İÇİndekiler konular: sayfa no



Yüklə 0,67 Mb.
səhifə4/7
tarix17.01.2019
ölçüsü0,67 Mb.
#98909
1   2   3   4   5   6   7

(FAKİR)
ŞÜKÜR HAKKINDA

Dilimizde memnuniyet terimi olarak kullanılan, Hamd ‘şükür’ kelimesi Arapçadan gelme Türkçemizde de “ Teşekkür” kelimesiyle kardeşlik kurmaktadır. Kelime itibariyle değişiklik gösteren(Elhamdulillah, hamd, şükür, teşekkür ) deyimleri mana ve anlam bakımından aynı hizmeti ifa etmektedirler.

Hiç yoktan var olunan (lütfedilen) evrendeki insanın, ilâhi mimarı olan Allah’ına manevi ücretlidir. Şükür (Teşekkür) insana yücelik veren bu kulluk vasfı iptidai âdemden süre gelmektedir.

Şöyle ki Allah Hz. Âdemin vücudunu, melekleriyle balçık (çamur) ile tamamladıktan sonra Ruh nef ettiğinde hayat bulup harekete geçen Hz. Âdem ilk kez hapşırıp verilen ol nimeti ve dünya pencereleri olan gözleri ile evrene müşahede ettikten sonra ardından insan olarak yaradılışından dolayı vücudunun ilâhi mimarı olan Allah’ına Elhamdülillah (çok şükür, çok teşekkür) ederim, anlamına ifade eden kulluktaki manevi ücretini ödemekle beraber bütün insanlığa bu yüce insanlık vasfının önderliğini sembol etmiştir.

Evet bu nedenle Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed S.A.V. bir hadisi şeriflerinde “ şükür nimetten üstündür “ diyerek, nimet kulun, şükür ise hakkın gıdası olduğunu; yani kulun şükründen ( teşekküründen) Allah, Allah’ın nimetinden de kulun memnunluğunun aşikar olduğu herkesçe malum olan şifai şerif (şerefli şifa) olmuştur.

Hz. Ali’de her nimet şükür karşılığıdır, diyerek şükrün önemini ise yalnız! Halik (Allah) ile Mahluk’u(nebatat, hayvanat, ve insan) yapılan şükran vazifeleri elbette ayrıntılıdır. Öyle ya, bizi görünen veya görünmeyen bütün âlemleri hiç yoktan var etme gücüne sahip olan, sonsuz nimetleri ile de terakkimizi idame ettiren ve eşrefi mahlûk (en güzel halk olma) biz insanlara akıl nimeti ile dünya penceresi olarak verdiği ibret ve hikmet toplayan gözlerimiz ile selamet ve saadeti bulmamız için elçileri ve onların vasıtasıyla da kelimullahi ( Kur’ an) verme gücüne sahip olan, Allah ile bunları verme gücüne sahip olmayan yaratıklara (insana, nebata, hayvanata )edilen Teşekkür! Elbette hakka edilen teşekkürden müstesnadır.

Nasıl ki insanların Allah’ına mahsus teşekkür ifadesi olan namaz ve diğer ibadetleri, Allah’tan gayrisine eda edilmezse işte o teşekkürde sadece Allah’a mahsustur. Zira ibadet anlarımıza da ruhumuzdaki ulvi duygular, Allah’ın yüceliğini idrak eden, dört elementten mamul, anasırı vücut sevinçle Halik’ına mahlûkatının en şereflisi (insan) olarak yaratıldığından şükran borcunu ifaya başlar.

Ve siret duygularının teşrikiyle? Cismi vücutta hal ve hareket lisanlarıyla der ki Ey benim Allah’ım sana senin ehlinin (Kur’ an ve Hz. Muhammed S.A.V.) eğitimiyle yöneldim, evvela siretinin (iç âleminin) paklığına vuslattan sonra dış azalarımızda paklayıp (pak abdest alıp) aşkınla zahiren yön Kâbe’sine, batınında gönül Kâbe’sine rotamı zapt edip huşu ile huzuruna durdum, ismi pak inde (besmeledeki) şuurlu ve samimi niyetim teslimiyetini ifade eden kollarımı tekbir etmek üzere semaya kaldırdım, senin yüce rahmet ve azametine karşı mutlu bir esir oldum.

Ve biz kullarına fahri ve sonsuz olarak lütfeylediğin nimet ve yüce şanına lâyık kul olmadığını, sana daha çok çok yaklaşmak, rızana uymak ve gene bunlarla beraber insan olarak yaradılışımdan ötürü sana çok çok çoook teşekkür etmenin lüzumunu hissediyorum, Allah’ım.

Ve bu hayırlı niyet ve fiilimin ircaını, ancak senin rızana uygun olan yollardan temin ettiğim maddi ve manevi güçler ile ifa edebiliyorum.

Bu ilâhi aşk ve Müspet programın dışında kaldıkça karada kalıp çırpınan balıklar gibiyim Allah’ım. İşte bu tür (çeşit) samimi dua, ibadet ve şükranlar (Hamt, Teşekkür, Şükür) yalnız Allah’a yapılır, takdir ve mükâfatı da ALLAH’A aittir.

İkinci şükran bahsine gelince: kişinin halik’ın herhangi bir mahlûkuna olan teşekkürleri de gene Allah’ın rızasına istinattır.

Mesela herhangi bir kişiden gördüğümüz küçük, orta veya büyük iyilikler için manevi borç olarak çok teşekkür ederim Ali efendi Allah senden razı olsun: Ayrıca, şu hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından, gücünden, tüm nebatında, türlü gıda, şifa ve kokularından, madenlerinde türlü verimlerinden Allah razı olsun deyişimiz MAZHARI(göründüğü yer) Hak içindir.

Hâsılı Allah’ın yaratıkları olan, bütün insanlara, hayvanlara, nebata ve insan için yaratılan her zerreye gereken teşekkürler sevgiler ve bütün hayırlı ilgiler, birer şükran (Hamt, teşekkür, şükür)ifadesidir.

Ayrıca günlük hayatımızda, yağmur altında kalanı şemsiyesine sığındırana, yabancısı bulunduğumuz yerde, yönümüzü tayin edene hatta en basitinden hal ve hatırımızı sual edene ve ikram edilen her nevi lütuflara teşekkür eden her insan manevi borcunu ödemiş olmakla beraber almış olduğu manevi hazım mutluluğu ile ikrarını ebedileştirerek tüm insanlığa fazilet örneği olmuş olur. Şurada: Siz kıymetli okuyucularımın nazarı dikkatlerini şu noktaya davet ediyorum!.....

Şükrün (teşekkürün)temel kaynağı “ Kanattır “ daima kendinden aşağısına nazar edip, çalışma azmini yitirmeden her şeyden üstün ve adil olan Allah’ı müşahede eden her türlü hal ve ahvaline gönülden teşekkür etmenin gerektiğini hisseder. Netice olarak diyebiliriz ki!.... Kâinatın ve vücudunun ilahi mimarı olan Allah’ına “ Teşekkür nevinden olan namazı “ icra etmeyen her insan gururu cemiyet içindede insanlara teşekkür etmesine mani olur. Şükretmek faziletinden mahrum kalarak hakir ve zelil bir insan seviyesine düşer.

Nasıl ki her hangi bir usta ÇIRAĞI! USTASINA hürmet ve şükranda (Teşekkürde)bulundukça ustanın bütün takım, takla vatını kaybetmemek veya kırmamak için canı gibi koruyarak kullanıyorsa! Her insanda kulluktaki şükran borcunu önce Allah’ına Teşekkür Nevinden olan Namazı rabbine samimi duygular ile eda eder dolayısıyla da ‘’ Hiç kimseyi incitmeyen ve de hiç kimseden incinmeyen ‘’ bir ömür tamamlar, çünkü namaz bütün şükür (Teşekkür) nevilerine şamildir. Ve nihayet özümüzü sözümüzde noktalar iken diliyoruz ki yüce mevlamız bütün insanlığa! Kulluğun yüce vasıflarından olan ilâhi taksimatına, aşk, meşk ve şevk ile rıza gösterip kendi rızasına uygun bir teşekkür etmemizin devamına lâyık görsün. ÂMİN

Ve nihayet şükür hakkındaki: Aciz ve fakirane izahımıza Tasavvuf ve tasavvur bülbülümüz Mısri Niyazi nokta vuruyor.’’Her Şeyin En Güzelini, En İyisini Ve En Doğrusunu Hz. ALLAH Bilir’’

Hüda davet eder ELHAMDÜLİLLAH

Bu can dosta gider ELHAMDÜLİLLAH


Hakikat şehrine çün rıhlet oldu

Gönül durmaz uyar ELHAMDÜLİLLAH


Duyalı canım dilim valsı habibi

Hem okur hem yazar ELHAMDÜLİLLAH


Yakın geldi şemsi tulûa ruhum

Bugün kevmin doğar ELHAMDÜLİLLAH


Ölüm dedikleri halveti yâr

Kamu agyar gider ELHAMDÜLİLLAH


Şahadet mansıbıdır Âli mansıp

Bize viriseler ELHAMDÜLİLLAH


Göründü mani yüzünden cemali

Bozuldu hep suretler ELHAMDÜLİLLAH


Bilişlik bununla, hem ihsanlar etti

Nasibimiz kadar ELHAMDÜLİLLAH


Gam giderse dünyadan ey Niyazi

Visali pakine erişilir ELHAMDÜLİLLAH



CİHAD HAKKINDA

Cihad! Her insanın, hak ve halk uğruna, nefsi emmaresinden doğan her türlü cehalet ile dünya ömrünün hitamına kadar savaşması demektir. Nitekim Cenabı Hak Kur’ anı keriminde müteaddit ayetleriyle, sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) efendimizde Hadisleriyle biz insanlara cihat etmenin lüzumunu teşvik etmektedir. Tövbe suresi 73.ncü ayette cenabı hak zikren estteüzübillah bismillah’’ Ya eyyühennebiyyi cahidil küf fare vel münafikine veaglüz vemeyvayeküm cehennemü vebiysel masir ‘’ mealin: ‘’Ey Muhammed (S.A.V.) Küf far münafığın cehaleti ile savaş ve onlara karşı güçlü ol’’. Bu ilâhi hitap ile zahiri ve batını cihada evvela Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimiz sonrada risalet ve verasetiyle tüm insanlık davet edilmektedir.

İşte bu ilâhi davete, gönülden icabet eden iki cihan güneşimiz Hz. Muhammed S.A.V. efendimiz! İnsanlık Tarihinin ilk Medeniyet ve kurtuluş meşalesi olan BEDİR Harbinin zaferi ile iktifa etmeyip, İslam ile şereflenen insanlara hitaben ‘’Ey nas(insanlık) küçük cihattan çıktık, büyük cihada giriyoruz, işte bu cihat cihadı ekberdir. Yani savaşları en büyüğüdür, çünkü gizli olan büyük düşmanımız nefsi emmarenin savaşıdır demiştir’’.

Fahri alem, diğer bir hadisi şeriflerinde de ‘’Men arafe nefse hu Fakat arafe rabbe hu’’ mealin: ‘’Nefsine arif olan rabbine arif olur.’’ Demekle de her insanın dış Düşmanlarının merkezi iç düşman olan nefsi emmaresinin sinesinden kin, kibir, şirk, riya, gurur ve gayri meşru şehvetten kurulu nefsanî ülkenin süfli ordusuna cihadı ekber (Büyük savaş) açıp onları imha etmek suretiyle kendini rabbine ARİF etmiş olur. İşte yukarıdaki Allah’ın ayetindeki resulününde hadislerinin siretindeki gerçek ve öz anlamıyla Resülullah (S.A.V.) bizlere insanlara hitaben der ki!

Ey Ahseni Takvim üzere (en güzel bir şekilde) yaratılan insanlar! İki cihanda (Dünya ve Ahirete) Huzur ve terakkinizin devamını istiyorsanız cenabı haktan sizlere lütfedilen yaşamınıza ilâhi ve içtimai nizam sağlayan Kur’ an ile mutlu bir hayat önderliğini yapan Hz. Muhammed S.A.V. ‘in emir ve nehiylerine(emirlerine) uyunuz ve de ‘’ El ülâmaün veresetel enbiya ‘’ ‘’benim yolumun gerçek yolcuları olan ulemaları bilginlerin, arifleri, varislerimdir.’’

Hadisinin ışığı ile de ışıklanan her insan kendine bu tür varislerden bir eğitmen bulup onun basiretli eğitimine tabi olarak daha öncede zikrettiğimiz nefsi emmarenin sefiller ordusu olan kin, kibir, şirk, riya, gurur, haset ve gayri meşru şehvetten ibaretten olan soyununuz ve Tevhid Denizindeki berrak ilim sularında yıkanıp burcu burcu İrfan kokunuz.

Evet, soyunduğumuz kin gömleğinin sevgi gömleği, soyunduğumuz kibir yeleğinin yerine Tevazu yeleği, soyunduğumuz Şirk kazağını yerine Vahdet kazağı, soyunduğumuz riya ceketinin yerine adalet ceketini, haset eldivenin yerine Cömertlik eldiveni, soyunduğumuz gurur pardüsesinin (?) yerine Tenezzül pardüsesini (?), soyunduğumuz Gayri meşru şehvet icranın yerine adil ve meşru olanı giyiniz.

Şunu bilmiş olsaydınız ki. Eğer bu Tevhid banyosu alınıp, mevcut kirli çamaşırlar atılıp yenileri giyilmez ise iç ve dış düşmanlarımızın bize Dost olmasına imkân ve ihtimâl yoktur.

Ey Cihadı ekber yolcusu! İyi bilmiş olasın ki nefsi emmarenin bu gizli yedi kötü düşmanı senin hürriyet ve istiklâlini imha etmek için gönül hanenin etrafına mevzilenmiştir.

Hürriyet ve istiklâlinin ebediyen bayraklaşması için o gizli düşman ordusuna (Nefsi emmarenin yedi kötü sıfatlarına ) fırsat vermez onlar seni imha etmezden evvel uyan Cihadı ekber açıp onları imha et.

Ve bu kutsal mücahedende de sana karşı koymaya kalkışan bütün şer kuvvetlere de azimli ve şiddetli ol, senin en büyük ve en güçlü silâhın Tefekkürün, dür. İşte seni kutsal Cihadı ekberinden Türlü Hurafe tertip ve plânlar ile vaz geçirmek isteyenlere Tefekkür silâhını kullanmanın zamanıdır.

Şöyle düşün ki! Kötüler iğrenç tavırların ikrarına devam ederken iyiler; iyiliklerinin devamın da neden ikrar etmesinler? Herkesin, Malûmu üzerine, kötülerin iyilere yaptığı şer taarruzlar; çiftçilerin ağaç ve sebzelere bakım için yaptıkları kazmalı sert ve güçlü kazı taarruzu gibidir. Nasıl ki her meyve ağacı ve sebze bu tür taarruzlara sataştıkça maruz kaldıkça gelişir verimi bol olursa, İşte hakikati ikrar eden her kişiye de sızan her türlü şer taarruzlara tefekkür ve sabır etmekle aynı mükâfatlara lütfedilir.

Eğer nefsi emmaresine esir olmuş kişilerin maskelerini biraz daha açacak olursak onların iktizalarının(karekteri) sadece hakikati inkâr olduğunu görürüz.

Nitekim kötü ve mantıksız niyetleri izhar için durmadan, utanmadan cemiyetin faydası için çalışıp çırpınanlara reklam yapıp boy gösteriyorlar diyerek ahmakça kendi zanlarıyla güya alaya alırlar. Hatta şerre meyletmeyip haramdan ve israftan sakınanlara yaşamasını bilmiyorlar demek cüretini de gösteriyorlar. Bu ham tip duygusuz, kaygısız kimselerden bazıları hayâsızlığın daha da ilerisine giderek, vücudunun ilâhi mimarına şükran borcunu ifa etmek için camilere cemaat olanlara dar görüşlerinin ahmaklığına ‘’ küçük ve gerici ‘’ görme adiliğine düşüyorlar.

Hâsılı! Meşru (doğru) yolda bulundukça, böyle gayri (eğri) yolun yolcularının hışmına, eğer bunun aksi olan, gayri meşru (eğri yollar)da bulunduğumuz müddetçe de MEŞRU yolcuların acıklı halimize haklı olan nazarlarımıza hedef olacağımız kaçınılmaz bir gerçektir.

O halde artık gün doğmuş karanlıklar zail olmuştur. Gayri meşru yolcuların maskesi tamamen düşüp hiçbir kıymeti ve yararının olmadığı anlaşılmıştır.

Meşru yolcuların ise saadet ve istikbale doğru yürüdüğü aşikârdır. Ve artık gayri meşru yolcuların manasız tenkitleri meşru yolun yolcularına tesir etme gücünü yitirmiştir. Onlar kötü emellerini tahakkuk ettirmeye devam etseler de ne gam ‘’ Köpeğin salyası ile deniz kirlenmez’’ fırtınanın en şiddetlisi dahi Dağı yerinden kımıldatamaz.

Yüce İslam şairimiz M.A. Ersoy’un hak ve hakikat uğruna CİHAD etmenin ikrarına ithaf olan şu güzel mısralarında burcu burcu Hz. Muhammed (S.A.V.) cihadının kokusu kokmuyor mu?


Cehennemde olsa gelen göğsümüzde söndürürüz

Bu yol HAK yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz


Ayrıca hürriyet şairimiz N.Kemal;

Felek her türlü esvabı cefasın toplasında gelsin,

Vatan ve millet yolundan dönersem…

Demekle, kendilerinde her türlü zorluklara karşı, hak ve halkın yararı uğruna cihat etmenin hisleri görünmektedir. İnsanoğlu için bu duygudan daha kutsal ne olabilir.

Öyle ya! Çok yaşayıp, tüm cehaletlere cihat açmayıp ve bu nedenle insanlığa faydalı olan az bir ömrün şerefiyle ölmek daha evladır.

Nitekim Hz. Ali (K.V.) ‘’ insanlara faydası olmayanlar, mezarlıktaki ölüler gibidirler.’’ buyurmuştur.

O halde hak ve hakikat yolunda azim ve sebat ile önce nefsi emmarenin şubeleri olan kin, kibir, şirk, riya, haset, gurur ve gayri meşru şehvet’e (CİHADI EKBER)büyük savaş açmak gerekir. Zira bu savaş her insanın, milli ve insani bir ödevidir. İşte bu gerçeği sezip duygulanan her kişi mahdut olan şu ömür sermayesini israf etmez kendinde cihadı ekber etmenin sorumluluğunu duyar ve bir insanı kâmil’in refakati ile nefsi emmaresini mağlup ederek. Nefsi SAFİYE ile dostluk kurar.

Tasavvuf ve tasavvur bülbülümüz Mısri Niyazi’de zahiri bir savaşın zaferi için nasıl ki bir önder bir kumandan zaruri oluyorsa, batını yani nefsi emmarenin (Büyük cihadın) içinde bir öndere bir ilim ve irfaniyet kumandanına ihtiyaç olduğu şu mısraları ile açıklamaktadır.


Hiç kılavuzsuz kuş mu uçar

Mürşüttür doğru yol açar

Mürşüdü olmayanlar kalır naçar

Bir mürşüdün eğitimine hizmet gerek

Elbet bu aşikâre böyledir. İnsan, davetlerde içki âlemlerinde bulunmak nefis balıklar ve türlü şeylerle dolu sofra başlarında ömür geçirmekle mutlu olamaz.

Mutluluk! Daha ziyade neye rağbet ve intisap edilip neden kaçınılacağını bilmekle kazanılır ve yine bilinen bir gerçektir, en basit sanatından tutun en büyük başarı, mevki ve rütbelere ancak ehil mürebbilere (eğiticilere)gösterilen saygı ve azimli hizmetle ve müspet ilme olan talepler sayesinde ulaşılmıştır.

Bunun aksine edilen hizmet ve bağlılıklardan şifa ummak büyük ahmaklıktır. Çünkü riyakârları (iki yüzlülükleri) ne Hâlik sever nede mahlûk bu halk arasında gün gibi aşikârdır, ikiyüzlü ve gayeleri karanlık olanların kendi aralarında birinin diğerine itimat ve sevgileri yoktur.

Nasıl olsun ki her birinin içleri hile küpü düşünceleri zulüm tuzağıdır. Akıl ve şuur sahipleri elbette birinci şık’ı tercih eder. Zira insanlığın gerçek rütbesi! Bütün insanlara cehaletin her nevi’ine cihat açarak, kötülük yapma ve zarar verme gücünü yok etmeyi, bu vesile ile de kazanılan müspet ilmin iyilik gücü ile de insanlığa faydalı olmayı emreder.

Nitekim… Hz. Allah Ali İmran suresinde 104.ncü ayet ile biz kullarına estteüzübillah bismillah ‘’Velteküm minküm ümmetün yedune ilel Hayri veyeğmurune bil mağrufi veyen havne anil münkeri ve ülâike humül müflihun.’’ Mealen:’’Sizden öyle bir insanlar cemaat olmalıdır ki, insanları hayra davet etsinler kötülüklerden vazgeçirip, iyiliği emretsinler’’. Buyrulmaktadır evet ayeti celili gayet sarih’tir.

Hz. Allah’ın muradı kullarının, Din, ırk, renk, mezhep, meşrep, istidat vs. farkı gözetmeden! Hakkın hidayetinden uzak olan her insanı hakkın hidayet yoluna, davet etmenin lüzumuna ilâhi ikazıdır.

Günümüzde çeyrek pozisyon bir söz vardır! Anne, Baba evladını evlendirene kadar akıbetinden mesuldür, ondan sonraki vebali evladınadır, deniliyor. Hayır, efendiler hayır bu tabir sadece maddi tasarrufa! İthaftır. Hakikatte 7’den 70’e kadar Allah’ın hidayetine kısmen dahi olsa mahzar olan, bütün insanlar kendilerinin imkân ve anlayışları dâhilinde delalette kaldıklarını hissettiği kimseleri! Hiçbir fark ve menfaat gözetmeden hidayet yoluna ömrünün hitamına kadar davet etmesi, ilâhi buyruk olmakla beraber her insanın milli ve insani ödevidir.

Ancak! Bakara suresi 256.ncı ayeti kerimenin estteüzübillah bismillah’’La ikrahe fiddiyn’’mealen:’’ Dinde zorluk yoktur’’. Hükmü uyarınca! Eşrefi mahlûk (En şerefli yaratılan) olarak yani insan olarak yaradılışıyla iftihar eden ve bunu idrak etme hidayetine eren her insan, hidayet yoluna uzak kalanları veya hidayet yolundan ayrılanları, insanlığa yararlı olmanın asıl amaç olduğunu hatırlatmak ve bu amaca davet etmek şerefine nail olanların bu kutsal ödevlerinde hiçbir kimseye herhangi bir surette,ne olursa olsun zorluk göstermemeleri Allah’ın isteğidir.

Çünkü!

Davet kuldan



Hidayet Allah’tandır.

Ey benim değerli okuyucularım! keşke, bu ilâhi emirlerin mahzarı olup, tüm insanlığa faydalı veya faydalı olamadığımız zamanlar zararlı olmamak şerefine nail olsaydık, bir değil, bin şefaat hakkımız olmaz mıydı ? elbet olurdu.

Evet değerli okuyucular ! geçen ömrümüz zayi gelecek ömrümüz meçhuldür, bizim için sermaye yaşadığımız şu anlardır. Bu anlarımızı boş yere zayi etmeyip gereğine kullanmamız insani, milli ve ulvi bir ödevdir.

Zira hayat her şeyi ile bizlere ömrümüz hitamına kadar emanettir. Emanette ihanet ise Allah’a saygısızlıktır. Allah’ın Emanete ihanet edenler ile hesaplaşacağına vaadi hak ve gerçektir. Emanete ihanet edenler! Hakikati sezip bilmenin lüzumunu, gururlarından tenezzül edemeyenlerdir.

Ah! Değerli okuyucularım, onlar bu hakikatleri öğrenmek için gururlarını kırıp tenezzül buyursalardı, kendilerine emanet olan şu güzel hayatlarına ihanet ederler miydi? Hayır, aksine tüm cehalete karşı cihadı ekber (büyük savaş) açarlar ve bunun semeresi olan mutluluğa kavuşurlardı.

Pek Muhterem Okuyucularım, konu gayet ciddi ve mühim olduğu için elde olmayan sebeplerden dolayı uzadı. Siz değerli okuyucularımın anlayışlarına ithaf olunur.

Ve nihayet burada fakirane olarak özümü sözüm ile noktalarken ellerimi semaya kaldırarak, kâinatın sahibi yüce Allah’ı ilâhi aşk ve meşk içinde yalvarıyorum. Ey bizim keremi ve lütfü sonsuz ALLAHI’ımız GAFFAR (Bağışlayıcı) sıfatına sığınarak, gerçek insani duygulara haiz olan yurt idarecileri ile aynı duygulara haiz olan eğitimcilerin basiretiyle, tüm insanlığı senin rızana uygun şuurlu bir aşk ve meşk etmenin idrakini ve peyder pey tatbikini ve mahsulü olan ve manevi huzur ve terakkinin devamını lütfeyle Allah’ım. ÂMİN

Her şeyin güzelini, doğrusunu ve hakikatini en tez idrak edip tatbik eden! Vicdanını hakikat uğruna muhasebe edenlerdir.

Ve nihayet, her şeyin en güzelini, en doğrusunu ve tamamını arınmış (pak) gönüllere ihsan eden HZ. ALLAH, tır.

Tevfik ve hidayet ALLAH, tandır.

ZAFER

Pek muhterem okuyucularım!



Şu küçücük eserde fakirin mazhariyetinden buraya kadar zahir olan sözdeki özleri ibret ve insaf ile okuyan veya dinleyen ve hayati şifa olarak benimseyip özünden tatbik eden ve hem cinslerin ( bütün insanlara )Tavsiyede bulunan her insanın! Gönlünde Evvelâ ve en büyük olan ilâhi Tefekkür ( düşünce ) ibadeti harekete geçer. Dolayısı ile de düşüncenin mahsulü olan Allah’a ve bütün hakikatlere iman (inanç) hızlanır ve güçlenir. Bu güçlü iman (inanç) ile de HAKKI ve onun halkiyatı olan Hayatı Sevme aşkı başlar. Bu ulvi aşk ile de gerçek ve dürüst meşk (çalışma) kamçılanır ve bu müspet ve olumlu meşkten de güzel vatanımıza müspet ilim, irfan ve bereketli terakkiler çağlattıracak modern ve olgun insanlar zuhur eder. Bu olgun insanlar daima sabrı sembol edip değer ve lüzumunu ispat ederler. O yüce selâmet unsuru olan sabır ile de hayatı iyi niyetler ile insanca yaşamakta ki Gayenin lüzumu anlaşılır, dolayısıyla! Hayatın her türlü cife(kahırları) ve lütuflarıyla dostluk kurma teşebbüsü başlar ve bu teşebbüs ile de hak ve hakikat yoluna revan olunur, yani hemen ilk adım atılmanın ihtiyacı hissedilir. Hakkı ve hakikat yoluna intisap olmanın mutluluğu ile de kulu yücelten şükür (teşekkür) gönül kanalı ile dilde ve fiilde daima ispatı hâl olur, gönülden olan bu şükran ödevi ile de kula her türlü cehaletler ile (CİHAD’I EKBER) etmenin idraki (anlayışı) mükâfat olarak lütfedilir ve nihayet açılan bu cihadı ekber ile bütün cehalet mecraları (kötülük yolları ) zail edilip, Kur’ an ahkâmı ve mesleki resul, yani Hz. Muhammed(S.A.V.) efendimizin ahlâkı ile ahlâklanma şerefi ile şereflendirme ve nihayet Hz. Allah’ın vaat ettiği Zafer, (Hakiki insanlığın gerçek rütbesi)! Şu eserdeki amaç ve vasıfları benimseyip kendinde cem ve tatbik eden her insana ALLAH tarafından lütfedilir Allah’ın selâmı hakiki insanlığın gerçek rütbesi hak. Ve insanlık uğruna icra edenlerin üzerine olsun

ÂMİN

Tevfik ve hidayet ALLAH TANDIR.





Değerli okuyucular! Şu küçük eserimi okuyupta atmayın

Bir goncadır bu, Muhammed’in gül bağından derildi;

Sakın bunu yapma çiçeklere katmayın!

Zira size insanlık rütbesinin, yüce değerini tanıtmak için verildi.

FAKİR




Kur’ anı Kerimde ‘’ismi şerifleri’’Zikredilen Peygamberler ve 28 harfin;28 Peygambere ait simgeleri:


  1. Elif

ا(ء)

Hazreti ÂDEM, Kur’anda 25 defa zikredilmiştir.

  1. Lam Elif

لا

Hazreti İDRİS,Kur’anda 2 defa zikredilmiştir.

  1. Nun

ن

Hazreti NUH,Kur’anda 43 defa zikredilmiştir.

  1. He

هـ

Hazreti HUD, Kur’ anda 10 defa zikredilmiştir.

  1. Sad

ص

Hazreti SALİH, Kuran’da 8 defa zikredilmiştir.

  1. Be

ب

Hazreti İBRAHİM, Kur’ anda 69 defa zikredilmiştir.

  1. Lam

ل

Hazreti LUT, Kur’ anda 27 defa zikredilmiştir.

  1. Vav

و

Hazreti İSMAİL, Kur’ anda 12 defa zikredilmiştir.



ر

Hazreti İSHAK,Kur’ anda 15 defa zikredilmiştir.

  1. Kaf

ق

Hazreti YAKUP,Kur’anda 16 defa zikredilmiştir.

  1. Kef

ك

Hazreti YUSUF,Kur’anda 27 defa zikredilmiştir.

  1. Zel

ذ

Hazreti EYYÜP,Kur’anda 4 defa zikredilmiştir.

  1. Şın

ش

Hazreti ŞUAYB,Kur’anda 11 defa zikredilmiştir.

  1. Ayın

ع

Hazreti MUSA,Kur’anda 136 defa zikredilmiştir.

  1. Ha

ح

Hazreti HARUN,Kur’anda 20 defa zikredilmiştir.

  1. Dad

ض

Hazreti DAVUT,Kur’anda 16 defa zikredilmiştir.

  1. Se

ث

Hazreti SÜLEYMAN,Kur’anda 17 defa zikredilmiştir.



ط

Hazreti YUNUS,Kur’anda 4 defa zikredilmiştir.

  1. Fe

ف

Hazreti İLYAS(İLYASİ),Kur’anda 3 defa zikredilmiştir.

  1. Sin

س

Hazreti ELYESEA,Kur’anda 2 defa zikredilmiştir.



ظ

Hazreti ZÜLKİF,Kur’anda 2 defa zikredilmiştir.

  1. Ze

ز

Hazreti ZEKERİYYA,Kur’anda 7 defa zikredilmiştir.

  1. Ye

ي

Hazreti YAHYA,Kur’anda 5 defa zikredilmiştir.

  1. Cim

ج

Hazreti ÜZEYİR,Kur’anda -- defa zikredilmiştir.



خ

Hazreti LOKMAN,Kur’anda --defa zikredilmiştir.

  1. Te

ت

Hazreti ZÜLKARNEYN,Kur’anda –- defa zikredilmiştir.

  1. Gayın

غ

Hazreti İSA,Kur’anda 25 defa zikredilmiştir.

  1. Mim

م

Hazreti MUHAMMED S.A.V.,Kur’anda 4 defa zikredilmiştir.


Yüklə 0,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin