Enver Saral: Ben vakti zamanında bir fabrikadan almıştım, ta Sarıyerde...Yağmurda çamurda, minibüslerde taşımıştım...
Rutkay: Fabrika nerdeydi hocam?
Enver Saral: Ne yapacaksın fabrikanın yerini?
Rutkay: Gidip biz de alırız...
Enver Saral: Vallahi çok uzak bir yerdi. Minibüsle gidiyorsun, sonra içerilere yürüyorsun. Aralarda ücra bir fabrika...
Ramazan: Birlikte gideriz hocam...
Enver Saral: Yahu verdim ya size Karagöz takımı...Daha ne diye gidecesiniz ta oralara plastik almaya...
Rutkay: Ama bunlar ince plastik hocam...
Enver Saral: A!Şimdiden Karagöze bu kadar takılmayın canım...Daha bu işin kuklası var, köy seyirlik oyunları, medddahları var...Hepsini göreceğiz zamanla...
Ramazan.: Sorması ayıp, size ne kadar para vereceğiz hocam?
Enver Saral: Sorması neden ayıp olsun oğlum...Başta dediğim gibi cebinizden harçlıklarınızı alacak değilim ama haftada iki gün iki satten ayda on altı saat için üçyüz elli milyon...
Rutkay: Yani kişi başı aylık ellişer milyon...
Enver Saral: O da sizin gözlerinizden çıkan o güzel parıltının hatrına...Birşeyler öğretmek için, bu sanatı yaşatmak için...Yoksa paranın ne önemi var, mühim olan gölge oyunu yaşasın...
Ramazan: Napalım, ayarlayacağız bir şekilde...
(İçeriye Tufan Karaumut bekçi kılığında girer...Bekçi Kastamonu ağzı ile konuşmaktadır.)