EĞİTİM VE ÖĞRETİM MERKEZLERİNİN EHEMMİYETİ
Çok önemli ve kader belirleyici meselelerden biri de ana okullarından üniversitelere kadar var olan eğitim ve öğretim merkezleri meselesidir. Fevkalade büyük öneminden dolayı bu meseleye tekrar değinmek istiyorum:
Tarih boyunca yağmalanmış milletimiz bilmelidir ki son yarım yüzyılda İslam’a ve İran’a vurulan yıkıcı darbelerin büyük bir bölümü üriversitelerden gelmiştir. Eğer üniversiteler ve diğer eğitim ve öğretim merkezleri, ülkenin menfaatleri yönünde İslami ve milli programlarla çocuklar ve gençlerimizin zalim, terbiye ve tezhibiyle uğraşmış olsalardı kesinlikle ülkemiz ingiltere ve daha sonra da Amerika ve Rusya’nın kursağına girmez, ocaklar söndüren antlaşmalar, mahrum ve yağmalanmış milletimize empoze edilemez, yabancı müsteşarlar İran’a ayak basamaz, İran’ın zenginlik kaynakları ve bu mazlum milletin siyah altını (petrolü) şeytani güçlerin ceplerine akıtılmaz, Pehlevi hanedanı ve bağlıları milletin mallarını yağmalayamaz, dıştaki mazlumların cesetleri üzerine parklar ve villalar bina edilemez ve yabancı bankaların kasalarını bu mazlumların el emeği ve alınteriyle doldurup kendi ve akrabalarının ayyaşlık ve serserilikleri yolunda harcayamazlardı. Eğer meclis, devlet, yargı organları ve diğer organlar İslami ve milli üniversitelerden kaynaklanmış olsaydı bugün milletimiz muhakkak şu evleri yıkan güçlüklerle karşı karşıya kalmazdı.
Eğer üniversitelerden İslami ve İslam’ın karşısında arz-ı endam eden bugünkü manasıyla değil; sahih manası-yla milli eğilimli temiz şahsiyetler, yasama, yürütme ve yargı organlarına girebilselerdi, bu günümüz başka bir gün ve ülkemiz de başka bir ülke olurdu; mahrumlarımız mahrumiyet zincirinden kurtulur, zulüm ve cinayet tezgahına son verilir ve sadece biri bile değerli ve faal genç nesli tek başına zayi etmek için yeterli olan fuhuş, işret ve uyuşturucu maddeler merkezlerinin defteri dürülürdü. Eğer üniversiteler İslami, insani ve milli olsaydı rahat bir şekilde topluma yüzlerce binlerce müderris verebilirdi. Fakat ne yazık ki üniversiteler ve liseler dikte edilmiş bir programla mazlum ve mahrum bir azınlık dışında hep Batı veya Doğu hayranı kimseler tarafından yönetilmekteydi.
Bizim aziz ve masum gençlerimiz de böylesi süpergüçlere bağımlı kurtların kucağında büyüyerek yasama, icra ve yargı kürsülerine oturup zalim pehlevi rejiminin emri üzere amel ediyorlardı. Artık bugün elhumdülillah üniversiteler cinayetkarların pençesinden çıkarılmıştır, millet ve İslam Cumhuriyeti hükümeti, sapık ideoloji sahibi veya garp ya da şarka eğilimli fasid unsurların üniversiteler, öğretmen okuları ve diğer talim ve terbiye merkezlerine nüfuz etmelerine asla müsaade etmemelidirler. Şimdiden önlemler alınmalı ki sonradan herhangi bir zorlukla karşılaşılmasın. Aziz lise, öğretmen okulu ve üniversite gençlerine ülke, millet ve kendi istiklal ve hürriyetlerini korumak için tüm sapıklıkların karşısında yiğitçe kıyam etmelerini tavsiye ediyorum.
SİLAHLI KUVVETLERE TAVSİYELER
Askeriye, İnkılab Muhafızları, jandarma ve polisten komitelere, besic ve aşiret gönüllülerine kadar bütün silahlı kuvvetlerin kendilerine has bir özellikleri vardır. Bunlar, İslam Cumhuriyetinin kuvvetli ve güçlü pazıları, sınırların, yolların, şehirlerin ve köylerin bekçileri; emniyet ve güvenlik koruyucularıdırlar. Bu yüzden de millet, hükümet ve meclisin özel tevvcühüne konu olmalıdır. Dünyada büyük güç ve yıkıcı politikaların her şeyden ve her gruptan daha çok silahlı kuvvetlerden yararlandıklarına dikkat edilmelidir. İhtilaller ve hükümet değişiklikleri hep siyasi oyunlara gelmiş bu silahlı kuvvetlerin eliyle gerçekleşmektedir. Hilekar menfatçılar, onların başlarından bazısını satın alarak onların eliyle ve aldatılmış komutanların planlarıyla ülkeleri ele geçirip mazlum milletlere musallat olmakta ve onların istiklal ve hürriyetlerini ellerinden almaktalar. Eğer işin başında temiz komutanlar bulunursa, ülke düşmanları hiçbir zaman herhangi bir ülkeyi işgal edemez ve her hangi bir ülkede ihtilal yapamazlar. Birşeyler yapmaya yeltenseler de İslam’a bağlı olan komutanların eliyle hemen hezimete uğrarlar.
İran’da milletin eliyle gerçekleştirilen asrın mucizesi (inkılab)nde de İslam’a bağlı silahlı kuvvetlerin ve temiz vatansever komutanların büyük bir payı vardır. Amerika ve diğer güçlerin emri ve yardımıyla Tekritli Saddam’ın bize tahmil ettiği lanetli savaş da iki yıla yakın bir süreden beridir mütecaviz Baas ordusu ve güçlü destekçileri ile onların bağımlılarının askeri siyasi yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Askeriye, emniyet güçleri, inkılab muhafızları ve halktan müteşekkil silahlı kuvvetler, halkın cephe ve cephe arkasında esirgemediği yardımlarıyla bu büyük iftiharı yaratarak İran’ın başını yükselttiler. İslam Cumhuriyetini ortadan kaldırmak için seferber edilen Doğu ve Batı’ya bağımlı kuklaların dahildeki oyunları da yine gayretli halkın yardımı ve komite gençleri, polis ve besic pasdarlarınnın güçlü eliyle etkisiz hale getirildi. Ailelerin tam bir güven içinde istirahat edebilmeleri ve bu aziz ve fedakar gençlerin geceleri uyumaması sayesindedir. Allah yardımcıları olsun.
Binaenaleyh ömrümün şu son zamanlarında bütün silahlı kuvvetlere bir kardeş olarak şunları vasiyet ediyorum:
Ey İslam’ı canlarından daha çok seven, likaullah aşkıyla cephelerde fedakarlık eden ve ülke çapında mukaddes görevlerini başarıyla yürüten azizler! Gözünüzü açın! Uyanık olun! Politika oyuncuları. Batı ve Doğu hayranı profesyonel politikacılar ve perde ardındaki cinayetkarların esrarengiz elleri, hiyanet ve cinayetle bilenmiş silahlarını her taraftan ve herkesten (her taifeden) daha çok siz azizlere yöneltmiş bulunmaktalar. Yaptığınız fedakarlıklarla İnkılabı zafere ulaştıran ve İslam’ı ihya eden siz azizlerden İslam Cumhuriyetini yıkmak için istifade etmek; sizleri, İslam adına, vatan ve millete hizmet adına İslam ve milletten kopararak dünyayı sömüren iki kutuptan birinin kucağına düşürmek, siyasi hilelerle İslami ve milli görüntülerle sizin zahmet ve fedakarlıklarınız üzerine iptal çizgisi çekmek istiyorlar.
Silahlı kuvvetlere kesin vasiyetim şu ki İslam Cumhuriyeti kanunlarında da olduğu gibi askerlerin partiler, gruplar ve siyasi teşekküllere girmemelerini öngören kurallara uyulması, bununla amel edilmesidir. Ve silahlı kuvvetler asker, emniyet güçleri, inkılab muhafızları, besic ve her ne olurlarsa olsunlar hiç bir parti ve gruba girmeyerek kendilerini siyasi oyunlardan uzak tutmalıdırlar. Ancak bu takdirde kudretlerini koruyabilir, ihtilaflardan kaçınabilirler.
Komutanlar, kendi emri altındaki güçleri partilere girmekten menetmelidirler. Çünkü İnkılab, bütün milletin olduğundan onu korumak da herkese aittir. Hükümet, millet, savunma şurası ve İslami Şura Meclisi’nin şeri ve vatani vazifesi eğer silahlı kuvvetlerden, ister komutanlar ve üst kademedekiler olsun, isterse alt kademedekiler, İslam ve ülkenin maslahatlarına aykırı bir iş yaparlar ve şüphesiz kendilerini felakete sürükleyecek partilere girerlerse veya siyasi oyunlara katılırlarsa daha ilk anda onlara karşı çıkmaktır. Rehber ve rehberlik şurası da kesin bir kararlılıkla bu işin önünü almalıdır. Ancak bu takdirde ülke her türlü zarara uğramaktan kurtulabilir. Ben, şu dünya hayatımın sonunda bütün silahlı kuvvetlere müşfikane vasiyet ediyorum ki, Allahu Teala’nın herkesi hidayet nuruna ve yüce insanlık makamına davet ettiği biricik istiklal ve hürriyet mektebi İslam’a aynen bugün gösterdiğiniz vefakarlık gibi vefakarlığınızı sürdürmeye kararlı olunuz. Çünkü sizin İslam’a olan bu bağlılınız ancak sizi, ülkenizi ve milletinizi kendilerine köle yapmaktan, ülkenizi ve aziz milletinizi geri bırakmak, tüketim pazarı haline sokmak ve zulmü kabullenmenin uğursuz utanç verici yükü altında tutmaktan başka birşey istemeyen güçlere bağımlılık ziletinden kurtarabilir.
Bir takım zorlukları olsa bile insanca şerefli bir şekilde yaşamayı, hayvani refahla içiçe olan yabancılara kölelik ederek yaşamaya tercih edin ve bilin ki ileri teknolojik ihtiyaçlarınızı karşılamakta diğerine el açıp ömür boyu dilencilik etiğiniz müddetçe sizler de kendi iradenizle teşebbüse geçme ve buluşlarda ilerleme gücü asla gelişmeyecektir. Ekonomik ambargodan sonra ki şu kısa müddet zarfında daha önce kendilerini her şeyi yapmaktan aciz görenler, fabrikalar kurmaktan ye’se, umutsuzluğa düşenler, fikirlerini kuşatarak, kafalarını çalıştırarak ordunun ve fabrikaların bir çok ihtiyacını karşıladıklarını gayet iyi bir şekilde gördünüz. Bu savaş ve ekonomik ambargo ve yabancı uzmanların ülkeden kapı dışarı edilmesi, aslında ilahi bir lütuf ve armağan idi ama biz farkında değildik. Şimdi hükümet ve ordu emperyalistlerin, dünyayı sömüren güçlerin mallarına ambargo uygularsa ve yeni buluşlar için çabalarını ciddi bir şekilde artırırlarsa, ülkenin kendi kendine yeterlilik derecesine ulaşacağı (bağımsız bir ekonomiye sahip olacağını ve düşmanın kapısında dilenmekten kurtulacağı ümid edilebilir.
Burada hemen şunu da ilave etmeliyim ki yabancı ülkelerin gelişmiş teknolojisine muhtaç olduğumuz bunca geri bırakılmışlığımızdan sonra artık inkar edilemez bir gerçektir, fakat bunun manası, ilerlemiş bilimlerde iki kutuptan birine bağımlı olmamız gerektiği demek değildir. Hükümet ve ordu İslam’a bağlı üniversiteleri gelişmiş teknolojiye sahip ve sömürgeci olmayan ülkelere göndermeye çalışmalıdırlar. Amerika, Sovyet Rusya ve bu iki kutbun yörüngesinde olan ülkelere öğrenci göndermekten kaçınmaları gerekir. Bir gün gelir de inşaallah bu iki güç kendi hatalarının farkına varır insanlık ve insan severlik çizgisine gelir, başkalarının haklarına saygı gösterir ya da inşallah dünya müstazafları, uyanık milletler ve dinlerine bağlı müslümanlar onlara hadlerini bildirir onları yerlerine geri oturturlar. Öyle bir günün gelmesi ümidiyle...
Dostları ilə paylaş: |