1- Sadece hayır gözeterek onu imal eden yapıcısını,
2- Onu atam,
3- Okçunun yanında veya gerisinde olup ona ok vereni. Ok atın, atlara binin. îyi ok atmanız, benim için, atlara binmenizden daha makbuldür.
Ancak şu üç oyun türü helâldir:
1- Adamın atını terbiye etmesi,
2- Hanınuyla oynaşması,
3- Yayı ile ok atması. Her kim ok atmayı öğrendikten sonra, ondan yüz çevirerek, onu terkederse, (sahip olduğu) bir nimeti inkâr etmiş olur" buyurdu.
127- Harbde Parola Kullanmak
1063- Muhalleb b. Ebî Sufre'nin, Peygamber'den (s.a.v.) işiten birinden naklettiğine göre:
Peygamber (s.a.v.): "Eğer geceleyin, üzerinize düşman saldırırsa parolanız şudur: Hâ mîm asla muzaffer olamayacaklardır" buyurdu.
128- Düşman Ülkesine Kur'ân Mushaflarının Sokulmasının Kerahetine Dair
1064- Abdullah b. Ömer (r.a)'den:
Resûlullah (s.a.v), Kur'ân'la düşman ülkesine yolculuk yapılmasını, düşmanın ona zarar vermesi korkusuyla yasakladı.
129- Savaş Esnasında Yapılacak Dua
1065- Sehl b. Said (r.a)'den nakledildiğine göre ResûluUah: "Şu iki dua reddedilmez: Ezan okunurken ve savaşta taraflar birbirine girdiği zamanda yaptığınız dua" buyurdu.
130- Savaş İçin Saf Düzenine Girmek
1066- Berâ b. Âzib (r.a)'den:
Peygamber (s.a.v.), hemen yere inerek Allah'tan zafer diledi. Sonra şöyle dedi: "Peygamber benim, yalan yok. Ben Abdulmuttalib'in oğluyum." Sonra da ashabını (askerlerini) saf düzenine soktu.
131- Galibiyetten Sonra Kumandanın Düşman Sahasında Kalması
1067- Ebû Talha (r.a) rivayet etmektedir:
ResûluUah (s.a.v) bir kavme gâlib geldiği zaman, onların sahasında üç gün kalmayı tercih ederdi.
132- Düşmanın Eline Geçen, Sonra Tekrar Müslümanların Eline Düşen Mala Dair
1068- îbn Ömer (r.a)'in anlattığına göre,
îbn Ömer'e ait bir at kaçmış ve düşmanın eline geçmiş. Sonra müslümanlar onlara gâlib gelince ResûluUah (s.a.v) zamanında atı kendisine iade edilmiş. Onun bir de kölesi kaçarak Bizans topraklarına sığınmış. Daha sonra müslümanlar onlara galip gelmişler ve Halid b. Velid onu kendisine iade etmiş.
133- Anlaşma Süresi Henüz Bitmeden Düşman Topraklarına Doğru Harekete Geçmenin Kerahetine Dair
1069- Selim b. Âmir'den:
Muaviye ile Bizanslılar arasında bir anlaşma yapılmıştı. Muaviye onların topraklarına iyice yaklaşır ve anlaşma müddeti bitince onlarla savaşırdı.
Derken Amr b. Abse adında biri at üzerinde çıkagelerek şöyle demeye başladı: "Allahu ekber! Vefa gerekir, hiyanet değil. Allahu ekber! Vefa gerekir hıyanet değil.
Ben Resûlullah (s.a.v)'ı şöyle buyururken işittim: (Bir kavim ile arasında anlaşma bulunan, anlaşma müddeti bitmeden veya karşılıklı iptal edilmeden ne bir düğüm atsın, ne de çözsün. (Yani ne anlaşmayı bozsun ne de karşı bir anlaşma yapsın.)"
Bunun üzerine Muaviye ordusuyla geri döndü.
134- Anlaşmalıların Kanlarının Haram/ Dokunulmaz Oluşuna Dair
1070- Ebû Bekre (r.a)'den:
Resûlullah (s.a.v): "Haksız yere anlaşma süresi içinde bir anlaşmalıyı öldüren kimseye, Allah (c.c.) Cenneti haram kılar. Öyle ki onun kokusunu dahi alamaz" buyurdu.
135- Ganimetlerin Helal Oluşunun Başlangıcı
1071- Ebû Hureyre (r.a)'den:
Resûlullah (s.a.v):
"Sizden önce siyah başlı hiç bir kavme ganimetler helal olmadı. Bundan önce gökten bir ateş iner, ganimetleri yerdi?" buyurdu.
Nitekim Bedir savaşında insanların ganimetlere hızla koşmaları üzerine Allah (c.c): "Eğer Allah'ın geçmiş bir hükmü olmasaydı aldığınız fidye mukabilinde size muhakkak büyük bir azap dokunurdu" (Enfâl, 68) âyetini indirdi.
136- Taksimden Önce Düşman Yemeklerinin Mubah Oluşuna Dair
1072- Muhammed b. Ebi'l-Mucâlid'den:
Mesdd halkı, beni Abdullah b. Ebi Evfâ'ya gönderdi. Ona, Resûlullah (s a v)'in Hayber'de elde edilen yemeklerin (ganimetlerin) humusunu (beşte birini) ayırıp ayırmadığını sordum.
"Hayır, ayırmadı. O, onu alacak kadar fakir değildi. Herhangi birimiz, ondan ihtiyacı olanı alırdı" cevabını verdi.
137- Ganimetlerin Tüm Askere Dağıtılması
1073- Amr b. Şuayb. babasından, o da dedesinden:
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslümanların kanları birbirine eşittir. Onların mevkice en düşük olanları dahi, onlar adına güvence verebilir. En uzakta olanları bile, onlar adına güvence verebilir. Onlar, kendileri dışındakilere karşı tek bir vücut gibidirler. Bineği hızlı olanları, bineği zayıf olanlara; acele davranıp ganimetleri toplayanlar, geride yedekte kalanlara ganimetlerden verir.
Mümin, kafire karşılık; anlaşmalı da anlaşma müddeti içinde öldürülmez."
138- Ordudan Ayrılan Seriyyeye, Humus (Beşte Bir) Ganimetinden Pay Verilmesi Dair
1074- îbn Ömer (r.a)'dan:
Resûlullah (s.a.v.) Necid taraflarına doğru bir müfreze gönderdi. Sonra, o müfrezeden içlerinde Ibn Ömer'in de bulunduğu bir seriyye gönderdi.
Ibn Ömer, müfrezeye katılanların ganimet paylarının oniki deveye ulaştığını söylemiştir.
Sonra tbn Ömer'in de aralarında bulunduğu seriyyede yer alanlara ayrıca birer deve daha verildi. Böylece, seriyyede yer alanlardan herbirine onüç deve ganimet verilirken, müfreze içinde yer alanlara yalnız oniki deve ganimet düşmüştür.*
139- Bir Başka Üstünlük Yönü
1075- îyâs b. Seleme b. Ekvâ'dan:
Bana babam (r.a) anlattı ve dedi ki: Nebi (s.a.v): "Bugün süvarilerimin en hayırlısı Ebû Katâde, piyadelerimin en hayırlısı da Seleme'dir" buyurdu. Sonra bana iki hisse; hem süvari hem de piyade hissesini verdi.
140- Öldüren Savaşçının Öldürdüğü Asker Üzerindeki Eşyaları Alması
Burada bir eksiklik olduğu anlaşılıyor. Müslim'in rivayetinde, burada şu ziyâde yer almaktadır... yanına geldim ve boynunu vurdum. Ama üzerime dönerek beni öyle bir sıktı ki bundan ölümün korkusunu duydum... (ç.n.)
1076- Ebû Katâde'den:
Huneyn harbi sırasında, Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte sefere çıktık, iki ordu karşılaşınca müslümanlarda bir bozulma oldu. Derken müşriklerden bir adamın, müslümanlardan bir zâtın üstüne çıktığını gördüm. Hemen dönerek arkasından ona yaklaştım.
Sonra adam can verdi ve beni bıraktı. Ardından Ömer b. el-Hattâb (r.a)'a yetişerek:
"Bu insanlara ne oldu?" dedim.
"Allah'ın emri" dedi.
Sonra insanlar geri döndüler, Resûlullah (s.a.v.) oturdu ve: "Her kim, birini öldürür de bu hususta delil getirirse, (ölenin) üzerindeki eşyası onundur" buyurdu.
Hemen tekrar ayağa kalkarak: "Bana kim şahidlik eder?" dedim ve oturdum.
Sonra Resûlullah (s.a.v): "Her kim birini öldürür de bu hususta delil getirirse, (ölenin) üzerindeki eşya onun olur" buyurdu.
Ben yine ayağa kalkarak: "Bana kim şahitlik eder?" dedim ve oturdum.
Sonra Resûlullah (s.a.v) o sözü üçüncü defa tekrarladı. Ben tekrar ayağa kalkınca, Resûlullah (s.a.v.): "Sana ne oldu Ebû Katâde?" diye sordu. Ben de olayı kendisine anlattım.
Derken topluluktan bir adam: "Doğru söyledi ya Resûlullah! öldürülen kişinin üzerindeki eşyalar bendedir, onu razı ediver hakkından vazgeçsin " dedi.
Ebû Bekir es-Sıddık ise: "Hayır vallahi bu olamaz! Resûlullah (s.a.v), Allah ve Resûlü'nün uğruna savaşan Allah aslanlarından bir aslanın hakkı olan eşyayı alıp sana veremez!" dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Doğru söyledi. Onu, buna ver!" buyurdu. Ve bana verdi.
Sonra ben zırhı satıp ve onunla Beni Seleme kabilesinde bir hurma bahçesi satm aldım, işte islâm'da ilk edindiğim mal budur.
Hadiste geçen "el-Mahref" hurmalık demektir.
1077- Avf b. Malik el-Eşcaî ve Halid b. Velid (r.anhüma)'dan: Nebi (s.a.v.) savaşta öldürülen düşman askerinin üzerinden çıkan kıymetli eşyadan humus (beşte bir pay) almamıştır.
141- Ganimetin, Beşte biri Çıkarıldıktan Sonra Teşvik Olarak Verilmesi
1078- Habib b. Mesleme'den nakledildiğine göre.
Nebi (s.a.v.), ganimetlerin beşte birini ayırdıktan sonra geri kalanın dörtte birini teşvik (nefel) olarak vermiştir.
1079- Yine Habîb b. Mesleme (r.a)'den nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.), başta ganimetlerin dörte birini; gazadan döndükten sonra da üçte birini teşvik olarak vermiştir.
142- Ganimete Hiyanet Edene Karşı Sertlik Humus Hissesinin Yerlerine Dair
1080- Amr b. Şuayb babasından, o da dedesi (r.a)'nden:
Resûlullah (s.a.v.): "Ridamı geri verin! Ridamı geri verin! Allah'a yemin derim ki, yanımda Tihâme'de bulunan ağaçların sayısınca deve olsaydı, aranızda bölüştürürdüm. O zaman beni ne cimri, ne korkak, ne de yalancı bulmazdınız!" buyurdu.
Sonra bir devenin yanma vararak hörgücünden bir kıl kopardı ve: "Ey insanlar, sizin fey'iniz içinde, humus dışında şu kıl kadar bile benim hakkım yoktur. Humus payıda yine size iade edilir. Şimdi aldığınız iğne ve iplikleri iade ediniz. Zira, hiyanet ederek ganimetlerden çalınanlar Kıyamet gününde sahipi için ar, ateş ve leke olur."
Bunu duyan Ensardan bir adam kıldan (örülmüş) bir ip yumağı getirerek: "Ya Resûlullah! Bunu sırtında yara çıkan deveme bir çul dikmek için almıştım" dedi.
Resûlullah (s.a.v.)'da: "Benim hakkım senin olsun!" buyurdu.
Ama adam: "Madem onun günahı bu dereceye ulaştı, benim ona ihtiyacım yoktur" diyerek kabul etmedi.
1081- Zeyd b. Hâlid el-Cüheni (r.a)'den:
Müslümanlardan bir adam Hayber'de vefat etti. (Ashab) namazını kılma-sı için Resûlullah'a bunu verdiler.
Resûlullah (s.a.v.): "Siz arkadaşınızın namazını kılın!" buyurdu.
insanların yüzünün rengi değişti. Resûlullah (s.a.v) onlardaki bu değişik-!gı görünce: "Arkadaşınız, Allah yolunda savaşırken hiyanet etmiş, ganimet «nallarından çalmıştır." buyurdu.
Zeyd b. Halid el-Cüheni: "Onun eşyasını aradık. Eşyası arasında Vallahi, iki dirhem dahi etmez, Yahudi boncuklarından bir boncuk bulduk" dedi.
143- Hıyanet Ederek Ganimet Çalan Kimsenin Eşyasını İmha Etmek Ve Onu Cezalandırmak
1082- Amr b. Şu'ayb., babasından, o da dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v), Ebû Bekr (r.a) ve Ömer (r.a), ganimet çalanı kırbaçlamışlar, eşyasını yakmışlar ve ganimet hissesini vermemişlerdir.
144- Düşman Yakın Mesafedeyken Ganimetlerin Dağıtımında Acele Edilmesi
1083- Câbir (r.a)'den:
Resûlullah (s.a.v) Ci'râne'de ganimetleri dağıtıyordu. Derken bir adam kalkarak: "Âdil ol! Sen âdil davranmadın" dedi.
Resûlullah (s.a.v.): "Vay canına! Ben âdil davranmazsa m, kim âdil olur?" buyurdu.
Bunu duyan Ömer (r.a): "Bana müsaade buyur da şu münafığın boynunu vurayım" dedi.
Fakat Resûlullah (s.a.v): "Onu bırak. Çünkü o arkadaşları ile beraber bulunmaktadır. Onlar Kur'an'ı okurlar; ama bu okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmez. Onlar, okun avı delip geçtiği gibi dinden fırlayıp çıkarlar" buyurdu.
145- Süvari Ve Piyadenin Ganimet Hisseleri
1084- İbn Ömer (r.a)'den nakledildiğine göre,
Resûlullah (s.a.v), savaşçı adam ve atı için; bir hisse kendisine, iki hisse de atına olmak üzere, üç hisse vermiştir.90[90]
146- Savaşa Katılan Kadın Ve Kölelere Bahşiş Verilmesine
1085- Yezid b. Hürmüz'den:
Necde, İbn Abbas'a bir mektup yazarak bazı şeyleri sordu. Sonra îbn Ab-bas ona şöyle cevap yazdı: "Bana mektup yazarak, Resûlullah (s.a.v.)'ın kadınlarla birlikte gaza edip etmediğini soruyorsun. Evet kadınlarla birlikte gaza eder ve kadınlar yaralıları tedavi ederler, kendilerine ganimetten bir şeyler verilirdi. Ganimetlerden bir hisse almaları hususuna gelince, Resûlullah (s.a.v) onlara bir hisse ayırmamıştır/'
1086- Yine Yezid b. Hürmüz'den:
Necde, tbn Abbas (r.a)'a bir mektup yazarak bazı hususları sordu, ibn Ab-bas'ın o mektubu okuduğunu ve kendisine bir cevap yazdığını gördüm. Ona cevabında şöyle dedi: "Bana kadın ve kölelere, savaşa katılmaları durumunda, ganimetlerden belirli bir hisse verilir miydi? diye soruyorsun. Onlara belirli bir hisse verilmez, sadece savaşan ordunun ganimetlerinden bahşiş alırlardı."
1087- Ebu'1-Lahm (r.a)'m azadlısı Ümeyr'den:
Hayber gazvesine Resûlullah (s.a..v) ile birlikte köle olarak katıldım ve: "Ya Resûlullah bana da hisse ver!" dedim.
Resûlullah (s.a.v.) bana bir kılıç vererek: "Bunu kuşan!" dedi. Sonra, bana bazı ev eşyasıda verdi.
147- Ganimetin Savaşa Katılanın Hakkı Olduğuna Delil
1088- Anbese b. Said, Ebû Hureyre (r.a)'yi, Said b. el-Âs'a şöyle söylerken duymuş:
Resûlullah (s.a.v.), Ebân b. Said b. Âs'ı bir seriyenin başında Medine'den Necid tarafına gönderdi. Sonra Ebân ve arkadaşları, Hayber'de Resûlullah (s.a.v.)'ın yanına Resûlullah (s.a.v) orayı fethettikten sonra geldiler. Atlarının gemleri, liftendi.
Ebân: "Ganimetlerden bana da pay ayır, ya Resûlullah!" dedi.
Ben: "Onlara ganimetlerden pay verme, ya Resûlullah!" dedim.
Ebân: "Bunu sen mi? söylüyorsun, dağ başından inmiş (dağ) haşeresi."^ dedi.
Resûlullah (s.a.v): "Otur Ebân!" buyurdu ve Resûlullah (s.a.v) onlara ganimetlerden bir pay ayırmadı. dildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Hayber ganimetlerinden fethe halde Cafer ve arkadaşlarına vermiştir.
Çatılma Hayber'in fethini tamamladığı vakit Resûlullah (s.a.v.)'ın yanma geldik bize de ganimetlerden bir pay verdi. — Veya şöyîe dedi: Orada elde edilen ganimetlerden bize de verdi— Kendisi ile fethe katılanlar dışında, Hayber'in fethinden geri kalan (hazır bulunmayan) hiç kimseye ganimetlerden bir şey vermedi. Cafer ve arkadaşları ile birlikte bizim gemide bulunanlara ise Resûlullah (s.a.v.) belli bir pay verdi.
148- Esirlerden Fidye Almak
1090- Nebi (s.a.v.)'nin eşi Âişe (r.anha)'den:
Mekkeliler esirlerini fidye mukabili kurtarmak için birtakım şeyler gön-derince, Resûlullah (s.a.v.)'m kızı Zeyneb de Ebûl-Âs'm kurtarılması için kendine ait bir gerdanlık gönderdi. Bunu ona, zifafa girdiği vakit annesi Hatice (r.a) Ebi'l-Âs'ın yanına sokarken vermişti. Resûlullah (s.a.v) onu görünce, ona karşı şiddetli bir rikkat hissetti ve ashabına: "Eğer onun esirini serbest bırakmayı ve kendine ait olan bu gerdanlığı ona iade etmeyi uygun bulursanız öyle yapın!" buyurdu.
Ashab da: "Evet ya Resûlullah!" deyip, Ebu'1-Âs'ı serbest bıraktılar, gernhğ! da ona (Zeyneb'e) iade ettiler.
149- Karşılıksız Olarak Esirleri Serbest Bırakmak
1091- Muhammed b. Cübeyr, babasından:
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Eğer Mut'im b. Adiy Ebû Cübeyr hayatta olup, şu pislikleri- yani Bedir esirlerini- serbest bırakmam hususunda benimle konuşmuş olsaydı, muhakkak onun hatırı için onları serbest bırakırdım."
150- Savaş Sonunda Alınan Toprakların Taksimine Dair
1092- Zeyd b. Eşlem, babasından:
Ömer (r.a): "Eğer müslümanların arkası -yani daha sonraki nesiller- olmasaydı, fethedilen her köyü, Resûlullah (s.a.v)'m Hayber'i taksim ettiği gibi taksim ederdim" dedi.
151- Müşriklerin Kölelerinden İslâm'a Girenleri Azad Etmek
1093- Ali (r-a)'den:
Hudeybiye günü, sulhtan önce, Mekkelilere ait iki köle Resûlullah (s.a.v.)'ın yanına gelerek müslüman oldular. Bunun üzerine Mekkeli efendi Resûlullah (s.a.v.)'a bir heyet göndererek: "Vallahi ya Muhammed! Bun senin dinine rağbet ederek sana gelmediler. Onlar, sadece kölelikten kur-tSmak için sana geldiler" diye haber gönderdiler.
Resûlullah (s.a.v)'ın ashabından da bazı kimseler: "Doğru söylüyorlar ya Resûlullah! onları onlara iade et!" dediler.
Resûlullah (s.a.v) buna çok kızdı. Sonra: "Ey Kureyş topluluğu! Allah (c.c.) Üzerlerinize bu din adına boynunuzu vuracak birilerini göndermeden, bu inadınızdan vazgeçeceğinizi zannetmiyorum" buyurdu. Böylece onları (köleleri) iade etmeyi reddederek: "Onlar Allah için azaddırlar" buyurdu.
152- Yöneticilerin Uyması Gereken Adalet
1094- Ibn Ömer (r.a)'den:
Resûlullah (s.a.v.): "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğü sürüsünden mesuldür, insanlara hükmeden emir, onların başında bir çobandır ve o onlardan mesuldür. Dikkat edin! Kişi aile fertlerinin başında bir çobandır ve onlardan mesuldür.
Dikkat edin! Kadın da, kocasının evinde bir çobandır ve onlardan mesuldür.
Dikkat edin! Köle de efendisinin malının başında bir çobandır ve ondan mesuldür.
Dikkat edin! Hepiniz çobansınız. Ve hepiniz güttüğü sürüsünden mesuldür."
153- Orduların Münavebeli Olarak Gazaya Çıkarma Gereği
1095- Abdullah b. Ka'b. el-Ensarî'den:
Resûlullah (s.a.v)'m Ensarlı ashabından oluşan bir ordudakiler dediler ki: "Ey Ömer! Sen bizi unuttuğun gibi ailemizi de unutturdun. Sen bizim hakkımızda, Resûlullah (s.a.v.)'ın, orduların birbiri ardınca sırayla/ gazaya (nöbetleşe) gönderilmesi hususundaki emrini bıraktın"...ilh.
154- Biat
1096- İbn Ömer (r.a)'den: Nebi (s.a.v.) bizden birinden, dinlemek ve itaat etmek üzere biat alır, sonra da ona "Gücünün yettiği hususta" derdi.
155- At Koşturmadan (Savaşa Gitmeden) Alınanlar, Humus Ve Devlet Başkanının Şahsına Ayrılan Paylar
1097- Ömer (r.a)'dan:
Resûlullah (s.a.v), Beni Nadir'den elde edilen mallardan belirli bir miktarını ailesine harcardı. Bu mallar Allah'ın (c.c), Resûlü'ne farz olarak nasip ettiği şeylerden olup, müslümanlar bunları elde etmek için ne at, ne de deve koşturmuşlardır.
Söz konusu mallardan geri kalanını ise, Allah yolunda cihada bir hazırlık olarak hayvan ve silaha sarfederdi.
1098- Âişe (r.anha)'den:
Resûlullah (s.a.v)'ın kızı Fâtıma Ebû Bekir (r.a)'e haber göndererek, Allah'ın, Resûlü'ne fey olarak nasip ettiği mallardan kalan ResûluUah'ın mirasını istedi. Fâtıma, o vakit, Resûlullah'ın sadaka alarak bıraktığı, Medine ve Fedek'teki malları ile Hayber'in beşte biri (humusu)'nden geride kalanları istiyordu.
Buna karşılık Ebû Bekr: "Şüphesiz ki Resûlullah (s.a.v.): (Bize mirasçı olunmaz, Bizim bıraktığımız sadakadır. Ve Muhammed'in ailesi ancak bundan —Yani Allah'ın malından— yerler. Bunun dışında yiyeceklerine ilâvede bulunmaları onlara helâl değildir) buyurmuştur. Vallahi ben, Resûlullah (s.a.v.)'in sadaka olarak bıraktıklarından hiçbirini, Resûlullah (s.a.v,) zamanındaki hâlinden değiştiremem! Onlar hakkında Resûlullah (s.a.v.) ne yaptı ise öyle hareket edeceğim" dedi.
1099- Yezîd b. Abdullah b. eş-Şehîr'den:
asra da Merbed'de (hurma kurutulan yer) oturuyorduk. Derken bir bebe 'yanmda bir deri veya deri parçası ile çıkageldi ve: "Bu, Nebi (s.a.v)'nin Um ıçin yazdığı bir mektuptur" dedi.
Ebu'1-Alâ devamla şöyle demektedir: "Onu aldım ve topluluğa okudum. Şöyle yazıyordu: 'Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.. Bu Allah'ın Resû-lu Muhammed'in Züheyr b. Ekiş oğullarına mektubudur. Muhakkak ki sizler, eğer namazı kılar, zekatı eda eder, ganimetlerden beşte birini, Nebi (s.a.v)'nin hissesini ve devlet başkanının hakkını verirseniz, Allah'ın ahdi ve Resûlullah'ın ahdi ile güvende olursunuz.'"
Sonra ona: "Sen Resûlullah (s.a.v.) bir şey buyururken işittin mi?" diye sorduk.
"Evet şöyle buyurduğunu işittim!" dedi.
"Sabır ayında (Ramazan ayı) oruç tutmak ve her aydan üç gün oruç tutmak kalpdeki kin duygusunu giderir."
Ebu'1-Alâ diyor ki: "Sen Resûlullah (s.a.v.)'ı duydun mu?)" diye sordum.
"Yoksa Resûlullah (s.a.v.)'a yalan iftirada bulunduğumu mu zannediyorsunuz?" diye cevap verdi. Sonra mektubu aldı ve arkasını dönüp gözlerden kayboldu.
156- Yahudilerin Hicaz'dan Sürülmesine Dair
1100- İbn Ömer (r.a)'den:
Beni Nadir ile Kurayza Yahudileri, Resûlullah (s.a.v.) ile harb etti. Ancak, Resûlullah (s.a.v.) Beni Nadir Yahudilerini yurdlanndan sürerken, Kurayza Yahudilerini yerlerinde bıraktı ve onlara iyilikte bulundu. Nihayet bundan sonra Kurayza da Resûlullah'a karşı harp ilan edince, Resûlullah (s.a.v) erkeklerini öldürerek kadınlarını, çocuklarını ve mallarını müslümanlar arasında taksim etti. Ancak, bunların bazıları Resûlullah (s.a.v.)'a katıldılar. Re-sûluHah (s.a.v.) da onlara güvence verdi ve müslüman oldular.
Resûlullah (s.a.v.) bütün Medine Yahudilerini, Benî Kaynuka ki bunlar Abdullah b. Selâm'ın kavmidirler ve Beni Harise Yahudilerini yani Medine'de bulunan her Yahudiyi sürdü.
157- Hayber Haberlerine Dair
1101- Abdullah b. Ömer (r.a)'den nakledildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Hayber halkıyla, oradan çıkan hurma ve ekinin yarısı karşılığında anlaşma yapmıştır.
1102- Yine Abdullah b. Ömer (r.a)'den:
Hayber fethedilince, Yahudiler Resûlullah (s.a.v.)'den Hayber'de çıkan hurma ve ekinin yarısını vermek şartıyla, kendilerini çalışmak üzere orada bırakmasını istediler.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Bu şartla dilediğimiz müddetçe sizi burada bırakıyoruz" buyurdu.
Böylece Resûlullah ile Ebû Bekir zamanlarında ve Ömer (r.a)'in emirliğinde bir müddet orada kaldılar.
Hayber'in yarı gelirinden olan hurma, hisselere bölünür ve Resûlullah (s.a.v.) beşte birini alırdı.
158- Yahudilerin Arab Yarımadasından Çıkarılması
1103- Ömer b. Hattâb'dan:
Resûlullah (s.a.v.)': "Yahudilerle Hıristiyanları Arab Yarımadasından mutlaka çıkaracağım! Öyle ki sonunda müslümandan başka kimseyi bırakmayacağım" buyurdu.
159- Cizye
1104- Mu'az (r.a)'dan:
Hz. Peygamber (s.a.v), kendisini Yemen'e vali olarak gönderirken, her otuz sığıra karşılık bir tane bir yaşını doldurmuş dişi veya erkek dana; her bulûğa erenden bir dinar veya o değerde elbise (kumaş) almasını emretmiştir.
1105- Becâle'den:
Ben Cez' b. Mu'âviye'nin kâtibi idim. Derken bize, vefatından bir yıl önce Ömer (r.a)'in şu mektubu geldi. "Her sihirbazı öldürün! Mecusilerden mahremi ile evli olan herkesi, Allah'ın Kitabına göre mahreminden ayırın"
Bunun üzerine Cez' b. Muâviye bir yemek hazırladı ve kılıcı uyluğu üzerine koydu. Mecûsiler hiç ses çıkarmadan bu yemekten yediler ve bir veya iki katır yükü gümüşü ortaya attılar.
Abdurrahman b. Avf (r.a)'ın, Resûlullah (s.a.v.)'m Hecâr Mecûsilerinden cizye aldığına tanıklık etmesine kadar, Ömer (r.a) mecusilerden cizye almamıştı.
1106- Hişâm b. Urve, babasından naklen rivayet etmektedir: . gm ı-, Hâkim (r.a), Şam'da Umeyr el-Ensarî'nin huzuruna girmiş, Ömer' (r.a)'in valisi idi. Hişâm yanına girdiğinde, güneşin altında lan Kıbtilerden bir topluluk görmüş ve: "Nedir bunların hali?" diye sormuş.
Umeyr: "Cizye sebepiyle bunları hapsettim deyince,
Hişâm: Ben Resûlullah (s.a.v)'ı,
"Dünyada iken insanlara işkence edene, ahirette Allah (c.c.) azap eder" buyururken işittim demiş.
Bunun üzerine Umeyr onları serbest bırakarak kendi hallerine terketmiş.
1107- İbn Abbas (r.anhüma)'dan:
Resûlullah: "İki milletin —İbnu'l-Tabbâ' iki kıblenin demiştir— bir köyde bulunması uygun olmaz. Müslümana cizye vermek gerekmez" buyurmuştur.
160- Savaş Zoruyla Alınan Topraklara Haraç Vergisi Konulmasına Delil
1108- Ebû Hureyre (r.a)'den:
Resûlullah (s.a.v.): "Irak kafizini ve dirhemini, Şam iki müddünü ve dinarını, Mısır da erdebini ve dinarını menedecektir. Başladığınız yere döneceksiniz" buyurdu. Ve bunu üç defa tekrarladı. Buna Ebû Hureyre'nin eti ve kanı Şahittir.
161- Müşriklerin Hediyelerine Dair
1109- Ebû Humeyd es-Sâidî (r.a)'den:
Tebuk gazvesi yılında Resûlullah (s.a.v) ile birlikte yola çıktık. Nihayet Resûlullah (s.a.v.) Tebuk'e vardı. Sonra Resûlullah (s.a.v.)'a "Eyle" hükümdarı geldi ve O'na beyaz bir katır hediye etti, Resûlullah (s.a.v) da ona bir hırka giydirdi ve memleketlerinin idaresini kendisine verdiğini yazdı.
1110- lyaz b. Hımâr el-Mucâşiî (r.a)'den:
Kendisi Resûlullah'a bir dişi deve hediye etmiş —veya bir hediye vermiş— Resûlullah da ona: "Sen müslüman oldun mu?" diye sormuş. "Hayır!" cevabını verince, "Ben müşriklerin hediyesini almaktan nehyolundum" buyurmuş.
Dostları ilə paylaş: |