İk-dr-2002-0002 İnsani kalkinma poliTİkalari ve tüRKİye üzerine bir deneme hazirlayan: Mİne yilmazer danişman: prof. Dr. HaliL ÇİVİ aydin 2002



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə15/65
tarix12.01.2019
ölçüsü3,49 Mb.
#94877
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   65

3.5. İnsanın İyi Yaşamı Kavramı


İyi yaşam (well-being) kalkınmanın ana amacıdır. Bu kavram, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, iyi yaşam zenginlikten farklı olarak, maddiyat kadar sosyal, psikolojik ve manevi insan deneyimlerinin bir karışımdır. Yoksulluk ve kötü yaşam birlikte yol alır; ancak, zenginlik ve iyi yaşam arasındaki bağ çok zayıf, hatta negatiftir (Chambers, 1997: 1748).

İyi yaşam Yaklaşımı, açıkça belirtilmese de Adam Smith ve Karl Marx tarafından kullanılmıştır. Günümüzde ise, “yaşam kalitesi” olarak (örneğin, Morris ve Streeten) kullanılmıştır. Sen, 1980’li yıllardaki çalışmalarında bu yaklaşımı daha geniş bir şekilde incelemiştir. Sen (1988: 16)’e göre, bir insanın iyi yaşamı, o kişinin başardığı faaliyetlerin bir değerlemesi olarak görülebilmektedir.

Sen (1987: 1)’e göre, yaşamın niteliğini izlemenin temel olarak birçok farklı yolu vardır. Bunların oldukça küçük bir kısmı akla yakındır. Örneğin, sağlıklı değil, ama varlıklı olabilirsiniz ya da istediğiniz yaşamı sürdürememiş, ama sağlıklı olabilirsiniz ya da mutlu olamadan istediğiniz yaşamı sürdürebilirsiniz ya da özgür olmadan mutlu olabilirsiniz ya da birçok şeyi başaramamış, ama özgürlüğe sahip olmuş olabilirsiniz. Bu devam ettirilebilir. Çeşitlilik gerçekte yaşam standardının geleneksel şeklinin bir parçasıdır.

Sen (1987: 28-9), bir kişinin başarıları ile o kişinin iyi yaşamının birbirinden farklı olduğunu savunmuştur. Bu bağlamda, üç farklı görüşün tartışılabileceğini vurgulamıştır: 1. Ara başarı (agency achievement), 2. Kişisel iyi yaşam (personal well-being), 3. Yaşam standardı (the standard of living). Burada ara başarı ile kişisel iyi yaşam arasındaki fark, bir kişinin kişisel refahından başka amaçları olabileceği gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, bir kişi büyük kişisel özveri sergileyerek bir olayla başarılı bir şekilde mücadele ederse, kişisel refahında benzer bir başarı olmadan büyük bir “ara başarı” sağlamış olabilir. Diğer taraftan, bir kişinin yaşam standardı, kişinin yaşamda başarıyla gerçekleştirdiklerinin bir görünümü olarak değerlendirilebilmektedir.

Genel olarak sosyal iyi yaşamı gösteren, “well-being”, “welfare”, “standard of living” ve “quality of life” kavramları birbirinin yerine geçebilmektedir. İyi yaşam göstergeleri yalnızca sosyo-ekonomik alan üzerine kurulmuştur. Bu, genellikle yanıltıcıdır. Ancak, Partha Dasgupta (1999: 5), bu yaklaşımın daha çok yoksul ülkeler için geçerli olduğunu savunmuştur. Buna karşılık, çağdaş toplumlardaki çalışmalar için sosyo-ekonomik alanın yanıltıcı olmadığını vurgulamıştır.

Kalkınmanın yeni kavramlarından olan iyi yaşam (well-being) ve öngörülü (prudential) değer James Griffin tarafından tanımlanmıştır. Öngörülü değer, insanların yaşamını daha iyi yapan herşeyi kapsamaktadır. Bunlar adalet gibi ahlaki ve güzellik gibi estetik olan değerlerden farklıdır. Qizilbash (1996: 1216), Streeten’in Temel Gereksinimler Yaklaşımı ile Sen’in Kapasiteler Yaklaşımından yararlanarak, Griffin’in Öngörülü Değerler listesini genişletmiş ve aşağıdaki maddeleri taşıyan daha geniş bir iyi yaşam listesi oluşturmuştur:



  1. Beslenme, barınma ve güvenliği içeren en az minimum düzeyde sağlık hizmetleri,

  2. Okuryazarlık, temel fiziksel ve zihinsel kapasiteleri içeren en az minimum düzeyde sosyal olanaklar,

  3. Kendine güven,

  4. Pozitif özgürlük ya da özerklik,

  5. Negatif özgürlük,

  6. Yaşamdan zevk almak,

  7. Bilgiye erişim,

  8. Sosyal yaşama katılım ve diğerleriyle iyi ilişkiler,

  9. Başarı.

Listedeki kalkınma için araç ya da amaç olarak kullanılabilecek öngörülü değerler, her insan ve her kültür için geçerli olabilir. Sosyal yaşama katılım ve yaşamdan zevk almak kişi için bir maldan daha değerli olabilir. Bunun yanında sağlık hizmetleri ve barınma gibi etkenler ise kişi için bir değerden çok bir araçtır.

Bu yaklaşımı biraz daha geliştiren Robert Chambers, iyi yaşam ve kişisel sorumluluk kavramlarını “sorumlu iyi yaşam” olarak birleştirmiştir. Bu tanım Chambers’a göre, tüm insanların birbirleriyle, kendi kendilerine ve çevre ile olan ilişkilerini kapsamaktadır. Bu yaklaşımda üzerinde genel olarak anlaşılan temel ilke eşitlik ve sürdürülebilirliktir. Kalkınma düşüncesinde hem amaç hem de araç olan iki faktör geçim güvenliği ve kapasitelerdir. Chambers (1997: 1748-9), bu düşüncesini aşağıdaki gibi şekillendirmiştir.

Şekil 4. Chambers’in Sorumlu İyi yaşam Yaklaşımı


Sorumlu İyi Yaşam



Kapasiteler

Geçim Güvenliği

Eşitlik

Sürdürülebilirlik

İyi yaşam yaklaşımı, hem zenginlere hem de yoksullara uygun olarak oluşturulan bir öngörülen değerler hesabıdır. Yaklaşım, Temel Gereksinimler Yaklaşımı ve Sen’in Kapasiteler Yaklaşımı ile benzerlik gösterse de, bu noktada onlardan ayrılmaktadır. Çünkü, diğer yaklaşımlar daha çok yoksul ülkelerin bu durumdan kurtulmaları üzerine kalkınmanın yeniden yorumlanması çabasını içermektedir.


3.6. İnsani Özgürlükler Yaklaşımı


Özgürlük, kalkınma ekonomistleri tarafından önem verilmesi gereken bir diğer etkendir. Ekonomik, sosyal ve politik kalkınmayı kapsayan bir kalkınma kavramı, her üç alanda da insanların özgür olduğu bir ortamı içermektedir. İnsani özgürlüklerden söz edebilmek için, öncelikle insan merkezli bir kalkınma kavramının benimsenmiş olması gerekmektedir. Diğer taraftan, bir toplumda yaşayan insanlara yalnızca birtakım hak ve özgürlükler tanındığının bildirilmesi yeterli değildir. Aynı zamanda, bu kişilerin sahip olduğu haklardan haberdar olması ve bunları faaliyete geçirebilme şansının yaratılması da gereklidir. Ancak, özgürlük kültüre dayalı bir kavramdır. Farklı kültürlerin özelliklerine göre farklı bir insani özgürlükler anlayışından söz etmek mümkündür. Bu nedenle, özgürlük konusunda gerçek doğrular elde etmek oldukça zordur. Ancak, yine de var olmak, yaşamını sürdürebilecek ve geleceğini kendi istediği doğrultuda yönlendirebilecek hak ve özgürlüklere sahip olmak, insanca ve onurlu bir yaşamı devam ettirebilmek gibi temel insani özgürlükler evrenseldir.

Son yıllarda, literatürde bu konu üzerinde bazı tartışmalar yapılmıştır. Amartya Sen ve Partha Dasgupta, kalkınma yaklaşımının kişi başına gelir üzerinde yoğunlaşmasına karşı çıkmıştır. Sen, insan faktörünün kalkınmaya neden olmaktan çok, kalkınmanın merkezinde yer alması gerektiğini vurgulamıştır. Dasgupta ise, kalkınmada insan özgürlüğünün var olması gerektiğini savunmuştur.

Isiah Berlin’e göre özgürlük, negatif veya pozitif şekilde ortaya çıkabilir. Özgürlüğün pozitif yönü, bir şeyler yapabilmemizi ve bir şeyler olabilmemizi sağlamaktadır. Özgürlüğün negatif yönü ise, diğer insanların müdahalesinden uzaklaşarak bireysel bağımsızlığa erişmek üzerine odaklanmıştır. Bunun yararları hükümetlerden, kurumlardan, diğer bireylerin taleplerinden bağımsız olmaktır (Ingham, 1993: 1818).

Benzer şekilde, UNDP’nin 1991 yılı İnsani Kalkınma Raporu’nda da genel olarak özgürlüklerin iki yönü olduğu savunulmuştur. Rapora göre, negatif özgürlükler, bazı şeylerden (keyfi kurallar, yasa dışı tutuklamalardan ya da kişi veya mülkiyete yapılan haksız saldırılardan) özgür olmak anlamına gelmektedir. İnsanların özgürlüklere sahip olmasını sağlamak ve bu özgürlükleri korumak için demokratik sistemler tarafından çok sayıda kurum oluşturulmuştur. Pozitif özgürlükler, bir şeyler yapabilme (sosyal yaşam içinde yer almak, karşıt partiler ya da ticari gruplar kurmak, toplum içine utanmadan çıkabilmek) özgürlüğü anlamına gelmektedir. Pozitif özgürlükler, gerçekte sahip olunan haklar üzerinde faaliyette bulunabilmek için önemlidir. İki kişiden biri faaliyet gruplarından herhangi birini seçme şansına sahip değilken, diğeri bir seçme hakkına sahipse, aynı refah düzeyinde olmadıkları görülebilir (Sen, 1988: 13).

1985 yılında Charles Humana, insani özgürlükleri ve hakları içeren 40 gösterge çerçevesinde 88 ülkenin insani özgürlükler endeksi sırlamasını gerçekleştirmiştir. Bu kapsamlı çalışma, insani özgürlükler ve insani kalkınma arasında önemli bir bağlantı olduğu sonucuna ulaşmıştır.

UNDP’nin 1991 yılı İnsani Kalkınma Raporunda, özgürlükler konusunda bir iyileşme sağlanamazsa insani kalkınmanın eksik kalacağı vurgulanmıştır. Bu nedenle, HDI ile birlikte İnsani Özgürlükler Endeksinin bileşiminden yola çıkan yeni bir endeks oluşturulmaya çalışılmıştır. Ancak, özgürlük soyut kavramlar içerdiği için, ölçüm yapmak oldukça zordur. Aynı zamanda, bu ölçümün sonuçlarının yanıltıcı olma olasılığı da büyüktür.

Ekonomik, sosyal ve politik boyuta sahip olan bir kalkınma kavramına erişmeye çalışıyorsak, özgürlüklere yer vermemek büyük bir eksiklik yaratacaktır. Dünya çapında özgürlüklerin korunmaya alınması yolundaki en önemli çalışma BM’in 1948 yılında kabul ettiği Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Uluslararası Kişisel ve Politik Haklar ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmeleridir. Bu sözleşmeler yaşam hakkı, insan güvenliği, yasalar önünde eşitlik, toplantı özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, çalışma hakkı, iş seçme özgürlüğü, yeterli yaşam standardına erişim özgürlüğü gibi birçok kişisel hak içermektedir.


Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   65




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin