1.8. Sözlü İletişimin Becerilerinin Kazanılmasında Öğretim Programının Rolü
Belli bir öğretim basamağındaki sınıflarda okutulacak derslerin, amaçlarını, içeriğini, süresini, eğitim yaşantılarını ve değerlendirme süreçlerini kapsayan çalışmalar öğretim programı olarak tanımlanmaktadır (Güleryüz, 2012, 6). Tan ve Erdoğan’a göre bir öğretim programının öğeleri dört madde hâlinde ele alınabilir: Hedefler, İçerik, öğrenme-öğretme aktiviteleri, ölçme ve değerlendirme.
Hedefler:
Bugünkü Türk Dili ve Edebiyatı öğretiminin genel amaçları Türk millî eğitiminin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak şu şekilde verilmiştir (MEB, 2012, 7).
1) Millî birlik ve bütünlüğün vazgeçilmez temel unsurlarının başında gelen Türk dilini, özelliklerini bozmadan ve aşırıya kaçmadan, edebiyatımızın seçkin eserlerini okutarak öğretmek;
2) Dilin millet hayatındaki yerini iyice belirterek, köklü kurallar kazanmış bir dilin eğitim ve öğretimdeki yerini kavramak;
3) Öğrencilere dinlediklerini, okuduklarını, incelik ve derinlikleriyle kavratmak; onların duyduklarını, gördüklerini, düşündüklerini ve anladıklarını, söz veya yazı ile planlı, etkili, akıcı ve anlaşılır bir şekilde ifade etme kabiliyetlerini geliştirmek;
4) Okumanın vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu benimsetmek, okuma zevk ve alışkanlığını kazandırmak;
5) Türk dilinin kurallı, zengin, üretken ve tarihi geçmişinde çeşitli şekil ve türlerde üstün seviyeli eserler veren köklü bir dil ailesinden geldiği şuurunu yerleştirmek; bugün de Türk dilinde dünya çapında eserler verilmekte olduğunu göstermek;
6) Yazarken ve konuşurken Türkçenin imlasına, telaffuzuna ve estetik inceliklerine özen gösterilmesinin gereği benimsetilerek bunların yaygınlaştırılmasını sağlamak;
7) Ortak millî kültür taşıyan eserlerden faydalanmak suretiyle, Türk toplumunun temel değer hükümlerini öğretip benimsetmek;
8) Türk edebiyatının dünü ve bugünü ile dünya edebiyatı içerisinde yerinin ve öneminin kavranılmasına imkân ve zemin hazırlamak;
9) Türk Dili ve Edebiyatı öğretimi ve eğitimi yoluyla öğrencilere diğer alanlarda da sağlam, dengeli, hür ve sistemli düşünme alışkanlığı; araştırma, tartışma, değerlendirme, yorumlama, sentez ve oluşturma gücü kazandırmak;
10) Sınıf ve yaş seviyelerine göre dinleme, okuma ve yazma faaliyetleri arasında Türk dilinin bütün özelliklerini öğrenme, kullanma ve bu yolla bilgi edinme, kavrama, sentez ve analiz yapabilme alışkanlığı kazandırmak;
11) Sözlü ve yazılı olarak metin tahlili ve metinler meydana getirme faaliyetleri sırasında, kültürümüzün inanç, bilgi ve zevk inceliklerine ait birikimi benimsetmek.
Edebiyat, Türk Dili ve Kompozisyon derslerinin öğretimleri ayrı olduğu hâlde bu dersler için hedefler ortak yazılmıştır. Diğer üç beceri ile birlikte sözlü anlatım becerilerinin verildiği hedeflere baktığımız zaman hedefler; öğretmenin yapacaklarına işaret ederek; öğretmek, kavratmak, geliştirmek, kazandırmak, benimsetmek şeklinde ifade edilmiştir. Birey kazandığı nitelikleri, içinde bulunduğu çağın gereklerine göre değiştirebilmeli ve değişen koşullara uyum sağlayabilmelidir.
Bu anlamda bireye kazandırılacak nitelikler kendi kişisel gelişimi, çağın gelişimi, çevresel gelişim ve toplumsal gelişime paralel olmalı ve birey bu gelişimlere katkıda bulunmalıdır (MEB, 2012). Dolayısıyla hedeflerin oluşturulmasında öğretmen-öğrenci iş birliğine önem verilmeli ve hedefleri temsil edebilecek yeterli performans örneklerine yer verilmelidir. Böyle olunca hedefler öğrencinin ilgi ve ihtiyaçlarına cevap verecektir. Bu da öğrencinin güdülenmesini arttıracak ve kalıcı öğrenmeyi sağlayacaktır (Balcı, 2012, 23).
Hedeflerle ilgi bir başka sorun da programın bilişsel boyutunun, duyuşsal ve psiko-motor boyutlarından fazlasıyla baskın olması ve duyuşsal hedeflerin ihmal edilmesidir. Bunun sonucunda sürekli birbirlerini iten, kavga eden, kendini denetleyemeyen, kime nasıl ve niçin saygı göstermesi gerektiğini bilmeyen hatta bu konuda düşünme ihtiyacı bile hissetmeyen öğrenciler karşımıza çıkmaktadır. Özellikle son yirmi yılda gençlerde görülen aşırı bencilliği buna örnek olarak göstermek mümkündür. Duyuşsal boyutlu hedeflerin eksikliği bu ve benzeri sorunlara yol açtığı gibi psiko-motor boyutların üzerinde fazla durulmaması kuru bilgi yığınları ile doldurulmuş, bilgilerini hayatına uygulayamayan öğrencileri karşımıza çıkarmaktadır. Bu da eğitime bir yarış olarak bakılmasından kaynaklanmaktadır (MEB, 2012, 55). Ancak günlük hayatta öğrenciler eğitim yarışı sonunda elde ettikleri diplomalarla değil, kazandıkları beceri, deneyim yani yeterlilikleri ile değerlendirilmektedir. Sözlü iletişim açısından baktığımız zaman kimse bir işe eleman alırken özellikle lise mezunları- önce diploma notuna bakmıyor. Önce diksiyonu düzgün, halkla ilişkilerde başarılı özetle iletişim becerisi iyi olan elemanlar tercih edilmektedir.
1.9. İçerik
Oğuzkan (2012)’a göre içerik “bir öğretim programında, üzerinde durulması ya da işlenmesi istenen etkinlikler, üniteler, ya da konulardır. Programın içerik boyutunda belirlenen hedeflere ulaşabilmek için ne öğretelim sorusuna cevap aranmaktadır. Sınıf Geçme Sisteminde hâlen uygulanmakta olan program, Ders Geçme ve Kredi Sisteminin içeriğinin aynısıdır. 2455 ve 2470 sayılı Tebliğler Dergisindeki açıklamalar doğrultusunda düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme sonucunda okutulan kompozisyon dersi psikolojik güçlendirme, dinleme, konuşma, okuma, yazma ve sosyolojik durum şeklinde bölümlere ayrılmıştır. Işıksalan’a (2012, 37) göre şu anda uygulanmakta olan kompozisyon dersinin içeriği işlevsel olmaktan çok, soyut konu ve kavramları içermektedir. Türkçeyi etkili kullanan bir kişinin günlük hayatta, okulda ve iş hayatında elde edeceği kolaylıkların ve avantajların neler olduğu, somut anlamda bu yeteneğin öğrenciye neler kazandıracağı gibi konularla ilgili bilgi verilmezse konular öğrencilerin dünyasında anlam kazanmaz. Bu durum öğrencinin derse olan motivesini de düşürecektir.
1.10. Empati
Empati günümüz toplumunda adından sıklıkla söz edilen bir kavramdır. Empati iletişimin temel koşullarından biridir. İletişimin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için empatinin günlük iletişim süreçlerinde etkin olarak kullanılması gerekir.
Bugün empati deyince herkes bu kavramla ilgili “kendini bir başkasının yerine koymak” olarak ifade edebilmektedir. Ancak bu ifade empati kavramını anlatmakta yetersiz kalmaktadır. Empati bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyması, o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde anlaması ve bunu ona empatik bir tepki ile iletmesidir.
Bir iletişimin empatik olabilmesi için ;
Empatiyi kuracak kişi öncelikle kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakmalı, olayları onun gibi algılamaya ve yaşamaya çalışmalıdır.
Empatinin bir diğer özelliği de bilişsel ve duygusal süreçler içermesidir. Empati de bulunmuş sayılmamız için karşıdaki kişinin yalnızca duygularını yada yalnızca düşüncelerini anlamak yeterli değildir. Her ikisinin birlikte doğru anlaşılması gerekir.
Empatinin olmazsa olmazlarından bir diğer öğesi ise davranışsal boyuttur. Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışı karşıdaki kişiye iletmesi gerekir. Karşımızdakini doğru olarak anlasak bile bunu ona iletmeden empati gerçekleşmiş sayılmaz. Empatinin bu boyutu genellikle göz ardı edilmektedir. Karşımızdaki kişiye anladıklarımızın doğru bir şekilde iletilmesi gerekir.
1.10.1. Empatinin Basamakları
Empatinin dört temel basamağı vardır:
1-Onlar Basamağı,
2-Ben Basamağı,
3-Sen Basamağı
4-Biz Basamağıdır.
Her basamak düşünce ve duygu boyutu olmak üzere iki alt boyuttan oluşmaktadır.
1-Onlar Basamağı: İletişim düzeyi bu basamakta olan ve bu basamaktan tepki veren kişi karşısındakinin ilettiği sorunla ilgili olarak sorununu ileten kişinin duygu ve düşüncelerine dikkat etmez. Kendisine iletilen problem üzerinde yoğunlaşamadığı için o sorunla ilgili olarak ne hissettiği ve ne düşündüğü ile de ilgilenmez. Sorunla ilgili verdiği tepki o ortamda bulunmayan üçüncü şahısların görüşlerini dile getirmektedir. Bu basamaktan tepkisini dile getiren kişi genellikle atasözleriyle, deyimlerle konuşur, bir takım genellemeler yapar. Örneğin; kızıyla ilgili problemlerini dile getiren bir anneye “kızını dövmeyen dizini döver” şeklinde bir tepki onlar basamağından bir tepkidir. Bu tür tepkiler sorunu olan kişilerin sorunlarına çözüm olmadığı gibi iletişimin kesilmesini de neden olur.
2-Ben Basamağı: Ben basamağında tepki veren kişi genellikle ben-merkezcidir. Olayları hep kendisine göre yorumlar ve hep ben olsaydım diye söze başlar.
Karşıdaki kişiye akıl verir, nasihat eder, yol gösterir. Kendi dünyasından çıkıp karşısındaki kişinin dünyasına girmediği için onun ne yaşadığını doğru bir şekilde algılayamaz, onun hissettiklerini hissedemez. Örneğin; saçının çok döküldüğünü düşünen bir öğrenci bu sorununu bir öğretmenine anlattığında öğretmeni “x şampuanını kullan geçer, ben kullandım geçti” biçiminde bir tepki verirse ben basamağından bir tepki vermiş olur. Çünkü kendi için düşündüğü çözümün herkes için geçerli olduğunu düşünür. Bu olay tipik bir ben-merkezcilik örneğidir.
3-Sen Basamağı: Bu basamak, empatinin kurulduğu basamaktır. İletişime giren kişi ilk defa karşısındaki kişiyi fark eder ve ona yönelir, o kişinin ilettiği sorunla ilgili toplumun ve kendisinin ne düşündüğü ile ilgilenmez. Karşıdaki kişinin o sorunla ilgili duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışır. Bu basamakta kişi çözüm bulmaya odaklanmaz, sadece karşısındaki kişiyi doğru anlamaya çalışır. Onu doğru anlamak ve hissettiklerini paylaşmak için sorunu kendi cümleleri ile karşı tarafa yönelterek onun açılmasını sağlar. Örneğin; boyunun çok kısa olmasına üzülen öğrenci öğretmenine “öğretmenim boyum çok kısa arkadaşlar benimle dalga geçiyorlar, beni kızdırıyorlar” dediğinde öğretmeni çocuğa yönelerek “boyunun kısalığı seni çok mu üzüyor?” şeklinde tepki verirse sen basamağında tepki vermiş olur.
Çünkü öğretmen öğrencisine bu tepkiyi vererek onu işittiğini, onun sorununu hissettiğini ve daha fazla paylaşmak için biraz daha açılmasını istediği mesajı iletmiş olur. Bu mesajı alan kişi dinlendiğini hissettiği için sorununu konuşmaya daha çok cesaretlenir. Böylece sorunuyla ilgili daha ayrıntılı konuşabilir. Bir insana yapılabilecek en büyük yardım o insanın sorunlarına çözüm bulmak değil, onu etkili bir şekilde dinlemektir. Çünkü dinlemek karşıdaki bireye değerli olduğunu hissettirir. Böylece iletişim için sağlıklı bir ortam yaratılmış olur.
4-Biz Basamağı: Sen basamağında empati kurulur, bu basamakta ise çözüm yolları araştırılır. Bu basamakta tepki veren kişi sen basamağında karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerini anlayıp paylaştıktan sonra birlikte çözüm bulmaya yönelik tepkiler verir. Bu tepkiler karşıdaki bireyin herhangi bir çözüme karar vermesini sağlamaya yönelik değil, sadece bireyin çözüme yönelmesini sağlayacak tepkileri içermelidir.
Örneğin; bu basamakta tepki veren bir kişi sorununu kendisiyle paylaşan karşıdaki kişiye “acaba şöyle bir şey yapsak nasıl olur, birlikte şunu yapabilir miyiz?, birde şunu denemek ister misin?” şeklinde çeldiriciler ortaya atarak çözüme yönelişi sağlar. Bu basamakta önemli olan çözüm önerilerinin birlikte ortaya konarak, bu önerilerden birinin danışan tarafından seçilip çözüm olarak kararlaştırılmasıdır. Burada bir çözüme ulaşmak önemli ancak bu çözüme danışan tarafından karar verilmesi gerekir. Bizim görevimiz çözüme karar vermek değil danışanın karar vermesine yardımcı olmaktır.
1.10.2. Saygı
Saygı kavramı iletişimde diğer kişiyi kabul ve taktir etme fikrini iletmek için kullanılır. Bireyin iletişimde bulunduğu diğer kişinin ayrı bir kişilik olarak duygu, düşünce ve eylemlerinde özgür olduğunu kabul etmesi gerekir. Saygı karşımızdakinin olduğu gibi gelişip açılmasına duyulan etkin bir ilgidir. Karşımızdaki kişi kendisine saygı gösterildiğini anladığı zaman bizimle iletişimini devam ettirmek ve kendisini ifade etmek ister.
1.10.3. Saydamlık
Saydam olan kişinin içi-dışı bir olduğu için çevresindeki insanlar tarafından güvenilir biri olarak tanınır. Güvenirlilik ise, olumlu insan ilişkilerinin en önemli belirleyicisi durumundadır. Genellikle her insan, güvendiği kişilerle derin ve doyurucu ilişkiye girme eğilimindedir. Güvenmediğimiz kişilere karşı şüpheli ve dikkatli davranmak zorunda kalırız. Güvenilir olmayan kişi ile kurulan ilişkide fert, kendini olduğu gibi gösteremez, karşısındakine iyi görünmek için yapmacık tavırlara girerek kişilik gelişimini olumsuz yönde etkiler (Akbaba, 1996).
1.10.4. Somutluk
İletişimde somutluk anlatılanların belirgin olmasını ifade eder. Önemli olan sorunların muğlak bir şekilde, soyut olarak ele alınmamasıdır. Duygu ve düşünceler dolaysız olarak açık bir şekilde ifade edilmelidir (http://www.muratpasalisesi.k12.tr 2012).
Kavcar (2012, 97) da kompozisyon konularının öğrencilerin gereksinimini karşılayacak nitelikte olmadığını belirtmiştir. Yalçın (2003, 117) tarafından yapılan araştırmada ise kompozisyon ders kitabında konuların günlük hayatla yeterince ilişkilendirilmediği tespit edilmiştir. Bir programın içeriği somuttan soyuta, basitten karmaşığa, kolaydan zora, günümüzden geçmişe, olaylardan kavrama ve genellemelere, biçiminde olması gerekir. Demirel (2000, 128)’e göre her şeyden önemlisi içerik, hedeflerle tutarlı ve öğrenciler için anlamlı olmalıdır.
Dostları ilə paylaş: |