İSİM KOYMA
Baba ve annenin en hassas ve en önemli vazifelerinden biri de çocuğa isim bırakmalarıdır. İsim seçmek küçük ve önemsiz bir mevzu olarak telakki edilmemelidir.
İnsanlar isim ve soyisimler üzerinde hesap gider, ismin iyilik ve güzelliğini insanın kişiliğinin göstergesi bilirler. İyi bir isme ve güzel soyisme sahibi olan herkesin her zaman ve her yerde alnı açıktır. Kötü bir isme sahip olan kimse utanç duyar, kötü ismi kendisi için bir noksanlık sayar ve her zaman aşağılık kompleksine kapılır. Bazen de edepsiz kimseler tarafından alaya alınır. Bu aşağılık kompleksi ister istemez onun ruhunda kötü tesirler bırakır. Bunun için İslam, iyi isim seçmeyi baba ve annenin vazifesi ve onların ilk iyiliği saymaktadır.
Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Çocuğuna güzel isim seçmek her babanın vazifesidir."[89]
Resul-i Ekrem (s.a.a) yine buyuruyor ki: "Çocuğun, baba üzerinde üç hakkı vardır: 1- Ona iyi bir isim seçmelidir. 2- Okuma-yazmayı öğretmelidir. 3- Eş bulmalıdır."[90]
İmam Musa Kâzım (a.s) şöyle buyuruyor: "Babanın, evladına yapabileceği ilk iyilik ona güzel bir isim seçmesidir."[91]
Öte yandan isim seçmenin toplumsal yönden de çok büyük tesiri vardır. Baba ve annenin hedef, fikir ve arzularını gösteren, onları ve çocuklarını çeşitli cemiyet ve maksatlara bağlayan, "isim bırakma"dır.
Bilinçli bir baba ile annenin isim bırakmalarından, onların fikir ve hedeflerini anlamak mümkündür. Baba ve anne eğer bir şaire karşı sempati duyuyorsa varsa çocukları için onun ismini seçerler. Eğer bilime ilgi duyuyorlarsa bilginlerin isimlerini seçerler ve eğer dindar iseler peygamberlerin, imamların ve din önderlerinin isimlerini seçerler.
Eğer din yolundaki fedakarlık ve zalimler karşısında mücadele etmeye ilgileri olursa Hüseyin, Ebulfazl, Abbas, Ali, Muhammed, Hasan, Ebuzer, Ammar, Hamza, Cafer, Said gibi fedakar şahsiyetlerin isimlerini seçerler.
Eğer spora ilgi duyuyorlarsa çocuklarına tanınmış kahramanların isimlerini bırakırlar. Eğer herhangi bir şarkıcıyı severlerse onun ismini çocuklarına bırakırlar. Eğer zorbalık ve zulme karşı sempatileri varsa İskender, Cengiz, Timur ve bu gibi zalimlerin isimlerini çocuklarına bırakırlar. Her baba ve anne, seçtiği isimle kendisini ve çocuğunu sevdiği bir gruba bağlamaktadır. Bu isimsel bağlılıklar toplumsal görüşlerde tesir bıraktığı gibi genellikle isim sahibinin de düşünce tarzında tesirsiz olmayacaktır.
Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: "İyi isimler seçin, zira kıyamet günü size o isimlerle hitap edilecek ve "Ey falanın oğlu falan; kalk da hidayet bulduğun nura doğru git ve ey falanın oğlu falan; seni hidayet edecek nurun olmadığı halde kalk" denecek."[92]
Biri, İmam Sadık'a (a.s), "Biz kendimiz için sizin ve babalarınızın isimlerini seçiyoruz. Acaba bu amelin bize bir faydası var mıdır?" diye arzetmesi üzerine İmam: "Allah'a andolsun ki evet. Acaba din iyilere dostluk ve kötülere düşmanlıktan başka bir şey midir?" buyurdu.[93]
Görüş akımlarını yaymak, ve bazı şahsiyetleri anmak için her fırsattan istifade ettikleri ve hatta şehir, cadde ve meydanlara onların ismini bıraktıkları bir dünyada sorum-luluğunun bilincinde olan bir Müslüman, dinini yaymak için hiç bir fırsattan, hatta isim bırakmaktan bile gafil ol-maz. Evet; Hasan, Hüseyin, Ebulfazl, Aliekber, Hür, Kasım, Hamza, Cafer, Ebuzer ve Ammar gibi isimleri seçmek ve yaygınlaştırmak vasıtasıyla İslam'ın mücahit ve fedakar yiğitlerinin kahramanlık hatıralarını kalplerde yaşatmak, fedakarlık ve zulme baş kaldırma özelliğini topluma yerleştirmek mümkündür. İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed gibi Allah'ın büyük peygamberlerinin isimlerini seçmek vasıtası ile insan, Allah'a tapan topluluklara ve ilahi kanunlara bağlılığını ilan edebilir. Şia mektebinin, Ebuzer, Meysem ve Ammar ve hakiki Şiiliğin birer örneği olan bunlar gibi yüzlerce fedakar ve mücadeleci yiğitlerinin isimlerini yaşatmak ve yaymak vasıtasıyla Şiilik halka öğretilebilir. İslam'ın büyük bilim adamlarının isimlerini seçmek vasıtası ile ilim ve bilgi makamı kutsanmış olur ve yaygınlaşabilir.
Bilinçli bir Müslüman hiçbir zaman çocuğu için zalimlerden veya İslam düşmanlarından birinin ismini evladına isim olarak seçmeye hazır olmaz. O, bu isimi bırakmanın bir nevi zulmü yaymak olduğunu bilir.
İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: "Şeytan, birinin Muhammed ismi ile çağırıldığını duyunca rahatsızlıktan erimiş alüminyum gibi erir ve bir kişinin, İslam düşmanlarından birinin ismiyle çağırıldığını duyunca mutluluktan coşar."[94]
Resulullah (s.a.a) buyurur ki: "Dört oğlu olup da onlardan hiç birine benim ismimi bırakmayan kimse, bana zulüm etmiştir."[95]
İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmaktadır: "En iyi ve üstün isimler peygamberlerin isimleridir."[96]
Resulullah (s.a.a) isim bırakma konusuna o kadar önem veriyordu ki eğer ashabından veya şehirlerden birinin ismini beğenmeseydi hemen onu değiştirirdi. Nitekim, Abduşşems (güneşin kulu) ismini Abdulvehhab'a çevirdi. Ve Abduluzza'yı (putun kulu) Abdullah'a çevirdi. Abdul-haris'i (Haris'in kulu) Abdurrahman'a ve Abdulkâbe'yi (Kâbe'nin kulu) Abdullah'a çevirdi.
TEMİZLİK VE SAĞLIK
Yeni doğan bebeğin, üşütme ve çok şiddetli sıcaktan terleyerek rahatsız olmaması için elbisesini mevsimlere göre ve hava durumuna uygun bir şekilde ayarlamak gerekir. Pa-muklu kumaşlardan hazırlanmış yumuşak ve sade elbiseler çocuğun sağlığı ve rahatlığı açısından çok iyidir. Çocuğun rahatını kaçıran çok dar elbiseler iyi olmayıp onları değiştirme esnasında hem annesi rahatsız olur hem de çocuk. Halk arasında genellikle çocuğu kundaklamak ve elini-aya-ğını sıkıca bağlamak yaygındır. Kundak yapmanın iyi bir iş olmadığı ve çocuğun cismine ve ruhuna zararlı olduğu dü-şünülmektedir. Bu insanî olmayan hareketle o güçsüz varlıktan serbestliği alınmaktadır. Rahat bir şekilde elini, ayağını oynatmasına izin verilmiyor; böylece bu amel ile çocuğun hareket etmesine ve tabii bir şekilde gelişmesine engel olunuyor.
Batılı yazarlardan biri şöyle yazıyor: Çocuk anne rahminden çıkar çıkmaz özgürlüğün lezzetini tatmak ve elini-ayağını oynatmak istediği bir anda aniden onun elini-ayağını yeni bir bağla bağlıyorlar. Önce onu kundaklıyor, el ve ayağı uzatılmış bir vaziyette yere yatırıyorlar ve bedenine o kadar parça ve elbise sarıyorlar ki çocuk hareket bile edemiyor... Böylece çocuğun zamanla fazlalaşan ruhi gelişmesi bu dış etken tarafından durdurulur. Çünkü, gelişebilmek ve bedenin terbiyesi için gerekli olan hareketi temin edemiyor...
Bu vahşi bakıcılığın yaygın olmadığı ülkelerin erkekleri güçlü, uzun boylu olurlar ve birbirine uyumlu organlara sahiptirler. Tam aksine, çocukların kundaklandığı yerlerde, erkekler kambur, aksayan, eğri-büğrü, içi içine geçmiş ve olağan dışı niteliklere sahiptirler... Acaba böyle bir terbiyenin ve bu vahşi amellerin onların ahlaki ve tabii durumlarında olumsuz tesirler bırakmayacağını mı zannediyorsunuz? Onların ilk hissettikleri şey acı ve işkencedir. Çükü, yapmak istediği her hareketin karşısında engelden başka bir şey görmemektedir. Zor işlere mahkum olan bir tutsaktan daha bedbahttırlar. Faydasız telaş ederler, sinirlenirler, bağırıp gürültü koparırlar... Eğer sizin de elinizi ve ayağınızı bağlamış olsalardı, siz daha fazla bağırırdınız.[97]
Çocuk da bir insandır, onun da his ve şuuru vardır, özgürlük ve rahatlık ister. Kundak ve özgürlüğünü kaybetmek onun için bir işkencedir. Ama kendisini savunamıyor. Tepkisi sadece ağlamak, bağırmak ve feryat etmektir. Bundan başka da bir çaresi yoktur.
Bu sıkıntı ve rahatsızlıklar yavaş yavaş çocuğun sinirlerinde ve beyninde olumsuz etkiler bırakarak onu öfkeli ve sinirli bir insan olmasına sebep olur.
Çocuğun elbiselerini pak ve temiz tutun. Her defasında idrardan sonra çocuğun bezini değiştirin, bacaklarını yıkayın ve pişme ve yaralanmayı önlemek için zeytin yağı ile yağlayın.
Ara sıra çocuğa duş aldırın ve iyice yıkayın. Böylece çocuğun sağlık ve selametliğine yardımcı olur ve çoğu çocuk hastalıklarını önleyebilirsiniz. Ayrıca, düzenli ve temiz bir çocuğunuz olur, insanların gözünde hoş görünür ve herkes tarafından sevilir.
Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyuruyor: "İslam, temizlik dinidir. Siz de temiz olun. Zira sadece temiz kimseler cennete girer."[98]
Resulullah (s.a.a) yine şöyle buyuruyor: "Çocukları yağ ve kirden temizleyin. Çünkü, şeytan onu koklamaktadır. Böylece çocuk uykuda korkar, huysuzlaşır ve melekler rahatsız olur."[99]
Erkek çocukları sünnet etmek İslam'ın sünnet ve farzlarından biridir. Çocuğun sağlık ve selametliği için de çok faydalıdır. Sünnet etmek vasıtasıyla haşefeyle fazla olan deri arasında irin ve kir oluşması ve rahatsız edici mikropların meydana gelmesi önlenebilir. Sünneti, çocuk buluğa erene kadar geciktirmek caizdir. Ama doğumun ilk günlerinde yapılması daha iyidir.
İslam, çocuk yedi günlük olunca sünnet etme emrini vermektedir.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Çocuklarınızı yedinci gününde sünnetleyin. Bu, onlar için daha iyi ve daha temizdir ve onların gelişme ve terbiyelerine hız kazandırır. Şüphesiz, yeryüzü sünnetsiz insanın idrarından rahatsız olur."[100]
Peygamber-i Ekrem (s.a.a) buyuruyor ki: "Yeni doğan çocuğu, temiz olması ve gelişip ilerlemesi için yedi günlük olduğunda sünnetleyin".[101]
Çocuğun başını tıraş etmek de vurgulanmış olan müstahap amellerdendir. İslam, çocuğun doğumunun yedinci gününde başını tıraş etmeyi ve o saç ağırlığında altın ve gümüş sadaka vermeyi tavsiye etmiştir. Aynı günde onun için bir koyun kurban etmeyi ve etini fakirler arasında bölüştürmeyi veya fakirleri davet ederek o eti onlara yedirmeyi önermiştir. Bu şekilde sadaka vermek çok iyi olup çocuğun canını korur ve belaları defetmede etkili olur.
Yeni doğan bebek çok zarif ve güçsüz olup baba ve annenin koruma ve bakımına muhtaçtır. İnsanın sağlıklı veya hasta olmasının temeli çocuklukta atılır. Bu işin sorumluluğu baba ve annelerin üzerine yüklenmiştir. Onun dünyaya gelmesine sebep olan baba ve anne onu muhafaza etmek ve onun sağlıklı bir insan olması için gerekli çabayı sarfetmekle de görevlidirler. Eğer baba ve annenin tembelliği ve gafleti sonucu çocuğun cismine ve ruhuna bir zarar gelecek olursa, onlar, sorguya çekilecek ve cezalandırılacaklardır. Yeni doğan yavrucağız onlarca hastalıkla karşı karşıyadır; bu hastalıkların çoğu etkisiz hale getirilebilir. Aşı vasıtasıyla çocuk felci, çiçek hastalığı, kızılca, kızamık, difteri, tetanos ve boğmaca gibi hastalıklar önlenebilir. Bu gibi hastalıkların aşısının sağlık kurum ve ocaklarında oluşu ve müracaat edenlere karşılıksız hizmet verilmesi sevindirici bir olaydır. Eğer tembellik ederler de aziz çocukları felç olur veya öteki hastalıklardan birine yakalanarak ölüme maruz kalırsa veya ömür boyu kusurlu ve hasta olursa, Allah katında ve vicdanlarında sorguya tabi tutulacaklardır.
Kısacası; baba ve anne, çocuklarının sağlık ve selametliklerini korumak ve onları kuvvetli, güçlü ve sağlıklı terbiye etmek için gereken çabayı sarfetmekle mükelleftirler.
Dostları ilə paylaş: |