I. DÜNya savaşI Öncesi osmanli devleti’Nİn durumu


DÜŞMANIMI CESUR VE KUVVETLİ YAP! EĞER ONU YENERSEM UTANÇ DUYMAYAYIM



Yüklə 249,17 Kb.
səhifə5/6
tarix12.01.2019
ölçüsü249,17 Kb.
#96351
1   2   3   4   5   6

DÜŞMANIMI CESUR VE KUVVETLİ YAP! EĞER ONU YENERSEM UTANÇ DUYMAYAYIM


Kızılderili atasözü
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922 )

Lozan Konferansı’na İstanbul hükümetini de çağıran İtilaf Devletleri ikilik yaratmaya çalışıyordu. İstan-

bul hükümetinin de konferansta nasıl davranılacağı konusunda Mustafa Kemal’den bilgi istemesi,Mustafa Ke- mal’i kızdırdı. Bu gelişmeler Mustafa Kemal’e saltanatı kaldırma fırsatı verdi.1 Kasım 1922 tarihinde verilen

kararla saltanat halifelikten ayrılarak kaldırıldı. İstanbul’un işgal tarihi olan 16 Mart 1920’den itibaren saltana- tın kalkmış olduğu kabul edildi.17 Kasım’da Padişah Vahidettin (VI.Mehmet ) ülkeyi terketti.



Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Konferansa gitmeden önce delegelerden, Kapitülasyonlar ve Ermeni yurdu konusunda kesinlikle taviz ve rilmemesi istenmiştir.



  1. Kasım’da toplanması gereken Konferans;ancak 20 Kasım’da toplanmıştır. Konferansta bazı sorunlar kolaylıkla çözüldü. Bazı konularda ise anlaşma sağlanamadı. Bunlar şunlardır;Edirne’nin bir mahallesi olan Ka-

raağaç Mudanya Konferansı’nda geçmediği için verilmek istenmiyordu. Boğazlarda İtilaf Devletleri denetleme hakkı istiyorlardı,İngiltere Musul’u vermek istemiyordu,Borçlar konusu çözülemiyordu,Savaş tazminatı isteni- yor ,Yunanistan’ın ise ödemeyeceği belirtiliyordu,Azınlıkların haklarını denetlemek istiyorlardı,Kapitülasyonla-rın devamını istiyorlardı.

Bütün bu konularda antlaşma sağlanamadığı için 4 Şubat’ta konferans kesildi. Bu sırada Türk ordusu,Bo

gazlar,Trakya ve Musul üzerine gerekirse harekete geçmek için hazırlandı. Durum gergindi. Yoğun diplomatik

temaslar sonucunda görüşmeler 23 Nisan 1923’te tekrar başladı. Sonuçta 24 Temmuz 1923’te antlaşma imza-

landı.

Lozan Antlaşması 143 maddeden ibarettir. Önemli esasları şunlardır:


Sınırlar:

Suriye Sınırı:Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması ile çizilen sınırdır.

Irak Sınırı:Irak sınırı İngiltere ile 9 ay süresince çözülecekti.

Batı Sınırı:Mudanya Konferansı ile çizilen Meriç nehri idi. Bozcaada ,Gökçeaada ve Tavşan adaları dı -şında kalan adalar Yunanistan’a bırakıldı. Rodos ve Oniki ada İtalyanlara bırakıldı.

Kapitülasyonlar:Kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı.

Azınlıklar:Bütün azınlıklar Türk vatandaşı sayıldı. Batı Trakya’daki Türklerle,İstanbul’daki Rumlar dı -şında Türkler ve Rumlar karşılıklı yer değiştirecekti.

Savaş Tazminatı:Yunanistan savaş tazminatı karşılığı olarak Karaağaç’ı bize bırakıyordu.

Devlet Boçları:Osmanlı Devleti’nden kalan borçlar Osmanlı Devleti’nden ayrılan devletlere pay edile –yordu. Türkiye borçlarını Fransız Frangı veya Türk parası cinsinden verecekti.

Boğazlar:Boğazlar Türkiye’nin başkanlığında oluşturulan Boğazlar komisyonu tarafından idare edilecekti. Boğazların 20 km’lik mesafesi silahsızlandırılıyor ve askersizleştiriliyordu. Boğazlardan barış zamanında savaş ve ticaret gemilerinin geçişi serbestti.(Karadeniz’e kıyısı olan devletlerden herhangi bir devletin donanmasından daha büyük bir donanma geçemeyecek).Türkiye, savaş anında tarafsız ise, ticaret ve savaş gemilerine yi- ne serbest,savaşan devlet ise, tarafsız gemilere yine serbest,düşman gemilerine istediği gibi davranabilir. Aynı kurallar uçaklar için de geçerlidir.

İstanbul’un Boşaltılması:Lozan Antlaşması’nın TBMM tarafından onaylanmasından altı hafta sonra İstanbul İtilaf Devletleri tarafından boşaltılacaktı.(2 Ekim 1923’te İtlaf Devletleri İstanbul’u boşalttılar)

Lozan Antlaşması,Türk Devleti için büyük bir başarıdır. Bu barışla,genç Türk Devleti uluslar arası düzen

de eşit haklara sahip,tam bağımsız ve özgür olma niteliğini kazanmıştı. Misak-ı Milli büyük oranda gerçekleşti- rilmiştir.

Lozan Barışı bilhassa şu noktalardan eleştirilmektedir. Rum Patrikhanesinin ülke dışına çıkarılmaması,E-

ge adalarının,Musul’un ve Batı Trakya’nın alınamaması.
İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi

Birinci Türkiye Büyük Meclisi Nisan ayında kendisini feshetme kararı aldı. Yeniden seçimler yapıldı. Ge nelde Müdafa-i Hukuk grubu üyeleri seçimleri kazandılar.11 Ağustos 1923 tarihinde yeni Meclis görevine başla dı. İlk icraatı Lozan Antlaşması’nı onaylamak oldu (23Ağustos 1923).




A-CUMHURİYET’İN İLANI VE HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
1-CUMHURİYET’İN İLANI(29 EKİM 1923)
TBMM’nin açılışı ile millet egemenliğine dayalı bir devlet kurulmuştu;ancak bu devletin bir başkanı yoktu. Öncelik Milli mücadele olduğu için padişaha da dokunulmamıştı.1921 Anayasasında her ne kadar ege-

menlik kayıtsız şartsız millete ait olsa da.1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca ,padişahın varlığından kaynaklanan problem de ortadan kalkmış oldu.

1923 sonbaharında ortaya çıkan hükümet bunalımı Mustafa Kemal’e Cumhuriyeti ilan etme fırsatı ver-miştir. Zaten fiilen böyle bir işleyiş vardı. Sadece adı konulmamıştı.29 Ekim 1923’te yapılan doğan çocuğun adını koymaktan ibaretti.1921 Anayasasında bazı değişiklikler yapılarak bu olay gerçekleşmiştir.

Cumhuriyetin ilanı ile rejim ,devlet başkanlığı ve hükümet meselesi çözümlenmiş oldu. Cumhurbaşkanlığa Mustafa Kemal seçilmiş,Meclis hükümeti sisteminden Kabine sistemine geçilmiştir.


2-HALİFELİĞİN KALDIRILMASI (3 MART 1924)
1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması ile Osmanlı Hanedanı sadece dini konularda yetkili ol-muştur. Saltanatın kaldırılmasından sonra saltanat yanlıları halife etrafında toplanmışlardı. Bunlar yoğun bir propaganda faaliyetine giriştiler. Halife de bundan cesaretle yanlış tavırlar sergiliyordu. Halifelik kurumunun

cumhuriyetle bağdaşmadığı ve ileride yapılacak inkılaplara da engel olacağı düşünülüyordu. Bazı İslam devletleri de halifeliğin kaldırılmamasını istemişlerdi. Bu durum rahatsızlığa yol açmıştı. İşte bütün bu sebeplerden dolayı Halifelik 3 Mart 1924’te kaldırıldı. Aynı kanunla Şer’iye ve Evkaf Vekaleti ile Erkan-ı Harbiye Umumi

vekaleti kaldırılmış,yerine Diyanet İşleri Başkanlığı,Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay Başkanlığı ku-

rulmuştur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiştir.

Halifeliğin kaldırılması ile eski düzen yanlıların bir dayanak noktası ortadan kaldırılmış,laik devlet düzenine geçişte büyük bir adım atılmış oldu.

B-PARTİLER VE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ DENEMELERİ
1-CUMHURİYET HALK FIRKASI
TBMMM’nin açılmasından sonra Mustafa Kemal Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Gurbu adı altın da mecliste çalışmaya başladı. I.TBMM’ni yenilemek düşüncesiyle seçim kararı aldı.(1 Nisan 1923).Yapılan se-

çimlerde büyük çoğunlukla müdafa-i hukuk grubu üyeleri başarılı oldu. Seçimlerden sonra Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Grubu,Halk Fırkası adını alarak 9 Eylül 1923’te kuruluşunu tamamladı. İşte daha sonra yapılan

bütün ınkılaplar Halk Partisi’ne dayanılarak yapılmştır.
2-TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI VE ŞEYH SAİT İSYANI

Seçimlerin yenilenmesi ve II.TBMMnin açılmasıyla ilk Meclis’te II. Grubu oluşturan muhalefetten Meclis’e çok az kişi girebilmişti.Buna rağmen muhaliflerin etkisiyle,iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı bir muhalefet havası esmeye başlamıştı. Bunun sonucunda Cumhuriyet Halk Fırkası’nda ilk ayrılıklar ortaya çıkmış bu durum 17 Kasım 1924’te Ankara’da yeni bir partinin doğmasına sebep olmuştur.

Ali Fuat (Cebesoy)Paşa,Kazım (Karabekir)Paşa,Refet (Bele) Paşa,Rüştü Paşa,Rauf(Orbay)Bey ve Ad-

nan (Adıvar)Beyler 11 kişilik bir grup olarak Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan kopmuşlardır.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın parti programı şu esaslara dayanıyordu:Parti liberalizmden yana ve halkın hakimiyeti prensibini savunmakta idi.Genel olarak hürriyetlere taraftardır,din düşüncesine ve dini inançlara saygılıdır. İdari olarak yerinden yönetimin (Adem-i merkeziyet)gerçekleşmesine çalışılacaktır.

Cumhurbaşkanı’nın seçimden sonra milletvekilliği ile ilişiği kesilecektir.

Kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kısa zamanda ne kadar muhalif varsa hepsini içine almış- tır. Eski İttihat ve Terakki Fırkası yanlıları da bu fırka da odaklaşmaya başladılar.

1925 yılı başlarında,Musul meselesini kendi lehine halletmek isteyen İngiltere’nin kışkırtmasıyla Doğu Anadolu’da bazı kıpırdanmalar başlamıştı. Nihayet,13 Şubat 1925’de Şeyh Sait Ergani’nin Piran köyünde

isyan başlatmıştır. İsyan büyümüş Fethi Okyar hükümeti isyanı bastırmakta zorlanınca istifa etmiş yerine İsmet İnönü hükümeti kurulmuştur. Yeni hükümet ilk iş olarak,isyan karşısında hükümete geniş yetkiler veren Takrir-i

Sükun Kanunu’nu çıkartmıştır(4 Mart 1925).Ayrıca TBMMM,biri Ankara’da,diğeri isyan bölgesi olan Diyarba- kır’da olmak üzere tekrar iki İstiklal Mahkemesi kurulması hakkında kanun çıkarılmıştır.


Doğu’da kısmi seferberlik ilan edilerek ayaklanmanın bastırılması orduya bırakıldı. Ayrıca Hıyanet-i

Vataniye Kanunu’na yeni maddeler eklendi.

İsyan nisan ayında bastırılmış ve elebaşıları yakalanarak gerekli cezalara çaptırılmışlardır.Ayaklanma bastırılmıştı;ama cumhuriyet rejimi ve vatan büyük bir tehlike geçirmişti. Ayaklanma İngilizlere de Musul’u sa-

vunmak konusunda avantajlar sağlamıştır.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programında yer alan,dini fikir ve inanışlara hürmet edileceği- ne ve idarede yerinden yönetime dair hükümler ve parti mensuplarının bu hükümlere dayanarak yaptıkları pro-pagandalar,ayaklanmayı tertip edenlerin cesaretini de artırmıştır. Bu sebeple parti 3 Haziran 1925’te kapatıldı.
3-MUSTAFA KEMAL’E SIİKAST GİRİŞİMİ
7 Mayıs 1926’da geniş kapsamlı bir geziye çıkmayı düşünen 15 Haziran günü İzmir’e gelmeyi hedef lemekteydi.Mustafa Kemal’in yaptıklarını,düşündüğü inkılapları kabullenemeyen ve ona şahsi çıkarlarından do- layı muhalefet eden bazı çevreler bu geziyi Mustafa Kemal’i ortadan kaldırmak için bir fırsat görmüşlerdir. Ancak gezi programı bir gün gecikince suikastçıları Yunan adalarına kaçıracak olan motorcu Giritli Şevki’nin ha-

vermesi ile elebaşıları yakalanmıştır. İstiklal Mahkemelerinde yargılanmışlar ve gerekli cezaya çaptırılmışlardır.

Bu olayın en önemli sonucu İttihatçıların tasfiye(aktif görevlerden uzaklaştırma)edilmesidir.
4-SERBEST CUMHURİYET FIRKASI VE MENEMEN OLAYI
Meclis’te yalnız Cumhuriyet Halk Fırkası’nın milletvekillerinin bulunması hükümetin denetlenmesi- ne imkan vermiyor,eleştiri olmadığı için,yapılan işlerin hesabını sormak ve kontrolünü yapmak imkanı buluna –muyordu.1929’da dünyada o güne kadar eşi görülmemiş boyutlarda bir ekonomik bunalım başlamıştı.1930 yılı

İlkbaharında yaptığı yurt gezisinde hükümete karşı şikayetleri de dikkate alan Mustafa Kemal yeni bir siyasi olu şumuna karar verdi.

Mustafa Kemal yeni bir parti kurulması görevini o sırada Paris Büyükelçiliği vazifesinde bulunan

Fethi Beye verdi. Atatürk yeni kurulan partinin programına karışmamış, sadece cumhuriyetin ve inkılapların kar-

şısında olunmamasını istemiştir. Parti 12 Ağustos 1930 yılında kuruldu. Partinin kurulması çok partili hayat için ikinci bir teşebbüs olmuştur. Serbest Fırka özellikle ekonomik görüşleri bakımından Cumhuriyet Halk Partisi’n den ayrılıyordu. Serbest Fırka ,liberalizmi (ekonomik hürriyet)savunan bir muhalefet partisi olarak siyasi müca-

deleye girdi.Parti,ayrıca seçimlerin tek dereceli olmasını ve kadınların siyasi haklara sahip olmasını da savunmuştur.

Serbest Fırka hızla gelişti. Fethi Beyin Ege gezisi,halkın hükümet, inkılaplar ve laiklik aleyhine gös- teriler yapmasına sebep oldu. Partiye girenlerin kontrolü mümkün olmadı. Yapılan Belediye seçimlerini Cumhu riyet Halk Fırkası kazanmış;ancak seçimlerde baskı yapıldığı iddia edilerek hükümet tenkit edilmiş,bu münaka-

şalar çok sert bir mücadele halini almıştır.

Rejim aleyhtarı kişilerin bu partiye doluşmaları üzerine Fethi Beyin isteğiyle parti kapatıldı (18 A-

ralık 1930).Böylece çok partili hayata geçişin ikinci denemesi de başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Serbest Fırka’nın kapatılmasından hoşnut olmayanlar sebepleri ve sonuçları hala tartışılan Menemen Olayı’nı çıkarmışlardır.23 Aralık 1930’da Derviş Mehmet ve yandaşları halkı isyana teşvik etmişlerdir. İs-

yanı yatıştırmak isteyen Yedeksubay Asteğmen öğretmen Kubilay isyancılar tarafından şehit edilmiştir. İsyan bastırılmış elebaşıları yakalanarak gerekli cezaya çaptırılmıştır.



C-İNKILABIN GELİŞİMİ,DEVLET VE TOPLUM KURULUŞLARININ LAİKLEŞMESİ

1-OSMANLI DEVLETİNDE HUKUK
Osmanlı Devleti’nde hukuk şer’i ve örfi olmak üzere iki alanda uygulanmıştır.Şer’i hukukun kaynağı başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere Sünnet,İcma ve Kıyas idi. Örfi hukukun kaynağı ise töre,örf ve adetler,pa-

dişahın ve Divan-ı Hümayun’un koyduğu kurallardı.

Gayrimüslimlerin de kendi ait hukuki sistemleri vardı

II.Mahmud ve Tanzimat Devri’nde İslam hukukunda yer alan eksiklikler batı hukukundan yararla-

nılarak çözülmeye çalışılmıştır.Tanzimat Dönemi’nde özellikle Fransız kanunlarından yararlanılarak 1848’de

Arazi kanunu,1850’de ticaret Kanunu, 1863’te ise deniz ticaret kanunu kabul edilmiştir.1868 yılında Danıştay

kurulmuştur.Yine bu dönemde Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında bir komisyon tarafından medeni hukuk açı-

Sından büyük önem taşıyan “Mecelle” (adli kurallar kitabı) hazırlanmıştır.


2-DİN- DEVLET İLİŞKİLERİ VE AŞAMALARI
Mustafa Kemal,yapacağı inkılap hareketlerine karşı,dini politikaya alet etmek isteyenlerin çıkabi-

leceğini düşünerek,inkılaplarını aşamalı olarak gerçekleştirmiştir.

Devlet yapısındaki laikleşmenin ilk aşaması saltanatın kaldırılması olmuştur (1 Kasım 1922).Da-

Ha sonra cumhuriyet ilan edilmiş,3 Mart 1924’te halifelik kaldırılmıştır. Aynı tarihte Şer’iye ve Evkaf vekaleti de kaldırılmıştır. Bunlar yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.Aynı tarihte

Tevhi-i Tedrisat Kanunu kabul edilerek eğitim-öğretim birleştirilmiş ve medreseler kapatılmıştır.1925 yılında Tekke,zaviye ve türbelerin kapatılması ile ilgili kanun ve Şapka Kanunu kabul edilmiştir.1926 yılında Medeni Kanun kabul edilmiştir.1928’de Anayasa’dan dini hükümler çıkarılmış ve Anayasa din-devlet ayrılığı esasına göre değiştirilmiştir.1937’de Anayasa’ya diğer ilkelerle birlikte laiklik ilkesi de girmiştir.Böylece laikliğe geçiş aşamaları tamamlanmıştır.
3-TÜRK MEDENİ KANUNUN KABULÜ
Osmanlı Devleti’nden kalma kanunların yeterli olmaması ve dini karakterli olması sebebiyle çağa

Cevap verecek bir medeni kanuna ihtiyaç duyulmuştur.1924 yılında TBMM içerisinde oluşturulan bir komisyon Avrupa devletlerinin kanunlarını incelemeye aldı. Sonuçta Avrupa’da hazırlanan son kanun olan İsviçre Medeni Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanun Avrupa’da hazırlanan son kanun olduğundan önceki kanunlardaki eksiklik- ler bu kanunda yoktu. Sorunlara akılcı ve pratik çözümler getiriyordu.17 Şubat 1926 yılında TBMM tarafından

Türk Medeni Kanunu olarak kabul edilmiştir. Ceza Kanunu İtalya’dan (1926),Hukuk Muhakemeleri Usul Kanu nu İsviçre’den (1927),Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu Almanya’dan (1929),İcra ve İflas Kanunu da İsviçre’ den alınmıştır. Ticaret Kanunu ve İdare Hukuku ise değişik ülkelerden iktibas edilmiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun getirdiği yenilikler şu şekilde özetlenebilir:


-Kadınla erkek arasındaki toplumsal ve ekonomik eşitlik sağlanmış,kadınlara her mesleğe girme hakkı doğ muş,tek kadınla evlilik esası kabul edilmiş,kadınlara da boşanma hakkı verilmiştir.

-Aile,toplumun temeli sayılarak korunmuş,çocukların iyi yetişmeleri için ana ve babaya yükümlülükler getirilmiştir.

-Evlenme işlemi devlet denetimine alınmıştır. Aile kurmanın,resmi nikah memuru önünde yapılması sağlan

mıştır.Resmi nikahtan sonra eşlere istedikleri türde dini tören yapabilme izni verilmiştir.

-Mirasta kız ve erkek çocuklar arasındaki eşitsizlik kaldırılmış ve eşitlik getirilmiştir.

-Kişilerin mallarla ve birbiriyle olan ilişkilerinde çelişkiler ve boşluklar giderilmiş,modern bir sistem geti- rilmiştir.


Lozan Antlaşması’nda kendi hukuk kurallarını uygulamaları kabul edilen azınlıklarda Medeni Kanunu kabul etmişlerdir. Böylece hukuki farklılıklar da ortadan kalkmıştır.
4-KADIN HAKLARININ KABULÜ
Türk Kadınının Siyasal Hakkını Kazanması
Türk kadınına ilk siyasal hak 1930 yılında verilmiştir.3 Nisan 1930’da kabul edilen Belediye-ler Kanunu ile Türk kadını,belediye üyesi seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir.26 Ekim 1933’te çıkan köy ka-

Nunu ile muhtar,5 Aralık 1934’te çıkan kanunla da milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur.


D-EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA İNKILAP HAREKETLERİ
1-TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU
3 Mart 1924’te kabul edilen kanunla bütün eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlan dı. Bu kanunla ülkemizde faaliyet gösteren yabancı okullarda denetim altına alınmıştır. Ayrıca bu okulların ders

programlarına Türkçe kültür dersleri konmuş ve bu derslerin Türk öğretmenler tarafından okutulması mecburiye ti getirilmiştir. Bu kanunla bütün eğitim kurumları bir araya getirilmiştir.


2-MEDRESELERİN KAPATILMASI
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün mektep ve medreseler Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlan-

Mıştı. 11 Mart 1924’te yayınlanan bir genelgeyle 29 Darülhilafe Medresesi İmam Hatip okuluna çevirmiş 497 İlmiye Medresesi ise kapatılmıştır. Darü’l fünuna bağlı bağlı bir de İlahiyat fakültesi açılmıştır. 1926 yılında çı-

Karılan “Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun” ile eğitim hizmetleri yeniden düzenlendi.
3- TÜRK HARFLERİNİN KABULÜ
Arap alfabesinin şekil ve ses uyumu bakımından Türkçe’ye uymamaktaydı. Öğrenmesi de zordu.Mustafa Kemal,Türk dilinin okuyup yazılmasının kolaylaşması,eğitim ve öğretim işlerinin yaygınlaştırılma- sı için harf değişikliğine gitmenin gerekliliğini dile getirmiştir.1 Mayıs 1925’te Azerbaycan’da Latin alfabesini resmi yazı olarak kabul etmişti.1 Kasım 1928’de “Türk Harfleri Hakkında Kanun” Meclis tarafından oy birliği ile kabul edilmiştir.10 Ocak 1929’da “Millet Mektepleri” ve 19 Şubat 1932’de açılan “Halk Evleri” eğitimin yaygınlaşmasını sağlamış ve halkımız bilgi,görgü ve becerilerini artırmıştır.
4-YENİ TARİH ANLAYIŞI
1931 yılında milli tarihimizi aydınlatmak ve açığa kavuşturmak amacıyla Türk Tarih Kurumu

kurulmuştur. Yeni tarih anlayışında Türk milletinin çok eski ve zengin bir geçmişe sahip olduğu vurgulanarak İs

lamiyetten önceki Türk tarhi de araştırılmaya başlanmıştır.3 Şubat 1927’de Ankara’da Etnoğrafya Müzesi kurul muş,Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi açılmıştır. Atatürk ayrıca müze açılmasına ve arkeolojik kazılar yapılması- na da önem vermiş ve bizzat arkeoloji kazılarını takip etmiştir.
Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasındaki amaç neydi?

 

- Türklerin dünya medeniyetine olan katkılarını ispatlamak ve böylece Türklerin dünyadaki yerini ortaya koymak.



- Türk tarihini en eski devirlerden itibaren alıp milli bir tarih meydana getirmek.

- Avrupa'da yaygın olan Türklerin sarı ırktan olduğu, bilgi ve becerilerinin olmadığı anlayışını değiştirmek.

- Ermeni ve Rumların Anadolu'nun kendilerine ait olduğu düşüncesini çürütmek.

- Anadolu'nun tarihin en eski devirlerinden itibaren Türklere ait olduğunu ispatlamak.

- Türkler tarafından kurulan uygarlıkları araştırıp bunları ulusa ve dünyaya tanıtmak.

 

 



5-TÜRK DİLİNİN GELİŞMESİ
1932 yılında Türk Dil Kurumu kurulmuştur. Türkçe,bu kurumun çalışmaları ile Arapça ve Farsça kelimelerden temizlenmiş ve bu kelimelerin yerlerine Türkçe kelime ve terimler getirilmiştir. Bilimsel

esaslar doğrultusunda yapılan bu çalışmalarla,Osmanlıca sona ermiş yerini Türkçe almıştır. Bu inkılaplarla,

Türk dili tekrar eski güzelliğine ve benliğine kavuştur.

Türk Dil Kurumu'nun Kurulmasındaki amaç neydi?

 

- Dildeki ikiliğe son vererek toplumdaki bireyler ile ülke yöneticileri, aydınlarla halk arasındaki iletişimi kolaylaştırmak.



- Sade duru ve kolay anlaşılır bir dil oluşturmak.

- Siyasal alanda sağlanan bağımsızlık gibi Türk dilinde de bağımsızlığı sağlamak.

- Türkçe'yi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak.

- Türkçedeki yabancı kelimeleri atıp Türkçe karşılıklarını bulmak,

- Türk diline milli bir gelişme yolunu çizmek,

- Aydın diliyle halk dili arasında görülen ayrıma son vermek.

- Türk dilinin bir bilim ve kültür dili olmasını sağlamak,

- Türkçe bir sözlük hazırlayıp Türkçe'nin zenginleşmesini sağlamak,

- Konuşma dili ile yazı dilinin aynı olmasını sağlamak.

E- TOPLUMSAL HAYATIN DÜZENLENMESİ
1-TEKKELERİN,ZAVİYELERİN VE TÜRBELERİN KAPATILMASI
30 Kasım 1925’te çıkarılan bir kanun ile,tekke,zaviye ve türbeler kapatılmıştır. Bu kanun

ile Türkiye Cumhuriyeti içinde hiçbir tarikat,bunlara mensup hiçbir şeyh,derviş ve mürit bulunamayacağı bunla ra ait özel elbise ve unvanların,türbe ve türbedarlıkların olmayacağı belirtilmiştir. Büyük devlet adamlarımıza ve din adamlarımıza ait türbelerin bir milli varlığı ve tarihi bir miras olarak ziyaret edilmesi ise serbest bırakılmıştır


2-KIYAFETTE DEĞİŞİKLİK
25 Kasım 1925 yılında çıkarılan 671 sayılı kanunla bütün memurlara şapka (şems siperli serpuş) giyme mecburi yeti getirilmiştir. Fes,kalpak ve serpuş giyilmesi yasaklandı. 3 Aralık 1934’te çıkarılan

bir kanunla da din adamlarının,ibadet yerleri dışında dini kıyafetlerle gezmeleri yasaklandı.


3-SOYADI KANUNUN KABULÜ
Devlet işlerinde ve toplum hayatındaki karmaşaya son vermek ve devlet işlerini kolaylaştır- mak amacıyla 21 Haziran 1934’te Soyadı Kanunu kabul edildi.24 Kasım 1934’te çıkarılan bir kanunla da Gazi Mustafa Kemal “Atatürk” soyadını aldı.29 Kasım 1934’te çıkarılan diğer bir kanunla da ,toplumda ayrıcalık ifade “Ağa,Hacı,Hoca,Molla,Efendi,Bey,Beyefendi,Paşa,Hanım,Hanımefendi”gibi toplumsal ayrıcalık ifade

Eden unvanların kullanılması yasaklandı.


4-TAKVİM,SAAT VE ÖLÇÜLERDE DEĞİŞİKLİK
26 Aralık 1925 yılında çıkarılan bir kanunla “Miladi Takvim” in kullanılması kabul edildi. Hicri ve Rumi takvim kaldırıldı. Rumi takvim mali işlerde 1982 yılına kadar kullanılmıştır.

Alaturka saat yerine alafranga saat (uluslar arası saat) kullanılmaya başladı.

20 Mayıs 1928 tarihinde Arap rakamları terkedilerek milletler arası rakamlar kullanılmaya başlamıştır.

1 Nisan 1931 tarihinde çıkarılan 1782 sayılı kanunla ise ağırlık ve uzunluk ölçüleri değiştirilmiştir.

1 Haziran 1935’te hafta tatili Cuma gününden Pazar’a alınmıştır.

Yukarıda yapılan inkılaplarla batıyla ekonomik ve sosyal alanda uyum sağlanmıştır. Ülke

İçinde de ölçülerde birlik sağlanmıştır.
F-EKONOMİK ALANDA GELİŞME
1-MİLLİ EKONOMİNİN KURULMASI
17 Şubat 1923’te İzmir’de 1135 temsilcinin katıldığı İzmir İktisat Kongresi tertip edilmiş ve

ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi için yöntemler araştırılmıştır.Tarım,sanayi,işçi ve ticaret kesiminden delegelerin katıldığı bu kongrede uzun süren tartışmaların sonucunda Misak-ı İktisadi (Ekonomi Andı) kabul e-

dilmiştir. Misak-ı İktisadi’de yer alan bazı önemli maddeler şunlardır:
-Türk milleti,milli egemenliğini,kanı ve canı pahasına elde ettiğinden,hiçbir şeye feda edemez ve milli egemenli ğe dayanan Meclis’e ve Hükümeti’ne daima yardımcıdır.

-Ekonomik gelişmemiz ve kalkınmamız milli bağımsızlığımız içinde gerçekleşecektir.

-Türkiye milli sınırları içinde,lekesiz bir bağımsızlık ile,kalkınmasını hür dünyanın barış ve ilerleme unsurlarından biridir.

-Temel hedef,ulusal bağımsızlık gibi ekonomik bağımsızlığı da sağlamaktır.

-El işçiliğinden ve küçük imalattan,hızla fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmelidir.

-Ham maddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulmalıdır.

-Özel teşebbüse kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulmalıdır.

-Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.

Milli ekonomi ilkesinin yürürlüğe girmesiyle,Türk Devleti ekonomi alanında üzerine aldığı görevleri yerine getirmeye başladı. Özel teşebbüsün yatırımlar konusunda başarılı olamaması sebebiyle 1932’den itibaren,devlet kalkınma çabalarına doğrudan katılmak zorunda kaldı ve ekonomide devletçi bir politika izlenmeye başladı.1933 yılında I.Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı ve 1934 yılında uygulamaya kondu.


Yüklə 249,17 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin