bb- Senetsiz takiplerde: Borçlusu hakkında herhangi bir senede dayanılmaksın takibe geçen alacaklı, takip talebinde, faiz isteminde bulunmuşsa, faiz hangi tarihten itibaren hesaplanacaktır? Özellikle uygulamada görüldüğü şekliyle alacaklı, örneğin; “2.3.2014 tarihinde yapılmış satıştan doğan alacağı olan 90.000,00 TL.’nin, satış tarihinden itibaren %60 yasal faizi, icra giderleri ile birlikte...” borçludan alınmasını istemişse gecikme faizinin başlangıcı, neye göre hesaplanacaktır? Borçlunun, alacaklının böyle bir istemini içeren ödeme emrine karşı İİK. mad. 62 uyarınca itiraz imkanı bulunduğundan ve borçlunun gerek istenen ‘alacak miktarı’na ve gerekse ‘alacağın doğum tarihi olarak gösterilen tarihe’ itiraz ettiği takdirde takip duracağından (İİK. mad. 66) acaba, borçlunun süresi içerisinde -yedi gün (İİK. mad. 62)- itiraz etmemesi üzerine takip kesinleşirken örneğimizdeki; “90.000,00 TL. alacak için 2.3.2001 tarihinden itibaren %60 gecikme faizi hesaplanmasına ilişkin istek de kesinleşmiş olur mu? İcradaki gecikme faizini düzenleyen -ve yukarıda da bahsi geçen- 11.12.1957 T. ve 17/29 s. İçt. Bir. K., bu konuda herhangi bir açıklık taşımamaktadır. Her ne kadar, ”…vade ve ihbar tarihlerine gidilemez ve senette vade de yoksa takip tarihinden itibaren faiz hesap edileceği tabiidir." denilmişse de bu görüşün s e n e t l i t a k i p l e r için ileri sürüldüğünü kabul etmek gerekir. Borçlunun, maddi hukukta gecikme faizi ile sorumlu tutulması için temerrüde düşmesi gerekli olduğundan, senetsiz takiplerde borçlu, “ödeme emrinin kendisine tebliği tarihinden” -uygulamada hatalı olarak kabul edilen şekliyle “takip talebi tarihinden”- itibaren temerrüde düştüğünden, ancak bu tarihten itibaren gecikme faizinin hesaplanması gerektiği söylenebilir.
Maddi hukuk bakımından durum bu olmakla beraber, borçlunun kendisine gönderilen ödeme emri üzerine, alacaklının istediği faizin başlangıç tarihine itiraz etmemesi, hakkındaki takibin o bölümünün takip hukuku bakımından kesinleşmesine neden olur. İcra müdürü, bu şekilde, faizin başlangıcı yönünden kesinleşen takibe rağmen, faizi “takip talebinde belirtilen tarih” yerine “takip tarihinden itibaren” hesaplayamaz. Ancak, borçlu, İİK. mad. 72 ‘ye dayanarak açacağı “olumsuz tespit” ve “geri alma” davasında maddi hukuk bakımından istenen (ve kesinleşen) “faizin başlangıç tarihi”ne itiraz edebilir ve “faiz borcunun alacaklının iddia ettiği miktarda olmadığını” tespit ettirebilir -ve eğer alacaklıya ödemek zorunda kalmışsa- geri alma davası açabilir.
XIII- Az önce, gecikme faizinin hesap edilmeye başlayacağı günü, çeşitli durumlara göre belirttik. Acaba, gecikme faizinin işlemeye başlayacağı ilk gün hangi gündür? Yasa koyucu, gecikme faizinin k u r a l o l a r a k, borçlunun geciktiği günü (temerrüde düştüğü tarihi) izleyen günden itibaren işlemesini öngörmüştür. Borçlunun gecikmiş (temerrüde) düşmüş sayılması için, i h t a r g e r e k i y o r s a, ihtarın borçluya eriştiği, i h t a r g e r e k m i y o r s a, borcun gününün (vadesinin) geldiği güne bakılır ve bu günü izleyen günden itibaren gecikme faizi işlemeye başlar.[249]
Belirtilen bu durumun ayrık durumu (istisnası) yine yasa koyucu tarafından TBK. mad. 121/1’de (“işlemiş faizler”, “işlemiş iradlar” ve “bağışlanmış paralar”ın ödenmesinde temerrüde düşülmesi halinde, bunlar için gecikme faizinin icra ya da mahkemeye başvurulması tarihinden itibaren hesaplanacağı) belirtilmiştir. Yani, bu tür alacaklarda borçlunun geciktiği (temerrüde düştüğü) tarih değil, icraya ya da mahkemeye başvuru tarihi gecikme faizi için başlangıç olarak alınacaktır.
XIV-“Gecikme faizi” acaba asıl alacaktan ayrı olarak takip konusu yapılabilir mi? Gerek doktrin[250] ve gerekse Yargıtay içtihatlarında[251] bu soru olumlu olarak cevaplandırılmaktadır. Gerçekten, takip talebinde hiç faiz istenmemişse, faiz için ayrı bir takip yapılabilir, fakat aynı takipte sonradan faiz istenemez. Çünkü, takip talebindeki alacak miktarı arttırılamaz. Ancak, ilk takipte istenmemiş gecikme faizinin sonradan ayrı bir takiple istenebilmesi için, ikinci takibin başladığı tarihte, asıl alacağa ilişkin ilk takibin tamamen sona ermemiş olması gerekir (TBK. mad. 131). Aynı kural usul hukukunda da faiz için açılacak davalarda da geçerlidir. Yani, asıl alacak ile birlikte istenmeyen gecikme faizinin sonradan bağımsız bir dava ile istenmesine -önceden saklı tutulmuş olmasa bile- engel yoktur.[252] Yeter ki böyle bir dava açıldığı zaman asıl borç sona ermiş bulunmasın.[253] Bu sonuçlar, faiz alacağının anaparadan a y r ı ve fakat ona bağlı bir alacak olmasından doğmaktadır. Gerçekten; faiz alacağı, anaparaya ait alacağın bir parçası olmadığı içindir ki, faiz alacağı anaparaya ait alacaktan ayrı olarak takip (ve dava) edilebilirler ve ayrı zamanaşımına tabidir (TBK. mad. 147/1). Aynı gerekçe ile; faiz alacağı, anapara alacağından ayrı olarak da temlik edilebilir… Fakat, faiz alacağı, anaparaya ait alacağı bağlı bir alacak olduğu (TBK. mad. 152) için de, anapara alacağı doğmadıkça, faiz alacağı da doğmaz, anapara alacağı, zamanaşımına uğrayınca, faiz alacağı da zamanaşımına uğrar (TBK. mad. 152).
XV-Asıl alacaktan bağımsız olarak takip konusu yapılabilen gecikme faizini ödemede geciken borçlu -yine- gecikirse, “acaba zamanında ödenmeyen gecikme faizi için”; “faiz” isteminde bulunulabilir mi? Yani; gecikme faizine faiz yürütülebilir mi? Bu soruya olumsuz cevap vermek gerekir. Çünkü; TBK. mad. 121/3, 3095 s. K. mad. 3/I bu konuyu “geçmiş günler faizinin tediyesinde temerrüt sebebiyle faiz yürütülemez.” şeklinde düzenlemiştir. Buyurucu bir hüküm[254] olan bu hüküm hem a d i ve hem de t i c a r i f a i z l e r hakkında uygulanır.[255]
Alacaklı takip talebinde örneğin; “100.000,00 TL. alacak + 70.000,00 TL. (işlemiş bir yıllık %70 avans oranına göre gecikme faizi) + 5.000,00 TL. (protesto gideri) = 175.000,00 TL.’nin işleyecek %70 avans faizi ile borçludan alınmasını” istemişse, takip tarihinden sonra, takip konusu alacağın tümü olan 175.000,00 TL.’sına faiz yürütülmemeli, 100.000,00 TL. “asıl alacağa” faiz yürütülmelidir.
Burada konumuz bakımından önem taşıyan şu hususa da değinelim ki, gecikme faizinin ödenmesindeki gecikme nedeniyle, icraya başvurulduktan sonra bile “gecikme faizi” işlemez. TBK. mad. 121/3 hükmü doktrinde genellikle bu biçimde yorumlanmaktadır.[256] [257]
XVI- Gecikme faizi, asıl alacaktan ayrı olarak dava ve takip edilebildiğine göre, acaba bunun bağlı olduğu z a m a n a ş ı m ı s ü r e s i nedir?
Yargıtay’ımız bu soruna önce[258] TBK. mad. 146 ve 147/1 maddelerinin ışığı altında çözüm aramış ve “bu faizin 10 yıllık zamanaşımına bağlı olduğu” sonucuna varmış iken, sonraki kararlarında[259] “asıl alacağın eklentisi olan temerrüt faizinin de aynı zamanaşımı süresine bağlı olduğunu” belirtmiştir.
Doktrinde[260] ise gecikme faizinin zamanaşımının 10 yıl olduğu görüşü egemendir.
İlk bakışta bu görüşün isabetli olduğu sanılırsa da asıl alacağın 10 yıldan daha kısa bir zamanaşımı süresine bağlı olduğu durumlarda, “gecikme faizinin bağlı olduğu zamanaşımı süresi 10 yıldır.” şeklindeki kural “asıl alacak hakkında zamanaşımı gerçekleşince, faiz ve fer’i alacaklar hakkında da zamanaşımı gerçekleşmiş olur.” şeklinde buyurucu bir hüküm içeren TBK. mad. 152 ile çelişir. Bu nedenle, İsviçre Federal Mahkemesi’nin “gecikme faizi, TBK. mad. 147/1 ‘de belirtilen ve 5 yıllık zamanaşımına bağlı ‘kapital faiz’ ve ‘belirli zamanlarda ödenmesi gereken aidat’ kavramına girmez. Asıl borcun zamanaşımına bağlı olur”[261] şeklindeki görüşünün benimsenmesi daha uygun olur.
Takip talebinin faize ilişkin bölümü hakkında açıklamalara son vermeden, uygulamada konumuz bakımından önem taşıyan iki hususa da değinmek istiyoruz :
a- Bileşik (mürekkep) faiz : Bilindiği gibi, bileşik faiz, faizin faizidir. Başka bir deyişle, belli bir zaman için alacağa işletilen faize “basit faiz”, ayrıca faiz işletiliyorsa “bileşik (mürekkep) faiz” vardır. Bu faiz türü borçlu için çok ağır sonuçlar doğurduğundan adi işlerde kesinlikle -TBK. mad. 388/3 ve 3095 s. K. mad. 3/I hükmü ile- yasaklanmıştır. Ticari işlerde ise, kural olarak yasaklanmış, TTK. mad 8/(2)’de ayrık olarak öngörülen “cari hesaplarda” ve “borçlu bakımından ticari niteliği bulunan, yani tacir olan borçlunun ticari işletmesi ile ilgili borçlarda” -3 aydan az olmayan hesap devrelerinde- bileşik faize izin verilmiştir.[262] [263]
b- Faizin anaparayı geçmesi: Adi işlerde -Murabaha Nizamnamesi mad. 4 gereğince- mümkün değilken, ticari işlerde -TTK. mad. 1153 gereğince- Murabaha Nizamnamesi, ticari işlerde uygulanmadığından, birikmiş kapital ya da gecikme faizi, anapara miktarını aşabilir.[264] Murabaha Nizamnamesi, 3095 s. K.’nun 5. maddesi ile bugün yürürlükten kaldırılmış bulunduğundan, adi işlerde de artık faiz anaparayı geçebilecektir...
XVII- 4- Senet veya senet yoksa borcun sebebi (ve takip dayanağı belgenin onaylı örneklerinin icra dairesine verilmesi) :
a- Alacak senede bağlı ise; senedin özetinin takip talebinde belirtilmesi gerekir.
aa- Senet, kambiyo senedi niteliğinde ise; senedin aslının ve borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi ile birlikte icra dairesine verilmesi gerekir (İİK. mad. 167/II).
bb- Senet, adi senet ise; senedin aslının ve borçluların sayısından bir fazla örneğinin icra dairesine verilmesi gerekir (İİK. mad. 58/III). Bu hükmün amacı alacaklının takibine dayanak yaptığı belgeyi borçlunun incelemesine hazır olarak bulundurmaktır.[265] Ancak bu zorunluluğa uymamak -kambiyo senetlerine ait özel takip yolunda olduğunun aksine- takip talebini hükümsüz kılmaz. İİK. 58/III’de açıkca- ‘‘alacağın dayandığı belgenin aslının ya da örneğinin icra dairesine verilmesi zorunluluğu”ndan bahsedilmesine rağmen, İİK. mad. 68a hükmü karşısında bu zorunluluğa uyulmamasının takip talebinin geçerliliğini etkilemeyeceği sonucuna varmak gerekir. Çünkü, İİK. mad. 68a hükmüne göre; imza inkarı, borçlu aleyhine ancak, senet aslının takip talebi ile birlikte icra dairesine verilmiş olması hallerinde önem taşır. Aksi halde, örneğine göre imzayı inkar eden ya da hiçbir belge yokken imzayı inkar eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında senedin aslını görerek, inkarından vazgeçtiği takdirde, sorumluluktan -para cezası ve yargılama giderlerinden- kurtulur. Buna karşın, senedin aslını takip talebiyle birlikte vermeyen alacaklı, itirazın kaldırılması duruşmasında yargılama giderleriyle sorumlu olur (İİK. mad. 68a/VII).
Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak; “genel haciz yoluyla takiplerde, takip dayanağı belgenin aslının takip talebiyle birlikte icra dairesine verilmesinin zorunlu olmadığını,[266]sadece alacaklı tarafından onaylanmış suretinin (fotokopisinin) verilmesinin yeterli olduğunu[267] ancak bu zorunluluğun da yerine getirilmemiş olması halinde -borçlunun (yedi gün içinde yapacağı) şikayeti[268] üzerine- ‘ödeme emrinin iptaline’ karar verilmesi gerekeceğini[269] belirtmiştir. Ayrıca şu hususu da belirtelim ki; borçlu “takip dayanağı belgenin onaylanmış suretinin takip sırasında icra dairesine verilmemiş olduğu ve ödeme emriyle birlikte kendisine gönderilmemiş olduğu”nu her ne kadar “şikayet” yoluyla[270] icra mahkemesine bildirebilirse de, bu hususu borçlu icra dairesine “itiraz” ederek bildirip, takibi durdurmuşsa, alacaklının icra mahkemesine başvurarak “itirazın kaldırılmasını” istemesi halinde, icra mahkemesince “itirazın kaldırılmasına” değil, “itirazın kaldırılması talebinin reddine” karar verilmesi gerekir.[271]
Yüksek mahkeme “takip dayanağı belgenin onaylı örneklerinin -borçluya (borçlulara) gönderilmek üzere- icra dairesine verilme zorunluluğu” ile ilgili olarak;
-“İcra dosyası içerisinde (2) adet faturanın bulunduğu, borcun sebebi olarak da iki adet faturanın gösterildiğini, ancak ödeme emri tebligat parçasından borçluya sadece (7) örnek ödeme emrinin gönderildiğini, dayanak belgenin ödeme emri ile birlikle gönderilmediği anlaşıldığından ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekeceğini”[272]
-“ ‘Belge aslı veya suretinin icra kasasında bulunmadığı ve borçluya tebliğ edilmediği’ ne dair İİK’nun 58/III maddesinden kaynaklanan şikayetin, 7 günlük süreye tabi bulunduğunu”[273]
-“Alacak belgesine dayalı olarak yapılan ilamsız takipte belgedeki imzaya ve bu imzanın şirket yetkilisine ait olmadığına yönelik yasal süresi içerisinde herhangi bir itiraz ve takip dayanağı belgenin kendilerine gönderilmediğine ilişkin şikayette bulunulmadığından bilahare itirazın kaldırılması yargılaması sırasında belgeye yönelik itirazda bulunulamayacağını”[274]
-“Takip dayanağı belgelerin ödeme emrinin ekine eklenmemesi üzerine ödeme emrinin iptali istemiyle icra mahkemesine şikayette bulunulmaması halinde bu hususun itirazın kaldırılması aşamasında değerlendirilemeyeceğini”[275]
-“Borçlunun; kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile gerçekleştirilen takipte takip dayanağı bono suretlerinin ödeme emri ekinde taraflarına tebliğ edilmediğini ileri sürerek takibin (“ödeme emri”nin olması lâzım) iptali isteminde bulunabileceğini”[276]
-“Takip dayanağı belgenin onaylı bir örneğinin ödeme emri ile birlikte borçluya gönderilmemiş olması halinde, bu konuda yapılan şikayetin kabul edilerek icra mahkemesince ‘ödeme emrinin iptaline’ karar verilmesi gerekeceğini”[277]
-“İİK.nun 58/3. maddesi gereğince; alacak bir belgeye dayanmakta ise, belge aslının veya alacaklı yahut mümessilli tarafından tasdik edilmiş borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine verilmesi ve ayrıca Hukuk Genel Kurulu'nun kararında da açıklandığı üzere İİK.nun 61/l. maddesi (2). cümlesi gereğince de takip bir belgeye dayanıyor ise, belgenin onaylı bir örneğinin ödeme emri ile birlikte borçluya gönderilmesinin zorunlu olduğu, borçlunun ilamsız icra takibinde yasal sürede icra dairesinde borca itiraz etmiş olmasının, şikayet yoluyla mahkemeden ödeme emrinin iptalini istemesine engel teşkil etmeyeceğini, zira, hakkında yeniden ödeme emri tebliği gerekeceğinden borçlunun yukarıda özetlenen talepte bulunmasında hukuki yararının olduğunu”[278]
-“Borçluya gönderilen ödeme emrinin bulunduğu zarfta ‘bu zarfta örnek:7 ödeme emri vardır’ açıklamasının yer almasına rağmen, dayanak belgelerin ödeme emri ekinde tebliğ edildiğine dair başkaca delil bulunmaması halinde, borçlunun şikayetinin kabul edilerek ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekir mi?”[279]
-“Alacaklının, alacağın belgeye dayanıyor olması halinde, takip talebi anında belgenin aslı veya onaylı sureti icra dairesine verilmemişse borçlunun şikayet yoluyla ‘ödeme emrinin iptalini’ isteyebileceğini”[280]
-“İcra takibinin dayanağı olan belgenin ödeme emri ile birlikte borçluya gönderilmediğine ilişkin şikayetin ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren 7 günlük süre içerisinde yapılması gerekeceğini”[281]
belirtmiştir.
Kira bedelinin ödenmemesi (temerrüt) nedenine dayalı tahliye takiplerinde, yüksek mahkeme[282] “İİK. 269 d’de, İİK. 58’e yollama yapılmamış olduğundan, adi ve hasılat kirasına ilişkin takiplerde takip talebiyle birlikte yazılı kira sözleşmesinin bir örneğinin de kiracı-borçluya tebliğine gerek bulunmadığını” belirtmiştir…
538 s. Kanunun hazırlık çalışmaları sırasında 58. maddenin sondan bir önceki fıkrasının “alacak vesikaya müstenit ise, vesikanın aslı ile borçlu adedi kadar tasdikli suretinin takip talebi anında icra dairesine tevdii mecburidir. İcra dairesi, senedin aslını kasada saklar.” şeklinde değiştirilmesine ilişkin teklif[283] “İcra dairelerinde senet asıllarını saklamaya yetecek miktar ve büyüklükte kasa mevcut değildir. Bu sebeple, senet asıllarının icra dairelerinde kaybolma tehlikesi vardır” gerekçesiyle reddedilmiştir...
İcra müdürü, takip talebi ile birlikte icra dairesine verilen senet aslından (ya da örneğinden) senedin vadesinin gelip gelmediğini araştıramaz. İcra müdürüne bu yetki ancak yasada bazı ayrık durumlarda -örneğin; kambiyo senetlerine ait özel haciz ve iflas takiplerinde (İİK. mad. 168/I, 171/I) ve rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerde (İİK. mad. 149/I, 149b/I)- tanınmıştır.[284]
b- Alacak senede bağlı değilse; takip talebinde borcun sebebinin -satılan mal bedeli, ödünç alınan para gibi- belirtilmesi gerekir. Bu husus, takibin ileri aşamalarında özellikle İİK. mad.206’nın uygulanması bakımından “alacağın ayrıcalıklı olup olmadığının saptanmasında” rol oynar.
c- Alacak ilama bağlı ise[285]; ilamı veren mahkemenin ismi ile ilamın tarih ve numarasının takip talebinde belirtilmesi gerekir.
İlama dayalı alacakların takibinde, kural olarak ilamın kesinleşmiş olması gerekmez. Örneğin; para alacaklarının tahsiline ilişkin ilamlar, icra mahkemesinin ilamları[286] (sıra cetveline karşı açılan dava ve şikayet sonucunda verilenler dışında)[287] kesinleşmeden infaz olunabilir. Buna karşın, gerek yasalarda (HMK. mad. 367) öngörülen[288] ve gerekse İçt. Bir. K. Uyarınca (örneğin; 12.11.1979 T. 1/3 s. İçt. Bir, K.) infazı için kesinleşmesi zorunlu olan ilamların -kira tesbitine ilişkin kararların,[289] uyarlama kararlarının[290] takip konusu yapılmadan önce, ilamın arkasına (altına) kesinleşmiş olduğunun yazılmış olması gerekir. Kanımızca, bu hususun takip aşamasında icra müdürü tarafından doğrudan doğruya araştırılması gerekir.[291]
Ayrıca uygulamadaki önemi nedeniyle belirtelim ki; ilam (veya; ilâm niteliğindeki belge (İİK. mad. 38) bulunan alacaklı borçlu(lar) hakkında i l â m s ı z t a k i p yapamaz. Çünkü, bu durumda; borçluların İİK.’nun 36 ve 40. Maddesinden yararlanmasını önlemiş olur…[292] [293] [294] [295]
XVIII- 5- Seçilen takip yolu: Alacaklı hangi takip yolunu seçmişse -haciz, iflas, rehnin paraya çevrilmesi- bunu takip talebinde belirtmelidir. Ancak, bu gereğin yerine getirilmemiş olması, takibi hükümsüz kılmaz.[296] Yüksek mahkeme[297] “takip talebinde alacaklının hangi takip yolunu seçtiğini belirtmemiş olması halinde, İİK. 58/II-5 hükmüne aykırı davranılmış olunacağını, icra müdürünün ‘hangi takip yolunu seçtiğini’ alacaklıdan sorarak, onun cevabına göre ödeme emri göndermesi gerekeceğini” belirtmiştir.
XIX- 6- Alacaklı ya da vekilinin imzası: Takip talebinin imzalanması unutulmuşsa, icra müdürünün bu noksanlığı sonradan tamamlatması gerekir.[298] Bu şekilde takip talebi sonradan imza edilmiş olsa bile, takip harç ve giderlerinin ödendiği tarihte, alacaklı takip talebinde bulunmuş sayılır.
XX- Buraya kadar belirttiğimiz hususları içermeyen takip talebini icra müdürünün reddetmesi gerekir.[299] İcra müdürünün buna uymaması, borçlunun şikayet yolu ile kabul edilen talebe göre düzenlenen ödeme emrini iptal ettirmesine yol açar.
İcra müdürü, usulüne uygun olarak -sözlü veya yazılı şekilde- yapılan “takip talebi”ni -ancak borçlunun itiraz etmesi ve alacaklının “itirazın kaldırılması” talebinde bulunması halinde, icra mahkemesince değerlendirilebilecek hususları kendiliğinden inceleyerek- reddedip “ödeme (ya da icra) emri” göndermekten kaçınamaz.[300]
Takip talebi, yetkili icra dairesinden başka bir icra dairesi aracılığıyla da gönderilebilir. Bu durumda, gerekli harç ve masraflar, aracılığı istenen icra dairesi tarafından alınır ve takip talebi ile birlikte yetkili icra dairesine gönderilir.
XXI- Alacaklının “takip talebi”nde borçlu tarafından kısmen ödeme yapılması halinde TBK. mad. 100 hükmünün uygulanmasını istediğini açıkça belirtmesine gerek var mıdır? Kimi icra takiplerinde alacaklıların -özellikle bankaların- “takip talepleri”nde bu tür taleplere yer verdikleri görülmekte dir. Halbuki kamu düzeni ile ilgili emredici bir hüküm olan TBK. mad. 100 hükmünün uygulanması için böyle bir talebe gerek yoktur. Kısmi ödeme halinde, icra müdürü (yardımcısı) tarafından bu hükmün doğrudan doğruya uygulanarak, yapılan kısmi ödemelerin öncelikle işlemiş faiz ve icra giderlerine mahsup edilmesi yasal bir zorunluluktur.[301]
XXII- Takip talebi bir icra takip işlemi olmadığından, icra ertelemeleri (talikleri) (İİK. mad. 51, 55) sırasında da takip talebinde bulunmak mümkündür.
Takip talebi, zamanaşımını keser.[302] Yetkisiz icra dairesine yapılan takip ile de zamanaşımının kesildiği kabul edilmelidir.[303]
Takip talebi ile kesilmiş olan zamanaşımı, yeniden işlemeye başlar. İcra dosyasında daha sonra yapılacak -haciz, satış, muhafaza altına alınma talebinde bulunulması vb...- her işlem ile zamanaşımı tekrar kesilir.[304]
Borçlunun “takip tarihi”nde ölü olduğu tespit edilirse, bu takip zamanaşımını kesmez.[305]
Takip talebinin yapıldığı tarih, icra harçlarının alındığı, yani harç pullarının iptal edildiği tarihtir.[306]
XXIII- Yüksek mahkeme, “takip talebinin içeriği” ile ilgili olarak;
-“Takip tarihinden sonrası için taraflar arasındaki kredi sözleşmesi esas alınarak uygulanacak temerrüt faizi oranı belirlendikten sonra TBK'nun 120. maddesi nazara alınarak hesaplama yapılıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, avans faizi oranı üzerinden faiz miktarı belirlenmesinin hatalı olduğunu”[307]
-“İŞKUR tarafından 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 101. maddesi gereğince verilen idari para cezalarının 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre tahsilinin mümkün olmadığı ve bu konuda genel esaslar çerçevesinde ilamsız icra takibi yapılması gerekeceğini”[308]
-“İcra mahkemesinin ödeme emrinin iptaline yönelik kararına rağmen yeniden ödeme emri tebliğ edilmeden borçlu hakkında takibe kaldığı yerden devam edilip haciz işlemleri yapılmasına yasal olanak bulunamayacağını”[309]
-“Yabancı uyruklu şirket veya tüzel kişinin alacağını bir Türk vatandaşına temlik etmesi halinde takibin devamı için alacaklıdan teminat yatırma şartı aranmayacağını, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceğini”[310]
-“Alacaklının tabiiyetinde bulunduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet olup olmadığı araştırıldıktan sonra alacaklının teminat yatırmasına karar verilmesi gerekeceğini”[311]
-“Takip talebinin yasal olmadığı yönünde borçlunun şikayet hakkı söz konusu olduğundan icra müdürlüğünce alacaklının takip talebinin kabul edilmemesinin doğru olmayacağını”[312]
-“Takipte borçlu olarak vekilin değil asilin gösterilmesi gerekeceğini”[313]
-“Davacı vekilinin, müvekkili aleyhine davalı yanca bonoya dayalı olarak icra takibine girişildiğini, takibe konu bonodaki imzaların müvekkiline ait olmadığı gibi böyle bir borcun da bulunmadığını, bonoda tahrifat yapıldığını ileri sürerek takibe konu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava ettiğini, Adli Tıp raporunda imzanın davacının eli mahsulü olup olmadığının tespit edilemediği belirtilmesine rağmen mahkemece itiraza konu ve yeterli görülmeyen ilk bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesinde isabet görülmediğini, mahkemece yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiğini”[314]
-“Borçlu kooperatif yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu açısından, borçlu kooperatif hakkındaki takibin semeresiz kalıp kalmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini”[315]
-“Herhangi bir belgeye dayanmaksızın yapılan genel haciz yolu ile ilamsız takiplerde, İİK’nun 58/3 maddesinin uygulanmayacağını”[316]
-“Alacaklının takip talebinde bulunduktan sonra icra müdürünün buna uygun ‘ödeme emri’ düzenlemek zorunda olduğunu”[317]
-“İlamlı icra takibinde ‘alacaklının taraf ehliyeti bulunmadığını, alacak ve faizin fazla istendiği’ yönündeki şikayetin, süreye tabi olmadan her zaman yapılabileceğini”[318]
-“Takip talebi ve ödeme emrinde; faizli alacaklarda faizin miktarı ve işlemeye başladığı günün gösterilmesi gerekmekle beraber, ödeme emrinde belirtilen işlemiş faizin hangi tarihler arasında ve hangi tür faiz istendiğinin takip talebine uygun olarak gösterilmiş olması halinde, basit bir hesaplama ile faiz oranı tesbit edilebileceğinden, bu konudaki eksikliğin iptal sebebi yapılamayacağını”[319]
-“Limited şirket borcu için ortaklarının takip edilemeyeceğini; limited şirketin sona ermesi veya aleyhindeki icra takibinin semeresiz kalması halinde dahi alacaklıların, doğrudan doğruya şirket ortaklarına başvuramayacaklarını”[320]
-“Okul Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin kongre kararı ile feshine ve Milli Eğitim Bakanlığı’na devrine karar verilmiş olması halinde, Milli Eğitim Bakanlığı’nın derneğin külli halefi durumuna geleceğini”[321]
-“Yabancı alacaklının Türkiye’de icra takibi yapabilmesi için teminat göstermekle yükümlü olduğu, bunun istisnasının; Türkiye ile alacaklının mensup olduğu ülke arasında karşılıklılık esasına dayalı ikili anlaşma bulunması veya fiili mütekabiliyet esasına dayalı bir muafiyetin bulunması olduğunu”[322]
-“Kat malikleri kurulu tarafından yöneticiye kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi verildiği ispat edilmedikçe, yönetici tarafından düzenlenen bonolardan dolayı yöneticiliğin sorumluluğunun söz konusu olmayacağını, TTK.’nun 590. (şimdi; TTK.’nun 678.) maddesi uyarınca senedi imzalayanların şahsen sorumlu olacaklarını”[323]
-“Kısıtlının alacaklısı olduğu mahkeme ilanına dayalı olarak vasinin, kısıtlının yasal temsilcisi sıfatıyla icra takibinde bulunabilmesi, takibi sürdürebilmesi ve icra takibini yenilemesinin vesayet makamının iznini gerektiren hallerden olmadığını”[324]
-“BK.’nun 84/I. (şimdi; TBK.’nun 100/I.) maddesi uyarınca yapılan ödemelerin öncelikle faiz ve masrafa mahsup edileceğini”[325]
-“İpotek, resmi nitelikteki tapu siciline yapılacak tescil ile tesis edildiğinden, rehin hakkının rehin bedelini alacaklıya (bankaya) ödeyen kefile rehin hakkının devri için adi nitelikteki ‘temlik sözleşmesi’nin yeterli olmadığını, buna dayalı olarak temlik alan kefil tarafından ‘alacaklı’ sıfatı ile borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılamayacağını”[326]
-“Vekilin ölümü ile vekalet sona ereceğinden, mahkemece alacaklı vekiline ‘veraset belgesi’ ve bu belgeye göre vekaletname alıp ibraz etmesi veya miras şirketine temsilci tayin ettirip, temsilciden alacağı vekaletnameyi ibraz etmesi için mehil verilmesi gerekeceğini”[327]
-“ ‘İtiraz’ ve ‘şikayet’ arasında nitelik ve sonuç farkları bulunduğundan, borçlunun ödeme emrine karşı hem ‘itiraz’ ve hem de ‘şikayet’ yoluna başvurabileceği - Borçlunun yasal süre içinde icra dairesine başvurarak ‘örnek:7 ödeme emri’ne itiraz etmiş olmasının, aynı zamanda şikayet yoluyla icra mahkemesinden ödeme emrinin iptalini istemesine engel teşkil etmeyeceğini”[328]
-“Borçlunun icra mahkemesine başvurusu ‘takip konusu alacakla ilgili olarak gönderilen ödeme emrinde açıklık bulunmaması, alacak tutarının yıl ve aylar itibariyle belirtilmemesi ve bu konuda herhangi bir belge ibraz edilmemesi’ne yönelik olduğundan, bu haliyle başvurunun ‘borca itiraz’ olmayıp ‘şikayet’ niteliğinde olduğunu”[329]
-“Psikiyatrik bozukluğu nedeniyle kısıtlanarak babasının velayeti altına konulmasına karar verilmiş olan kişinin ‘takip ehliyeti’ bulunmadığından, hakkında yapılan takibin iptaline karar verilmesi gerekeceğini”[330]
-“Yöneticinin temsil yetkisine giren işlerden dolayı, üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda aktif ve pasif dava ve icra takibi ehliyeti bulunduğunu”[331]
-“İcra takibi yapan yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilerin teminat göstermek zorunda oldukları, bu hususun takip yapmanın ön koşulu olup doğrudan doğruya gözetileceğini”[332]
-“4.5.1978 gün ve 4/5 sayılı İçt. Bir. K. uyarınca ölü kişi hakkında dava ve takip açılamayacağını- (Not: 6100 sayılı yeni HMK’ nun 124/4 maddesindeki “dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.” şeklindeki yeni düzenleme nedeniyle, bu kararlar önemini yitirmiştir…)”[333]
b e l i r t m i ş t i r…
[1] Bknz: 12. HD. 5.11.2002 T. 20819/22564; 17.5.1999 T. 6113/6494; 3.12.1998 T. 13248/13853
[2] Bknz: 12. HD. 15.12.1997 T. 13762/13955
[3] Doldurulmuş çeşitli basılı “takip talebi” örnekleri için bknz: UYAR, T. Uygulamalı İcra ve İflas Hukuku, 2. Baskı, C:2, s:529-638
[4] Bknz: 12. HD. 10.2.1989 T. 13629/1786; 13.9.1979 T. 6683/6800
[5] KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:1, s:209
[6] UYAR, T. İcra Hukukunda İtiraz, 2. Baskı, s:13
[7] UYAR, T. 4949 sayılı ve 17.7.2003 tarihli “İcra ve İflas Kanununda Yapılmasına Dair Kanun”un Getirdiği Yenilikler (Tür. Bar. Bir. D. Kasım/Aralık, 2003, s:167)
[8] ÜLKÜN, N. G. İcra Hukukunda Ödeme Emri, 2008, s:42 vd.
[9] Bknz: İİD. 19.9.1963 T. 9860/9694 - Federal Mahkeme İcra ve İflas Dairesi, 15.9.1961 T.
[10] Alacaklının isminin “takip talebi”nde yazılı olmasına rağmen ödeme emrinde yazılmamış olması halinde “ödeme emrinin iptaline” karar verilir (Bknz: 12. HD. 20.2.1995 T. 2201/2233)
[11] Bknz: Cenevre İcra Tetkik Mercii 16.8.1978 T.
[12] Bknz: 12. HD. 14.01.2013 T. 23776/116; 27.06.2012 T. 5759/22814
[13] Bknz: 12. HD. 27.06.2012 T. 5759/22814
[14] Ayrıntılı bilgi için bknz: AKCAN, R. İcra Hukukunda Temsil (SÜHFD. 1999/1-2, s:21-62)
[15] Bknz: 12. HD. 20.2.1995 T. 2201/2233
[16] Bknz: 12. HD. 28.11.2011 T. 7643/24834
[17] AZMİ, S. / İZZET, N. Yeni İcra ve İflas Kanunu Esasları ve Şerhi, s:113
[18] KURU, B. age. s:211
[19] Bknz: 538 sayılı Kanuna ait Cumhuriyet Senatosu Gerekçesi
[20] Bknz: 12. HD. 20.1.2003 T. 27659/367; 24.10.2002 T. 19956/21777
[21] Bknz: 12. HD. 10.2.1981 T. 9276/1208
[22] Bknz: 12. HD. 19.4.2001 T. 6031/6697; HGK. 20.12.1995 T. 12-962/1146; 12. HD. 14.4.1980 T. 1852/3444; 3.4.1980 T. 1265/3132
[23] Bknz: HGK. 23.6.2004 T. 12-356/379; 12. HD. 9.4.2004 T. 4017/8810; 25.11.2002 T. 23014/24999; 14.11.2002 T. 22243/23450
[24] Bknz: İsv. Fed. Mah. Kararı 15.9.1961 T.
[25] Bknz: HGK. 29.12.1995 T. 12-962/1146
[26] Bknz: İİD. 19.9.1963 T. 9860/9694; 23.9.1986 T. 15317/9385
[27] BERKİN, N. İcra Hukuku Rehberi, s:187
[28] Bknz: Cenevre Tetkik Mercii 16.8.1978 T.
[29] Bknz: 12. HD. 17.10.1985 T. 2675/8295; 2.2.1981 T. 750/1893
[30] Bknz: 12. HD. 11.4.1995 T. 5769/5428
[31] Bknz: 12. HD. 17.6.2003 T. 11828/14422
[32] Bknz: HGK. 8.10.2003 T. 12-574/564
[33] ÜLKÜN, N. G. age. s:27 vd.
[34] Bknz: 12. HD. 24.2.1981 T. 35/1756
[35] AYAN, M. Miras Hukuku, s:17 – ÖZUĞUR, A. İ. Türk Miras Hukuku, s:871 vd. – AYİTER, N. Miras Hukuku, s:215 vd.- İMRE, Z. / ERMAN, H. Miras Hukuku, s:403 vd., 417 –AYİTER, N. / KILIÇOĞLU, A. Miras Hukuku, s:260 vd. – ANTALYA, G. Miras Hukuku, s:290 vd. – KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, N. Miras Hukuku, s:691 vd. – İNAN, A. N. / ERTAŞ, Ş. Miras Hukuku, s:467 vd. – ŞENER, E. Miras Hukuku, C:1, s:753 vd. – İMRE, Z. Türk Miras Hukuku, s:676 vd. – KÖPRÜLÜ, B. Miras Hukuku Dersleri, s:397 vd. – AYİTER, N.Elbirliği Ortaklıkları, s:139 – ANSAY, T. Adi Şirket, Dernek ve Ticaret Şirketleri, s:126 – OĞUZMAN, M. K. Miras Hukuku, s:314 vd.
[36] Bknz: 12. HD. 9.11.1993 T. 13414/17373; 26.2.1987 T. 7230/2769; 20.5.1986 T. 12122/5958; 5.10.1982 T. 6294/6893; 20.1.1980 T. 7751/367; HGK. 12.4.1967 T. İc. İf. 1207/201; İİD. 4.10.1963 T. 10149/10393
[37] İMRE, Z. / ERMAN, H. age. s:419 vd. – OĞUZMAN, M. K. age. s:316 vd. – AYİTER, N. / KILIÇOĞLU, A. age. s:268 – İMRE, Z. age. s:683 – KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, N.age. s:695 – ŞENER, E. age. s:765
[38] İMRE, Z. / ERMAN, H. age. s:424 vd. – KÖPRÜLÜ, B. age. s:398 – İNAN, A. N. / ERTAŞ, Ş. age. s:472 – İMRE, Z. age. s:688 vd. – KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, N. age. s:696 vd. – ŞENER, E. age. s:767 vd. – OĞUZMAN, M. K. age. s:315 vd. – AYİTER, N. / KILIÇOĞLU, A. age. s:267 – ANTALYA, G. age. s:294 vd.
[39] Bknz: HGK. 12.4.1967 T. İc. İf. 1307/201; İİD. 4.10.1963 T. 10149/10349 – 12. HD. 26.2.1987 T. 7230/2769; 20.5.1986T. 12127/5958
[40] ŞENER, E. age. s:480 vd. – İNAN, A. N. / ERTAŞ, Ş. age. s:205 vd. – İMRE, Z. age. s:264 vd. – İMRE, Z. / ERMAN, H. age. s:157 vd. – KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, N. age. s:296 vd. – KÖPRÜLÜ, B. age. s:211 – OĞUZMAN, M. K. age. s:162 – AYİTER, N. / KILIÇOĞLU, A. age. s:131 – AYAN, M. age. s:109 vd. – ANTALYA, G. age. s:171 vd.
[41] OĞUZMAN, M. K. age. s:276 – KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, N. age. s:568 vd. – İMRE, Z. age. s:486 vd. – ŞENER, E. age. s:692 vd.
[42] ANSAY, T. age. s:124 – AYİTER, N. age. s:133
[43] BERKİN, N. age. s:182 – KURU, B. age. s:161 – ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, s:65 vd.
[44] ÜLKÜN, N. G. age., s:35 vd.
[45] Bknz: 4. HD. 29.3.1971 T. 871/2943
[46] DURAL, M. / ÖĞÜZ, T. Kişiler Hukuku, s: 59 – AKİPEK, J. G. / AKINTÜRK, T. Kişiler Hukuku, s:319 – ÖZTAN, B. Şahsın Hukuku (Hakiki Şahıslar), s: 82 – ARPACI, A.Kişiler Hukuku (Gerçek Kişiler), s: 33 – ZEVKLİLER, A. Kişiler Hukuku (Gerçek Kişiler), s:91vd. ZEVKLİLER, A. / ACABEY, M. B. / GÖKYAYLA, K. E. Medeni Hukuk, s: 283 vd. –ATAAY, A. Şahıslar Hukuku (Giriş – Hakiki Şahıslar ), s: 79 vd.- ÖZSUNAY, E. Gerçek Kişilerin Hukuki Durumu, s:48 vd. – OĞUZMAN, M. K. / SELİÇİ, Ö. / OKTAY, S. 7. Baskı, Kişiler Hukuku, s:58
[47] DURAL, M. / ÖĞÜZ, T. age. s:63 vd. – AKİPEK, J. G. / AKINTÜRK, T. age. s:319 vd. – ÖZTAN, B. age. s:83 vd. – OĞUZMAN, M. K. / SELİÇİ, Ö. / OKTAY, S. age. s:59 vd. – ÖZSUNAY, E. age. s:51 – ATAAY, A. age. s:79 – ARPACI, A. age. s:50 – ZEVKLİLER, A. / ACABEY, M. B. / GÖKYAYLA, K. E. age. s:345 vd. – ZEVKLİLER, A. age. s:165 vd. – ARAL, F. Temyiz Kudretinden Mahrum Şahısların Hukuki Sorumluluğu (Batıder, 1980, C:X, S:3, s:746 vd.)
[48] Bknz: İİD. 10.1.1961 T. 2409/66 – Karş: 12. HD. 10.10.2011 T. 2699/19371
[49] GÜRAL, J. Hükümsüzlük Nazariyeleri Karşısında Türk Medeni Kanununun Sistemi, 1953, s:201- ZEVKLİLER, A. / ACABEY, M. B. / GÖKYAYLA, K. E. age. s:300 vd. –OĞUZMAN, M. K. / SELİÇİ, Ö. / OKTAY, S. age. s:66 vd. – ÖZTAN, B. age. s:92 vd. – ARPACI, A. age. s:54 vd. – AKİPEK, J. G. / AKINTÜRK, T. age. s:336 – DURAL, M. / ÖĞÜZ, T. age. s:78 vd. – ATAAY, A. age. s:81 vd. – ÖZSUNAY, E. age. s:59 vd. – ZEVKLİLER, A. age. s:108 vd.
[50] AKİPEK, J. age. s:74 vd.
[51] Bknz: 12. HD. 31.3.1986 T. 9806/3555; 22.9.1980 T. 4848/6601; 13.5.1980 T. 2584/4293; 11.3.1975 T. 2618/2206; 22.9.1980 T. 4848/6601
[52] AKİPEK, J. G. / AKINTÜRK, T. age. s:352 vd. – ÖZSUNAY, E. age. s:49 – ARPACI, A. age. s:34 vd. – ZEVKLİLER, A. age. s:91 vd. – OĞUZMAN, M. K. / SELİÇİ, Ö. / OKTAY, S. age. s:79 vd. – ZEVKLİLER, A. / ACABEY, M. B. / GÖKYAYLA, K. E. age. s:284 vd. – DURAL, M. / ÖĞÜZ, T. age. s:29 vd. – ÖZTAN, B. age. s:108 vd.
[53] AKİPEK, J. G. / AKINTÜRK, T. age. s:353
[54] Bknz: 12. HD. 18.5.2011 T. 28720/9867
[55] Bknz: 12. HD. 19.12.2011 T. 12063/29494
[56] Bknz: İİD. 12.11.1964 T. 12964/12773
[57] Ayrıntılı bilgi için bknz: KURU, B. Hukuk Muhakemeleri Usulü, C:1, s:940 vd.
[58] Bknz: HGK. 24.10.1962 T. K:2736 (Son İçt. D. 1963/184, s:5532)
[59] Bknz: 4. HD. 29.11.1951 T. (Ad. D. 1952/102)
[60] Bknz: 12. HD. 30.6.2003 T. 12205/15514
[61] ONAR, S. S. İdare Hukukunun Umumi Esasları, 3. Baskı, C:2, s:985
[62] Bknz: 12. HD. 16.11.1995 T. 15557/16085
[63] Karş: 12. HD. 17.5.2002 T. 8938/10333
[64] Bknz: 12. HD. 30.10.2003 T. 19322/21203
65a Bknz: 12. HD. 8.10.2013 T. 23605/31633; 8.10.2013 T. 23597/31635; 2.7.2013 T. 16343/24693 vb.
[65] BERKİN, N. age. s:183 – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:1, s:162 – ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, s:69
[66] Bknz: 12. HD. 10.4.1996 T. 4171/4997
[67] KURU, B. Takip Konusu Alacağın Temliki (AHF. 50. Yıl Armağanı, 1977, s:213 vd.)
[68] KURU, B. age. s:163 – KILIÇOĞLU, A. M. Türk Borçlar Hukukunda Kanuni Halefiyet, s:177
[69] TEKİNAY, S. S. Türk Aile Hukuku, s:617 – FEYZİOĞLU, F. N. Aile Hukuku, s:586
[70] KURU, B. age. s:16 – ÜSTÜNDAĞ, S. age. s:70 vd. – BERKİN, N. age. s:186 – UMAR, B. İcra ve İflas Hukukunun Tarihi Gelişmesi ve Genel Teorisi, s:35
[71] Bknz: 12. HD. 5.10.1982 T. 6294/6893
[72] Bknz: 12. HD. 18.05.2011 T. 28878/9912; 30.10.2000 T. 15409/14168; 18.9.1980 T. 11901/13008; 25.4.2000 T. 5353/6699 vb.
[73] Bknz: 12. HD. 05.11.2012 T. 14712/31472; 12.04.2012 T. 24973/12080; 18.9.2000 T. 11901/13008; 24.3.1988 T. 5225/3593; 17.3.1988 T. 5186/3146; 2.2.1988 T. 303/841 vb.
[74] Bknz: 12. HD. 18.09.2012 T. 8167/26964
[75] Bknz: 12. HD. 22.1.1980 T. 39/321; İİD. 12.2.1971 T. 1222/201
[76] Bknz: 12. HD. 18.6.2002 T. 22179/13113
[77] Bknz: 12. HD. 27.4.1984 T. 2988/5196
[78] Bknz: İİD. 17.11.1959 T. 3152/3226 – Bu konuda ayrıca bknz: Yukarıda dipn. 13 civarı
[79] Bknz: İİD. 12.2.1971 T. 1222/201
[80] Bknz: 12. HD. 27.6.1995 T. 9469/9621; 10.4.1995 T. 5307/5280; 21.3.1995 T. 4120/4004; 1.3.1995 T. 2891/2773 vb.
[81] Bknz: 12. HD. 17.2.2004 T. 24775/3072
[82] Bknz: 12. HD. 22.1.1980 T. 39/321
[83] KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, s:152 vd. – ÜSTÜNDAĞ, S. age. s:61 vd. – BERKİN, N. age. s:180 vd.
[84] Bknz: 12. HD. 24.01.2012 T. 14552/1615; 23.01.2012 T. 15307/1184; 02.07.2012 T. 6798/23206; 29.11.2011 T. 8401/25210; 03.03.2011 T. 28091/2546; 21.06.2011 T. 31617/12765; 11.2.2008 T. 23405/1945; 17.6.2003 T. 11828/14422; 19. HD. 18.3.2003 T. 1480/2293
[85] Bknz: HGK. 8.10.2003 T. 12-574/564
[86] Bknz: 12. HD. 14.11.2011 T. 26234/21951; 27.6.2011 T. 31292/13314; 30.10.2003 T. 19322/21203
[87] Bknz: 12. HD. 14.11.2011 T. 26234/21951
[88] Bknz: 12. HD. 09.06.2011 T. 29999/12172
[89] Bknz: 12. HD. 27.06.2011 T. 31292/13314; 12.10.2010 T. 9956/23050; 03.06.2010 T. 1467/13957; 27.04.2010 T. 29185/10434; 23.06.2009 T. 5605/13785; 28.01.2008 T. 23556/1270; 09.10.2007 T. 14743/18239; 14.12.2006 T. 26117/2424; 21.02.2006 T. 113/3137; 23.06.2005 T. 9668/13637; 07.07.1997 T. 7763/8112
[90] Bknz: 12. HD. 6.6.2002 T. 10778/12086
[91] Bknz: 12. HD. 21.6.1993 T. 2452/11153
[92] Bknz: 12. HD. 30.6.1994 T. 7712/8009; 27.2.1992 T. 6424/1030; 15.3.1991 T. 10361/3232; 12.2.1981 T. 885/1325; 9.10.1980 T. 4428/7481; 6.11.1990 T. 3547/11111
[93] Aksi görüş: BELGESAY, M. R. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, s:56 – BERKİN, N. age. s:126 (Yazarlar; takibin “ölüm günü ve onu izleyen üç gün” erteleneceği görüşündedirler)
[94] Bknz: İİD. 26.11.1962 T. 12820/13372
[95] Bknz: 12. HD. 2.11.1992 T. 6148/12964
[96] Bknz İleride; dip. 103 civarı
[97] Bknz: 12. HD. 27.6.1994 T. 8561/8648; 18.5.1985 T. 4778/6330; 9.12.1983 T. 8555/10230
[98] BERKİN, N. Tereke Alacaklılarının Cebri Takibi (İleri Huk. D. 1948/38, s:611)
[99] Bknz: 12. HD. 30.4.1980 T. 2550/3891; 10.2.1969 T. 1652/1547
[100] Bknz: 12. HD. 9.3.1995 T. 2387/3232
[101] Bknz: 12. HD. 27.3.1986 T. 9734/34034; 10.2.1983 T. 10653/891; İİD. 6.11.1961 T. 7645/10027
[102] Bknz: 12. HD. 22.11.1983 T. 7495/9250; İİD. 12.4.1968 T. 4009/2838
[103] Bknz: 12. HD. 28.12.1989 T. 7157/16177; 18.5.1984 T. 4778/6330; 16.10.1964 T. 10303/11376
[104] Bknz: 12. HD. 27.6.1994 T. 8561/8648; 9.12.1983 T. 8555/10230; 24.6.1968 T. 6478/6597
[105] Bknz: 12. HD. 20.11.1979 T. 8274/8853; 25.5.1964 T. 6272/6561
[106] Bknz: 12. HD. 26.3.2002 T. 5144/6132
[107] Bknz: 12. HD. 27.2.1992 T. 6424/1030; 9.10.1980 T. 4428/7481; 9.5.1978 T. 4029/4145
[108] Bknz: 12. HD. 25.12.1997 T. 14389/14549; 30.6.1994 T. 7712/8900
[109] Bknz: 12. HD. 7.10.2010 T. 9120/22350; 20.9.2010 T. 7717/20256; 2.6.2009 T. 3636/11786; 19.3.2007 T. 2701/5159; 5.12.2006 T. 19696/22962; 7.3.2005 T. 678/4625; 11.3.2002 T. 3597/4903; 12.2.1981 T. 885/1325
[110] KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, s:156 – POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, s:241
[111] KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:1, s:157
[112] Bknz: 12. HD. 13.5.1980 T. 2684/4303; 16.9.1976 T. 7575/9137
[113] Bknz: 12. HD. 3.5.2001 T. 7230/7551
[114] Bknz: 12. HD. 13.5.1980 T. 2684/4303
[115] BLUMENSTEİN (Naklen; BERKİN, N.) age. s:127
[116] JAEGER (Naklen; BERKİN, N.) age. s:127 – KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, s:159
[117] Bknz: İçt. Bir. K. 4.5.1978 T. 5/4; 12. HD. 12.4.2011 T. 25774/6322; 3.3.2011 T. 21779/2580; 15.5.2000 T. 7564/7913; 10.9.1999 T. 8712/9924 vs.
[118] ANSAY, T. age. s:143 – AYİTER, N. age. s:144 vd.
[119] Bknz: 12. HD. 24.01.2012 T. 14552/1615; 23.01.2012 T. 15307/1184; 02.07.2012 T. 6798/23206
[120] Bknz: 12. HD. 29.11.2011 T. 8401/25210; 03.03.2011 T. 28091/2546
[121] Bknz: 12. HD. 21.06.2011 T. 31617/12765; 11.02.2008 T. 23405/1945
[122] Bknz: Yuk. dipn. 105
[123] Bknz: 12. HD. 14.11.2011 T. 26234/21951; 27.06.2011 T. 31292/13314
[124] BERKİN, N. age. s:181
[125] Bu konuda bknz: Yuk. dipn:54 civarı
[126] Bknz: 12. HD. 9.6.2011 T. 29999/12172; 21.6.1993 T. 2452/11153
[127] Bu konuda bknz: Yuk. dipn. 57-65 civarı
[128] Bknz: İİD. 22.7.1957 T. 1133/1389
[129] ÜSTÜNDAĞ, S. age. s:69 – BERKİN, N. age. s:185 - KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, s:77 vd.
[130] KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, s:165 vd. – ÜSTÜNDAĞ, S. age. s:71 vd.
[131] “Teminat alacakları” hakkında ayrıntılı bilgi için bknz: KURU, B. Teminat Alacakları İçin İlamsız İcra Takibi (BATİDER, 1976, C:VIII, S:3, s:33 vd.)
[132] Bu konuda ayrıntılı bilgi için bknz: KARAYALÇIN, Y. Yabancı Para Borcunun Vadede Ödenmemesi İle İlgili Problemler (Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu IV, 1987, s:214 vd.) – BAYGIN, C. Yabancı Para Üzerinden Borçlanmalar ve Hukuki Sonuçları, s:66 vd.
[133] KARAYALÇIN, Y. ags. s:186 vd. – SEROZAN, R. Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu Değişikliklerinin, Özellikle Yabancı Para Borçlarına ve Bunların Teminat Altına Alınmasına İlişkin Değişikliklerin Eleştirilmesi (İBD. 1991/1-2-3, s:206 vd.) – UYAR, T. Yabancı Para Alacaklarının Tahsilinde Ortaya Çıkan Sorunlar (İBD. 1973/7-8-9, s:572 vd.)
[134] Bu konuyla ilgili özgün bir çalışma için bknz: DOMANİÇ, H. Faizle Karşılanmayan Zararların Giderilmesini Sağlayan BK. 105 ve Diğer Hükümler, s:1 vd. – Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C:IV, s:1098 vd.
[135] KARAYALÇIN, Y. ags. s:213
[136] Bknz: 11. HD. 1.3.1977 T. 424/870; 2.11.1970 T. 4238/4087; 9.11.1982 T. 4196/4547 – 10. HD. 11.12.1986 T. 5761/6760
[137] Bknz: 11. HD. 19.6.1985 T. 3981/4267
[138] Bknz: HGK. 23.9. 1987 T. 10-143/650; HGK. 7.11. 1990T. 11-283/558
[139] Bknz: “Davacı vekili dilekçesinde, ‘müvekkili şirketin mal ihracı karşılığı davalıdan 119.370 DM. alacağını iflas masasına kaydettirdiğini, alacağın tamamının reddedildiğini’, ileri sürerek, ‘119.370.DM alacağın kayıt ve kabulünü’ talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında ‘alacağın ispatı için ibraz edilen delillerin yetersiz olduğunu, davalının kayıtlarında da bulunmadığını’ savunarak, ‘davanın reddini’ istemiştir.
Mahkemece, ‘iddia, savunma, davalının ticari defterleri, taraf delilleri, Merkez Bankası cevabı, toplanan deliller üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, davalı şirketin dış ülkelerdeki davacıdan 119.370 DM. lık mal ithal ettiği halde, bedelini yurt dışına transfer etmediği anlaşıldığından; iflas tarihindeki kur üzerinden 16.574.524 TL. alacağın masaya kayıt ve kabulüne’ karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki ilişki akreditiften kaynaklanmış olup, alıcı olan davalı, ithal ettiği malın bedelini, satıcı olan davacı yabancı firmaya döviz olarak ödemek borcu altına girmiştir. Bu durum, taraflar arasındaki akdi ilişkinin bir gereğidir. Binnetice, taraflar arasındaki ödeme şeklinin yabancı para olarak kararlaştırıldığının kabulü ile, davacının alacağının iflas masasına yabancı para olarak (olayda DM) kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekirken, B.K. 83/II hükmü gözden kaçırılarak, iflas tarihindeki kura göre T L. karşılığının kayıt ve kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir." (11. H.D. 12.3.1990 T. 970/2089)
-“Taraflar arasındaki sözleşmenin İtalyan Lireti şeklindeki yabancı para üzerinden yapıldığı, davacının liret şeklinde düzenleyip gönderdiği faturalara davalının itiraz etmemesinden anlaşılmıştır.
Faturada liret olarak gösterilen alacağın, aynen yabancı paranın uygulanması olarak kabul edilip, B.K.nun 83/II’ye göre liret üzerinden tahsil kararı verilmek ve temerrüt faizi isteyen davacıya, Liret üzerinden ne oranda faiz istediğinin sorulması, davalının bu isteğe itirazı halinde, Türk bankalarınca. lirete uygulanan ortalama faiz miktarı tespit edilerek, o faizin hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde hatalı karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir“ (11. HD. 20.6.1990 T. 4665/5054) (İKİD. S: 377, s: 8747; İBD. 1992/1-2-3, s:25; ŞİRİN, Ş. Ticaret Hukukunda Faiz ve Uygulaması, s: 165)
Dostları ilə paylaş: |