XV- Olumsuz tespit davası sonucunda verilen kararın temyizi ve -istinaf mahkemeleri kuruluncaya kadar; karar düzeltmesi- genel hükümlere göre (HMK. mad. 361 vd.) olur.
Üçüncü kişilere ciro edilmiş kambiyo senedi hakkında kişisel def’ilere dayanılarak sadece «lehdar»a karşı açılan olumsuz tespit davası sonucunda, mahkemece -hatalı olarak-«dava konusu senedin iptaline» karar verilmişse, bu hatalı kararı, davaya taraf olmadığı halde, dava konusu senedi elinde bulunduran (yani; senedin hâmili olan) kişi de temyiz edebilir.[730]
XVI- Olumsuz tespit davası sonucunda alınan “davacının, davalı alacaklıya borçlu olmadığını” hükme bağlayan ilam bölümü, bir “tespit hükmü” niteliğinde bulunduğundan, ayrıca takip konusu yapılamaz. İlamın ancak “yargılama giderleri ile tazminat”a ilişkin bölümü “eda hükmü” niteliğinde olduğundan, “ilamlı takibe” konu yapılabilir.[731]
XVII- “Olumsuz tespit davasının kabulüne” karar veren mahkemenin, “borçlunun ne kadar borçlu olmadığına” karar vermesi yani “borçlunun ne kadar borcu bulunduğuna” dair hüküm kurmaması -yani; “olumlu” değil “olumsuz tespit” ş e k l i n d e- hüküm kurması gerekir.[732]
Yüksek mahkeme;
√ «Dava İİK. 72. maddesine dayalı takibe konu çek nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olup; menfi tespit davalarında borçlu bulunulmayan kısım varsa tespit edilerek menfi tespit hükmü kurulmasının gerekli olduğunu»[733]
√ «Dava, İİK’nun 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davası olup, yargılama sonunda kurulacak hüküm, borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olacağından; borç miktarı belirlenerek olumlu tespit davası şeklinde hüküm kurulmasının yasaya aykırılık teşkil ettiğini»[734]
√ «Dava İİK’nun 72. maddesi hükmü gereğince açılan menfi tespit davası olduğundan; davanın açılışı gözetilerek kurulacak hükmün olumsuz bir başka deyişle borçlu olunmayan kısmın tespitiyle bu miktar üzerinden davanın kabulüne şeklinde karar verilmesi gerekeceğini»[735]
√ «Davacının davaya konu senetler yönünden İİK. 72. maddesi uyarınca menfi tespit isteminde bulunduğu sözleşme feshedilse de bu sözleşme gereğince verildiği tartışmasız olan senetler yönünden menfi tespit hükmü kurulması gerekeceğini»[736]
√ «Borç miktarı dışında kalan kısımdan davacının borçlu olmadığının tespitine şeklinde karar verilmesi gerekirken ‘borçlu olduğunun tespitine’ biçiminde olumlu tespit hükmü kurulup, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılamayacağını»[737]
√ «Dava, İİK’nun 72. maddesine dayalı menfi tespit davası olup, mahkemece HUMK’nun 74. (yeni HMK.’nun 26.) maddesi de gözetilerek taleple bağlılık kuralı çerçevesinde davacının borçlu bulunmadığı miktar tespit edilerek hüküm altına alınması gerekeceğini»[738]
√ «Dava, İİK’nun 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davası olup yargılama sonunda kurulacak hükmün, borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olması gerekeceğini»[739]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacının istemi borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu halde, kararda davacının borçlu bulunduğu tutar saptanıp, borçluluğunun tespitine dair olumlu tespit şeklinde hüküm kurulduğu, mahkemece talebe uygun ve onun neticelerini kapsayacak şekilde olumsuz tespit biçiminde hüküm kurulması gerekeceğini»[740]
√ «Mahkemece, HUMK’nun 74. (yeni HMK’nun 26.) madde hükmü de gözetilerek, taleple bağlılık kuralı çerçevesinde, davacının borçlu olmadığı miktar saptanarak menfi tespite hükmedilmesi gerekirken, davanın niteliği gözardı edilerek borçlu olunan miktar üzerinden olumlu tespit hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu»[741]
Davacı tarafından değişik tarihlerde yapılan ödemelerden sadece bonoların tanzim tarihinden sonrasına ilişkin bölümü yerel mahkemece dikkate alınarak menfi tespit hükmü kurulmasında isabetsizlik bulunmayacağını»[742]
√ «İİK 72. maddesi uyarınca açılan bir menfi tespit davasında mahkemece davacının borçlu olmadığı miktarın belirlenip hüküm altına alınması gerekirken, davanın müspet tespit davası gibi yorumlanarak borçlu olduğu miktar belirtilerek hüküm kurulmasının doğru olmayacağını»[743]
√ «Menfi tespit istemine ilişkin davada, davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken borçlu olduğu miktarı belirterek olumlu tespit yönünden bir karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağını»[744]
√ «İİK.nun 72. maddesi hükmüne dayalı menfi tespit davasında mahkemece, HUMK.nun 74. (yeni HMK.nun 26.) madde hükmü de gözetilerek, taleple bağlılık kuralı çerçevesinde, davacının borçlu olmadığı miktar saptanarak menfi tespite hükmedilmesi gerekirken, davanın niteliği gözardı edilerek, borçlu olunan miktar üzerinden olumlu tespit hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olacağını»[745]
√ «İİK.nun 72. maddesi hükmüne dayalı menfi tespit davasında mahkemece HUMK.nun 74. (yeni HMK.nun 26.) madde hükmü de gözetilerek taleple bağlılık kuralı çerçevesinde, davacının borçlu olmadığı miktar saptanarak, menfi tespite hükmedilmesi gerekirken, davanın niteliği gözardı edilerek borçlu olunan miktar üzerinden olumlu tespit hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olacağını»[746]
√ «Menfi tespit davalarında, borçlu bulunulmayan kısmın tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[747]
√ «Dava olumsuz tespit istemine ilişkin olup, mahkemece hükmün ‘olumlu tespit davası’ biçiminde kurulmasının usul ve yasaya aykırı sayılacağını»[748]
√ «Davayı kabul eden mahkemenin, davacının borçlu olmadığı tutarı belirleyip “……davacının, davalıya ‘……TL borçlu olmadığının tespitine ……’ ” ş e k l i n d e karar vermesi gerekeceği, bunun yerine “borçlu olunan tutara” (olumlu tespite) hükmedemeyeceğini»[749]
√ «İİK. 72. maddesine göre açılan menfi tespit davasında ‘menfi tespit şeklinde’ karar verilmesi gerekirken, ‘olumlu tespit’ biçiminde hüküm kurulmayacağını»[750]
√ «Kaçak elektrik zaptının tutulduğu sayacın davacıya ait olmadığının tespiti halinde ‘davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine’ dair karar verilmesi gerekeceğini»[751]
√ «Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı kurum tarafından davacı abone aleyhinde sayaç arızası nedeni ile yapılan borç tahakkuk nedenine dayanmaktadır. Başka bir anlatımla davacı ‘davalı kuruma... TL borcu bulunmadığının tespitini’ talep etmektedir. Mahkemece davanın olumsuz tespit(menfi tespit) davası olduğu gözetilerek ‘borçlu olunmayan miktarın belirlenmesi’ şeklinde hüküm kurulması gerekirken, ‘olumlu tespit’ şeklinde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davanın kabul ve reddedilen miktarları gözetilerek, yargılama giderleri ve yargı harcının bu oranlara göre taraflar arasında dağıtılması gerekirken, davalı kurum aleyhinde fazla harç ve yargılama gideri takdiri de kabul şekliyle hükmün bozulmasına neden olacağını»[752]
√ «Dava takip konusu yapılan alacak ile borçlu olunmadığının saptanmasına yönelik menfi tespit davasıdır. Bu davada mahkemece talep gözetilerek borçlu olunmayan miktar saptanıp, bu miktar üzerinden ‘borçlu olunmadığının tespitine’ karar verilmek gerekirken, borçlu olunan miktar saptanarak, ‘olumlu tespit’ şeklinde infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasına neden olacağını»[753]
XVIII- Olumsuz tespit davalarında «hukuki yarar» koşulu için bknz: Yuk. «İKİNCİ BÖLÜM» Açıklama: A-I
XIX- Yüksek mahkeme, «olumsuz tespit davalarında yargılama usulü» hakkında;
√ «Davacı ... San. ve Tic. A.Ş. yargılama safhasında iflas ettiğinden; mahkemece İİK’nun 194. maddesi uyarınca yargılamanın durdurulması ve davaya ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonra devam olunması gerekeceğini»[754]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davalı, ‘davacı ile aralarında karz akdi bulunduğuna’ dair iddiada bulunmamış olup, davacıya yapılan dava konusu ödemenin, ev satışı kapsamında yapıldığının kabulü gerekeceğini»[755]
√ «Birleştirilen menfi tespit davasında, karar düzeltme talebi üzerine karşı, yeniden karar düzeltme isteminde bulunulması yasal olarak mümkün olmadığından, davalı-birleşen dosya davacısının karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerekeceğini»[756]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacının ölen eşinin mirasını reddettiği ilam ile sabit olduğuna göre ölen eşine ait kredi kart borcundan sorumlu tutulamayacağı; ancak davalının temyiz dilekçesine eklediği teslimat detay belgesi ile davacıya ek kartın teslim edildiği anlaşılmakta olduğundan, mahkemece, araştırma ve inceleme yapılması gerekeceğini»[757]
√ «Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit-tapu iptali ve tescil davasında, hükmüne uyulan bozma ilamında dava ve birleştirilen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceğini»[758]
√ «Dava temlik eden ile birlikte davalı olarak gösterilen iki şirket aleyhine açılmış olup mahkemece davalı diğer şirket hakkında herhangi bir hüküm oluşturulmamış olduğu için, hükmün bozulması gerekeceğini»[759]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle taraflar arasında görülen aynı mahkemenin kesinleşmiş ilamının kesin hüküm niteliğinde değil, kesin delil niteliğine haiz olduğunun anlaşılmasına göre, davacının yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi gerekeceğini»[760]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacı vekili, ‘...Dava konusu araçlar 2008 yılında dosya karara çıktıktan sonra davalıya iade edilmiş...’ şeklindeki beyanına göre, davalı asilin isticvap edilerek davacının bu beyanı sorularak, araçların kendisine iade edilip edilmediğinin araştırılması gerekeceğini»[761]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacının davasının özetlenmesinde ve gerekçenin tartışılmasında dava ile ilgili olmayan hususların yer aldığı başka dosyalara ilişkin gerekçelerden kopyalanıp dosyaya aktarma hatası yapıldığı, böylece kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmış olması nedeniyle mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi gerekeceğini»[762]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması dava şartı nedeni ile davanın reddini gerektirmeyeceğinden, taraf belirlenen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilinden vazgeçmiş sayılacak olup mahkeme, dava şartı olarak belirlediği gider avansına yönelik ara kararında gider avansını oluşturan harç, tebligat gibi gider gerektiren işlemleri kalem kalem açıklaması, her kalemin miktarını ayrı ayrı göstermesi, dava şartına yönelik gider avansı ilgili olarak verilen kesin sürede yatırılmamasının sonuçlarını da duruşma zaptına açıkça yazması gerekeceğini»[763]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davalı bankaca hüküm gerekçe yönünden temyiz edilmemiş, sadece davacılardan O.T. hükmü temyiz etmiş olup sözleşmede kefaleti bulunmayan temyiz eden davacının o sözleşmeye dayanılarak açılan krediden dolayı kefalet sorumluluğu bulunmadığının gözetilmesi gerekeceğini»[764]
√ «Davalı vekili temyiz dilekçesi ekinde temlik sözleşmesi ve ekinde temlik edilen alacak listesi örneğini ibraz etmiş olup bu bağlamda dava konusu takip dosyasından doğan alacağın davalı temlik alana, karar tarihinden ve dairenin bozma ilamı tarihinden önce temlik edildiği görülmüş olup, yargılama sırasında alacak temlik edildiğine göre davalı bankanın bu davada taraf sıfatı kalmadığından HMK’nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı gereği davalı temlik alan duruşma günü tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan, savunma ve delilleri toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerekeceğini»[765]
√ «Davacının, ‘dava konusu çekin yargılama sırasında davalı tarafından iade edildiğini bildirdiği’ gerekçesiyle, davanın konusuz kaldığı belirtilerek, mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, davalı vekilinin cevap süresinin uzatılması talebi mahkemece kabul edildiği halde, davalının dava hakkındaki cevabı beklenmeden hüküm oluşturulması 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olup, davalının savunma hakkının kısıtlanmış olduğunu»[766]
√ «Taraflar arasındaki karşılıklı menfi tespit-tazminat davasında, birleştirme kararı verildikten sonra da dava ve birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruyacağı için, mahkemece dava ve birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceğini»[767]
√ «Taraflar arasındaki birleşen tazminat-menfi tespit davasında, birleşen davaların bağımsızlıklarını koruyacağı, bu ilke gözetilerek mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceğini»[768]
√ «Menfi tespite ilişkin dava, önceki kanun (HUMK) zamanında açıldığından yargılamanın bulunduğu aşamaya göre gider avansı ödenmesi istenemeyeceği- Bunun yanı sıra her ne kadar verilen kesin süre içerisinde davacı vekilince ara kararı gereği yerine getirilmemiş ise de, mahkemece ödenecek gider avansı da ara kararında belirtilmemiş olup, kapsamı ve sınırları yeteri kadar belli edilmeyen böyle bir ara kararına dayanılarak kesin sürenin gereği yerine getirilmediğinden söz edilemeyeceğini»[769]
√ «Mahkemece menfi tespit davasında verilecek hükmün eldeki sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre açılan alacak davasını etkileyecek nitelikte olması ve davaların aynı hukuki ilişkiden kaynaklanması, dolayısıyla her iki dava arasında bağlantı bulunması gözetilerek HMK’nun 166. maddesi hükmü gereği her iki davanın birleştirilerek görülmesi, mümkün olmaması halinde menfi tespit davasının sonucu beklenilmesi gerekeceğini»[770]
√ «Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit-itirazın iptali davasında, davacı-birleşen davada davalı kefilin genel kredi sözleşmesinde sorumlu olduğu kefalet tutarı ve birleşen davada davalı-kefil tarafından takip tarihinden önce kefalet limitinin de üzerinde kalacak miktarda ödeme yaptığı ve bu hususun birleşen davada davacı banka kayıtları ile sabit olması da gözetildiğinde birleşen davada davalı kefil için de takip yapılmasının İİK’nun 67/2 md. anlamında davalı bankanın kötüniyetli olduğu ve birleşen davada davalı vekilinin cevap dilekçesinde bu yönde bir talebi olduğunun da gözönüne alınması gerekeceğini»[771]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit-ipoteğin fekki-alacak davasında, birleşen davaların bağımsızlıklarını koruyacağı, bu nedenle her dava için ayrı ayrı hüküm kurulması, harç, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin ayrı ayrı hüküm altına alınması gerekeceğini»[772]
√ «Davalılar için bildirilen adrese çıkarılan tebligat bila ikmal geri dönmüş olup, davacı vekili aynı dilekçede davalının belirttiği adreste bulunamaması halinde mahkemece adres araştırması yapılmasını istemiş olmasına göre mahkemece anılan davalı şirketin ticaret sicilinden tebligata elverişli açık adresi araştırılarak taraf teşkili sağlanması gerekeceği- Öte yandan derdestlik itirazı için, sadece dosyanın tarafları arasında derdestlikten söz edilebileceğini»[773]
√ «İhtiyati haciz geçici hukuki koruma niteliğinde olup, icra takip işlemi niteliğinde bulunmadığından menfi tespit davası açılması ve bu dava sırasında ihtiyati tedbire hükmedilmesinin ihtiyati haciz kararı verilmesine engel teşkil etmemesi gerekeceğini»[774]
√ «Mahkemece diğer davalılar hakkında hüküm kurulmuş ise de, davalı şirket hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı gibi, davalı şirketin ticaret sicil kaydındaki adresi yerine, kapı numarası hatalı bir şekilde çıkarılan usulsüz tebliğ üzerine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebligat yapılmış olması nedeniyle taraf teşkili sağlanmaksızın karar verilmemesi gerekeceğini»[775]
√ «Davacının borçlu bulunmadığı miktarın tespitine karar verilecek olan menfi tespit davasında, hüküm kısmının 1. paragrafında bu şekilde hüküm oluşturulmuş ise de, 2. paragrafında itirazın iptali davalarında olduğu gibi belirlenen alacağa faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına karar verilmiş ve bu durum hükmün kendi içinde çelişkili olması sonucunu doğurmuş olduğu için, 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesine aykırılık teşkil edeceği- Ticari işlerde faiz oranı 6102 sayılı TTK’nun 8/1. maddesi uyarınca serbestçe kararlaştırılabileceğini»[776]
√ «HMK’nun 297/2. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, taraflar arasındaki menfi tespit-alacak davasında, kabul edilen faiz miktarı açısından gerekçe ile hüküm arasında tereddüt ve çelişki yaratılmış olduğundan mahkemece, açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda çelişkiler giderilerek infazda tereddüt yaratmayacak şekilde yeniden karar verilmesi gerekeceğini»[777]
√ «Taraflar arasındaki birleştirilen menfi tespit davasında, birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruduklarından asıl dava ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceğini, menfi tespite hükmedilen miktarın hükümde gösterilmesi gerekeceğini»[778]
√ «Dava konusu alacak davadan önce temlik olunduğundan, davacının alacağı temlik eden davalıya karşı dava açtıktan sonra taraf değiştirmesi HMK’nun 124. maddesi gereğince karşı tarafın açık iradesi ile mümkün olacağı ve somut olayda kendisine dava dilekçesi tebliğ edilen dava dışı karşı tarafın, taraf değişikliğine icazet vermemiş ve karşı çıkmış olması nedeniyle, ‘davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddi’ gerekeceğini»[779]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, UYAP üzerinden yapılan araştırmada davacı vekilinin UYAP üzerinden mahkemeye gönderdiği mazeret dilekçesinin incelenmesi gerekeceğini»[780]
√ «Davacının keşidecisi olduğu çekin iptalini talep ettiği, çek iptalini yalnızca hamilin talep etme hakkının bulunulduğu, bu itibarla davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, ayrıca dava dilekçesinde dahili davalılara borçlu olunmadığının değil, borcun sebebinin hukuken geçerli olmadığının iddia edilmiş olduğu, bu kapsamda davacı iddialarının menfi tespit talebi olarak değerlendirilmesinin de mümkün bulunmadığını»[781]
√ «Mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerekeceğini»[782]
√ «Yerel mahkeme gerekçesinde, ‘davanın reddine’ denildiği halde, hüküm kısmında ‘davanın kabulü ile davacının bono nedeniyle, borçlu olmadığının tespitine’ denilerek, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmayacağını»[783]
√ «Kısa kararda İİK’nun 72/4. maddesi gereğince koşulları oluşmadığından davalıların tazminat isteminin reddine karar verildiği halde gerekçeli kararda hüküm fıkrasında davalıların tazminat istemleri hakkında hüküm kurulmayarak, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılamayacağını»[784]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, hüküm gerekçesinde davacı firmanın yapılan icra takibinden dolayı sorumlu olduğu miktarın gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki oluşturması HMK. 297. maddesine, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni sayılması gerekeceğini»[785]
√ «Hükmü temyiz eden, davanın tarafı olmadığı halde, bu kişi elinde bulunduğu anlaşılan dava konusu çekin iptaline biçiminde hüküm oluşturulamayacağını»[786]
√ «İcra hukuk mahkemelerinde alınan rapor menfi tespit davasında kesin bir delil olarak değerlendirilemeyeceğinden, mahkemece dava konusu çeklerdeki keşideci imzalarının davacının eli mahsulü olup olmadığı yönünden imza incelenerek yaptırılarak, sonucuna göre ir karar verilmesi gerekeceğini»[787]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacı vekili, dava dilekçesinde dava değerini miktar olarak göstererek borçlu olunmadığının tespitini talep etmiş bu miktar üzerinden de harç yatırmasına rağmen, mahkemece yapılan yargılama sonunda fazla miktar üzerinden hüküm kurulmuş olması talep aşımı olup HMK’nun 26. maddesindeki talebe bağlılık ilkesine aykırılık teşkil edeceğinden hükmün bozulması gerekeceğini»[788]
√ «Hüküm ile gerekçenin birbiriyle çelişmemesi gerekeceğini»[789]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında İİK’nun 72. maddesinde öngörülen %40 tazminat yönünden çelişki yaratılmış olup bu hal, HUMK’nun 381/2. (yeni HMK. m. 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K. sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca bir hüküm kurulması gerekeceğini»[790]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, Anayasanın 141/III. maddesinde ‘Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.’ düzenlenmesi yer almakta ve HMK’nun 297. maddesinde de mahkeme kararının içeriğinde bulunması gereken öğeler açıklanmış olup gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev göreceğinden, mahkemece kararın gerekçeli olarak yazılması gerekeceğini»[791]
√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, HMK’nun m. 69/1 hükmüne göre ‘Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir’ olması sebebiyle, somut olayda fer’i müdahil olan banka hakkında hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı sayılması gerekeceğini»[792]
√ «Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda ‘davacının %40 tazminat talebinin reddine’ denildiği halde, gerekçeli kararda bu yönde bir hüküm kurulmamış ve tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup, HUMK’nun 381/2. (yeni HMK. m. 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden kabulünün gerekeceğini»[793]
√ «Birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruduklarından, her bir dosya bakımından ayrı ayrı karar verilmesi gerekeceği- HMK’nun m. 69/1; ‘Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir’ hükmüne göre, fer’i müdahil hakkında hüküm kurulmaması gerekeceğini»[794]
√ «556 sayılı KHK’nun 74/son maddesi uyarınca menfi tespit davasının markanın hükümsüzlüğü davasıyla birlikte açılabileceğini»[795]
√ «İbranameden sonra temlik yapılması sebebiyle temlik alanın borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[796]
√ «Mülkiyete dayalı ecrimisil istemi ile ilgili olarak yapılan takip yönünde açılmış menfi tespit davasında, temyiz incelemesi görevi Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na ait olduğunu»
Dostları ilə paylaş: |