I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə54/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   129

ALTINCI DAİRE-İ BELEDİYE

222

r

223



ALTINCI DAİRE-İ BELEDİYE

Daire sınırlan içinde açılan yeni yol, cadde ve yapılan lağımlar için hane ve dükkânlardan fevkalade vergi alınacaktı. Bu oran mülk sahiplerinden emlak vergisinden ayrı olarak alınacak, mülklerinin yıllık gelirinin en çok yüzde 3'ü kadar olabilecekti. Daire-i Belediye Meclisi'nce kararlaştırılan istikraz geliri; devletçe yapılacak para yardımı ve hayırsever kişilerin bağışları nizamnamede fevkalade gelirler arasında sayılmıştı.

1858 Nizamnamesi'nde Daire-i Belediye Meclisi'ne belediye zabıtası görevi de verilmişti: Narh ve tarifeleri düzenleyecek; kantar ve ölçüleri denetleyecek; panayır, tiyatro, çarşı, lokanta, mektep, balo, kahve, meyhane türü kamuya açık mekânlara nezaret edecekti. Nizamnamede bu hizmetler için ayrı ayrı düzenlemelere gidileceği de belirtiliyordu. Nitekim 20 Nisan 1859 tarihli "Sokaklara Dair Nizamname" bu tür bir düzenlemeydi.

Nizamnameyle Altıncı Daire sokakları üç sınıfa ayrılıyor, bunların süpürülmesi eksiltme usulüyle müteahhide ihale olunuyordu. Nizamnameye göre, birinci sınıf sokaklar kışın günde bir, yazın iki kez; ikinci sınıf sokaklar yazın ve kışın günde bir; üçüncü sınıf sokaklar haftada bir kez süpürülecekti. Nizamnamede sokakların yaz ve kış mevsimlerinde günün hangi saatlerinde temizleneceği de belirtilmişti. Dükkân sahipleri ile ev sakinleri yaya kaldırımlarının yıkanıp sü-pürülmesiyle mükellef tutulmuş ve çöpçülerin her evin kapısını çalarak çöp tenekelerini alacakları, başka zamanlarda dışarıda çöp tenekesi bulundurmanın yasak olduğu kaydedilmişti. Meydan ve sokakların yazın sulanması da müteahhitler aracılığıyla gerçekleşecekti.

15 Mayıs 1871 tarihli bir kararname ile Altıncı Daire bünyesinde bina ve gayrimenkul gelirleri davalarına bakmak üzere bir sulh mahkemesi (mahke-me-i sulhiye) kuruldu. Mahkeme Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Nezareti'ne tabi olacaktı. Böylece belediye davalarına bakmak üzere bir ihtisas mahkemesi oluşturuluyordu. Daire bünyesinde sulh mahkemeleri kurulmasına 1877 belediye mevzuatıyla son verildi.

28 Aralık 1857 ve 7 Haziran 1858 tarihli Altıncı Daire nizamnameleri 5 Ekim 1877 tarihli Dersaadet Belediye Kanunu ile kaldırıldı. Altıncı Daire genel belediye mevzuatına girdi. Yeni kanunla istanbul Şehremaneti yirmi belediye dairesine ayrıldı. Beyoğlu bölgesine yine Altıncı Daire dendi. Diğer adı Beyoğlu Dairesi'ydi; Kasımpaşa Deresi'-nin sol tarafından Tatavla (Kurtuluş), Feriköy dahil olduğu halde Küçükçiftlik Deresi'yle Dolmabahçe İskelesi'ne ve sahilde Azapkapı'dan Galata, Tophane, Salıpazarı, Kabataş ve Dolmabahçe'ye kadar olan mahalleri kapsıyordu.

Böylece 30 Ocak 1913 tarihli Dersaadet Teşkilât-ı Belediyesi hakkındaki Muvakkat Kanun'a kadar Altıncı Daire varlığını sürdürdü. Bu yeni mevzuatla İs-

tanbul şehri bir tek belediye dairesi addolundu ve bu dairenin dokuz idare şubesine ayrılması öngörüldü. Böylece da-ire-i belediye meclisleri ve reislikleri de kaldırıldı. Bu dokuz belediye idare şubesinin başında ve şehremininin emri altında olmak üzere, devletçe mansup bir müdür bulunması öngörüldü, idare şubelerinin sınırları ve merkezleri ayrı bir nizamname ile saptandı. Ancak bu nizamname Şûra-yı Devlet'te takıldı kaldı.

Böylece 1913 tarihli mevzuat görece bağımsız belediye dairelerini şehrema-netinin bünyesi içinde eritti. Bu bir anlamda, 5 Ekim 1877 günlü Dersaadet Idare-i Belediye Nizamnamesi'yle ayrıcalığını yitiren Altıncı Daire'nin adını da yitirmesi anlamına geliyordu.

Bir deneme niteliğinde kurulan Altıncı Daire, bağımsız kimliğiyle on iki yıl devam etmişse de, gündeme getirdiği kent hizmetleri ile Osmanlı belediye tarihi üzerine etkileri derin olmuştur. Öte yandan yerel yönetim anlayışına Batı normlarım getirmenin ve diğer belediyelere örnek olmanın ötesinde Altıncı Daire, Tanzimat zihniyetini de yansıtması bakımından Osmanlı çağdaşlaşma anlayışına ışık tutmaktadır.

Batı'daki kentleşme örneğini Osmanlı'ya taşıyarak Tanzimat'ın gündemindeki "asrileşme" ya da "muasırlaşma" anlayışına da ışık tutmaktadır. Galata ve Beyoğlu Osmanlı'nın etnik dokusundaki çeşniyi en iyi yansıtan mekânlardan biridir. Bu tür karmaşık bir nüfusu ortak yaşama uyum sağlamak üzere katılıma özendirmesi ve bu alanda başarı göstermesi Tanzimat'ın Osmanlılık anlayışının bir yansımasıdır. Müslümanı, gayrimüslimi, Levanteni, yabancısı ile bu mekân Tanzimat'ın karşılaştığı tüm etnik sorunları bağrında yaşatmıştır. Farklı unsurların birlikteliği, aynı mekânı ve sorunları paylaşmaları, ortak çözüm arayışı çağdaş kent kültürünün yeşermesine yol açmıştır. Altıncı Daire, Osmanlı'nın genel düzeyde karşılaştığı tüm sorunları farklı ölçekte de olsa yaşamış bir idari birimdir. Bu açıdan Altıncı Daire Tanzimat'ın bir tür bilançosudur.

Osmanlı yönetiminin 19. yy'da ana sorunu Müslümanlarla gayrimüslim kesimin meşru göreceği çağdaş bir devlet kurmaktı. Bu nedenle geleneksel yapının çözülerek Osmanlılık anlayışının toplumun her katmanında yerleşmesi gerekiyordu. Osmanlılık bir anlamda din farkı gözetmeksizin aynı devlet bünyesinde yurttaşlık bilincinin oluşması ve yasalar karşısında eşitlikti. Yerel yönetim anlayışında Altıncı Daire'nin yapmak istediği işte böyle bir katılım bilincini oluşturmaktı. İdari reformların ve yasal eşitliğin sağladığı olanaklarla pekiştirilmiş yerel yönetime bizzat katılım, bağımsızlık özlemlerini törpüleyecek ve yeni bir devlet yapısı oluşabilecekti. Bu açıdan Altıncı Daire deneyimi Tanzimat beklentilerinin küçük ölçekte de olsa bir göstergesiydi. Babıâli Galata'da, gayrimüslimlere ge-

niş bir özerklik tanıyarak belediye reformlarını özendirmekle kalmadı; aynı zamanda Osmanlılık anlayışını sınama olanağı buldu. Osmanlı yurttaşlığı anlayışını beslemek amacıyla Galata'da girişilen bu yeni yapılanma ve Daire-i Belediye Meclisi'ne sağlanan mali destek İntizam-ı Şehir Komisyonu'nun beklentilerine yanıt veriyordu. Babıâli yeni bir devlet yapılanmasının kent öncelikli olacağı bilincindeydi. Osmanlı yurttaşı ancak kent ortamında yeşerebilirdi. Nitekim Daire-i Belediye Meclisi üyeleri de Altıncı Daire girişimi ile Osmanlılık anlayışı arasında ilişki kurmakta gecikmemişlerdi.

Bütün bu beklentilere karşın, Altıncı Daire'de gerçekleştirilenler Osmanlılık bilincini oluşturmakta başarılı olamadı. Yönetim büyük ölçüde Galata-Beyoğlu kesiminde yerleşik Avrupa himayesinde bulunan varlıklı "burjuvazi" elinde kaldı. Gerek İntizam-ı Şehir Komisyonu, gerekse Daire-i Belediye Meclisi kent reformları konusunda tutucu bir çizgi izledi. Öneriler ve icraat yörenin fiziki ve toplumsal yeniden yapılandırılmasından çok, var olan ekonomik ve toplumsal ilişki ağım akılcı kılmaya yönelikti. Bu nedenle sokakların düzenlenmesi ve temel kent hizmetleri ile yetinildi. Daire-i Belediye Meclisi, bu tür bir düzenlemenin yörenin varlığım göstereceği, Avrupaileşme çizgisini kanıtlayacağı ve Galata'nın varlıklı kesiminin kültür normlarını ön plana çıkaracağı beklentisi içindeydi. Ancak Altıncı Daire bölgesinde yaşayan farklı toplumsal katmanların gereksinimlerine karşı bir sorumluluk duygusu oluşmadı. Babıâli karşısında güç kazanmak ve özerklik elde etmek Galata iş çevrelerinin konumlarını güçlendirmek anlamına geldi.

Nitekim Daire-i Belediye Meclisi'nin çabaları üyelerinin toplumsal sınıf beklentilerini yansıttı ve bu nedenle belediye reformlarını cılız bir konuma soktu. Düzlenen, genişletilen, gazla aydınlatılan, taş döşenen sokaklar dairenin ana ulaşım ağına hasredildi. Ticaretin gerçekleştiği alan, Meclis üyelerinin de yaşadıkları, iş kurdukları, eğlendikleri mekândı. Cadde-i Kebir donatılırken daire sınırları içinde yer alan sokakların büyük çoğunluğuna en temel hizmetler bile götürülemedi. Galata tacirinin Mec-lis'teki ağırlığı bu yörede ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve gediğin kaldmlı-şıyla da kanıtlanıyordu.

Öte yandan dairenin en büyük gider kalemi Galata rıhtımı ve han yapımıydı. Ticaret erbabının özlemini duyduğu Ga-lata-Taksim araba yolu aynı kesimin beklentilerinin bir başka göstergesiydi. Beyoğlu ile Galata'yı birleştirecek bir tramvay hattı istemi ve fuhuşu Galata rıhtımına kapatma girişimi yörenin Hıristiyan ve orta sınıf değerlerinin kanıtıydı. Tüm bu projeler, yörenin fakir Rum ve Ermeni sekenesi ve Tepebaşı, Kasımpaşa ve Pangaltı varoşlarında ya-, şayan Müslüman ahali için pek bir an-

lam taşımıyordu. Bu yörelerde ne çöp toplandı, ne de sokaklar temizlendi.

Altıncı Daire'nin öncelikleri, ticareti rasyonel temellere oturtmak, Avrupai kent hizmetlerini getirmek ve yeni bir tüketim örüntüsü oluşturmaktı. Bu nedenle, sefaretlerin bulunduğu bir ortamda, Avrupa'ya aşırı bağımlı oluşu, Osmanlılık bilincinin gerektirdiği Müslü-man-gayrimüslim dayanışmasına engeldi. Avrupa'yı taklit özlemi zamanla. Galata'da Müslüman ve Hıristiyan cemaatini uzlaşmaz bir konuma getirdi.

Daire-i Belediye Meclisi'ne tanınan özerklik Osmanlılık anlayışını geliştirmek şöyle dursun Meclis üyelerinin Osmanlı yönetimine karşı bağlılık duymalarına bile yol açamadı.

Sefaretlerin yerel yönetim girişiminde sınırlayıcı rolü yöre sakinlerinin yapılan yenilikler konusunda gösterdiği tepkide de gözlendi. Osmanlı gayrimüslim tebaasına kapitülasyonlarla ayrıcalıklı konum tanınması, gayrimüslim cemaate güvenlik ve sadakat konusunda başka seçenekler sundu. Yabancıların himayesine giriş Osmanlı nüfusunun yurttaşlık bilincini köreltti. Ortak mekânın paylaşıldığı bir cemaat anlayışından, giderek bağımsız millet yapılanmasına yönelindi. Babıâli'nin, Daire-i Belediye Meclisi'nde Düvel-i Muazzama'nın her birinin himayesine aldığı bir kişiyle temsilini istemesi, bu eğilimi güçlendirici bir etmen oldu. Birçok girişim, kapitülasyonlara aykırı olduğu gerekçesiyle, başta İngiltere olmak üzere, sefaretlerce engellendi. Birçok sefaret Avrupa devletlerinin himayesinde oldukları ve dokunulmazlıkları bulunduğu için dairenin giderlerini karşılamak üzere belirlenen vergileri ödemeyenlere arka çıktı. Başkalarına kötü örnek olan bu tür durumlar daire gelirlerini büyük ölçüde sınırladı. Özellikle, vergi ödemeye yanaşmayanların dairenin varlıklı kesimi oluşu, özerk yönetimin mali temellerini yok etti.

Altıncı Daire deneyimi Tanzimat döneminde Batı ile olan sağlıksız ilişkilerin de bir göstergesiydi. Daha Ocak 1858'de Babıâli, Altıncı Daire düzenlemesinden sefaretleri haberdar eder etmez tepki almakta gecikmedi. Birçok düzenlemenin kapitülasyonlara aykırı olduğu ileri sürüldü. Vergilere, bu arada, ticaret erbabına getirilen harçlara büyük itiraz geldi. Osmanlı, bir yandan belediye hizmetlerini düzenlemeye çalışırken öte yandan sefaretlere sürekli güvence verme gereği duydu. Batı'nm reformdan, yana desteği, kendi vatandaşlarının ve himayelerine aldıkları unsurların çıkarlarıyla çatıştığı anda yerini köstek olmaya bıraktı.

Kapitülasyonlar Babıâli'nin elini kolunu bağlıyordu. Altıncı Daire ile bölge yönetiminin özerk kılınması kapitülasyonları daha da vahim bir konuma soktu. Bu nedenle Babıâli, 1913'te Altıncı Daire'nin ayrıcalığını kaldırdı ve diğer belediyeler konumuna indirgedi.

Ancak bu tür olumsuzluklara rağmen Altıncı Daire deneyi Babıâli'nin kent konusunda duyarlılık kazanmasına neden oldu. Çağdaş toplum anlayışının kent dokusundan geçtiğini gördü. Kent hizmetlerinin kamunun görev alanına girdiğini anladı. Geçmişin vakıflar gibi dağınık birimleriyle gerçekleştirilen değişik tür hizmetlerini tek bir çatı altında toplamanın gereğine inandı. Bu nedenle çağdaş yerel yönetim anlayışının Türkiye'de temelleri kısa süreli bir girişim de olsa, Altıncı Daire ile atıldı.

Bibi. (Ergin), Mecelle, İst., 1330-1338; (Osman Nuri Ergin) Muhtasar Mecette-i Umur-ı Belediyye, İst., 1337; İ. Ortaylı, Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, İst., 1985; ay, Tanzimattan Sonra Mahalli idareler (1840-1878), Ankara, 1974; S. T. Rosent-hal, The Politics of Dependency: Urban Reform in istanbul, Westport, 1980; S. Tümer-kan, Türkiye'de Belediyeler (Tarihi gelişim ve bugünkü durum), ist., 1946.

ZAFER TOPRAK



ALTINCI DAİRE-İ BELEDİYE BİNASI

Günümüzde Beyoğlu Belediye Başkanlığı olarak kullanılan Altıncı Daire-i Belediye binası, Şişhane Meydanı'nda, Yolcuzade İskender, Meşrutiyet ve Mü-ellit caddelerinin birleşme noktasındadır. Arkasında (doğusunda) Tünel'in üst girişini oluşturan Metro Han, kuzeyinde Şişhane ve Tünel Meydanı'm birbirine bağlayan merdivenlerden sonra köşede bugün otel olarak kullanılan Degucis Evi yer alır. Yapının güney ve doğusundan tırmanan yokuş İstiklal Caddesi'nin girişine ulaşır.



Altıno Daire-i Belediye binası

Nazım Timuroğlu, 1993

1857'de on dört bölgeye ayrılan İstanbul'da, örnek belediyecilik uygulamasına Altıncı Daire kabul edilen Beyoğlu-Gala-ta bölgesinde başlandı. Bina Edouard Blacque Bey'in ilk reisliği döneminde (1879-1883) inşa edilmiştir. Mimarı, İs-

tanbul'a başka eserler de kazandırmış olan İtalyan kökenli Barborini'dir. Haliç ve tarihi yanmada manzarasına hâkim olan yapı, önemli işleviyle semte de adını vermiş, Meşrutiyet Caddesi'nin başlangıcı "Daire" olarak anılmıştır.

Osmanlı'da ilk belediye binası olan Altıncı Daire-i Belediye, uzun yıllar işlevini sürdürmüş, 19601ı yıllarda kaymakamlık olarak kullanılırken tekrar belediye şube müdürlüğü yapılmış, 1984'te Beyoğlu Belediye Başkanlığı olmuştur. Bu sırada tadilat görmüş, mevcut çatı katı, çatının yükseltilmesi ile normal kata dönüştürülmüş, ancak bu müdahalede yalın bir ifadeye sahip olan ilave kat, cepheden içeri çekilmiş ve şevli (geriye doğru hafif eğik) eserin özgün mimarisinden yalıtılmaya çalışılmıştır. 1992'de dış cephesi temizlenmiş ve boyanmıştır. Eski fotoğraflarda, yaz aylarında, yapının pencerelerinde cepheye hareket kazandıran tenteler kullanıldığı görülür.

Dik eğimli bir parselde yer alan yapı, Şişhane Meydanı'ndan merdivenlerle ulaşılan yükseltilmiş bir platform üzerine inşa edilmiştir. Açıklıkların tonozlarla geçildiği bu geniş platformun altı bodrum kat olarak kullanılmaktadır. Mimari düzenleme, ihtiyaçlara cevap veren açık ve sade bir tasarımdır. Zemin katta, yapı aksında geniş bir giriş holü ve buradan ulaşılan her iki yönde uzanan koridorlar üzerinde, hepsi iyi ışık alan ofis olarak düzenlenmiş mekânlar yer alır. Kat yükseklikleri 4,5 m'yi bulur. Katlar arası bağlantıyı sağlayan merdivenler giriş holünün karşısmdadır. Yenilenen merdiven kovasının yanına, kat yüksekliğinden yararlanılarak ara kat seviyesinde muhdes mekânlar ilave edilmiştir. Merdivenler, bu mekânlara girişi sağlamak amacıyla dört kollu olarak yenilenmiştir. Girişin üzerinde birinci katta yer alan geniş salon günümüz-

İı

225



',:.:••:, v":'-SStS»fe&î«3lS5*MWaE2:'«s:iSv .•

Altıncı Daire-i Belediye Hastanesi

Saman Sokağı 15 numaradaki binada hizmet verdiği yılları gösteren bir resim. Nuran Yıldınm koleksiyonu

6. Filo'yu protesto amacıyla Dolmabahçe sahilinden denize siyah çelenk atan TMTFli öğrenciler. Cumhuriyet Gazetesi Arşivi

ALTINCI DAİRE-İ BELEDİYE 224

de Belediye Meclisi salonu olarak kullanılmaktadır. Yeniden düzenlenen çatı katına bağlantıyı metal konstrüksiyon döner bir merdiven sağlar. Ahşap olan kat döşemeleri betonarme kaset sisteme dönüştürüldüğünden iç mekân tezyinatı tamamen yok olmuştur.

Neoklasik anlayışta düzenlenmiş cephelerde tam bir simetri hâkimdir. Geniş kat silmeleri, saçak silmeleri, köşe pilastrlan, pencere balustrad (korkuluk) ve frontonları (alınlık) ile Beyoğlu mimarisinin örnek bir yapısıdır. Pilastr şeklinde çifter kolonla ayrılmış yuvarlak kemerli üç sıra geniş pencereye yer verilen giriş holü cephesi, ana kütleden 3 m'lik bir çıkma şeklinde düzenlenmiştir. BibL S. N. Duhani, Eski insanlar Eski Evler, İst., 1982, s. 13; Cezar, Beyoğlu, 250-251; C. Can, "İstanbul'da 19. Yüzyıl Batılı ve Levanten Mimarların Yapılan ve Koruma Sorunları", Yıldız Teknik Üniversitesi, (yayımlanmamış doktora tezi), 1993, s. 198-201.

CENGiZ CAN



ALTINCI DAİRE-İ BELEDİYE HASTANESİ

Beyoğlu Belediye Hastanesi'nin temelini oluşturan sağlık kurumu. İstanbul'da belediye eliyle kurulmuş ilk hastanedir. 1865'teki kolera salgınında, istanbul'a gelmiş olan St. Vincent de Paul rahibeleri Kuledibi'nde kiraladıkları bir dükkâna 8 karyola yerleştirerek koleraya yakalanan kişileri burada tedavi etmeye başlamışlardı. Salgın sırasında tedavi ettikleri 1.200 kişinin yandan fazlasını iyileştirmişlerdi. Rahibelerin bu hizmeti Altıncı Daire-i Belediye Reisi Server Paşa tarafından takdirle karşılanmış ve salgın bittikten sonra da hizmetlerini sürdürebilmeleri için 40-50 yataklı bir belediye hastanesi kurulması önerilmişti. Hastanede inanç ve milliyet ayrımı gözetilmeden belediye hudutları içinde oturanların tıbbi bakım ve tedavileri yapılacaktı. Bu amaçla Saman Sokağı no. 15'te belediye tarafından bir ev kiralanmış ve eşyalarının büyük bölümü de hayır kurumlarınca karşılanmıştı. O dönemde önemli bir ihtiyacı karşılamasına rağmen çok masraflı olduğu gerekçesiyle hastanenin kapatılması yönünde birçok girişimde bulunulmuştur. Ama hastane gelişmesini sürdürmüş ve daha büyük bir binanın yapımı için belediye bütçesinden önemli miktarda para ayrılmıştır.

Hastane 3.400 rtf'lik bir alana yayılmıştı. Her biri 150 ırf'lik iki kattan oluşan iki ahşap barakası vardı. Zemin katta mutfak, çamaşırhane ve malzeme odaları, birinci katta iki rahibe odası, eczane, çamaşır salonu, ikinci katta ise bir büyük iki küçük koğuş ile bir çocuk koğuşu bulunmaktaydı. Hasta sayısı da 35-40 arasında değişmekteydi. Büyük baraka, tifo, humma gibi enfeksiyöz hastalıklarla ciddi cerrahi vakalara ayrılmıştı. Küçük baraka ise çiçek, kızıl gibi bulaşıcı hastalıklara tahsis edilmişti, l, 2, 3 numaralı koğuşlar sıradan hastalıklara, 4. koğuş ise çocuklara aitti. Bina odun so-

basıyla ısıtılmaktaydı. Hastanede 46 yatak vardı. Hastalardan ücret alınmamakta, ancak zührevi hastalığı olanlar ile kronik hastalar kabul edilmemekteydi, istanbul'un diğer belediye bölgelerinden gelen hastalara da bakılmaktaydı. 1865-1871 arasında hastanede toplam 3.535 hasta tedavi görmüş, bunların 3.156'sı taburcu edilmiş, 379'u da ölmüştür.

1874'te Altıncı Daire-i Belediye'ce Tophane'de Defterdar Yokuşu'nda büyük bir konak kiralanmış ve hastane buraya nakledilmiştir. Burada normal hastalardan çok Galata, Beyoğlu ve civarındaki yerlerde kavgalarda yaralananların tedavileri yapıldığından hastaneye Altıncı Daire-i Belediye Mecruhun Hastahane-si adı verilmiştir. 1878'de de sahibinin ısrarı üzerine konak satın alınmıştır. Ahşap olan bina 30 Aralık 1893'te hastane ocağından çıkan yangında eşyasıyla birlikte yanmıştır. Yangından sonra Beyoğ-lu'nda Kumbaracı Yokuşu'nda bir ev kiralanmış, gerekli malzeme temin edilerek geçici bir hastane haline getirilmiş ise de binanın darlığı, sağlık koşullarına uymaması sebebiyle burası terk edilerek Ağahamamı'nda bir ev kiralanmış ve zemin katı 10 yataklı bir hastane haline getirilmiştir. Fakat sahibi binanın diğer bölümlerine hasta yatırılmasına izin vermiyor, hastane de talepleri karşılayamı-yordu. Bunun üzerine 1901'de rahibelerin düzenlediği piyangodan elde edilen gelir ve toplanan bağışlarla 35 hasta ya-tırılabilecek genişlikte bir iki oda, iki katlı bir pavyon ve bir de ameliyathane yaptırılarak hastalar buraya nakledilmiştir. Asıl bina rahibelere ayrılmış ve ayrıca eczane, laboratuvar, kütüphane, kabul salonu, mutfak ve çamaşırhane de burada bırakılmıştır.

Şehremaneti Meclisi 1894'te bir mazbata ile, yanan binanın arsasına, civarındaki bir ev ile bir arsanın da istimlak edilmesiyle bölgedeki yabancı hastane-

lere karşı imparatorluğun şanına yakışacak, yeni bir hastane yapılmasını teklif etmiştir. Yapılan eksiltmede inşaat, mimar Ernest'in üzerinde kalmış fakat kış mevsimi olduğundan, inşaatın ilkbaharda başlaması kararlaştırılmıştır. Şûra-yı Devlet'in 25 Ekim 1894 tarihli mazbatasından da hastanenin yapılacağı alana bitişik olan ev ile arsanın istimlakine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak 1904'te yanan binanın Tophane'deki arsası satılmış, buna rahibelerin St. Benoit Başrahibi Françoise'dan borç olarak aldıkları miktar eklenerek Ağahamamı'-ndaki ev satın alınmıştır. 14 Ekim 1910'da Müessesat-ı Sıhhiye-i Hayriye'ye devredilen hastaneye yaralılar dışında hasta da kabul edildiği göz önünde bulundurularak adı Beyoğlu Zükûr (Erkekler) Hastahanesi olmuştur. Bu tarihte, biri asıl bina diğeri de sonradan yapılan pavyon olmak üzere başlıca iki binaya sahipti. Altı rahibe çalışmakla birlikte yönetimi müesseseye bağlanmış ve bir belediye hastanesine dönüştürülmüştü.

Hastane, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Fransızlar tarafından işgal edilmiş, bir yıl kadar da Rus göçmenlerini barındırmıştır. Daha sonra binanın Dr. Haim Naum yönetiminde Dâülkelp (kuduz) Tedavihanesi olarak kullanılmaya başlaması üzerine hastalar önce Çapa'ya, 1924'te de Şişli'de kiralanan 41. İlkokul binasına yerleştirildi. İngilizler istanbul'dan ayrılırken, Kuledibi'ndeki ingiliz Bahriye Hastanesi (British Seeman Hospital) binasını Kızılay'a devretmişlerdi. Beyoğlu Zükûr Hastahanesi, Şehremini Operatör Emin (Erkul) Bey zamanında (1924-1928) ingiliz Bahriye Hastanesi'nin binasına taşındı. 1933'te bina belediyeye intikal etti ve Beyoğlu Belediye Hastanesi adını aldı. 1983'te de el değiştirerek Sağlık Bakanlığı'na geçti. Bugün Beyoğlu Devlet Hastanesi adı altında faaliyetim sürdürmektedir.

T

Bibi. Abdullah Bey-Zoeros-Mordtmann, "No-tices sur leş höpitaux de Constantinople", Gazette Medicale d'Orient, c. 18, no. 6-7, (1874), s. 115-117; Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti, İst., 1911, s. 57-60; B. N. Şehsuvaroğlu, Istanbulda 500 Yıllık Sağlık Hayatımız. İst., 1953; B. N. Şehsuvaroğlu, "istanbul Sağlık Hayatı", İstanbul İl Yıllığı, İst., 1973, s. 452-453; İ. Ortaylı: Tanzimat-dan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, İst., 1985, s. 139; İstanbul Tabip Odası, istanbul Tıp Katalogu 86-87, İst., (1987), s. 28; O. Balcıgil, "Geçmiş Zaman Olur ki. Şimdiki Beyoğlu Hastanesi'nin Aslı İngiliz Bahriye Hastanesi'dir", Hürriyet Magazin, no. 7, 12 Şubat 1989.

NURAN YILDIRIM



ALTINCI FİLO'YU PROTESTO OLAYLARI

6. Filo'nun İstanbul'u ziyareti sırasında Amerikan askerlerine karşı girişilen eylemler.

1967-1969 yılları arasında özellikle eğlence yerlerinin ve genelevlerin bulunduğu Beyoğlu'nda Amerikan askerlerinin başlarından keplerini kapmak, üstlerine kırmızı mürekkep atmak, üniformalarını jiletlemek, ya da köşede kıstırıp hırpalamakla başlayan "antiemper-yalist eylemler" askerlerin Dolmabah-çe'de kargatulumba denize atılmasına kadar vardı.

Kıbrıs sorununda Amerika'nın tutumu, Vietnam Savaşı, Ortadoğu'da ABD' nin İsrail yanlısı tavrı ve Israil-Arap savaşı 1960'h yılların gençliğini Amerika karşıtı bir tavır almaya sevk etti. "Amerikan emperyalizmi" bu yıllarda sol söylemin ana muhalefet çizğisiydi. ABD'nin Akdeniz'deki gücü 6. Filo, gençlik eylemlerinin hedeflerinden biri oldu. Bu gösteriler İstanbul'da Haziran 1967'de başladı ve dönem dönem tekrarlanarak Kanlı Pazar diye bilinen 1969 Şubat'ına kadar sürdü. Bu süre içinde, 6. Filo'nun Türk limanlarını her ziyareti gençliğin protestosuyla karşılaştı.

24 Haziran 1967 günü, Amerika'nın Türkiye ve Ortadoğu'daki rolüne karşı öğrenci gösterileri sırasında Alp Kuran ve arkadaşları hırpalandı. Olayı izleyen günlerde, TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı) ve TMTF'nin (Türkiye Milli Talebe Federasyonu) bunu protesto etmek üzere yayımladıkları bildiride, "Bu kahbece hırpalanmanın Amerika'ya ve CIA'ya uşaklık edenlerden beklenebileceği" belirtiliyor, "Türkiye'deki Amerikan üslerini söküp atacağız" deniyordu.

6. Filo'ya karşı gösteriler Eylül 1967'de tırmanışa geçti. Olaylar 6. Filo'nun izmir'e, ardından istanbul'a gelişiyle ve Dolmabahçe önlerine demirleyişiyle başladı. Ziyaretin İstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşunun 45. yıldönümüne rastlaması yükseköğrenim gençliğinin siyasal bilincinde yer etmiş "bağımsızlık" duygularına da ters düşüyordu.

İTÜ, İTÜ Teknik Okulu, ODTÜ, İstanbul Yüksek Teknik Okulu öğrenci birlikleri ortaklaşa bir protesto hareketi düzenlediler. 6. Filo erlerinin ayak bastıkları Dolmabahçe rıhtımını, cumartesi

sabahı işgal ederek Amerikalıların geçmesine izin vermeyeceklerini açıkladılar. Yayımlanan bildiride "şımarık Amerikalı ve Amerikan askeri" için Saygon ile Türk limanlarının pek fark etmediği, kentlerimizi "cinsel boşalım merkezi" olarak kullandıkları, en çok satan gazetelerin objektiflerine kucaklarında Türk kızları olduğu halde poz verdikleri, İstanbul sokaklarının Saygon sokaklarına benzetilmek istendiği kaydediliyor, "işte biz Türk gençleri olarak bu kez buna izin vermemek azmindeyiz" deniyordu.

TiP (Türkiye İşçi Partisi) Genel Sekreteri Rıza Kuas da yayımladığı bildiride "Emperyalist Amerika'nın Akdeniz korsanı" 6. Filo'yu artık Boğaziçi sularında görmek istemediklerini, Lozan Antlaşma-sı'na hayır diyen Amerika'nın, istanbul'un kurtuluşunun kutlandığı günlerde Dolmabahçe'ye demir atmasının Türk halkının bağımsızlığına karşı alenen saygısızlık oluşturduğunu belirtiyordu.

7 Ekim sabahı gençler ellerinde "Yankee, Go Home", "6 Ekim'de kovduk, 7 Ekim'de geldiler", "Filolarıyla geldiler, finolarıyla dönecekler", "Türkiye Vietnam olmayacaktır" yazılı pankartlar olduğu halde Dolmabahçe rıhtımını tuttular. Sol basın, direnişi Türkiye'nin "ikinci kurtuluş savaşının ilk muharebeleri" olarak yorumluyor, gençlik ve işçi liderlerini "Yankee emperyalizmi"ne karşı mücadele açmaya çağırıyordu.

Gençlerin Dolmabahçe rıhtımını tutması üzerine Amerikalı askerler sahile başka yerlerden çıkarıldılar. Subaylar helikopterlerle Yeşilköy'e götürüldü. 12 Ekim'de de, bu kez İzmir'de, Amerika aleyhtarı gösteriler yapıldı.

Bir sonraki yıl, gençliğin benzer eylemleri sürdü. Sol yazının bir kesiminde "Dolmabahçe Direnişi" diye bilinen olay-



Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin