Büyükşehir belediye payının dağıtımı
Madde 79– 73 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen orana göre ayrılmış bulunan büyükşehir belediye payının yüzde 75’i doğrudan ilgili büyükşehir belediyesi hesabına, kalan yüzde 25’i ise büyükşehir belediyelerine nüfuslarına göre Maliye Bakanlığı tarafından dağıtılır.
İKİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Vergilerden ve Kaynaklardan Ayrılan Paylar
Motorlu Taşıtlar Vergisi payı
Madde 80- 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununa göre yapılacak vergi tahsilatı toplamının yüzde 50’si, mahalli idareler payı olarak ayrılır ve tahsilatı izleyen ayın yirminci günü mesai saati sonuna kadar İller Bankasına aktarılır. Bu miktarın yüzde 40’ı il özel idarelerine, yüzde 60’ı belediyelere, bu Kanunun 76 ve 77 nci maddelerinde belirtilen usule göre dağıtılır.
Büyükşehir belediyesi bulunan yerlerde belediye payının yüzde 65’i büyükşehir belediyesine, yüzde 35’i ilçe ve ilk kademe belediyelerine nüfuslarına göre ödenir.
Müze giriş ücretleri, madenler ve orman emvali satış payı
Madde 81- Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı milli saraylar ile yetkili idarelerin kendilerine ait müzeler ve ören yerleri hariç olmak üzere, gerçek ve tüzel kişiler tarafından işletilen her türlü müze giriş ücretlerinin yüzde 10’u, ören yeri giriş ücretlerinin yüzde 50’si, yetkili idare payı olarak ayrılır.
Pay olarak ayrılan miktar, tahsilini izleyen ayın yirminci günü mesai saati sonuna kadar müze veya ören yerinin bulunduğu yerin yetkili idaresine ödenir.
Birinci fıkrada belirtilen müze giriş ücretinden ayrılan yetkili idare payı ile 3213 sayılı Maden Kanununun 14 üncü maddesine göre il özel idarelerine ödenen pay, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyelere; büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerine ödenir. Bu pay, Devlet hakkının Hazineye ödenmesi sırasında işletme tarafından ilgili belediyeye ödenir.
6831 sayılı Orman Kanununa göre ayrılan paylar hariç olmak üzere, Devlet ormanlarından istihsal edilen her türlü asli ve tali orman ürünlerinin Devlet orman işletmelerince satışından elde edilecek bedelin yüzde 10’u, satış bedelinin tahsilini izleyen ayın yirminci günü mesai saati sonuna kadar ilgili idare tarafından, il özel idaresine ödenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ücretler
Ücrete tabi işler
Madde 82- Yetkili idareler, ilgililerin isteğine bağlı olarak yapacakları her türlü hizmet için kendi meclisleri tarafından kabul edilecek tarifeye göre ücret almaya yetkilidir. Yetkili idarelere tekel olarak verilmiş işler, kendi özel hükümlerine tabidir.
Belediyeler atık su arıtma tesisini kurmuş olmak kaydıyla su ücretinin yüzde 50’sini geçmemek üzere atık su ücreti alabilir.
Ücret tarifelerinin belirlenmesinde, hizmetin maliyeti ve verimlilik ilkeleri esas alınır. Hizmet maliyetinin hesaplanmasında, yönetim, işletme, yenileme ve amortisman giderleri göz önünde bulundurulur.
Bu Kanuna göre vergi, harç ve katılma payı konusu olan iş ve hizmetler için, yetkili idareler tarafından vergi, harç ve katılma payı dışında her ne ad altında olursa olsun başka bir bedel alınamaz.
YEDİNCİ KISIM
Çeşitli Hükümler
Tarifelerin tespiti
Madde 83- İçişleri Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının görüşünü alarak illeri ve belediyeleri, nüfusları ile ekonomik ve sosyal gelişmişlik durumlarına göre beş gruba ayırır. Gruplandırma Resmi Gazetede ilan edilir ve beş yılda bir yenilenir.
Çevre Temizlik Vergisi hariç olmak üzere, bu Kanunda düzenlenen vergi ve harçlara ilişkin maktu miktarlar; iller ve belediyelerden birinci gruba girenler için yüzde 100, ikinci gruba girenler için yüzde 85, üçüncü gruba girenler için yüzde 70, dördüncü gruba girenler için yüzde 55 ve beşinci gruba girenler için yüzde 40 oranında uygulanır.
Belediye ve mücavir alan sınırları içindeki yerler ile bu sınırlar dışındaki alanlar, mahallin ekonomik ve sosyal gelişmişlik durumu dikkate alınarak, ilgisine göre belediye meclisleri veya il genel meclisleri tarafından üç dereceye ayrılır. İkinci fıkra uyarınca il özel idaresi ve belediyenin içinde bulunduğu grup için hesaplanan miktar, birinci dereceye giren alanlarda yüzde 100, ikinci dereceye giren alanlarda yüzde 60, üçüncü dereceye giren alanlarda yüzde 30 olarak uygulanır.
Yeni kuruşun tama ulaşmayan kesiri dikkate alınmaz.
Nüfus miktarı
Madde 84- Bu Kanun uyarınca belediye ve il özel idarelerinin gruplandırılması ile bu idarelere genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılacak payların belirlenmesinde, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca her yıl için bildirilen nüfus esas alınır.
Yeniden değerleme oranının uygulanması
Madde 85- Bu Kanunda belirtilen maktu parasal tutarlar, her yıl 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranında artırılır.
Harçlara ilişkin müeyyideler
Madde 86- Alınması gerekli harçları tamamen tahsil etmeden iş gören görevli, harcın ödenmesinden, mükellef ile birlikte müteselsilen sorumludur.
Diplomatik muafiyetler
Madde 87- Yabancı devletlerin, fahri olanlar hariç Türkiye'de bulunan elçi, konsolos ve maslahatgüzarları ile yabancı bir devletin uyruğunda bulunan elçilik ve konsolosluk memurları, karşılıklı olmak şartıyla bu Kanun hükümlerinden muaftır.
Bakanlar Kurulunca tespit edilen uluslararası kuruluşlar ile bu kuruluşların yabancı bir devletin uyruğundaki memurları ve anlaşmalar gereğince diplomatik muafiyet tanınan personel de bu Kanun hükümlerinden muaftır.
Usul hükümleri
Madde 88- Bu Kanuna göre alınacak vergi, harç ve katılma payları hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Bu Kanununun uygulanması ile ilgili olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanununda belirtilen vergi inceleme yetkisi hariç olmak üzere;
a) Yetkili idarenin gelirlerinin tahsilinden sorumlu birim amiri, gelir biriminin bulunmadığı yetkili idarelerde mali hizmetler birim amiri, vergi dairesi müdürü sıfat ve yetkisini haizdir.
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununda, mahallin en büyük mal memuruna verilmiş görev ve yetkiler, il özel idaresinde vali, belediyede belediye başkanı tarafından kullanılır.
Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığının olumlu görüşünü alarak, bu Kanunda düzenlenen vergi, harç ve harcamalara katılma paylarına ilişkin olarak bildirim verme yükümlülüğü getirmeye; beyanname, bildirim ve diğer basılı kağıtların şekil ve muhtevası ile bunlara ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Bu Kanunda öngörülen vergi ve harçların hesaplanmasında, diğer vergi ve harçlar matraha dahil edilmez.
Kesinti yapılmaması
Madde 89- Mahalli idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile bu Kanunda öngörülen diğer paylardan, sadece kanunlarda öngörülmesi halinde kesinti yapılabilir. Bu durumda yapılacak kesinti tutarı, faiz ve ana para dahil, genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ayrılan pay ile bu Kanunda öngörülen diğer payların toplamının yüzde 40’ını geçemez.
Bu Kanun ile diğer kanunlarda il özel idareleri ve belediyelere verilmesi öngörülen her çeşit pay vergi hükmündedir.
Yönetmelikle tespit olunacak hususlar
Madde 90- Bu Kanunda öngörülen harç, harcamalara katılma payı ve ücretlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili bakanlıkların görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığınca düzenlenecek yönetmelikte belirtilir.
Yürürlükten_kaldırılan_hükümler__Madde_91'>Yürürlükten kaldırılan hükümler
Madde 91- a) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun geçici 4 üncü maddesi,
b) 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 39 uncu maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesi ile 40 ıncı maddesi,
c) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/4/2002 tarihli ve 4751 sayılı Kanunla değişik mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasının ikinci paragrafı,
d) 15/7/1963 tarihli ve 277 sayılı 5237 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile Diğer Kanunlarla, Belediyelere Verilen Payların Belediye Vergi ve Resimleri Hükmünde Olduğuna Dair Kanun,
e) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 59 uncu maddesinin (h) ve (i) bentleri, mükerrer 69 uncu maddesinin son fıkrası, aynı Kanunun eki (4) sayılı tarifenin “I- Tapu İşlemleri” bölümünün (13) numaralı bendinin (a) alt bendi ile bu tarifenin sonuna 4/12/1985 tarihli ve 3239 sayılı Kanunun 96/B maddesi ile eklenen hüküm,
f) 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu,
g) 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun,
h) 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu,
i) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (g) bentleri ile ikinci fıkrası,
j) 14/7/2004 tarihli ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunun 11 inci maddesinin (b) bendi,
yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer mevzuatta, 277 sayılı 5237 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile Diğer Kanunlarla, Belediyelere Verilen Payların Belediye Vergi ve Resimleri Hükmünde Olduğuna Dair Kanun, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu, 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ile 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununa yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
Değiştirilen ve eklenen hükümler
Madde 92- a) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 65 inci maddesi,
“Madde 65- Tapu sicilinde kayıtlı arsa ve arazi üzerinde yeniden inşa edilecek bina ve sair tesislerin tescili hariç olmak üzere her nevi cins ve vasıf değişikliklerinde tashih harcı alınır.”,
b) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası,
“1. Bu Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan mallardan tahsil edilen özel tüketim vergisi hasılatının tamamından mahalli idarelere pay verilmez.”,
c) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri;
“a) Genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden ilçe ve ilk kademe belediyelerine verilen paylardan büyükşehir belediyesine ayrılan pay.
b) Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden büyükşehir belediyesine ayrılan pay.
c) Kanunlarda büyükşehir belediyelerince toplanması veya bu belediyelere ayrılması öngörülen vergi, harç, katılma payı ve diğer paylar.”
şeklinde değiştirilmiş;
d) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 72 nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna, “Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan yerlerdeki arsalara ait asgari ölçüde birim değer tespitinde Takdir Komisyonu vali veya tevkil edeceği memurun başkanlığında il özel idaresinin iki memurunun katılımıyla kurulur.”
cümlesi eklenmiştir.
SEKİZİNCİ KISIM
Geçici ve Son Hükümler
Geçici Madde 1- 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca kaldırılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün taşra teşkilâtı için 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununda personel ve cari giderler için ayrılan ödenekler kadar ödenek, personel sayısındaki değişimler dikkate alınarak beş yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulur. Bu ödenek Bakanlık tarafından 5286 sayılı Kanunda belirtilen ilgili il özel idaresi ve büyükşehir belediyesine aktarılır.
Bakanlar Kurulu, birinci fıkrada öngörülen süreyi beş yıla kadar uzatabilir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller, İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından birlikte belirlenir.
Geçici Madde 2- Bu Kanunun yayımı tarihinden önceki dönemlere ilişkin belediye gelirlerinin tarh, tahakkuk ve tahsilinde 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu hükümleri uygulanır.
Geçici Madde 3- 31/12/2006 tarihini geçmemek üzere 43 üncü maddenin dört ve beşinci fıkralarında belirtilen tespit yapılıncaya kadar, işyeri ve diğer şekillerde kullanılan binalara ait Çevre Temizlik Vergisinin tarh ve tahakkukunda, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununa göre çıkarılmış Bakanlar Kurulu Kararı ve belediyelerce alınmış kararların uygulanmasına devam edilir.
Bu Kanuna göre çıkarılması gereken yönetmelikler 1/1/2006 tarihinde yürürlüğe konulur.
83 üncü maddeye göre tespit edilmesi gereken belediye grupları belirleninceye kadar mevcut belediye grupları esas alınır.
Geçici Madde 4- Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu gereğince tanınan geçici muafiyetler, aynı Kanunda öngörülen süre ve şekilde devam eder.
Geçici Madde 5- 73 üncü maddenin birinci fıkrası gereğince ayrılan belediye payı 1/1/2007 tarihine kadar;
a) Yüzde 75’lik kısmı belediyelerin nüfusuna,
b) Yüzde 15’lik kısmı belediyelerin öz gelirlerinin toplam gelirlerine oranına,
c) Yüzde 10’luk kısmı ise o ilçede toplanan verginin toplam vergi tahsilatına oranına,
göre dağıtılır.
Geçici Madde 6- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihinten önce inşaatı tamamlanmış, yapı kullanma izni alınmamış, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin “I- Tapu İşlemleri” bölümünün (13) numaralı bendinin (a) alt bendine göre tapu harcı ödenmemiş ve tapuya tescili yapılmamış bina ve tesisler hakkında, ödenmesi gereken harçlar bakımından bu Kanun hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce; yapı kullanma izni alınmış olmakla birlikte, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin “I- Tapu İşlemleri” bölümünün (13) numaralı bendinin (a) alt bendine göre tapu harcı ödenmemiş ve tapuya tescil edilmemiş yapı ve tesisler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yetkili idareye başvurulması halinde, Yapı Kullanma İzni ve Cins Değişikliği Harcı, gecikme cezası ve faiz uygulanmaksızın yüzde 50 oranında indirimli olarak tahakkuk ettirilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce; yapı kullanma izni alınmış ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin “I- Tapu İşlemleri” bölümünün (13) numaralı bendinin (a) alt bendine göre tapu harcı ödenmiş olmakla birlikte; tescil işlemi sonuçlandırılmamış yapı ve tesislerin, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde ilgili tapu müdürlüğüne başvurulması halinde başkaca bir harç alınmaksızın doğrudan tescil işlemi yapılır. Başvuru bir yıl içinde yapılmadığı taktirde, söz konusu yapı ve tesislerin tescilinde alınacak Yapı Kullanma İzni ve Cins Değişikliği Harcı, bu Kanuna göre hesaplanır ve daha önce ödenmiş olan harç mahsup edildikten sonra tahsil edilir.
Yürürlük
Madde 93- Bu Kanunun 77 nci maddesi 1/1/2007 tarihinde, diğer hükümleri 1/1/2006 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 94- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
GENEL GEREKÇE
Kamu hizmetlerinin devletin yanında diğer kamu tüzel kişileri eliyle de yerine getirilmesi bütün dünyada kabul gören yaygın bir uygulamadır. Genellikle özerklik temelinde ve yerinden yönetim ilkesine göre örgütlenen bu kuruluşların başında mahalli idareler gelmektedir. Mahalli idareler diğer yerinden yönetim kuruluşlarından farklı olarak belli bir coğrafi alanda yerel kamu hizmetleri sunumunda genel yetkili kuruluşlar durumundadır. Böyle bir örgütlenme kamu hizmetlerinin özellikleri bakımından ulusal düzeyde yürütülenler ve yerel düzeyde yürütülenler şeklinde bir ayırıma dayandığının kabulünü de beraberinde getirmektedir. İnsanların bir arada yaşamalarından kaynaklanan ortak ihtiyaçların giderilmesini amaçlayan, fayda ve zararları genelde bu alan dışına taşmayan ve yerel ölçekte üretilmesi mümkün olan hizmetler mahalli müşterek hizmetler olarak kabul edilmektedir. Gerek Anayasanın, gerekse Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının mahalli idarelerin görevleri olarak belirttikleri hizmetler bu tür mahalli müşterek hizmetlerdir.
Böyle bir durum, mahalli idareleri ekonomik yönden açıklayan yaklaşımlar için de uygun düşmektedir. Buna göre, hizmetin faydasının yayıldığı alan ile bu hizmeti yapmakla görevli olan kamu kuruluşunun sorumluluk alanının büyüklüğü birbirine eşit olduğu takdirde, hizmet üretiminde etkinlik sağlanmış olacaktır. Bu etkinlik küçük birimlerde taleplerin daha iyi karşılanma imkanından dolayı hizmet sunumu bakımından da geçerlidir. Dolayısıyla mahalli idarelerin kamu hizmetlerinin etkin sunulmasında ve refahın artırılmasında önemli rolleri bulunmaktadır.
Bu noktada ortaya çıkan konu, merkezi ve mahalli idareler arasındaki ilişkilerin nasıl düzenlendiğidir. Çünkü merkezi idare ile mahalli idareler arasındaki görev ve hizmet bölüşümü ulusal gelir kaynaklarından bu idarelerin alacakları payları da belirleyecektir. Milli gelirden mahalli idarelerin alacağı pay, bunlardan ne beklendiği sorusuna verilecek cevapla doğrudan ilişkilidir. Bu cevap aynı zamanda ülkedeki mahalli idare özerkliğinin derecesi hakkında da bir fikir vermektedir. Mahalli idarelerin milli gelirden aldıkları pay, öz gelirlerinin toplam gelirlerine oranı ve yerel harcamaların toplam kamu harcamaları içindeki payı gibi ölçütler mahalli idare özerkliği ile doğru orantılıdır.
Ülkemizde mahalli idareler maliyesine ilişkin hususlar bu idarelerin kuruluş ve görev kanunlarının yanında ayrı kanunlarla da düzenlenmiş bulunmaktadır.
İl özel idareleri ve belediyelerin teşkilat, görev ve yetkilerini düzenleyen mevzuatın değişme sürecine bakıldığında bu idarelerin gelirlerine ilişkin kanunların daha sık değiştiği görülmektedir. Belediyelerin gelirlerine ilişkin ilk temel düzenleme 1914 yılında Rüsumu Belediye Kanunu ile yapılmış, daha sonra 1924 yılında çıkarılan 423 sayılı Belediye Vergi ve Resimleri Kanunuyla mali yapı yeniden düzenlenmiştir. 1948 yılında kabul edilen 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ise 1981 yılında çıkarılan 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunuyla yürürlükten kaldırılmıştır. 2464 sayılı Kanunla kapsamlı bir düzenleme getirilmiş, ancak, maktu olarak düzenlen vergi ve harçlar, zaman içinde yüksek enflasyon nedeniyle gelir kaynağı olma özelliğini yitirmiştir. İlk defa 4/12/1985 tarihli ve 3239 sayılı Kanunla maktu vergi ve harç miktarları beş katına çıkarılmış; 3/5/1992 tarihli ve 92/3278 sayılı Kararname ile de on katına çıkarılmıştır. Son olarak da 30/12/2004 tarihli ve 5281 sayılı Kanunla günün şartlarına uygun olarak yeniden düzenlenmiştir.
İl özel idarelerinde ise yürüttükleri mahalli hizmetlerle ilgili kendi öz gelirlerini sağlama imkanı veren bir düzenleme yok gibidir. İl özel idarelerinin öz gelirleri, 2005 yılına kadar yürürlükte bulunan 1913 tarihli İl Özel İdaresi Kanununda sayılan birkaç kalem gelire ilave olarak değişik kanunlarda öngörülen iskele resmi, taş ocağı, maden suyu ve işletme ruhsatlarından elde edilen gelirler ile çeltik geliri ve varsa il içindeki maden işletmelerinden pay ayrılmasına ilişkin kısmi düzenlemelerden oluşmaktadır.
Belediye ve il özel idarelerine gelir sağlayan diğer iki önemli yasal düzenleme 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu ile 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanundur. Ancak, Emlak Vergisi Kanununda 2004 yılında yapılan değişiklik ile bu vergiden il özel idareleri ve büyükşehir belediyelerine ayrılan paylar kaldırılmıştır.
Mahalli idarelerin gelirlerinin gayri safi millî hasıla (GSMH) içindeki payı 1980 yılında yüzde 1.63 den 2000 yılında yüzde 4.76 ya çıkmıştır. Bu durum mahalli idarelerin ülke ekonomisi içinde giderek artan bir önem kazandığını göstermektedir. Bu payın yüzde 4.41’lik bölümü belediyelere ait olup belediyelerin gelirleri mahalli idare gelirlerinin toplam büyüklüğünün yüzde 92’sini oluşturmaktadır. Geriye kalanın yüzde 0.29’u il özel idarelerine, yüzde 0.06’sı ise köylere ait kısmıdır. Mahalli idarelerin GSMH içindeki payına harcamalar yönünden bakıldığında rakamın büyüdüğü ve 2000 yılı için bu oranın yüzde 4.9 olduğu görülmektedir. Ancak bir karşılaştırma yapmak için diğer ülkelerdeki örneklerine baktığımızda ülkemiz mahalli idarelerine ilişkin oranların çok düşük olduğu görülmektedir. Bazı ülkelerde mahalli idarelerin GSMH ve milli bütçe içindeki paylarının sırasıyla 1995 yılı için Almanya’da yüzde 10 ve yüzde 16.7; Danimarka’da yüzde 19 ve yüzde 31.3; Arnavutluk’ta yüzde 7 ve yüzde 25.4; Belçika’da yüzde 7.4 ve yüzde 11.2; Fransa’da yüzde 9.2 ve yüzde 19; İspanya’da 1994 yılı için yüzde 4.9 ve yüzde 12 iken aynı döneme yakın bir tarih olan 1992 yılı için Türkiye’de yüzde 2.4 ve yüzde 12.3’tür. Bu karşılaştırmadan Türkiye’deki mahalli idarelerin, gelişmiş ülkeler hariç tutulsa da benzer gelir düzeyine sahip ülkelere göre bile GSMH veya toplam kamu harcamaları içinde küçük bir paya sahip oldukları görülmektedir. Mahalli idarelerin ülke ekonomisi içindeki sahip oldukları pay, bu idarelerin gelişmişliklerinin de bir ölçüsüdür.
Mahalli idare gelirleri, öz gelirler ve merkezi bütçeden yapılan transferler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Son yıllarda özellikle belediyeler için gittikçe önem kazanan bir finansman kaynağı olan borçlanmayı da ayrıca dikkate almak gerekir. Öz gelirler mahalli idareler arasında büyük bir farklılık göstermektedir. İl özel idarelerinde öz gelirler taşocakları ruhsat harcı, iskele resmi, çeltik geliri, maden işletme payı ve imar para cezalarından oluşmaktadır. Özel idare gelirlerinin yaklaşık yüzde 14.6’sı öz gelirlerden oluşmakta, geriye kalan kısım ise merkezi idareden yapılan transferlerden meydana gelmektedir. Özel idare öz gelirlerinin yüzde 10.8’inin özel idare mallarından elde edilen gelirlerden oluştuğu dikkate alındığında, diğer öz gelir kaynaklarının yetersiz kaldığı ve bu idarelerin mali yönden yüksek oranda merkezi idareye bağımlı olduğu ortaya çıkmaktadır.
Mahalli idareler içinde öz gelirleri en kapsamlı biçimde düzenlenmiş olanlar belediyelerdir. Bu durum belediyelerin yerel kamu hizmetlerinin sunumunda sahip oldukları payın bir sonucudur. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu belediyelerin öz gelirlerini vergiler, harçlar, harcamalara katılma payları ve ücretler olarak dört ana grupta düzenlemiştir. Aynı durum büyükşehir belediyeleri için de geçerlidir.
2464 sayılı Kanunda belediyeler için altı adet vergi ve on iki adet harç öngörülmüştür. Vergi ve harçlardan maktu olarak düzenlenenler için alt ve üst limitler konulmuş, bu limitler arasında miktar tespit etme yetkisi; vergilerde belediye meclisine, harçlarda ise Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
Vergiler herhangi bir hizmetle bağlı olmaksızın, harçlar ise belediyelerin sunduğu hizmetlerin karşılığı olarak kanunla düzenlenen gelir kaynaklarıdır. Belediyelerin bir diğer gelir kaynağı ise harcamalara katılma paylarıdır. Katılma payı, temel kentsel altyapı hizmetleri olan su, kanalizasyon ve yol harcamalarının bir bölümünün bu hizmetlerden faydalananlar arasında bölüştürülmesi suretiyle elde edilen gelirlerdir. Ücretler ise ilgililerin talebine bağlı olarak yapılan hizmet ve işler karşılığında alınan bedeldir.
Belediyelerin, 2464 sayılı Kanunda sayılanlar dışında başka öz gelirleri de bulunmaktadır. İşletme ve teşebbüs gelirleri, ceza ve faiz gelirleri ile belediye mallarının satışından veya kiralanmasından elde edilen gelirler bunlar arasındadır.
Vergi, harç, katılma payı ve ücretlerden oluşan öz gelirlerin 1991-2000 döneminde toplam belediye gelirleri içindeki payı yüzde 12-19 arasında seyretmiş, ortalama olarak yüzde 15.3 olarak gerçekleşmiştir. Belediye vergileri bu dört kalem gelir içinde en yüksek paya sahip olup, 2000 yılı toplam belediye gelirlerinin yüzde 8.6’sını oluşturmuştur. Harçlar yüzde 1.4, harcamalara katılma payları yüzde 1.1, ücretler ise yüzde 2.8 olarak gerçekleşmiştir.
Emlak Vergisi gelirleri, vergi gelirleri içinde en yüksek orana sahiptir. Örneğin 1998 yılında yapılan kıymet takdirinden sonra aynı yıl Emlak Vergisi gelirleri, belediye vergi gelirlerinin yüzde 35’ini, toplam belediye gelirlerinin ise yüzde 3.12’sini oluşturmuştur.
2464 sayılı Kanunda belirtilmeyen diğer öz gelirler 1991-2000 dönemi için toplam belediye gelirlerinin ortalama olarak yüzde 18.3’ünü oluşturmuştur. Bu oran vergi, harç, katılma payı ve ücretlerden oluşan öz gelir oranından yüksektir ve belediyeler bakımından aslında olumsuz bir durumu yansıtmaktadır. Kendine ait yeterli gelir kaynakları bulunmayan belediye yönetimi, gelirini artırmak için kendi mal varlığını eritmekte veya mahalli idare fonksiyonları arasında bulunmayan alanlara yönelmektedir.
Öz gelirlerin yapısı belediyelerin büyüklüğüne, bulunduğu bölgeye, büyükşehir olup olmamasına veya diğer bazı özelliklerine göre değişiklik göstermektedir.
İl özel idareleri ve belediyelerin gelirlerinin önemli bir kısmı merkezi bütçe vergi gelirlerinden bu idarelere yapılan transferlerden oluşmaktadır. Ülkemizde merkezi idareden mahalli idarelere transfer sistemi pay ayırma yöntemine dayanmaktadır. 2380 sayılı Kanuna göre genel bütçe vergi gelirleri (GBVG) tahsilâtından belediyelere yüzde 6, il özel idarelerine yüzde 1.12 pay verilmektedir. Büyükşehir belediyeleri ise kendi sınırları içindeki GBVG tahsilâtının yüzde 5’ini almaktadır. Ayrıca, ilçe ve ilk kademe belediyelerine gönderilen payın yüzde 35’i de büyükşehir belediyelerine aktarılmaktadır.
Genel amaçlı ve şartsız olan bu paylardan ayrı olarak, çeşitli merkezi idare kuruluşları tarafından da mahalli idarelere şartlı veya şartsız mali yardımlar yapılmaktadır.
İl özel idareleri gelirlerinin yaklaşık yüzde 14.6’sının öz gelirlerden oluşmasına karşılık, yüzde 85.4’ü merkezi idare tarafından aktarılan toplam kaynaklardan oluşmaktadır. Özel idarelerin GBVG tahsilâtından aldıkları payların miktarı 1982-2000 döneminde toplam gelirlerinin ortalama olarak yüzde 22’sini oluşturmaktadır. Kalan kısım ise merkezi idare kuruluşlarına ait yatırımların o il özel idaresi eliyle yaptırılması dolayısıyla aktarılan ödeneklerden oluşmaktadır.
1982-2000 döneminde belediye gelirlerinin ortalama olarak yüzde 48’i, büyükşehirlerde ise yüzde 55’i GBVG tahsilâtından gönderilen paylardan oluşmuştur. Bu oranlar bazı yabancı ülkeler için İtalya (1999) yüzde 52.6, İngiltere (1998) yüzde 72.6, Belçika (1998) yüzde 18.4, Fransa (1997) yüzde 34, Hollanda (1977) yüzde 76, Danimarka (1999) yüzde 40.4, Bulgaristan (2000) yüzde 39.9, Polonya (1999) yüzde 51.3 İsveç (1999) yüzde 19.5 tir. Belçika, Danimarka, Fransa, İtalya, Hollanda, İngiltere, İsveç ve İspanya’dan oluşan Avrupa Birliği üyesi ülkelerde 1999 yılı ortalaması yüzde 45.9’dur. Merkezi bütçeden yapılan yardımların mahalli idare bütçeleri içindeki payının yüksekliği yanında, dikkat çekici bir özellikte bu ülkelerin mahalli idare öz gelirleri içinde yerel vergilerin de yüksekliğidir.
Ülkemizde nüfus gibi tek bir ölçüte dayalı olarak gerçekleştirilen transfer sistemi basit, objektif, istikrarlı ve öngörülebilir olmasına rağmen, mahalli idare harcamaları ile ödenen vergiler arasında yeterli bağ kuramamaktadır. Belediye yönetimini, mali kaynakları ve performansı geliştirici yönde teşvik etmemekte, idareler arasında yatay ve dikey eşitliği sağlayamamaktadır. Sadece nüfus ölçütüne dayalı dağıtım sisteminde yöneticiler merkezi idare tarafından gönderilen kaynakları harcarken vergi ödeyen hemşehrilerine karşı özel bir sorumluluk hissetmemekte; hemşehrilerin de ödedikleri vergilerle belediye harcamaları arasındaki ilişkiyi kavramaları güçleşmektedir.
Belediyeler ve il özel idarelerinin kullandıkları kaynak miktarının artmasına paralel olarak bu idarelerin harcamalarında da önemli artışlar meydana gelmiştir. Bu idarelerin toplam harcamalarının GSMH içindeki payı 2001 yılında yüzde 4.8’e yükselmiştir.
Mahalli idarelerin harcamaları temelde cari harcamalar, yatırım harcamaları ve transfer harcamalarından oluşmaktadır.
Belediye harcamalarının 1990 yılında yüzde 51’i cari harcamalar, yüzde 31’i yatırım harcamaları ve yüzde 18’i transfer harcamalarından oluşurken, bu rakamlar 2000 yılı için sırayla yüzde 38, yüzde 31 ve yüzde 31’dir. 1990-2000 dönemi sonunda büyük bir bölümü personel giderlerinden oluşan cari harcamalarda düşüş olurken transfer harcamalarında borç ödemelerinden kaynaklanan bir artış meydana gelmiştir. Büyükşehir belediyelerinde yatırım harcamaları daha büyük paya sahip iken cari harcamalar daha düşüktür. İl özel idarelerinde ise yatırım harcamaları en yüksek paya sahiptir.
Belediyelerin gelir-gider dengesinde yıldan yıla farklılıklar olmakla birlikte 1990’lar boyunca ortalama olarak GSMH’nın yüzde 0.4’ü kadar bir açık verdikleri gözlenmektedir. Gelirlerin nüfustan daha hızlı arttığı ve kişi başına gelirde artış olduğu halde dönem içinde belediyelerin açıkları artmıştır. Belediyelerin gelir-gider dengesinin açık vermesinin sebepleri arasında iyi bir mali yönetim kurulamamasının yanında ekonomik ve sosyal değişimlerden kaynaklanan talep artışı da bulunmaktadır. Kentsel kamu hizmetlerine olan ihtiyaç, nüfus artışı ile doğru orantılıdır. Çeşitlenen ve artan hizmet talebi özellikle büyükşehirlerde yüksek maliyetler dolayısıyla belediye harcamalarını daha hızlı artırmaktadır.
Mahalli idarelerin gelirlerine ilişkin mevzuat arasında bir bütünlük bulunmadığı gibi, zaman içinde yapılan ekleme ve değişikliklerden dolayı bu kanunların kendi içlerindeki tutarlılık da kaybolmuştur. Mükerrer hükümler ve eklenen geçici maddeler ile istisna ve muafiyetler uygulamada önemli sorun oluşturmaktadır. Sık sık yapılan değişikliklerle vergi istikrarı kaybolmuş, istisna ve muafiyetlerin genişliği vergi tabanını önemli ölçüde daraltmıştır. 2005 yılı başında 2464 sayılı Kanunda yapılan güncelleme dışında yerel vergilerin enflasyon karşısında gelir yaratma kapasitesi çok düşük kalmış ve yönetim maliyeti yükselmiştir. Bu durumu gidermek için belediyeler güçlerinin çok ötesinde borçlanma yoluna gittikleri gibi, kanuni bir temele dayanmayan kaynak oluşturma ve gelir toplama yöntemlerine başvurmuşlardır.
Diğer taraftan, kamu yönetiminin yeniden yapılanması çerçevesinde 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5272 sayılı Belediye Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile belediyeler ve il özel idareleri yeni bir anlayışla ele alınmış, bu idarelerin yetki, görev ve sorumluluklarında önemli ölçüde genişleme sağlanmıştır.
Yukarıda kısaca özetlenen sebeplerden dolayı il özel idareleri ve belediyeler için yeni bir gelir kanununa ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak üzere bu Kanun hazırlanmıştır.
Kanunla il özel idarelerinin ve belediyelerin gelirlerinin düzenlenmesinde Anayasanın 127 nci maddesindeki mahalli idarelere görevleriyle orantılı gelir sağlanır hükmü ile Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının mali özerkliğe ilişkin ilkeleri dikkate alınmıştır. Mali özerklik mahalli idare özerkliğinin önemli bir parçasıdır ve mahalli idarelerin ayrı mal varlığına, bütçeye, gelir kaynaklarına ve bağımsız harcama yetkilerine sahip olmasını öngörür. Bu çerçevede mahalli idarelerin yerel vergi koyması, kaldırması veya merkezi idare tarafından konulan yerel vergilerin oran ve matrahlarında değişiklik yapabilmesi, bu vergileri toplayabilmesi mali özerkliğin önemli sonuçları olarak ortaya çıkmaktadır.
Kanun hazırlanırken vergilerin basit, uygulanabilir, ödeme gücü ilkesine, ekonomik etkinliğe ve gelir performansının yüksek olmasına dikkat edilmiştir. Ayrıca merkezi idareden yapılan transferlerin mahalli idare özerkliğini zedelemeyecek şekilde koşulsuz olması da öngörülmüştür.
Anayasanın 73 üncü maddesindeki vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı ve kanunda belirtilen sınırlar içinde kalmak kaydıyla miktar ve oranları belirleme yetkisinin sadece Bakanlar Kuruluna verilmesi nedeniyle, 2464 sayılı Kanundan farklı olarak bu vergilerin oran ve miktarlarını belirleme yetkisi ilgili meclislere bırakılmamış; Kanunla tek bir oran veya miktar belirlenmiştir. Ancak, maktu olarak düzenlenen vergi ve harçlar bakımından İçişleri Bakanlığı tarafından illerin ve belediyelerin beş gruba ayrılması hükme bağlanmış, ayrıca belediye sınırları içindeki alanlar ile bu yerler dışındaki alanların üç dereceye ayrılması konusunda meclislere yetki verilmiştir. Böylece maktu vergi ve harçların ödenmesinde ekonomik ve sosyal gelişmişlik bakımından hem bölgeler arasında hem de bölgelerin kendi içinde adalet sağlanmaya çalışılmıştır.
Kanunla, daha önce değişik kanunlarda yer alan il özel idaresi ve belediye gelirleri bir arada ve sistematik bir şekilde düzenlenmiştir. Halen 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu, 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunuyla düzenlenmiş olan hususlar tek bir kanunda toplanmış ve ayrıca belediyelerde olduğu gibi il özel idareleri için de yerel gelirler öngörülmüştür. Kanunla bu idareler için öngörülen gelirler, öz gelirler ve merkezi bütçeden transferler olarak iki ana kategoride düzenlenmiştir. İl özel idareleri ve belediyelerin taşınmaz mal, faiz, ceza ve teşebbüs gelirleri gibi diğer öz gelirleri ile borçlanmaya ilişkin hükümlere yer verilmemiştir.
Kanunda özel idareler ve belediyeler için sekiz adet vergi öngörülmüştür:
-
Emlak Vergisi,
-
İlan ve Reklam Vergisi,
-
Eğlence Vergisi,
-
Şans Oyunları Vergisi,
-
Elektrik ve Gaz Tüketim Vergisi,
-
Konaklama Vergisi,
-
Çevre Temizlik Vergisi,
-
Kaynak Suyu ve İşlenmiş Su Vergisi.
Emlak Vergisi tamamen yerel bir vergi olarak düzenlenmiş ve yerel vergi sistemi içine alınmıştır. Bina, arsa ve araziden alınan bu Verginin oranı yeniden belirlenmiş, ayrıca verginin istisna ve muafiyet alanları daraltılarak vergi tabanı genişletilmiştir. Özellikle belediye altyapı yatırımlarından kaynaklanan taşınmaz değer artışları vergi değerini değiştiren sebepler arasına alınarak kısmen de olsa kent rantlarının vergilendirilmesine çalışılmıştır.
Eğlence Vergisinin kapsamı daraltılmış ve bu Verginin kapsamından çıkarılan müşterek bahisler Şans Oyunları Vergisinin konuları arasına alınmıştır. Mevcut Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi, Elektrik ve Gaz Tüketim Vergisi olarak değiştirilmiş, doğal gaz ve likit petrol gaz tüketimi vergi kapsamına alınarak vergi tabanında önemli bir genişleme sağlanmıştır. 2464 sayılı Kanunda bir harç olarak düzenlenen Kaynak Suları Harcı vergiye dönüştürülerek Kaynak Suyu ve İşlenmiş Su Vergisi şeklinde düzenlenmiştir.
Kanun ile yerel vergiler arasına iki önemli yeni vergi getirilmektedir. Birincisi halen merkezi idarece tahsil edilmekte olan Şans Oyunları Vergisi, il özel idareleri ve belediyelere devredilmektedir. İkincisi ise ilk kez getirilen Konaklama Vergisidir. Konaklama Vergisi ile başta çok sayıda turist çeken yörelerde bulunan il özel idaresi ve belediyeler olmak üzere bu idarelere ek bir kaynak yaratılarak özellikle turizm bakımından önem arz eden altyapının tamamlanması için önemli katkı sağlanacaktır. Diğer taraftan vergi oranı düşük tutularak turizmi olumsuz etkilememesine dikkat edilmiştir.
Uygulamada gelir yaratma potansiyelini kaybetmiş olan Yangın Sigortası Vergisi ile çifte vergilendirme durumunda olan Haberleşme Vergisi kaldırılmıştır.
Kanunda il özel idareleri ve belediyelerin sunduğu bazı hizmetler için sekiz harç öngörülmüştür:
-
Geçici Kullanım Harcı,
-
Hayvan Kesimi Muayene ve Denetleme Harcı,
-
İnşaat Harcı,
-
Yapı Kullanma İzni ve Cins Değişikliği Harcı,
-
İmarla İlgili Harçlar,
-
Kayıt ve Suret Harcı,
-
İşyeri Açma İzni Harcı,
-
Muayene, Ruhsat ve Rapor Harcı.
2464 sayılı Kanunda düzenlenen İşgal Harcının adı Geçici Kullanım Harcı olarak değiştirilmiş, Kaynak Suları Harcı ise vergiye dönüştürülmüştür. İmar harçları içinde yer alan Yapı Kullanma İzni Harcı, halen taşınmazların cins değişikliği dolayısıyla merkezi idare tarafından alınan harçla birleştirilerek Yapı Kullanma İzni ve Cins Değişikliği Harcı adı altında yeniden düzenlenmiştir. Halen uygulanmakta olan Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsat Harcı, Tellallık Harcı, Ölçü ve Tartı Aletleri Muayene Harcı ile Sağlık Belgesi Harcı kaldırılmıştır.
Harcamalara katılma payları mevcut uygulama esas alınarak;
-
Yol Harcamalarına Katılma Payı,
-
Su Harcamalarına Katılma Payı,
-
Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı,
olarak düzenlenmiştir.
Kanunda öz gelir olarak düzenlenen dördüncü gelir kaynağı ücretlerdir. Ücretler, su, ulaşım, gaz veya benzeri yerel hizmetlerin sunumu ile vatandaşların talebi üzerine mahalli idarelerce yapılan diğer hizmetler karşılığında alınan bedeldir. Yetkili idarelerin meclisleri ücretleri tespit ederken, özellikle bu idareler tarafından tekel olarak sunulan hizmetler için maliyet, hizmetten faydalananlar arasındaki eşitlik, hizmetin kalitesi ve ücretin kamuoyunca kabul edilebilirlilik ilkelerini dikkate almaları gerekmektedir.
Kanunda il özel idareleri ve belediyeler için öz gelirlerin yanında öngörülen ikinci gelir grubu merkezi idareden yapılan transferlerdir. Mevcut uygulamada olduğu gibi, merkezi idare transferleri için Kanunda pay ayırma yöntemi benimsenmiştir. Ayrıca, Kanunda GBVG tahsilâtından ayrılan paya ek olarak Motorlu Taşıtlar Vergisinden de pay ayrılması öngörülmektedir.
Ekonominin içinde bulunduğu zorluklarla birlikte mali disiplinin sürdürülmesi ihtiyacı ile mahalli idarelerin artan görev, yetki ve sorumlulukları dengelenerek GBVG tahsilâtından belediyeler için yüzde 6, il özel idareleri için yüzde 1.12 oranında pay ayrılması; büyükşehir belediyeleri için ise o ilde toplanan GBVG tahsilat toplamından yüzde 5 pay ayrılması ve ilçe ve ilk kademe belediyelerine gönderilen payların yüzde 35’inin büyükşehir belediyelerine aktarılması benimsenmiştir.
Yürütülen ekonomik program nedeniyle GBVG tahsilâtından ayrılan pay oranları aynen korunmakla birlikte, Kanunda merkezi idare tarafından yapılan transferlerin miktarını artıracak iki önemli düzenleme bulunmaktadır. Birincisi, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından mahalli idarelere yüzde 6 ve yüzde 1.12 oranında ayrılacak payların hesaplanmasında esas alınan matraha değişik kanunlardaki hükümler nedeniyle dahil edilmeyen bazı vergiler kapsama alınarak matrah büyütülmüştür. İkinci olarak Motorlu Taşıtlar Vergisinin yüzde 50’sinin doğrudan il özel idareleri ve belediyelere aktarılması öngörülmüştür.
Kanunla getirilen en önemli yeniliklerden biri de, GBVG tahsilâtından ayrılan payların dağıtım ölçütlerinin değiştirilmesidir. Nüfus kriterine ilave olarak yüzölçüm, kırsal alan nüfusu, illerin gelişmişlik endeksine göre durumu, o mahalde toplanan vergi gelirleri toplamının genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamına oranı, performans sonuçları ve öz gelirlerin toplam gelirlere oranı kriterleri dağıtım ölçütleri arasına alınmıştır.
Payların dağıtımında nüfusun yanında belediye ve il özel idare harcamalarında etkili olan diğer faktörlerin dikkate alınması suretiyle dağıtım etkinliği artırılmış olacaktır. Belediye ve il özel idarelerine aktarılan paylar ile bu idarelerin performansları arasında ilişki kurularak gelirlerin artırılmasını isteyen idareler daha fazla çaba göstermek zorunda kalacaklardır. Bu da yerel hizmetler için yapılan harcamalara hemşehrilerin de katılmasını sağlayacaktır. Dolayısıyla bu idarelerin hemşehriler tarafından daha iyi denetlenmesi, yani yerel demokrasinin daha etkin çalışması sağlanacaktır.
Bilindiği gibi, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerine konulan özel hesaplardan mahalli idarelere projeye bağlı olarak veya şartsız aktarılan kaynaklar, bu idareler arasında eşitsizliklere yol açmaktadır. Diğer taraftan, nüfusu on bin ve altında olan belediyeler diğerlerine göre daha fazla kaynak sıkıntısı çekmektedir. Hem bu eşitsizliğin önüne geçilmesi hem de nüfusu on binin altında olan belediyelere ek kaynak aktarılabilmesi için özel hesapların tamamı kaldırılmış ve yukarıda sayılanlardan ayrı olarak her yıl Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak özel bir ödeneğin, denkleştirme ödeneği adı altında bu belediyelere eşit şekilde dağıtılması öngörülmüştür.
Kanunda il özel idareleri ve belediyelere merkezi idareden gönderilecek paylardan ancak kanunlarda öngörülmesi halinde ve en fazla yüzde 40 oranında kesinti yapılabilmesi öngörülmektedir. Böylece bu idarelere asgari düzeyde bir gelir garanti edilerek en azından temel hizmetlerin devamlılığı sağlanmış olmaktadır.
İl özel idareleri ve belediyelerin kanunlarda vergi, harç ve katılma payı konusu yapılan işlerde her ne ad altında olursa olsun ücret alamayacakları hükme bağlanarak vatandaşların hakları korunmaktadır.
Yeni düzenleme ile, merkezi idareden mahalli idarelere aktarılan payların miktarında en az yüzde 20 oranında artış meydana gelecektir. Diğer taraftan, vergi ve harçlarda öngörülen muafiyet ve istisnaların daraltılması, oran ve miktarların yeniden belirlenmesi gibi nedenlerle mahalli idarelerin öz gelirlerinde de ciddi bir artış meydana gelecektir.
Böylece il özel idareleri ve belediyeler yeniden yapılanma sonrasında kendilerine verilen görev ve hizmetleri yapmak için daha fazla imkan ve kabiliyete sahip olacaklardır.
Dostları ilə paylaş: |