işkalları Grev Sayısı
|
1987 ı Süresi Grev Sayısı
|
1988 Süresi Grev Sayısı
|
1989 1990 1991 Süresi Grev Sayısı Süresi Grev Sayısı Süresi
|
Petrol
|
-
|
4
|
21 ay
|
5
|
3 ay
|
5
|
17 ay
|
12
|
46 ay
|
Metal 1
|
28 ay
|
3
|
4 ay
|
3
|
14 ay
|
5
|
7 ay
|
1
|
5 gün
|
Toprak, çimento 2
|
4 ay
|
1
|
3 ay
|
3
|
14 ay
|
3
|
6 ay
|
5
|
3 ay
|
Gıda 1
|
17 ay
|
1
|
3 gün
|
1
|
?
|
4
|
14 ay
|
2
|
6 ay
|
Kara taşımacılığı 1
|
20 ay
|
2
|
?
|
2
|
13 ay
|
3
|
9 ay
|
-
|
-
|
Büro işleri 1
|
4 ay
|
7
£<
|
3 ay
|
1
|
14 gün
|
-
|
-
|
1
|
2 ay
|
Belediye hizmetleri
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
1
|
2 ay
|
-
|
-
|
Dokuma
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
1
|
3 ay
|
3
|
5 ay
|
Deri
|
-
|
-
|
-
|
1
|
5 ay
|
-
|
-
|
-
|
-
|
Maden
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
1
|
1 ay
|
-
|
-
|
Ağaç
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
1
|
lay
|
-
|
-
|
Hava ulaşımı
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
2
|
2 ay
|
Konaklama, eğlence
|
-
|
-
|
-
|
-
|
-
|
2
|
5 ay
|
1
|
•>
|
Basın yayın 1
|
3 ay
|
\
|
4 ay
|
-
|
-
|
-
|
-
|
1
|
4 ay
|
Kâğıt
|
-
|
3
|
5 ay
|
-
|
-
|
1
|
?
|
1
|
9 ay
|
Toplam (gün) 7
|
2.280
|
17
|
1.203
|
16
|
1.484
|
27
|
1-950
|
29
|
2.315
|
İstanbul'da İşkollarına Göre Grevler (1987-1991)
1970'lerin sonunda yoğun olarak yaşanan işgal ve direnişlerden Mensucat Santral direnişinde güvenlik kuvvetleri işçileri fabrikadan uzaklaştırıyor. Cumhuriyet Gazetesi Arşivi
Kuvvet Lordoğlu'nun yayımlanmamış tablolarından derlenmiştir.
lük greve gittiler. Ekimde, Derby Lastik Fabrikası işçilerinin yıllık ücretli izin istemiyle, oturma grevleri görüldü. Aralıkta Gıslaved Lastik Fabrikasında büyüyen huzursuzluk bir yöneticinin işine son verilmesi üzerine direnişe dönüştü, işçiler kısa süreyle işi bıraktılar, ancak yöneticinin işe geri alınmasıyla grev önlendi. Kazlı-çeşme Idrofil Pamuk işçileri ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle işi bıraktılar. Gümüş Motor Fabrikası'nda da işçiler, aynı nedenle işi bırakarak oturma grevi yaptılar. Toplusözleşme ve grev yasası henüz çıkmadan istanbul'un bir grev olayını grevci işçilerle birlikte yaşaması ve grev hakkının kamuoyunda geniş bir yankı bulması, Ocak 1963!te, Istinye'deki Kavel Kablo Fabrikası işçilerinin sendika temsilcilerinin işten atılması, ikramiyelerin ödenmemesi ve ücretlerin düşmesi nedeniyle başlattıkları oturma greviyle oldu. Her günü olaylı ve gergin geçen grev 4 Martta işçilerin isteklerinin kabul edilmesiyle sona erdi. Kavel grevi diğer fabrika işçilerinden ve halktan da destek gördü. Grev hakkının yasallaşmasında önemli bir a-dım oldu.
Temmuzda toplusözleşme ve grev yasasının çıkmasından sonra Ekim 1963'te Gıslaved'de 40 işçi, kasımda Bozkurt Men-sucat'ta 300 işçi, aralıkta Cibali Tütün Fabrikası'nda 3.500 işçi çeşitli nedenlerle iş bıraktılar. 1964, Bozkurt Mensucat Fabrika-sı'nın 1.000'i aşkın işçisinin toplusözleşme görüşmelerinin çıkmaza girmesi üzerine yaptıkları grevle açıldı. Şubatta kontrplak fabrikasında çalışan 450 işçi ücret zammı taleplerinin kabul edilmemesi ü-zerine greve gittiler ve isteklerini kabul ettirdiler. Güneş Yağ ve Sabun Fabrikası'nda çalışan işçiler ücret zammı istemiyle grev yaptılar. Martta Singer Dikiş Makinesi Fabrikası'nda çalışan işçilerin önemli bir bölümü işverenin toplusözleşme görüşmelerine katılmaması üzerine greve çıktı. Temmuz sonunda demir işletmelerinde çalışan 168 işçi, 32 gün süren ve dönemin en uzun grevi sayılan bir grev gerçekleştirdiler.
Ağustosta Arçelik, Daver Teknik ve cıvata fabrikalarında çalışan Maden-İş üyesi işçiler iki buçuk aya yakın greve gittiler. Aynı yıl Emayetaş, Altınbaş Çivi Fabrikası, Sungurlar Kazan Fabrikası, Kayacan Cam Fabrikası, Berec Pil Fabrikası işçileri ve Amerikan üs ve tesislerinde çalışan toplam 9.000'i aşkın işçi grev yaptı. 1965'te grevler, Kazlıçeşme'deki 54 deri fabrikasının 900'e yakın işçisini kapsayan deri grevleri, Likat-tş Sendikası üyesi tahmil tahliye işçilerinin Denizcilik Bankası'na karşı başlattıkları grev gibi çok sayıda işçinin katıldığı grevlerle kalmayıp az işçi çalıştıran küçük özel işyerlerine de yayıldı.
Türkiye'de solun ve sosyalist düşüncenin yükseldiği, 1965 seçimlerinde Türkiye işçi Partisi'nin Meclis'e 15 milletvekili soktuğu bir dönemde işçi hareketinin yükselmesi doğaldı. 1966, istanbul'da işçi hareketinin geleceğini belirleyen ve DİSK'in kuruluşuna yol açan önemli grevlere sahne oldu (bak. Devrimci işçi Sendikaları
Konfederasyonu), l Şubat 1966'da Paşa-bahçe Şişe Cam Fabrikası'nda çalışan 3.200 işçinin olaylı geçen, hükümet tarafından bir ay ertelenen ve işçilerin zorla işe başlatıldığı Paşabahçe Şişe Cam grevi yapıldı. Yıl boyunca Likat-Iş'e bağlı işyerlerinde 4.600'den fazla işçinin katıldığı grevlerde işveren lokavt ilan etti. Yeni Kontrplak Fabrikası, Pancar Motor Fabrikası işçileri, istanbul Akü Motor Sanayii işçileri, Net Kuru Temizleme Fabrikası işçileri, tuğla fabrikası işçileri, Kızılay işyerlerinde çalışan Likat-Iş üyesi işçiler, Eas Akü Sanayii işçileri, DDY'deki Likat-lş üyesi 1.500'ü aşkın işçi, istanbul Petrol Ofisi işyerlerindeki 3.400 işçi grev yaptılar.
Şubat 1967'de DlSK'in kurulmasıyla başlayan dönemde, istanbul'un, işçi kesimleri, tarihinin en hareketli yıllarım yaşadı. Grevler, grev prosedürünün işlemesini beklemeden girişilen ve direniş adıyla anılan iş bırakmalar, fabrika işgalleri, açlık grevi dahil yeni protesto biçimleri birbirini izledi. Türkiye'nin bu dönemdeki toplum-sal-sınıfsal uyanışına koşut olarak, bu uyanışın kentsel kesimlerde en belirgin yaşandığı istanbul'da işçi hareketi, 15-16 Haziran 1970'te doruk noktasına ulaşacak olan bir yükseliş içine girdi. Kendisim, taleplerin, grev nedenlerinin ve ifade biçimlerinin bir yandan sınıfsal ve siyasal öze kavuşması, öte yandan sertleşmesi ile belli eden bu yükselişte, 1960 ortalarına kadar Amerikancı sendikacılık modelinin uygulayıcısı Türk-lş'in karşısında mücadeleci bir sınıf sendikacılığı modelini giderek daha fazla benimseyen DlSK'in kuruluşunun da payı vardı. Nitekim 1967-1971 a-rası grev, direniş, boykot vb biçimli iş bırakmalarda en belirgin neden ve istemler, işçi çıkarmalara karşı işçi dayanışması; DlSK'e bağlı sendikalara geçebilmek için sendika seçme özgürlüğü; var olan hakların kısıtlanmasına veya kurulmak iste-
nen Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ne tepki olarak ortaya çıkıyor; özellikle DlSK'e bağlı işyerlerindeki grev ve direnişlerde ücret ve ekonomik haklara yönelik talepler zaman zaman geriye itilebiliyordu.
1967'de, istanbul'da kısa süreli direniş ve boykotlar bir yana, en çok petrol, gıda, kimya ve madeni eşya yapımı işyerlerinde yığışan 21 grev oldu. Grevin işyerlerine dağılım yelpazesi, yağ fabrikası işçilerinden Oleyis üyesi hizmet işçilerine, fırın işçilerinden tekstil işçilerine kadar uzanıyordu. 1968'de, istanbul'da grev sayısı bir önceki yıla göre azalmakla birlikte greve katılan işçi sayısında büyük artış görüldü. Yine, ilki Derby Lastik Fabrikası'nda görülen fabrika işgallerinin yaygınlaştığı, hattâ başlıca direniş ve iş bırakma yöntemi haline geldiği 1968'de istanbul'da tespit edilen 17 grevin 7'si işgaldi. Derby Lastik Fabrikası'nda çalışan 1.700 işçinin, Kavel Kablo Fabrikası'nda DlSK'e bağlı Maden-Iş üyesi 200 işçinin, Camialtı Tersanesi'nde çalışan 1.200 işçinin işyerini işgal eylemleri bunların en önemlileriydi. Grev ve direnişlerde, ana istemin ücret sorunları yanında sendika seçme özgürlüğü ve DİSK'e bağlı sendikaların işyerinde tanınması olduğu görülüyordu. 1968'de grev ve iş bırakmayla sonuçlanan direnişlere 30.000'in üzerinde işçi katılmıştı. 1969'da, biri işgal olmak üzere gerçekleştirilen 24 grev ve iş bırakmada Denizcilik Bankası Deniz Nakliyat Müdürlüğü'nün 1.750 çalışanı, Kartal Singer Fabrikası'nm 520 işçisi, Sü-merbank Defterdar Fabrikası'nm 1.450 işçisi, Bisan Bisiklet Fabrikası'nın 250'yi aşkın işçisi, Java Skoda Fabrikası'nm 350 işçisi, Deka Tekstil'in 250, Gamak Elektrik Motorları Fabrikası'nın 300 işçisi en kalabalık gruplardı. 1969 grev ve direnişlerinin bir özelliği de işçilerin sık sık olaylara, ö-zellikle işgallere müdahale eden polisle çatışmaları oldu.
1970 başlarken, işçi hareketinin Türkiye'nin her yanında ama en çok DlSK'e bağlı sendikaların güçlü ve işçilerin grev ve mücadele birikimlerinin en fazla olduğu istanbul'da gösterdiği yükseliş, hükümeti 274 ve 275 sayılı Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt kanunlarını değiştirme çalışmalarına itti. işçi hareketlerinin, grevlerin ve DlSK'in yükselişinin önü alınmak isteniyordu, istanbul'da 15-16 Haziran'da sendika seçme özgürlüğünü kısıtlayacak değişiklikleri protesto için DlSK'li işçilerin başlattıkları protesto yürüyüşü, kısa zamanda bütün kenti etkileyerek ve Türk-Iş'e bağlı bir kısmı işçileri de kapsayarak Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük olayına dönüştü. 15 Haziran günü 110'u aşkın işyerinden 150.000 kadar işçinin başlattığı yürüyüş, güvenlik güçleriyle çatışmalar, 5 kişinin ölümü, yüzlerce işçinin yaralanmasıyla 16 Haziran günü de sürerken istanbul'da sıkıyönetim ilan edildi (bak. On Beş-On Altı Haziran Olayları). 1970'te 15-16 Haziran'a kadar geçen 6 ay içinde 20 grev yapıldı. Hazirandan sonra, ağustos ayından itibaren de 14'ü oturma grevi olmak üzere 20 grev gerçekleştirildi.
istanbul Belediyesi'nin 8.000 işçisinin, ücretlerini alamadıkları için başlattıkları grevle açılan 1971'de, çoğu oturma grevi ve direniş olmak üzere 26 önemli iş bırakma eylemi sayıldı, işçi hareketinin hızı, 12 Mart askeri müdahalesi ve nisanda sıkıyönetim ilanıyla kesildi.
1972-1980Dönemi: 12 Mart askeri rejiminin sürdüğü 1972'de, en geniş katılımlıları Demir Döküm'deki Maden-Iş üyesi 2.500 işçinin ve Kazlıçeşme'deki deri fabrikalarının 2.000'i aşkın işçisinin grevleri olmak üzere sadece 6 grev gerçekleştirilebildi. 1973'te istanbul'da kaydedilen, büyük bir bölümü açlık grevi biçiminde olan işçi eylemleri arasındaki yasal prosedüre
12 Eylül 1980
öncesinin
önemli
grevlerinden
biri Hava-lş'in
THY'de
başlattığı
yoğun
katılımlı
grevdi.
Cumhuriyet
Gazetesi Arşivi
uygun grevlerin çoğu hükümetçe ertelendi ve sıkıyönetimce yasaklandı.
Askeri dönemin ve 12 Mart rejiminin sona erdiği 1974'te, toplusözleşme anlaşmazlığı ve sendika seçme özgürlüğü nedenleriyle gerçekleştirilen 17 grev çeşidi işkollarına dağılmış olmakla birlikte ağırlık DlSK'e bağlı işyerleri, özellikle de Maden-Iş üyesi olanlardaydı. 1975'te gözlenen değişiklik, yasalara uygun yolları izleyen grevlerden çok, işçilerin direnişi tercih etmeleri oldu. 1975'te işçilerin kimi işyerlerinde memur statüsüne sokulmak istenmesi, işçi-memur ayrımını protesto e-den grevleri gündeme getirdi. Çapa ve Cerrahpaşa kliniklerindeki 3.000 işçi, memur yapılmalarını protesto için greve çıktılar. Yine aynı yıl tekstil işkolunda 15.000'i aşkın işçi için grev kararı alındı. Kimi işyerlerinde grev başlatıldı. Bu yıl istanbul' da tespit edilen 53 iş bırakmadan 27'si direniş biçimindeydi. 1976, istanbul'da grev-
î-
lerin ve diğer iş bırakmaların rekor yılıydı. 78 grev ve iş bırakma olayı sayılan bu yıl boyunca grevlere 80.000'den fazla işçi katıldı. Hür Cam-İş Sendikası çeşidi işyerlerinde 6.000 işçi adına grev kararı alırken, 2.500 deri işçisi ve THY'nin 5.200 işçisi adına da grev kararları alındı. 1976' nın en önemli özelliği patronların greve karşı lokavt silahını yaygın biçimde kullanmaya başlamaları oldu. Grev ve direnişler çoğunlukla olaylı geçti. Yine aynı dönemde işyerlerindeki öncü işçiler, özellikle Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ne karşı DlSK'in öncülüğünde DGM direnişlerine katılmış olanlar, kitle halinde işten çıkarılmaya başlandı, istanbul işçileri, işten çıkarmalara yeni iş bırakmalarla cevap verdi.
1977'de Türkiye'deki işçi hareketlerinin yüzde 30'dan fazlası istanbul'da gerçekleşti. Bu yıl, 82 işçi olayından 58'i grevdi. Bu grevlerin çoğunda lokavtla karşı-
GRITTI AİLESİ
428
429
GROSVENOR, EDWIN
laşıldı. Maden-İş Sendikası, Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası'na (MESS) karşı 16.000 işçiyi kapsayan ve daha sonraki.yıllarda da MESS grevleri olarak tekrarlanacak olan grevleri başlattı. İstanbul'da en u-zun süren grevlerden biri olan MESS grevi de lokavt uygulamasıyla karşılaştı. 1978' in özelliği, grevlerin gerileyip direnişlerin öne çıkmasıydı. Süren grevler bir yana, 29 direnişe karşılık 4 büyük p.rev yapıldı. Çok karışık ve çatışmak bir siyasal ortamda, ekonomik bunalımın da bastırmasıyla, grev dalgasının çekilmesi, yerine kendiliğinden eylemlerin, işyeri işgallerinin ve direnişlerin geçmesi doğaldı. 1979' da da bu eğilim sürdü. Sıkıyönetim altındaki İstanbul'da 1979'daki 12 greve birkaç direniş olayı eklendi. 1980, işgal ve direnişlerin iyice azaldığı, işçi hareketinin yasal grev uygulamalarını yeğlediği bir yıl oldu. 1980'de, bütün işçi hareketlerine ve demokrasiye son veren 12 Eylül askeri müdahalesine kadar 16 önemli grev yapıldı. 6 grev ise hükümetçe ertelendi. 1980 grevlerinin özelliği çok sayıda işçiyi kapsama-sıydı. Örneğin Hava-İş'in THY'de 18 Şu-bat'ta başlattığı grev 4.000 işçiyi, Tekstil Sendikası'mn çeşitli işyerlerinde başlattığı grev 4.000'e yakın işçiyi, Maden-İş'in MESS'le çıkan anlaşmazlık üzerine MESS'e bağlı işyerlerinde başlattığı ve giderek genişleyen grev ilk adımda 9.260 işçiyi, daha sonra 7 işyerinin daha katılmasıyla toplam 14.000 işçiyi kapsıyordu. Mayıs sonlarında DİSK'e bağlı Hür Cam-İş'in 850 işçisi, aynı işkolunda Türk-İş'e bağlı Kristal-İş'in 3.000 civarındaki işçisi greve çıktı. Haziran ayında 1.500'e yakın tekstil işçisi daha grevlere katıldı. Maden-İş'e bağlı diğer işyerlerinde grevler başladı. Madeni eşya işkolunun 50.000'e yakın işçisi 12 Eylül askeri müdahalesini grevde karşıladı.
1980 Sonrası Dönem: 14 Eylül 1980'de İstanbul'da sürmekte olan tüm grevler Milli Güvenlik Konseyi tarafından yasaklandı. Bu yasaklar ve İstanbul işçilerinin grev vb iş bırakmalara mutlak anlamda son vermeleri 1984'e kadar sürdü. 12 Eylül sonrasının ilk toplu iş sözleşmesi çağrısı Dok Gemi-İş Sendikası'nca yapıldı ve aynı yılın ekim ayında sendika İstanbul'da De-san ve Yıldırım tersanelerinde çok az sayıda işçi ile 12 Eylül sonrasının ilk grevim gerçekleştirdi. Ancak bu grevi diğerleri izlemedi. 1985 sonunda Good Year ve Pirel-li işyerlerinde alınan grev kararı patronların lokavt ilanıyla karşılaştı. 12 Eylül döneminde tümüyle değiştirilmiş, sendikaların grev teşebbüslerini ve işçilerin greve katılım koşullarım zorlaştırmış, grevi âdeta olanaksız hale getirmiş olan yeni yasalar, dönemin baskı koşullarıyla birleşince greve çıkmak ve grevi sürdürebilmek son derece güçleşiyordu. 1984'ü izleyen dönemde gerçek ücretleri düşmüş, iş koşullan ağırlaşmış, sendikal hak ve özgürlükleri, eylem alanları törpülenmiş olan işçiler viziteye çıkma, sakal bırakma, yemek boykotu gibi farklı direniş ve protesto biçimleri denerlerken çok az grev yaptılar. 1986 Kasımında başlayan Netaş grevi, buna rağmen 3 ay sürdü. 1987'den iti-
baren Türkiye'nin siyasal ortamında görülen kısmi yumuşama, 12 Eylül rejiminin kısmen sivilleşmeye doğru gitmesi, bütün Türkiye'de olduğu gibi İstanbul'da da grevlerin yavaş yavaş yeniden başlamasını getirdiyse de, DİSK'in ve bağlı sendikalarının kapatılması, diğer sendikaların 1980 sonrasında büyük ölçüde sindirilmesi ve işçi sınıfı örgütlenmesinin bütünüyle yapı değiştirmiş olması; İstanbul işçilerinin grevlerde ve işçi hareketlerinde en deneyimli ve atılgan kesimlerinin 12 Eylül sonrasında büyük ölçüde işyerlerinin dışına düşmesi ve hareketten çekilmesi gibi nedenlerle grevlerin gerek sayısı, gerek süresi ve katılım açısından, baskı dönemlerinden sonra görülen doğal patlama olmadı. 1987-1991 sonu arasındaki 5 yıllık dönemi içeren ve Dr. Kuvvet Lordoğlu'nun özel çalışmalarının ürünü olan verilerden derlenmiş olan tablo bu durumu göstermektedir.
İstanbul işçi kesiminin 1980 sonrasında ülke çapında yaşanan yapısal, toplumsal, siyasal değişikliklerin bedelini ağır biçimde ödediğini bu tablo açıkça ortaya koyarken, verileri henüz toplanmamış olan 1992 sonrası gelişmeler, işçi hareketinde, geçmiş dönemlerle karşılaştırılamayacak boyutlarda da olsa bir kıpırdanmanın yaşandığını ve önümüzdeki yıllarda ekonomik nedenlerin ağırlıkta olduğu grev ve iş bırakmaların artabileceğini göstermektedir.
Bibi. O. Baydar, Türkiye işçi Sınıfi Tarihi, I, Frankfurt, 1982; R. P. Korniyenko, "The La-bor Movement in Turkey (1918-1963)", (yayımlanmamış teksir arşiv kopyası), Washington DC, 1967; K. Sülker, Türkiye'de Grev Hakkı ve Grevler, ist., 1976; D. Şişmanov, Türkiye'de işçi ve Sosyalist Hareketi, İst., 1978; "istanbul", Yurt Ansiklopedisi, s. 4075-4083; K. Lordoğlu, "1987-1991 istanbul Grevleri Tabloları", (yayımlanmamış özel çalışma); Çalışma Bakanlığı İstatistikleri.
İSTANBUL
GRITTI AİLESİ
Venedik Cumhuriyeti tarihinde mühim bir yeri olan aile. Bazı fertlerinin de İstanbul' da faaliyette bulundukları bilinmektedir. Aslen Girit Adası'ndan idiler. 18. yy'da Ve-nedik'e yerleştiler ve kısa zamanda mühim tüccar aileler arasında yer aldılar. Her eski Venedik ailesi içinde olduğu gibi bu aileden de Türk âlemi ve İstanbul ile ilişkili kişiler yetişti. Bunlar sırası ile şunlardır:
Andrea Gritti (1455-1538)
Venedik tarihinde 1523-1538 arasında devlet başkanlığı (doge) görevinde bulunan bu zatın İstanbul'da uzun yıllar mühim faaliyetlerde bulunduğu, siyaset ve ticaret hayatında etkili isim olduğu bellidir. İstanbul'a ne zaman geldiği tespit edilememiştir. Fakat 1496'dan sonra çok aktif bir rol oynadığı, buğday ticaretinden çok zengin olduğu ve bu sayede Galata'da lüks bir hayat sürdüğü bilinmektedir. Yunan asıllı bir İstanbullu kadından dört çocuk sahibi oldu: Piere, Alvise (Aloise) veya Lu-igi, Lorenzo ve Gregorio. Bunlardan Alvise sonradan İstanbul'u benimsedi, babasının evini korudu ve belki de daha büyüğünü yaptırdı, gelen Venedik temsilcilerini misafir etti.
Andrea Grittf nin 1499'da patlak veren. Osmanlı-Venedik Savaşı'na engel olama-mışsa da en kısa sürede bitirilmesi için çaba harcadığı devrin kaynaklarına yansımıştır. Yeteneğini ortaya koymuş ve temsilci yetkisi alan bir tüccar sıfatıyla yaptığı görüşmelerden sonra 1502'de savaşı durdurmuş ve aynı yılın aralık ayında hazırlanan barış metni Mayıs 1503'te yürürlüğe girmiştir. Gritti antlaşmaya girmeyen bazı konular için özel belgeler elde etti. Balyosların l yıl değil de 3 yıl için İstanbul'da kalmalarını sağladı ve bu uygulama sonraki ahitname metinlerinde de tekrar edildi. İstanbul'da 3 sene kalan Venedikli tüccarların haraç vermemesine dair kararı da o çıkarttı. Bu elçiliği sırasında devrinin en yetenekli diplomatları ona refakat ettiler, görevden sonra temsilcilerin vermeleri mutat olan raporunu (relazione) hazırladı ve senatoda okudu.
Artık Venedik'te oturmayı tercih ettiği anlaşılan A. Gritti edindiği servet sayesinde siyasi mücadelelere katıldı ve 1523' te devlet başkanlığına adaylığını koydu ve çetin mücadeleler sonucu isteğine kavuştu. O tarihten sonra Osmanlı-Venedik ilişkileri en parlak dönemini yaşadı. Akdeniz'de gelişen ticaret hacmi her iki devleti de zengin bir seviyeye yükseltti. Venedik Rönesans'ın en parlak dönemini yaşadı. Osmanlı tahtında ise I. Süleyman (Kanuni) bulunuyordu ve 1521 tarihli ahitnameden sonra Gritti'nin devlet başkanlığı döneminde de Venedik ile dostluk sürdürüldü, resmi yazışmalar esnasında protokol kuralları yanında dostluğu simgeleyen satırlar dolu mektuplar bu dönemde yazıldı. 1530'da şehzadelerin sünnet düğününe davet edilen Gritti, hazırlığını zamanında bitiremeyeceği mazeretini ileri sürerek katılamadı ise de temsilcilerini gönderdi.
A. Gritti'nin devlet başkanlığının son yıllarında yeni bir Osmanlı-Venedik savaşı (1537-1540) patladı. Şahsi girişimlerine rağmen engel olamadığı bu savaşta bu kez ordunun başına geçmek istedi ama ilerlemiş yaşı ve gelenek olmadığı bahanesi ü-zerine bunu gerçekleştiremedi.
Dostları ilə paylaş: