İÇİndekiler takdiM 3


MÜSLÜMANLAR AVRUPA’YA HÂKİM OLARAK GİRMİŞLERDİR



Yüklə 495,45 Kb.
səhifə11/18
tarix05.09.2018
ölçüsü495,45 Kb.
#76818
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   18

MÜSLÜMANLAR AVRUPA’YA HÂKİM OLARAK GİRMİŞLERDİR


Bu bahis de çok manidar ve geçmişte müslüman­ların Avrupayla münasebetlerini ortaya koyması bakı­mından çok dikkat çekicidir:

«Fenikeliler Avrupa’ya tüccar, Yahudiler Avrupa’ya mül­teci veya esir olarak girdikleri halde; Müslümanlar Avrupa’ya hâkim olarak girmişler ve bu Müslümanlar, Kur’an yardı­mıyla Avrupa’ya irfan meş’ale­sini360 taşımışlardır.

Filhakika Müslümanlar garblılara ve şarklılara felsefe, tıp, heyet, şiir öğretmişlerdir. Yunan'ın ölü dimağına ve ölü irfanına hayat vermişler, bütün dünyayı cehalet karanlıkları ihata etmişken her tarafa nur ifaza eylemişler ve bu itibarla bu insanlar ulûm-u cedidenin temellerini atmışlardır." (Musevî âlimlerinden Emanoil Düeş, İngilizce "Kuvarterli Revyo" mecmuasının 254'üncü numarasında "İslâmiyet" serlevhasıyla yazdığı makaleden)» (Nur Çeşmesi sh: 188)

Avrupaya mâl edilen, beşerin faydalandığı iyilikler hakkında bir tes­bit:

«Bunu da inkâr etmem, medeniyette vardır mehâ­sin-i ke­sire.361 Lâkin, onlar değildir ne Nasrâniyet362 malı, ne Avrupa icadı,



Ne şu asrın san’atı. Belki umum malıdır. Telâ­huk u efkâr­dan,363 semâvî şerâyiden,364 hem hâcât-ı fıtrîden,365 hususî şer-i Ahmedî,366

İslâmî inkılâptan neş’et eden367 bir maldır. Kimse temel­lük etmez.368 (Sözler sh: 714)

Avrupanın İslâm dininden istifade ettiğini beyan eden bahis:

«Filhakika369 bu âlî din; Avrupa’ya, dünyanın imarkâ­rane inkişafı için lâzım olan en esaslı kaynakları temin et­miştir...



İslâmiyet, yeryüzünden kalkacak ve bu suretle hiçbir Müslüman kalmayacak olursa, barışı devam ettirmeye imkân kalır mı? Hâyır.. buna imkân yoktur!

Gaston Care » (İşarat-ül İ’caz sh: 221)

«Kesb-i medeniyette370 Japonlara iktida bize lâzımdır ki; onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti371 al­makla bera­ber, her kavmin mâye-i bekası372 olan âdât-ı milliyelerini373 mu­hafaza ettiler.» (Divan-ı Harb-i Örfi sh: 72)


YAHUDİ VE HRİSTİYANLARLA DOSTLUK MESELESİ


Nazar-ı dikkate alınması gereken bir önemli husus da şudur ki, Bediüzzaman Hazretlerinin beyanlarında zaman mefhumu dikkate alınmalıdır. Gerçi Risale-i Nurun meseleleri, Kur’an tefsiri olmak ha­sebiyle bütün zamanlara bakan yönleri vardır. Fakat mesela devletin dini, Din-i İslâm iken ve devlet İslâm toplumunu harici ve dahili, maddî ve manevî tehlikelerden korurken söylenen sözler ve yapılan tavsi­yeler, Kur’anın iktidar yönünden koruyucusu yokken ve İslâm cemiyeti, bütün âlem-i küfrün ve sefahatin hücumuna açıkken uygu­lanmaya kalkışılırsa ortaya çok acib garabetler çıkar.

Ve hattâ bilerek veya bilmeyerek, Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur Külliyatı hakkında su-i zanlara sebebiyet verilebilir.



Bu gelen bahiste ll.Meşrutiyet sonrası, Üstad Hazretleri, 1911 yılında, devletin başka din mensublarıyla münasebet ve dostluk meselesi üzerine der ki:

«S – Yahudi ve Nasara ile muhabbetten Kur’ân’­da nehiy vardır. 374 «š@«[¬7²:«! |«*@«MÅX7!ö«:ö«(x­Z«[²7!ö!:­H¬FÅB«#ö«ž Bu­nunla beraber nasıl dost olunuz dersiniz?

C – Evvelâ: Delil kat’iyyü’l-metîn375 olduğu gibi, kat’iy­yü’d-delâlet 376olmak gerektir. Halbuki tevil ve ihtimalin mecâli vardır. Zira, nehy-i Kur’ânî âmm377 değildir, mutlaktır.378 Mutlak ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kay­dını izhar etse, itiraz olunmaz. Hem de hüküm müştak üzerine olsa,379 me’haz-ı iştikakı,380 illet-i hüküm gösterir.381 De­mek bu nehiy, Yahudi ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan ayineleri hasebiyledir.

Hem de bir adam zâtı için sevilmez. Belki mu­habbet, sıfat veya san’atı içindir. Öyleyse herbir Müslümanın herbir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, herbir kâfirin dahi bütün sıfat ve san’atları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir san’atı, istihsan etmekle382 iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!383



Saniyen: Zaman-ı Saadette bir inkılâb-ı azîm-i dinî vü­cuda geldi.384 Bütün ezhânı385 nokta-i dine çe­virdiğinden, bütün muhabbet ve adaveti386 o nok­tada toplayıp muhabbet ve adavet ederlerdi. Onun için, gayr-ı müslimlere olan muhabbetten nifak kokusu geliyordu. Lâkin, şimdi âlemdeki bir inkılâb-ı acîb-i me­denî ve dünyevîdir. Bütün ez­hânı zapt ve bütün ukulü meşgul eden nokta-i medeniyet, terakki ve dünyadır. Zaten onların ek­se­risi, dinlerine o kadar mukayyed değildirler.387 Bi­naenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile ikti­bas etmektir.388 Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhafa­zadır. İşte bu dostluk, kat’iyen nehy-i Kur’ânîde dahil de­ğildir.» (Münazarat sh: 31)

Bu bahiste de görülüyor ki, İslâm hakimiyetinde başka din mensupları ile münasebetler kurulabilir. Onlarla Hrıstiyanlık ve Yahudilik yönlerinden etkilenme­den, teknik imkanlar noktasında irtibatlar olabilir. Risale-i Nur Külliyatında çokça bahsedilen, «Asr-ı Saadet'ten şimdiye kadar hiçbir tarih bize göstermiyor ki; bir Müslümanın muhakeme-i akliye ile ve delil-i yakînî ile ve İslâmiyete tercih etmekle eski ve yeni ayrı bir dine girdiğini tarih göstermiyor.» şeklindeki beyandan, bir Müslümanın, Avrupa birli­ğiyle ve içiçe olacak hayattan dolayı Hırıstiyan veya Yahudi ola­cağı düşünülemez. Fakat esas tehlike, Süfyaniyetin darbeleriyle sar­sılmış ve dini bağları iyice zayıflamış ekseriyetin, sefahet ve ibadetsizlik yüzünden hayat-ı ebediyeleri mahvolmasıdır. Ayrıca, Müslümanın dünya hayatı noktasında İttihad-ı İslâm fikri, hayale dahi getirilmemeye çalışılıyor.



Yüklə 495,45 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin