İÇİndekiler takdiM 3


AVRUPA’NIN YAYDIĞI ŞÜPHELERİ RİSALE-İ NUR DEF’EDİYOR



Yüklə 495,45 Kb.
səhifə9/18
tarix05.09.2018
ölçüsü495,45 Kb.
#76818
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   18

AVRUPA’NIN YAYDIĞI ŞÜPHELERİ RİSALE-İ NUR DEF’EDİYOR


Avrupa dinsizleri, 1950 yılından sonraları mem­le­ketimizde resmen din dersleri okullarda oku­tulmasıyla buraları bozmak fikriyle hareket et­mişlerdir.

«Bundan bir müddet evvel Avrupalı bir feylesof, İstanbul’a gelerek imam-hatib ve hâfız mektebinde okuyan talebe­lerde, Kur’an aleyhinde bir şübhe husule getirmek için bir konfe­rans vermiş. Kur'an aleyhtarı o feylesof, mezkûr konferansında ‘seb’a semavat’ âyet-i kerimesine ilişerek inkâr etmek istemiş. "Sema birdir, başka sema yok, fen bunu kabul etmiyor." demiş. Fakat ertesi gün, Risale-i Nur'un "İşarat-ül İ'caz" arabî tefsirinde kırk sene evvel ona dair verilen cevabı görünce, devam ettireceği o konferansları terkederek İstanbul'dan ayrılmaya mecbur kalmış.» (Konferans sh: 61)



Hatta Risale-i Nurun mücadele ettiği birinci mu­ha­tap, Avrupadan gelen bilhassa fikrî sapıklık ve yaşan­tıda ortaya çıkan sefahat hayatıdır.

«Harb-i umumî vasıtasıyla, bin seneden beri Kur’ân aley­hinde terâküm eden300 Avrupa itirazları ve evham­ları âlem-i İslâm içinde yol bulup yayıldılar. O şü­be­hatın bir kısmı fennî şeklini giydi, ortaya çıktı. Bu şübehatı ve itirazları bu zamanda def eden, başta Risalei’n-Nur ve şakirdleri göründüğünden, bu âyet301 bu asra da baktığın­dan, Risalei’n-Nur ve şakirtlerine remzen bakmakla beraber, ulema-i müteahhirînin302 mezhebine göre ­yÁV7!öެ! da vakfedil­mez. O halde makam-ı cifrîsi aynen 303]«R²O«[«7ö«–@«K²9¬ž²!öÅ–¬! nın makamı gibi 1344 ederek Re­sâili’n-Nur ve şakirtlerinin meydan-ı müca­hede-i mâneviyeye atılmaları tarihine tam tamına teva­fukla onları da bu âyetin harîm-i kudsîsinin içine alıyor.» (Şualar sh: 701)


AVRUPA’NIN HÜCUMUNA KARŞI CİHAD EDENLER


Risale-i Nur hizmetine işaret eden bir ayetin mana-yı işarî tabakasını tefsir eden Bediüzzaman Hazretleri, Avrupa’nın iç yüzünü tahlil edip İslâmiyete karşı bitmeyen bir kinle su-i niyet içinde bulunduğunu or­taya koyan bahiste der ki:

«Sûre-i Tevbe’de

ö²v¬Z¬;!«x²4«@"¬ö¬yÁV7!ö«*x­9ö~ÎY¬S²O­<ö²–«!ö«–:­G<¬h­<

304 «–:­h¬4@«U²7!ö«˜¬h«6ö²x«7«:ö­˜«*x­9öÅv¬B­<ö²–«!öެ!ö­yÁV7!ö]«"²@«<«:

âyetindeki ­˜«*x­9öÅv¬B­<ö²–«!öެ!ö­yÁV7!ö]«"²@«<«:ö²v¬Z¬;!«x²4«@"¬ö¬yÁV7!ö«*x­9ö cüm­lesi, kuv­vetli ve letafetli münasebet-i mâneviye­siyle beraber şeddeli lâm’lar, birer lâm ve şeddeli mim asıl kelimeden olduğundan, iki mim sayılmak ci­hetiyle 1324 ederek, Avrupa zâlimleri devlet-i İs­lâmiyenin nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir su­ikast plânı yaptıkları ve ona karşı Türkiye hami­yetperver­leri,305 hürriyeti ’24’te306 ilânıyla o plânı akîm bırakmaya ça­lıştıkları halde, maatteessüf, altı-yedi sene sonra, harb-i umumî neticesinde yine o suikast niyetiyle, Sevr Muahedesinde307 Kur’ân’ın zararına gayet ağır şera­itle kâfirâne fikirlerini yine icrâ etmek308 olan plânla­rını akîm bırakmak için Türk milliyetperverleri cumhuriyeti ilânla mu­ka­beleye çalıştıkları tarihi olan 1324’e, tâ ’34’te, tâ ’54’te tam ta­mına tevâfukla, o herc ü merc içinde Kur’ân’ın nurunu muhafa­zaya çalışanlar içinde Resâili’n-Nur Müellifi ’24’te ve Resâili’n-Nur’un mukaddematı ’34’te309 ve Resâili’n-Nur’un nuranî cüzleri ve fedakâr şakirtleri ’54’te mukabeleye ça­lışmaları göze çarpıyor. Hattâ hakikat-i hali bil­meyen bir kısım ehl-i siyaseti te­lâşa sevk ettiler ve bu itfâ suikastine310 karşı tenvir vazifesini tam îfa et­tiklerinden, bu âyetin mânâ-yı işârîsi311 cihetinde bir medâr-ı nazarı oldukla­rına kuvvetli bir emaredir. Şimdi İslâmlar içinde nur-u Kur’ân’a muhalif hâ­letlerin ek­serîsi o suikastlerin ve Sevr Muahedesi gibi gaddarâne muahedelerin vahim neticeleridir.

Eğer şeddeli mim dahi şeddeli lâm’lar gibi bir sa­yılsa, o vakit 1284 eder. O tarihte Avrupa kâfirleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmeye niyet ederek on sene sonra Rusları tahrik edip Rus’un ’93 muha­rebe-i meş’ume­siyle312 âlem-i İslâmın parlak nuruna muvakkat313 bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resâili’n-Nur şakirtleri yerinde Mev­lâna Halid’in (k.s.) şa­kirtleri o bulut zulümatını da­ğıttıklarından, bu âyet bu cihette onların başla­rına remzen314 parmak basıyor. Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli lâm’lar ve mim ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Haz­ret-i Mehdînin şakirdleri315 olabilir. Her ne ise... Bu nurlu âyetin çok nuranî nükteleri var. 316¬h²E«A²7!ö]«V«2öÇÄ­G«#ö­?«h²O«T²7«! sırrıyla kısa kestik.» (Şualar sh: 719)

Mezkûr açıklamalar, ikaz ve müdafaalar gösteriyor ki, Bediüzzaman Hazretleri, Avrupanın siyasî veya aşi­kâr ifsatlarına karşı mukabelelerde bulunmuş ve zarar­larını önlemeye çalışmıştır.

Menfî Avrupanın yukarıda açıklanan İslâm Âlemine muarız niyet ve tavırlarına rağmen onlardan nasıl menfaat beklenebilir?

AVRUPA’YA BOYKOT


Bediüzzaman Hazretleri, 1909 yılındaki meşhur 31 Mart hadisesinde, Sıkıyönetim Mahkemesinde yap­tığı müdafaada, İstanbulda bulunan Doğulu hamalların boykotlarını destek­lerken der ki:

«O hamalların, Avusturya’ya karşı, benim gibi bütün Avrupa’ya karşı* boykotajları ve en müşev­veş317 ve heyecanlı zamanlarda âkılâne hareketle­rinde bu nasihatin tesiri olmuş­tur. Padişaha karşı irtibatlarını tâdil etmeye ve boykotajlarla Avrupa’­ya karşı harb-i iktisadî318 açmaya sebebiyet ver­di­ğimden, demek cinayet ettim ki, bu belâya düş­tüm.» (Divan-ı Harb-i Örfi sh: 15)



Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu “Divan-ı Harb-i Örfî” eserini 1954 yı­lında tekrar neş­rederken baş tarafına “bu müdafaayı, şimdi bu asra daha mu­vafık gördük” ve “hayat-ı içtimaiyeyi alâkadar eden çok hakikatlere temas ettiğinden neşredildi.” diyerek bu müdafa­anın ortaya koyduğu hakikatlerin gelecek zamanlara da baktığına dikkat çekmiştir.

Yüklə 495,45 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin