1350'li (1970-71) yılların 2. yarısında şah rejimiyle Irak Baas rejimi arasındaki anlaşmazlık iyice büyüdü, Irak'ta mukim bulunan İranlıların önemli bir kısmı yurtdışına sürülüp evinden barkından edildi. İmam Humeyni o günlerde Irak cumhurbaşkanına yazdığı bir telgrafta bu girişimi sert bir dille kınamaktaydı. Hatta bu gelişmeleri protesto amacısya İmam -ks- Irak'tan ayrılmaya karar vermiş, ne var ki o şartlar altında İmam'ın Irak'tan hicret etmesinin yolaçacağı sonuçları kestirebilen Irak yöneticileri onun Irak'tan ayrılmasına izin vermemişlerdi.
Diğer taraftan petrol fiatlarının ve satışının artmasıyla birlikte geliri artan şah, hş. 1350'den sonra kendisini daha güçlü hissetmeye başlamıştı. buna paralel olarak da rejime muhalif olanlar acımasızca sindiriliyor, en küçük bir muhalefet en sert şekilde bastırılıyordu. Rejim cinnet geçirircesine bir tutkuyla silah satın almaya başlamış, Amerikan ürünleri İran piyasasını adetâ işgal etmiş, ard arda Amerikan üsleri açılmış, İsrail'le askeri ve ticârî ilişkilere azamî derecede hız verilmişti. İran şahlarının 2500 yıllık imparatorluğunun yıldönümü adına birçok ülkenin devlet başkanları İran'a davet edilmiş, astronomik rakamlara varan harcamalar İran milletinin kursağından kesilerek gerçekleştirilmişti. Şah rejimi, gücünü ve iktidarını ispatlayabilmek için bu büyük gösterişlere gerek duyuyordu.
İmam Humeyni -ks- ard arda yayınladığı mesajlarla bu israfları kınayacak ve ülkenin geride kalmasına neden olan sebepleri açılayarak İran'ın içinde bulunduğu acı tabloyu gözler önüne sermekten çekinmeyecekti.
Araplarla İsrail arasında 4. savaşta sahş İsrail'in güçlü hâmisi olarak ortada boy gösterirken İmam hş. 1352 Aban'ında -1973 sonbaharında- yayınladığı bir bildiriyle İran halkından, siyonist İsrail'in saldırganlıkları karşısında kıyam etmesini istedi. İmam bu mesajında bütün müslüman milletlerin Filistinli savaşçılara maddi ve manevi yardımda bulunmasının farz olduğunu ve Filistin'in direnişine destek sağlayabilmek için kan, ilaç, silah, gıda ve benzeri yardımlar yapılması gerektiğini vurguluyordu(49). İmam Humeyni -ks- bir başka mesajında da şöyle demekteydi: "Şu fesad tümörünü kökünden söküp atmadıkça islam milletinin yüzü gülmeyecektir ve İran bu yüzkarası sülalenin (Pehlevi) pençesinde olduğu sürece hürriyetin yüzünü göremeyecektir!"(50)
Hş. 1353 İsfendi'nin sonlarında (1974 kışı) şah, saraya bağlı "Restahiz Partisi"ni kurdurarak demokratik bir görünüme bürünmeye çalıştıysa da diktatör yapısı bunu da yüzüne gözüne bulaştırmasına neden oldu; nitekim televizyonda yaptığı bir konuşmada bütün İran halkının bu tek partiye üye olması gerektiğini, üye olmak istemeyenlerin hemen pasaportlarını alıp ülkeyi terketmelerini emrediyordu!(51)
Bu konuşma üzerine İmam Humeyni -ks- derhal bir fetva yayınlayacak ve bu fetvada şöyle diyecekti: "İslama karşı olması ve müslüman İran milletinin maslahatlarına muhalefet göstermesi cihetiyle, bu partiye üye olmak bütün İran milleti için haram olup zulme yardım ve müslümanların bedbahtlığına sebebiyet sayılır ve bu partiye karşı olmak "kötülükten menetme (nehy-i an'il münker)" esasının en bâriz gereklerinden biridir."(52)
İmam Humeyni'yle -ks- diğer bazı islam ulemasının bu yöndeki fetvaları etkili olmuştu. Onca geniş propagandaya rağmen, şah rejimi birkaç yıl sonra Restahiz Partisi'ni resmen kapattığını açıklayarak yenilgiyi kabul etmiş olacaktı. İmam Humeyni -ks- sözkonusu mesajında "Gurbet ellerde bulunduğum şu sırada İran milletinin içler acısı halinden fevkalâde üzüntü duymaktayım" diyor ve şöyle ekliyordu:"... Bu hassas ve kritik ortamda keşke ben de onlarla birlikte olabilseydim de islam ve İran'ın kurtuluşu için verilen bu mukaddes mücadelede onlarla işbirliğinde bulunsaydım..."(53)
Hş. 1354'te 15 Hordad kıyamının yıldönümü sırasında Kum'daki Feyziye Medresesinin inkılâbî din öğrencileri yeni bir kıyama daha giriştiler. "Yaşasın Humeyni! Peplevi hanedanına ölüm!" peryatları iki gün boyunca Kum semalarında çınladı. Bundan önce gerilla örgütleri büsbütün çökertilmiş, ünlü siyasi ve dindar isimlerin tamamına yakın bir kısmı rejimin zindanlarına hapsedilmişti; bu nedenledir ki ortalığın süt liman olduğunu zannettikleri bir anda böylesine cesurca ve alenî bir başkaldırıya şahid olmak, şaha ve Savak'a çok ağır gelmişti. Emniyet görevlileri medreseyi kuşatmış; ani bir baskınla medreseye girip buldukları herkesi acımasızca dayak altında tutuklayarak götürmüşlerdi.
İmam Humeyni -ks- bu olay üzerine hemen bir bildiri yayınlamakta ve şu müjdeyi vermekteydi: "... Bütün zorluk ve felaketlere rağmen milletin uyanık olması ümit vericidir. Bizzat şahın da itiraf etmiş olduğu gibi İran'daki bütün üniversitelerle değerli âlimler, ortaokul ve lise öğrencilere ve halkın diğer kesimleri mevcut bütün baskı ve zorbalıklara rağmen muhalefete girişmiş bulunuyor ki, bu da sömürü zincirlerinden kurtuluş ve hürriyete kavuşmanın başlangıcını müjdelemektedir!.."(54)
İmam Humeyni -ks- hş. 2 Mehr 1354'te -1975'te- Amerika ve Kanada'daki Müslüman Öğrenciler Encümeni yıllık kongresine gönderdiği yazılı mesajda şöyle diyordu: "Ömrümün şu son döneminde benim için ümit verici olan apaçık bir konu var; o da, genç neslin böylesine uyanık ve bilinçli olması ve giderek ilerlemekte olan aydınlar hareketidir, Allah'ın izniyle nihâi sonuca ulaşacak ve ecnebilerin ellerini keserek islam adaletinin yayılmasını sağlayacaktır(55)
Şah, din karşıtı laik politikalarından birini daha uygulama safhasına koyarak hş. 1354'ünün İsfend'inde (1975 kışı) küstühça bir girişimle İran'da kullanılan ve hz. Resulullah'ın -sav- hicret başlangıcının esas alındığı hicri takvimi değiştirip tarih başlangıcı olarak Hakameneşi padişahlığının kuruluşunu esas alan İran kraliyet tarihini ülkenin resmi tarihi ilan etti. İmam Humeyni -ks- buna çok sert bir tepki gösterecek ve derhal bir fetva yayınlayarak hiçbir esas ve mana ifade etmeyen Hakameni tarihinin kullanılmasının "haram" olduğunu açıklayacaktı. Bu temelsiz tarih aygulamasını haram ilan eden fetva da tıpkı şahın Restahiz Partisi'ne üyeliği haram eden fetva gibi fevkalâde etkili olmuş ve her ikisi de şah rejimi için tam bir "fiyosko"yla sonuçlanarak rejimin islam karşısında geri adım atmasıyla neticelenmişti; nitekim rejim 1357'de (1978) bu kanunu kaldırarak şehinşahlık tarihinden, tekrar hicri takvime dönüldüğünü açıklamak zorunda kalacaktı.
1975'te dönemin Irak cumhurbaşkanı yardımcısı Saddam'la şah arasında Cezayir'de yapılan antlaşmayla iki rejim arasındaki husumet ve düşmanlık geçici olarak son bulmuş oldu. O yıllarda Fars Körfezi'nde tam bir huzur ve güvenliğe ihtiyacı olan Amerika, İran'la Irak arasındaki sürtüşmelerin bir an önce noktalanmasını istiyordu. Bu nedenledir ki Cezayir cumhurbaşkanıyla şahın yakın dostu Mısır cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın aracılığıyla bu antlaşma gerçekleştirilmiş ve sürtüşmelere son verilmiştir.
Bağdad'la Tahran rejimleri arasındaki bu flört dönemi, İmam'ın mücadele sürecinde daha zor ve sıkıntılı bir kesit başlatmıştı. ne var ki bu zorlukların İmam'ı engellemesi mümkün değildi, o yılmadan mücadelesini sürdürüyor, davasında adım adım ilerliyordu.
İşte bu dönemlerde Irak'ta bulunan İran büyükelçisi üst düzey yetkililere gönderdiği gizli raporunda şöyle yazacaktı: "Ayetullah Humeyni Irak'ta sessiz sedasız durmuyor, rejim aleyhinde yoğun faaliyetler içinde... Gerekenin yapılması için lütfen talimatların bildirilmesi..."
Şah, bu rapora bizzat cevap yazacak ve öfkesini kusarak "kaçıncı kezdir söylüyorum bunu; kesin o sesi!" diyecekti (56) Şah bunu yazarken, Allah Teala'nın İmam Humeyni -ks- için bambaşka bir takdiri irade buyurmuş olduğunun farkında değildi: "Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, oysa Allah kendi nurunu tamamlayıcıdır, kafirlere hoş gelmesi bile" (Sâf, 8).
Hş. 1355'te (1976) Amerika'da Beyaz Saray demokratların eline geçti. ABD cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şahın cumhuriyetçilere yaptığı geniş yardımlar hiçbir işe yaramamıştı. Jimmy Carter, insan hakları ve ABD'nin yurtdışına silah ihracatının sınırlandırılması gibi sloganlarla başbakanlığı ele geçirmeyi başarmıştı. Sözkonusu dönemde Amerikalıların bu sloganları ön plana çıkarmasının özel bir nedeni vardı; herşeyden önce o yıllarda Amerika'ya karşı giderek artan -bilhassa İran'da- antipatinin azaltılması, Amerika'nın yaşadığı ciddi ekonomik krizin örtbas edilmesi ve eski Sovyetler'le yapılacak nükleer başlıklı silahlarla ilgili görüşmelerde (Salt) ABD lehine ayrıcalıklar kazanılmaya çalışılması yakında Sovyetler'e baskı uygulanması gibi faktörler bu nedenlerin en başta geleniydi. Binâenaleyh Amerikan Demokrat Partisi'nin politikacıları doğrultusunda Şah da İran'da "Açık ve Serbest Siyasi Atmosfer" politikasını uygulamaya başladı, bu paralelde birtakım dış değişiklikler yapıldı, bazı görevliler alınmış gibi yapılarak yerleri değiştirildi. Daha sonraları Amerika'nın Tahran'daki casusluk yuvası olan ABD büyükelçiliğinde ele geçirilen ve kitap halinde yayınlanan gizli belgelerin de ortaya koyduğu üzere ABD dışişleri bakanlığı ve CIA tarafından belirlenip Tahran büyükelçiliğine iblağ edilen "Amerika'nın İran politikası"nda zerrece değişiklik olmamış, ABD her zamanki gibi şaha her bakımdan destek vermeyi sürdürmüş, cumhuriyetçiler gibi demokratlar da şahı Amerika'nın Fars Körfesi'ndeki çıkarlarını savunan en güçlü piyon olarak kabul etmiş, nitekim bu nedenledir ki ABD'nin yabancı ülkelere silah ihracatına getirdiği kısıtlamalar İran'a uygulanmamıştı. Carter'le eşinin Tahran ziyareti ve ABD başkanının bu ziyaret sırasında yaptığı bir konuşmada Beyaz Saray'ın kayıtsız şartsız şahı desteklemeye devam edeceğini vurgulaması, şahın "Açık Siyasi Atmosfer" politikasının geçici bir senaryo olduğunu gösteriyordu.
Dostları ilə paylaş: |