Bibi. K. Kalemkaryan, Badmutyun Hay Lı-rakırutyan (Ermeni Gazeteciliği Tarihi), I, Viyana, 1893; M. Boduryan, Hay Mamulı Dasn-yev Hınk Darvan Meç 1894-1908 (On Beş Yıl içerisinde Ermeni Basını), Venedik, 1909; K. C. Levonyan, Hayotz Barperagan Mamulı (Ermeni Periyodik Basını), Aleksandropol, 1895; ay, Hayotz Barperagan Mamulı (Ermeni Periyodik Basını), Erivan, 1934; T. Azadyan, Jama-nag Karasnamya Hişadagaran 1908-1948 (Jamanak Kırkıncı Yıl Anı Kitabı), İst., 1948; R. Garabedyan, Liagadar Tzutzag Hayeren Lıra-kirneru, Voronk Gı Kıdnımn Mıkhitaryan Ma-denataranin Meç i Vienna 1794-1921 (Viya-na'daki Mıkhitaryan Kitaplığı'nda Bulunan Ermenice Gazetelerin Eksiksiz Listesi 1794-1921), Viyana, 1924.
VAĞARŞAG SEROPYAN
ERMENİLER
-V~ Bizans Dönemi
Bizans tahtına ünlü imparatorlar ve Bizans ordusuna da önemli kumandanlar veren Ermenilerin, Konstantinopolis'e ne zaman ve ne şekilde yerleştikleri hususunda, eski kaynaklarda sarih bilgiler mevcut değildir.
Genellikle, Ermenilerin Konstantino-polis'te mevcudiyetinin, 384'te Ermenis-
tan'ın Bizans'la İran arasında ikiye bölünmesinden sonra başladığı kabul edilmektedir. Şehre göç edenler, genellikle ordu mensupları, tacirler, mimarlar ve tahsilde bulunanlar olmuştur. 572'de, şehirde ilk Ermeni cemaati teşekkül etmiştir. 9-11. yy'larda hüküm süren Ermeni asıllı Makedonya hanedanı döneminde, Ermenilerin sayısı bir hayli artmıştır.
Abbe Albert Vogt'a göre, 9 Mart 1044' te, toplumsal bir ayaklanma esnasında, Müslümanlar ve Yahudilerle birlikte, Ermeniler İstanbul'dan sürgüne maruz kalmışlardır. Bu husus da, o sıralarda şehirde Apostolik (Gregoryen) mezhebine mensup bir Ermeni topluluğun varlığını ispatlamaktadır. Zira Ortodoks mezhebine mensup olsalardı, sürgüne tabi tutulmayacaklardı.
Süryani tarihçi Mikail'e göre, imparator I. Aleksios Komnenos (hd 1081-1118) dönemine kadar, Ermenilerin şehirde bir papazla ve işadamları heyeti ile yönetilen bir tek kiliseleri vardı. Ancak, Antakyalı Simnata adında bir Süryani papazın, şehirdeki Süryanilerin ve Ermenilerin, Türklerle işbirliği yaptıkları hususunda imparatora verdiği bir jurnal üzerine, o da hışma gelip, Süryanilere ve Ermenilere ait her iki kiliseyi yaktırarak papazları da kovmuştur. Bunun üzerine Ermenilerin büyük kısmı Ortodoks mezhebini kabul etmişlerdir. Ermeniler bunlara Hay-Horom (Ermeni-Rum) demektedir. Bu gibiler Ermeniceyi muhafaza etmelerine rağmen, genellikle Rumlara ait şahıs isimleri kullanmışlardır. Bunların soyları günümüze kadar gelmiştir. Bu sıralarda, patrik de Ortodoks mezhebini kabul etmeyen Ermenilerin ve Süryanilerin tehcirini emretmiştir. Hattâ onlara ait mukaddes nesneleri meydanda yak-tırmıştır.
Ermeni tarihçi Rahip Vartan'a (1200-1271) göre, İmparator II. İsaakios Ange-los (hd 1185-1195) da, Apostolik Ermenilerin Ortodoks mezhebine dönmeleri için baskı yapmıştır. Patrik, imparatora bu hususta şefaatte bulunmuşsa da, neticesiz kalmıştır. Böylece, Ermenilerden birçoğunu Ortodoks mezhebine çevirmiş ve bir kısmını da sürgüne göndermiştir.
Ermeniler 1197'de Paskalya yortusunu Rumlardan bir hafta sonra kutlamışlardır ki, buna Ermenice "Dzırazadik" yani "Eğri Paskalya" derler. Bu da Rumlarla Ermeniler arasında yeni bir ihtilafa sebebiyet vermiş ve Ermenilere kendi yortularım ve ayinlerini cebren kabul ettirmişlerdir. Zamanın başpatriği Krikor Abirad (1194-1203), o devrin en ünlü Ermeni ilahiyatçısı olan Lampronlu Nerses başpiskoposu (1153-1198) arabuluculuk için Konstantinopolis'e göndermişse de, bir netice elde edememiştir. Bunun üzerine, Ortodoks mezhebini kabul etmek istemeyen birçok Ermeni de Bizans'tan ayrılmak mecburiyetinde kalmıştır. 126l'de, Bizanslılar şehri Latinlerin elinden geri aldıktan sonra, Apostolik Ermenilere karşı husumet sona ermiştir. 1296'da, İmparator LX. Miha-il Paleologos (hd 1294-1320), Kilikya Ermeni Kralı II. Hethum'un (hd 1289-1301)
kız kardeşi Rita ile evlendikten sonra, Ermenilerin Bizans'taki durumu daha da güçlenmiştir.
Bundan sonra, Ermenilerin yeniden şehre yerleştikleri anlaşılmaktadır. Zira, 14. yy'ın başlarında, bir dini önderleri olduğu bilinmektedir. 19 Mart 1307'de, Ki-likya'nın başkenti Sis'te (bugün Kozan) Surp Sopya (Ayia Sofla) Katedrali'nde toplanan Ermeni din adamlarının konsilin-de, 26 episkopos arasında, Konstantinopo-lis Ermenilerini temsil eden Husik isminde biri de zikredilmektedir. Müteakiben, 1433'te, Konstantinopolis'e başpiskopos rütbesini haiz Hovhannes ve Esayi adında iki din adamı zikredilmektedir. 1438'de ise, Ermenice bir elyazmasının muhtırasında, Konstantinopolis başpiskoposu olarak Hovakim isminde bir ruhani reis anılmaktadır. Bu sonuncusunun ilk patrikle aynı şahıs olması çok muhtemeldir.
10. yy'dan itibaren, Ermenilerin Kons-tantinopolis'te kültür faaliyetlerinde bulunduğu da anlaşılmaktadır. 909'da Tuta-yel adında bir müstensih, Ermeni prensi Aşod (sonra Pakraduni Kralı II. Aşod, hd 914-929) için, Konstantinopolis'te Ermenice bir incil istinsah etmiştir. Keza, İstanbul'da doğmuş ve yaşamış bir Ermeni, 991-992'de azizlerin biyografilerini ihtiva eden Yunanca bir kitabı Ermeniceye çevirmiştir.
İnciciyan'a ve birkaç Bizans tarihçisine göre, Ermeniler Konstantinopolis'te Armenianon adında bir manastıra da malik idiler. Binaenaleyh, yukarıda sözü geçen elyazmalarmın burada hazırlanmış olması düşünülebilir.
Yaklaşık 1430'da, adı bilinmeyen bir Ermeni seyyah Konstantinopolis'e gelip, Bizans kiliseleri hakkında muhtasar bir tasvirname yazmıştır ki, ecnebi bir Arme-nolog tarafından 1965'te, Revue deş Etu-des Armeniennes dergisinde neşredilmiştir. Bizans'ta, bazı ünlü Ermeni fikir adamları da yetişmiştir.
14. yy'ın başından itibaren Cenevizlilerin yönetimi altında bulunan Galata'ya, Ermenilerin ne zaman yerleştikleri kesinlikle bilinmiyorsa da, bu yüzyılın ortalarında bir kiliseye malik olmalarından, en geç aynı yüzyılın başlarında bir Ermeni topluluğunun mevcudiyetini kabul edebiliriz. Surp Sarkis adım taşıyan kilisenin 1350'de yapıldığı, bugünkü Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'ne 1799'daki inşaatı sırasında koyulan bir kitabede kayıtlıdır. Diğer taraftan, Surp Sarkis Kilisesi'nin, 1360 ve 1361 tarihli iki Ermenice elyazmasının muhtıralarında Galata'da olduğu zikredilmiştir. 1398 tarihli diğer Ermenice bir elyazmasının muhtırasında da, üçüncü defa adı geçmektedir.
Mağakya Çelebi Cevahirciyan (1665-1733'ten sonra) da, 1391'de, Kozmas isminde bir şahsın Kırım'dan gelip, bugünkü Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'ni inşa ettiğini yazmıştır. Henüz basılmamış olan eserinin adı "Vakayiname"dir. Bu kilise, 1953'te tarafımızdan okunan ve orada bulunan iki haçkarm kitabesine göre 1431' de yeniden onarılmıştır. Eremya Çelebi Kö-
Patrikliğin
500. ve
I. Şınorkh'un
tahta çıkışının
25. yıl
kutlamaları
için yapılan
ayin
sonrasında
İstanbul
Ermeni Kilise
Korosu
Samatya
Surp Kevork
Kilisesi'nin
bahçesinde.
Vağarşag Seropyan
koleksiyonu
mürciyan ise, 1436'da yapıldığını kaydetmiştir. 1733 yılı inşaatında, ana kapının üzerine koyulan kitabede de 1436 tarihi mevcuttur.
Bizans döneminde, Galata'da oturan Ermeniler, Kırım'la ticari ilişkilerde bulunmuşlardır. Bunların nüvesini, Bizanslılarla dini ihtilaflar sırasında şehri terk eden Ermenilerin teşkil etmesi akla yakındır. İstanbul'un fethi hakkında, 98 kıtadan mürekkep Ermenice bir mersiyenin yazarı cilan Engürülü Apraham(->), o günlerde Galata'da bulunmaktaydı.
Osmanlı Dönemi
İstanbul'un Türklerce fethinden sonra, 1459'da, İstanbul Ermenilerinin ruhani reisi olarak, Mardiros isminde bir episkopos zikredilmektedir. Müteakiben, Hova-gim başpiskopos, Rum patriğine verilen aynı haklarla, II. Mehmed (Fatih) tarafından, Rahip Mikayel Çamçiyan'a (1738-1823) göre I46l'de, Mağakya Çelebi'ye göre de 1464'te patrik atanmıştır.
istanbul'un fethinden ve bilhassa Ermeni Patrikliği'nin kurulmasından sonra, harap olan şehrin onarımı için, II. Mehmed Anadolu'nun muhtelif yörelerinden, Ermeni ustalarını, kalfalarını, sanatkârlarını, işçilerini vb İstanbul'a getirterek, onları başlıca Kumkapı, Yenikapı ve Samatya semtlerine yerleştirmiştir. Fatih aynı zamanda, Bizans döneminde "perivleptos" (muhteşem) unvanıyla şöhretli bir manastır olan ve Meryem Ana'nın adına izafe edilen mabede birlikte, Kumkapı'daki bugünkü Patrikhane Kilisesi'ni de Ermenilere teslim etmiştir.
1475'te, Kırım'ın fethinden sonra, tarihçi K. Ayvazovski'ye göre 40.000 kadar Ermeni ve Cenovalı İstanbul'a getirtilerek, Karagümrük, Balat ve Kefeliköy taraflarına yerleştirilmiştir. Karagümrük'teki Surp Nigoğayos Kilisesi'nin yarısı da Ermenilere verilmiştir. l627'de, Kefeli Camii olan ibadethanenin yerine, aynı yıl, Balat'taki metruk Aya Strati Bizans Kilisesi Ermenilere teslim edilmiştir. Onlar da ertesi yıl tamir ederek, Surp Hreşdagabed (Aziz Başmelek) adını vermişlerdir.
1478'de yapılan bir istatistiğe göre, İstanbul'da 1.860, Galata'da ise 310 Ermeni yaşamaktaydı. Bu sayıların içinde ka-
dınların ve çocukların bulunmadığı anlaşılmaktadır. 1480'de, İstanbul'da istinsah edilen Ermenice bir mezmurlar kitabının muhtırasında, "çarkhapan" (fenalığı bertaraf eden) sıfatı ile Surp Asdvadzadzin (Meryem Ana) adında bir Ermeni kilisesinin adı geçmektedir ki, Karagümrük'teki Ayia Teotokos Petras Kilisesi olmalıdır. Bu takdirde, bu kiliseyi de Latinlerle Ermenilerin müşterek olarak kullandıklarını kabul etmek gerekir. İbadethane, l640'ta Odalar Camii adını almıştır. II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) Ermeniler İstanbul'da başlıca 6 kilise etrafında toplu halde yaşadıkları için, kendilerine resmi belgelerde Altı Cemaat adı verilmiştir.
15. yy'da İstanbul'da yaşamış Ermeni
lerden kültür sahasında en ünlüsü cerrah-
başı Amir Dovlat'tır (ö. 1496) ki sarayda
Fatih'in hizmetinde bulunmuştur. Ermeni-
ceden ve Türkçeden başka Arapça, Fars
ça, Yunanca ve Latince bilen Dovlat çok
önemli tıbbi eserler bırakmıştır. Kayda de
ğer ikinci şahıs da, daha önce bahsedilen
Engürülü Apraham'dır.
I. Selim (Yavuz) 15l4'te Şah İsmail'i yenip Tebriz'i zaptettikten sonra, oradan birçok sanatkârı İstanbul'a göndermiştir ki, bunların büyük kısmını Ermeniler teşkil etmiştir. I. Süleyman (Kanuni) 1554'te Ermenilerle meskûn Erivan ve Nahcıvan'ı fethettikten sonra buradaki halkın büyük kısmını İstanbul'a getirtmiştir.
16. yy'da, İstanbul Ermenileri için kül
tür bakımından en önemli olay, 1567'de,
Roma'dan gelen Tokatlı Apkar Tıbir ta
rafından tesis edilen matbaadır (bak. Er
meni basımevleri).
III. Murad 1577'de Nahcıvan ve Tebriz'i zaptedince buralardan da binlerce Ermem İstanbul'a göç etmiştir. 16. yy'ın ortalarında I. Süleyman, Macaristan'ın Budin (bugün Budapeşte) şehrinde kendisini zehirlenmekten kurtaran Vanlı aşçısı Manuk Karaseferyan'ın ricası üzerine, Pangaltı Ermeni Mezarlığı'nın arazisini Ermenilere hibe etmiştir. Yaklaşık 1590'da, Üsküdar'ın Yenimahalle semtinde bulunan Surp Garabet Kilisesi inşa edilmiştir.
1605'te, Kafkasya taraflarından İstanbul'a yeni bir Ermeni göçü vuku bulmuştur. 1609-lölO'da, Celali işyardan sebebiy-
ERMENİLER
192
193
ERMENİLER
Surp Asdvadzadzin Patriklik Kilisesi'nde bir ayinden görünüm. Erkin Emiroğlu, 1988
le istanbul'a sığınan Ermeniler de, geldikleri şehirlere geri gönderilmişlerdir. Ancak, 1612'den sonra yeniden başlayan isyanlar sebebiyle, Ermeniler de tekrar istanbul'a göç etmek zorunda kalmışlardır. 1635'te ise, yeni bir emirle, 40 yıldan beri istanbul'a yerleşmiş olanlar yurtlarına gönderilmişlerdir. l634'te, Rumlarla Ermenilerin farklı günlerde Paskalya yortusunu kutlamaları yüzünden, istanbul'da kargaşalıklar çıkmış ve Minas isminde bir papazla, Alacacı Sefer adında diğer bir şahıs idama mahkûm edilmişlerdir. M. de La Croix'ya göre, 1673'te istanbul'da 8.000 Ermeni hanesi mevcuttu. 1680 sıralarında, Ermeniler çoğunlukla Kumkapı, Langa, Yenikapı, Samatya, Topkapı, Edirneka-pı, Balat, Galata ve Üsküdar'da ikamet etmekteydiler. Az sayıda ise, Eyüp, Hasköy, Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme ve Yeni-köy'de bulunmaktaydılar.
Mağakya Çelebi'ye göre, Iö95'te, yaklaşık l690'da inşa edilen Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi, Osman Paşa'nın emriyle yıktırılmıştır. Sebebi, acıklanmamışsa da muhtemelen izinsiz yapılmış olmasıdır.
Eremya Çelebi, istanbul'da yaşayan Ermeni asıllı Çingenelerden de bahsetmektedir ki, Ermeniler bunlara "posa" demektedirler. Patrik Nalyan, patrikliğinin ikinci döneminde (1752-1764), sair Ermenilerin bunlarla evlenmelerini emretmiştir. Böylece, onların içinde eriyip kaybolmuşlardır.
17. yy'da İstanbul'da yetişen Ermeni fikir adamları arasında en başta ünlü tarihçi, şair ve mütercim Eremya Çelebi Kömür-ciyan'ı(->) kaydetmek gerekir. Kemahlı Rahip Krikor (1576-1643) kıymetli bir Vakayiname bırakmıştır. Şair ve patrik Kefeli Mardiros (1630P-1683) genellikle tarihi şiirler yazmıştır. Mizahi türde ve Türkçe şiirleri de vardır. Şair ve patrik Melkisetek Subhî bilhassa Türkçe şiirleri ile tanınmıştır.
Sanatkârlar arasında ise, bilhassa ün-
lü nıinyatürcü Markos'u (?-l676) ve oğlu minyatürcü Kapriel Tıbir'i (P-1712) zikretmek gerekir. Her ikisinin de ölüm tarihleri, Balıklı Mezarlığı'nda tarafımızdan bulunan müşterek kabir taşlarının kitabesinden meydana çıkmıştır.
18. yy'ın başlarında Apostolik ve Katolik Ermeniler arasında vuku bulan bazı müessif olaylara rağmen, gitgide cemaatin kültür seviyesi bir hayli yükselmiştir. Bunda, yeni açılan basımevleri ile, Batı'da tahsil gören Ermeni gençler ve Patrik Hovan-nes Golod (1678-1741) ile Patrik Hagop Nalyan (1706-1764) gibi yüksek kültürlü din adamlarının büyük etkisi olmuştur.
8 Eylül 1701'de Ermenilerin kültür tarihinde çok önemli bir olay göze çarpmaktadır. O sıralarda istanbul'da bulunan ve bir müddet önce Katolik mezhebini kabul eden Sivaslı rahip Mıkhithar (1676-1749) bir tarikat kurmuştur. 1714 veya 1715'te Katolik Ermeniler ayrı bir cemaat teşkil etmek için Osmanlı Devleti ve Vatikan nezdinde teşebbüste bulunmuşlar-sa da, teklifleri kabul edilmemiştir.
6 Temmuz 1718'de vuku bulan büyük bir yangın esnasında, Patrikhane Kilisesi de yanmış ve ertesi yıl onarılmıştır. İnşaatı, hassa mimarları Melidon Araboğlu(->) ile Sarkis Kalfa deruhte etmişlerdir.
1719'da, Patrik Golod, Üsküdar Yenimahalle'de, bilhassa din adamları yetiştirmek için bir mektep açmıştır ki, halefi Nalyan tarafından 1741'de Kumkapı'ya nak-lolunmuştur. İtalya'da tahsil gören Harput-lu Rahip Lukas da, bu okulda ders vermiş ve birçok Latince ve İtalyanca dini eseri Ermeniceye çevirmiştir.
1722'de, Samatya'daki Surp Kevork Kilisesi, Melidon Araboğlu'nun nezaretinde onarılmıştır. 1726'da, Ortaköy'deki Surp Asdvadzadzin Kilisesi yeniden inşa edilmiştir. 1727'de, Üsküdar'daki Surp Garabet Kilisesi, Sarkis Kalfa'nın yönetiminde temelden onarılmıştır. Aynı yıl, Üskü-
dar'ın Selamiye Mahallesi'ndeki Surp Haç Kilisesi de tamir edilmiştir. 1729'da, Has-köy'deki Surp Istepanos Kilisesi ahşap o-larak yeniden inşa edilmiştir. 16 Temmuz 1729'da yanan Balat'taki Surp Hreşdaga-bed Kilisesi de ertesi yıl onarılmıştır. Mimarlığını Araboğlu Melidon yapmıştır. 1731'de yanan Galata'daki Surp Krikor Lu-savoriç Kilisesi de ertesi yıl temelden tekrar inşa edilmiştir. Mimarı Sarkis Kalfa'dır. Kemerli ve kurşunlu muhteşem bir bina meydana gelmiştir. Ancak 7 Şubat 1771' deki Galata yangınında kilise yanmıştır.
1778'de, İstanbul'da meydana gelen büyük kolera salgınında, yalnız Balat semtinde, mayıs-ağustos ayları arasında yaklaşık 1.000 kadar Ermeni ölmüştür. 10 Ağustos 1782'de başlayan ve 66 saat süren istanbul'un ikinci büyük yangınında, Samatya'daki Surp Kevork Kilisesi de yanmıştır. Bu afet hakkında, Kağızmanlı papaz Boğos'la Sarkis Sarraf-Hovhannesyan, birer tasvirname kaleme almışlardır. 1790' da, "şınork" (lütuf) sıfatı ile anılan sarraf Mıgırdiç Amira Miricanyan (1742-1800),, Kumkapı'da Fıçıcı Sokağı'nda, istanbul'un ilk Ermeni cemaat mektebini açmıştır.
18. yy'da istanbul'da yetişen Ermeni fi
kir adamları olarak Kayserili Bedros Baron-
yan (Sicilya Elçiliği'nin baştercümanı ol
muş, I. Mahmud zamanında [1730-1754],
coğrafyaya dair Fransızca bir eseri Türk-
çeye çevirmiştir), ilahiyatçı ve müellif Ra
hip Kevork Mıkhlayim (1681-1758), ilahi
yatçı ve müellif Patrik Hagop Nalyan (1706-
1764), şair, yazar ve eğitimci Kayserili Bağ-
dasar Tıbir (1683-1768), hekim ve müel
lif Karabet, Samatyalı hekim Asadur ve oğ
lu hekim Arzuman (P-1771), Baladı müter
cim Melkisetek Tıbir (P-1780), müellif Ma-
nuel Tıbir Gesaryan (?-1782'den sonra), ta
rihçi ve eğitimci Sarkis Sarraf-Hovhannes
yan (1740-1805), tercüman ve müellif Koz-
mas Komitas Kömürciyan (Canbognano),
tarihçi, dilci ve müellif Baladı Kevork Tı
bir Der-Hovhannesyan (1736-1811) zikre
dilebilir.
19. yy'da da gerek Rumlarla Ermeni
ler, gerekse Apostolik, Katolik ve Protes
tan Ermeniler arasındaki ihtilaflar zaman
zaman devam etmiştir. Diğer taraftan ye
ni açılan mektepler sayesinde, istanbul
Ermeni cemaatinin kültür seviyesi daha
da yükselmiştir.
1805'te, kitapçı Markar, Koska'da ilk Ermeni kitabevini tesis etmiştir. 1812'de ise, Darphane Emini Hovhannes Çelebi Düzyan'ın (1749-1812) himayesinde, "Ar-sarunyatz" adı altında ilk Ermeni neşriyat şirketi kurulmuştur. Onun mali desteği ile, l Ağustos 1812'den itibaren Venedik'te, Tidak Püzantyan (Bizans Dürbünü) isminde 15 günlük bir dergi neşredilmeye başlanmıştır.
1816'da, Balat'taki Horenyan Okulu a-çılmıştır. 23 Ekim 1817'de, Patrik Boğos Krikoryan'ın (1763-1853) evinde, Apostolik ve Katolik Ermenilerin sivil ileri gelenleri, aralarındaki ihtilafları halletmek için bir toplantı yapmışlar, ancak bir neticeye varamamışlardır.
1820'de, Kazaz Artin, süzeni ve dival
işlemeleri için, kızlara mahsus bir atölye açmıştır. 10 Temmuz 1824 tarihli bir talimatname ile, Baladı Patrik Karabet Epis-kopos (1783-1850) okullar açmayı önermiştir. 18 Ağustos 1826'da vuku bulan Ho-capaşa yangınında, Kumkapı'daki Meryem Ana Kilisesi ile patrikhane kül olmuştur. 1826'da, Kazaz Artin, Beyoğlu'nda kızlar için bir işlemecilik okulu açmıştır. 27 Aralık 1827'den itibaren, İstanbul'daki Katolik Ermeniler Ankara'ya sürgün edilmişlerdir. Bunda Ermeni Patrikhane-si'nin de rolü vardır. 6 Ocak 1830'da, Ermeni Katolikler de, ayrı bir cemaat olarak resmen tanınmıştır.
1830'da, Canik Amira Papazyan'm (1776-1856) maddi yardımı ile, Beyoğlu'nun Kır-navula ve Iskordela mahallelerinde, Surp Hripsimyantz ve Surp Kayianyantz isminde iki kız okulu ile, Surp Eçmiadzin ve Surp Lusavoriç adlarında iki erkek okulu açılmıştır. Kazaz Artin ile Krikor Amira Balyan da yanlarında birer çeşme yaptırmışlardır. 1831'de B. Gudel, 1832'de ise Dwight adlı Protestan misyonerler, aileleri ile birlikte istanbul'a yerleşerek, Ermeniler arasında Protestanlık propagandası yapmaya başlamışlardır. 1832'de, Yediku-le Ermeni Hastanesi'nin inşaatı başlamış ve 1834'te açılışı yapılmıştır. 1836'da, ilk Ermeni Protestan kilisesi tesis olunmuştur. 1838'de, Üsküdar Yenimahalle'de İstanbul'un ilk Ermeni yatılı yüksek mektebi olan Cemaran açılmıştır. Ancak, amira-lar arasındaki kıskançlık yüzünden, kısa ö-mürlü olmuştur, l Mart 1841'de, Ermenice kitaplar basmak maksadıyla, "Usumnakan" (Eğitimci) adlı bir cemiyet kurulmuştur. 26 Mart 1842'de, şehirlerden vergileri tahsil edip, zamanında hazineye teslim etmek üzere, Anadolu ve Rumeli sarraflık kumpanyaları tesis edilmiştir. Birincisine Ha-rutyun Yerganyan veya Uzunyan, Bedros Kürkçühanlıyan, Misak (Misakyan), Mıgırdiç Cezayirliyan, Bağdasar Çerazyan ve Boğos Aşnanyan amiralar, ikincisine ise, Canik Papazyan, Maksud (Sarimyan), Ha-rutyun Gelgelyan, Apraham Allahverdiyan, Ohannes Tıngıryan ve Hovsep Davudyan amiralar üye seçilmişlerdir.
Haziran 1846'da İstanbul'daki 40 kadar Ermeni Protestan, Apisoğom Ütüciyan' in başkanlığında ilk Ermeni Protestan kilisesini kurmuştur. 3 Kasım 1847'de ise, ayrı cemaat olarak resmen tanınmışlardır. 1847'de, İstanbul'da 25 kadar Ermeni okulu vardı. Aynı yıl Beyoğlu'nda "Hamazka-yin Ingerutyun" (Millettaşlık Cemiyeti), Ortaköy'de ise, "Verdzanutyan Tankaran" (Okuma Müzesi) kurulmuştur.
28 Şubat 1856 tarihli Islahat Fermanı'n-dan sonra, Ermenilere de bazı haklar tanınmıştır. Mesela, kiliselerinin kubbeli olmasına ve çan kuleleri yapılmasına müsaade edilmiştir.
1858'de, İstanbul'daki Ermeni okullarının sayısı 42'ye yükselmişti ve bu okullarda 4.376 erkek ve 1.115 kız talebe mevcuttu. Öğretmen sayısı ise 197 idi. Bu sıralarda Ermeni basını da hissedilir derecede gelişmiştir. Mektep temsilleriyle başlayan tiyatro faaliyetleri ise gitgide artmıştır.
Beyoğlu Surp
Yerrortutyun
Kilisesi'nde
yapılan bir
düğün töreni.
Vağarşag Seropyan
koleksiyonu
1860'ta Patrikhane Meclisi ve 1863'te ise hükümet tarafından onaylanan Nizam-name-i Millet-i Ermeniyan'ın yürürlüğe girmesinden sonra, Ermeni milleti bilhassa kiliselerini ve okullarını serbestçe yönetmiştir. Bu nizamname, Ermenilere verilen müstesna bir imtiyaz sayılmıştır.
23 Aralık 1876'da ilan edilen L Meşru-tiyet'ten sonra oluşan Meclis-i Mebusan'a istanbul'dan Hovhannes Efendi Allahver-di (1823-1915) hem mebus, hem de ikinci reis seçilmiştir, ikinci Ermeni mebus ise, Sebuh Bey Maksudyan (1843-1908) olmuştur.
1878'de, Patrik Nerses Varjabedyan (1837-1884), Berlin Kongresi'ne bir Ermeni heyeti göndererek, büyük bir hata işlemiştir. Zira, o zamana kadar "millet-i sadı-ka" olarak tanınan Ermenilerin, saray ve hükümet çevrelerinde itibar ve itimatlarının zedelenmesine sebebiyet vermiştir. 15 Temmuz 1890'da, Mirza Bey ve Erzurum olaylarına karşı, Hınçak Komitesi tarafından Kumkapı gösterisi düzenlenmiştir. 18 Eylül 1895'te, yaklaşık 5.000 kişilik bir Ermeni topluluğu, Babıâli önlerine kadar gelerek, bazı haklar elde etmek gayesiyle, nümayişte bulunmuşlarsa da bir netice elde edememişler ve müessif olaylara sebebiyet vermişlerdir (bak. Ermeni Ayaklanması).
14 Ağustos 1896'da ise, Ermenilerin sesini Avrupa'ya duyurmak için, Rusya'dan gelen birkaç Ermeni komiteci Osmanlı Bankası'nı basarak hapisteki Ermenilerin serbest bırakılmaması halinde bankayı havaya uçurmak tehdidinde bulunmuştur. Ancak Rus elçisinin müdahalesi üzerine tevkif edilmeyerek, bir Fransız gemisine bindirilip Marsilya'ya gönderilmişlerdir (bak. Osmanlı Bankası Olayı). Bu hadiseden bir müddet sonra, Hasköy ve Samat-ya'da olmak üzere, Ermenilere karşı sert hareketlere girişilmiş, öldürme olayları meydana gelmiştir. Bunun üzerine hayli Ermeni İstanbul'u terk ederek yabancı ülkelere göç etmiştir.
19. yy'ın başlarında, İstanbul'da Ermenilerin sayısı yaklaşık 150.000 idi. 1840 sıralarında bu rakam 222.000'e yükselmiş, 1880'li yıllarda ise 250.000'e ulaşmıştır. 21 Temmuz 1905'te, Yıldız'da, Ermeni
komitecileri tarafından II. Abdülhamid'e karşı bir suikast tertip edilmiştir (bak. Bomba Olayı). Olayı işiten Patrik Mağakya Ormanyan (1841-1918), Yıldız Sarayı' na giderek, II. Abdülhamid'e geçmiş olsun demiştir.
Balkan Savaşı'nda (1912-1913) ilk defa olarak Ermeniler de askere alınmıştır. 1915'te, Alman hükümetinin direktifi ile Ermeni tehcirinin başlamasından birkaç ay önce, 24 Nisan gecesi, 250 kadar Ermeni fikir adamı ve sanatkâr tevkif edilerek Sirkeci'ye gönderilmiş ve oradan da bir gemiye bindirilerek izmit'e naklolunmuş-lardır. Buradan da trenle Çankırı'ya ve Ayaş'a sürülmüşlerdir. Bunlardan bazıları, bilhassa Halife Abdülmecid Efen-di'nin şefaati ile geri dönmüşlerdir. Diğerlerinin akıbeti ise meçhul kalmıştır.
I. Dünya Savaşı'nda istanbul'dan yalnız bekârlar sürülmüştür. Savaş öncesinde, İstanbul'daki Ermeni nüfusu 150.000 kadardı. Ancak, Anadolu'da tehcire maruz kalanlardan geri dönenler, istanbul'daki akrabalarının yanına sığındıklarından, savaştan sonra bu rakam bir hayli kabarmış-sa da, 1922'nin son aylarında yabancı ülkelere göç başladığından sayıları yaklaşık 100.000'e düşmüştür.
19. yy'da İstanbul'da yaşamış ünlü Ermenilere gelince, Tanzimat'tan sonra Ermeniler de resmi görevlere atandıklarından, en üst makamlara ve rütbelere kadar yükselmişlerdir. Diğer taraftan, tıp, eğitim, matbaacılık ve yayımcılık, basın, güzel sanatlar ve sair sahalarda dahi üstün bir varlık göstermişlerdir. Cumhuriyet Dönemi 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti ilan edildikten sonra, ülkenin bütün unsurları gibi Ermeniler de huzura ve rahata kavuşmuşlardır. 1934'te Ermeni Nizamnamesi lağvedildiğinden, kiliselerin yönetimi tek mütevellilere terk edilmiştir. Ancak seneler sonra bunun mahsurlu olduğu görüldüğünden, 1949'da tekrar yönetim kurulları işbaşına gelmişlerdir.
II. Dünya Savaşı sırasında 194l'de gayrimüslimlerden alınan 20 sınıf asker, ertesi yıl da tarh edilen varlık vergisi ve bilhassa 6 Eylül 1955'te meydana gelen üzücü olaylar sebebiyle İstanbul Ermenileri
Dostları ilə paylaş: |