arkadaş
İyi ve şefkatli arkadaş, Allah'ın büyük nimetlerinden birisidir, insanın sığınağı, kalp ve ruhun teskinidir. Bu çalkantılı dünyada gerçek bir arkadaş bulmak insanın ihtiyaçlarından birisidir. İyi arkadaş nimetinden mahrum kalmış bir kimse, yalnız ve garip olduğunu hisseder. Yaşam zorluklarında sığınacağı ve yardımından faydalanacağı yar ve dert ortağı yoktur. Yaşamın lezzetlerinden en güzeli, kederleri gideren ve insana güç veren dostça gidiş gelişler ve arkadaş sohbetleridir.
İmam Kâzım'a (a.s): "Dünyadaki en güzel rahatlık vesilesi nedir?" diye sorduklarında "Geniş ev ve fazla arkadaştır" buyurdu.[271]
İnsanlarla kolay bir şekilde arkadaşlık kuran kimse hayatında mutlu ve başarılı olur. İnsanların en zayıfı arkadaş bulmakta güçlük çeken kimsedir.
Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki: "İnsanların en zayıfı arkadaş bulmakta zorluk çeken kimsedir."[272]
Yine Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Dostun olmayışı, bir çeşit gariplik ve yalnızlıktır."[273]
Büyüklerin dost ve arkadaşa ihtiyaçları olduğu gibi, çocukların da dost ve arkadaşa ihtiyacı var. Arkadaşı olmayan bir çocuk, nerede olursa olsun gariplik ve yalnızlık hisseder, her zaman solgun ve üzgün olur. Yarı, dostu ve sığınağı yoktur. Çocuk, tabiatı gereğince bir arkadaşı olsun ister ve onu bu tabii istekten mahrum etmek yanlıştır. Arkadaş, insanın kendisiyle oyun oynadığı kimseden farklıdır. Çocuk, kendisiyle oynayacak birini bulmasına rağmen bir arkadaşı olmayabilir. Çocuk bazen oyun oynadığı kimselerden veya sınıftakilerden birisini kendine arkadaş seçer. Arkadaşlıkların asıl sebebi çok açık değildir. Belki de iki arkadaşı birbirlerine çeken şey bir çeşit ruhsal uyumluluktur.
Emir-ul Müminin Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki: "İnsanların kalbi vahşi ve başıboştur; kim onlarla ilgilenirse onlara doğru cezbolur."[274]
Arkadaş seçmek insana zorla yüklenilecek bir şey değildir ve anne ve babanın çocuklarına, bununla arkadaş ol, onunla arkadaş olma demeleri yanlıştır. Çocuğun arkadaş seçmede serbest olması gerekir. Ama, çocuğun arkadaş seçmede tamamen serbest olması ve istediği herkesi arkadaş seçmesi de doğru değildir. Çünkü, arkadaşların, ahlak ve davranışları, mutlaka birbirlerine etki bırakır ve arkadaşlar genellikle birbirlerinin ahlak ve davranışlarını izlerler. Eğer çocuk, iyi ve güzel ahlaklı bir arkadaş bulursa, onun iyi yönlerini izler ve eğer arkadaşı kötü olursa onun kötülüklerini örnek alır. Kötü arkadaşlar yüzünden fitne vadilerine sürüklenen, dünya ve ahiretini kaybeden temiz ve günahsız çocuklar ve gençler çoktur.
Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor: "İnsan, dost ve arkadaşının istek ve davranışlarına alışkanlık kazanır."[275]
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Halkın en mutlusu, insanlarla iyi geçinen kimsedir."[276]
Bunun içindir ki İslam, izleyicilerine kötü arkadaştan sakınmalarını emretmiştir.
Hz. Ali (a.s) buyurur ki: "Fasık ve günahkâr kimselerle arkadaş olmaktan kaçının, çünkü kötülük kötülüğe kavuşur."[277]
İmam Seccad (a.s), oğlu İmam Muhammed Bâkır'a (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oğul, beş grupla arkadaşlık etme: Yalancıyla arkadaşlık yapma. Yalancı serap gibidir, seni aldatır; uzağı yakın, yakını uzak gösterir. Fasık ve kötü kimseyle arkadaşlık yapma, çünkü seni en küçük şeye, hatta bir lokmaya satar. Bencil kimseyle arkadaşlık yapma, çünkü ihtiyaç duyduğunda yardımlarını senden esirger. Ahmak kimseyle arkadaşlık yapma, çünkü ahmaklığıyla sana zarar verir. Hatta fayda vermek istese bile bilinçsizliği yüzünden sana zarar verir. Akrabalarıyla ilişkisini kesen kimseyle arkadaşlık yapma, çünkü akrabalarıyla ilişkiyi kesen kimse Allah'ın rahmetinden uzak ve melundur."[278]
Bunun için sorumlu ve bilinçli anne ve babalar, çocuklarının arkadaşlarına karşı ilgisiz kalmazlar. Bu konuda ilgisizlik, ne anne ve babanın, ne de çocuğun yararına değildir. Elbette anne ve babanın direkt olan müdahalesi de hem uygun değil ve hem de bir sonuç vermez. Arkadaş seçmek, emirle olacak bir şey değildir ve kesinlikle emir ve nehiyle gerçekleşmez.
Anne ve baba, çocukları için iyi ve salih arkadaşlar bulabilirlerse onların saadet ve maslahatlarını temin etmiş olur, bedbahtlık ve fitne yolunu bir yere kadar onların yüzüne kapatmış olurlar. Ama münasip ve dürüst bir arkadaş bulmak da o kadar kolay değildir. Anne ve babanın seçebileceği en güzel yol şudur:
Çocuklar büyüyüp iyiyle kötüyü ayırtedebilecek yaşa erdiklerinde onlara yumuşak ve tatlı bir dille iyi ve kötü arkadaşın sıfatlarını, iyi ve kötü çocuklarla arkadaş olmanın sonuçlarını anlatmalıdırlar. Samimi bir şekilde ve şefkatle onlara şöyle demelidirler: "Senin arkadaşa ihtiyacın olduğunu biliyoruz. İstediğin herkesi kendine arkadaş seç-mekte serbestsin; ama, kötü ve terbiyesiz çocuklarla arkadaş olmamaya dikkat et." Bu şekilde, hem çocuğa serbestlik verebilir ve hem de arkadaş bulmasında yardım etmiş olurlar.
Daha sonra, çocukların ve arkadaşlarının davranışlarına uzaktan dikkat ederler. Kendilerine iyi bir arkadaş bulduklarını görürlerse onları teşvik eder, arkadaşlık ve gidiş geliş vesilelerini onlara temin ederler. Eğer aldandığını ve kötü bir çocukla arkadaş olmak istediğini görürlerse yumuşak ve tatlı bir dille onun kusurlarını anlatırlar ve bu arkadaşlığın zararlarını ona açıklar ve derler ki: "Böyle bir çocukla arkadaş olmak senin için iyi değil." Eğer anne, baba ve çocuklar arasında iyi bir ilişki olursa, kolay bir şekilde çocuklarını kötü çocuklarla arkadaş olmaktan vazgeçirebilirler. İyi bir dille, ondan uzak durmaya zorlayabilir, razı olmazsa, ciddi ve kati bir şekilde onu alıkoyabilirler. Gerektiği zaman, kötü çocuğa şöyle diyebilirler: "Bundan böyle çocuğumuzla haşır-neşir olmaya hakkın yok." Bu konuyu kötü çocuğun anne ve babasına da diyebilirler.
Anne ve baba, arkadaş seçmede başka bir yolla da çocuklarına yardım edebilirler. Mahalle çocukları, komşular, akrabalar ve sınıf arkadaşları içerisinde iyi birisini bularak ve onların tanışma ve arkadaş olmalarını sağlayabilirler. Eğer bu şekilde arkadaş olurlarsa, arkadaşlıklarının güçlenmesi için yardımcı olmalıdırlar. Bu şekilde çocuklarının eğitimi için de büyük bir hizmet etmiş olurlar. Arkadaş seçmekle, çocukların bir çok kusurunu gidermek de mümkündür. Örneğin, çocuğu korkak olan anne ve baba, ona cesur bir arkadaş bulup onunla haşır-neşir olmasıyla korkusunu giderebilirler. Aynı şekilde, başka kusurlarını da gidermek mümkündür.
Her durumda, anne ve baba, çocuklarının arkadaşlarına karşı özellikle gençlik yıllarında ilgisiz davranamaz ve onları kendi hallerine bırakamazlar. Çünkü çocuk ve genç, değişim halindedir, çevrenin genel ahlak durumu da iyi değildir.
Küçük bir dikkatsizlikle gönüllerinin meyvesi olan çocuklarının fitne ve talihsizlik vadilerine sürüklenmeleri mümkündür. Hastalığın gerçek tedavisini hasta olmadan önce yapmak gerekir.
Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki: "Her şeyin bir belası vardır ve iyiliğin belası da kötü arkadaştır."[279]
...Mektubunda şöyle yazıyor: Annemle babam, arkadaşlarımla hasır-neşir olmama izin vermiyorlardı. Arkadaşlarım evimizin kapısına gelecek olsalardı sözümü kesmek zorunda kalıyordum. Arkadaşlarımdan birisinin evi bizim evin yakınında idi, babam ve annem onun ailesiyle tanışıyorlardı; ama onun evimize gelmesine veya benim onların evine gitmeme izin vermiyorlardı. Ben arkadaşlarımla olmak, onlarla sohbet etmek istiyordum, ama annemle babam bırakmıyorlardı. Ben bu yüzden ıstırap çekiyordum.
Bir gün, ne pahasına olursa olsun arkadaşlarımın toplantısına katılmaya karar verdim. Anneme sınavım olduğunu söyleyerek arkadaşlarımdan birinin evine gittim. Evi uzakta olduğu için taksiyle gittim ve o günü onlarla geçirdim. Öğleyin taksiyle eve döndüm, ama cüzdanımı arkadaşımın evinde unutmuştum.
Eve yetiştiğim zaman param yoktu. Şoföre eve gidip para getireyim dedim. Koşa koşa eve geldim. Ama şoföre para götürmek istediğimde annem, "Nereye gidiyorsun?" dedi. Korkudan başka bir yalan uydurarak, "Kitaplarımdan birisi sokağa düşmüş" dedim. Annem, "Bırak kardeşin gider alır" dedi. Kardeşim, "Ne kitabı?" diye sordu. Ben ne diyeceğimi bilemiyordum. Kardeşim bir müddet sokakta gezdi ama bir şey bulamadı. Taksi şoförü de gitmişti.
Acaba annem, benim arkadaşa ihtiyacım olduğunu bilmediği için mi beni bu kadar sınırlandırmıştı. Ben, anne ve babamın haberi olmadan yalan söylemekle bile olsa bir yolunu bularak ara-sıra arkadaşlarımın evine gidiyordum. Şükürler olsun şimdiye kadar bir şey olmadı. Acaba anne ve babamın, yalan söylemeye mecbur kalmamam ve onlardan habersiz bir iş görmemem için arkadaşlarımı tanımaları, iyi arkadaşlarımla haşır-neşir olmam ve ilişki kurmama izin vermeleri daha iyi olmaz mıydı?
... Hatıra defterinde şöyle yazıyor: Çok titiz ve disiplinli bir annem vardı. Arkadaşlara gidip gelmeme izin vermiyordu. Okul dönemimde bir defa bile olsun arkadaşlarımı eve davet ettiğimi hatırlamıyorum. Annem, benim de arkadaşım olduğunu, haysiyetimi korumak ve onları eve davet etmek istediğimi düşünmüyordu. Ben de insanım, haysiyet ve duygum var. Bir gün üzerimdeki parayla okulda arkadaşlarıma dondurma ısmarladım. Olaydan, annemin haberi olunca bana kızdı. Keşke bununla yetinseydi; peşinden aceleyle okula gelerek müdüre şikayet etti. Dondurma ısmarladığım arkadaşlarımla kavga etti. Onlar, "Biz dondurmanın parasını veririz" dediler.
Ben o kadar üzüldüm, o kadar utandım ki Allah'tan ölmeyi diledim. Bu olaydan sonra, artık o okula gitmedim. Şimdi o olaydan on beş yıl geçmekte, ama şimdiye kadar o olayı unutmadım ve her gün bana ıstırap veriyor. O arkadaşlarımdan birisini görünce kendimi gizliyor, utancımdan kızarıyorum. Okul ve sınav ismini duyunca gözümde o acı hatıra canlanarak ruhumu incitiyor.
Acaba bir anne ve eğiticinin az bir para için, çocuğunun ruhuna böyle büyük bir darbe vurması ve ömür boyu azap çekmesine neden olması doğru bir şey midir? Acaba annemin, bu küçük olayı görmezlikten gelmesi ve beni böyle bir belaya düşürmemesi daha iyi değil miydi?
Acaba annemin, benim istek ve duygularımı anlaması ve iyi arkadaşlarla gidiş gelişime izin vermesi daha iyi değil miydi?
Dostları ilə paylaş: |