Iğdir yatırım Ortamı ve Yapılabilecek Yatırımlar Araştırması



Yüklə 3,5 Mb.
səhifə11/33
tarix26.04.2018
ölçüsü3,5 Mb.
#49056
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   33

Kestane Üretimi

Kestane yetiştiriciliği konusunda Iğdır ilimizin her hangi bir bilgi birikimi olmadığı gibi üretimde bulunmamaktadır. Söz konusu yatırım Iğdır ilimiz için yeni bir konu olmakla birlikte öncelikle denemelerin yapılması gerekmektedir. Sonuçlar olumlu olarak alındığı takdirde desteklenerek üretime geçilmelidir.


Kestane kışın düşük sıcaklıklarda -30 dereceye kadar dayanabilmektedir. Ancak ilkbaharın geç ve sonbaharın ilk donlarına karşı hassastır. Kestane yazın yüksek sıcaklıklardan değil ancak yağışsız geçen mevsimlerde kuraklıktan etkilenirler. Kestanelerin kış soğuklama ihtiyaçları orta düzeyde olmakla birlikte bunlarla ilgili kesin rakamlar belirlenmiş değildir.
Kestane yıllık yağış toplamı 600–1.200 mm olan yerlerde susuz yetişebilir. Bu nedenle yağış kestane yetiştiriciliği için önemlidir. Çiçeklenme döneminde yağan yağışlar meyve tutumunu olumsuz etkiler.
Kestane kazık köklü bir bitkidir. Bahçe kurulması düşünülen yerin toprağının gevşek yapılı ve derin olması gerekmektedir. Potasyumca zengin topraklar tercih edilmelidir. Toprak pH’sının 5,5–6 civarında olması istenir. Ağır ve killi topraklar tercih edilmemelidir. Genellikle bu tip topraklarda mürekkep hastalığına yakalanmak kolaylaşmaktadır.

Daldırma, çeliklerle köklendirme yöntemleri kullanılsa da en çok uygulanan ve en güvenilir yöntem aşılı fidan ile üretimdir. Aşılamada mutlaka Haziran Sürgün Göz aşısı tercih edilmelidir. Kestane tohumları 0–4 0C ve 3 aylık bir katlama sonucunda % 90 oranında bir çimlenme gösterir. Tohumlar katlanmadan önce mantarı ilaçlarla ilaçlanmalıdır. Katlamadan çıkan tohumlar 70–80 cm. sıra arasında mesafede ve 30 cm. sıra üzerine ekilirler. Kazık köklü olduğu için kök ucunu kesmek saçak kök yapmasını sağlar. Aynı yılın Haziran ayı içerisinde aşılanması yapılmalıdır. Aşılı fidan kışın durgun döneminde bahçeye tesis edilmelidir. Diğer kullanılan anaçlar Karavel ve Marigoule’dir. Bu anaçlardan alınan çelikler köklendirilip, üzerine kültür çeşitleri aşılanır.


Bahçe yeri seçiminde nokta dikkate alınmalıdır. Bunlar toprak ve yerdir. Toprağın geçirgen, havalanır ve derin olması gerekir. Ağır topraklar çok tehlikelidir. Soğuğun toplandığı çukur vadiler kestane yetiştiriciliği için tehlike arz etmektedir. Denizden en az 400 m. yüksekliklerde plantasyonlar kurulmalıdır. Dikim aralıkları yeni bahçe tesis ederken 7mx7m, 8mx8m dikim mesafeleri tercih edilmelidir. Dikim esnasında uygulanacak işlemler, dikim çukuruna 150–200 gr. Kompoze gübre ve üzerine ahır güresi verilmelidir. Dikim çukuru 40–50 cm. genişlik ve derinliğinde olmalıdır.



    • Badem Üretimi

Bademin anavatanı Çin ve Orta Asya'dır. Uzun yıllardır Akdeniz kıyılarında özellikle İspanya ve İtalya'da badem yetiştiriciliği yapılmaktadır. Botanik açıdan kiraz, erik ve şeftali ile aynı familyada yer almaktadır.


Badem, kayısı ve şeftali gibi bazı meyve türleri binlerce yıl önce Türkiye'ye getirilmiştir. Yıllarca sadece tohumla üretilmesinden dolayı çok geniş bir çeşitliliğe sahiptir. Bunun yanı sıra diğer ülkelerden yurdumuza Teksas, Nonpareil gibi badem çeşitleri getirilmiş ve üretimi yapılmıştır. Türkiye'de Doğu Karadeniz'in kıyı bölgesi ile çok yüksek yaylalar dışında her yöresinde badem yetiştirilmektedir. Badem yetiştiriciliği ülkemizde Ege Bölgesinde yoğunlaşmış olup, bunu Akdeniz, İç Anadolu ve Marmara Bölgeleri izlemektedir. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde Türkiye badem üretiminin üçte ikisi üretilmektedir. Badem yetiştiriciliği açısından en önemli bölge Ege Bölgesi, burada da Datça Yarımadasıdır.


Badem için yazları kurak ve sıcak, kışları ılık ve yağışlı Akdeniz iklimi idealdir. Bununla beraber, odun kısmının kış soğuklarına dayanıklı olması nedeniyle, kış soğuklarının fazlaca olduğu yerlerde de yetişebilmektedir. Ağacının odun kısmı -20 0C, -30 0C'ye kadar soğuğa dayanabilir.

Çiçek tomurcuklarının kışa dayanıklılığı şeftali çiçek tomurcuklarından daha azdır. Ülkemizde kış soğuklarının fazla olduğu yerlerde ekonomik olarak badem yetiştiriciliği yapılamaz.


Kış dinlenme ihtiyacı diğer meyve ağaçlarına göre daha kısadır. +5 0C'nin altında 90–400 saatlik bir soğuklama yeterlidir.

Badem yetiştiriciliği için ilkbahar başlangıcındaki durgun olmayan hava şartları büyük önem taşır. İlkbaharda don olayları bakımından en kritik dönem çiçek ve körpe çağla dönemidir. Çiçeklenme zamanında -4 0C, -5 0C'ye dayanabilen çiçekler, körpe çağla döneminde -1 0C, -0,5 0C'lerde zarar görürler. Dona dayanım bakımından çeşitler arasında büyük farklar görülmektedir.


Badem ağaçları ortalama olarak 50 yıl kadar yaşarlar. 100 yaşına kadar yaşayan ağaçlara da rastlamak mümkündür.


Badem, toprak istekleri bakımından seçiciliği fazla olmayan bir meyve türüdür. Hafif, derin, süzek ve alüvyal topraklarda iyi ürün verir. Bu gibi topraklarda kökler 3–5 m. derine gidebilmektedir. Toprak öncelikle derin olarak sürülmelidir. Kuvvetli topraklarda dikim aralığı 8–9 m, zayıf ve az derin topraklarda ise 5–6 m olmalıdır. Ayrıca yağış miktarı azaldıkça, dikim aralıklarını artırmak gerekir.

Yetiştiricilerimizin büyük bir kısmı bademi tohumla üretmektedir. Diğer meyve türlerinde olduğu gibi, badem de aşı ile üretilir.


Badem çabuk gelişen bir meyve türü olduğu için sık dikimden kaçınılmalıdır. Bahçelerde kare dikim tercih edilmelidir. Meyilli arazide ise çapraz dikim yapılmalıdır. Ağaçlar dikimi takip eden yaz aylarında birkaç kez sulanmalıdır.

Kışları soğuk geçmeyen bölgelerde fidan dikimi Ocak ayında yapılır. Soğuk bölgelerde ise Mart ayını beklemekte yarar bulunmaktadır. Fidan çukurları 70–80 cm derinlik ve genişlikte olmalıdır. Dikilen aşılı fidanların aşı yerlerinin toprak içinde kalmamasına özen gösterilmelidir.


Badem dikiminde esas çeşit ile birlikte 8–10 ağaca bir adet o çeşidi tozlayabilen çeşidin de dikilmesi gereklidir.
Ülkemizde badem yetiştiriciliği kuru şartlarda yapılır. Ancak, sulandığı takdirde verim 2–4 kat artmaktadır. Badem bahçelerine her yıl azot takviyesi yapılmalıdır. Uygulanacak olan azot, fosfor, potasyum ve diğer mikro elementlerin miktarı ise yapılacak toprak ve yaprak analizi sonucunda en doğru şekilde belirlenir.



  • Yağlık ve Silajlık Mısır Üretimi

Mısır, ülkemizde tarla ürünleri arasında ekiliş alanı bakımından yedinci sırada (buğday, arpa, nohut, mercimek, pamuk, ayçiçeği), üretim miktarı bakımından ise üçüncü sırada yer alan bir üründür. Hemen hemen ülkemizin tüm bölgelerinde yetiştirilmesine rağmen ekonomik olarak Adana başta olmak üzere Akdeniz Bölgesinde, Karadeniz Bölgesinde ve Marmara Bölgesinde yetiştirilmektedir. Üretimin yaklaşık % 85’i bu bölgelerimizde yapılmaktadır.


Mısır, gerek besin maddesi olarak gerekse glikoz, nişasta, yağ ve yem sanayinin ham maddesi olarak önemli bir üründür. Ülkemizde üretilen mısırın tamamına yakını yurt içinde tüketilmektedir. İçinde bulundurduğu zengin besin maddesi nedeniyle insan ve hayvan beslenmesinde büyük önem ve değer taşımaktadır.
Dünyada üretilen mısırın yaklaşık % 27’si insan beslenmesinde ve kullanımında, % 73’ü ise hayvan yemi olarak tüketilmektedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde üretilen mısırın % 45,9’u hayvan beslenmesinde, % 54,1’i insan beslenmesinde kullanılırken, gelişmiş ülkelerde hayvan yeminin payı % 88,9’a ulaşmaktadır.
Mısır tarımının belli ölçüde su istemesi nedeniyle, bu ürünün verimi diğer hububata göre daha yüksektir.
Ülkemizde entansif hayvancılığın gelişmesi ile paralel gelişme gösteren yem sanayi mısıra duyulan talebi artırmıştır. Ülkemizde hibrit tohumluk kullanımının desteklenmesi sonucu üretimde artış elde edilmiştir.
Ülkemizde mısır üretimi yurtiçi tüketimi karşılayamamakta ve her yıl ortalama 1 milyon ton civarında mısır ithal edilmektedir. Üretimde kullanılan hibrit tohumun ve uygulanan kültürel tedbirlerin sonucunda bu bölgelerimizde dekara verim 1.000 kg'ın üzerine çıkmıştır. Ancak ulaşılan üretim düzeyi yetersizdir. Bu nedenle mısır açığı ilave ekimin yapılarak karşılanması mümkündür.
Mısır bitkisinin ortaya konmuş yabani formu bulunmadığından orijini henüz tam olarak saptanamamıştır. Mısırın orijini konusunda çeşitli teoriler ileri sürülmekle birlikte bu teorilerin hiç biri tam olarak kabul görmemiştir.

Günümüzde üretimi yapılan hibrit çeşitler ilk olarak Amerika’da yapılan ıslah çalışmaları sonucunda elde edilmiş ve 1800’lü yıllarda Avrupa’ya, Güney Amerika’ya, Afrika’ya ve Avustralya’ya götürülmüştür.


Ülkemizde 1984 yılında tohumluk üretiminde özel sektör kuruluşlarının faaliyetine izin verilmesi ve 1987 yılında tohumluk dağıtımında devlet tekelinin kaldırılması ile tohumculuk teknolojisinde hızlı bir gelişme gözlenmiştir. Günümüzde yerli ve yabancı çok sayıdaki firma tarafından yüzlerce hibrit mısır çeşidi üretilerek piyasaya sunulmaktadır. Çeşit sayısının çokluğu mısır üreticilerine seçim zorluğu yaratmaktadır. Farklı bölgelerdeki tüm üreticiler için en uygun olarak tanımlanabilecek tek bir çeşit söz konusu olamaz. Her üretici kendi koşullarına uyan en iyi çeşidi seçmek durumundadır. Çeşit seçiminde olgunlaşma süresi, koçan özelliği, yatmaya hastalık ve zararlılara, soğuk ve sıcağa dayanıklılık, ekim sıklığına tepki ve verim gibi faktörler dikkate alınmalıdır.
Mısır tarımı için en uygun toprak tipi su tutma kapasitesi, besin maddesi depolaması, işlenme kolaylığı, iyi drenaj ve havalanma özelliği dolayısıyla siltli-killi topraklardır. Bunun yanında sahip olduğu dezavantajları en aza indirmek, avantajları iyi değerlendirmek ve gerekli iyileştirme uygulamalarını yapmak koşuluyla diğer toprak tiplerinde de mısır tarımı yapılabilir.
Mısır ılıman ve tropik bölgelerde tarımı yapılan bir bitkidir. Farklı iklim koşullarına adapte olmuş ticari üretimi yapılan pek çok mısır tipleri bulunmaktadır. Diğer yandan deniz seviyesinden daha alçak yerlerde ve dört bin metre yüksekliklere kadar olan yerlerde mısır tarımı yapılabilmektedir.
Mısır bitkisinin en iyi geliştiği bölgeler en az 120 donsuz güne ve ortalama 2100–2200 günlük gelişme derecesine sahip yörelerdir. Suyun bol ve sıcaklığın ılıman olduğu orman-mera iklimlerinde en yüksek verim düzeylerine ulaşılır.
Mısır bitkisi 10–11 0C‘de çimlenmeye başlayabilir. Toprak sıcaklığı 5–10 cm derinlikte 15 0C’ye ulaştığı zaman çimlenme hızlanır. Mısır bir sıcak iklim bitkisi olmasına rağmen aşırı sıcaklık isteyen bitki değildir. 38 0C’nin üzerinde bir kaç gün devam eden sıcaklıklar bitkiye zarar verir. Mısır bitkisinin sıcak gecelerde iyi geliştiği sanılmakla birlikte, sıcak ve rutubetli gecelerde iyi bir gelişme görülmez. Genel olarak mısır için en uygun koşulların soğuk geceler, güneşli günler ve orta sıcaklık olduğu söylenebilir.
Sık sık bulutlu havaların oluşması ve düşük ışıktan dolayı fotosentezin azalması nedeniyle tropik iklimde mısır verimi subtropik iklimdekine göre daha düşük gerçekleşir. Bitkinin gelişmesi için optimum ve minimum bağıl nem değerleri sıcaklık ve alınabilen su miktarına bağlı olmakla birlikte genel olarak % 50 ve altına inen bağıl nem koşullarında bitki olumsuz etkilenir.
Özellikle tozlanma döneminde ortaya çıkan düşük hava nemi tane bağlamayı aksatır ve su kayıplarını arttırır. Ülkemizin iklim verileri dikkate alındığında düşük sıcaklık, yüksek sıcaklık ve düşük bağıl nem koşullarının hâkim olduğu yöreler dışında kalan bölgelerde uygun çeşit ve sulamayla rahatlıkla mısır üretimi yapılabilir.
Mısır tarımında toprak işleme tohum yatağının hazırlanması, yabancı ot kontrolü, bitki gelişimini kolaylaştıracak toprak koşullarının sağlanması, anızın parçalanması ve topraktaki suyun düzenlenmesi amaçları için yapılır. Toprağın gereğinden fazla işlenmesi bir fayda sağlamadığı gibi, ekonomik ve fiziksel zararlara yol açabilir.
Mısır tarımında toprak işleme uygulamaları ilk sürüm ve ikileme işlemleri olarak sıralanabilir. İlk sürüm, çim yatağını parçalamak, anızı toprağa karıştırmak, yabancı otları yok etmek ve pulluk tabanını kırmak için yapılır. İlk sürümde genellikle dip kazan, kulaklı pulluk, çizel pulluk ve diskli pulluk gibi aletler kullanılır. İkileme, pullukla sürümden sonra tohum ekimine kadar yapılan tüm toprak işlemlerini kapsar. İkileme tohum yatağını bastırmak, gevşetmek veya inceltmek, bitki kalıntılarını kesmek ve yabancı otları yok etmek gibi amaçlar için yapılır. İkileme işleminde freze, goble, diskaro, yaylı kültivatör, tarla kültivatörü, dişli tırmık, tapan ve merdane gibi aletler kullanılır.
Dünya’da mısır tarımında başlıca 3 toprak işleme metodu kullanılır. Bunlar klasik toprak işleme, azaltılmış toprak işleme ve sıfır toprak işleme (toprak işlemeden ekim) metotlarıdır. Her metodun diğerlerine göre bazı avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.
Söz konusu yatırım önerisinde yağlık mısır üretimi önümüzdeki dönemlerde sanayinin ve silajlık mısır ise hayvancılığın gelişimi açısından önem arz etmektedir.



  • Yağlı Bitkiler Üretimi

Yağlık bitkilerden Ayçiçeği üretiminde sağlanan olumlu gelişmeler sebebiyle diğer yağlık bitkilerle ilgili değerlendirme yapılmıştır.




    • Kanola (Kolza) Üretimi,

    • Soya Üretimi,

    • Aspir Üretimi.



    • Kanola (Kolza) Üretimi

Ülkemize II. Dünya savaşı sırasında Bulgaristan ve Romanya'dan gelen göçmenlerle kolza adı ile ülkemize girmiş ve Trakya'da ekim alanı bulmuştur.


Dünyada yaygın olarak üretilen kanolanın, popülaritesi son yıllarda Türkiye’de de hızla artmaktadır. Kanola, dünya yağ üretiminde 34 milyon tonla % 15’lik paya sahip bulunmaktadır. AB ülkelerinde 1999-2000 döneminde üretilen 13,4 milyon ton yağlı tohumun % 67’sini kanola oluşturmaktadır.
Ülkemizde rapiska, rapitsa ve kolza isimleriyle de bilinen kanola kışlık ve yazlık olmak üzere iki fizyolojik döneme sahip bir yağ bitkisidir. Kanola tanesinde bulunan % 38-50 yağ, % 16-24 protein, zengin oleik ve linoleik asit miktarı ve yağının kaynama noktasının yüksek olması (238 0C) sebepleriyle önemli bir yağ bitkisidir.
Kanolanın kullanım alanı oldukça geniştir. Öncelikle yağ sanayinde kullanılan kanolanın küspesi, yem sanayinde kullanılabilen önemli bir ürün olarak tekrar ham madde konumuna yükselmektedir.
Yakıt (biyodizel) olarak da kullanılabilen bu ürün, arıcılar için de polen deposu olarak kabul edilmektedir. Kanola yağı gıda endüstrisinin yanı sıra parlatıcı ve yağlayıcı olarak da sabun imalatında kullanılmaktadır.
Sıfır erüsikasitli kolza ya da biodizel olarak da adlandırılan kanola, biodizel bir araç yakıtı olarak da kullanılmaktadır. Kanola motorine oranla % 25 daha tasarruflu ve rafine edilmesi daha ucuz olup 3 ton kanoladan 1,2 ton dizel araç yakıtı elde edilebilmektedir. (Önümüzdeki dönemlerde ekim alan ve miktarlarına bağlı olarak biodizel yakıt elde edilmesine yönelik yatırımlarda şimdiden düşünülmelidir.)
Bunun dışında 21 günde % 99 gibi bir oranda parçalanarak doğaya dönebilmektedir. Bir litre petrolün 1 milyon litre suyu kirletebildiği düşünülürse ne kadar çevreci olduğu daha rahat görülebilmektedir.
Uzmanlarca yapılan açıklamalar sonucunda kanolanın tüm Türkiye’de yetişebilecek bir ürün olduğu ve önemli olan bölgeye uyumlu bir türün belirlenmesi olduğuna dikkat çekmektedirler.
Ayçiçeğine göre avantajlı bir bitki olan kanolanın, birim alanda ayçiçeğine oranla % 30 daha fazla verim sağlanmaktadır. Dünyada ayçiçeği ile kanola fiyatı pek fazla farklılık göstermediği için ayçiçeğinden % 30 civarında daha fazla gelir sağlanabilmektedir.
Ayçiçeğine oranla bir ay erken olgunlaşan kanola, ikinci bir ürün olarak mısır, ayçiçeği ya da soya ekimine imkân vererek çiftçi için ikinci bir ek kazanç kapısı da açabilmektedir.
Yatırım önerisi olarak sunulan kanola üretiminde, ayçiçeğine göre kanolanın daha verimli olduğunun altı çizilmektedir. Ayrıca, kanola yağı için bir fabrikada çok önemli değişikliklerin yapılmasına da gerek olmadığı gibi, ülkemizde atıl veya düşük kapasiteyle çalışan yağ sanayine de katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Kanola bitkisi kışlık ve yazlık olarak yetiştirilebilmektedir. Ülkemizde genellikle kışlık kanola tarımı yapılmaktadır. Kışlık kanola kar altında -15 0C'ye kadar dayanıklıdır. Ancak kışa girerken rozetleşmesini tamamlamış olması gerekmektedir.
Bunun için Ekim ayının başında tavlı toprağa ekilmeli ve çıkışı sağlanmalıdır. Kışa rozet dönemi oluşmadan giren kanola bitkileri sıfırın altındaki sıcaklıklardan zarar görmektedir.
Yazlık kanola daha çok ılıman iklim bölgeleri olan Ege ve Akdeniz'de yetiştirilmektedir. Konola bitkisi kumlu ve hafif topraklar dışında hemen hemen her toprakta yetişmektedir. Su tutan, göllenen tarım alanlarından çok zarar görmektedir. En iyi yetiştiği toprak humuslu, derin yapılı, nötr veya hafif alkali ve hafif asit topraklardır. (pH: 4,2-7,2)
Kanola yetiştiriciliğinden yüksek verim alabilmek için mutlaka münavebe yapılmalıdır. Kanolanın gireceği bazı münavebe modelleri şu şekilde olabilmektedir;
1.Model: Ayçiçeği+Kanola+Buğday+Mısır
2.Model: Buğday+Kanola+Baklagil+Ayçiçeği
3.Model: Buğday+Kanola+Şekerpancarı+Kavun-Karpuz
4.Model: Ayçiçeği+Kanola+Buğday

Iğdır tarımsal yapısındaki çeşit zenginliği, toprak yapısının çeşitliği bakımından incelendiğinde kanola yetiştirilmesi için uygun bir yapıya sahip bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemlerde kanola üretimine bağlı olarak gelişecek imalat sanayi açısından da bu yatırım, önemini her zaman için koruyacaktır.




    • Soya Üretimi

Soya fasulyesi önemli bir yağ bitkisidir. Tohumlarında % 18–20 oranında yağ bulunmaktadır. Dünya yağ üretiminin yaklaşık % 50’si soyadan karşılanmaktadır. Soya yağı insan gıdası olarak kullanıldığı gibi sanayide ham madde olarak ta geniş kulanım alanına sahiptir. (soya unu, soya küspesi, soya yağı vb.)


Yağı alındıktan sonra geriye kalan soya küspesi protein bakımından zengin olduğu için hayvan beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle kanatlı hayvanların yemlerine soya küspesi ilave edildiğinde et ve yumurta veriminde önemli artışlar meydana gelmektedir.
Ancak, birim alandan alınan ürün miktarı, kullanılan hibrit tohumları nedeniyle çok yükselmiştir. Gerek birinci ürün ekilişlerinde, gerek ikinci ürün ekilişlerinde ortalama 300 kg/dekara ulaşılmıştır. Soya fasulyesinin kullanım alanları dikkate alındığında ülkemizin bitkisel yağ ve hayvan yemi ihtiyacının karşılanmasında çok önemli olduğu bilinmektedir. Önümüzdeki dönemlerde soyanın hayvancılık sektörünün gelişimine de önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.


    • Aspir Üretimi

Aspir, genellikle 80-100 cm arasında boylanabilen, dikenli ve dikensiz formları olan, dikenli formların dikensizlere göre daha fazla yağ içerdiği, sarı, beyaz, krem, kırmızı ve turuncu gibi değişik renklerde çiçeklere sahip bulunmaktadır.


Aspir, tohumları beyaz, kahverengi ve üzerinde koyu çizgiler bulunan beyaz taneler şeklinde olan, dallanan ve her dalın ucunda içerisinde tohumları bulunan küçük tablalar oluşturan, renkli çiçekleri (petal) gıda ve kumaş boyasında kullanılan, yaklaşık 2,5-3,0 m derinlere gidebilen bir kazık kök sistemine sahiptir. Tohumlarında % 30-45 arasında yağ bulunan, yemeklik yağ kalitesi yüksek, ayrıca yağı biyodizel, küspesi hayvan yemi olarak kullanılan (küspesinde ortalama % 25 protein bulunmaktadır), kuraklığa dayanıklı, yazlık karakterde ve ortalama 110-140 gün arasında yetişebilen tek yıllık bir uzun gün yağ bitkisidir.
Aspir tarımındaki en önemli avantaj (kolaylık), buğday-arpa tarımında toprak hazırlığından ürünün depoya alınmasına kadar geçen sürede kullanılan bütün alet-ekipmanların bu bitkinin tarımında da kullanılabilmesidir. Bu özelliğinden dolayı üreticiler tarafından benimsenmesinin daha kolay ve çabuk olacağı düşünülmektedir.
Aspir, diğer yağlık bitkilerde olduğu gibi imalat sanayinin yanında, hayvancılık sektörünün de gelişimine önemli katkılar sağlayacaktır.

 


  • Kapari Üretimi

Son yıllarda hızla nüfus artışı ile beslenme sorunları artmış ve gıda maddeleri üzerinde çalışmalar fazla önem kazanmıştır. İlaç, parfümeri ve gıda sektöründe bitkisel ürünlere talep sürekli olarak artış göstermektedir. Yapay ilaçların yan etkilerinin bulunması insanları giderek bitkisel ürünleri kullanmaya yönlendirmiş ve “doğaya dönüş” bir slogan haline gelmiştir.


Yeterli ve dengeli beslenmede vitamin ve mineral maddelerin bitkisel ürünlerden sağlanmasında kapari bitkisi gittikçe önem kazanmaktadır. Kapari, Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde doğal olarak yetişen çalımsı, dikenli, çok yıllık bir bitki olduğu için erozyonu önlemek amacıyla tepe, dağlık ve eğimli yörelerde tarımı yapılan bir bitkidir.
İtalya ve İspanya’da kültüre alınmıştır. Bizde ise tarımı son yıllarda önem kazanmaktadır. Kaparinin “Caparis Spinosa” ve “Caparis Ovata” olmak üzere iki türü Türkiye’de yetişmektedir.

Kapari en iyi gelişmeyi killi kalkerli topraklarda göstermektedir. Kapari üretiminde toprak işleme ve hazırlama amaca göre değişmektedir. Üretim tarlalarda yapılacaksa toprağın sonbaharda derin işlenmesi gerekmektedir. Meyve ağaçlarının arasına da dikim yapılabilmektedir. O zaman bu ağaçların dikimi için yapılan uygulama kapari içinde uygun olmaktadır.


Kapari üretimi üç şekilde yapılmaktadır.
1. Tohumla üretim,

2. Otsu çelikle üretim,

3. Odunsu çelikle üretim.

Doğal olarak yetişen kaparilerden elde edilen tomurcukların yıllık dış satımı binlerce tona ulaşmıştır. Ülkemize milyonlarca dolar gelir sağlamaktadır. Bu yararların yanında yaz aylarında atıl duran işgücünü değerlendirmesi de kırsal kesimdeki ailelerin, gelir kaynağını arttıran önemli bir faktördür.

Kapari son yıllarda tanınmaya başlandıysa da, halkımız tarafından fazla tanınmadığından iç tüketim miktarı 3-5 tonu geçmemektedir. 1982 yılından bu yana dış pazarlara ihraç edilmektedir.
Dünya pazarında bu konuda söz sahibi ülkeler Fas ve İspanya’dır. Türkiye’nin 6-7 bin ton kapasite ile bu pazarda önemli bir yer edinmiştir. Dünya kapari tüketiminde artış olmadığı takdirde Türkiye’nin ihracatı 4-5 bin ton civarında olacaktır. Dış pazardaki payımızı düşürmemek için kaliteyi düşürmemek gerekmektedir.
Bunun için toplama mevsiminde dış pazarlarda daha geçerli olan 5 mm ve altındaki tomurcukların toplanıp, uygun şekilde salamura yapılıp ihracatın yapılması gerekmektedir. Son yıllarda salamura şeklinde fıçılarla ihraç yerine, küçük imalathaneler, turşu fabrikaları ve bazı büyük firmalar işlenmiş, direk tüketime hazır cam kavanozlarda ihracat yapmaktadırlar.
Bu şekilde ihracat kapasitesinin ve kazancının artması açısından büyük bir gelişmedir. Türk markalı kapariler dış tüketici reyonlarında görülmeye ve aranmaya başlanmış, hatta marka ihraç eder konuma gelinmiştir.
Kapari üretiminin istenilen ekonomik konuma gelmesi için iç ve dış piyasada tanıtımına ve tüketiminin artırılmasına önem verilmesi gerekmektedir.



  • Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Üretimi

Geçmişte de olduğu gibi bugün de tıbbi ve aromatik bitkiler ilaç, gıda, kozmetik, meşrubat ve sanayinin çeşitli dallarında kullanılmaktadır. Ülkemizde bu bitkilerin yayılış alanları oldukça geniş olmalarının yanı sıra kültüre alınmaları da her geçen gün artarak devam etmektedir. Tıbbi ve aromatik bitkilerin ihracatımız içindeki payının giderek artması üretim alanlarının da artmasına neden olmuştur.


Tarım konusunda bazı kısıtlamaların getirilmesi nedeniyle alternatif ürün arayışı içinde olan çiftçilerimizin ilgisi de her geçen gün artmaktadır. Genelde doğadan toplanarak ihraç edilen tıbbi ve aromatik bitkilere yabancı bitkilerin karışması kalite de bozukluklar meydana getirmiş ve bu durum sorunların artmasına neden olmuştur. Ülkemizde son yıllarda araştırma enstitülerince yapılan çalışmalar nedeniyle her geçen gün kalite ve kantite arttırılmakta ve istenilen standartlara yaklaşılmaktadır.
Aromatik bitkilerden güzel kokulu uçucu yağlar elde edilmektedir. Aromatik yağ, eterik yağ ve bitki esansı adları da uçucu yağlar yerine yaygın olarak kullanılmaktadır. Uçucu yağlar terpen adı verilen izopren türevi hidrokarbonlar, oksijen içeren terpenler, alkol, fenol, aldehit, keton, eter ve ester türü kimyasal bileşiklerin karışımlarıdır. Aromatik bitkilerin daha çok yapraklarında, çiçeklerinde ve meyvelerinde bulunurlar.
Uçucu yağlar genellikle parfüm, kozmetik, içki, gıda ve ilaç endüstrilerinde kullanılmaktadır. Ayrıca aromatik bitkiler, baharat olarak geniş kullanım alanına sahiptirler. Türkiye, uçucu yağ içeren aromatik bitkilerin çok çeşitli ve yaygın bulunduğu bir ülke konumundadır. Ülkemiz bu doğal bitkiler açısından zengin bir kaynak oluşturmaktadır.
Türkiye defne yağı pazarında % 90 ve gülyağı üretiminde % 25 payla en önemli üretici ülkedir. Dünya kekik ticaretinin % 50’si Türkiye tarafından kontrol edilmektedir.

Yüklə 3,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin