İÇİndekiler öNSÖz piri Aşk İçin Söylenen Bir Kaside 4


YARGI VE ADLİYE ORGANLARININ ÖNEMİ



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə36/40
tarix21.08.2018
ölçüsü1,17 Mb.
#74085
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   40

YARGI VE ADLİYE

ORGANLARININ ÖNEMİ


En önemli meselelerden birisi de halkın canı, malı ve namusuyla ilgilenen yargı meselesidir. Rehbere veya rehberlik şurasına vasiyet ediyorum ki en büyük adli makamı, Şer’i mesuliyetini müdrik, sağlam ve tecrübeli bir geçmişi olan ve İslami ve siyasi konularda görüş sahibi olan kimselerin içerisinden seçsinler. Yüksek Yargı Şurası’ndan da istiyorum ki, geçmiş rejimde üzücü ve esef edilecek bir duruma gelmiş yargı meselesini ciddi bir telaşla düzene sokarak halkın canı ve malıyla oynayan ve kendileri için islami adalet diye birşey kabul etmeyen kimselerin elini bu önemli makamdan kessinler. Ciddi ve azimli bir şekilde yavaş yavaş bu teşkilatı değiştirerek, dini havzaların ciddiyetiyle yetiştirdiği ve gerekli şartlara sahip hakimleri belirlenen İslami şartlara haiz olmayan hakimlerin yerine atasınlar ki İnşaallah yakın zamanda İslami esaslara dayalı yargı bütün ülkede uygulansın.

Şimdiki ve gelecekteki bütün hakimlere de vasiyetim şudur ki; Adli meselelerin önemi ve mahkemelerde hüküm vermenin büyük ehemmiyeti ve haksız yere hüküm vermenin doğuracağı sonuçlar hakkında masum İmamlar’dan Allah’ın salavatı onların üzerine olsun nakledilen hadisleri göz önünde bulundurarak bu önemli ve ciddi vazifeyi üstlensinler ve bu makamın ehli olmayanların eline düşmesine izin vermesinler. Ehli olanlar da bir kenara çekilerek ehli olmayanlara meydan vermesinler ve şunu bilsinler ki bu makamın tehlikesi büyük olduğu gibi mükafatı, fazilet ve sevabı da büyüktür ve adli mesuluyeti üstlenmenin ehli için farzı kifayet olduğunu elbette kendileri de biliyorlar.



SAPIK KİMSELERİN İLİM HAVZALARINA NÜFUZ ETME TEHLİKESİ


Mukaddes ilim havzalarına vasiyetim şudur ki: Önceden de defalarca arzettiğim gibi günümüzde İslam ve İslam Cumhuriyetinin düşmanları İslam’ı ortadan kaldırmak için kesin bir karar almışlardır. Onlar bu şeytani hedeflerine ulaşabilmek için mümkün olan her yolu denemektedirler. Onların meşum hedeflerine ulaşabilmek için takip ettikleri, aynı zamanda da İslam ve İslami havzalara en büyük tehlike teşkil eden çok önemli düzenlerinden biri de sapık ve fasid kimseleri ilim havzalarına nüfuz ettirmeleridir.

Zira böyle sapık kimselerin ilim havzalarına sızmalarının kısa vadede en büyük tehlikesi çirkin amelleri, kötü ahlakları sapık metodlarıyla havzaların adını kötüye çıkarmaktır. Uzun vadede en büyük tehlikesi de birkaç hileker kişinin İslami ilimleri öğrenip, halk kitleleri arasında nüfuz sahibi olması ve kendilerini o temiz kalpli insanlara sevdirmekle yüce makamlara ulaşıp münasib bir zamanda da ilim havzalarına, aziz İslam ve ülkeye büyük darbeler vurmasıdır. Biliyoruz ki yağmacı süper güçlerin toplumlarda milliyetçiler, sahte aydınlar ve fırsat buldukları takdirde herkesten tehlikesi ve zararı daha fazla olan alim kılıklı kimselerden bir çok elemanları vardır. Bunlar, bazen otuz kırk yıl İslami ve dindar bir çehreyle veya pan İranizm, nasyonalizm, milliyetçilik ve diğer hilelerle, halk arasında sabır ve tahammül göstererek yaşıyor. zamanı geldiğinde de kendi görevlerini yapıyorlar.

Bizim aziz milletimiz inkılabın zafere ulaşmasından sonraki şu kısa müddet zarfında halkın mücahidleri, halkın fedaileri, tudeh ve benzeri isimler altında çalışan bir çok grupları görmüştür. Herkesin tam bir şuur ve uyanıklıkla bu çeşit komploları etkisiz bir hale getirmesi lazımdır. Her şeyden daha önemlisi de tanınmış muhterem ve fazıl müderrislerin (üstadların) zamanın mercilerinin teyidiyle ilim havzalarını tanzim ve tasfiye etmeleridir. İlim havzalarında yaygınlaşmış olan “Düzen düzensizliktedir” tezi de ihtimalen bu komplocuların meşum ilkalarından biridir. Her ne olursa olsun tüm asırlarda, özellikle de komplo ve düzenlerin kuvvet kazandığı bu asırda havzaların düzene sokulmasını tavsiye ediyorum. Kadri yüce müderris ve alimler vakit sarfederek doğru ve dakik programlar hazırlamalı, özellikle de Kum ilim Havzasını ve diğer büyük ve önemli havzaları günümüzde her çeşit tehlike ve zarardan korumaya çalışmalıdırlar.

Muhterem alim ve müderrisler, fekahette ilgili olan derslerinde fıkıh ve usulü fıkıh havzalarının İslam fıkhının tek beka yolu olan büyük üstadların yolundan sapmasına asla izin vermemelidirler. Her gün araştırma, dikkat, görüş, buluş ve tahkiklerin daha da bir artması ve selefi salibin mirası olan geleneksel fıkhın mahfuz kalması gerekir. Aksi takdirde tahkik ve tedkik temellerinin sarsılacağı kaçınılmazdır. Bu yüzden tahkik alanı geliştirilmeli, daima ileriyle doğru gidilmelidir. Elbette ilmin diğer dallarında da ülke ve İslam için gerekli programlar hazırlanmalı, bu dallarda da bazı kişilerin eğitilmesi lazımdır. Genel bir şekilde öğrenim ve öğretim yapılması gereken en büyük ve yüce sahalardan biri de en büyük cihad olan ahlak, nefis tezkiyesi ve Allah’a doğru seyri suluk Allah hepimize nasip etsin kabilinden İslam’ın manevi ilimler sahasıdır.



İCRA ORGANLARINDA ISLAH, TASFİYE VE DENETİMİN GEREKLİLİĞİ


Islah, tasfiye ve denetimin gerekli olan yerlerinden biri de yürütme organlarıdır. Bazen müterakki ve toplumun haline faydalı olan kanunlar Meclis’te tasvip olur, Anayasayı Koruma Şurası da onu tenfiz eder ve ilgili bakanlar da idarelere bildirir, ama bu kanun salih olmayan icracıların eline düşecek olursa onu etkisiz bir hale getirmeleri, kanunlara aykırı bir şekilde veya adet edindikleri bir takım bürokratik engellerle halkı rahatsız etmeleri ve böylece de tedricen halk arasında büyük bir rahatsızlık oluşurmaları mümkündür. Benim bugünkü ve gelecek asırlardaki mesul bakanlara vasiyetim şudur ki: Sizler ve bakanlıkta hizmet eden diğer memurlar şunu bilmelidir ki rızıklandıkları bütçe halkın malıdır. O halde bu halka özellikle de mustazaf insanlara hizmet etmelisiniz. Halkı rahatsız etmek, müşkülat çıkarmak ve vazifesine aykırı bir şekilde amel etmek haramdır. Allah etmesin bazen bu ameler Allah’ın gazabına da sebep olur. hepiniz halkın desteğine muhtaçsınız. Halkın, özellikle mahrum tabakasının deteği ile bu inkılab başarıya ulaştı. Şah’ın zulüm eli, ülkeden ve ülkenin zenginlik kaynaklarından kesildi. Onların desteğinden mahrum olduğunuz gün sizlerde kenara itilirsiniz. Zalim şehinşahlık rejimine olduğu gibi sizin yerinize de yine o zalimler geçer.

Binaenaleyh halkın nazarını celbetmeniz ve İslami olmayan insanlık dışı hareketlerden çekinmeniz gerekir. Bu saikle ülkenin tarih boyunca gelecek olan bütün bakanlarına da vasiyet ediyorum ki, valileri seçerken ülkede huzurun da artması için layık, dindar, akıllı, şer’i mesuliyetini müdrik ve halkla iyi geçinebilen kimseleri seçmeye özen göstermelidirler. Bütün bakanlıklar sorumlu olan dışişleri bakanlığı gibi bazı bakanlıkların has bir özellikleri vardır. Ben İnkılab’ın başarıya ulaştığı ilk günlerden itibaren tağutun etkisi altında kalmış konsoloslukların, İslam Cumhuriyeti’ne yakışır konsolosluklar haline getirilmesi hususunda dışişleri bakanlığına bazı tavsiyelerde bulundum. Ama onlardan bazıları ya hiçbir olumlu teşebbüste bulunamadılar veya bulunmak istemediler. İnkılab’ın zaferinden tam üç yıl geçmekte olan hali hazırdaki dışişleri bakanı ve bu konuda bazı olumlu teşebbüslerde bulunmuştur; inşaallah tam bir ciddiyetle ve vakit harcayarak bu önemli iş de gerçekleşir.

Ben şimdiki ve gelecekteki dışişleri bakanlarına vasiyet ediyorum ki, siz beylerin, bakanlık ve konsoloslukları ıslah etmek, bu merkezleri bir düzene sokmak, dış siyasetinde ülkenin istiklal ve menfaatini korumak ve iç işlerimize karışmayı düşünmeyen devletlerle güzel ilişkilerde bulunmak hususunda ağır sorumluluğunuz vardır. Bütün boyutlarıyla bağımlılık kokusu olan herşeyden titizlikle çekinmeniz gerekir. Bilmelisiniz ki bazı işerde bağımlılığın zahiri hoş görünse de veya hali hazırdaki bir faydası olsa da sonunda ülkenin kökünü kazıyıcak ve onu büyük bir çıkmaza düşürecektir. İslami ülkelerle ilişkilerinizi daha, bir iyileştirmek ve devlet adamlarını uyandırmak için çaba sarfedin. Onları vahdete ve birliğe davet edin ve biliniz ki Allahu Teala sizinledir.

İslam ülkeleri halklarına da vasiyet ediyorum ki, İslam ve islam’ın hükümlerini uygulamaktan ibaret olan hedefiniz hususunda dıştan hiçbir kimsenin size yardımda bulunacağını beklemeyin. Kendiniz, özgürlük ve istiklali size armağan edecek olan bu hayati mesele için kıyam etmelisiniz. İslami ülkelerin muhterem alim ve hatibleri devlet adamlarını süper güçlere bağımlılıktan kurtulmaya kendi milletleriyle birlik olmaya davet etsinler. Bu takdirde mutlaka zafere kavuşurlar. Yine (muhterem alim ve vaizler) milletleri vahdete davet etsinler; onları İslam’ın emirlerine aykırı olan milliyetçilikten sakındırsınlar. Hangi ırk ve ülkeden olursa olsun kendi iman kardeşlerine yardım elini uzatsınlar. Eğer bu iman kardeşliği, devlet ve milletlerin gayreti ve Allahu Teala’nın da teyidi ile birgün tahakkuk edecek olursa, dünyanın en büyük ve kudretli gücünü, müslümanların teşkil ettiğini göreceksiniz. Allahu Teala’nın izniyle bu kardeşlik ve eşitliğin tahakkuk edeceği günün ümidiyle...

Bütün asırlarda, bilhassa has bir özelliği olan bu asırda, İrşad Bakanlığına da batıl karşısında hakkı tebliğ etmek ve İslam Cumhuriyetinin gerçek çehresini göstermek için çaba göstermelerini tavsiye ediyorum. Biz bugün süper güçlerin elini bu ülkeden kestiğimiz bir zamanda, büyük güçlere bağlı olan bütün kitle haberleşme araçlarının propaganda hücumlarına maruz kalmışız. Süper güçlere bağlı olan yazar ve konuşmacılar, yeni vücuda gelmiş olan bu İslam Cumhuriyetine ne kadar yalan ve töhmetler atmadılar ki? Maalesef bölgedeki hükümetlerde İslam’ın hükmü gereğince bizlere kardeşlik elini uzatacaklarına, bize ve İslam’a düşman kesildiler.

Bunların hepsi dünyayı yutan güçlerin hizmetinde olup her taraftan bize karşı saldırıya geçmişlerdir. Bizim tebliğat gücümüz, onlarınkinin karşısında çok zayıf kalmaktadır. Bildiğiniz gibi bu gün dünya tebliğat üzerinde dönüyor. Maalesef iki kutuptan birine meyilli olan sözde aydın yazarlar, ülke ve milletlerinin, istiklal ve özgürlüğü hususunda tefekkür edeceklerine, düçar oldukları bencillikler, fırsat kollamalar ve tekelcilikler yüzünden, ülke ve milletlerinin maslahatını göz önünde bulundurmak, İslam Cumhuriyetinin sağladığı istiklal ve özürlüğü, şah rejimindeki durumla mukayese etmek, refah ve ayyaşlıkları hususunda, kaybettikleri şeyler karşılığında elde ettikleri şerefli bir hayatı, bağımlılık uşaklık ve zulüm ve fuhuş kaynakları olan fasid kimseleri övmek, onlara yaltaklanmak sayesinde zalim şah rejiminden aldıkları değersiz şeylerle karşılaştırmak için vakit bile bulamıyorlar.

Yine onların gurur ve bencillikleri, yeni vücuda gelmiş olan bu İslam Cumhuriyeti’ne iftira ve yakışıksız sözler sarfetmekten el çekerek, millet ve devletle bir saf oluşturup tağut ve zalimlerin aleyhine dilleri ve kalemleriyle birşey söyleyip yazmalarına mani olmaktadır. Tebliğ meselesi yalnız İrşad Bakanlığının vazifesi değildir; belki bütün bilgin, konuşmacı, yazar ve sanat sahiblerinin üzerine düşen bir vazifedir bu. Dış İşleri Bakanlığı, tüm konsoloslukların tebliği yayınlarının olması ve İslam’ın nurlu çehresinin bütün dünyaya gösterilmesi için çalışıp çaba göstermelidir. Eğer Kur’an ve sünnetin bütün boyutlarıyla davet ettiği İslam’ın o güzel çehresi İslam muhaliflerinin maskesi altında ve dostlarının da yanlış anlamalarından kurtulup ortaya çıkarsa, İslam bütün dünyayı sarar ve iftihar dolu bayrağı her yerde dalgalanmaya başlar. Ne kadar üzücü ve kahredicidir ki, müslümanlar tarih boyunca eşine rastlanmayan böylesi değerli bir mücevhere sahip olduğu, her özgür fıtratlı insanın talibi olduğu bu kıymetli mücevheri dünyaya sunamamış, aksine belki bizzat kendileri ondan gaflet etmiş onu anlayamamış ve bazen de ondan firar bile etmişler.


Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin