Yılmaz: Kendi yazdığım bir stand-up gösterim var.Ondan bir kuble oynayacağım.
Enis Savran: Peki, başla öyleyse...
Yılmaz: Bilim adamlarımızın yaptığı bir araştırmaya göre her altı kişiden biri palavracıymış...Yani sağdan saydığımız vakit, bir iki üç dört beş...Yıldız hanım siz palavracısınız.Yani bilim adamlarına göre...Bana göre dünyada tek bir tane palavracı var o da serdar!Serdar, yani nam-ı diğer “Palavra Serdar.” Palavra Serdar öyle sizin bildiğiniz palavraların ötesinde palavralar atan,hatta ve hatta yaşaması bile palavra olan bir insan. İşte bu insan, yani “Palavra Serdar” bir gün dadaşları ile Çınarcık’a tatile gidiyor. Maksat gezmek, içmek ve tabi ki son nokta olarak da yatmak.Mümkünse de yatakta yalnız olmamak.Maksatlarının ilk iki maddesini yerine getiren Serdar ve dadaşları kiraladıkları BMW marka otomobile tıkışarak, para karşılığında yatağı ısıtan hanımefendilerin bulunduğuna dair istihbarat aldıkları bir bara gidiyorlar.Ama beş kafadarın beşinde de kafa olmamasından dolayı yatak ısıtacak hanımefendilerin pazarlandığı bar yerine hemen yanındaki “Diyarbakırlı Abdullah Usta” kebapçısına giriyorlar ve burasının bir bar olmadığını algılayamıyorlar.Öyle bakmayın ben Serdar’ın yalancısıyım.Bu son söz saçma oldu çünkü Serdar’ın yalanlarını söylemek için bir yalancıya ihtiyacı olacağını hiç sanmam. Son sözü elçiye zeval olmaz diye düzeltmemizin daha doğru olacağı kanısındayım. Neyse efendim, bar ile kebapçıyı ayırt edemeyen Serdar ve dadaşlar, bununla da yetinmeyip barmen ile Diyarbakırlı şef garsonu da ayırt edemeyerek kendisinden önce mönüyü, sonra da ortaya karışık beş porsiyon Nataşa istiyorlar.Bunun üzerine Diyarbakırlı şef garson kendisini, çok affedersiniz “Pezevenk” yerine koyan Serdar ve dadaşlara sinirlenip bağırmaya ve buna istinaden de küfürler etmeye başlıyor.Bu seslerden bir olağan üstü durum olduğunu algılayan “Diyarbakırlı Abdullah Usta” kebapçısının tüm Diyarbakırlı çalışanları olağan üstü durumu olağan hale, Serdar ve dadaşları ise olağanüstü bir hale sokmak için toplanıyorlar.Bu durumu erken algılayan Serdar’ın dört dadaşı hemen olay mahallini kiraladıkları BMW ile terk ederlerken bizim palavra Serdar tek dişi kalacak canavar misali on-on iki civarı Diyarbakırlı garsonun arasında kalıyor.Ama Diyarbakırlı garsonların kavga etmeyi hiç bilmemelerinden istifade ederek, tabanları yağlıyor ve koşarak olay mahallinden uzaklaşıyor. Garsonları da peşine takarak otele doğru koşan Serdar yaklaşık on beş dakika kadar süren kovalamaca sonucu garsonları ekerek otele varıyor.Odaya çıkıyor, beş dakika sonra BMW’li dadaşlar geliyorlar.Dadaşlar Serdar’ı tek parça halinde odada görünce hayrete düşüyorlar, oysa biz Serdar’ı tanıdığımız için hayrete düşmek gibi bir gaflette bulunmuyoruz.Çünkü bizler Serdar’ın yeri geldiğinde bir BMW den daha hızlı koşabileceğinin farkında ve bilincinde olan zeki insanlarız. Ama gelin görün ki zeki insanların en önemli özellikleri ise kendini zeki sanan insanlar tarafından aptal yerine konulmayı çok sevmeleridir.
Severler, çünkü hiçbir zaman için o zeki gibi görünen aptalların zeki olduklarına inanmazlar. Ve palavra atmaktan da hiç ama hiç hoşlanmazlar.