İÇİndekiler takdiM 3



Yüklə 495,45 Kb.
səhifə4/18
tarix05.09.2018
ölçüsü495,45 Kb.
#76818
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18

AVRUPA ASLINDA IRKÇIDIR


a) Avrupanın ırkçılık anlayışı ve bunu İslâm dün­yasına sokmaya çalışması hakkında Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:

«Ben124«^Å[¬V¬;@«D²7!ö«^Å[¬A«M«Q²7!ö¬aÅA«%ö­^Å[¬8«Ÿ²,¬ž²!«öferman-ı kat’îsiyle, eski zamandan beri menfi milliyet125 ve unsuriyetperver­liğe,126 Avrupa’nın bir nevi firenk illeti127 olduğun­dan, bir zehr-i katil128 nazarıyla bakmışım. Ve Avrupa, o fi­renk il­letini İslâm içine atmış,tefrika129 versin, parça­lasın, yutmasına hazır olsun diye düşünür. O firenk illetine karşı eskiden beri tedaviye çalıştı­ğımı, talebelerim ve bana temas edenler biliyor­lar.» (Mektubat sh: 64)

«Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar, tâ ki parçalayıp onları yutsunlar.» (Mektubat sh: 322)

b) Birinci Cihan Harbinin sebebi Avrupa’nın ırk­çı­lık anlayışıdır:

«Hem Avrupa milletleri şu asırda unsuriyet fikrini130 çok ileri sürdükleri için, Fransız ve Almanın çok şeâmetli ebedî adâvetlerinden131 başka, Harb-i Umumîdeki hâdisât-ı müt­hişe dahi, menfi milli­yetin nev-i beşere ne kadar zararlı olduğunu gös­terdi.» (Mektubat sh: 323)



c) Irkçılık fikriyle bu millete ve vatana hizmet edeceğine inananlara Risale-i Nur der ki:

«Bü­yük ejderhalar hükmünde olan Avrupa’nın doy­mak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir za­manda onlara ehemmiyet vermeyip, belki mânen onlara yardım edip, menfi unsuriyet fikriyle şark vilâyet­lerindeki vatandaş­lara132 veya ce­nup tarafın­daki din­daşlara133 adâvet besleyip onlara karşı cep­he almak, çok zararları ve mehâli­kiyle134 beraber, o cenup efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenuptan gelen Kur’­ân nuru var; İslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde bulunur.

İşte o dindaşlara adâvet135 ise, dolayısıyla İslâmiyete, Kur’ân’a doku­nur. İslâmiyet ve Kur’ân’a karşı adâvet ise, bütün bu vatandaşların hayat-ı dünyeviye ve ha­yat-ı uh­reviyesine bir nevi adâvettir. Hamiyet namına136 ha­yat-ı içti­maiyeye hizmet edeyim diye iki hayatın temel taşlarını harap et­mek, hamiyet değil, ha­mâkattir!137» (Mektubat sh: 323)

Evet, ırkçılık anlayışı, İslâm dünyasının selamet ve istiklâliyetinin dayanak noktası olan İslâm Birliğini engeller, Müslümanları biribirine düşman eder ve çoğukere de etmiştir.

d) Kur’an’ın İslâm bayraktarlığını yapan Türk Milletine işareti ve mesajı:

«İşte, ey ehl-i Kur’ân olan şu vatanın evlâtları! Altı yüz sene değil, belki Abbasîler zamanından beri, bin senedir Kur’ân-ı Hakîmin bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’ân’ı ilân etmişsiniz. Milliyetinizi Kur’ân’a ve İslâmiyete kale yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş te­hâcümâtı def ettiniz.138

ö«w[¬X¬8ÌY­W²7!ö]«V«2ö¯^Å7¬)«!ö­y«9xÇA¬E­<«:ö²v­ZÇA¬E­<ö¯•²x«T¬"ö­yÁV7!ö]¬#²@«<



139 ¬yÁV7!ö¬u[¬A«,ö]¬4ö«–:­G¬;@«D­<ö«w<¬h¬4@«U²7!ö]«V«2ö¯?Åi¬2«!

âyetine güzel bir mâsadak140 oldunuz. Şimdi Avru­pa’nın ve frenk-meşrep141 münafıkların desiselerine uyup şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak142 ol­maktan çe­kinmelisiniz ve korkmalısınız.» (Mektubat sh: 323)



Burada bahsolunan ayetin evveli, irtidadı ifade eder. Yani İslâmiyete girdikten sonra dinden ayrılıp başka bir anlayış ve yaşayış tarzına dönüş yapmaktır ki, en dehşetli bir felâket ve helâkettir.

Evet, «Mevcudiyetimizin hâmisi olan İslâmiyetten elini gevşetme, dört elle sarıl; yoksa mahvolursun.» (Mektubat sh: 471)


KADERİN HÜKMÜ VE TAKLİTÇİLİK


Batılılaşmanın en rahat tatbikata konulduğu devre olan 1930’lu yıllarda, Bediüzzaman Hazretleri, gerekli ikaz ve tesbitleri yapmıştır. Bu tesbitlerini nazara al­mayanlar sonunda maskara olmayı göze almalılar. O yıllarda yazmış olduğu bir risalesinde şöyle der:

«Avrupa’yı her cihetle taklit ederek, hattâ çok mu­kaddesatları o yolda feda ederek hareket ediyorlar. Halbuki her milletin kamet-i kıymeti143 başka bir elbise ister. Bir cins kumaş bile olsa, tarzı ayrı ayrı olmak lâzım gelir. Bir kadına bir jandarma elbisesi giydirilmez. Bir ihtiyar ho­caya tango bir kadın libası giydirilmediği gibi, körü kö­rüne taklit dahi çok defa maskaralık olur. Çünkü,



Evvelâ: Avrupa bir dükkân, bir kışla ise, Asya bir mez­raa,144 bir cami hükmündedir. Bir dükkâncı dansa gider, bir çiftçi gidemez. Kışla vaziyeti ile mescid vaziyeti bir ol­maz.

Hem ekser enbiyanın Asya’da zuhuru,145 ağleb-i huke­manın146 Avrupa’da gelmesi, kader-i ezelînin147 bir remzi,148 bir işaretidir ki, Asya akvâmını intibâha149 getirecek, terakki ettirecek, idare ettirecek, din ve kalbdir. Felsefe ve hikmet ise din ve kalbe yardım etmeli, yerine geçmemeli.» (Mektubat sh: 324)

Bu kısımda da Avrupa ile İslâm dünyası, aynı anlayış ve yaşayışta olmadıkları ve olmayacaklarına dikkat çekiliyor.

MASKELİ AVRUPA’NIN GERÇEK YÜZÜ


Avrupa’nın gerçek yüzü ve bizdeki taraftarlarının mahiyeti:

«İstikbalde gelecek nefret ve tahkirden150 sakınmak için, şu mahrem zeyil yazılmıştır. Yani, “Tuh o asrın gayretsiz adamla­rına!” denildiği zaman yüzümüze tükürükleri gelme­mek için ve­yahut silmek için yazıl­mıştır. Avrupa’nın in­saniyetperver maskesi151 altında vahşî reislerinin152 sa­ğır kulakları çınlasın! Ve bu vic­dansız gaddarları bize musallat eden o insafsız za­limlerin görmeyen gözlerine sokulsun! Ve bu asırda, yüz bin cihette “Yaşasın Cehennem” dedirten mim’siz me­deniyetperestlerin153 başlarına vurulmak için yazıl­mış bir arzuhaldir.» (Mektubat sh: 429)



Yüklə 495,45 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin