SURİYE HANEDANI
14
75
SURLAR
mu(-») yöresinden (bak. Çemberlitaş) geçerek, güneye, Marmara Denizi'ne doğru tepeden aşağı devam ediyor, gene daha sonra üzerinde Hippodrom'un(->) yapılacağı yöreyi sur içinde bırakacak şekilde, o zamanki Afrodit Tapınağı'nın yanından (sonraki röperlerle Bukoleon, Çatladıkapı) doğuya doğru kıvrılıyor, yaklaşık 15 m kotundan, yamaçtan denize paralel gidip sonraki röperlerle Topoi'de Megaralıların eski surlarının temelleri üzerinden Arka-dianai yönüne uzanıp Zosimos'un yazdığına göre Hrisopolis'in (Üsküdar) karşısında denize varıyordu. Bu bilgiler kesin olmadığı gibi, Mango, Severus'un hiç sur yaptırmadığını, ilk surun baştan beri bu çizgiden geçtiğini söyler.
İlk adıyla Doğu Roma, sonraki adıyla Bizans İmparatorluğu'na 1.000 yıldan fazla başkentlik yapacak olan Konstantinopo-lis'in kurucusu I. Constantinus, hükümdarlık yaptığı dönem içinde (324-337) kentte büyük bir imar faaliyetini gerçekleştirirken, Septimius Severus Suru'nun bir hayli dışında ve kent gibi kendi adıyla anılacak olan kara surlarını yaptırdı (bak. Constantinus Suru).
Günümüzde hiçbir kalıntısı bulunmayan bu eski surların yanısıra, bugün İstanbul'un surları dendiğinde söz konusu olan surlar genellikle a) Haliç surları, b) Marmara surları, c) kara surları şeklindeki başlıklar altında incelenmektedir.
bebiyle çoğu kez isimleri karıştırmışlardır. Kara tarafındaki sur üzerinde, erken döneme ait olarak, Trakya Kapısı, Bakırcılar Kapısı (Halkoprateia) ve Tzikalareia kapıları bilinir. Araştırmacılar sarayın bu sur üzerinde bulunan ve ilk giriş kapısı olan Bâb-ı Hü-mayun'un bu kapılardan biri olduğunu ileri sürerler.
Osmanlı döneminde, kara tarafındaki sur üzerinde ana kapılar ve aralarında ihtiyaç için açılmış küçük "koltuk kapılar" vardır. Bunlar sahilde Cankurtaran Meyda-nı'na açılan ilk kapıdan başlamak üzere Otluk Kapısı, koltuk kapısı (bugünkü Milli Eğitim Basımevi'ne açılır), Bâb-ı Hümayun, koltuk kapısı (kaynaklarda cenazelerin çıkarıldığı'Meyit Kapısı olarak geçer), Soğukçeşme Kapısı, koltuk kapısı (Sokollu Kapısı), koltuk kapısı (Telgrafhane girişi, Damat ibrahim Paşa'nın kendisi için açtırdığı kapı), Demir Kapı. (Deniz surları üzerindeki kapılar için bak. surlar.) Sur-ı Sultani üzerindeki Osmanlı yapıları da Sirkeci önünden başlamak üzere şöyle sıralanır:
Yalı Köşkü(-v), Sepetçiler Kasrı(->), Sinan Paşa Köşkü(->), Harap veya Arap Köşkü (surdaki bir Bizans burcu üzerine yapılmıştır; bugün sur duvarına açılmış iki penceresi bulunan çok harap haldeki köşk hakkında fazla bir bilgi yoktur).
Bibi. Mortmann, Esquisse; Millingen, Walk; M. Raif, Topkapı Saray-ı Hümayunu ve Parkının Tarihi, İst., 1332; Janin, Constantinople byzantine; Dirimtekin, Marmara Surları; El-dem, Köşkler ve Kasırlar-, Müller-Wiener, Bild-lexikon; H. Tezcan, Topkapı Sarayı ve Çevresinin Bizans Devri Arkeolojisi, İst., 1989.
HÜLYA TEZCAN
SURİYE HANEDANI
bak. ISAURİA HANEDANI
surlar
Bugünkü istanbul surları, daha sonraki dönemlerde çeşitli onarımlar geçirmiş olan Bizans surlarıdır ve esas olarak Teodosi-os Surları olarak bilinir. Bununla birlikte, kentin tarihinde tarihsel evrimi içinde çeşitli surlar inşa edilmiştir. Bunlardan, tarihi yarımadadakiler: 1) Bizas Surlan, 2) Sep-timius Severus Suru 3) Constantinus Su-ru(-+), 4) Teodosios Surları, 5) Topkapı Sa-rayı'nı çevreleyen Sur-ı Sultani'dir(->).
Adı geçen surların yanısıra, Konstanti-nopolis'in karşısında (Halic'in kuzey yakasında, Boğaziçi ile Haliç arasındaki burunda) sonraları Latin kolonilerinin yerleştirildikleri yöreyi çevreleyen Galata surlarını da İstanbul surlarından saymak gerekir (bak. Galata; Galata Kulesi). Bütün bunlardan başka, Karadeniz ile Marmara arasındaki Anastasios Suru(-+) da kentin savunulması için yapılmış bir duvardı.
tik Surlar
Kentin en eski surları, antik Bizantion'u(-+) çevreleyen ve bugünkü verilere göre hakkında çok kesin bilgilerin bulunmadığı, sadece çeşitli bulgularla kestirilebilen, bu nedenle de çeşitli uzmanlar tarafından bazı noktaları tartışmalı olan kent duvarlarıdır. (Aynı yerde daha önce kurulmuş olan Li-gos'u çevreleyen duvarların bulunduğu genellikle kabul edilirse de arkaik döneme ait bu surlardan günümüze hiçbir iz kalmamıştır.)
Bizantion (Bizas) Suru: Trakyalı ilkel toplulukların yaşamış oldukları tepeye (bazı kaynaklarda Akropolis Tepesi, bugünkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu tepe ya da başka bir adlandırmayla Saraybur-nu Tepesi) gelerek yerleşen Megaralı Dor-
Gaspare
Fossati'nin
1852'de
hazırladığı
albümde Sur-ı
Sultani'nin,
Bâb-ı
Hümayun
girişinin
solunda
Soğukçeşme
Sokağı
boyunca
uzanan
bölümü.
1866'da çıkan
bir yangında
Bâb-ı
Hümayun'un
üzerindeki
odalarla, girişin
arkasında
sağda görünen
Hazine-i
Celile-i Maliye
binası ortadan
kalkmıştır.
Gaspare Fossati,
Die Hagia Sopbia,
Dortmund, 1980
ların inşa ettikleri Akropolis ve onun etrafındaki küçük site, daha sonraları bu topluluğun başındaki kişiye atfedilen adla anılacaktı (bak. Bizas; Bizantion; mitolojide istanbul; Haliç).
Bu küçük kenti çevreleyen bir surun bulunduğu, onun temellerine ait olduğu sanılan bazı kazı bulgularından anlaşılmaktadır ya da tahmin edilmektedir. Bu surların bir bölümünün daha sonraki çağlarda yapılacak Topkapı Sarayı'nın batı duvarına (Sur-ı Sultani) tekabül ettiği yolundaki görüş genel bir kabul görmüştür. Kentin Hıristiyanlık döneminde Angulus Ayios Demetrios adıyla anılacak olan bugünkü Sarayburnu'nun doğal hali şimdi olduğundan daha sivriydi, burnun Haliç tarafına rastlayan batı kesimi günümüzdeki Sirkeci Meydanı ile Bahçekapı mevkii ve doğusu Eminönü Alanı'na kadar denizdi; bu alan burnun batısında küçük bir koy oluşturmaktaydı, deniz çizgisi şimdiki 5 m kotundan geçmekteydi, denizin sonradan doldurulmasıyla koy küçüldü, karadan alan kazanıldı. Antik Bizantion'un ilk surları, burnun hemen batısından (sonraki Bizans adlarıyla Eugenios [Kentanorion] Burcu ya da Eugenios Kapısı'nın, Osmanlılarca yapılan Yalı Köşkü Kapısı'nın güneyinden) başlıyor, güneye doğru tepe yamacından çıkıyor, Osmanlı dönemi adlandırmasıyla Bâbıâli(->) ile Zeynep Sultan Camii ve Sıbyan Mektebi(~») civarından (Bizans'ta bakırcılardan!-»] dolayı bu yöre Halkoprateia adını alıyordu) geçip Ayasof-ya Meydam'nd.an, Divanyolu'nun(-0 başladığı noktadan (Milion Taşı[->]) doğuya kıvrılıyor, bu kez tepenin güney yamacını izleyerek, bugünkü Cankurtaran'da, eski Gülhane Hastanesi (Bizans röperleriyle
Topoi[-»D ile adım Mangana Sarayı(->) ve Mangana Manastırından alan mahallenin güneyindeki Arkadiania(-») arasından, şimdiki Ahırkapı Feneri'nin kuzeyinde, Değir-menkapı denilen mevkide denize kavuşuyordu.
İptidai nitelikli bu surlar, kara surları olup deniz tarafındaki bölümü, şiddetli dalgalan kesmek için oluşturulmuş taş yığması görünümündeydi. Öte yandan, Kse-nefon, sözünü ettiğimiz Bizas (ya da Bizantion) surlarından başka, bir de salt Ak-ropolis'i kuşatan Akropolis Surları'ndan söz eder.
Antik Bizantion'u çevreleyen ve tarihi kentin ilk oluşumuna kadar uzanan bu surların, kentin önemli ölçüde yeniden kurulduğu I. Constantinus(-0 zamanına (324-337) kadar devam ettiği konusunda bir yanılgı vardır. Kimliği bilinmeyen, bu nedenle de Pseudo-Kodinos diye adlandırılan yazarın kitabı bu savdadır. Ne var ki, kenti MÖ 479'da fetheden Pausanios'un yeniden inşa faaliyeti sırasında surların da yeniden yapılarak tahkim edilmiş olduğu, araştırmacı Ducange'ın bazı metinlerinde dile getirilmekte ve Pausanios, Bizans'ın bellibaşlı kurucularından biri olarak gösterilmektedir.
Kentin ve surlarının diğer bir mimarı da Leon'dur. Makedonyalı Büyük İskender'in babası II. Filip MÖ 340'ta kenti kuşattığında Bizantion'un savunmasına kumanda eden Leon, surları mezar taşlarıyla restore edip sağlamlaştırdı ve bu nedenle tamir gören bölümlerden birisine, "mezar" sözcüğüyle (eski Yunancada "tumbos", La-tincede "tumba") ilintili olarak "timbosine" adı verildi.
Septimius Severus Suru: Roma İmparatoru Septimius SeverusC-0 siyasi rakiplerinden Perscennius Niger'i desteklediği için cezalandırmak amacıyla uzun bir kuşatmadan sonra Bizantion'u ele geçirdiğinde (196) kendisine karşı üç yıl boyunca direnen kenti yaktırıp yıktırırken, bu arada surları da -tarihçilerin deyimiyle- "kökünden kazıdı", ama daha sonra kenti yeniden inşa hareketine girişti. Bu kapsamda, eski surların dışında yeni bir sur yaptırdı. Bu sur, Halic'in Sarayburnu ucundaki koyun batısından, bugünkü Yeni Cami civarından başlayıp, güneye doğru tepeye, 55 m kotuna kadar çıkıyor, daha sonra Constanti-nus'un yaptıracağı Constantinus Foru-
Kara surlarının Haliç surlarıyla birleştiği Ayvansaray kesiminden bir görünüm.
Müller-Wiener, Bildlexikon
Haliç Surları
II. Teodosios'un 439'da inşa ettirdiği kara suru, Blahernai-Tekfur Sarayı-Anemas Zindanı'nı içine alan küçük yerleşim sitesini çevreleyen 14. bölge surlarıyla birleştirilerek -ve bu surları Halic'e bağlamak için-Pteron Suru yapılmıştır. Kara surları tamamlandıktan sonra, Constantinus zamanında inşa edilmiş olan deniz surlarını da gerek Haliç, gerekse Marmara kıyılarında tamamlamak zorunluluğu doğmuştu. Bir tarihçeye dayanan sava göre Constantinus Suru ile 14. bölgenin Ayios Demetrios Ka-nabos Kilisesi önündeki kuzeybatı ucu birleştirildi. Blahernai'nin (Ayvansaray) deniz kıyısındaki aşağı kısımları sur dışında kalmıştı. 626'daki Avar kuşatmasında, Avar-lar teknelerini karadan taşıyarak denize indirdiklerinde, bu korunmasız yöreyi işgal etmişler, kiliseleri ve çeşitli binaları yakıp yıkmışlardı; o sırada imparator olan Herak-leios tarafından kuşatma bertaraf edildikten sonra kara surlarının en kuzey ucunu oluşturan Pteron Suru ile Ayios Demetrios Kilisesi arasına deniz surları yapıldı. (Bir başka görüşe göre Avar istilasına kadar Haliç'te yeni sur yapılmamıştı surların tamamlanması bu kuşatmadan sonradır.) Kara surunun kuzey ucunda Herakleios'un yaptırdığı surun önüne daha sonra (813'te) V. Leon (ya da tarihteki adıyla Ermeni Leon) ikinci bir tahkimat suru inşa ettirecek, nihayet Teofilos ek bir surla bu bölümü tamamlayacaktı.
20 yy'in başından bir kartpostalda Silivri Kapısı.
M. Eken,
Kartpostallarda İstanbul, İst., 1992
Haliç surları ise Bizans dömeminde, İmparator III. Tiberios (hd 698-705), II. Anastasios (hd 713-715), II. Mihael Komnenos ile oğlu Teofilos'un hükümdarlık yıllarında (820-842 arası) onarıldı. Bu son yapılan onarım çalışmaları geniş çaplı olduğundan, Haliç surlarını Teofilos Surları diye anan bazı Bizans uzmanlarına da rastlanır. Bu arada, depremden yıkılmış olan Kentena-rios Burcu da (Eugenios Burcu) yapıldı ve Halic'in ağzından zincirin güneydeki ucu buraya raptedildi. (Kuzey ucu ise Ga-lata'daki Kastellion'a[->] bağlıydı.) Taht 1259'da Paleologos ailesine geçtiğinde, VI-II. Mihael Paleologos(-») zamanında (1259-
SURLAR
76
77
SURLAR
da, Porte Basilique, Porte Imperiale, Porte St. Jean Baptiste diye geçmektedir. Türk-çede Balat Kapısı olarak yerleşmiştir.) 5-Kinegion Kapısı veya Küngoz Kapısı (İtalyan kaynaklarında Porta del Chinico), ayrıca kapının Quinigos, Gynegion, Künfoz gibi isimleri kaydedilmiştir. 6- Basileos Kapısı, Basilike Kapısı (imparatorluk Kapısı), 7- Porta Diplofaros, 8- Porta Faros, Porta Fenari ya da Fener Kapısı, 9- Petri Kapısı, Porta Petrion, Porta Sidera, Pili Petri-ou, 10- Profitu Prodoromu Kilisesi Kapısı, 11- Yeni Ayakapı (I. Süleyman zamanında [1520-1566] açılmıştır), 12-Ayios Teodo-sios Kapısı, Porta Deksiokratis veya Aya
/PfilitîÖİl
YED İKİLE JT,
KAPISİVVYEDIKULE f A
YALDIZLI j^Â
Km fjMâ
Surlar
istanbul Ansiklopedisi
1282) Haliç surları yükseltildi. VI. İoan-nes Kantakuzenos(->) döneminde (1347-1354) Haliç surları yeniden tamir gördü. Haliç tarafındaki surların Bizanslılar tarafından son onarımı son Osmanlı kuşatmasının (1453) hemen öncesine rastlar.
Haliç surlarının, kara surlarının kuzey ucunu oluşturan Pteron Suru'nun bitiminden, Sarayburnu'ndaki Ayia Barbara Ka-pısı'na (Topkapı) kadar olan uzunluğunu Feridun Dirimtekin 1934 Şehir Rehbe-n'ndeki ölçekle 5.420 m olarak hesaplamıştır. Bu surlarda 123 burç görülmektedir. II. Süleyman'ın emriyle 1563'te yapılan ölçümde Haliç surlarının üzerinde 172 burcun bulunduğu, 32'si kapalı olmak üzere 44 kapının yer aldığı belirtilmekte, uzunluk 16.869 arşın olarak verilmektedir. Bu-ondelmonti'ye göre ise Haliç surlarında 14 kapı ve 110 burç bulunmaktaydı. Evliya Çelebi ise Ayvansaray ile Çıfıtkapı arasında 6.500 adım saymıştır.
Narlıkapı
civarındaki
surlar.
F. Dirimtekin,
Fetihden Önce
Marmara Surları,
ist, 1953
Haliç burçlarının başlangıç noktası kabul edilen kuzey ucuyla Topkapı arasındaki kapılar şunlardır: 1) Ksiloporta veya Di-deban Kapısı ya da Eyyub el-Ensari Kapısı, 2) Kliomenes Kapısı, Büyük Saray ya da Ayvansaray Kapısı, Venedik haritalarında Porta di Fiume, Almanca bazı kaynaklarda ise Tier Pallastes Thor (Hayvan Sarayı Kapısı) diye geçer. 3) Ayia Anastasia Kapısı ya da Atik Mustafa Paşa Kapısı, 4- Ayi-os İoannes Kapısı (Fransızca kaynaklar-
Kapısı, 13- Porta İspigas ya da Cibali Kapısı, 14- Tüfenkhane Kapısı (Osmanlılar tarafından II. Mehmed zamanında açılmıştır), 15- Porta Platea, Porta tes Plateas veya Unkapanı Kapısı, 16- Ayazma Kapısı ya da Porta Agisma 17- Porta Drangariu veya Odun Kapısı, 18- Zindankapı ya da Yemiş iskelesi Kapısı, 19- Perama Kapısı, Porta Perametes, Balıkpazarı Kapısı (italyanca Porta Pisceria), 20- Yeni Cami Kapısı veya Latin kolonilerinin diliyle San Mar-co Kapısı, Pili tou Neoris, 21- Porta Ne-orion, Porta Oraia, Bahçekapı veya Yahudi Mahallesi orada olduğundan Şuhut Kapısı (Çıfıtkapı), 22- Venedik haritalarında Porta Veteris Rectoris, Porta Bönü (Sirkeci), 23- Yalı Köşkü Kapısı (II. Mehmed döneminde açılmıştır), 24- Eugenios (Kente-narios) Kapısı, 25- Uğrakkapı (Osmanlı dönemine ait).
Marmara Surları
Konstantinopolis'in deniz surlarının diğer bölümünü Marmara (Propondite) kıyısında inşa edilmiş surlar oluşturur. Bunlar Ayia Barbara Kapısı (Topkapı) ile Teodo-sios kara surlarının güneydeki bitiş noktası (Yedikule'nin güneyi) arasındaki surlardır. Uzunluğu 8,5 km kadardır (Yeni-kapı'da 1,1 km kadar iç liman suru vardı), duvarların yüksekliği 12-15 m arasında değişir, burçlarınki ise 20 m'dir. 188 burcu ve 20'ye yakın önemli, toplam 36 kapısı saptanmış olan bu surlar, 1871-1872'de Marmara kıyısından demiryolu geçirilirken tam sekiz yerinden yıkılarak kesilmiş, duvarları, burçları, kapılarıyla surlar tahrip edilmiştir.
Marmara surlarının ilkinin Bizantion surlarına giren, deniz kıyısındaki taş yığması set olduğu kabul edilir. Bu setin o dönemde, kuzeyde Akropolis İskelesi'nden, güneyde daha sonra yapılacak olan deniz feneri ile Mangana Sarayı arasındaki bir noktaya kadar uzandığı sanılmaktadır.
Büyük Constantinus, kara surlarım yaptırdıktan sonra, Marmara surlarının kara surlarıyla birleştirilmesi için inşaata başlandı ve Samatya'nm doğusuna düşen o zamanki Teotokos ta Triantafillu-Rabdos Ki-lisesi'ne kadar deniz surları tamamlandı. Bu surlar depremden hasar görünce Ar-kadios zamanında (395-408) tamir edildi. II. Teodosios yeni surları 439'da yaptırınca,
-«».~,~ -~
Marmara surları da yeni kara surunun güneydeki bitim noktasına dek uzatıldı, ama 447 depreminden sonra I. Leon (hd 457-474) tarafından onarıldı. II. Tiberios (698-705), II. Leon(-0 (717-741), II. Miha-el (820-829) ve özellikle oğlu Teofilos (829-842) dönemlerinde deniz surları onarıldı. Özellikle Teofilos Halic'in ağzındaki zincirin dışında kalan, ve Arapların denizden gelecek hücumlarına karşı zayıf olan Marmara surlarını tahkim etmek için Eugenia Kapısı ile deniz feneri arasındaki surları yıktırarak yerine daha yüksek ve sağlam surlar yaptırdı; bu surların Manganai Mahallesi'ne rastlayan kısımları daha sonra ünlü komutanlardan Kayser Bardas(->) tarafından (III. Miha-el'in hükümdarlık döneminde) tamir ve tahkim edildi. Marmara surları şiddetli bir kasırgada hasar görünce, I. Basileios(->) zamanında (867-886) tekrar onarıldı, I. Aleksios Komnenos(-0 (hd 1081-1118) Mangana önündeki surları deniz çizgisine dek genişletti, Surlar Bizans'ta daha sonra I. Manuel Komnenos(-») (hd 1143-1180, VIII. Mihael Paleologos (hd 1259-1282) ve III. Andronikos (hd 1282-1328) tarafından tamir ettirildi.
Zamanla surların eskimesi ve onanma ihtiyaç göstermesi dışında, meydana gelen depremlerin de yıkıcı etkileri vardı. Marmara surları için tahrip edici sürekli faktör deniz dalgalarıydı, özellikle lodos fırtınalarının yarattığı dalgalar surları yıpratmaktaydı, deniz kıyısının tamamının kayalık olmaması, çoğu kesimin alüvyal doğal dolgu üzerinde yer alması, zamanla denizin getirdiği malzemeyle kıyı şeridi genişledikçe, surları yeniden kıyı çizgisine çekmek denizin doldurduğu sonradan eklenmiş kara parçalarını dışarıda bırakmamak gerekiyordu, bu da sık sık inşa hareketlerine yol açtığı gibi, zeminin zayıflığı surlarda çeşitli anomalilere ve yıkılmalara neden oluyor, fırtınalı havaların etkisi de burada daha çok hissediliyordu. Dalgalara karşı büyük kaya blokları, hattâ çeşitli binalardan önceden kullanılmış iri mermer parçalan barikat olarak ya da surların temellerinde, alt kısımlarında bir sağlamlık öğesi olarak değerlendirilmekte, üst kısımlar ise daha hafif ve zayıf taş malzemeden oluşmaktaydı.
Sarayburnu'ndan Yedikule'ye kadar Marmara sahil surları üzerindeki başlıca kapılar şunlardır:
l- Ayia Barbara Kapısı, Osmanlılarda yerleştirilen toplardan ötürü Top Kapısı (kısaca Topkapı) adını aldı, bu isim daha sonra oraya yapılan bir sahilsaraya, onun yanmasından sonra da asıl saraya (Saray-ı Cedid-i Amire'ye) mal olacaktı. 2- Değirmen Kapısı (Osmanlı döneminde açılmıştır), 3- Demirkapı (Osmanlılarca açılmış örülü bir eski Bizans kapısı, muhtemelen Mangana kapılarından biridir), 4- Ayios Yeoryios (Aya Yorgi) Kapısı, 5- Mangana Kapısı (ya da Mangana Sarayı Kapısı), 6-Ayia Maria Hodegetria Manastırı Kapısı (burası ile Ahırkapı Feneri yakınındaki Balıkhane Kapısı arasına dek bir dizi örülü Bizans kapısı bulunmaktadır), 7- Balıkha-
l_eş îviûrs;- byzantins, Siafnböu!, ConstantmdpleV
20. yy'ın başından bir kartpostalda kara surları. Nuri Akbayar koleksiyonu
ne Kapısı (Bizans'taki adı bugün bilinmemektedir), 8- Ahır Kapısı (bugün Ahırkapı) (Bizans'taki adı bilinmemektedir, hem Bizans'ta, hem Osmanlılarda bu yörede ahırlar bulunmaktaydı), 9- Bukoleon Sarayı Kapısı (imparatorluk sarayının önemli kapılarından biriyken, gene Bizans döneminde önemsizleşmiştir), 10- Bukoleon Sarayı imparatorluk kapısı (sarayla irtibatlı diğer bir kapıydı), 11- Porta Leonis (Aslanlar Kapısı), Porta Liona de la riva (Bizans'taki adım kapının önündeki aslan [le-on] heykellerinden alıyordu, Osmanlı döneminde kapı zamanla Çatladıkapı diye adlandırılır oldu), 12- Küçük Ayasofya Kapısı, 13- Sofla Kapısı (sonradan dolan limanın kapısıydı, Osmanlılarda Kadırga Limanı Kapısı oldu), 14- Kontoskalion Kapısı (Kumkapı), 15- Blanga veya Vlanga Kapısı (Osmanlılarda Yeni Langa Kapısı, nihayet Yeni Kapı), 16- Davutpaşa Kapısı, 17-Psamathia (Samatya) Kapısı, 18- Ayios lo-annes Studios Kapısı veya Narlı Kapı, 19-Sahil surlarının Yedikule köşesi yakınındaki Mermer Kule'nin batısındaki bir poterne (Ayios Hoistos Poternesi, Türkçede Mermer Kule Kapısı veya Debbağkapı) deniz surlarının güneydeki sonuncu kapısıydı.
Görüldüğü gibi, deniz kıyısı surlarının hem kuzeyde Haliç'te, hem de güneyde Marmara'da tam olduğu dönemlerdeki bu kapıların pek çoğu bugün mevcut değilse de tamamına yakın kısmının Türkçe isimleri yaşamakta ve bu sözcükler bulundukları semte, yöreye ya da mevkiye adlarını vermektedirler.
Bibi. Janin, Constantinople byzantine; Dirimtekin, Haliç Surları; Dirimtekin, Marmara Surları; Millingen, Walh; Müller-Wiener, Bild-lexikon;Misn, Topetrion-Kefalidou, İst., 1938.
istanbul
Kara Surları
Yoğun bir hazırlık döneminden sonra, muhtemelen II. Teodosios'un hükümdarlığının (408-450) henüz ilk yıllarında istanbul'u bugün de batıdan kuşatan ve ayak-
ta duran kara surlarının inşaatına başlanmıştır. Kesin başlama tarihi bilinmemekle beraber 4l3'te kanunla, tamamlanmış olan sur kulelerinin kullanımına ilişkin bir düzenleme getirilmektedir. Buna göre kuleler bulundukları arazinin sahiplerine sunulmaktadır, fakat gerekli hallerde ve savaş durumunda bütünüyle askeri yönetime terk edilecektir. Bu belge ışığında kara surları burçlarının inşaatının 4l3'te oldukça ileri bir aşamaya gelmiş olduğu veya tamamlandığı kabul edilmektedir. Plan düzeni, yapı malzemesi, yapım tekniği açılarından ilk bakışta esas sur duvarına göre değişik bir görünüm sunan ön surun daha farklı bir inşaat aşamasının ürünü olduğu kesindir; yapım alanının etkin örgütlenmesi, önce esas sur duvarının tamamlanmasını öngörmüş olmalıdır. A. M. Schneider'in tespitlerine göre ön surdan ilk olarak, 423/4-427/8 yılları arasına tarih-lenebilen Notitia Urbis Constantinopolita-nae söz etmektedir. Dolayısıyla ön surun yapımı bu tarihlerde bitmiş olmalıdır. Doğal engel olan Marmara ve Haliç kıyılarında istanbul surlarının burçlarla donatılmış tek sıralı bir savunma duvarından oluşmasına karşılık kara tarafında, üçlü bir engelleme tasarlanmıştır. Bir esas duvar (me-ga teichos), ön sur (mikron teichos, exo te-ichos) ve bir hendek (taphros) (hendeğin ilk tasarıma ait olduğu kesin değildir) ile aralarında kalan alanlardan meydana gelen engelleme, düşmanı mümkün olduğu kadar uzakta tutmaya çalışmaktan başka değişik seviyelerden yoğun atışlarla uzak ve yakın menzildeki düşmanı etkili ateş altına alabiliyordu, istanbul kara surları tasarımının yakın modellerinin antik dönem öncesi Anadolu ve Mezopotamya'nın bazı kent surlarında bulunduğuna işaret edilmektedir.
Esas sur, yaklaşık 4,80 m genişlikte, gene yaklaşık 11-14 m yüksekliktedir. 50-75 m aralarla dizilmiş burçlarla donatılmıştır. Uzak görünüşte surlara çok renklilik ka-
SURLAR
78
79
SURLAR
zandıran, 5 sıralı tuğla şeritlerin çok sıralı taş örgülerle yaptığı almaşık düzendir. İçi horasanharcı ve iri moloz taş bir dolgu olan duvarın iki cidarı kesme taşlardan oluşmaktadır. Tuğla sıralar bütün duvar kalınlığını kesintisiz geçerek birer hatıl işlevi görmektedir. Burçlar yaklaşık yarım bir kat kadar esas duvardan daha yüksektirler. Şehir içi tarafında açık ve iki kollu merdivenler duvar üzerine yükselmeyi sağlamaktadır. Ayrı merdivenler duvar seğirdim seviyesinden burç platformuna çıkış vermektedir. Burç zemin katma şehir içinden giriş bulunmaktadır. Esas atış katma ise seğirdim düzleminden dolaysız girilmektedir. Burç içinde düşey bağlantıya yer verilmemiştir, ancak bazı ortaçağ yenilemelerinde orta kat ile üst kat arasında içten bağlantı vardır. Bazı burçların yan kapıları şehir içi ile ön sur arasında zemin katta ilişki kurmaktadır. Bunun dışında iki duvar arasında asıl bağlantı sur kapılan yoluyladır. Burç biçimi çokgen veya dörtgendir. Genel olarak çokgenler, arazinin sur doğrultusunda kırılmalar yapılmasını gerektirdiği noktalarda kullanılmıştır. Dörtgen kuleler yaklaşık 10,23-10,80x9,50-10,15 m boyutlarmdadır, çokgen kule kenarları ise yaklaşık 4,40 m'dir. iki duvar arası mesafe yaklaşık 13,50 m'dir. Ön sur, mimari tasarım bakımından esas sura benzerlik gösterir. Yaklaşık 3,85 m genişliğindeki duvar burçlarla donanımlıdır. Ön sur duvarı iki katil planlanmış; alt kat atış mazgalları ile donatılmıştır. Seğirdim dendanlar tarafından korunmaktadır. İki esas sur burcu arasına bir tane ön sur burcu rastlamaktadır. Biçimleri dörtgen ve "U" olarak düzenlenmiştir. Bazı burçların yan kapıları ön sur ile hendek arasında bağlantı sağlamaktadır. Burçlar da iki katlı planlanmıştır. Zemin kat seviye yükseltici alt yapıdır. Ön sur ile hendek çukuru arasında yaklaşık 14 m derinlikte bir alan bulunmaktadır; bunun önündeki 17,50 m genişliğindeki hendek dendanlarla donatılmıştır.
Kara surları üzerindeki kapılar, anayolların şehir dışına çıkış noktalarında düzenlenmiştir. Esas sur kapısı, tek açıklıklı, kemerli, yüksek bir geçittir. İki yandan iki burç arasına alınarak kapı önünde sıkışık bir alan yaratılmış ve burçlar tarafından korumaya alınmıştır. İki burç arasında kalan sur perde duvarı, surun taş-tuğla örgüsünün tersine yalnız çok iri kum taşı bloklarla yapılmış ve kapı kemerinde de aynı malzeme kullanılmıştır. Şehir içi tarafında çift kollu merdivenler kapı üstüne çabuk çıkış sağlamakta ve kapı önüne gelen düşmana karşı yoğun savunma yapma imkânı vermektedir. Kapı geçidi mermer söveler arasına alınan ahşap kapı kanatlarıyla geceleri ve savaş anında denetlenebilmekteydi. Tek açıklıklı ön sur kapısı da aynı eksen üzerinde düzenlenmiştir. Esas kapı burçlarının kapsadığı genişlikle eşit boyutta bir prizma olarak ön sur doğrultusundan dışarı taşmaktadır. Ön sur geçidinin 5. yy'daki durumu Mevlevihane Kapısı'nda bir ölçüde korunmuştur. Kapı kanatları mermer söveler içine alınmıştır; lento üzerindeki dört tuğla kemer, kapı tonozunu
yansıtmaktadır. Ön surun arkasındaki merdivenler, kapı prizmasının üstüne çıkış vermektedir. Sur kapısından çıkan yolu bugün şehir dışına bağlayan Osmanlı dönemi taş köprüleri yerine, antik sur önünde, savunma süresinde sökülen ahşap köprüler düzenlenmiş olmalıdır. Hendekler arazi topografyasına uyumlu olarak yükselen veya düşen seviyelerde hazırlanmıştır. Düşüş noktalarında yer alan ara duvarlar hendeği bölmelere ayırmaktadır. Bu bölümlenme ve bulunan bazı su kanalları, hendeklerin savaş dönemlerinde su ile doldurulmuş olabilecekleri düşüncesini yaratmıştır. Konu tartışmalıdır, görüş birliği yoktur ve ancak günümüzdeki araştırmalar konuyu aydınlatabilecektir. Yayınlarda burçların numaralandırılması, güneyde, Marmara tarafından başlamaktadır. Mermer Kule(-0, Marmara surlarının 1. kulesi, sahil yolunun kara tarafındaki burç ise kara surlarının l. kulesidir. Bugün kara surlarında 96 kule tespit edilebilmektedir.
Kara surlarının kapıları günümüzde aldıkları isimlerle ve eski adlarıyla Marmara tarafından başlayarak sırasıyla şunlardır: Altın Kapı(->) veya Yaldızlı Kapı (Porta Au-era), Belgrad Kapısı (Ksilokerkos Kapısı), Silivri Kapısı (Pege Kapısı), Kalagru Kapısı (Porta tou Kalagru), Mevlevihane Kapısı (Rhesium Kapısı), Top Kapısı (Roma-nos Kapısı), Sulukule Kapısı (Pempton Kapısı), Edirne Kapısı (Harisius Kapısı veya Andrinopolis Kapısı), Porta Regia, Eğrika-pı, Blahernai Kapısı. Bunların bir bölümü Yunanistan ve Tuna boylarına uzanan askeri yollar üzerinde, diğerleri ise şehre yakın yerleşmelere uzanmakta idi. Ayrıca iki sur arasında ve hendek önünde irtibatı sağlayan askeri amaçlı kapılar veya tali kapılar bulunmaktadır. Altın Kapı, Roma ve Bizans döneminde günlük ulaşıma kapalı, -yalnız imparator törenlerine özgü, ancak zaman zaman kullanılan bir kapı idi. Tali kapılar veya "askeri kapılar", Marmara Denizi tarafında 1. burç yanında, 30-31. burçlar arasında, 39-40. burçlar arasında ve 59-60. burçlar arasında olmak üzere dört tanedir. Özellikle esas sur burçları, İstanbul'u sık sık yoklayan depremlerin etkileriyle ya yıkılmış veya işlevini yapamayacak duruma gelmiştir. Kapsamlı yenilemeler kara surları bütünü içinde 5. yy görünümünü genel olarak değiştirmiştir. Ancak az sayıda burç ve daha şanslı olan perde duvarları, özgün düzenlemeyi ve örgüyü yansıta-bilmektedir. Buna rağmen 5. yy duvarlarının çok renkliliği ve tuğla bant ritmi yemlemelerde de devam ettirilmiştir.
Kara surlarının 96. burcundan sonra Tekfur Sarayı olarak anılan yapı yer almaktadır. 97, 98 ve 99 no'lu ön sur burçları da bu sarayın çevresinde yapıyla bütünleştirilmiştir. 99 no'lu burç ile 5. yy'a ait Te-odosios duvar hattı sona ermekte ve bu noktadan sonra Constantinus Suru'nun dışında kalan Blahernai yerleşmesinin sur duvaıiarıyla (Mumhane duvarı) (4. yy) bütünleştiği kabul edilmektedir. Eski Blahernai surlarının varlığı bu bölgede Teodosi-os Suru'nun yapımını gereksiz kılmıştır. Konstantinopolis kenti dışındaki Blahernai
yerleşmesini dört yandan çevreleyen duvar, Haliç kıyısının uzağında kaldığından, 5. yy duvarı kıyıda "pteron" diye anılan özel bir düzenleme getirmiştir.
Sultanahmet Meydanı'nın güney yamaçlarına yayılmış olan Bizans saray bölgesi, Komnenoslar döneminde (1081-1185) önemini kaybetmeye başlamıştır. I. Manuel Komnenos, Edirnekapı'nın kuzeyinde, Halic'e inen yamaçta, Ayvansaray'a doğru yayılan Blahernai bölgesini yeni sarayı için seçmiş ve Eğrikapı semtinin doğusundaki terasa yerleştirdiği sarayının emniyetim eski Blahernai Suru'nun önüne eklediği yeni bir duvar ile sağlamıştır. "Manuel duvarı", Teodosios surlarının doğrultusuna göre şehir dışına doğru bir yay gibi taşırılmış ve sık yerleştirilmiş 13 güçlü burçla donatılmıştır. Orta kesiminde bugün Eğrikapı diye anılan bir kapı bulunmaktadır. Yüzyıllar boyunca her yenilemede Teodosios duvarlarının tuğla-taş örgüsünün genel karakterine uyulduğu gibi, Komnenos duvarı da bu özelliğe sahiptir. Ancak yakın görünümde çok renklilik, diğer yenilemelerdekinden de serbest bir yorumlamayla uygulanmıştır.
Kırmızı bantlardaki tuğla sırası sayısı yediye çıkarılmış, taş sıraları, ikinci kullanımdaki iri bloklardan oluşmuş ve taş bant yükseklikleri değişken tutulmuştur. Özellikle şehir içi tarafında tespit edilebildiği gibi, Komnenos duvarında gizli tuğlalı duvar tekniği uygulanmıştır. Kuleler "U", çokgen ve dörtgen planlı ve iki katlıdır. Zemin kat, yükseltici alt yapı, birinci kat esas atış katıdır. Platform seviyesi ayrıca atışa hizmet etmiştir. Kat araları tonozludur, atış mazgalları derin nişli planlanmıştır. "Manuel duvarı"nı takip eden tonozlu, çok hücreli yapı, eski bir savunma duvarı kalıntısına batıdan yanaştırılmış olup günümüzde "Anemas Zindanları" şeklinde isimlendirilmekte ve Komnenos sarayları için bir alt yapı oluşturmaktadır. Hemen önünde II. İsaakios Angelos'un (hd 1185-1195) gene yükseltilmiş bir yapı olan köşkü yer almaktadır (bak. Anemas Zindanı ve Kulesi; Blahernai Sarayı).
Karmaşık bir görünümü olan son duvar kesiminin şehir içine bakan duvarı, Teodosios kara surlarının da en kuzey ucudur. Bu son duvar dilimi "Pteron" (bir tür siper) adını taşımaktadır ve 5. yy'da bir dil gibi Haliç kıyısına kadar uzanarak Blahernai surlarının dışında kalan savunmasız kıyı kesimini korumaya aldığı anlaşılmaktadır. Nitekim 626'da Avar kuşatması sırasında Haliç duvarının batı uçta eksik olduğunu kaynaklar belirtmektedir. Dolayısıyla bugün Haliç kıyısında 450 m kadar uzanan ve 13 burçluk bir duvarın Herakleios (hd 610-641) tarafından Avar kuşatmasının ardından Pteron'a bağlandığı kabul edilmektedir. Burçları bulunmayan ve düz arazideki Pteron'u korumak için V. Leon'un (hd 813-820) Pteron'un önüne çektiği ön duvar, daha eski bazı yapı kalıntılarıyla da bütünleşerek karmaşık bir doku yaratmıştır. Pteron'u burçlarla güçlendirmek için Teofilos (hd 829-842), tuğla örgülü üç kule eklemiştir.
Geç antik dönemin en gelişmiş savunma yapısı olan İstanbul kara surları, yaklaşık 1.000 yıl boyunca kuşatmalara başarılı bir direnç gösterebilmesini, Helenistik dönemden beri biriken askeri mimari bilgilerini özümleyen mimar ve yapı adamlarına borçludur. Nitekim Osmanlı ordusundan önce İstanbul'u zapt eden Latinler başarılarına Mannara surlarını aşarak ulaşmışlardır. Bizans en zayıf döneminde güçlü Osmanlı ordusuna iki ay dayanabildiyse bunu gene surların mükemmel tasarımına borçludur.
Bibi. F. Dirimtekin, "14. Mıntıka", Fatih ve İstanbul, S. l (1953), s. 193-222; ay, "Leş Mu-railles (d'Istanbul) de Constantinopolis", Cor-si, S. 12 (1965), s. 211-224; F. Krischen, Die Landmauer von Konstantinopel L Zeichnerisc-he Wiederherstellung, Berlin, 1938; K. Leh-mann-Haupt, Archaeologiscb-Epigraphisches aus Konstantinopel und Umgebung, BNJ, 3, 1922, s. 103-119; C. Mango, "The Byzantine Inscriptions of Constantinople. A Bibliograp-hical Survey", AJA, S. 55 (1951), s. 52-66; ay, Le developpement urbain de Constantinople (IV-VII siecles), Paris, 1985; Schneider-Meyer, Landmauer; Millingen, Walls; Müller-Wiener, Bildlexikon; P. Speck, "Der Maurebau in 60 Tagen", Studien zur Frühgeschicbte Konstan-tinopels (MiscByzMonac. 14), Münih, 1973, s. 135-178; B. C. P. Tsangadas, TheFortificati-ons andDefense of Constantinople (EastEuro-pean Monographs 71), New York, 1980.
METİN AHUNBAY
Dostları ilə paylaş: |