İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə16/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   111

Madde 62 
1- Süresi ve şekli


1- Süresi ve şekli

İtiraz etmek isteyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirmeye mecburdur. İtiraz, takibi yapan icra dairesinden başka bir icra dairesine yapıldığı takdirde bu daire gereken masrafı itirazla birlikte alarak itirazı derhal yetkili icra dairesine gönderir; alınmayan masraftan memur şahsen sorumludur.

Takibe itiraz edildiği, 59 uncu maddeye göre alacaklının yatırdığı avanstan karşılanmak suretiyle üç gün içinde bir muhtıra ile alacaklıya tebliğ edilir.



Borçlu veya vekili, dava ve takip işlemlerine esas olmak üzere borçluya ait yurt içinde bir adresi itirazla birlikte bildirmek zorundadır. Adresini değiştiren borçlu yurt içinde yeni adres bildirmediği ve tebliğ memurunca yurt içinde yeni adresi tespit edilemediği takdirde, takip talebinde gösterilen adrese çıkarılacak tebligat borçlunun kendisine yapılmış sayılır.


Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi lâzımdır. Aksi takdirde itiraz edilmemiş sayılır.

Borçlu takibin müstenidi olan senet altındaki imzayı reddediyorsa, bunu itirazında ayrıca ve açıkça beyan etmelidir. Aksi takdirde icra takibi yönünden senetteki imzayı kabul etmiş sayılır.

Borçluya, itiraz eylediğine dair bedava ve pulsuz bir belge verilir.

İTİRAZ ŞEKLİ

Takibe (ödeme emrine) itiraz yazılı (dilekçe ile) ya da sözlü olarak yapılır[1] (İİK. mad. 62/I. c.l).



I- a-İtirazın yazılı yapılması halinde, bu hususta belirli sözcüklerin kullanılmasına gerek yoktur. Borçlunun; «borçlu değilim», «borcum yoktur», «alacaklının takibe yetkisi yoktur», «senet sahtedir», «itiraz ediyorum» vb. şeklinde itiraz istemini dile getiren sözcüklerin kullanılması yeterlidir. Bu konuda, kullanılan sözcüklerin sözlük anlamına bakılmayıp, onu kullanan kişinin gerçek maksat ve isteği gözönünde tutulmalıdır. Bu nedenle, İsviçre Federal Mahkemesinin, «halen hiçbir şeyim olmadığı ve ödeme gücüne sahip bulunmadığım için itiraz ediyorum», «itiraz ediyorum ancak ödeme gücüm olduğu zaman borcumu ödeyeceğim» şeklinde bildirimleri, geçerli bir itiraz olarak kabul etmeyen içtihatları[2] yerindedir.

Borçlunun dilekçesinden genel olarak «itiraz iradesi» çıkarılabilen durumlarda, bunu geçerli bir itiraz olarak kabul etmek gerekir. Bu konuda, kuşkuya düşülmesi halinde, borçlu lehine hareket edilmelidir. Çünkü, itirazın geçerli sayılmaması halinde, borçlu borcu kabul etmiş sayılacağından, borçlunun çıkarı, alacaklınınkine göre daha çok korunmaya değer olduğundan, borçlunun pek açık olmayan bildirimlerini geçerli bir itiraz bildirimi olarak kabul etmek yerinde olur.[3] Yüksek mahkemenin “borçlunun ‘ipotek limitine itirazları bulunmadığını, limitten fazla takip yapılamayacağına’[4] dair olan beyanını geçerli bir itiraz olarak kabul eden görüşü yerinde olduğu gibi, borçlu vekilinin “borçtan sorumlu olmadıklarına” dair beyanı da geçerli bir “borca itiraz” sayılır.[5] Buna karşın borçlunun icra dairesine vermiş olduğu dilekçede ‘ödeme emrine itirazımdır’ şeklinde ibare kullanılmış olmasına rağmen, dilekçenin içeriğinden borcun kabul edilerek taksitle ödeme teklifinde bulunulduğunun anlaşılması halinde[6] ya da borçlunun icra dairesine verdiği dilekçe içeriğinden borçlunun mal beyanında bulunmuş olduğunun anlaşıldığı durumlarda[7] geçerli bir itirazdan bahsedilemez…

Yasal olarak belirli bir şekle bağlanmamış olan «itiraz dilekçesinde», borçlunun imzası yer almamışsa, yapılan itiraz geçerli midir? Doktrinde[8], «borçlunun imzasını taşımayan itiraz dilekçelerinin de geçerli olacağı» kabul edildiği gibi Yargıtay[9] da bu konudaki içtihatlarında «imzasız itiraz dilekçelerinin geçerli olacağını ancak bu noksanın tamamlatılması gerektiğini» belirtmiştir. Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri G. Müdürlüğü de 8.1.1972 T. ve 3/1-721 sayılı                 -pek çok yönleri ile pratik olmayan ve eleştirmeye müsait- «İcra ve İflâs Dairelerine Yazılı Başvurmalar Hakkında»ki m ü t a l â a s ı n d a «icra dairelerine yapılan yazılı başvurmalarda, yazı altındaki imzanın ilgilisine ait olup olmadığı konusunun icra ve iflâs memurlarınca doğrudan doğruya araştırılması zorunluluğunu» öngörmüştür.

Alacaklı, «itiraz dilekçesi altındaki imzanın borçluya ait olmadığını» iddia ve ispat edemez.[10]



Yüksek mahkeme, «imza bilen borçlunun, mühürlü dilekçe ile borca itiraz etmiş olmasının, itirazı geçersiz kılmayacağını»[11] ve «itiraz dilekçesinde, alacaklının adının yanlış yazılmış olmasının itirazı hükümsüz hale getirmeyeceğini»  belirtmiştir.

İtiraz dilekçesinin, icra memuruna havale ettirilip, icra tutanağına yazdırılmış olması (İİK. mad. 8/1, Yön. mad. 22/2) gerekir. Aksi takdirde, alacaklının bu yöne ilişkin itirazı (şikayeti) üzerine borçlunun itiraz dilekçesi geçerli kabul edilmez.[12] Çünkü «ödeme emrine itiraz tarihi», «itiraz dilekçesinde yazılı olan tarih» olmayıp, «bu dilekçenin icra tutanağına geçirildiği tarih»tir.[13] Yüksek mahkeme «icra müdürünün, itiraz dilekçesine muhabere numarası koymakla yetinip, yazısının altını imzalamış olmasının borçlu aleyhine yorumlanamayacağını»[14] belirtmiştir.



b- İtiraz sözlü  olarak yapılırsa, bu beyan icra müdürü tarafından tutanağa geçirilir[15] ve altı ilgililerce -borçlu ya da vekili, icra müdürü ya da muavini veya katip tarafından- imzalanır (İİK. mad. 8/1). Bu nedenle, telefonla yapılan itiraz geçerli olmaz.

II- İtiraz, ister dilekçe ile yazılı olarak ister sözlü olarak yapılsın harca bağlı değildir.[16] Bugünkü sistem -eski Harçlar Kanunu  zamanında, dilekçeler «kaydıyle pulu»na bağlı idi- yani «borçlunun itirazından harç alınmaması», teorik ilkelere uygundur. Gerçekten, alacaklı, borçlu olarak nitelediği kimse hakkında takip talebinde bulunmuş ve ona ödeme emri göndertmiştir. Bunun için alacaklının bir senet bile göstermesine gerek yoktur. Borçlu olarak nitelendirilen kimsenin gerçekte borçlu olup olmadığı henüz belli değildir. O kimse, borçlu olduğu anlaşılmadan, kendisine karşı yapılan takibe «gidersiz olarak» itiraz edebilmelidir. Eğer o kimse gerçekten borçlu ise, takip sonunda zaten yeterince «başvurma harcı, tahsil harcı ve takip gideri» ödeyecektir. Fakat borçlu olduğu anlaşılmadan, o kimseden Devlet az da olsa «harç» almamalıdır.[17] Bu nedenle, maddenin 1. fıkrasının ikinci cümlesinde geçen «harç» kelimesinin bugün için bir anlamı kalmamış olduğundan 538 sayılı Kanunun hazırlık çalışmaları sırasında maddede geçen «harç» sözcüğünün çıkarılmasına ilişkin önerinin[18] benimsenmemesi doğru olmamıştı.[19] Maddenin birinci fıkrasındaki “harç” sözcüğü nihayet 4949 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sırasında maddeden çıkarılabilmiştir.

III- İtiraz telgrafla da yapılabilir.[20] Bu durumda, telgrafın postaya verildiği tarihte değil, telgrafın icra dairesine ulaştığının icra tutanağına yazıldığı (işlendiği) tarihte, ödeme emrine itiraz edilmiş kabul edilir.

IV- İtirazın geçerli sayılabilmesi için, borçlunun «itiraz sebeplerini» de, itirazında belirtmesi zorunlu değildir.[21] Borçlunun kısaca «hakkımdaki takibe itiraz ediyorum» şeklindeki beyanı yeterli ve geçerlidir.

Borçlu takip konusu yapılan faiz miktarına (oranına) süresi içinde borca itirazda bulunarak karşı koyabilir (ve kesinleşen takibin şikayet yolu ile iptalini isteyemez).[22] Keza, borçlu «faize faiz yürütemeyeceği» hususunu da «borca itiraz» yoluyla ileri sürebilip, takip kesinleştikten sonra «şikayet» yoluyla ileri süremez.[23]



«Yetki itirazı»nda bulunan borçlu, «birden fazla icra dairesinin yetkili olduğunu» bildirebilir[24] ancak yetki itirazının geçerli olabilmesi için, esas hakkındaki itirazla birlikteyapılması gerekir.[25]

V- Borçlu eğer i m z a‘ya itiraz etmek istiyorsa, «imzanın kendisine ait olmadığını  a y r ı c a  ve a ç ı k ç a» bildirmek zorundadır (İİK. mad. 60/3; 62/V).[26] Ayrıca ve açıkça yapılmayan «imza itirazı» geçersiz olur ve bu durumda borçlu «borca itiraz» etmiş sayılır.[27]

Borçlunun «borcum yoktur, senet vermedim, senet sahtedir»  ş e k l i n d e k i  itirazları ‘imza inkarı (itirazı)’ niteliğini taşımaz.[28] [29]



Yüksek mahkeme borçlu vekillerinin «imzanın müvekkillerimizin mirasbırakana ait olup olmadığı bilinmemektedir»[30] ş e k l i n d e k i itirazları ile borçlunun «senette imzası bulunmadığını»[31] belirten itirazını ‘imza inkarı (itirazı)’ olarak değerlendirmemiştir…

Fakat yüksek mahkeme;



-“Borçlunun ödeme taahhüdünde bulunurken borcu kabul etmesinin imza itirazında bulunmasına engel teşkil etmeyeceğini, mahkemece İİK. mad. 68/a-4’e göre imza incelemesi yapılarak bir karar verilmesi gerekirken istemin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu”31a

-“ ‘Senette imzası bulunanların şirketi temsilen senet düzenlemeye yetkileri olduğunu ancak senetteki imzaların kendilerine ait olmadığı’nı ileri sürmelerinin ‘imza inkarı’ sayılacağını”[32]

-“Takip dayanağı senetteki imzalar müvekkilim şirkete ait değildir. Yani senetteki imzaları inkar etmekteyiz’ şeklindeki itirazın ‘imza inkarı’ sayılacağını”[33]

-“Borçlu kooperatif vekilinin; ‘senetteki imza müvekkilime ait değildir. Ticaret Sicil Memurluğundaki dosyada kooperatifin temsil şekli ve imza sirküleri vardır. Yetkili temsilci de belirtilmiştir’ şeklindeki itirazın ‘imza itirazı’ sayılacağını”[34]

-“Böyle bir borcumuz yoktur, bilakis alacaklıyız. Müvekkilim (kooperatif) senet imzalamamıştır. İmza kendisine ait değildir’ şeklindeki itirazın ‘imza itirazı’ sayılacağını”[35]

-“ ‘Senetteki imzanın, şirketi ilzama yetkili kişi tarafından atılmadığının’ ileri sürülmesinin ‘imza inkarı’ sayılacağını”[36]

-“ ‘Senetteki imzaların, şirketi temsil edenlere ait olmadığının, imzaların sahte olarak atıldığının’ ileri sürülmesinin ‘imza inkarı’ sayılacağını”[37]

-“Borçlunun  ‘senet  altındaki imzanın kendisine, mirasbırakanına, vekiline, temsilcisine ait olmadığını’ ileri sürmesinin ‘imza inkarı’ sayılacağını”[38]

-“Borçlunun ‘borcum yoktur, senet imza etmedim’ şeklindeki itirazın ‘imza inkarı’ sayılacağını”[39]

kabul etmiştir…

Ayrıca belirtelim ki, ödeme emrinin tebliğinden önce sadece ‘borca itiraz’ etmiş olan borçlu, ödeme emrinin tebliğinden sonra ‘imzaya itiraz’ edebilir.[40]

VI- İtiraz ehliyeti: Ödeme emrine itiraza hakkı olan kimse, kendisine «ödeme emri tebliğ edilmiş» olan kimsedir. Başka bir deyişle, «ödeme emrine itiraz»dan bahsedebilmek için, «ödeme emrinin tebliğ edilmiş olması» gerekir. Hakkında takibe geçildiğini öğrenen borçlu bu aşamada -yani, alacaklının «takip talebi»nden sonra fakat, kendisine «ödeme emri» tebliğ edilmeden önce- yapılan takibe itiraz edemez mi? Yüksek mahkeme[41] -daha sonra kendisine ödeme emri tebliğ edilmesi koşuluyla- bu aşamada borçlunun yapacağı itirazın «geçerli olduğunu» kabul etmiştir. Pratik gereksinmelerle, biz de bu uygulamayı tasvip ediyoruz.[42] [43]

Ödeme emrine itiraz edecek olan kimse, «takip ehliyeti»[44]ne sahip olmalıdır.

Bir «hukuki işlem» olan i t i r a z’ın geçerliliği için, borçlunun «medeni hakları kullanma ehliyeti» (eylem «takip» ehliyeti)’ne sahip olması gerektiğinden, «sezgin küçükler», haklarında yapılan takibe geçerli olarak itirazda bulunamazlar.[45] Çünkü, «takibe itiraz», MK. mad. 16/II’de sözü geçen «ivazsız işlemler» kavramına girmez.[46] Gerçekten, takibe itiraz halinde alacaklı, «itirazın kaldırılmasını icra mahkemesinden isteyebileceği gibi (İİK. mad. 68, 68 a), «itirazın iptali»ni mahkemeden de isteyebilir (İİK. mad. 67). Her iki varsayımda da, itirazın haksız olarak yapılmış olması hali, borçluyu yükümlülük -karşı taraf yararına ‘yargılama gideri’ ve ‘yüzde kırktan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatı’ ödeme yükümlülüğü- altına sokar. Bu nedenle,  i t i r a z  MK. mad. 16/II’de yazılı olan işlemler dışında kalır. Sonuç olarak ;

a- Küçüğün yasal temsilcisine tebliğ edilmiş bulunan ödeme emrine, küçük tarafından geçerli olarak itirazda bulunulamaz. Küçük tarafından yapılan itiraz, ancak, yasal temsilcinin izni de eklendiği takdirde geçerli olur. Bu nedenle, bu izin (icazet) henüz verilmemişse, alacaklı, MK. mad. 394’e göre, «yasal temsilciye bir süre vermek ya da verdirmek» suretiyle «gerekli izni bildirmesini ve aksi takdirde, itirazın geçersiz sayılarak takibe devam edilmesini» icra dairesinden isteyebilir. Ancak, «sezgin küçük» tarafından yapılmış olan itirazın hükümsüzlüğüne ilişkin karar verilmedikçe, yasal temsilci tarafından sonradan verilecek iznin geriye etkili olmak üzere, itiraza geçerlik kazandıracağını kabul etmek gerekir.[47]

b- Küçüğün borcu için düzenlenen ödeme emri, küçüğe tebliğ edilmişse, ödeme emrinin bu şekilde yasa hükümlerine aykırı olarak düzenlenme ve tebliği yasal temsilcinin şikayetine yol açar.[48]

Yukarıda belirtilen «küçük»ler gibi, «kısıtlı»lar da, haklarında yapılan takibe itiraz edemezler, bunlar adına vasi’lerinin itiraz etmesi gerekir.[49]

Fakat, sınırlı ehliyetliler özellikle «sulh hukuk mahkemesi tarafından bir meslek ve sanatla uğraşmasına izin verilmiş olan» vesayet altındaki kimseler (MK. 396; 405/7) ile velayet altındaki çocuklar (MK. 269, 284, 296) -yapmalarına izin verilen bu meslek ve sanatla ilgili takipler bakımından- «takip ehliyeti»ne sahip olduklarından, haklarında yapılan takiplere itiraz edebilirler.

VII- Kendisine ödeme emri gönderilen borçlu, bu ödeme emrine  i t i r a z  e t m e d e n  ya da  i t i r a z  e t t i k t e n  s o n r a  ölürse takibe kimler hakkında ve nasıl devam edilecektir?[50]

VIII- Ödeme emrine itirazın geçerli olabilmesi için, borçlunun ayrıca «itirazın(ın) alacaklıya tebliği giderini de vermesi» gerekli (zorunlu) değildir[51] (İlK. mad. 62/II).

Daha önce, İcra ve İflâs Kanununun 62/II. maddesinde yer alan -«takibe itiraz eden borçlunun, itirazla birlikte tebliğ masrafını ödememiş olması halinde, itiraz etmemiş sayılacağına» dair- hüküm, 3222 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.

«Takibe itiraz edildiği» hususunun mutlaka alacaklıya bildirilmesi gerekir. Bu bildirim, alacaklının açacağı «itirazın iptali davası» (İİK. mad. 67/I) veya icra mahkemesine yapacağı «itirazın kaldırılması» (İİK. mad. 67/IV) konusundaki başvuruya başlangıç teşkil edecektir. Başka bir deyişle, itirazın iptali davasının bağlı olduğu bir yıllık ve itirazın kaldırılması isteminin bağlı olduğu altı aylık hak düşürücü süreler, «itirazın alacaklıya tebliği ile» işlemeye başlayacaktır. İİK. mad. 62/II’de «takibe itiraz edildiği» hususunun ‘borçlunun yatırdığı’ veya ‘alacaklının yatırdığı’ avanstan karşılanmak suretiyle üç gün içinde bir muhtıra ile alacaklıya bildirileceği -3222 sayılı Kanun ile 1985 yılında- öngörülmüştü. Bu düzenleme, bu hükmü uygulanamaz hale getirmişti.

Çünkü, icra müdürü, takip talebinde bulunan alacaklıdan «borçlunun 62. maddeye göre yapacağı itirazın kendisine tebliği masrafını avans olarak» -İİK. mad. 59/I uyarınca- isteyince, alacaklı «aynı yükümlülüğün, İİK. mad. 62/II’de borçlu için öngörüldüğünü» hatırlatarak, bu tebliğ giderini peşin olarak vermekten kaçınmaktaydı. Bu tebliğ gideri, itirazda bulunan borçludan talep edilince de, borçlu «bu yükümlülüğün İİK. mad. 59/I’de alacaklı için öngörüldüğünü» icra müdürüne hatırlatarak, bunu vermekten kaçınmaktaydı. Belirttiğimiz şekilde,  u y g u l a m a d a  ne İİK. mad. 59/I hükmü ve ne de İİK. mad. 62/II hükmü icra müdürleri tarafından işletilememekteydi. Her ne kadar yüksek mahkeme[52], bu konudaki içtihatlarında «itirazın tebliğ giderinin alacaklının -İİK. mad. 59/I uyarınca- yatırdığı avanstan karşılanacağını» belirtmişse de, alacaklıyı bu avansı yatırmaya zorlayıcı bir hüküm yasada yer almadığından, İİK. mad. 59/I hükmü maalesef her takipte uygulanamamaktaydı. 4949 sayılı Kanun ile İcra ve İflas Kanununda Değişiklik yapılırken bu konu yeniden gündeme gelmiş ve «itirazın alacaklıya tebliği giderinin, borçlunun yatırdığı avanstan karşılanacağına» dair hüküm, maddeden çıkarılmıştır.



IX- «Takip ehliyeti» (‘medeni hakları kullanma ehliyeti’, ‘eylem ehliyeti’, ‘fiil ehliyeti’) ne sahip olan borçlunun kendisi ödeme emrine itiraz edebileceği gibi, vekili (avukatı) vasıtasıyla da, ödeme emrine itiraz edebilir. Buna karşın, «takibe taraf olmayan üçüncü kişiler» takibe itiraz edemezler.[53] Borçlu mirasbırakanın sağlığında sadece «imza inkarı»nda bulunduğu takipte, takibin yöneltildiği mirasçıları “zamanaşımı itirazında” bulunamayacakları gibi, «senedin, teminat senedi olduğu» iddiasında da bulunamazlar.[54]

Yargıtay[55], «özel yetki» verilmemiş olsa bile (HMK. 74), «genel vekaletname» ile, vekilin takibe itirazda bulunabileceğini kabul etmiştir.[56]Ancak, borçlunun verdiği «vekaletname»nin mutlaka, itirazdan önceki bir tarihte verilmiş olması gerekli değildir.[57] HMK. mad. 77 hükmü, nasıl «sonraki tarihli vekaletname» ile işlem yapılmasına izin vermekte ise, aynı kolaylığı burada da borçlu vekiline (temsilcisine) tanımakta bir sakınca yoktur.[58]

Borçlu adına itirazda bulunacak kişinin, eğer takibin yapıldığı icra dairesi, baro çevresinde ise, avukat olması gerekir. Çünkü, itirazda bulunmak, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35. maddesi anlamında «sadece avukatların yapabileceği» işlerdendir.[59] [60]

Takibe itiraz eden vekilin, itirazla birlikte vekaletnamesini de icra dairesine vermesi gerekir. Avukatın vekaletnamesini eklemeden, ödeme emrine itiraz etmesi halinde, «vekaletnamesini ibraz etmesi için» kendisine uygun bir süre verilmesi, bu süre içinde vekaletnamenin verilmesi halinde itirazın geçerli, aksi halde, geçersiz sayılması gerekir.[61] İtiraz dilekçesine eklenen vekaletnamenin harçlandırılmamış olması, itirazı geçersiz kılmaz.[62] Yüksek mahkeme, «vekaleten takibe itiraz eden avukatın, itiraz dilekçesine başkasına ait vekaletnameyi eklemiş olmasının itirazı geçersiz kılmayacağını»[63] belirtmiştir. Vekil sıfatıyla vekaletnamesini de ekleyerek, takibe itiraz eden vekilin «vekaletnamesinin geçersiz olduğu» alacaklı (vekili) tarafından ileri sürülemez.[64]

Avukat stajyerleri, avukat yanında staja başladıktan üç ay sonra, avukatın yazılı onayı ile ve onun gözetimi altında icra ve iflâs dairelerinde görülen işlerde vekalet alabileceklerinden (Av. K. 26) üç ay sonra borçlu vekili olarak, ödeme emrine itiraz edebilirler.[65]

Ticari temsilci avukat olmasa bile, temsilcisi olduğu kurumun gayesine dahil işlemler için, icra dairesinde borca itirazda bulunabilir.[66]

X- Tüzel kişiler aleyhine yapılan takiplerde, borçlu tüzel kişinin organı (temsilcisi) ödeme emrine itiraz edebilir.[67] İtiraz eden kişiden, borçlu tüzel kişinin temsilcisi olduğuna dair yetki belgesini göstermesi istenir.[68] Tüzel kişinin birden fazla temsilcisi olup, bunlar ancak müşterek imza ile tüzel kişiyi temsil edebiliyorlarsa, temsilcilerden birisi (ya da; üç imza ile temsil edilebilen bir tüzel kişiyi, iki temsilci), tüzel kişi adına,  ödeme emrine itiraz etmişse, bu itiraz geçerli olacak mıdır? Yüksek mahkeme[69] -oldukça eski tarihli- içtihatlarında «tüzel kişinin temsilcilerinden birisinin yaptığı itirazın geçerli olmayacağını, ancak ödeme emrinin tebliğinden haberi olmayan diğer temsilci veya temsilcilerin, gecikmiş itiraz (İİK. mad. 65) yoluna başvurabileceklerini» belirtmiştir. Doktrinde[70], bu uygulama eleştirilmiş ve «bir temsilcinin, ödeme emrine yalnız başına itiraz edebileceği» ileri sürülmüştür. Kanımızca, «imzasız itiraz dilekçesi» -yukarıda, açıklama : I-a’da «dipn. 4, 5 civarında» belirttiğimiz gibi- geçerli olduğundan, tüzel kişinin temsilcilerinden sadece birisinin (veya ikisinin) imzasını içeren itiraz dilekçesini imza (temsil) eksikliğinin verilecek süre içinde giderilmesi koşuluyla geçerli saymak daha doğru olur... Yüksek mahkeme[71] de, bir kararında “itiraz tarihi itibariyle, borçlu kooperatife temsil ve ilzama yetkili olanlardan sadece birisi tarafından yapılan itiraz başvurusunun, diğer temsilcilerin buna karşı çıktığı ve icazet vermediği kanıtlanmadığı sürece ‘acele işler’den olduğu benimsenerek, diğer temsilcilerin buna icazet verdiğinin kabulü gerekeceğini” belirtmiştir.

Yüksek mahkeme[72] bir kararında «hukuk fakültesinin tüzel kişiliği bulunmadığından, hukuk fakültesi aleyhine yapılan icra takibine dekanın itiraz edemeyeceğini» belirtmiştir.

İflâs idare memurları da, «iflâs masasının yaptığı işlemlerden dolayı, iflâs masasının borçlandığı» iddiası ile yapılan takiplere itiraz edebilirler. «Tüzel kişilerin yetkili organları» ve «iflâs idare memurları»  k e n d i l e r i  -temsil ettikleri kişi ya da iflâs masası için- itirazda bulunabilirlerse de, başkasını bu konuda yetkili kılmak istemeleri halinde, bunun «avukat» sıfatını taşıması gerekir.

Kayyımla idare edilen kooperatif adına kayyım tarafından[73] kısıtlı hakkında yapılan takibe vasisi tarafından[74] itiraz edilebilir.



XI- Bölümsel (kısmi) itiraz: Borcun bir bölümüne (kısmına) itiraz etmek isteyen borçlu, bu bölümü (kısmı)  a ç ı k ç a  bildirmek zorundadır (İİK. mad. 62/III). Yani, itiraz edilen ve edilmeyen borç miktarı itirazdan açıkça anlaşılmalıdır. Bu şekilde yapılmayan itiraz geçersiz olur. Yani, takibe itiraz edilmemiş kabul edilir[75] ve takip borçlu hakkında kesinleşir. 16.12.1994 tarihinde yapılan ve 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunundaki son değişiklikle; borcun bir kısmına itiraz eden borçlu bu kısmı açıkça belirtmezse -bugüne kadarki düzenlemenin tersine- «bütün borca» itiraz etmiş sayılmaktadır (İsv. İİK. mad. 74/II).[76]

Bu konuyu, takip konusu  a l a c a ğ ı n  n i t e l i ğ i’ne göre, şöyle bir ayırım yaparak incelemek uygun olur :



a- Borcun belirli bir para alacağı olarak doğmuş, miktar itibariyle bilinebilir ya da tayin edilebilir olduğu durumlarda yani likid borçlarda, borçlu «bölümsel (kısmi) itiraz»da bulunmak istiyorsa, itiraz ettiği borç miktarını açıkça bildirmek zorundadır.[77] Örneğin; ödünç (karz ya da satım) sözleşmesinden doğan 500.000,00  liralık bir alacak takip konusu yapılmış ve borçlu «bunun 200.000,00 TL.’sını ödediğini ve 300.000,00 TL. borcu kaldığını» bildirmek istiyorsa, itirazını «istenen alacaktan 200.000,00 TL.sını ödedim, geriye 300.000,00 TL. borcum kalmıştır, bu nedenle, borcun 200.000,00 TL. lık kısmına itiraz ediyorum» ya da «takip konusu borcun 200.000,00 TL.’na itiraz ediyorum» veya«alacaklıya olan borcum 300.000,000 TL.dır»  ş e k l i n d e  itiraz etmelidir.

Aksi takdirde; «ödeme emrinde belirtilen miktarda alacaklıya borcum yoktur»[78]«dosyada belirtilen miktar kadar borcu olmadığı»[79], “böyle bir borcu bulunmadığı”[80], «borcum bu kadar değildir»[81], «takip konusu kadar borçlu değilim»[82] «borcun aslına itiraz ediyorum»[83] «talep edilen miktar borçlu değilim»[84] «borcum var fakat bu kadar değil»[85] vb.  ş e k  l i n d e  yapacağı itiraz açık olmadığından, daha doğru bir ifade ile«itiraz edilen miktar açıkça belirtilmemiş olduğundan» geçerli olmaz, yani takibe hiç itiraz edilmemiş sayılır.



Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin