluslararası düzeyde özellikle 1992 zirvesinde ortaya konulan “Orman Prensipleri” ve “Gündem 21”e ve zirveyi takiben geliştirilen “Hükümetlerarası Ormancılık Paneli ve Forumu, Avrupa’da Ormanların Korunması Bakanlar Konferansı” gibi uluslararası ve bölgesel süreçlerde yer alan hususlara ormancılık çalışmalarında dikkat edilmektedir. Bu doğrultuda, ormancılık sektöründe üstlenilmiş olan uluslararası ve bölgesel sorumlulukların yerine getirilmesini ve takibini de kapsayan “Ulusal Ormancılık Programı”nın hazırlanması çalışmaları devam etmektedir.
Tarım sektörü ekonomik ve sosyal yönleriyle Türkiye için son derece önemli bir sektördür. Tarım sektörünün 1999 yılı itibarıyla GSYİH içindeki payı yüzde 15 olmasına karşın, tarımsal istihdamın sivil istihdam içindeki payı yüzde 45,1’dir. Tarımın milli gelirdeki ağırlığı azalırken, nüfusun önemli bir kısmı geçimini hala tarımla sağlamaya devam etmektedir.
1991 Genel Tarım Sayımına göre Türkiye’de 4,1 milyon tarım işletmesi bulunmaktadır. İşletmelerin yaklaşık yüzde 3,6'sı hayvancılık ve yüzde 96,4'ü bitkisel üretim ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Söz konusu işletmelerin yaklaşık yüzde 35'i 0-2 hektar, yüzde 32'si 2-5 hektar arasında, yüzde 28'i 5-20 hektar arasında ve yüzde 5'i 20 hektarın üzerinde arazi büyüklüğüne sahiptir. Ancak 0-2 hektar arasında bulunan işletmelerin işledikleri alan oranı yüzde 6; 2-5 hektar arasında yüzde 16, 5-20 hektar arasında yüzde 41 ve 20 hektar üzerinde ise yüzde 37 olarak belirlenmiştir. Ortalama işletme büyüklüğü ise yaklaşık 5,9 hektardır. Aynı sayım sonuçlarına göre; büyükbaş hayvancılık işletmelerinin yüzde 71,9’u 5 başın altında, küçükbaş hayvancılık işletmelerinin ise yüzde 31,6’sı 20 başın altında bir büyüklüğe sahiptir.
Tarım sektöründe istihdam edilenlerin gelirleri diğer sektörlere oranla düşük olup, sektör içerisinde de gruplar arası gelir dağılımında büyük ölçüde farklılık mevcuttur.
Uygulanan destekleme politikaları ile üretici gelirlerinde istikrar sağlanamamış, dünya fiyatları üzerindeki destekleme alım fiyatları bazı ürünlerin ekim alanlarının genişlemesine, üretim fazlası oluşmasına ve devletin fazla alım yaparak yüksek stok maliyetine katlanmasına neden olmuştur. Bu olumsuzlukları kısmen gidermek üzere, yeni bir tarımsal destekleme aracı olarak; 2000 yılında Çiftçilere Yönelik Doğrudan Gelir Desteği uygulanması yönünde bir pilot proje başlatılmıştır.
GATT Uruguay Turu Tarım Anlaşmasının ilgili hükümleri çerçevesinde Türkiye, yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmektedir. Uruguay Turu sonrası gelişmeler de göz önüne alınarak AB ile yeni bir tercihli ticaret rejimi oluşturulmuştur.
VII. Plan döneminde, 4342 sayılı Mera Kanunu çıkarılmıştır. Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu oluşturulmuştur. 4487 sayılı Kanun ile Ürün Borsalarında vadeli işlemler yapılabilmesi imkanı sağlanmıştır. Ayrıca, 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış, 4367 sayılı Kanunla söz konusu KHK’nın bazı maddeleri değiştirilmiş ve ilgili mevzuatta düzenlemeler yapılmıştır. 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla tarım satış kooperatif ve birliklerine ilişkin hükümler düzenlenerek bu kuruluşların yeniden yapılanması için yasal bir çerçeve oluşturulmuş, bu kuruluşlar etkin ve sürdürülebilir bir şekilde özerk ve mali yönden bağımsız kılınmışlardır.
Ancak VII. Plan döneminde, Tarımsal Politikalar ile ilgili Yapısal Değişim Projesi çerçevesinde öngörülen Tütün Tarımının Yeniden Düzenlenmesi, Ürün Sigortası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Yeniden Organizasyonu Kanunları çıkarılamamıştır. Üretici Birlikleri Kanun Tasarısı son aşamaya gelmiştir.
Türkiye’de modern biyoteknoloji henüz başlangıç aşamasındadır. Mevcut çalışmalar, herhangi bir üründe transgenik ürün elde edilebilecek düzeye gelmemiştir Bu konuda temel çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ancak, öncelikle yapılması gereken geliştirilmiş bulunan teknolojinin transfer edilerek kullanılması ve transferi aşamasında gerekli biyo-güvenlik önlemlerinin alınmasıdır. Teknoloji transferi ve kullanımı ile ilgili alt yapı Türkiye’de büyük oranda mevcuttur. Yapılması gereken, ileriye dönük, sanayi sektörüne aktarılabilecek ve sektörün kendi içinde kullanabileceği ürünlerin üretimine yönelik çalışmaların biyo-güvenlik önlemleri alınarak ivedilikle başlatılmasıdır.
Henüz başlangıç safhasında olunması, bu çalışmaların daha güvenli ortamlarda ve daha güvenli sonuçlar üretecek şekilde planlanması ve yürütülmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca, Türkiye’de bu çalışmaların doğrudan kar amacına yönelik olmaması nedeniyle gerekli güvenlik önlemlerinin alınması daha da kolaylaşmaktadır.
Amaçlar, İlkeler ve Politikalar
Türkiye kendi tarım politikası ihtiyaçları, dünya tarımındaki gelişmeler ve Türk tarımının OTP’ye uyumu zorunluluğunu göz önünde bulundurarak VIII. Planda aşağıdaki amaç, ilke ve politikaları belirlemiştir:
Kaynakların etkin kullanımı ilkesi çerçevesinde ekonomik, sosyal, çevresel ve uluslararası gelişmeler boyutunu bütün olarak ele alan örgütlü, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir tarım sektörünün oluşturulması temel amaçtır. Gıda güvenliği ilkesi çerçevesinde artan nüfusun dengeli ve yeterli beslenmesi esas alınacaktır.
Piyasa fiyat oluşumu üzerinde olumsuz etkileri olan ürün fiyatlarına devlet müdahaleleri yerine, üretimin piyasa koşullarında talebe uygun olarak yönlendirilmesini sağlayacak politika araçları devreye sokularak, üretici gelir düzeyinin yükseltilmesi ve istikrarı esas alınacaktır. Üretim maliyetlerini azaltıcı ve teknolojik gelişimi hızlandırıcı tedbirler uygulamaya konulacaktır.
Tarım politikalarının esasları; Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşmasının öngördüğü yükümlülükler ile AB'ye tam üyelik sürecine girerken AT Ortak Tarım Politikasında ve uluslararası ticaretteki gelişmeler çerçevesinde belirlenecektir.
İnsan kaynakları başta olmak üzere, üretim faktörlerinin daha etkin kullanılması, verimliliğin artırılması, tarımla ilgili kuruluşlarda kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi, kurumsal hizmet akışında gözlenen sorunların giderilmesi, sektör içi kaynak dağılımında etkinlik ve rasyonel kullanımın sağlanması, üretici örgütlerinin güçlendirilmesi, tarımsal işletmelerin rekabet güçlerinin artırılması ve pazarlama ağlarının geliştirilmesine ağırlık verilecektir.
Çiftçi Kayıt Sistemi, Tapu-Kadastro Sistemi, Coğrafi Bilgi Sistemi ve Çiftlik Muhasebe Veri Ağının geliştirilmesi sağlanacaktır. Tarımsal veri tabanını kullanan Tarım Bilgi Sistemi kurulacaktır.
Üretici ve üretim düzeyini risklere karşı korumak amacıyla Risk Yönetimi araçları geliştirilecektir. Bu çerçevede; tarım ürünlerine yönelik sigorta sistemi, vadeli işlemler borsası, sözleşmeli tarım ve stok yönetimi araçlarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve etkin şekilde uygulamaya konulması sağlanacaktır.
Tarımsal gelişmede bölgesel nitelikli programların önemi nedeniyle Tarımda Sorunlu ve Öncelikli Üretim Alanlarının Tespit Çalışmaları çerçevesinde bölgesel özel programlar geliştirilecektir.
Tarım sektörü ile ilgili her türlü konuda, her aşamada ve düzeyde katılımcı proje planlaması ve yönetimi esas alınacaktır.
Üreticilerin katılımını ve sorumluluğunu esas alan ve doğrudan üreticilere finansman sağlayan Kırsal Kalkınma Projelerine ilişkin çalışmalar sürdürülecektir. Bu çerçevede, gerçekleştirilmekte olan ve kırsal kesimdeki gelir seviyesini artırmayı amaçlayan Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi halen 11 ilde uygulanmaktadır.
Kırsal alanda tarım-dışı sektörlere destek verilmesi ve kırsal sanayinin yaygınlaştırılması sağlanacaktır. Tarımdan çekilecek nüfusa yeni istihdam imkanları yaratacak projeler geliştirilecektir.
Tarımsal araştırma kurumları etkili bir yapıya kavuşturulacak, çeşitli kurum, kuruluş ve üniversiteler tarafından yapılan araştırma faaliyetlerinde koordinasyon sağlanacaktır.
Tarımsal araştırma önceliklerinin belirlenmesinde üretici talepleri dikkate alınacak ve uygulamaya yönelik araştırma projelerinin geliştirilmesi ve uygulanmasında üreticilerin katılımı ve katkısı esas alınacaktır.
Tarım-sanayi entegrasyonunun geliştirilmesi, işleme sanayiinin rekabet edebilirliğini artırıcı nitelikte uygun ve kaliteli hammaddenin temini ile tarımsal sanayie dönük sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması sağlanacaktır.
Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin kooperatifçilik ilkeleri doğrultusunda özerkleştirilmesi sağlanırken, söz konusu kurumların yeniden yapılandırılması durumunda sürdürülebilirliği sağlayıcı gerekli önlem ve politikalar uygulamaya konulacaktır.
Kamu tarafından yapılmakta olan bir kısım görevler üretici organizasyonlarına devredilecektir.
Doğal kaynak kullanımında havza bazında katılımcı proje planlaması ve yönetimi benimsenecektir. Doğal kaynakların sürdürülebilir biçimde kullanılması, gen kaynakların korunması ve saklanması sisteminin kurulması sağlanacaktır.
Tarımsal politikalar doğrultusunda dengeli ve çevreyle uyumlu tarımsal kalkınmanın sağlanmasına yönelik olarak tarımsal altyapı yatırımlarının her aşamasında yatırımdan faydalananların her türlü katılımı sağlanacak, mevcut altyapının etkin kullanımı ve yeni yatırımların gerçekleştirilmesinde kaynakların rasyonel kullanımı temin edilecektir.
Detaylı toprak etütlerinin ve toprak haritalarının yapılması ile toprakların kullanım ve korunmasına ilişkin bir Kanunun çıkarılması, kadastro çalışmalarının tamamlanması ve toprak veri tabanının oluşturulması sağlanarak Arazi Kullanım Planı hazırlanacaktır.
Bölünemeyecek en küçük parsel anlamında optimum işletme büyüklükleri bölgelere göre tespit edilecek, belirlenecek ekonomik işletme büyüklüklerine bağlı özendirici tedbirler geliştirilecektir.
Hayvansal ürünler üretimi geliştirilecek, toplumun hayvansal protein bakımından dengeli ve yeterli beslenebilmesini sağlamak amacıyla hayvan ıslahı, hayvan hastalık ve zararlılarıyla mücadele ile kaliteli kesif yem ve yem bitkileri üretiminin artırılmasına, meraların ıslahına ve yayım hizmetlerine ağırlık verilecektir.
Su ürünlerinde sürdürülebilir üretimin artırılması amacıyla; doğal kaynakların rasyonel kullanımı sağlanacak, yetiştiricilik ve açık deniz balıkçılığı geliştirilecek, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem verilecek ve kamuda etkin kurumsal bir yapının oluşturulması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Ormanlar; toplumun ormancılık sektörü ürün ve hizmetlerine olan gereksinimlerini, sürdürülebilir ormancılık, biyolojik çeşitlilik ile yaban hayatını koruma ve çok yönlü yararlanma ilkeleri doğrultusunda ekonomik, sosyal, çevresel ve ergonomik kriterler çerçevesinde yönetilecek, işletilecek ve korunacaktır.
Türkiye’de ormansızlaşma, çölleşme, toprak erozyonu, sel, heyelan ve çığ gibi afetleri önlemek amacıyla, ağaçlandırma, erozyon kontrolü, mera ıslahı ve sosyal ormancılık faaliyetleri geliştirilecek, gerçek ve tüzel kişilerin orman yetiştirme etkinlikleri desteklenecektir.
Hukuki ve Kurumsal Düzenlemeler
Tarım sektörü ile ilgili konuları bir bütünlük içinde ele alan Çerçeve Tarım Kanunu çıkarılacaktır. Ziraat Odalarının etkin olarak faaliyetlerini sürdürmeleri ve geliştirilmeleri yönünde düzenlemeler yapılacaktır.
Kamudan bağımsız bir yapıda üreticilere üretimden pazarlamaya kadar olan safhalarda hizmet vermek üzere kar amacı gütmeyen organizasyonlar oluşturmaya yönelik Üretici Birliklerine ilişkin bir kanun tasarısı hazırlanmış olup, Başbakanlığa sunulmuştur. Örgütlü çiftçi kesiminin desteklenmesi ve bu yönde teşvik önlemlerinin uygulamaya geçirilmesi sağlanacaktır. Söz konusu örgütlerde denetimin özerkleştirilmesi yönünde düzenlemeler yapılacaktır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile tarımsal nitelikli Kamu İktisadi Teşebbüsleri yeniden yapılandırılacaktır.
Tarımsal Ürün Sigortaları Kanununun ve buna ilişkin eylem planının hazırlanmasına ilişkin çalışmalar tamamlanacaktır.
Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu, özel sektör kuruluşları ile çiftçi örgütleri temsilcilerini yeterince kapsamadığından, yeni üyelerin katılımıyla genişletilecektir.
Yukarıdaki hususlar da göz önünde bulundurularak, tarım alanında en önemli unsur olan, Türk tarımının OTP’ye uyumunda şu hususların öncelikli olarak yerine getirilmesi gerekli görülmektedir:
Türk mevzuatının AB müktesebatına uyumu konusunda sürdürülen çalışmalar çerçevesinde, Türk tarımının OTP’ye uyumunun aşamalı bir şekilde gerçekleştirilmesi ve bu amaca yönelik gerekli idari, hukuki, mali ve teknik düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir.
Kırsal ve tarımsal sivil örgütlenme (kooperatifler, birlikler, meslek kuruluşları vb.) OTP yükümlülüklerini yerine getirebilecek şekilde güçlendirilmekte, yönetim ve finansman bakımından bağımsız bir yapıya kavuşturulmakta ve devletin bu alandaki rolü azaltılmaktadır.
Tarım işletmelerinin yapısı ve kırsal ve tarımsal alt yapı, arazi düzenlemeleri (toplulaştırma) kapsamında planlanıp iyileştirilerek tarımsal verimlilik ve rekabet gücünün artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Tarımsal üretim yanında tarıma dayalı sanayiler ve pazarlama kanalları, özellikle, borsa sistemi ve hallerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yürütülmektedir.
Doğal kaynaklar ile çevre ve kırsal peyzaj, ülke, bölge ve havza bazında korunmalı ve geliştirilmelidir. Kırsal alanda tarıma dayalı sanayiler ve tarım dışı ekonomik faaliyetler desteklenmeli, kırsal alanların rekabet gücü geliştirilmelidir.
Gıda güvenliği, bitki ve hayvan sağlığı ve kalite kontrol konularında Topluluk sistemine uyum için gerekli yasal, kurumsal ve teknik düzenlemeler yerine getirilmektedir.
Çay, tiftik keçisi, yaş ipek kozası gibi ürünler için AB ile işbirliği yapılarak özel destekleme ve koruma sistemleri geliştirilmelidir.
Çevre ve kırsal mirasın korunmasına özen gösterilmelidir. Bu kapsamda, çiftçilerin çevre ve doğal kaynaklar ile uyumlu tarım tekniklerini uygulamasına özel bir önem verilmelidir.
Türkiye ile Topluluk tarım politikalarının muhtemel gelişme eğilimleri de göz önüne alınarak tarım politikaları ve mevzuat sürekli uyumlu hale getirilmelidir.
Ülkesel biyogüvenlik sisteminin kurulması için yasal düzenlemelerin yapılmasına, elde edilen bilgilerin kullanıcılar, karar vericiler ve halka duyurulması için gerekli tedbirlerin alınmasına ve kontrol ve takip sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır. İthal edilen veya yurt içinde geliştirilen biyoteknoloji ürünlerinin biyogüvenlik ile ilgili testlerin tamamından geçmesi gerekmektedir.
Türkiye’de konuyla ilgili ilk mevzuat hazırlık çalışmaları Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından başlatılmıştır. Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülen çalışmalar neticesinde, ilgili mevzuat çalışmalarında çok kısa sürede büyük aşamalar kaydedilmiştir. Transgenik bitkilerle ilgili mevzuat çalışmaları dünyanın diğer ülkeleri ve uluslararası mevzuat çalışmaları ile paralel olarak yürütülmektedir.
Belirlenen ana esaslar çerçevesinde, konu “Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri, Transgenik Kültür Bitkilerinin Tescili ve Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) Üretilmesi, Pazara Sürülmesi” olarak üç kısma ayrılmıştır. Bu kapsamda, söz konusu ürünlerin üretilmek üzere Türkiye’ye girmeden önce gerekli araştırmaların yapılmasını sağlamak üzere “Transgenik Kültür Bitkilerinin Alan Denemeleri Hakkında Talimat” Mayıs 1998’de yürürlüğe girmiştir.
Bu çalışmalara paralel olarak TÜBİTAK koordinatörlüğünde kurulan komisyonlar tarafından “Genetik Yapıları Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) Üretilmesi, Pazara Sürülmesi” ve “Genetik Olarak Değiştirilmiş Mikroorganizmaların Geliştirilmesi ve Kullanımı” ile ilgili mevzuat çalışmalarına temel teşkil edecek teknik metinler hazırlanmış ve kanunlaşması için gerekli prosedür devam etmektedir.
İlgili AB mevzuat listesi Cilt II’de verilmektedir.
Kamu kuruluşları tarım sektörü ile ilgili faaliyetlerde oldukça yaygın bir örgütlenmeye gitmiştir. Türkiye'de tarım politikalarının yürütülmesinden sorumlu kuruluşlar içerisinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı en önemli yere sahip olan kuruluştur. Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Orman Bakanlığı, bazı Devlet Bakanlıkları, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Merkez Bankası ve Ziraat Bankası, tarımsal etkinliklerin yürütülmesi ile yakından ilgili kamu kuruluşlarıdır. Bunun yanında, kamu kuruluşlarının koordinasyonunu sağlamak üzere “Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu” oluşturulmuştur. Topluluk müktesebatının üstlenilmesinde ve uygulanmasında, ilgili kuruluşlar arasındaki koordinasyonun daha etkin bir şekilde sağlanabilmesi için bu Kurul, daha aktif rol almalıdır.
Türkiye'de, üreticilerin örgütlenmesinde, Ziraat Odaları, kooperatifler ve birlikler önemli yere sahiptirler. Üretici kuruluşlar özellikle OTP çerçevesinde, satın alma sorumluklarını yerine getirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Topluluk müktesebatının uygulamaya konulabilmesi için yeni bir idari yapılanma gerekmektedir.
Türkiye ve Topluluk tarımının ve ekonomisinin çıkarlarına uygun şekilde Türkiye’nin, Topluluk müktesebatını, özellikle OTP’yi en etkili şekilde uygulamasına imkan verecek bir uyumun gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Bu kapsamda ilk aşamada, bitki-hayvan sağlığı kuralları, taze işlenmiş meyve ve sebze, su ürünleri, zeytinyağı, şeker ve ormancılık, ikinci aşamada tarla bitkilerinden (arable crops)hububat, pirinç, yağlı tohumlardan ayçiçeği, soya ve kolza, keten-kenevir, nişastalık patates ve son aşamada hayvancılık başta olmak üzere diğer tarımsal ürünlerde uyumun gerçekleştirilmesi öngörülmektedir.
Tarım sektörü ile ilgili olarak uyum sağlanması gereken diğer önemli konular ise gıda kontrolü ile tarım ürünlerinin kalite ve standartları ile ilgili olarak gerçekleştirilecek uyumdur. Türkiye’nin bu alandaki uyum çalışmaları, özellikle DTÖ kuralları göz önünde bulundurularak, gelişmelere paralel olarak sürdürülmektedir. Türkiye’nin DTÖ kurallarına uyum yönünde sağlayacağı gelişmeler, Topluluk kurallarına da uyumun gerçekleştirilmesine imkan tanıyacaktır.
Mevcut Topluluk tarım müktesebatının üstlenip uygulanmasının yanında, Topluluk müktesebatında ortaya çıkan gelişmeler sürekli izlenecek ve uyum için gerekli önlemler alınacaktır. Bu konuda Türkiye’nin AB Komisyonunun teknik komite çalışmalarına katılımı gerekli görülmektedir.
|
II. AB müktesebatı ile Türk mevzuatı karşılaştırması ve yapılması gereken değişiklik ve yeniliklerin uygulamaya geçirilmesi için alınması gereken önlemler
|
a) Türk mevzuatının mevcut durumu
|
Türkiye’de tarım ve tarım sektörü faaliyetleriyle ilgili temel mevzuat olarak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu, 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanunu, Mera Kanunu, bulunmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile doğrudan ilgili diğer mevzuat ise şunlardır: Pamuk Islahı Kanunu, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılaştırılması Hakkında Kanun, Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu, Türkiye Bağcılığının Modernleştirilmesi ve Bağcılığımızın Kalkındırılması Hakkında Kanun, Su Ürünleri Kanunu, Yem Kanunu, Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun, Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanun, Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu, Çay Kanunu, Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair KHK ve Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik.
Öte yandan, Türk Standartları Enstitüsü Kuruluş Kanunu, Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu, Orman Kanunu ve Çevre Kanunu tarım sektörü ile yakından ilgili kanunlardır.
Ayrıca, GATT ve Topluluk ile yapılan anlaşmalar ve muhtelif ülkelerle akdedilen serbest ticaret anlaşmaları da çeşitli yönleriyle tarım ürünleri ile ilgili mevzuat kapsamına girmektedir.
Yukarıdaki Türk mevzuatına ilave olarak ormancılık alanında sayılmasında fayda görülen mevzuat da şunlardır; 3800 sayılı Orman Bakanlığı Kuruluş Kanunu, 6831 sayılı Orman Kanunu, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi Kanunu,4122 sayılı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Milli Seferberlik Kanunu,3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu, 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ve Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Mücadelesine İlişkin Uygulama Esasları ile İlgili 285 sayılı Tebliğ.
b) Türk mevzuatında yapılması gereken değişiklik ve yenilikler
|
Türk mevzuatının bitki ve hayvan sağlığı ile kalite ve standartlara ilişkin bölümleri önemli ölçüde Topluluk mevzuatı ile uyumludur. Ancak, fiyat ve pazar sistemi ile ilgili mevzuat Topluluk mevzuatından farklılıklar göstermektedir veya mukabil Türk mevzuatı yoktur. Topluluk mevzuatı ve Türk mevzuatı taranarak söz konusu farklılıkları ve eksiklikleri gidermek amacıyla gerekli değişikliklerin ve ilavelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Kamu kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin Tarım Sektörü açısından Topluluk müktesebatını uygulayabilecek etkin bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Bu kapsamda, yapılacak hukuki düzenlemelerle kamu kuruluşlarının bir bakanlık çatısı altında toplanması veya “Tarımda Yeniden Yapılanma ve Destekleme Kurulu”na etkin bir nitelik kazandırılması gerekmektedir.
Sivil toplum kuruluşları ile ilgili olarak, özellikle, satın alma kuruluşları ve üretici birlikleri OTP’yi uygulayabilecek hukuki yapıya kavuşturulmalıdır.
c) Gerekli kurumsal değişiklikler
|
Türkiye’de toprak ve su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, ekonomik ve tekniğine uygun olarak kullanılması ve arazi toplulaştırılmasının yapılması gerekmektedir. Bugüne kadar yapılan toplulaştırma miktarı 23,5 milyon hektar tarla arazisinde ancak 414 bin hektarlık bölüme tekabül etmektedir. Bu çalışmalar ise farklı kurumlar tarafından yürütülmektedir. Bu dağınıklığın önlenmesi ve önem teşkil eden söz konusu çalışmaların daha hızlı ve etkin bir şekilde tüm ülke çapında yürütülebilmesi için VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında da öngörüldüğü şekilde yeni bir genel müdürlük oluşturulması ve ayrıca Toprak Koruma Kanununun, Tarım Çerçeve Kanununun hızla yasalaşması gerekmektedir.
Ayrıca, toplulaştırma çalışmasını parçalanmış arazilerin birleştirilmesi, köy yenilemesi, tarla içi hizmetlerinin geliştirilmesi kapsamıyla sınırlı tutmayıp, işletmelerin arazi varlığını optimum büyüklüğe ulaştırmayı amaçlamalıdır. Bunun için, sahipleri tarafından satışa çıkarılan tarım işletmelerini ya da tarım topraklarının satışını düzenlemek üzere tedbirler alınmalıdır. Bunun amacı esas itibarıyla, tarımsal yapıyı iyileştirmek, küçük tarım işletmelerinin alanlarını genişletmek, toprakları işlenebilir hale getirmek, boş bıraktırmamak ve çiftçilerin yeter geliri getirebilecek düzeyde toprağa ulaşmalarını sağlamak olmalıdır. Bu amaçla, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında da belirtildiği gibi tarımsal arazi edindirme ofisi kurulmalıdır.
Türkiye’nin tarımsal yapısına bakıldığında, işletmelerin küçük olması, bu işletmelerin girdi, finansman ve teknoloji kullanımının yeterli olmaması nedeniyle optimal verimi sağlayamaması ve bu yüzden de bu küçük işletmelerin ürünlerini gerçek değeri üzerinden pazarlayamaması, üretici-tüketici arasındaki pazarlama kanalında aracıların çok olması, gelirin önemli bir kısmının ara kademelerde kalması, iç ve dış piyasaların ürün taleplerini bilmemeleri gibi nedenlerle Türkiye’de üretim planlaması yapılamamakta ve bu sebeplerle rekolte durumuna göre bazen talep fazlası bazen de üretim noksanlığı ile karşılaşılmaktadır. Bu itibarla, ürün desenini ülke içi ve dışı ihtiyaçlar doğrultusunda değiştirmeye imkan verecek piyasa düzenlerinin işlemesinin sağlanması gerekmektedir.
Tarımla ilgili girdileri zamanında, ucuz ve kaliteli bir şekilde sağlayıp uygun teknolojileri kullanmak suretiyle üretimin yönlendirilmesi, pazarlanması, fiyat oluşumu konularında hizmet götürülmesinde üreticilerin örgütlenmesi yetersizdir. Kamu kesiminde yetki dağınıklığı ve koordinasyon eksikliği devam etmektedir. Tarım kesiminde çiftçilerimize kredi ve girdi temini ile muhtelif hizmetler götürmek ve üretimlerini gerçek değeri üzerinden pazarlayabilmek amacıyla Tarım Kredi, Tarım Satış ve tarımsal amaçlı diğer kooperatifler kurulmuştur. Ayrıca sulama birlikleri, zirai mücadele birlikleri ve köye hizmet götürme birlikleri, süt birliği gibi değişik kanunlarla değişik isimler altında kuruluşlar meydana getirilmiştir. Ancak, tarımda muhtelif bakanlık ve kuruluşlar tarafından kurulup yönlendirilen bu organizasyonlar, hizmetlerin götürülmesinde dağınıklığa sebep olduğu gibi, görevlerini yürütebilmeleri için devletten sürekli kaynak aktarılmasına, böylece kaynakların israfına yol açmaktadırlar. Diğer taraftan, bu organizasyonlar tarımsal ürünlerle ilgili problemlerin çözüme ulaştırılmasında da etkili olamamışlardır.
Tarım kesiminde olan yetki dağınıklığının giderilmesi ve hizmetlerin tek elde toplanması amacıyla “Tarım Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” hazırlanmış ve Başbakanlığa sunulmuştur. Söz konusu kanunun amacı, tarımla ve tarımın desteklenmesi ile ilgili kurum ve kuruluşların katılımı ile oluşturulan bir Üst Kurul tarafından; tarımsal politika ve hedefleri belirlemek, tarım sektöründe yeniden yapılanmayı sağlamak, sürdürülebilir tarımın temel ilkelerini belirlemek, uzun süreli tarımsal planlar yapmak, tarımsal destekleme modellerini belirlemek, tarıma ayrılan plasmanların rasyonel bir şekilde kullanımını sağlamak, üretici ve yetiştirici birliklerinin kurulmalarını desteklemek, tarımsal örgütlenme çalışmalarının tek elden yürütülmesini sağlamak, yönlendirmede görevlendirilecek müdahale kuruluşlarını belirlemek, ürün deseni ve ürünler arası parite çalışmalarını yapmak, tarımsal ürünlerin doğal afetlerle ilgili risklere karşı sigorta ettirilmesini teşvik etmek, tarımsal sigorta uygulamalarını yaygınlaştırmak, devletçe yapılacak prim desteği ile ilgili esasları düzenlemek, doğal ve sınırlı bir kaynak olan tarım topraklarının korunması, geliştirilmesi, sürekli olarak üretken bir şekilde kullanımını sağlamak, toprağın amaç dışı kullanımlarını ve yanlış tarım uygulamalarını önlemek, arazinin koruma ve kullanım öncelikleri ile uygulama esaslarını belirlemek, tarımsal üretim parsellerinin, ekonomik işletme büyüklüğünün altında parçalanmasını önlemek, tarımsal üretime konu olabilecek her türlü gen kaynağını korumak, ekolojik ve sözleşmeli tarımsal üretimi desteklemek ve geliştirmektir.
Öte yandan, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yeniden yapılanma sürecine ilişkin olarak “441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısı”nın yürürlüğe girmesi önem arz etmektedir.
Türkiye’de çiftçilerimizin kooperatifler şeklinde teşkilatlanmasını sağlayabilecek hukuki ve mali alt yapı bulunmasına rağmen, AB normlarına uygun tarımsal üretici birlikleri mevzuatı henüz bulunmamaktadır. Bu konuda hazırlanan Tarımsal Üretici Birlikleri Kanun Tasarısı henüz Kanun olarak yayımlanmamıştır. Kanunlaşmak üzere 10.05.2000 tarihinde Başbakanlığa sevk edilen, “Tarımsal Üretici Birlikleri” kanun tasarısının bir an önce yasalaşması gerekmektedir. Bu kanun ile AB’de mevcut olan çiftçi örgüt yapısının Türkiye’de de oluşması mümkün olacaktır. Kamudan bağımsız bir yapıda üreticilere üretimden pazarlamaya kadar olan safhalarda hizmet vermek üzere kar amacı gütmeyen organizasyonlar oluşturmaya yönelik söz konusu kanun ile örgütlü çiftçi kesiminin desteklenmesi ve bu yönde teşvik önlemlerinin uygulamaya geçirilmesi sağlanacaktır. Söz konusu örgütlerde denetimin özerkleştirilmesi yönünde düzenlemeler yapılacaktır.
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri hakkında çıkarılan kanun, 16 Haziran 2000 tarih ve 24081 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bu kanun ile kooperatif ve birliklerin etkin ve sürdürülebilir bir şekilde özerk ve mali yönden bağımsız bir yapıya kavuşturulmaları hedeflenmiştir. Kooperatif ve birliklerin yeniden yapılandırılması, ekonomik etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde faaliyetlerini sürdürülebilir bir yapıya kavuşmaları için gerekli çalışma, inceleme ve öneriler Yeniden Yapılandırma Kurulunda oluşturulmaktadır. Kooperatif ve Birliklerin ihtiyacı olan işletme kredileri de Yeniden Yapılandırma Kurulunun önerisiyle genel bütçeden ve Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan karşılanmaktadır. Tarım Satış Birliklerinin özelleştirilmesi için dört yıllık bir geçiş süresi öngörülmektedir.
Türkiye’de tarım ürünleri pazarlama sistemi kamu, özel ve kooperatifler olmak üzere üç kurumsal yapıda yer almaktadır. Pazarlama sistemi içinde kamu kurumları; hububat (TMO), şeker pancarı (TSFAŞ), çay (ÇAYKUR) ile tütün, tuz ve alkol (TEKEL) ürünlerinin pazarlanmasında aktif olarak yer almakta ve fiyat oluşumunda ürün alımları oranında etkili rol oynamaktadırlar. Türkiye Hükümeti ile IMF arasında imzalanan stand-by anlaşmasında yer alan tarım reformu kapsamında bu kurumların bazılarının özelleştirilmesi öngörülmektedir.
Avrupa Birliği mevzuatına uygun olarak hazırlanan yeni Şeker Tasarısı TBMM’ne intikal ettirilmiştir. Söz konusu yasa tasarısı yürürlükteki 60747 sayılı Şeker Kanunu’nun yerini alacaktır. Şeker Kanun Tasarısının yasalaşması ile birlikte, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin elinde bulunan fabrikalar özelleştirilecek, fabrikalar, sözleşmeli olarak şeker pancarı üretimini sağlayacak ve fiyat mevcut sistem içerisinde belirlenecektir. 6.1.2001 tarih, 24279 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. özelleştirme kapsamına alınmış bulunmaktadır.
Tekel Kanununun yasalaşmasıyla birlikte, Tekele ait fabrikaların özelleştirilmesi ve tütün fiyatlarının 2002 yılından sonra borsada oluşması öngörülmektedir.
Ülke çapında hububat alımında TMO yetkili kuruluş olarak belirlenmiş ve ana statüsü 11 Aralık 1984 tarih ve 18602 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Ancak stand-by anlaşmasına göre TMO;
-
2001 yılında küçülerek sadece olağanüstü hal stoku ve stratejik stok (müdahale amacıyla) tutacak yapıda olacak,
-
2002 yılı ve sonrasında borsada oluşan fiyatlardan ve borsadan alım yapacaktır.
2002 yılı ve sonrasında OTP’ye uyum çerçevesinde Topluluk benzeri müdahale kuruluşu ve müdahale fiyatı sistemine uyum sağlanması için gerekli tedbirler alınacaktır.
Tarımda yeniden yapılandırma ve destekleme politikaları çerçevesinde proje bazında 2000 yılında başlatılan ve 2001 yılında tüm yurtta tedricen uygulanması planlanan Çiftçilere Doğrudan Gelir Desteği ödemelerinin yapılmasını sağlayacak Çiftçi Kayıt Sistemi kapsamında çiftçiler tapu kayıtları, diğer kayıtlar ve saha çalışmalarına göre sisteme dahil edilecektir. Bilgilerin geliştirilerek tarımsal pazarlamada kullanılabilecek verileri içeren bir pazarlama bilgi sisteminin oluşturulması mümkün olacaktır.
Tarım Bilgi Sistemi, tarım sektöründe ve kırsal alanlarda sürdürülebilir bir kalkınma sağlamak amacıyla; bilim ve araştırma, tarımsal yayım hizmetleri ve tarımsal eğitim alanlarında etkin bir koordinasyona yönelik kurumsal düzenlemeleri kapsamaktadır.
Yaygın olarak doğal kaynaklar ile çevre ve gıda güvenliği konularında etkin politikaların uygulanmasını sağlamak üzere oluşturulan sistem, iyi bir organizasyon ve koordinasyon gerektirmesi bağlamında oldukça geniş bir içeriğe sahiptir. Tarım Bilgi Sistemi içerisinde yer alan unsurlar (kurumlar) dışında üreticiler, tüketiciler, sivil toplum örgütleri ve gıda sanayi arasında uygun bir işbirliğinin sağlanması da önem arz etmektedir.
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda Genel Tarım Politikaları bölümünde Tarım Bilgi Sistemi'nin kurulması yönünde bir ilke yer almaktadır. Yine planda, “tarım sektörü ile ilgili konuları bir bütünlük içinde ele alan Çerçeve Tarım Kanununun çıkarılması” öngörülmektedir.
"Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu”, özel sektör kuruluşları ile çiftçi örgütleri temsilcilerini yeterince kapsamadığından, yeni üyelerin katılımıyla genişletilecektir" ifadesi de planda yer almış olup, ilgili kesimlerin yer aldığı geniş katılımlı bir danışma platformu öngörülmüştür.
Tarım Bilgi Sistemi ve tarım sektöründe dolaylı ve dolaysız açılardan söz sahibi kuruluşlar arasında etkin bir organizasyon sonucu yüksek düzeyli bir koordinasyon sağlamayı amaçlayan çerçeve nitelikli söz konusu Kanun ve Kurul, istenen hedefler bakımından bir uyum göstermekte olup, büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının OTP’yi uygulayacak bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
d) Yeni düzenlemelerin uygulanabilmesi için gereken ek personel ve eğitim ihtiyacı
|
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı başta olmak üzere, ilgili kamu kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin Topluluk müktesebatını yerine getirebilecek şekilde yeterli sayı ve nitelikte elemanlarla güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu kuruluşlardaki elemanlara Topluluk müktesebatının üstlenilmesi ile ilgili olarak yeterli eğitim imkanları sağlanmalıdır. Özellikle, mevzuatın düzenlenmesinde ve Tarım Bilgi Sistemine geçişte ilave eğitim imkanlarının sağlanması gerekmektedir.
Bu aşamada eleman ihtiyacını sayısal olarak belirlemek mümkün görülmemektedir.
Tarım reformunun sürdürülmesi, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi, etkin teknoloji kullanımın gerçekleştirilmesi, araştırma, yayın, eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve Topluluk standartlarında Tarım Bilgi Sistemine geçiş için gerekli yatırımlar yapılmalıdır.
2000 yılı fiyatları ile 1 hektarlık alanda tesviye,drenaj, tarla içi yollarının yapılması, arazi toplulaştırma mühendislik hizmetleri faaliyetleri, sulama ve drenaj kanallarının inşası için 680 milyon TL.lık bir harcama gerekmektedir. Türkiye’de işlenebilir arazi 27,6 milyon hektar olup, bunun ancak 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak sulamaya uygundur. Bu 8,5 milyon hektar sulu arazinin 8 milyon hektarlık kısmı ve diğer 15 milyon hektarlık kuru tarım alanlarında arazi düzenlemelerine gerek duyulmaktadır.
Kısa Vade
Hayvan ve bitki hastalıkları ile mücadeleye ilişkin mevzuat uyumlaştırılması birinci önceliği oluşturacak şekilde, Topluluğun hayvan ve bitki sağlığına uyum için uygun bir stratejinin tesisi, laboratuar testleri, kontrol düzenlemeleri ve ilgili kuruluşların uygulama kapasitelerinin güçlendirilmesi, işleyen bir arazi kayıt, hayvan kimlik ve bitki pasaport sistemlerinin geliştirilmesi ve tarımsal piyasaların izlenmesi ve çevresel, yapısal ve kırsal kalkınma tedbirlerinin uygulanması amacıyla idari yapıların geliştirilmesi kısa vadede yerine getirilmesi gereken öncelikler olarak belirlenmiştir.
Orta Vade
Orta vadede ise, tarımsal ve kırsal kalkınma politikaları ile ilgili müktesebat için hazırlıkların tamamlanması, gıda işleme kuruluşlarının (et, süt işleme tesisleri) AB hijyen ve kamu sağlığı standartlarına göre modernize edilmesi ve test ve teşhis imkanlarının daha ileri düzeyde tesis edilmesi ile Topluluk standartlarında Tarım Bilgi Sistemine geçilmesi öngörülmektedir.
Kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi ve Topluluk düzeyine yakın etkin teknoloji kullanımı ile ilgili faaliyetler ile tarım reformu faaliyetlerine kısa ve orta vadede devam edilecektir.
Ayrıntılı bir çalışma gerçekleştirilmeksizin kesin finansman ihtiyacını belirlemek oldukça güçtür. Ancak, genel varsayımlardan hareketle, tarım reformunun sürdürülmesi, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi, Topluluk standartlarında tarımsal bilgi sistemine geçiş, Topluluk müktesebatının üstlenilmesi ve diğer gerekli harcamalar için kısa ve orta dönem boyunca toplam 8-10 milyar EURO dolayında bir mali kaynağa ihtiyaç duyulacağı tahmin edilmektedir. Bu kaynağın sağlanmasında, Topluluk imkanlarından da yararlanılması gerekli görülmektedir.
Ayrıca, üyelik öncesinde Topluluk ile yapılacak görüşmeler çerçevesinde OTP’ye uyumu gerçekleştirilecek ürünler için, özellikle fiyat ve pazar politikasına uyumda ilave finansman ihtiyacı ortaya çıkabilecektir. Bu kaynağın temininde de Topluluk imkanlarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |