I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə61/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   139

Bibi. D. Kuban, "İstanbul'un Tarihi Yapısı", Mimarlık, S. 5 (1970), İst.; S. Eyice, "İstanbul", İA, I; Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri; Ayver-di, Mahalleler; C. Öğüt, Meşhur Eyüp Sultan, tst, 1955; Evliya, Seyahatname, I; A. Ş. Hisar, İstanbul ve Pierre Loti, İst., 1958; S. Birsel, Kahveler Kitabı, İst., 1975; H. Y. Şehsuvaroğ-lu, İstanbul; Ergin, Rehber; İ. Tekeli, "1939-1980 Arasında İstanbul'un Planlama Deneyimleri, İcabında Plan", İstanbul, S. 4 (1993); H. Lokmanoğlu, Haritah Şehir Rehberi, İst., 1975; M. Cezar, Tipik Yapılarıyla Osmanlı Şehirci-liği'nde Çarşı ve Klasik Dönem İmar Sistemi, İst., 1985; Demiriz, Türbeler; Y. Önge, "Eyüp Sultan Manzumesi ve Tarihi", Selamet, Ankara, 1963; Ayyansarayî, Hadîka; Meriç, Mimar Sinan; S. Ünver, Sahabe Kabirleri; M. B. Tan-man, "İstanbul Tekkelerinin Mimari ye Süsleme Örnekleri Tipoloji Denemeleri", (İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü basılmamış doktora tezi), c. l, İst., 1990; A. S. Ülgen "Eyüp Sultan'da Hazret-i Halit Manzumesi ve Çevresi", Selamet, Ankara, 1963; M. Sözen, Türk Mimarisinin Tarihsel Gelişimi, tst., 1980; İşli, Sahabe, R. E. Koçu, "Bostancıbaşı Defterleri", İSTA, VI; T. Artan, "Boğaziçi'nin Çehresini Değiştiren Soylu Kadınlar ve Sultanefendi Sarayları", İstanbul, S. 3 (1992); "Eyüp" İKSA; N. Arslan, Gravür ve Seyahatnamelerde İstanbul, İst., 1992; Y. Kâhya, "İstanbul Bizans Mimarisinde Kullanılan Tuğlanın Fiziksel ve Mekansal Özellikleri", (İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, basılmamış doktora tezi), İst., 1992; İstanbul'un Kitabı, c. l, İst., 1957; Haskan, Eyüp Tarihi; Eyice, Haliç; Bayrı, İstanbul Folkloru; N. Tilgen, Eyüp'lü Hattatlar, İst., 1950; M. Cunbur, "Eyüp Sultan Kütüphanesi", Selamet, Ankara, 1963; R. E. Koçu, Osmanlı Padişahtan, İst., 1981; Tuğlacı, Ermeni Kiliseleri; İnciciyan, İstanbul; O. Bayrak, İstanbul'da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978), İst., 1979; Kumbaracılar, Sebiller, Tanışık, İstanbul Çeşmeleri.

FAHRÜNNlSA (ENSARl) KARA



EYÜP ÇARŞISI

istanbul'un ana ticaret mahallelerini Haliç kıyıları, Beyazıt ve bedesten bölgesi ile Mahmut Paşa Caddesi ve Uzunçarşı arasındaki aks oluşturmaktaydı. Şehirde dağınık olarak satış yapan dükkânlar bulunduğu gibi bu küçük dükkânların yer yer gruplaştığı bölgeler de vardır. Eyüp bölgesi de Ayasofya, Aksaray, Yedikule ve Kasımpaşa'da olduğu gibi bu tip dükkânların gruplar oluşturduğu bir yerdi. Eyüb Sultan Camii'nin güney ve güneydoğu bölgesine doğru gelişen çarşı Zal Mahmud Paşa Camii'nin yakınlarından geçerek Defterdar' da Çömlekçiler Mahallesi'ne kadar devam etmekteydi. Çarşının en yoğun olduğu bölgeyi ise cami çevresi oluşturmaktaydı.

Çarşı bir yolun iki tarafında yer alan dükkânlardan oluşmaktaydı. 20. yy'm başında çekilen Eyüp fotoğraflarına göre dükkânlar üç tarafı kapalı, sokağa bakan cepheleri ahşap kepenkli, bitişik nizamda yapılmış yapılardı. Mallar hem dükkânın içinde, hem de dışarıda, sokak cephesinde sergilenirdi. Her gece sokakta sergilenenler içeri alınır, sabahlan tekrar dışarı çıkarılırdı.

Dükkânların birçoğu hem imalathane hem de satış yeri olarak kullanılırdı. Aynı tip malı üreten veya satan dükkânların bulunduğu sokaklar, arastalarda olduğu gibi, o malın adıyla anılırdı: Çömlekçiler, oyuncakçılar, yoğurtçular vb.

Evliya Çelebi, Eyüp bölgesinde 9.800 saray ve ev bulunduğunu, çarşısında da 1.085 dükkân olduğunu yazar. Çarşısında-ki ayakkabıcılar ve sütçülerden söz ederek kaymağının ve yoğurdunun ününü vurgular. Çarşıda Eyüp'te Çömlekçiler Mahalle-si'nde üretilen çömlekler de satılmaktaydı (bak. çömlekçilik). Ayrıca balıkçılar ve meyveciler de Eyüp Çarşısı'nın renkli esnafı arasındaydı.

17. yy'da Eyüp'te mezbahalar, kasaplar, kokoreççiler, balcılar, mum imalatçıları ve 11 ekmek fırını olduğu, ayrıca mezbahaların bulunduğu yerde debbağların da yer aldığı bilinmektedir. Eyüp'teki mezbahalar 18. yy'da kapatılmıştır. 19. yy'm sonu ve 20. yy'da Eyüp'te üretilen ahşap oyuncaklar ve düdüklü su testileri çocuklar için aranılan mamullerdi (bak. Eyüp oyuncakçılığı).

Eyüp Osmanlı döneminde oluşmuş bir yerleşim bölgesidir. Bu nedenle Eyüp Çarşısı da Osmanlı döneminde ortaya çıkmıştır. Çarşıda şehir içi ham ve bedesten gibi büyük ticaret yapılarının bulunmayışı Eyüp'te şehirlerarası, transit veya büyük toptancılık biçiminde bir ticaretin olmadığını göstermektedir. Eyüp Çarşısı'nın gelişimi Eyüp'ün kadılık olmasıyla da ilgilidir. Eyüp kadısı çarşamba divanına(->) katılır, kendi bölgesinde bulunan loncalar arasındaki yönetimsel bağlantıyı kurardı.

Eyüp'ün haftalık pazarı cuma günleri kurulur, türbeye ziyaret de en çok bugün olurdu. Evliya Çelebi binlerce kişinin her cuma Eyüb Sultan'ın türbesini ziyarete geldiğini ve çarşıyı insan selinin bastığını yazmaktadır. Eyüp Çarşısı Eyüp'ün günlük ya-

şamına hizmet verdiği gibi istanbul kapsamında da üretimde bulunan ve gelen ziyaretçilere de hizmet veren canlı ve hareketli bir merkezdi.

Bibi. Evliya, Seyahatname, I; Mantran, Gündelik Hayat.

FiLiZ YENlŞEHlRLlOĞLU



EYÜP İLÇESİ

ilin batı yarısında, Çatalca Yarımadası'nda yer alır. 15 Mayıs 1936 tarihinde yürürlüğe giren 3012 sayılı kanunla kurulmuştur, ilçe doğuda Sarıyer, Şişli ve Kâğıthane, güneyde Beyoğlu, Fatih ve Zeytinburnu, güneybatıda Bayrampaşa, batıda Gaziosmanpaşa ilçeleriyle çevrilidir, ilçenin kuzeyini Karadeniz sınırlandırır. Bu alan i-çindeki yüzölçümü 242 krrf'dir. Eyüp llçe-si'nde 19 mahalle vardır, ilçenin kırsal nüfusu Kemerburgaz Bucağı'na bağlı 8 köydedir.

Eyüp llçesi'ne bağlı mahalleler Alibey-köy, Cuma, Çırçır, Defterdar, Düğmeciler, Emniyettepe, Esentepe, Güzeltepe, islam Bey, Karadolap, Merkez, Mithat Paşa, Mimar Sinan, Nişanca, Sakarya, Silahtar Ağa, Topçular, Yeni ve Yeşilpınar'dır.

Eyüp Ilçesi'nin köyleri Kemerburgaz Bucağı'na bağlı Ağaçlı, Akpınar, Çiftalan, Göktürk, Işıklar (Kısırmandıra), insaniye, Odayeri ve Pirinççi'dir.

Eyüp ilçesi kurulmadan önce ilçe arazisinin bir kısmı (Kemerburgaz Bucağı) Beyoğlu ilçesi, bir kısmı da Fatih İlçesi sınırları içinde kalıyordu. 1936'da Eyüp Ilçesi'nin kurulmasından sonra 1990'a kadar küçük ölçekte idari değişiklikler olmuş, 1990'da da Eyüp'ten ayrılan Bayrampaşa ayrı bir ilçe yapılmıştır, ilçe nüfusunun gelişimi Tablo I'deki gibidir.

Eyüp Ilçesi'nin nüfusu düzenli olarak artma eğilimi göstermektedir. 1940'ta 8.824 olan kırsal nüfus, 1990'da 7.387'si erkek, 4.554'ü kadın, toplam 11.941 kişi olmuştur. Bu durum nüfusun artışının kırsal kesimde değil, daha çok şehirde olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Meydana gelen artış aynı zamanda Eyüp'ün tüm istanbul gibi dışarıdan göç aldığını da göstermektedir. Bunun sonucunda 1935'te 26.269 olan nüfus 1965'te 100.000'e yaklaşmış ve 1990'



Tablo I Eyüp Ilçesi'nin Nüfus Gelişimi

Yıllar

Erkek

Kadın

Toplam

1935

13.599

12.670

26.269

1940

19.333

13.006

32.339

1945

25.966

14.415

40.381

1950

?

?

40.780

1955

40.690

28.621

69.311

1960

48.742

38.191

86.933

1965

55.137

44.216

99.353

1970

61.401

53.345

114.746

1975

75.646

64.205

139.851

1980

89.942

75.842

165.784

1985

94.308

83.632

177.940

1990

112.029

99.957

211.986

da 211.986 olmuştur. Bu nüfusun yüzde 52,8'ini erkekler, yüzde 47,2'sini ise kadınlar oluşturuyordu, ilçede genç nüfus oranı oldukça yüksektir. 60 yaş grubuna kadar görülen erkek nüfusun kadın nüfustan daha fazla olması, bu yaştan sonra yerini kadın nüfusun çokluğuna terk eder.

Eyüp ilçe merkezinde 6 yaşın üzerindeki okuryazarlık oranı yüzde 89,2'dir. Bu değer il ortalamasından daha düşüktür (il ortalaması yüzde 90,2). Bu orana köylerde yaşayan nüfus dahil edildiğinde bunun daha da düşeceği beklenilmelidir. ilçe merkezinde okuma yazma bilenlerin yüzde 83,5'i bir öğretim kurumundan mezun olmuştur. Bunlardan yüzde 72,2'si ilkokulu, yüzde 13,4'ü ortaokul ve dengi okulları, yüzde 11,7'si lise ve dengi okulları ve yüzde 2,7'si ise yükseköğrenim kurumlarını bitirmiştir, ilkokulu bitirenlerin oranının çok yüksek olması zorunlu eğitimden sonra çocukların çoğunun okumaya devam etmediğini de göstermektedir.

İlçe merkezinde iktisaden faal nüfus (72.585), 12 ve daha yukarı yaştaki nüfusun yüzde 47,9'unu oluşturur, iktisaden faal olmayan grubun başında ise ev kadınlarıyla öğrenciler gelmektedir. Nüfusun önemli bir kısmının ilçe merkezinde yaşaması nedeniyle Tablo H'de ilçe

EYÜP MEZARLIĞI

252

253 EZGİ, MUHLİS SABAHATTİN

Eyüp Mezarlığı (solda) ve buradaki çeşitli mezar taşları. Ara Güler (sol), Araş Neftçi, 1989

merkezinde iktisaden faal nüfusun işkollarına göre dağılımı verilmiştir.

Eyüp ilçe merkezi genellikle ikametgâh olarak kullanılmaktadır. Bununla beraber yer yer sanayi tesisleri de bulunmaktadır. Son yıllarda, Halic'in temizlenmesini sağlamak amacıyla sanayi kuruluşlarından bazıları kapatılmıştır. Aynca ilçe sınırları içinde bulunan çeşitli tarihi eserler restore edilerek ve bazı yeni kültürel fonksiyonlar kazandırılarak hizmete açılmışlardır. Eyüp İlçesi sınırları içinde yer alan Ağaçlı kömür havzası istanbul için ayrı bir önem taşımaktadır. Bu kömür havzasındaki düşük nitelikli linyitler, birçok çevre sorununa yol açmasına karşılık, İstanbul'da halen kullanılan önemli bir yakıt kaynağıdır.

SEDAT AVCI

EYÜP MEZARLIĞI

Ebu Eyyub el-Ensarî'nin(-») türbesinin burada bulunuşu ve halkın ona yakın gömülme isteği Eyüp Mezarlığı'nın meydana gelişine neden olmuştur.

İstanbul'un en büyük İslam mezarlığı olan Eyüp Mezarlığı'na padişahlar, sadrazamlar, şeyhülislamlar, vezirler, kumandanlar, hanım sultanlar, saray mensupları, din, tasavvuf, ilim, fikir, sanat adamları, şairler ve halktan kişiler gömülmüştür. Eyüp Mezarlığı, Eyüp Sultan, Üç Şehitler, İslam Bey, Gezeri Kasım, Gümüşsüyü mahallelerini de kapsamına alarak Haliç kıyılarından, Karyağdı Baym'na, tepedeki sırtlara ve oradan da Edirnekapı surlarına ulaşmıştır. Edirnekapı ile Alibeyköy'e ulaşan yolların çevresindeki mezar taşları da Eyüp Mezarlığı'nın uzantısıdır. Haliç çevresi ile sırtlarında yapılan yol çalışmaları ve kamulaştırmalar buradaki mezarlara büyük zarar vermiştir.

İstanbul'un fethinden hemen sonra Eyüp'te ölülerin gömülmesiyle mezar taşlarında toplumun düşünce yapısı ortaya çıkmıştır. Buradaki ilk mezar taşları gösterişten uzaktır. Anadolu mezar taşlarında-ki çeşitlilik, burada da dikkati çekmektedir. Başlıbaşma birer sanat eseri niteliğindeki bu taşlar ölünün kimliği konusunda da bilgi vermektedir.

18. yy'ın sonlarında yeni mermer ocak-

larının bulunuşuyla Eyüp Mezarlığı'nda mermerden daha çok yararlanıldığı görülmüştür. Osmanlı türbe mimarisinin uyguladığı plan tipleri, üslup ve bezeme ile burada karşılaşılmıştır. Buradaki açık ve kapalı türbelerde, hazirelerde mermer, taş ve tuğla ile birlikte kullanılmış, çini, kalem i-şi, ştuk ve yazı da onları tamamlamıştır.

Eyüp Mezarlığı'nda ve yakın çevresinde Abdurrahman Paşa, Âdile Sultan, Ala-eddin Ali Çelebi, Ayaş Mehmed Paşa, Bulak Mustafa Paşa, Cafer Paşa, Çifte Gelinler (Çifte Gelenler), Defterdar Nazlı Mah-mud Çelebi, Dukaginzade Mehmed Paşa, Ebu'd-Derda, Hz Edhem, Ferhad Paşa, Feridun Ahmed Paşa, Şair Fitnat Hanım, Hacı Beşir Ağa, Hz Hafir, Hançerli Sultan, Hasan Hüsnü Paşa, Hatice Canan Hanım, Hubba Hatun, Hüsrev Paşa, İzzet Efendi, Hz Ka'b, Karabaş Ahmed Efendi, Kırımî Hüseyin Efendi, Lala Mustafa Paşa, Lala Hüseyin Paşa, Mahmud Ağa, Mahmud Celaleddin Efendi, Mehmed Çelebi, Mih-rişah Valide Sultan, Mirimiran Mehmed Paşa, Nakkaş Hasan Paşa, Pertev Mehmed Paşa, Siyavuş Paşa, Sokollu Mehmed Paşa, V. Mehmed (Reşad), Şah Sultan, Şeyhülislam Mehmed Arif, Şeyhülislam Üryani-zade Ahmed Esad Efendi ve Zal Mahmud Paşa türbeleri vardır.

Fransız yazar Pierre Loti'nin zaman zaman gelerek kahve içtiği söylenen kahvehaneye çıkan yokuşun çevresinde tanınmış kişilerin mezarları vardır. Yokuşun hemen başında, 1900'de cihan pehlivanlığını kazanan, 1904'te de ölen Kara Ahmed' in demir parmaklıklı mezarı vardır. Aynı yol üzerinde Kaşgâri Tekkesi çevresindeki mezarlıklarda da Türk musikisinin büyük üstadı Zekâi Dede Efendi, hattat Kâmil Efendi, Edirne tarihi yazarı Badi Ahmed Efendi, Mareşal Fevzi Çakmak gömülüdür. Kaşgâri Tekkesi'nden yukarıda, Karyağdı ismiyle tanınan Bektaşî Tekkesi' ne uzanan yolun iki yanında daha eskiye inen mezar taşlarıyla karşılaşılır. Koca Sinan Türbesi yakınında Eyüb Sultan Tür-besi'nin ilk türbedarı ve aynı zamanda II. Bayezid'in tahta çıkışında ona kılıç kuşatan Şeyh Baba Yusuf Efendi'nin, Vezir Sinan Paşa Türbesi yanında Hacı Abdullah Paşa'nın mezarı vardır. Öte yandan Eyüp

Mezarlığı'nda gömülmenin kutsallığı inancı yeni gömü için eski mezarların tahribi sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle de Eyüp Mezarlığı'nda pek çok ünlü kişinin mezarı kırılmış veya kaybolmuştur. Ebu'l-Fazıl Alaeddin Efendi'nin mezarı yerine başkaları gömülmüş, Şeyhülislam Sadi Sa-dullah Efendi'nin, Ali Kuşçu'nun mezar taşlan caminin arkasında kırık olarak bulunmuş ve yerine yerleştirilmiştir.

Eyüp Mezarlığı'nda yapılan araştırmalar ortaya ilginç tarihi belge niteliğinde mezar taşlarını çıkarmıştır. Nitekim Kırım'da Bahçesaray'da gömülü olduğu sanılan, II. Gazi Giray'ın oğlu Devlet Han'ın mezar taşı Eyüp'te bulunmuştur.

Eyüp Mezarlığı'nın ilginç bir bölümü de Gümüşsuyu'na çıkan sırtlardaki cellat mezarlığıdır. Cellatlık halk arasında iyi karşılanmadığından bu işi yapanlar ayrı bir mezarlığa gömülmüşlerdir. Buradaki mezar taşları oldukça kalın ve insan büyüklüğündeki taşlardan yapılmıştır.

Eyüp'e mistik bir görünüm veren mezarlığın büyük bir bölümü, doğanın tahribine, kamulaştırmalara, gecekondu yapımında yok olmalarına, kırılmalanna, modern mezarların onların yerini almalarına karşılık yine de korunmuştur.



Bibi. Demiriz, Türbeler; Y. Demiriz, "Eyüp'te Az Tanınmış îki Türbe Hakkında", STY, XI (1981), s. 37-57; Akakuş, Eyyûb Sultan; J-L. Bacque-Grammont, "istanbul Mezarlıklarından Osmanlı Toplumuna Bakış", Yapı, S. 146 (1994), s. 48-55; N. Saraçoğlu, Türk Mezarlıklarına Dair Araştırma, ist., 1950; M. M. Ta-yanç, "Türk Vefası ve Mezar Taşlan", Tarih Konuşuyor, S. 25 (1966), s. 2044-2046; ay, "Ced-lerimizin Çiçek Sevgisi ve Mermerlere İşlenmiş Şaheserler", ae, S. 26 (1966), s. 2131-2132.

ERDEM YÜCEL



EYÜP OYUNCAKÇILIĞI

Eyüp cami, tekke, türbe ve mezarlıkları yanında oyuncakçılarıyla da tanınır.

Halk arasında çocuklan çok sevdiğine inanılan Ebu Eyyub el-Ensarî'nin türbesi özellikle okula başlayacak ve sünnet edilecek çocukların getirildiği istanbul'un en ünlü ziyaret yerlerinden biridir. Bundan dolayı sürekli çocuklarla dolup taşan Eyüp' te oyuncak yapımının ne zurnan başladığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak,

Eyüp oyuncaklarından bazı örnekler. istanbul Büyüksehir Belediyesi Şehir Müzesi Koleksiyonu

İskele Meydanı'ndan, Eyüb Sultan Türbe-si'ne çıkan yol üzerinde eskiden bir çok oyuncakçı dükkânı bulunduğu, bugün de Oyuncakçı Çıkmazı adıyla anılan sokakta, oyuncak yapanların oturduğu kaynaklardan anlaşılmaktadır.

Evliya Çelebi, Seyahatnamede Eyüp oyuncakçılarının 100 dükkânda 105 nefer olarak çalıştıklarını yazar. İstanbul esnafı sayılan Eyüp oyuncakçılarının mimarbaşı-na bağlı olduklarını, IV. Murad döneminde (1623-1640), Bağdat seferi (1637) nedeniyle düzenlenen esnaf alayında oyuncakçıların arabalar üzerine yapılmış dükkânlarda oyuncaklarını sergileyip taklitler yaparak geçtiklerini belirtir.

Eyüp oyuncakçıları malzeme olarak tahta, deri, teneke ve toprak kullanmışlar, bunları aşıboyası ve suluboya ile daha çok kırmızı, mavi, yeşil, sarı renklerle boyamışlardır. Bezemeler ise çiçek ve geometrik motifli ya da aynalı üslupta yapılıyordu. Günah sayıldığı için insan biçiminde o-yuncaklar yapılmamış, yüzyıllarca biçim ve çeşitlerde de değişiklik olmamıştır.

Geçmişte bilinen zengin oyuncak çeşitlerinden biri de Ahmed Rasim'in yazdığı gibi dünyayı tedirgin ettiğine inanılan kaynanazınltısıdır. Diğer oyuncak çeşitleri arasında şak şak, hacıyatmaz, cambaz, dönmedolap, salıncak, aynalı beşik, tahta kılıç, kamış tüfek, ipli ok, davul, trampet, tef, darbuka, fırıldak, topaç, leylek, çekirge, kanarya, kaval, kursak düdük, havan, testi ve araba en tanınmış olanlardandır.

Eyüp oyuncakları, Eyüp'teki dükkânlardan başka İstanbul'un diğer semtlerindeki aktar dükkânlarında ve seyyar oyuncakçılar tarafından satılırdı. Külhanbey kılıklı seyyar oyuncakçılar sırtlarında oyuncak sepetleri, trampet çalıp kursak düdükleri öttüre öttüre, tekerleme ve maniler söyleyerek sokakları dolaşıp çocuklan peşlerine düşürürlerdi.

19. yy'm başlarında 25-30 kadar oyuncakçı dükkânı varken bu yüzyılın sonlarında, Eyüp oyuncakları ülkemize gelen Batı'mn fabrika yapımı oyuncakları ile rekabet edememiş, 20. yy'ın başlarında ise çeşitlerini ve ustalarını kaybetmeye başlamıştır.

Ahmed Rasim 1921'de yangınla yok o-lan Eyüp Çarşısı'nda bir oyuncakçı dükkânının kaldığını belirtmektedir. 1960'lı yıllara kadar azalarak ve bozularak geleneğim sürdüren Eyüp oyuncakları bu yıllardan sonra yerini plastik oyuncaklara bırakmış; ustalar meslek değiştirmiş, oyuncakçı dükkânları da dinsel eşya satan dükkânlara dönüşmüştür.

Yüzyıllarca çocukların dünyasını süsleyen geleneksel Eyüp oyuncakları, bugün tümüyle kaybolmuştur. Günümüzde Eyüp'te satılan davul, tef, darbuka gibi o-yuncaklar ise eski özellikleri pek yansıtmamaktadır.

İstanbul Büyüksehir Belediyesi Şehir Müzesi koleksiyonunda yer alan 28 parça Eyüp oyuncağı, kaybolan geleneğin bugüne kalmış son örnekleri olarak sergilenmektedir. BibL Evliya, Seyahatname, I, 507, 628; Ahmed

Rasim, "O da Merhumla Gitti", Tasvir-iEfkâr, 13 Temmuz 1915, s. 2; ay, "Eyüp Oyuncakları", Vakit, 21 Nisan 1921, s. 2; S. M. Alus, "Eyüp Oyuncaktan", Tarih Hazinesi, II, S. 14 (Aralık 1951), s. 701; Bayrı, Yer Adlan, 50; Şehsuva-roğlu, İstanbul, 117; M. R. Gazimihal, "Çocuk Folklorunda Oyuncak Çalgılar", TFA, IV, S. 73 (Ağustos 1955), s. 1155-1156; "Eyyubsultan Oyuncakları", ISTA, X, 5461-5462; M. Koman, Eyüp Sultan Loti Kahvesi ve Çevresi, ist., 1986, s. 3; N. Güngör, "Eyüp'te Oyuncakçı Çıkmazı", Cumhuriyet, 17 Temmuz 1989, s. 15; ay, Bir Taşralının istanbul Nostaljisi, İst., 1992, s. 76-81; A. Kayabal, "Zamana Yenik Düşen Oyuncaklar", Cumhuriyet, 23 Nisan 1991, s. 7.

FÜSUN KILIÇ

EYÜP SPOR KULÜBÜ

Eyüp semtinin spor kulübü olarak 1917' de sarı-mor renkler altında kuruldu. Kulübün kurucusu, eski uluslararası futbol hakemlerimizden Feridun Kılıç'ın babası Cemal Bey'dir (Kılıç). Mütevazı bir semt kulübü olarak kurulan Eyüp kulübü futbol dalında varlık gösterdi. Semt sahalarında birçok futbolcu yetiştirdi. 1934'te İstanbul 2. Ligi'nde şampiyonluğu kazanarak 1. Lig'e yükselen futbol takımı uzun yıllar bu ligde yer aldı. Ancak parasal imkânsızlıklar yüzünden uzunca bir duraklama devresi geçirdi. İstanbul'un mahalli liglerinde bocaladı. Ancak semtteki sahasında güzel bir stadyuma sahip olduktan sonra toparlanmaya başlayan Eyüp futbol takımı 1971-1972 sezonunda İstanbul şampiyonluğunu kazanarak Türkiye 3. Li-gi'ne yükseldi. Semtin mütevazı imkânlarıyla ayakta durmayı başaran profesyonel futbol takımı, halen Türkiye 2. Ligi'nde yer almaktadır.

CEM ATABEYOĞLU

EZGİ, MUHLİS SABAHATTİN

(1889, Adana -10 Şubat 1947, İstanbul) Operet ve şarkı bestecisi.

Abdülaziz'in başmabeyincisi Hurşid Bey'in oğlu, bestekâr ve tanburi Neveser Kökdeş'in(->) ağabeyi, İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarından Melek Hanım'ın babasıdır.

Babasının sürgünde bulunduğu Ada-na'da doğan Ezgi ilk musiki sevgisini keman, ud, lavta, nısfiye ve on iki telli saz gibi musiki aletlerini çalabilen babasından aldı. İlk ve orta öğrenimini babasının ölümünden sonra II. Abdülhamid'in emriyle ikamete mecbur edildikleri Selanik'te tamamladı. 1904'te padişahın izniyle, annesiyle İstanbul'a gelerek Mekteb-i Sultani' ye (Galatasaray Lisesi) girdi. Aynı yularda bir İtalyandan piyano ve Batı musikisi öğrendi. 1908'de gazeteci olarak Babıâli'ye ayak bastığında, dikkati çeken bir musiki-ciydi. İttihat ve Terakki muhalifi siyasi fikirleri dolayısıyla hakkında kovuşturma a-çılmca Avrupa'ya kaçtı. İstanbul'a dönmesine, yazı yazmamak, siyasetle uğraşmamak ve İstanbul içinde oturmamak şartıyla ve özel af sonucu izin verildi.

Türk musikisi tarihinde, faal biçimde siyasetle uğraşmış olması bakımından özel bir yeri olan Ezgi, İstanbul'a dönüşünden sonra civar köylerde yaşadı. Artık ta-



EZGİ, SUBHİ

254

255


FAİK PAŞA

mamıyla musikiyle uğraştı ve birbiri ardına eserler vermeye başladı. Türk musikisi makamlarını ve usullerini kullanarak çoksesli orkestra eserleri ve operetler besteledi. Özellikle operet türü üzerindeki yoğun çalışmaları operet bestecisi olarak büyük ün kazanmasını ve Türk musikisi tarihinde önemli bir yer edinmesini sağladı. Bu türdeki ilk eseri olan Hilal-i Ahmer Çiçeği'nden başlayarak bestelediği yirmiden fazla operet, İstanbul kültür ve sanatıyla eğlence dünyasında yeni bir musiki türünün ilk ve önde gelen örnekleri arasında yer aldı. Çâresâzadh opereti, Şehzade Ziyaeddin Efendi'nin desteğiyle ve Benliyan'ın yönetimindeki Osmanlı Milli Operet Kumpanyası'nca oynandı; Aşk Mektebi ise, istanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye kondu.

Ezgi, İstanbul kültür ve sanatında "operet devri"nin en önde gelen isimlerinden biri olarak, eserlerinin metinlerini kendisinin yazmasından, oyuncuları dahi eliyle yetiştirmiş olmasına ve temsilleri bizzat yönetmesine kadar, bir öncünün kuşatıcı özelliklerini ortaya koydu. Yurt çapında düzenlediği turnelerle, opereti halka sevdirmeye çalıştı. Ölümünden sonra, operet sanatına yönelik ilgi hissedilir biçimde azaldı ve günümüze doğru silinmeye yüz tuttu.

Ezgi'nin 1916-1942 arasındaki 26 yılda yazıp bestelediği 23 operetten Çâresâz, Gül Fatma ve özellikle Ayşe, en çok tutulanları ve sahnelenenleriydi. Plak sanayiinin Türkiye'de oturmaya başladığı yıllara rastlayan sanat hayatında, eserlerinin çok büyük kısmının plağa alındığını gördü. Dönemin önde gelen okuyucularından Fikriye Hanım birçok eserim plağa okudu. Bestecinin kendisi de bazı eserlerim plak çalışmalarıyla değerlendirdi.

Ud ile piyanoyu iyi çalan Ezgi'nin çok sayıda eseri kaybolarak günümüze ulaşamadı. Operet, müzikli oyun, orkestra için parçalar, marş, şarkı gibi değişik türlerde 70'e yakın eseri bugüne gelebildi. Hi-cazkâr "Bahar geldi gül açıldı aşka geldi bülbül şimdi", nihavent "Üç yıl beni sevdanın ipek saçları sardı", hicaz "Pencerenin perdesini aç bana göster yüzünü" ile "Çok yaşa sen Ayşe"; yine nihavent "Hatırla sevgilim o mesud geceyi" ile "Dün gece saz meclisine neden geç geldin" gibi birçok şarkısı, operetlerinin bir döneme bıraktığı silinmez izler gibi günümüze kadar hafızalara ve hatıralara yerleşti.

Ezgi tipik bir İstanbul beyefendisiydi. Sıkıntılarla dolu bir hayat geçirdi. Özellikle kızının genç yaşta ölümünden sonra çok sarsıldı; vereme yakalandı. Heybeliada Sa-natoryumu'nda öldü ve Mecidiyeköy Asri Mezarlığı'na gömüldü.



Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin