Bölüm Üç
Hippel de “Özgürler”
Hippel’de "Özgürler"
Yüzyılın Beşinci On Yılında
Friedrichstrasse’deki Hippel - "Özgürler" in ilk başlangıcı - Özellikler - İç çember - Ziyaretçilerin daha geniş çevresi- Üç misafir - Halkın içinde "Özgürler" - Çevrenin Tavrı - Önemi
Bir önceki yüzyılın ilk on yılında, Berlin'deki Friedrichstrasse'deki 94 no'lu evde, bugün hala, ünlü Habel’in Unter den Linden’i gibi basit, ama zevkli ve rahat görünen şarap barlarından biri vardı. Ev hala ayaktadır ve bugünki Central-Hotel'in orta cephesinin hemen karşısındadır.
Sahibi, Berlin'de şarap işleyicisi olarak iyi bir üne sahipti. Zaten yaşlı J. M. R. Hippel on yıllardır işin sahibiydi; sonra dul eşi, 1841'de oğlu Jacob Hippel'e teslim etmeden önce birkaç yıl boyunca işletti.
Bu süre zarfında belki bir yıl sonra, bir grup erkek bu şarap barında her akşam buluşmaya başladı. Bu grup sadece tek bir ortak noktası olan çok farklı bireylerden oluşuyordu: zamanın politik ve sosyal koşullarından az ya da çok memnun değillerdi ve onlara karşı kamuoyuyla az ya da çok şiddetli bir şekilde mücadele ediyorlardı.
Zamanın büyük entelektüel hareketinde "aşırı sol"cu olan bu gruba "Özgürler" (çünkü dünyadaki her şeyin bir ismi olmalıydı) adı verildi ve bu isim altındaki grup Vormärz (Mart öncesi) [1815'ten 1848 Mart'ına kadar sürdü] döneminde aslında üyelerinin birçoğunun faaliyetleriyle bağlantılı olarak belli bir şöhret kazandı,.
Aslında, "Özgürler " in ilk başlangıcı Hippel'e dayanmaz. Ancak, Hippel'in şarap barı kısa süre içinde bu grup için diğer tüm barların yerini aldı ve üyeler uzunca bir sure buraya sadık kaldılar. Ve Hippel ismi en ilginç üyelerden biri ile bağlantılı olduğundan dolayı, bar, o zamanlardaki kültürel tarihte sadece
sade bir dipnot olarak geçse de, bu açıklamadaki yerini hak ediyor.
1840'tan hemen sonra "Özgürler"i, Berlin'in kalbinde, eski Poststrasse'de buluyoruz. Orada, Eiergasse'nin köşesinde Nicholas Kilisesi'nin arkasında, sahibinin adının Kernbach olduğu söylenen geniş ama alçak ve "seyrek ışıklı" odası olan ilk düzenli toplantıların yapıldığı yer "Zum Kronprinzen" isimli bir bira lokaliydi. Aynı şekilde Poststrasse'deki, gazete yayınevi olan "Alte Post" da başka bir bardı. Walburg'un (ya da Wallburg'un) şarap tavernasıydı, ki bu da grubun bir kısmı tarafından tercih edilen yerdi. Hippel'e transfer edilmesinden önce, buranın da büyük bir cazibesi olduğu söylenmişti.
Ayrıca Kronenstrasse'deki bir bira barının da sık sık "Athenäer und Freunde des Volkes" in [Atinalılar ve halkın arkadaşları] ilk toplantılarına ev sahipliği yaptığı söyleniyordu.
Yine de tüm bu başlangıçlar zamanın karanlığında kaybolmuşlardır ve ilk izleri neredeyse tamamen silinmiştir.
"Özgürleri"i birkaç kelimeyle tanımlamak öyle kolay değil.
Onlar, çoğu zaman karakterize edilmiş ve yanlış anlaşılmış olsalar bile, bir "Verein" (örgüt, toplum, birlik) kurmamışlardır. Hiçbir zaman böyle bir temyiz talebinde bulunmadılar: asla bir “başkan”ları olmadı ve asla kurallar ya da tüzükler çizmediler.
Belirlenmiş bir amaçları olmaksızın toplanan grup, sadece üyelerin karşılıklı katılımı ile devamlılığını sürdürdü. Birçoğunun ilgisi, bir zamanlar sürekli ziyaretçilere ait olan ve bu nedenle de o zamanların şartlarında yürütülen savaşla en azından dikkatleri kendi üzerlerine ve isimlerine çeken “Stamm” in [müdavim] meydana getirdiği “iç çember” üzerine yoğunlaşmıştı. Bu grubun büyük çemberi hala ününe korumaya yetecek kadar ilginçti.
Muazzam derecede büyüktü, ve uzun isimler listesine baktığımızda, gelen gidenlerin renkli ve artan sayısından yolunu bulmak zordu. Her şeyden önce, elbette onlara harekete geçmeleri için yeni materyaller sunan üyelerinin zengin zihinsel çevikliğine çekildiklerini hisseden liberal gazeteciler vardı. Okuma odasında ve Stehely'de öğleden sonra başlayıp Hippel’de akşama kadar devam eden politik tartışmalar; Orada konuşulan kelimelere sarhoş olan yazar ve şairler; akın akın gerçeği dinlemeye gelen genç öğrenciler vardı, Bunlar kesinlikle derslerde bir kürsüden onlara anlatılmayan şeylerdi.
Dahası, kelimelerden ve beklemekten yorulan, özgürlüğün ve serbest ticaretin kurulmasıyla her şeyi getirebileceklerine inanan zeki ve keskin akıllar vardı; Ufukları kadınlar ve atların ötesine geçen ve “yukarıda” olanlara itibarsız gelen bu çevreye rasgele karışacak kadar cesur olan birkaç memur vardı; sonuçta, büyük, renkli her çeşit misafirden oluşan bir küme vardı, onlar geldiler ve gittiler, tekrar geldiler ve bir sure uzak durdular, ve – sonuncu olarak ama bir o kadar da önemli [orijinalinde İngilizce] - tabii ki iyi yoldaşlara olduğu kadar iyi davranılmayan ve açık sözlü konuşmalardan alınmayan kadınlar vardı.
Şirketin en büyük kısmı, en azından başlangıçta, yirmi otuz yaş arasındaki gençlerden oluşuyordu. Hatta en yaşlılardan biri olan Bruno Bauer' o zamanlar otuzunu biraz geçmişti.
Herkes yeni bir zamana hasretti ve onu coşkuyla çağırdı.
Şimdi, "Özgürler" kim? - "İsimleri, isimleri istiyorum
Onlar, “ radikalizmin dağınık gönüllü birliği” idi. Bu kişiler –sonsuz kavgada içinde bulundukları şartlarla- bu diyalog altında, resmi olmayan temas için bir araya gelen ve her şeyden önce o zamanlar adı çok iyi bilinen ve korkulan bir şöhrete sahip olan tek bir
adamın çevresinde toplanıyorlardı: Bruno Bauer. Rahmetli İncil eleştirmeni, Bonn'daki teoloji fakültesi Privatdozent (öğretim görevlisi) pozisyonunu 1842 ilkbaharında aldı ve sonraki savaşlarda kardeşi Edgar ile birlikte savaşmak için Berlin'e döndü. İşten çıkarılması muazzam bir his uyandırdı ve halkın gözleri cesur adama yöneldi. Berlin'de "Özgürler", şimdi onun etrafında toplandılar. Bruno Bauer şöhret içinde ve yıllar boyunca önlerinde durdu ve her yerde gerçek liderleri olarak görüldü. Bu nedenle "Özgürler"in iç çemberinin incelenmesinde ilk ve en büyük yerin ona verilmesi adildir.
Bauerler'in babası, yüzyılın ikinci on yılında Trinity Kilisesi yakınlarındaki Taubenstrasse'de küçük bir porselen işi işletiyordu. Oğullarına mümkün olduğunca iyi bir eğitim vermek için Eisenberg'in Altenburg kasabasından Berlin'e gelmişti. Egbert ve Bruno (1809 doğumlu) hâlâ çocuklardı, üçüncü kardeşi Edgar 1820'de ailesi Charlottenburg'a taşındıktan hemen sonra doğdu.
Bruno huzursuz, eleştirel bir akılla, kardeşleri arasında en yetenekli olandı. 1827'de Berlin'de okudu ve sonraki yıl Marheineke ve Schleiermacher'dan teoloji dersleri aldı, fakat bunlardan da öte Hegel'le felsefe çalıştı. Başlangıçta hevesli bir Hegelciydi. Diplomasını 1834'de Berlin'de Bakan Altenstein'ın koruması altında teoloji fakültesinde aldı. O, Berlin'in Vogtland'ındaki (Berlin'in zayıf bir kesimi) fakirlerin en yoksulları arasında çalışmalarını yürüten Bettina [von Arnim] etrafında toplanan gençlerin çevresine aitti. Kısa bir süre sonra edebi kariyerine büyük bir heyecana yaratan [David Friedrich] Strauss'un yeni yayınlanmış Das Leben Jesu [İsa'nın Hayatı] üzerine bir eleştirisiyle başladı. Bauer hala "tarihsel açığa çıkışı", "özgür özbilinç" ile birleştirebileceğine inanıyordu.
Kısa bir süre sonra bu inanışın, onu eski Hegelizmden ve Strauss'tan öteye, Sinoptistlerin Gospel eleştirisine ve içteki çatışmaları ortaya çıkarmaya ve Hegelci felsefenin
anonim broşürdeki Die Posaune des jüngsten Gerichts über Hegel den Atheisten [Ateist Hegel'in aleyhindeki son kararın ilanı] tutarsızlığına yönlendirdiğini, ve daha sonra Bonn'da Privatdozent olarak görevden alınmasına yol açtığını fark etti. O daha fazla "sola doğru" hareket ettiğinde Bakan Altenstein korumasını çoktan kaldırmıştı.
Bruno, muhteşem tarzı “özgürlüğün iyi nedeni”yle kendini mükemmel bir şekilde savundu ve kendini geliştirmeye devam etti. Kardeşi Egbert için Charlottenburg'da, kendisinin ve Edgar'ın kitaplarının yayınlandığı bir yayıncılık işletmesiyle bağlantılı olan bir puro dükkanı aldı ve 1843-1844 yılları arasında çok önemli bir yayın ortaya çıktı, Allgemeine Litteratur-Zeitung.
“Eleştiri” hareketinin başlamadı ve onun tarafından yönetildi. Bu hareket dost ve düşmana karşı huzursuzca aceleye geldi. Bu vasıtayla silahlı savaşlar ortaya çıktı. Bireylerin "mutlak kurtuluşu" için şiddetli oldukları kadar yetenekli de mücadele ettiler, ancak bireyin "saf insanlık" ın temelini terk etmelesine izin verilmedi. Düşman, ona karşı savaş yapılanlar yavaş yavaş "kitle"ye dönüştü. Bu savaş çığlığı ile, teolojiyi aştıktan sonra “eleştirel” ve “mutlak” eleştiriler, tüm bireysel sınırlama ve bağımlılık biçimlerinin yerine “ruh” a düşman olan çabaların bütünlüğüyle bir araya getirildi.
“Eleştirel eleştiriler” için “kitle”, 1840'ların başlarındaki liberalizmin radikal politik çabalarının yanı sıra, o zaman içinde uyanan toplumsal hareketin komünist taleplerinin haklı olarak “öz-bilinç”e, bireysel özgürlüğe aşırı bir tehdit olarak görüldüğü anlamına geliyordu. Diğer taraf geri çekildi: Berlin ve "Özgürler" den ayrılan Marx ve Engels, 1845‘te Die heilige Familie oder Kritik der kritischen Kritik, Gegen Bruno Bauer und Konsorten 'in [Kutsal Aile veya Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi, Bruno Bauer ve Şirketi'ne karşı] çılgın broşürünü yayınladılar.
Muhtemelen kritik icraatlarında sağduyulu hareket eden Allgemeine Litteratur-Zeitung, devam edemedi ve "kitle" nin kendisi yavaş yavaş "kritik hale gelmeye" başladığından beri, Bruno Bauer tekrar tarihi ve modern tarihi eserlerine döndü. Gelecek yılların Jungnitz ve kardeşi Edgar tarafından kısmen desteklenen zengin ve verimli aktivitesiyle uzun bir dizi seri üretti. Daha sonra, devrimden sonra, ismini ünlü kılan Mukaddes Kitap eleştirisini tekrar ele aldı.
Eleştiri hareketi çoktan yok oldu. Sonunda Bruno'nun kendisi “anlamsızlığını” ilan etmişti ve bununla birlikte en son takipçilerini de küstürdü, böylece onlar da ondan uzaklaştılar.
"Kutsal Aile" ye dönecek olursak: Bu, Charlottenburg'da Bauer etrafında meydana gelen çevrenin alaycı bir şekilde yaptığı adlandırmadır. Çoğunlukla Allgemeine Litteratur-Zeitung'un birkaç ortak çalışanından oluşuyordu. Sık sık "Özgürler" üyeliğine takviye ve ilaveler aldılar ve Charlottenburg'tan "Spandauer Bock"a, küçük kır evinde, ortak yaz tatilleri yapıldı. Bu arada, "Kutsal Aile" aslında "Özgürler" den ayrıydı. Onun için kadın unsuru zaman zaman oldukça önemliydi ve porselen ressamı baba Egbert’le kitapları balyalarla bağlarken ve sağduyulu yaşlı anne dükanın önünde puro satarken erkek kardeşlerin durmak bilmeyen endüstride çalıştığı sessiz, barışçıl eve yeterli hayatı getiren Louise Aston gibi göze çarpan çehreler,.
Bruno'nun on bir yaş küçük kardeşi Edgar, ilk önce kendi inisiyatifiyle ilahiyat eğitimi almıştı, ama sonra pratik nedenlerden dolayı, hukuka döndü. Bruno'nun entelektüel yanına sahip değildi ve uzun bir süre onun etkisi altında kaldı. Bu görüşlerindeki birçok değişikliği açıklıyor.
Bruno gibi, ilk olarak Ruge Hallisches Jahrbuch'un (1838'den) ortağıydı. İlk yazısı, erkek kardeşinin işten çıkarılmasına karşı savunmasıydı. Böylelikle Prusya'daki herhangi bir kamu pozisyonu her ikisi için de sonsuza dek kapanmıştı.
Bir yıl sonra keskin ve cesur eseri Der Streit der Kritik mit Kirche und Staat [kilise ve devletle eleştiri tartışması] nedeniyle kendisine karşı uzun bir yasal takibat başlatıldı. 1846'da Magdeburg'da üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bruno gibi ve çok verimli, adamakıllı olmasa bile, orada tarihi yazılarla meşgul oldu. Daha sonra, serbest bırakıldıktan sonra, Berlin’de yıllarca devrim hareketine daldı.
Yazar Ludwig Buhl "Özgürler" çevresinde üçüncü sırada yer almalıdır. Bauers'in isimi, özellikle de Bruno'nun isimi bugün hala belli bir prestije sahip olsa da, Buhl unutulduğu kadar iyiydi ve yazılarının yeniden ortaya çıkarılması zor olacaktı. Ve henüz - "zayıf bir vücutta güçlü, sağlam bir doğa" - kritik keskinlikte Bauers’ten aşağı kalmadı. Hem de çağdaş siyasal duruma dair vizyonunun keskinliğini aştı. Her türlü pratik sonuç elde etmek için eleştirinin bu ya da o devlet biçimine değil, direk devletin özüne yöneltilmesi gerektiğini ilk fark edenlerden biriydi. Bu görüşe ilk olarak Berliner Monatsschrift'inde (daha sonra tartışılacak), kısa süre önce yasaklanmış olan 1842 tarihli Der Patriot dergisinde sosyal- politik soruları tekrar tekrar dile getirdikten sonra ve aynı zamanda anayasal meselede yazdığı yazılarda ve Die Herrschaft des Geburts und Bodenprivilegiums [Prusya'da doğum ve arazi ayrıcalığı hakimiyeti] adlı kitabında yer verdi. O mükemmel bir çevirmendi, örneğin, Louis Blanc’ın “Histoire de dix ans”ında [On yılın tarihi], “her ‘dieu’yu 'Vernuft' [akıl] olarak tercüme etti” ve çalışmalarında telaşlı olmasına rağmen dikkatli bir stilistti. Bugün bile Casanova'nın anılarını tercümesinin eşi benzeri görülmemektedir.
Buhl (aslen Boul) Fransız sömürgesinden geldi ve 1814'te Berlin'de doğdu. Birçok kez hapsedildi. Bir kez yazılardan dolayı, bir başka kez de polis için ironik bir tezahüratta bulunduğundan; bir ara üç hafta, bir ara üç ay ve hatta bir ara bir yıl hapishanedeydi. Herhangi bir ceza çekmediği zamanlarda ise Hippel’in en sadık ziyaretçilerinden biriydi-ve en gürültülü olanlarından.
Çevrede kıdemli ve Bruno Bauer’den sonra en saygı duyulan ve en önemlilerden biri olan 1840'ların başında Dorotheenstädtische Realschule'nin üst sınıflarında ders veren lise öğretmeni Carl Friedrich Köppen’di. Hippel'e uzun yıllar gitti, "liderler" ile yakın arkadaş oldu. Mükemmel ve saygın adamın anısına minnettar olarak “Öğretmenlerin, öğrencilerle yaptığı sohbetler sırasında zaman zaman uyandırdıkları yankılar ilham verici fantastik sempozyumların kaybolmuş yankısıyla başarısız olamaz.” Dedi bu öğrencilerden birisi. Ancak, güvenilir tanıklara göre Köppen, kendisini çevreyle yeterince entelektüel bağlantılı hissetmediği için kısa bir süre sonra terk etmiştir.
Köppen'in bir meslektaşı, genellikle Hippel'de onunla birlikte olan, resmi çalışmalardan yoksun, ancak sosyal bir eğitim almış seminer öğretmeni Mussak'dı. National-Zeitung üzerinden ortaklık yaptı ve ondan zorla çıkarılınca Deutsche Reform'un editörü oldu.
Hippel'in en sıradan misafirleri arasında 1812'de Berlin'de doğmuş olan edebiyat adamı Dr. Eduard Meyen vardı. Berlin’de ve Heidelberg’de felsefe ve filoloji okumuştu, daha sonra kendisini sadece edebi etkinliğe adanmıştı. Bu, çok farklı dergilerde çok çalışkan ortaklıklara yol açtı - Hallisches Jahrbuch gibi ve Litterarische Zeitung'un editörlüğünü devralması gibi. Ancak, otonom bir çalışma örneği bırakmadı. Meyen saygın, onurlu bir gazeteciydi. Kaleminin ne kadar keskin olduğunu, 1840'dan önce Heinrich Leo'yla girdiği polemikte görüldü, “verhallerte Pietist” [ “verhallerte” çünkü Karl Ludwig von Haller'ın yazılarından büyük ölçüde etkilenmişti]. Bu arada Meyen, şair Alfred Meissner'ın amcasıydı.
Zihnen olmasa bile fiziksel olarak, Lübeck yerlisi olan gazeteci Friedrich Sass, diğerlerini büyüledi; iki metrelik [= 6½ fit] boyundan dolayı çoğunlukla "uzun Sass" olarak adlandırıldı. Yetkili bir gazeteciydi ve Alexander Soltwedel -uzun bir süre tuttuğu bir isim- takma adıyla yazdığı broşürlerle Alman filosunun yapımına ilk itici gücün ilhamını verdi. Uzun bir süre aynı zamanda Der Pilot'un yayıncısıydı. En geniş eseri olan Berlin in seiner neuesten Zeit und Entwicklung [en yeni döneminde ve gelişmesinde Berlin] (1846), değersiz değildi.
Ama onu zamanın belleğinde tutan bu iş değildi. Daha ziyade, Belediye Başkanı Tschech (1844'te Kral Friedrich Wilhelm IV'e suikast girişimi başarısız olan) ve katil Kühnapfel' e yazılan "Lieder" (Şarkılar) gibi başarılı popüler melodilerin, ondan gelen utanma eksikliğiydi. "Literarchos" olarak da adlandırılan "uzun Sass", Stehely'e düzenli olarak bir kahve içmeye gelirdi ve sık sık daha sonra Kladderadatsch'a yaptığı gibi esprilerinin hedefi haline getirdiği "Özgürler“e katılırdı.
Bir başka gazeteci, ama çok daha yetenekli ve aynı zamanda doğası yücelikten izler taşıyan şair Hermann Maron'du. İyi bir aileden geliyordu ve çocukluğunda şımartılmıştı. Ancak kendi eğilimlerine göre yaşayamadı, hayat ona erken hayal kırıklıklarını getirdi. Birliğin çoktan kırılmaya başlamış olduğu dönemlerde Hippel'e sık sık uğramış olmalıydı.
Bauers'in kayınbiraderi Dr. Adolf Rutenberg düzenli bir ziyaretçiydi. Bir öğrenci kardeşliğinin eski bir üyesiydi, Rheinische Zeitung'dan gelmişti ve tüm felsefelere muhalefetti, ancak günlük gazetelerde aktif bir yazardı.
Bir süre için, Die ewige Lampe'yi 1848'de düzenleyen Dr. Arthur Müller'in de sık sık gelen ziyaretçilerden biri olmalıydı.
"Özgürler" in başka bir ziyaretçisi de Teğmen Saint-Paul'du. Rheinische Zeitung'u incelemek için Köln'e denetçi olarak gönderilmişti. Editörleriyle birlikte çok keyifli geceler geçirdi. Kırılmalar başlayınca Berlin'e döndü. Çevrenin en canlılarından biriydi ve “eleştiri” eğilimleri hakkında çok az şey biliyordu. Sadece onlarla kendini eğlendirmek istedi.
Ludwig Eichler de iç çembere aitti. Gür kırmızı sakalları olan ve perişan yeşil yün bir ceket giyen bir adamdı ve güçlü sesi nedeniyle sık sık halk konuşmacısı olarak adlandırıldı. Basitçe yaşamakta ve Fransız romanlarını tercüme etmekte bir virtüozdu. Çok düzgün bir karakterdi.
“Zippel” denilen, “zayıf romantik şiirsel doğasını, cüretkar alaycı bir tipin yapay kabul edilen maskesinin altında saklayan” ve daha sonra da Bettina [von Arnim]'nın, Kind’in [yani onun Goethes Briefwechsel mit einem Kinde‘sinin( Goethe’nin çocuklarla mektuplaşması),
sadık edebi kalkan-taşıyıcısı olan Lehman da vardı.
Sonunda, daha sonra avukat olan ve Reichstag üyesi olan, politik konuşmaları nedeniyle zaman zaman hapsedilen yargıç yardımcısı Gustav Lipke vardı. Ölümüne kadar Bruno Bauer'ın bir arkadaşıydı.
Hippel'in “iç çemberinden” daha geniş bir çevreye doğru ilerlediğimizde, ilk gruptakilerin çoğunun Hippel’e ikinci gruptakiler kadar sık uğradığı görülür. Dolayısıyla onlar da tam olarak tanıtılmayı hak etmişlerdir. Fakat isimleri yıllar boyunca düzenli ve tekrar tekrar anılmadı. Kendilerine eskiler kadar ilgi göstermediler.
Bu geniş çevre haddi hesabı olmayan bir kalabalıktan oluşuyordu. Bu karışık grubun bireylerinin ne zaman, ne sıklıkta ve ne kadar süreyle Hippel’e uğradığını söylemeye çalışmak işe yaramaz bir çaba olacaktır. Biri belki sadece birkaç kez geldi ve sonra sonsuza dek uzak kaldı; bir başkasının ilk ve son ziyareti arasında bir yıl vardı; üçüncü bir kişi kısa bir süre için diğerleri gibi müdavim oldu; ve dördüncüsü sadece gelmek istediğinde geldi. Ve tüm bu gelip gitme faslı yaklaşık on yıl sürdü!
Bu yüzden bir isim listesinden daha fazlasını sunmak imkansızdır. Genel bir bakış açısı oluşturmayı bir derece kolaylaştırmak için, gruplamalar, "Rütli"den "Özgürler"e gibi birinden diğerine gelenler ya da "Serbest Ticaret Birliği"ndekiler gibi birinden diğerine gidenler şeklinde yapılabilir. Ayrıca, daha sonra başka bir yerde yeniden özel bir amaca yönelik bir araya gelenler de vardır; söz gelimi bir derginin kurulması için. Bu, sonuç olarak bütün isimleri sıralama işinin zorluğundan dolayı sınıflandırmanın amaçlanmaması, umarım anlaşılabilirdir.
Hepsine burada sadece değinilebileceği ve onlara olan ilgimizin sadece ikincil planda olabileceği anlaşılır bir durumdur. Diğerleri için daha ayrıntılı bilgiler başka bir yerde bulunabilir. “Özgürler” e yapılan en kısa süreli ziyaret bile her birinde belirli bir izlenim
bıraktı ve sadece birkaç tanesi için bu izler zamanla tamamen silindi. Neredeyse sadece bir tanesi hala yaşamakta. Bazıları sefalet ve yalnızlık içinde öldü, diğerleri "bir şeyleri tamamladı" ve "onur ve haysiyet" kazandı. Ama hepsi yeryüzüne dağılmıştı ve muhtemelen sadece birkaç tanesi hala birbirleriyle olan ilişkilerini sürdürüyordu.
Hippel'e giren ve çıkan gazeteci sayısı oldukça fazlaydı. Diğer kısım öğleden sonra Stehely'nin kafesinin meşhur “kırmızı odası” nda bir araya gelenlerden, başka bir kısım da açık bir şekilde radikal bir politik görüşe sahip olmayan ve meraktan ve kısa süreli bir ilgiden gelenlerden oluşuyordu.
Aralarında en yetenekli ve muhtemelen en enerjik olanlardan biri, Londra'da erken ölen Gustav Julius‘dı. Jaegerstrasse ve Oberwallstrasse'nin köşesinde yer alan, devrim yıllarında çok gezilen ve o günlerin tarihinde sıkça anılan "Berliner Zeitungshalle" nin (Berlin gazete okuma odası) kurucusuydu ; Aynı şekilde [Zeitungshalle] aynı isimli radikal gazeteyi de kurdu. Sonra Dr. Karl Nauwerck: “gençlerin politik öğretmeni”, üniversitede sessiz ve çalışkan ama aslında ılıman bir Privatdozent [öğretim üyesi], Über die Teilnahme am Staate [Devlete katılım üzerine] kitabının yazarı ve 1844'teki işten çıkarılması sansasyona yol açan ve böylece öğrencilerine büyük bir gösteri fırsatı veren Deutsches Jahrbuch'un ortağı; önde gelen bir stilistlerden, Die Zukunft ve Die Wage'in kurucusu ve en iyi Alman gazetecilerinden biri olan Guido Weiss; Devrimin canlı bir parçası olan Adolph Streckfuss; Berliner Wespen'in editörü Feodor Wehl; Genç bir gazeteci olan Max Cohnheim; Die Gartenlaube'nin en eski rtaklarından biri olan Albert Frankel; Berliner Revolutions-Chronik: Darstellung der Berliner Bewegung im Jahre 1848 nach politischen, sozialen und literarischen Beziehungen 'in yazarı, "siyah Wolff" olarak da çağırılan ve Schönfliess olarak da adlandırılan Adolf Wolff; Daha önceki Anhalt başbakanının kardeşi olan Dessau'lu Ludwig Köppe; Bruno Bauer'ın Denkwürdigkeiten zur Geschichte der neueren Zeit'taki [Yakın tarihte göze çarpan olaylar]
ortağı Jungnitz; Daha sonra Vossische Zeitung'un ortağı olan Julius Löwenberg; Ve son olarak An die deutschen Studenten‘in [ Alman öğrencilere] yazarı G. Wachenhuscn geldi.
Gazetecilerin yanı sıra genç şairler de sıklıkla Hippel'de görülüyordu ve her zaman ilham veren çevreye coşku getiriyordu. Onlar gerçekten de hep birlikte o günlerin sıcak heyecanına çekildiler ve o zaman önemli olan sorular üzerine "önyargı" korkusu olmadan canlı bir şekilde düşündüler. Birisi orada , Censurflüchtlinge'den (sansür kaçakları) ve Ulrich von Hutten'i- 1844'te Berlin'deki savunma muhafızıyla birlikte hizmet etti- dolayı Königsberg'den kovulan genç Rudolph Gottschall'ı; daha önce, 1843'te çoktan doktor diploması olan, Glocke und Kanone‘ nin [Zil ve kano, 1841] ilk şarkılarını söyleyen ve şimdi ondan önce Demiurgos'unun [1852] figürü görülen yirmi dört yaşındaki Wilhelm Ürdün‘ü; Gesammelte Gedichte'yi [Toplu Şiirleri] yayınlayabilen ve Berlin'de onurlandırılan, Nächte‘nin mülhem şarkıcısı Karl Beck; Bonn'da okuyan Wuppertal'lı bugün unutulmuş genç bir şair Otto von Wenckstern; Son olarak, yine bugün unutulmuş olan, öldüğü yer olan Amerika'ya Kossuth ile giden maalesef tamamlanmamış Hans von Katzefingen'in çok yetenekli şairi Reinhold Solger’i gördü.
Şairler arasında, Zenobia'sı o dönemde ortaya çıkmış olan, Berliner Madenspiegel'in dramatist ve yayıncısı J. L. Klein vardı; ve son olarak ilginç bir figür, daha sonra Sosyal Demokratlar’ın safına geçen, dramatik şiir Orla'nın yazarı Königsberger‘den Albert Dulk vardı.
"Özgürler"‘in üyelerinin birçoğu, diğer derneklere de aitlerdi ya da orada tanıştıktan sonra ortak bir çıkar elde ederek yeni dernekler kurmuşlardı.
Böylelikle genç ve yetenekli akıllar, kısa süre görnmek için ya da uzun süre bağlı kalmak için "Rütli" den - edebi-bilimsel bir birlik, ama aynı zamanda "daha yüksek saçmalığı" besleyen- "Özgürler"e geçmişlerdi
Das hohe Lied'in genç şairi Titus Ullrich vardı; müzik eleştirmeni ve mizahçı Ernst Kossak; her yeni özgürlük fikrini genç bir coşkuyla ele alan tarihi ressam Heinrich Ulke; ve Der Freimutige'nin ortaklarında Wilhelm Caspary . Bu "Rütli" halkının ziyaretleri 1844-46 yıllarında gerçekleşti. [Bu "Rütli", daha sonra 1852 yılında Franz Kugler ve Friedrich Eggers tarafından kurulan ve aynı zamanda yazar Theodor Fontane, Theodor Storm ve Paul Heyse'nin de yer aldığı aynı isimli edebi çevreyle karıştırılmamalıdır.]
Bu "Rütli" toplumunda, Hippel'e az ya da çok gelen misafirlerden Kladderadatsch'ın kurucuları ve ortakları vardı. Hepsinden önce keskin eleştrilerinden çok şey öğrenebilinen "Özgürler" arasında zekasıyla sevilen David Kalisch; Kladderadatsch‘ın, aynı zamanda "Berliner Posse"nin [Berlin’de popüler olan bir komedi türü]de gerçek babasıdır. Sonra kuzenleri: o mnemonik uzamnı ve ve büyüleyici çocuk şarkıları şairi Rudolf Löwenstein, ve Hippel’e sadece sonraki yıllarda 1849 yılında Kladderadatsch başkanı olduktan sonra gelen Ernst Dohm. Sadece birkaç kez uğrayan, kağıt illüstratörü, sanatçı Wilhelm Scholz.
Bu daha geniş grup, daha sonra serbest ticaret fikrini desteklemek için “Serbest Ticaret Birliği” ni kurmuş olanları da içeriyordu.
Bunlar arasında, Hippel'in uzun bir süredir müdavimi olan ama kesinlikle sıkıcılar arasında yer almayan ve gerçekten de yeri "iç çember"de olması gereken Julius Faucher vardı. 1820 yılında Berlin'de Friedrichstrasse ve Unter den Linden kesiştiği köşe evlerden birinde doğdu. Babası eski göçmenlerin soyundan gelen Fransız kolonisine aitti. Julius'un bir Almandan daha çok bir Fransızdı. Keskin aklı, çarpıcı, ama hiç ham olmayan bir zekâsı, köpüren canlılığı, parlak bir doğası ve her yerde hoş karşılanan bir arkadaşlığı vardı. 1845’te şapka üreticisi Sommerbrodt‘un manevi kızı Karoline ile evlendi ve bir yıl sonra Berlin'den Stettin‘e gitti ve huzursuz gezileri sonrasında devrimden sonra Berliner Abendpost’u kurduğu Berlin’e geri döndü. Bu şimdiye kadar iyi düzenlenmiş en radikal ve en
ilginç günlük gazetlerden biriydi. Birden fazla taraftan ve en keskin silahlarla “güç devleti”ne saldırdıkları için devlet onların hayatının normal sürmesini imkansız hale getirdi ve Faucher, Berliner Abendpost'ta ortağı olan Dr. Meyen'le Londra'ya gitti.
Faucher, Serbest Ticaret Birliği'nin ruhuydu. Bu birlik: daha sonra Die Gartenlaube’nin çalışkan bir ortağıi olan, H. Beta takma adıyla tanınan edebi figür Dr. Bettziech - iş bakımından eksik ve deforme ve fakirdi; ama her zaman neşeliydi; "şişko" Stein; tanınmış serbest tüccar John Prince-Smith; zeki stilist ve daha sonra papaz olan Walter Rogge ; Hippel'in “Özgürler” liderleri ile en samimi şekilde sıkça görüşmüş olması gereken Dr. Wiss. Daha sonra Ruge'le birlikte Die Reform'u bulmaya çalıştı ve ardından Amerika'ya gitti. Burada, tekrar Avrupa'ya dönene kadar Americanische Turnzeitung‘un (Amerikan jimnastik dergisi) editörlüğünü yaptı.
Dahası, daha sonra National-Zeitung'un kuruluşunda çalışmış ve ortaklığını yapmış olanlar vardı ve sonra kısmen uzak kaldılar: ilk olarak, Dr. Friedrich Zabel: o zamanlar hâlâ üst bir okulda öğretmendi – gerçek kurucusu ve daha sonra da müdürüydü; serbest tüccar ve daha sonra ticaret düzenlemelerinin yaratıcısı Otto Michaelis,; daha sonra editör olarak Stettin'e giden Otto Wolff; Toussaint'iyle verimli yazarlık kariyerine yeni başlayan Theodor Mügge; ve zaten iç çemderde adı geçmiş olan Adolf Rutenberg.
Derginin daha sonraki ortakları, Erfurt'lu, seyahat yazarı olan Adolph ve müzik eleştirmeni olan Otto Gumprecht kardeşlerdi.
Ayrıca, daha sonra sosyalistler ortaya çıktı ve hatta en başlarda, bizzat kendilerine karşı yapılan eleştiriler çevrede kalmalarını imkânsız hale getirmeden önce çevrenin hevesli ziyaretçileriydiler; ta ki aktiviteleri onları Berlin'e sürünceye kadar . 1840'ların başında Karl Marx figürü ortaya çıktı.
Arkadaşı Friedrich Engels bir süre sonra, ancak Marx Berlin'den çoktan ayrıldıktan sonra ortaya çıktı. Ardından, Berlin kitabı nın ve Aus dem Volke’nin[İnsanlardan] yazarı, kısa bir süre sonra
polis tacizinden İngiltere’ye kaçmak zorunda kalan söz yazarı Ernst Dronke vardı. Marx ve Engels gibi, 1848'de Neue Rheinische Zeitung'un editörler,nden biriydi.
Aşağıda Yıllar içinde Hippel'i ara sıra ziyaret edenlerin isminine değinmeme izin verin:
Hermann Raster, o zamanlar genç bir öğrenci, daha sonra Chicago'daki Illinois Staatszeitung'un ünlü editörü; Alexander Kapp, aynı şekilde genç bir hukuk öğrencisi; "Yüksek Uçarı" [Liederling] Hieronymus Thrun, bir müzik öğretmeni, hovarda bir deha; Desssau'dan bir mimar ve Teksas'taki “Latin çiftçilerden” biri [ üstün eğitimleri nedeniyle böyle isimlendirilirler] Freiesleben,; daha sonra bir fotoğrafçı olarak hayatını sürdüren İl Başkanının en büyük oğlu olan kamu kurumu stajyeri Eduard Flottwell; Baden'deki ayaklanmaya katılan Enno Sander; kuzeni W. von Neumann; güzel sanatlara düşkün olan Max Schasler; Ren nehri ve Graudenz esiri federasyonu fikrinin eski destekçilerinden, kitap satıcısı Twietmeyer ve Wilhelm Cornelius ; esprili, alaycı tip olan von Forster; daha sonra POstdam’da olan Belediye Başkanı Zehrmann,; Weimar'lı genç ressam Max Schmidt; Freiherr von Gaudy; Zihinsel olarak yavaş anlayan ve her akşam sarhoş olan, Jules'un kardeşi Alcibiades Faucher.
Tıpkı oldukları gibi, daha fazla ipucu vermeksizin birkaç isim daha: Avusturya'dan von Leitner; bir hukukçu Nernst; Carl Noback; ve zeki bir doktor olan, Johann Jacoby'nin kuzeni Julius Waldeck.
Devrim zamanında birçok yeni yüz kısa bir süreliğine "Özgürler" çevresine dahil oldu. O günlerin bilen birini için yüzleri tanıdık olurdu, ancak görünüşleri geldikleri kadar hızlı bir şekilde ortadan kayboldu ve biz hali hazırda zaten çok fazla isim verdik.
Ama biri sorabilir, Hippel'de kadınlar da vardı, değil mi? Evet, ve biz onları, duygusallık ve dar görüşlülük olmadan günün getirdiği sorunları ele alırken diğer bütün ziyaretçininkiyle aynı güce sahip
olmalarını talep ederek yüksek sesle masada hiçbir engel ve yapmacıklık olamdan oturduklarını görüyoruz.
Ne yazık ki, bizi çok fazla meşgul edecek olanın dışında, sadece birkaçını biliyoruz: Baştan aşağı bir demokrat olan Dr. Wiss'in karısı; adı bulunamayan iyi bir itibara sahip evli bir oyuncu; ve Faucher'in karısı Karoline Sommerbrodt, zengin bir teyze tarafından yetiştirilmişti ve en iyi sosyal biçimlere alışıktı ve isteksiz bir hoşgörüyle toplantıların Dessauerstrasse'deki toplantı salonuna transfer edilmesini Kabul etmişti, ama bu duruma hiçbir zaman gıkı çıkmamıştı. Bazı erkekler de sevgilerini yanlarında getirdi; örneğin Buhl, takma adı Mirabeau olan ve bütün "ahlaki çöpleri" pencereden dışarı atmasıyla övündüğü sevgilisini getirdi. Son olarak Louise Aston vardı. O zamanın en göze çarpan figürlerinden biriydi. Erken evlenmiş ve İngiliz eşinden boşanmıştı; sağı solu belli olmuyordu ve tutkuluydu. Berlin'e gelmeden önce, belli bir üne sahipti. Büyüleyici görünüşü, ara sıra erkek giysileriyle değiştirdiği zarif tuvaleti, tüm özgür ve henüz yüksek sesli olmayan davranışları da burada birçok kişinin ilgisini çekmiştir. 1846'da radikal unsurlarla olan ilişkisi nedeniyle kovulmuştu ve Berlin'e yakın bir yerde yaşadı, daha sonra oraya geri döndü. Bu arada "Özgürler" arasında nadiren bulundu. Onun yazıları özel bir öneme sahip değildir ve kişiliğinin özgünlüğünün çok azını ortaya çıkarırla, bu da aslında daha çok dışsal şeylere yer verdiğini gösterir.
Sık sık seyahat eden konuklar yuvarlak Masada görüldüler ve "Özgürler" in şöhretinden etkilenerek söylentilerin gerçekliğini kendi gözleriyle görmek ve sıkça bahsedilen isimlerle kişisel temas kurmak istediler.
Bu kısa süreli tanıkların üçü tanınmış şahsiyetlerdi, ancak maalesef, bu üç büyüklerden birinin bile bütün bir akşam kalmadığı, kısa bir sürenin ardından ortadan kaybolduğu hemen eklenmelidir.
İki Arnold Ruge’tu. 1842 yılının Kasım ayında erkek kardeşi Ludwig ve Poststrasse'dek Walburg'un şarap tavernasındaki Leipzigli yayıncı Otto Wigand ile birlikte göründü. Hallisches Jahrbuch'un yayıncısı olarak çok uzun süredir canlı temasta bulunduğu insanları yüz yüze görmek istedi. Bütün birlikle tanıştı. Ludwig Ruge naklediyor: "İlk başta oldukça sessizdi ve konuşmanın merkeziydi. Yavaş yavaş bir kaç kişi küçük burjuva konuşmasından kendilerini kurtardılar." -Ruge Bauer, Nauwerck ve Köppen’le koşulları altında, imkansız olan "özgür bir üniversite" planını tartıştılar ve ilk başta sessizce dinleyen gençler için, bu konu sıkıcı hale geldi ve karşı çıktılar -" ve eski alışıldık tonlarına geri döndüler. Özgür ruh hali inanılmaz bir şekilde arttı. Arnold'un orada sessiz ve taş gibi oturduğunu gördüm.Onun içinde kaynayan bir şeyler vardı, bir fırtına patlamak zorundaydı. Herkes bir anda sesini duydu ve yüksek sesle bağırdı: “Siz özgür olmak istiyorsunuz ve saçma sapan çamurda kulaklarınıza kadar battığınızı farketmiyorsunuz! Pis şeylerle ne erkekleri ne de insanları özgür bırakabilirsiniz! Bu kadar büyük bir göreve başlamadan önce kendinizi temizleyin! ”
Bununla birlikte abartılan entelektüel önemi o zamandaki etkisiyle asla uyuşmayan kendini beğenmiş adam, birliği asla geri dönmemek üzere terk etti. Bu vaizin, vahşi doğada ahlaki öfkesini dışa vurumunun geride kalanlarda sdece büyük bir eğlence uyandırdığı ve "Özgürler" lerin daha sonra peşinden gittiği en kutsal duygularına zarar veren acı anlaşılabilir. Bu önemsiz olay “genel şehir dedikodu” larına kadar gitmese de, yine de “Özgürler”in dışarıdan insanlar tarafından reddedilmesine
katkıda bulunmuştur. Dahası onlar doğal olarak cevap vermeyi düşünmemişlerdir. Ancak Arnold Ruge, tüm ciddiyetiyle “az ya da çok birliği uçurmuş” kişi haline gelmiştir.
İkinci bir ziyaretçi şüphesiz Ruge'dan daha az aptalca davrandı, birlik artık ona zevk vermediğinde basitçe, sessizce ayrıldı, ama daha mutlu değildi. O, Gedichte eines Lebendigen'in (yaşayan bir insanın şiirleri) şairi Georg Herwegh‘di. Almanya’ya yaptığı zafer gezisiyle 1842 Kasımında Berlin'e gelmişti. Prusya'da kısa bir süre önce şiirleri yasaklanmış olsa da orada kral tarafından kabul edildi. Kısa bir süre "Özgürler" ile kaldı, istek üzerine her zamanki hevesliliğiyle bazı dızelerinde ondan bahsetti ve tekrar ayrıldı. Birlik hakkındaki kararında, "ahlaksız şakalarından" bahsetmişti - açıkçası, Herwegh’in onların yaramazlıklarına karşı dizeleri olduğunu söyleyen Ruge‘dan güçlü bir şekilde etkilenmişti. Her halükarda, o zamanlar çok şaşkın olan genç ve ünlü şair, açık sözlü eleştirmenler arasında pek de rahat hissetmiyordu.
Daha sonra, “Özgürler”‘in, Herwegh’in ziyaretini büyük bir gösteri yapmak için bir fırsata dönüştürmek istedikleri ve şairin aralarında gerçekten de olup olmadığı şiddetle tartışıldığı iddia edildi. Kendisi, Rheinische Zeitung'a yayınlanmamış bir mektupla, ziyaretini tamamen reddetti ve buna inanmamız gerek. “Özgürler” in varlığı bir kez daha kurulmuştu. Bruno Bauer'ın daha sonra söylediği gibi, onlar tam olarak 1842 yılında hortlayan hayaletlerdi ve haklı olarak, Herwegh'in bu türden bir yargıda bulunmadan önce onları daha iyi incelemesi gerektiğini düşünmüştü.
Bir gecenin parçası olarak üçüncü bir konuk daha az önemli bir şairdi: Hoffmann von Fallersleben. Breslau'da görevden alınan profesör, Alman bölgelerinden şikayetçi bir şair olarak geçti ve Berlin'e de uğradı. Yine ziyaretinin şerefine erişen "Poststrasse'deki şarap tavernası"ydı, Hippel değildi. Hoffmann, iki Bauer'in de "sorumluluk sahibi olmadıkları bir durumda" bulduğunu iddia etti.
ve onların "ham ve ortak yorumlarının onu çok rahatsız etmesi"yle çıkıp gitti . Eğer ağzından çıkan bu suçlama biraz dikkate değerse, şüphesiz işteki diğer şartlar daha yüksek ballad şarkıcısının ayrılmasına sebep oluyordur.
Ama "Özgürler", tüm eleştirilerin sessizlik içinde geçmesine izin verirler ve bunlara çoğunlukla gülerler.
Bu üçü gibi ziyaretçilerin ziyaretleri, "Özgürler“in kamuoyuna yayılmasına yol açmıştı, ama iyice hayret verici bir şekildeydi ve basında -ama ne tür bir basın olduğunu hatırlatmalı!- "Hippel çetesi" hakkında iyi bir kelime duymak zordu.
Bunun ne kadarının sansüre atfedilebilir olduğunu göreceğiz. Bu arada, şunu soruyoruz: Nasıl oluyor da özel bir toplumun tarzı ve icraatları halkın işi oluyor?
İşte bu böyle oldu. Königsberger Zeitung'un yazacak daha iyi bir şeyi olmayan bir muhabiri, 1842 yılının Haziran ayının başlarında, “amacı iyi bilinen Holstein 'Philalethes‘ [gerçek aşıkları] geçen yüzyılın sonundan itibaren yenilemek '' olanların toplandığı ve "Özgür" adını taşıyan dernek hakkında uzun bir makale yazdı. Bildirilen soruda muhabirin daha da ileri gitmiştir : Eski Philalethes gibi, "Özgürler Derneği" de İncil'i reddeder ve aynı zamanda gelenek yerine başka kesin hiçbir inancın yer almasını istemez, yalnızca ruhun özerklikliğini yükseltmek isterler. Genel olarak yeni dernek her noktada eskisini takip eder, sadece devletin iktidarı ile ilişkilerinde değil; daha doğrusu, yeni dernek en baştan kesin olarak kararlılığa ulaşmak, üyelerinin kiliseden geri çekilişini açıkça ilan etmek için belirlenir; böylece, tamamen pasif bir tavırla iki yüzlülükten şüphe uyandırmayacak şekildedir; vb.
Bu saçmalıkların ya ücretli aç haber muhabirinin kendisinin beyninde ortaya çıktığını ya da Hippelites'ten bir soytarı tarafından kendisine önerildiğini ve sonra da cahil adam tarafından göründüğü gibi algılandığını söylemeden geçemeyiz.
Ardından haberler, Berlin'de hiç kimsenin “yeni birliktelik” hakkında hiçbir şey bilmediği, Königsberg'e ulaştı.
Ancak Frankfurter Journal kendisinin daha da fazla kopyalanmasına izin verdi. Hatta 7 Haziran'da bir makalede "Özgürler" “ mezhebi“iddiasıyla anıldı. Bu belge o kadar çılgındı ki, bu kadar radikal bir toplumun gerçek görüşlerini bilen biri, bu tür büyük bir hatanın veya ithamın üstesinden gelme eğilimindedir. Çünkü Königsberg belgesinde söylenenleri yapan bir soytarı olsaydı, Frankfurter belgesi dini bir mezhebin paçavralarının elinde sıkışmasına izin verirdi. Dolayısıyla bu mezhep, sadece bir cümleyi alıntılar: "Göklerin ve yeryüzünün yaratıcısı olan, her şeyin babası olan bir tanrıya, yüce Tanrı‘ya inanırız" ve sonunda: "Çocukça şükran festivalleriyletek Tanrı’nın şerefine kutlamalar yaparız…Ruhlarımıza şimdi ve sonsuza kadar merhametli olsun."
Halk, toplumun varlığına asla ciddi olarak inanmamış ve onun amaç ve hedefleri hakkında bilgisiz kalmıştır.
Daha sonra gelenler kısa süreli bildirimlere indirgenmişti, bu, tesadüfi olarak cahil ve zevksizlerin, bu ahlaksız insanların vahşi icraatlarında bir ürperti uyandırmak için tamamen hesaplanmıştı ve gerçekte, hayallerindeki fantezilerin "Tanrı’ya adanmış her şeyin ve insanın inkarcıları" gibi görünmesine izin verdiler.
"Özgürler" hiçbir zaman böyle bir rol oynamadı. Devrim yıllarında çevreden bazıları harekete katıldıklarında, bunu kendi başlarına yaptılar. Kamuoyunda çevre o kadar gözden kayboldu ki isimleri bu olaylarla bağlantılı olarak görünmedi.
Eğer ona ait olan birkaç kişinin anıları akla gelmeseydi ve buluşma yerlerini akıllarında canlı tutmasalardı günümüzde her şey unutulmuş olacaktı.
Hippel'de işler nasıldı?
Çevrenin sesi gerçekten bildirildiği gibi duyulmamış mıydı ya da söylentiler önyargılı kararlarda olduğu gibi az ya da çok kötü abartılara mı dayandırılmıştı?
Tabii ki durum ikincisiydi.
Her şeyin üstünde, toplananların sayısı ve türüne göre ses çok çeşitliydi.
Biri Hippel’e geldiğinde, Bruno Bauer’i saatlerce sürebilen kart oyunun başında biriyle bulmuş olabilir. Onlar "Kreuz- oder EichelMariage" oynardı ["Çapraz veya meşe palamudu evlilik" aynı takımda kral ve kraliçeye sahip olmaya denir- "meşe palamudu" takımı artık yaygın olarak kullanılmamaktadır]; Pek az şey konuşuldu ve kalın duman bulutları pipolarından yükseldi; sadece şimdi ve sonra bir yorum duyulabilir. Daha sonra küçük, sağlam adam tekrar ayrıldı ve kendilerini sessizce aynı şekilde eğlendiren diğerleri de aynı şekilde gitti. Böyle bir gecenin şaşkın gözlemcileri şöyle sordu: “Alınlarında aklın aşikar olduğu“ insanlar kendilerini böyle mi meşgul ediyorlar? Onlar sadece saf cahil ve zevksizler!
Ancak, bir başkası, özellikle de gençlerin çoğu oradayken, farklı bir durumla karşılaşabilirdi. O zaman uzun masanın tamamı bir uçtan diğerine doluydu ve akşam yoğun ve gürültülü tartışmalarla geçerdi: Birini memnun etmeyen bir görüş öne sürüldü, bir başkası onunla ilgilendi, başka biri cevap verdi ve kısa zamanda en canlı tartışma ortaya çıktı. Kimse uzun konuşmayaçalışmadı ve her biri kısa kesmeye özen gösterdi. Çoğu zaman, keskin, biraz üstün bir şekilde konuştuğunda, bazen uzun süre, Bruno Bauer'i dinlediler. Ama her biri de ne düşündükğünü söyledi ve hiçbir şey zarif ya da ince bir formda kalıplanmamıştı. Kişinin söylediği sadece mantıklı olmalıydı.
En keskin eleştirinin her şeyde uygulandığı aşikardı. “Dreck” [çöp] kelimesiyle çok fazla kişi işten çıkarıldı ve bunun için daha da güçlü bir kelime seçildi. Eğer böyle bir sohbete masanın sonuna kadar devam edildiyse, tüm birliği ele geçirdiyse ve daha canlı ve gürültülü hale geldiyse, o zaman
Hippel'e tesadüfen gelmiş, yakındaki bir masadan dinleyen bir yabancı muhtemelen, konuşulanı anladığından ya da bir titremeyle kendisine gerçekten de neye şahit olduğunu sormadan Hegelyan okulunun tüm sloganlarından biraz huylanırdı.
Birçok akşamın zorunlu bir neşe içinde geçirildiği de doğrudur; artık konuşulacak ciddi bir sorunu yoktu; her biri kirli, alaycı espriler anlatırken diğerinden üste çıkmaya çalıştı. Muhtemelen, Edgar Bauer'in gerçek bir sokak kestanesi gibi yere döküldüğü ya da Ludwig Buhl‘un davranışının mazur görülmesi için sınırlarını aştığı da olmuştur.
Ama bu akşamlar hiç bitmedi. Çoğunlukla, en ufuk açıcı ve çekinmesiz şekilde devam etti.
Friedrichstrasse 94'deki şarap tavernasına giriş zemin kattaydı. Biri kemere doğru ilerledikten ve sağa döndükten sonra, kendisini ortada uzun bir masanın bulunduğu geniş, oyulmamış bir odada bulur ve boş olan bir yere oturur. İsterse, doğal olarak “komşusuna” “kendini tanıtmak” sızın sohbete katılabilirdi - ki busıklıkla , şans eseri onun kim olduğu öğrenilene kadar, uzun bir süre, sürdürebilirdi. Konuşmak istemezse sessiz kalırdı. Kısa bir süre sonra Hippel gelirdi. Genelde sabırsızdı, ama her zaman dikkatle köşesinde dururdu ve içten içe misafirlerinin faaliyetlerine katılırdı. İstenileni getirirdi.
Konuşma konuları bu heyecan verici yıllarda gerçekten eksik değildi: hüküm süren iktidarın sürekli yeni sınavları için bitmez tükenmez gerekçeler sunan sansürü vardı; yirmi sayfalık soru [1819 Karlsbad Konferansı'na göre, yirmi sayfadan fazla el yazması önceden planlanmış sansür gerektirmemiştir]; sosyalizmin giderek yayılan hareketi ve çeşitli topraklar yoluyla seyri; Yahudilerin yeni başlayan nefreti; dini hareketler ve öğrenci hareketleri; Yetkililerle kendi, bitmeyen savaşları - yüzlercesi arasında sadece bazı temaları sayacak olursak.
Genellikle hiç kimse çok fazla içmezdi. Sarhoşluk vakaları olabilirdi, ama bunlar istisnaydı. Bu arada,bir çoğunu bir yabancı sarhoşluğa olan tutkulu canlılıklarıyla yanıltabilir.
Öte yandan, "Özgürler"‘den bazı bireyler sataimayı ve alay etmeyi severdi. Bunların tesadüfen birliğin içine düşen ve kendisini faydalı bir kurban olarak gösteren bir yabancıya yönelik olup olmadığı, ya da örneğin, kamuda kaçakçılıkla “Işık Dostları” [basit, evanjelik Hıristiyanlık vaazları veren bir grup] lehine bir beyannameyle diğerleri arasında en çok anılan "Özgürler" in isimlerini vermiştir. Birbirlerine tam olarak şefkatli davranmadıkları gibi aptallar için aptallığı ve basitliği de her zaman korumaya hazırdılar.
Hippel aynı zamanda "Özgürler" in bu kadar özel bir dereceye sahip olmasını sağladı çünkü -borç para verdi. Ancak sabrı sona erdiğinde ve daha fazla kredi vermeyi reddettiğinde, “Özgürler” öfkelendi ve savaş konseyinin yapıldığı Unter den Linden'e taşındı ve bu da şaşırtıcı bir sonuca yol açtı. Unter den Linden‘de yalvarmaya karar verdiler. Bu dahice fikir kafasından çıkan ve bunu ilk kez gerçekleştiren kişi Enno Sander’di. İş görür birini fark eder fark etmez, ona doğru yürürdü, şapkasını çıkarır ve alçak gönüllülükle isterdi: "Sadece bir taler bile olsa, küçük bir şey talep etmek istiyorum. Hippel artık kredi vermiyor ve biz başka bir punç kasesi içmeyi çok isteriz. " İlk akşam özel bir şansları olduğu söyleniyordu: Bunlardan ilki şakaya gülen ve tüm birliği, bir punç kasesinden daha çok, şafağa kadar içtikleri Hippel'e geri götüren bir yabancıydı. Bir başka akşam - bu şaka bütün ciddiyetiyle tekrarlandı- ayrıldılar, ganimetlerini bir araya getirmek ve onlarla Kapkeller'de ya da başka bir yerde içki ve keyif almak için belirli bir köşe başından randevu aldılar ve yarım saat içinde tekrar bir araya geldiler. Her zaman "beyefendi bir yabancı" bulmasalar bile, on talerleri olur olmaz hemen bir şeyler aldılar.
Yaz aylarında, genellikle kalabalık şekilde “Spandauer Bock”a veya Treptow ve çevredeki diğer noktalara ortak geziler yapıldı.
Çok özel günlerde Köthen'e gittiler. Orada, "Özgürler" adına "Kellergesellschaft" [(şarap) mahzen toplumu] düzenlenmişti. Buradaki akşamların Hippel'deki en gürültülü zamanlardan bile daha şiddetli geçtiği söylenmişti. "Özgürler" geldiği zaman eğlence en yüksek noktasına ulaşırdı ve onlar birkaç gün ve gece kutlama yapıp Berlin'e geri dönene kadar dünyanın “başı dönerdi”.
İşte "Özgürler"de işler böyle yürürdü.
Tek bir şeyi unutamazsak, onların yaptıklarını anlayabileceğiz: bütün bu insanlar kısa süre sonra özgür bir yaşama sahip olma umuduyla yaşadılar. Fakat bu kadar arzulanan şey henüz ortada olmadığı için ergenler gibi davrandılar: sabırsız, karamsar ve çelişkilerle dolu. Ancak bu belirgin başarısızlık aynı zamanda genç insanların avantajdı ve toplumları için en büyük çekiciliği dönüştü, her birinin her anının ifadesini bulmasına izin verildi. Hala "özgür" olmasalar bile, en azından bu şekilde görünmek için içten çabaladılar.
Çevrenin anlamı bu sürekli özgürlük mücadelesinde yatıyordu. Hiçbir zaman, tüm ilerlemenin annesi, eleştiri üyeleri taradından bu kadar saygı görmemişti; daha önce hiç bu kadar acımasız olmamıştı ve daha önce hiç bu kadar ileri gitmemişti. Baltasını o zamana kadar sağlam ve sarsılmaz olan kavramlara vurdu. Samimiyeti cesareti kadar büyüktü. Hala nihai hedefinden uzaktı: kazandığı şey, kaybettiğinden biraz fazlaydı.
Ama aralarında onları kendilerinden öte bu hedefe yönlendiren birisi vardı.
"Özgürler"iün "kötü şöhretinin" nasıl ortaya çıktığını gördük: birlikte oynamayı umdukları rolü oynamaya izin verilmeyen, hiçbir şey bağışlamayan ve bu nedenle "reddedilmiş" hisseden misafirler yoluyla; ve bu bağımsız, cesur, yüksek sesli ve genellikle serbest yaşam onlar için hiç bir anlam ifade etmeyen ve sadece onun yüzeyselliğini görenler.
Yuvarlak masa hakkında çok fazla şey anekdotsal olarak rapor edilmiştir, bu yüzden bu konuda çok az doğru değerlendirme bulunmuştur. Ve yine de, o kadar çok kişi orada oturuyordu, muhtemelen yaklaşık yüz kişi, ve her biri -sadece birkaç saat olsa bile- uyarıyı hissediyordu, özgürce ve bu yüzden iyi sözler duydu, ve kimse geldiğinden daha fakir ayrılmadı, eğer "idealler" hakkında değilse!
Bu olağanüstü çevre, yalnızca doğası gereği sahip olduğu çekicilikten dolayı neredeyse tamamı olaylı bir on yıl boyunca devam etmişti. Bu kendi kendisinin öneminin bir kanıtıydı.
Yani bu , eski olan her şeyin çöküşü olarak görülen bir zamanda, yeni bir yer bulmak için keskin bir akıl yürütme ve cesur düşünme okuluydu. Ve eski başka bir biçimde yeniden yükseldiğinde, o günlerin sessiz ve görünmez başarıları, bizim içimizde çalışmaya ve yenilenmeye devam etti.
Bu nedenle, söylenecek çok fazla bir şey yoktur: Bir insanlık tarihinde -Fransız ansiklopedilerinin zamanında olmadığı sürece- ondokuzuncu yüzyılın beşinci on yılında Berlin Hippel’de şekillenmiş "Özgürler" kadar her kararında anlamlı, ilginç, radikal ve umursamaz bir erkek topluluğu bulmak zordur.
Bu belki de değersiz bir çevreydi, ama aynı zamanda en sadık üyelerinden biri olan, onun sayesinde çevrenin önem kazanan ve "Özgürler" ismini kendininkiyle geleceğe taşıyacak gençlerin ilgisi uyanan kişi için değerdir.
Dostları ilə paylaş: |