İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə63/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   111
[623]

«Taraflar arasındaki protokole aykırı olarak icra takibine devam edilmesine ve haciz talebinin yerinde olmamasına rağmen, davacının 126.635 TL tutarındaki borcu davada kabul ettiği ve davada bu miktarın dışında kalan talep ile borçlu olmadığının tespitini istediği gözetilerek 25.04.2007 tarihi ile davalının ne miktarda asıl borçtan fazla talepte bulunduğunun belirlenerek bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceğini»[624]

«Sadece imzanın ters olarak atılmasının, imza üzerinde kaşe bulunması ibraname başlıklı belgenin geçersiz olduğu sonucunu doğurmayacağını»[625]

«6183 sayılı kanun uyarınca açılmış olan menfi tespit davasında, haciz bildirisi tebliğ edilen ve süresinde itiraz etmeyen üçüncü şahsın, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel hükümlere göre menfi tespit davası açma hakkında sahip olacağını»[626]

«Bonoda vade tarihinin tanzim tarihinden önce olması halinde senet bono niteliğinde sayılmayacağı gibi kambiyo vasfını da kaybedeceğinden, mahkemece bu yön gözetilerek bononun tanzim tarihinde yapıldığı iddia edilen tahrifat yönünde inceleme yapılarak sonucu dairesinde bir karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurmasının bozmayı gerektireceğini»[627]

«İmzası inkar edilemeyen belge ile çeklerin ödendiği tespit edildiğinden, ‘davalının bu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine’ dair verilmiş olan kararda isabetsizlik bulunmadığını»[628]

«Hisse devri yapma taahhüdüne karşılık olarak verilen bononun davacı yönünden teminat niteliği devam ettiğinden, hisseyi devir alacak olan davalı yönünden davanın esastan reddine, diğer davalılar yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekeceğini»[629]

«Kambiyo senedinin ibrazından sonra cirosu mümkün olmayıp ancak alacağın temliki hükümlerine göre devir edilebileceği, davada, senedi takibe koyan davalı Tamer yönünden BK’nun 162 vd. maddelerinde öngörülen alacağın temliki hükümlerine uygun bir temlik bulunup bulunmadığı hususu araştırılarak tüm deliller toplandıktan sonra karar verilmesinin gerekeceğini»[630]

«Davacı kooperatif ile davalı arasında ticari ilişki olmadığı, Kooperatif ana sözleşmesine göre kooperatifin 3.kişilerle ticari münasebette bulunabilmesi için, yönetim kurulu üyelerinden en az 2 kişinin imzasının gerekmesine rağmen, ‘çekin tek kişi tarafından imzalanması sebebiyle davacı kooperatifin çekten dolayı sorumlu olamayacağına, davalının kötüniyetli olmaması sebebiyle tazminat taleplerinin reddine’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[631]

«Şirket yetkilisi tarafından dava dışı şahsa vekaletname ile kendisine ait tüm yetkilere haiz kılması, aynı zamanda çek alıp vermeye de yetkili kılınması sebebiyle açılmış olan menfi tespit davasının uyarınca dava dışı şahıs ‘ticari mümessil’ sıfatını kazanmış olması nedeniyle, borçlandırıcı işlem yapmaya da yetkili olduğu için, ‘yetkili hamil tarafından ciro edilen çekin geçersizliği’ söz konusu olmayacak, ayrıca davacı defterlerinde çekin davalıya ciro kaydıyla kayıtlı olması sebebiyle de davanın reddi ile %40 tazminata hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığını»[632]

«Dava konusu abone sözleşmesinde abone olarak davacının kimlik bilgilerinin bulunması nedeniyle kullanılan elektrik bedelinden sorumlu olduğu ve davalı tarafından sonradan gönderilen faturalarda, abone olarak şirket adının yazılmış olmasının abone değişikliğine yol açmayacağını»[633]

«Bono üzerinde şirket kaşesi üzerine atılı imzadan başka ikinci imzanın da bulunması halinde, imza sahibinin; borçtan, şahsen de sorumlu tutulacağını»[634]

« ‘Davacının 19.07.2007 tarihli sözleşmeyi rızası hilafına imzaladığına’ ilişkin somut bir iddia ileri sürmediği, tacir olan davacının basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği, anılan sözleşmenin davacı asil ile hazır olan avukat tarafından imzalandığı, sözleşmede bileşik faiz kararlaştırılmadığı, kararlaştırılan faiz oranlarının yasada belirlenen faiz hadlerinden yüksek olmadığı, ticari muamelelerde şart edilmemiş olsa da faiz verileceğinden, mahkemece verilen ‘menfi tespit davasının reddine’ dair kararda isabetsizlik bulunmadığını»[635]

«Mahkemece yapılan yargılama sonunda; ‘dava ve takip konusu senedin dava dışı kişi tarafından imzalandığı’ hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Adı geçen kişiye davacı şirket müdürü tarafından verilen vekâletnamede, geniş yetkiler verildiği, bu nedenle be kişinin BK.’ nun 499. (şimdi; TBK.’nun 592.) maddesi uyarınca davacı şirketin ticari mümessili olduğu ve BK.’ nun 450. (şimdi; TBK.’nun 548.) maddesi uyarınca da ticari mümessilin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine haiz bulunduğu, davalının davacı şirketin aldığı, inşaat ihalesinde kullandığı akaryakıtını sattığı ve mal bedeli olarak, davacı şirketin kaşesini taşıyan ve ticari mümessil tarafından imzalanan senedi aldığı, davalının iyi niyetli olduğu ve davacının senet bedelinden sorumluluğu bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[636]

«Taraflar arasındaki sözleşmede araç bedelinin 20.000,00 TL olarak gösterilmiş olduğu, davacı tarafından bu miktarın ödendiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, aracın 40.000,00 TL ye satıldığının aynı nitelikteki kesin delillerle ispatlanmasının gerektiği, dava konusu senedin ciro ile başka bir şahsa geçmiş olduğu tanzim tarihi bulunmadığından kambiyo senedi vasfını taşımadığı adi senet niteliğinde olduğu, senetteki hakların devredilmesinin ancak alacağın temliki ile mümkün olabileceğini»[637]

«TK’nun 690. (şimdi; TTK.’nun 778.) maddesi yollaması ile bonolarda da uygulanan TK’nun 642. (şimdi; TTK.’nun 730.) maddesi uyarınca bonoda hamil tarafından ciranta aleyhine takip yapılabilmesi için ödememe protestosunun çekilmesinin gerekeceği, protesto çekilmemesinin müracaat hakkının kaybına yol açacağı, davalı hamilin protesto keşide etmemesi nedeni ile davacı lehtarın cirantaya başvuru hakkının bulunmayacağını»[638]

«Davacının; davalı bankaya, ‘davacı şirket lehine TEDAŞ’a hitaben verilen 30.12.1999 tarihli 108.100 TL’lik teminat mektubu komisyonlarından kaynaklı herhangi bir borçlarının bulunmadığı’ bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden, açılmış olan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[639]

«Davalı faktoring şirketi, anılan yönetmeliğin aradığı şartları yerine getirdiğini ve davaya konu çekin, bir mal veya hizmet satışı sonucu temlik alındığını kanıtlayamadığından, faktoring şirketinin çeki takibe yetkili olmadığını»[640]

«Takibe dayanak senedin ciro silsilesinin kopuk olduğu ve senedin hamil tarafından protesto ettirilmediğini iddia edilerek açılan menfi tespit davasının, davacının icra dairesine gönderdiği 29/05/2007 tarihli mal beyanı dilekçesinde ‘bu borcumu ileride kazancım olduğunda ödeyeceğim’ şeklindeki beyanının üzerinde durulup, değerlendirilmeden eksik şeklide inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesinin bozmayı gerektireceğini»[641]

«Bonodaki imzanın davacıya ait olduğunun Adli Tıp Kurumu raporuna göre belirlenmesi ve ‘bonoyu davalıya cirolayanın imzasının sahte olduğuna’ dair iddianın ise kambiyo senetlerindeki ‘imzaların istiklali’ ilkesi gereğince incelenmesine gerek olmadığı, birbirine bağlı müteselsil ciro zincirine göre senedi elinde bulunduranın hak sahibi olduğunun kabulü gerekeceği, İİK’nın 72/4 maddesine göre; infaz edilmeyen tedbir kararının, alacaklının alacağını geç almasına neden olması mümkün bulunmadığından, davacının tazminata mahkum edilemeyeceğini»[642]

«Mahkemece, ‘taraflar arasındaki sözleşmeye konu şahıs şirketinin davalı adına ticaret siciline kayıtlı olduğu, sözleşme gereği devir bedeli olarak tanzim edilip davacı devir alan tarafından verilen senetlerin ciro edilemez kaydı ile düzenlendikleri ve bedelsiz kaldıkları senetteki teminat senedidir, ciro edilemez, kaydının kesilerek ortadan kaldırıldığı ve senet hamili olarak davalı tarafından icra takibine girişildiği, ciro edilemez kaydına rağmen yapılan devir geçerli olmakla birlikte davalı tarafından diğer davalıya yapılan devrin alacağın temliki hükümlerine tabi olduğu ve lehtara karşı ileri sürülen temel ilişkiye dayalı bedelsizlik def’inin 3. kişilere karşı da ileri sürülebileceği’ gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[643]

«Mahkemece dava konusu çekin davacı Yılmaz Katmerci tarafından düzenlendiği ve imzanın davacıya ait olduğunun çekişmesiz bulunduğu, dava konusu çekte geçerli bir düzenleme yerinin bulunmaması nedeniyle çekin kambiyo vasfında olmadığı bu nedenle temel ilişkinin ispatı yönünden tanık dinlenebileceği kabul edilerek, tanıkların dinlendiği, davacı tanıklarının davacı yanında çalışıyor ve yakın akraba olması nedeniyle itibar edilmediği, davalının şirket ortağı olması ve adına kayıtlı taşınmazı satmış bulunması nedeniyle bu miktar da borç verebileceği, davalının davacıya 300,000 USD borç verdiği ve karşılığında 31/01/2008 tarihli çeki aldığı çekin karşılığının çıkmadığı he ne kadar davacının çeke karşılık sadece 15000 USD aldığını iddia etse de bu iddiasını kesin delillerle kanıtlayamadığı gerekçesiyle mahkemece davanın reddine karar verilmesinin gerekeceğini»[644]

«Taraflar arasındaki uyuşmazlık kaçak elektrik kullanımı nedeninden kaynaklanmakta olup, davacı kaçak kullanımın yapıldığı işyerinin sahibi ve davalı ile elektrik abonman sözleşmesini imzalayan abone olması sebebiyle, abone olan davacının kaçak kullanımdan sorumlu olacağını»[645]

«Davalı vekilinin cevap dilekçesinde davacıdan alacaklarının bulunmadığını kabul ettiği, maddi hatanın muhatap bankanın işleminden kaynaklanması nedeniyle ayrıca davalı bankanın her ne kadar vergi numarasından çekin gerçek keşidecisinin tespit imkanı mevcutsa da, bu durumun bilahare düzeltilmesine yönelik talepte bulunduğu, davacı tarafça imzaya itiraz hakkının kullanıldığı ve tedbiren takibin durduğu ve hiçbir icrai işlem yapılmadığı dikkate alındığında ‘davalı bankanın kötüniyetli olduğunun kanıtlanamadığı’ gerekçesi ile “davacının dava konusu çek nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine” karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını»[646]

«Taraflar arasında aktolunan ‘Anlaşma protokolü (ibraname)’ başlıklı sözleşme ile davalılar alacaklarını haricen aldıklarını, herhangi bir hak ve alacaklarının kalmadığını belirtmek suretiyle davacılar ibra etmiş olduklarından, taraflar arasındaki bu sözleşmenin ibra olduğunun kabulü gerektiğini»[647]

«Sorumlularca başlangıçta, ürün satın alınan kişilerin tevkifat yapılamayacaklar statüsünde bulunduğuna ilişkin öngörülen nitelikte Kuruma belge veya tutanakların sunulmamış olması durumunda, bu kişilerin sonradan zorunlu Tarım Bağ-Kur sigortalısı oldukları anlaşılsa dahi sorumluların, “tevkifat yükümü” gereğini yerine getirmelerinden dolayı artık kesinti yapılması gereken tutardan sorumlu tutulamayacaklarını»[648]

«Davaya konu çeklerin teslimine konu çek tevdi bordrosu içeriğinden iki adet çekin davacı yanca temlik cirosu ile temlik edildiğinin anlaşıldığı, çek üzerinde tahsil cirosu ile verildiğine dair bir açıklama bulunmadığı, ayrıca birleşen davanın davacısı keşideci ile hamil olan davacı arasındaki ibranamenin de iyi niyetli hamil davalı bankaya karşı ileri sürülemeyeceğini»[649]

§√ «Kooperatif ana sözleşmesine göre kooperatif adına düzenlenecek evrakların çift imzalı olması gerektiği, Kooperatifler Kanununun 3, 4, 60 ve 61. maddeleri ile TK’nun 371. (şimdi; TTK.’nun 409.) maddesi ve kooperatif ana sözleşmesinin 46. maddesine aykırı şekilde alınan yönetim kurulu kararı uyarınca ‘davacının tek başına bono düzenleyemeyeceği’, kooperatifin ancak çift imza ile sorumluluk altına sokulabileceğini»[650]

«Her ne kadar yanlar arasındaki sözleşmede vade farkına dair hüküm var ise de alacaklı davalı tarafın takiplerde ‘vade farkı’ değil ‘faiz’ talep ettiği görülmektedir. Takipler kambiyo senetlerine dayandığına göre; 3095 sayılı Yasa uyarınca avans faizi istenebilir. Buna rağmen mahkemece somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle, avans faizinden daha yüksek oranlarda faiz hesabı yaptırılarak hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağını»[651]

« ‘İmzaların istiklali’ prensibi uyarınca, davacı keşidecinin ‘cirantanın imzanın sahte olduğu’nu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağını»[652]

«Davacının icra takibine dayanak yapılan bonoları kefil sıfatı ile imzaladığı, davacının bonolar üzerindeki kefaletinin aval verilen olarak kabul edildiği, aval şerhinin BK.’na tabi bir mukavele, adi kefalet veya teminat hükmünde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, kefaletin yalnızca TTK. bağlamında bir kefalet olup, bononun ödenmesi açısından hüküm ifade edeceği, bunun dışında asıl borç ilişkisine dayanılarak aval veren hakkında takibat yapılması olanağı bulunmadığı, bonoların zamanaşımına uğradığı, davalı tarafın temel ilişkinin ispatı açısından yemin deliline de dayanmadığı, bu durumda ‘temel ilişkinin ve davalının icra takibine kötüniyetle giriştiği hususunun ispatlanamadığı’ gerekçesi ile bonolar sebebiyle ‘davacının borçlu olmadığının tespitine’  karar verilmesi gerekeceğini»

«Dayanak vekaletnamede ‘bono düzenleme’ yetkisinin olmadığından, davacının düzenlenen bu bonodan dolayı sorumlu tutulamayacağını»[653]

«Davacının sözleşme tarihinde dernek yöneticisi olduğu, ancak dernek adına kambiyo senedi düzenleme yetkisinin bulunmadığından, senedin dernek adına verildiğine dair bir şerh de bulunmadığından, senedin dernek kayıtlarında yer almadığının tespiti halinde, ‘senetten dolayı davacının şahsen sorumlu olacağına’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[654]

«Mahkemece ‘senedin TK.’nun 613/2. (şimdi; TTK.’nun 701.) maddesi hükmüne uygun bir biçimde ‘aval içindir’ deyimi yazılarak düzenlendiği, aval veren davacının senet metnine imza koymakla tıpkı asıl borçlu gibi borçtan müteselsilen sorumlu olduğu, davacının ödemeyi ispatlayamadığı takdirde hakkındaki takibe devam edileceği, eda davası açılabilecekken tespit davası açılamayacağı’ gerekçesiyle ‘davanın reddine’ karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[655]

«Mahkemece yapılan yargılama sonunda; ‘taraflar arasındaki uyuşmazlığın forward sözleşmesinden kaynaklandığı, forward çerçeve sözleşmesi ile tarafların sadece çerçeve sözleşmesine uygun olarak bireysel forward sözleşmesi yapma taahhüdü altına girdikleri, bir tarafın döviz alım satımı konusunda diğer tarafa forward sözleşmesi yapılması yönünde icapta bulunması halinde diğer tarafın açık veya kapalı olarak kabul beyanında bulunmasının şart olduğu, aksi takdirde sözleşmenin BK. 1. vd. maddeleri uyarınca tamamlanamayacağı, somut olayda davacının icabının, davalı bankaca kabul edildiği hususunda bir beyana rastlanmadığı, 12.01.2007 tarihinde imzalanan ‘mutabakat isteği’nin ise mutabakata yazılı açıklamaların davacının icabına uygun olmaması nedeni ile başlangıçta oluşmamış sözleşmeyi geçerli hale getiremeyeceği, bu nedenle forward sözleşmesinin kurulmadığının kabulü gerektiği, ayrıca 20.06.2006 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 30. maddesinde düzenlenen forward işlemlerindeki özel koşulların davacıya uygulanmasının da mümkün olmadığı’ gerekçesiyle ‘davanın kabulüne’ karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[656]

«Elektrik hizmetini alan abonelerin, abonelik sözleşmeleri feshedilmedikçe, kaçak kullanım nedeniyle oluşan elektrik bedelinden, fiili kullanıcı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu»[657]

«Mahkemece ‘yapılan yargılama sonunda; davaya konu her iki bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığı, davalı A.Y.’ın savcılıkta verdiği ifadede senedi ... tarihinde ciro yolu ile devraldığını beyan ettiği, bononun vade tarihinin ... olup, davalının beyanına göre bir vade tarihinden sonra senedin ciro yoluyla iktisap edildiği, bu nedenle cironun alacağın temliki hükümlerine tabi bulunduğu ve bu nedenle borçlunun, asıl alacaklıya karşı ileri sürebileceği tüm def’ileri cirantaya karşı da ileri sürebileceği, davacının sunduğu ödeme belgeleri ile borç A.T.’a ödendiği anlaşılmakla, davalıya davacının takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığına, davacı tarafından davalının kötüniyetinin ispatlanamadığından asıl ve birleşen davanın kısmen kabul edilmesine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[658]

«Mahkemece ‘davalının, davacıdan alacaklı olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerektiği, davalı her ne kadar senetlerin iptali konusundaki kararı dayanak göstermiş ise de, zayi olan senetlerin iptalinin, sadece şekli anlamda hak sahipliğinin tespitini sağladığı, maddi hukuk açısından her hangi bir sonuç doğurmayacağı, kaldı ki bu kararın Yargıtay’ca da bozulduğu, davalının davacıdan alacaklı olduğuna dair başkaca herhangi bir delil ibraz etmediği, icra takibinin dayanağı olarak belirtilen ve davalı tarafından zayi olduğu ileri sürülen iki adet senetten dolayı borçlu olmadığı, icra dosyasında davacının davalıya... TL. ödemede bulunduğu’ gerekçesiyle ‘davanın kabulüne’ karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[659]

«Davacı defterlerinin usulüne uygun olması nedeniyle davacı lehine delil teşkil ettiği, davacının defterinde 12 adet bonoya ilişkin kayıt mevcut ise de, davalın yapmış olduğu bir mal tesliminin olmadığı ve ispat da edilemediği, davacı şirketin dava dışı şirkete de borcu bulunmadığı, bonolarda da ‘malen’ kaydı bulunduğundan ‘davanın kabulüne’ karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığını»[660]

«Malen kayıtlı olarak düzenlenen bonoların malen verildiğine karine teşkil ettiği, özellikle ihdas nedeni malen olan bonolardaki malen kaydının, malın teslim edildiğine karine teşkil ettiği ve davacının davalıya yemin teklifinde bulunmadığı gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesinin gerekeceğini»[661]

«Davaya konu bonoda çift vade bulunduğu için bononun kambiyo senedi niteliğinde olamayacağını»[662]

« ‘Davaya konu senedin posta havalesi yoluyla lehdar davalıya ödendiği halde, diğer takip alacaklısı davalıya ciro edilip, ‘davacılar aleyhine takibe konulduğu ve takip alacaklısı davalının, davacılardan alacaklı olmadığı’na dair mahkemedeki beyanı sebebiyle ve lehdar davalının bedelsiz kalan senedi yeniden tahsil etmesi nedeni ile ceza mahkemesinde yargılanıp mahkum olduğu” gerekçesiyle ‘davanın kabulü ile davacılar yararına %40 tazminata hükmedilmesine’ dair kararda isabetsizlik bulunmadığını»[663]

«Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ‘hamiline yazılı bir çekin bankaya ibrazından sonra ciro edilmeksizin başkasına elden devrinin olanaksız olup, ibrazdan sonra alacaklının çekte hak sahibi olabilmesi için TK.’nun 705. (şimdi; TTK.’nun 793.) maddesi uyarınca adına alacağın temliki hükümlerini doğuran bir cironun bulunması gerektiği, somut olayda temlik eden son hamil tarafından temlik iradesini ortaya koyan bir ciro bulunmadığı, bu nadanla davalıya yapılmış uygun bir temlik bulunmadığından davalının, davacı aleyhine takip yapabilmesinin mümkün olmadığı’ gerekçesiyle ‘davanın kabulüne’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[664]

«İmzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesine istinaden yapılan takipte, borca ilişkin sözleşmenin tarafı olmayan davacının borçtan sorumlu olamayacağını»[665]

«Son mirasçının devlet olması halinde, Medeni Kanunun 631.maddesi uyarınca, ‘Sulh Hukuk Mahkemesinin, kanunda belirtildiği şekilde terekenin resmi defterini düzenleyeceği ve devletin deftere yazılan borçlardan sadece miras yoluyla edindiği değerler ölçüsünde sorumlu olacağı’ göz önünde bulundurulmadan hüküm kurulamayacağını»[666]

«İptali istenen senedin ‘ihtiyari sarhoşluk halinde imzalandığı’nın iddia edilmesinin, borçlunun sorumluluğunu kaldırmayacağı ve bu halin senedi geçersiz kılmayacağını»[667]

«Taraflar arasında görülen dava sırasında çek bedellerinin ödenmesi üzerine dava istirdada dönüşerek, taraflar arasında 13.09.2008 tarihli ibranamede takibe konu çeklere ilişkin herhangi bir atfın bulunmadığı, çek tarihlerinin ileri tarihli olup, ibraname kapsamına alınmadığı, taraflar arasında ticari ilişkinin devam ettiği ve çekin ödeme vasıtası olması karşısında davacının iddiasına itibar edilemeyeceğini»[668]

«Benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davacının kayıtlarında, davalının varlığını iddia ettiği alacakla ilgili herhangi bir kaydın bulunmadığı, davalının meşruhatlı davetiyeye rağmen ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmediğinden, davacı kayıtlarına göre ‘davalıya borçlu olmadığı’ gerekçesiyle ‘davanın kabulüne’  karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığını»[669]

«Vekalet ücretinin asil yararına hükmedildiği; ibra gereklerinin davacılar tarafından yerine getirildiği, BK.’nun 113. (şimdi; TBK.’nun 131.) maddesi uyarınca ‘asıl borç ödendiğinden, davacıların borçlu olmadığının tespitine, kötüniyetin ispatlanamaması nedeniyle tazminat isteminin reddine’ karar verilmesi gerekeceğini»[670]

«Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, ‘çeklerdeki ciranta imzalarının davacı S.U’ya ait olduğu sabit olduğundan, bu davacı yönünden menfi tespit isteminin yerinde olmadığı, çeklerdeki keşideci imzasının davacı A. U’ya ait olmadığı anlaşılmış ise de, ceza mahkemesinin kesinleşmiş mahkûmiyet kararı ile sabit olduğu üzere, keşideci konumundakinin bu sahteciliği kardeşi davacı S.U. ve mermer şirketinin muhasebecisi konumundaki kişi ile birlikte yaptığı, çeklerden... TL bedelli olanın ödenip diğerleri yönünden sahtecilik iddiasının bulunmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı, kişinin kendi sahteciliğinden lehine sonuçlar çıkaramayacağı, çek bir ödeme vasıtası olduğu için temel ilişkiye girilmesine gerek olmadığı, boş bono verildiği iddiasının da kanıtlanamadığı’ gerekçeleri ile ‘davanın reddine, asıl alacak olan... TL’nin %40’ı oranındaki tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, çeklerin iptali talebinin reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[671]

«TK’nun 600 ve 601. (şimdi; TTK.’nun 688 ve 689.) maddeleri hükümlerine göre cironun tahsil veya rehin için yapıldığı konusunda açıklık yoksa temlik için yapıldığının kabulü gerekir. Dosyada mevcut... tarihli olarak davalı yararına düzenlenen belgenin davacıların lehtar ve ciranta olarak yer aldıkları bonoların davalı tarafa tahsilleri için değil, davalının davacı şirket aleyhine giriştiği icra dosyasındaki alacağın tahsili halinde mahsup edilmek üzere verildikleri anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, davacıların cirolarının nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağını»[672]

«Davaya konu edilen çekin davacı yedinde iken çalındığının, sonrasında dava dışı kişilerce doldurularak davalıya ciro edildiğinin anlaşıldığı ve keşideci imzasının davacı yetkilisine ait bulunmadığının bilirkişi raporu ile saptanması sebebiyle, ‘davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile koşulları oluşmayan tazminat isteminin reddine’ dair karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığını»[673]

«MK.’ nun 887. maddesi uyarınca, ‘ipotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır.’ Bu hüküm uyarınca ipotek veren üçüncü kişiye ihbar yapılması zorunludur. Mahkemece öncelikle bu yön üzerinde durulup anılan kanun hükmünün gereğinin yerine getirildiğinin tespiti halinde aşağıda belirtilen hususlar üzerinde durulmalıdır. Teminat mektubunun süresinin uzatılması nedeniyle davacının bir zararının oluşup oluşmadığı ve bu süre uzatımından kimin yararlandığı hususu taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri gözetilip karar yerinde tartışılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle ‘davanın reddine’ karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağını»[674]

«Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda ‘takibe konu edilen çekin bedelsiz kaldığı iddiasının davacı yanca kanıtlandığı, alacağın temliki hükümlerine göre bedelsizlik itirazının her iki davalıya karşı ileri sürülebileceği’ gerekçesiyle ‘davanın kabulüne, takibe konu çek nedeniyle davacının davalılara borçlu bulunmadığının tespitine, koşulları oluşmadığından davacının tazminat isteminin ise reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[675]

«Davacıların kaçak su kullandıklarının tespiti ile kaçak kullanılan su miktarına ilişkin bedeli belirleyen uzman bilirkişi raporuna göre kaçak su kullanım bedelinin talep edilenden az olması sebebiyle, ‘davacının fazla talep edilen bedelden sorumlu olmadığına’ dair karar verilmesi gerekeceğini»[676]

«Mahkemece yapılan yargılama sonunda, tarafların baba-oğul olup, aralarındaki hukuki işlem nedeni ile senet düzenlendiği için HUMK’nun 293/1. (şimdi; HMK.’nun 203/a.) maddesindeki öngörülen manevi imkansızlık ortadan kalktığından senede karşı senetle ispat zorunluluğunun geçerli olduğu, senetteki imzanın da davacıya ait olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği, davacının iddiasını yazılı delille ispat edemediği gibi yemin deliline de dayanmadığı, davalının bonoya dayalı takip nedeni ile %3 komisyon istemesinin yasal dayanağı bulunmadığı nedeni ile mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalı yararına tazminata karar verilebileceğini»[677]

«Bonoya dayalı olarak takibe geçen davalıya karşı,davacının ödeme savunmasında bulunduğu, davanın devamı sırasında icra dosyasına borcun ödenmesi nedeni ile davanın istirdat davasına dönüştüğü, davacının ödeme hususunda,davalıya ait kartvizit arkasına davalının kardeşi tarafından yazılan ödeme belgesine dayandığı,davalının kardeşinin de aynı işyerinde çalıştığının davalı tarafça da kabul edildiği, bu nedenle ödeme belgesinin davalının isteği doğrultusunda düzenlendiğinin kabulünün gerekeceği, belgede belirtilen bedel kadar borçtan davacının sorumlu olmayacağını»[678]

«Bononun tanzim tarihinde davacı kooperatifi temsile davalı Ö. G.’nin mutlak imzası yanında yönetim kurulu başkan vekili T. Y. veya muasip üyenin herhangi birisinin imzasının gerektiği, senette T. Y.’nin imzayı kendi adına attığı kabul edilir ise kooperatifin bonodan dolayı borçlu olmadığı, T. Y.’nin imzayı kooperatif adına attığı kabul edilir ise bu durumda kooperatifin senetten dolayı sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği, ancak 1163 sayılı yasanın 59/6. maddesine göre yönetim kurulu üyelerinin ortaklık işlemleri dışında kendisi veya başkası namına bizzat veya dolaylı olarak kooperatif ile kooperatifin konusuna göre ticari muamele yapamayacağı için bononun geçersiz olacağını»[679]

«Davaya konu bonodaki imzanın davacıların murisine ait olmadığının tespiti ‘bonodan dolayı mirasçıların borçlu olmadığının tespitine’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[680]

«Karşılıklı taahhütleri içeren kira sözleşmesi gereğince kargo hizmet bedelinden doğan alacak için yapılan takibe karşı açılan davada, takipten önce davalının davacıya gönderdiği ihtarnamenin ve dolayısı ile temerrüt tarihinin saptanarak, davacının itiraz dilekçesi de değerlendirilerek,takip tarihi ve davacının son ödemeyi yaptığı tarih itibariyle borcun belirlenerek, sonuç dairesinde karar verilmesinin gerekeceği- Davalı tarafından kira sözleşmesinin bitiminden önce kiralananın terk edilmesine rağmen,davacının bu yeri başka bir firmaya kiralayarak kira geliri elde edildiğine dair iddiasının araştırılması gerekeceğini»[681]

«Mahkemece, TK’nun 661. (şimdi; TTK.’nun 749.) maddesine dayanılarak 3 yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle davacı keşidecinin davalı hamile borçlu olmadığına karar verildiği davada, davalı hamil tarafından davacı aleyhine senede dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılmış, taraflar arasında temel ilişki bulunmadığından uyuşmazlığın TK’nun 644. (şimdi; TTK.’nun 732.) maddesinde düzenlenmiş olan sebepsiz iktisap hükümlerine göre davalı hamilin davacı keşideciden talepte bulunabileceği, bu durumda da TK’nun 661. (şimdi; TTK.’nun 749.) maddesinin 1. fıkrasında bonolar için öngörülen 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu tarihten itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde davalı hamilin davacı keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak icra takibi yapabileceği gözetildiğinde davanın süresinde açıldığı, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin bozmayı gerektireceğini»[682]

«Kural olarak, çek bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tediyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. BK.’nun 182/2. (şimdi; TBK.’nun 207/2.) maddesi uyarınca aslolan peşin satıştır ve peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiğine ilişkin yasal karine mevcuttur. Davacı bu yasal karinenin aksini iddia ettiğine göre iddiasını yazılı delillerle kanıtlaması gerekir. Başka bir anlatımla somut olayda ispat külfeti davacı taraftadır. Nitekim davacı, iddiasını kanıtlayacak yazılı delil bulamayınca yemin deliline başvurmuş ve davalı teklifi kabul ederek usulüne uygun olarak gerçekleştirmiştir. Bilindiği gibi taraf yemini en sonra başvurulabilecek delillerden olup, kesin delil niteliğindedir. Bu yargılama aşamaları tamamlandıktan sonra mahkemece ispat külfetinin davalıya yüklenecek biçimde bilirkişi incelemesi yaptırılarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağını»[683]

«Mahkemece ‘grafolog bilirkişinin raporuna göre, çekin ilk tanziminde 13.04.2006 tarihi yazılmışken farklı evsafta kalemle yıl hanesindeki 6 rakamının 7 rakamına tahrifi suretiyle keşide tarihinin 13.04.2007 olarak değiştirildiği, keşidecinin parafını içermeyen bu değişikliğin tahrifat niteliğinde olduğu, süresinde bankaya ibraz edilmeyen çekten dolayı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapılamayacağı, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı, davalının çeki ciro yoluyla alması nedeniyle tahrifatı bilerek icra takibi yaptığının tespit edilemediği’ belirtilerek ‘davanın kabulüne, tazminat isteminin reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[684]

«Borçluların takibin kesinleşmesinden sonra yapılan haciz aşamasında borcu kabul etmeleri gerekçesi ile yaptıkları imzaya itirazın geçersiz sayılacağını»[685]

«Davaya konu icra takibinin saat 14:39’da başlatıldığı, davacının takip konusu borcu saat 15:41’de banka aracılığıyla davalının hesabına ödediği, davacının ödemesinin icra takibinden sonra olması sebebiyle, davalının masrafı ve takip vekalet ücretine hak kazanacağını»[686]

«Davaya konu senetlerin ciro yoluyla davalıya intikal ettirilip ettirilmediğinin, davalının yetkili hamil olup olmadığının davalı hamile senetlerin dava dışı lehtar şirketin yetkili temsilcisi tarafından ciro yapılıp yapılmadığının araştırılması gerekeceğini»[687]

«Dava konusu çekin keşide tarihinde değişiklik yapılarak paraf edildiği, ancak parafın keşideciye ait olmadığı bilirkişi raporuyla saptanmıştır. Değişiklikten önceki keşide tarihi gözetildiğinde, dava konusu çekin süresinde ibraz edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilmiş ise de, davalının yetkili hamil olması ve davacı keşidecinin çekteki imzasını inkâr etmemesi karşısında, davacının bu çek nedeni ile sorumsuzluğuna hükmedilebilmesi için, borçlu olmadığını kanıtlaması gerekir. Mahkemece bu hususlar dikkate alınmadan, eksik inceleme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmüm bozulmasına neden olacağını»[688]

«Borcun naklinden söz edebilmek için, eski borçlunun borçtan kurtarılmış olması gerekir. ‘Dava dışı Ö.K’nın borcundan kurtarılacağına’ ilişkin taraflar arasında bir anlaşma bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının Ö.K.’nın borcu için senetler vermesi, borca katılma olarak kabulü gerekir. Borca katılmada, borca katılan kişi asıl borçlu gibi sorumlu olur. Mahkemece ‘davacının davasının bu gerekçe ile reddedilmesi gerekirken, borcun nakli ilişkisi bulunduğu’ gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması, sonucu itibarıyla doğru olduğundan, hükmün gerekçesinin düzeltilerek onaylanması gerekeceğini»[689]

«Mahkemece ‘toplanan delillere göre, vade tarihinde mevcut olmayan bir lehtara borç ödemesi yapılmasının mümkün olmadığı, davaya konu bononun gerçek ya da var olan bir tüzel kişilik lehine düzenlenmemesi nedeni ile kambiyo vasfını taşımadığı’ gerekçesiyle ‘davanın kabulüne, davacının takibe konu senet nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[690]

«Mahkemece ‘toplanan delillere göre, davalı tarafça dava dışı şirkete ...TL tutarında faturalar karşılığında mal satıldığı ve karşılığında davacı tarafından ödenen...TL’lik ve dava konusu olan ...TL bedelli çek teslim alındığı, çekin bir ödeme vasıtası olması nedeniyle kural olarak malın teslimi ile birlikte keşide edildiğinin kabulü gerekeceği, davacı tarafça mal teslim edilmediği hususu ispat edilemediğinden ve davalı temsilcisi tarafından dava konusu çekin davacıya sattığı su bedeli olarak davacı tarafça verilip çekin ödenmediğine ilişkin yemin ettiği, tedbir kararı verilerek uygulandığından davalının %40 tazminat bedelinin kabulüne karar vermek gerektiği’ gerekçesiyle ‘davanın reddine, toplam alacağın %40’ına denk gelen miktarda tazminatın davacıdan tahsiline’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[691]

« ‘Bonoya yapıştırılan damga pulunun 1997 yılında tedavüle çıktığına’ ilişkin şüphe bulunmamasına göre, bononun keşide tarihi olarak gösterilen 1995 yılında düzenlenmediğinin kabulü gerekeceğini- Bonoyu şirket adına imzalayan kişinin 1997 yılında şirketi tek başına temsil etme yetkisi olmadığından, bononun şirketi değil, temsilciyi şahsen bağlayacağını»[692]

«Davaya konu bononun düzenleme tarihinin 14.07.2006 olduğundan, bir bono hakkında düzenlenmesinden önce ödeme yapılamayacağından, davacının ibraz ettiği 07.07.2006 tarihli belgenin ‘ödeme belgesi’ olarak kabul edilemeyeceğini»[693]

«Dava konusu bonoda davacı keşideci durumunda olup, davalı senede ciro yolu ile hamil olmuştur. Ciro, senedin lehtarı durumundaki kişi imzası ile yapılmıştır. Davacı keşideci kendi imzasını inkâr etmemektedir. Senet metnine göre ciro silsilesinde kopuklukta bulunmamaktadır. Her ne kadar cirantanın mevhum kişi olduğu iddia edilmiş ise de, mahkemece nüfus kayıtları üzerinde yaptırılan incelemeye göre aynı ismi taşıyan birden fazla kişinin bulunduğu saptanmıştır. Mahkemece, bu kişilerin hangisinin lehtar olduğunu açıklaması konusunda davalının zorlanması, kambiyo hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir. Keşideci, cirantaya yönelik böyle bir iddia ile kendisini borç altına sokan bonodan dolayı sorumluluktan kurtulamaz. ‘İmzaların istiklali’ ilkesi buna olanak tanımamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağını»[694]

« ‘İcra takibine konu veresiye fişleri üzerindeki imzaların davacıya ait olmadığının tespiti ile, tarafların aralarında yapılan sözleşmeye göre iade kaydıyla verilen mallar sebebiyle ve davacıdan alacaklı olduğu’ gerekçesiyle, ‘davanın kısmen kabulüne’ dair kararda isabetsizlik bulunmadığını»[695]

«Davaya konu çeklerde herhangi bir kaydın bulunmamasının; çeklerin, temlik cirosu ile ciro edildiğini gösterdiği,ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı,dava dışı anonim şirketin kaşesi üzerine atılan imzanın, kaşe imza olmasının TK’nun 790. (şimdi; TTK.’nun 869.) maddesine göre davalı bankayı yetkili hamil olmaktan çıkarmayacağı; bu iddiayı ciranta dava dışı şirketin ileri sürebileceği- davacı ve keşideci lehtarın TK’nun 683. (şimdi; TTK.’nun 771.) maddesine dayanarak ‘borçlu olmadıkları’ yönünde menfi tespit talebinde bulunamayacaklarını, temlik cirosu ile devir alan bankanın iyi niyetli 3. kişi sayılacağını»[696]

«Abonelik ilişkisinde önceleri kullanılan su bedeli fatura edilip aboneye tebliğ edildikten sonra tahsil edilmekteyken sonradan kontörlü sayaç sistemine geçilmiş ve abone kontör bedelini peşinen ödeyip kartına yükledikten sonra suyu kullanma durumuna geçmiş olduğundan davalı idarenin bu şekildeki sistem değişikliğine rağmen eski tarifeyi uygulaması doğru olmadığı gibi esasen davacı bedelini peşin ödemek suretiyle kontör yüklü kartını alıp kullandığına ve böylece taraflar edimlerini karşılıklı olarak ifa ettiklerine göre Dairemizin 13.2.2007 tarih 2006/7364 Esas, 2007/1228 Karar sayılı kararında da benimsendiği gibi davalının sonradan fark faturası düzenlemesinin yasal dayanağının bulunmadığını»[697]

«2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesinde ‘tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin noterlikçe yapılması’ öngörüldüğünden, bu hükme aykırı olarak adi yazılı sözleşme ile yapılacak satım ve devir işlemlerinin geçersiz olacağı ve sözleşmenin geçersizliği sebebiyle herkesin aldığını iade ile yükümlülüğü bulunduğundan, dava konusu senedin de araç satımı nedeni ile düzenlendiği anlaşıldığından, ‘menfi tespit davasının kabulüne’ karar verilmesi gerekeceğini»[698]

«Taraflar arasında borç para verildiğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı borcun ödenmesine yönelik olarak davaya konu 09.02.2006 tanzim tarihli bonoyu düzenlemiş ve davalıya vermiştir. Bu durumda alacak kambiyo senedine bağlanmış olduğundan, zamanaşımı paranın verildiği tarihten değil senedin vade tarihinden başlar. Senedin 09.03.2006 vade tarihli olduğu dikkate alındığında takip ve dava tarihinde zamanaşımı dolmadığı gibi, ödeme iddiası da kanıtlanamamıştır. Hal böyle olunca mahkemece ‘kanıtlanamayan davanın reddi’ gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulünün hükmün bozulmasına neden olacağını»[699]

«Gecikme zammı faiz niteliğinde olup, gecikme zammına ayrıca faiz yürütülmesi BK’nun 104/son (şimdi; TBK.’nun 121/son) maddesine göre aykırılık oluşturacağından icra mahkemesinin faiz oranı ile ilgili kararının kesin hüküm teşkil etmeyeceği de gözden kaçırılarak yazılı gerekçeyle faiz oranı ile ilgili hüküm kurulmasının doğru olmayıp, bozmayı gerektireceğini»[700]

«Davacıların, takibe konu çekin tahrifatsız halinde cirolarının bulunduğu, tahrifatlı halini ciro etmedikleri, çekin tahrifatlı halinden sorumlu olamayacaklarını, ayrıca davacı spor kulübünün çift imza ile temsil edilmesine rağmen, cirosunda tek imza olması sebebiyle açılmış olan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[701]

«Davacının işini (ticareti) terkettikten sonra odaya başvurarak kaydını terkin ettirmek ve ticaret sicil gazetesinde yayınlatmak gibi işlemleri yapmadığı anlaşılmakla talep edilen dönemle ilgili olarak kayıtlı üye olduğunun ve aidat ödemekle yükümlü bulunduğunun kabulünün gerekeceğini»[702]

«Mahkemece ‘toplanan delillere göre, bononun vade tarihinden sonra ciro edildiği, TK.’ nun 602. (şimdi; TTK.’nun 690.) maddesi uyarınca vadenin geçmesinden sonra yapılan cironun alacağın temliki hükümlerini meydana getirdiği, bu nedenle borçlunun lehtara karşı ileri sürebileceği def’ileri hamile karşı da ileri sürebileceği,... tarihli lehtar şirket yetkilisince vekil olarak tayin edilen İ.M. tarafından düzenlenen belgede açıkça senedin, bankadan alınarak borçluya iade edileceği ve bedelsiz olarak belirtilmiş olduğundan senedin bedelsizliği itirazlarının davalıya karşı da ileri sürülebileceği’ gerekçesiyle ‘icra takibine konu ... bedelli bonodan dolayı davacının davalılara borçlu bulunmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı isteminin reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[703]

«Mahkemece, ‘davalı hamil M.T.’un dava konusu senetlerin ciro yoluyla hamili olduğu, ancak TK.’nun 642. (şimdi; TTK.’nun 730.) maddesi uyarınca protesto keşide etmediği, bu nedenle davacıya karşı senetlere dayalı müracaat hakkını yitirdiği ve temel ilişki konusunda da alacaklı olduğunu kanıtlayamadığı’ gerekçesiyle ‘davalı M.T. yönünden davanın kabulüne, davalı E.K. yönünden husumet yokluğundan reddine’ karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[704]

«Davacının ‘dava konusu çekteki cirosunun zuhulen iptal edilmeksizin müşterisine iade edildiği’ yönündeki soyut ve hiçbir delille desteklenmeyen iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, çekteki cironun, temlik cirosu olduğu, bankaların güven kuruluşu olmaları, görev ve sorumluluklarının yasalarla belirlenmesi ve ciroda imzası bulunan iki kişinin de banka personeli olması nedeniyle, davacı bankanın cirodaki yetkili ve yetkisiz personellerini imzalarından dolayı sorumlu olduğu, kaldı ki davalı şirketin iyi niyetli üçüncü kişi olup, kötüniyetli olduğuna ilişkin somut bir iddia ve delil bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddi gerekeceğini»[705]

«Elektrik sayacı içerisindeki R-S-T akım bobin uçlarının kısa devre yapılarak sayacın eksik kayıt yapmasının sağlandığı, kaçak tutanağının tutulup davacının sayacının değiştirilmesinden sonra tüketimde %50 artış meydana geldiği ve davalı idarenin kaçak elektrik fatura bedelini doğru hesaplaması sebebiyle ‘menfi tespit davasının reddi’ doğrultusunda verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[706]

«Davaya konu bononun davalı tarafından eşine ait doğum ve tedavi giderlerinin karşılanması amacıyla verildiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece davalıya alacak miktarının ispatı konusunda imkân tanınmak suretiyle, gerek davacı yanın gerekse de SGK’ nun tedavi giderleriyle ilgili davalı tarafa ödediği tutarlarda gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde ‘davacının müzayaka halinde senet düzenlediği’nden bahisle ‘davanın kısmen kabulüne’ karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağını»[707]

«Abonelik sözleşmesinden kaynaklı davada, arasında sözleşme bulunmayan davacıdan sözleşmeye dayalı olarak alacak talebinde bulunulamayacağını»[708]

«Kesinleşen mahkeme kararlarına karşı menfi tespit davası açılamayacağını»[709]

«Faturaya konu malın tesliminin ispat yükü davalıya ait olduğundan, malın teslimine ilişkin sevk irsaliyesinde teslim alanın şirketi temsile yetkili kişi olması ya da şirket ile irtibatlandırılacak birisinin isim ve imzasının olmasının gerekeceğini»[710]

«Dava konusu bononun maden sahası ruhsatının devri nedeniyle verildiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı hallerde, 3213 sayılı Maden Kanununun 39. maddesine göre maden sahasının ruhsat devrinin resmi şekilde yapılması gerektiğinden, anılan şekle uygun yapılmayan sözleşmenin geçersiz olacağından, tarafların verdiklerini geri alabileceğini»[711]

«Taraflar arasında uyuşmazlık ‘davalı şirket tarafından davacı şirket aleyhine rehnin paraya çevrilmesi yolu ile girişilen takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine’ ilişkindir. Takibin dayanağı olan rehin sözleşmesi... tarihli olup, davacı ile davalı şirket arasında akdedilmiştir. Anılan sözleşmenin 1 maddesi uyarınca rehin verilen araç davacı rehin veren şirketin davalı rehin alan şirketten alınmış ve alınacak malların teminatını teşkil etmektedir. Hal böyle olunca mahkemece davacı ve davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yapılarak, davacının davalıya borçlu olup olmadığı hususunun tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, rehin sözleşmesinin 1. maddesi nedeniyle olaya uygun düşmeyen ‘tüzel kişilik perdesinin kaldırılması’ suretiyle ‘akaryakıtın davacı şirketle aynı grup içinde bulunan dava dışı şirkete teslim edilmesi’ gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağını»[712]

«Davaya konu ibranamenin üstündeki imzanın ters olarak atılmış olmasının ve imza üzerinde kaşe bulunmasının, ibraname başlıklı belgenin geçersiz olduğu sonucunu doğurmayacağını»[713]

«Davacı taraf, davalıdan bir kısmı senet karşılığı, bir kısmı da senetsiz olmak üzere toplam 25.000 TL bedelli mal aldığını kabul ettiğinden, davalının ‘bu iddia karşısında anılan tutardan daha yüksek miktarda davacıya mal sattığını’ kanıtlamasının gerekeceği,somut olayda davalının bunu kanıtlayamamasının yanında, davacının bono düzenleme tarihinden sonra, vadeden önce davalıya yapmış olduğu ödemenin takibe konu bono bedeli kadar olduğu gözetilerek, ‘takibe konu bono sebebiyle davacının borçlu olmadığının tespitine’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[714]

«Davacının, aracı oto kiralama sözleşmesi ile kiraladığını uygun deliller ile kanıtlayamadığı, aracı emanet olarak kullandığı sırada kaza yaptığını, dosyada mübrez Güven Sigorta A.Ş’ye verdiği beyan dilekçesi ile dava dışı ikrarda bulunduğu, meydana gelen hasar miktarı kadar senetten sorumlu olacağını»[715]

«Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ‘davacının davalıya verdiği vekâletnamede açıkça kambiyo senedi düzenlemesi yetkisinin verilmediği, vekâletnamedeki davacı adına çek karnesi alınması hususundaki yetkinin kambiyo senedi düzenlemesi yetkisini kapsamayacağı, hal böyle olunca davacının bu senetten dolayı sorumlu tutulamayacağı’ gerekçeleri ile “davanın kabulüne” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[716]

«Kaçak elektrik kullanımı kaynaklı faturaya karşı açılan davada,delillere ve bilirkişi raporuna göre dava kısmen kabul edilerek ‘dava konusu 5.102,50 TL’lik faturanın 4.456,07 TL asıl alacak miktarı ile ilgili olarak davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[717]

«Uyuşmazlık, gayrimenkul telalığı iddiasından kaynaklandığından, dava konusu çekin iddiaya konu edilen bu ilişki nedeniyle verildiği, TBK’nun 520/III. maddesi gereğince gayrimenkul tellallığı akti yazılı şekilde yapılmadıkça muteber olmayacağından ve bu şekil geçerlilik şartı olduğundan geçersiz akde dayanarak tellallık ücreti istenemeyeceği ve geçersiz sözleşmelerde herkesin aldığını iade ile yükümlü olacağını»[718]

«Mahkemece, ‘bir ödeme aracı olan çekin kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verilebileceği, davacının bu karinenin aksine olarak çeklerin yemek verilmeden davalı şirkete verildiği yolundaki iddiasını usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı’ gerekçesiyle ‘davanın reddine’ karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[719]

«Gayrimenkul tellallığı sözleşmesi yazılı olarak yapılmadıkça muteber olmayacağından, bu ilişki nedeniyle verilmiş olan çekin geçerli bir sözleşme olmadığından iadesi gerektiğini»[720]

«Davacının kefil sıfatıyla imzası bulunan 9.9.1998 tarihli sözleşmedeki kredi borcunun ödendiği, takibe konu diğer sözleşmelerde davacı imzasının bulunmadığından ‘davanın kabulüne’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[721]

«Taşıt kredisi ve rehin sözleşmesinde bulunan imzaların davacıya ait olmadığının anlaşılması sebebiyle ‘davanın kabulüne’ ilişkin verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[722]

«Davalı banka ile dava dışı borçlu şirket arasında imzalanan kredi sözleşmesinin teminatı olarak davacıya ait taşınmazın davalı bankaya ipotek verildiği, kredi borcunun ödenmesi dolayısıyla ipoteğin fek ettirildiği ancak davalı bankaca bir başka şubesince yapılan kredi sözleşmesi nedeni ile davacı hakkında takibe geçildiğinin anlaşılması halinde ‘davacının tesis ettiği ipoteğin lehtarı dışında bir başka kişinin borcunun teminatı olarak kullanılamayacağından’ menfi tespit davasının kabulüne dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[723]

«Mahkemece takibe ve davaya konu çekin bankaya davalı halim Hayrettin tarafından ibraz edildiği, ibrazın tahsil cirosuyla yapıldığı, bu nedenle çekteki davalı isim ve imzasının iptal edilmesinin hukuki bir değerinin bulunmadığı, davalının çekin hamili olduğu hak sahipliğinin devam ettiği, davacının çekteki cirosunun beyaz ciro olması, ciro altındaki imzanın inkar edilmemesi, çekin bedelinin ödenmemiş olmasına göre davacı cirantanın kendisinden sonraki cirantalara sorumluluğunun devam ettiği, bu durumda dava dışı Merdin Yılmaz’ın cirosunun sıkıştırılıp sıkıştırılmamasının değerinin olmadığı gerekçesiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesinin gerekeceğini»[724]

«Bir senedin bono olarak kabul edilebilmesi için TK’nun 688. (şimdi; TTK.’nun 776.) maddesinde gösterilen yasal unsurları taşıması zorunludur. Anılan yasa hükmünün 5. fıkrasında ‘kime ve kimin emrine ödenecekse onun ad ve soyadını ihtiva eder’ hükmü ile lehtarın gerçek veya tüzel kişi olması gerektiği aranmıştır. Dava konusu belgede lehtar yerine ‘... Seyahat acentesi’ yazılıdır. Dava konusu belgeyi ciro yoluyla alan ve iyi niyetli hamil olduğunu bildiren davalı alacaklı, ‘belgedeki lehtar ve ilk cirantanın aynı tüzel kişilik olduğunu bilerek, senedi iyi niyetle aldığını’ bildirmiştir. İİK.’nun 72/5. maddesi gereği, davacı borçlu lehine tazminat verilebilmesi için, davalı alacaklının takip yapmasında, haksızlığı yanında kötüniyeti de aranmıştır. Davalının kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığı halde yazılı gerekçe ile ‘%40 kötüniyet tazminatı ile sorumluluğuna’ karar verilmiş olmasının, hükmün bozulmasına neden olacağını»[725]

«Takibe konu çekteki cironun davacı tarafından iptal edildiği, bu nedenle davacıya karşı takip yapılamayacağı gerekçesiyle menfi tespit davasının ve istirdat talebinin kabul edilmesi gerekeceğini; ciroyu kazımak, silmek veya karalamak fiilinin de cironun çizilmesi hükmünde bulunmasına, çizilmiş ciroların TK.’nun 598/1-c:2. (şimdi; TTK.’nun 686/1. c:2.) maddesine göre yazılmamış hükmünde olacağını»[726]

«Genel kredi taahhütnamesini ‘müteselsil kefil’ olarak imzalayan davacının, bankaya yapmış olduğu ödeme çerçevesinde borçtan sorumlu olmayacağı, ayrıca dava dışı şirketin çekmiş olduğu diğer krediler sebebiyle müteselsil kefaletinin olmaması sebebiyle, borçlardan sorumlu olamayacağı, davacıya karşı açılan icra takiplerinde bankanın haksız olmasına rağmen, kötüniyetli olmaması sebebiyle %20 tazminata hükmedilemeyeceğini»[727]

«Dava konusu bonolarda, lehtar tarafından gerçekleştirilen ilk cironun iptal edildiği (silindiği) görülmüştür. TK.’nun 598/1. (şimdi; TTK.’nun 686/1.) maddesi uyarınca çizilmiş cirolar, yazılmamış hükmündedir. Düzgün ciro silsilesinden söz edilmesi için ilk cironun lehtar tarafından yapılması gerekmektedir. Dava konusu senetlerin arkalarında lehtar tarafından yapılmış başkaca bir ciroya da rastlanılmamıştır. Bu durumda mahkemece davaya konu edilen bonolarda ciro silsilesinde kopukluk olduğu ve bu nedenle davalının yetkili hamil olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağını»[728]

«Çek keşidecisi olan borçlu, kıymetli evrakın ziyaı nedeniyle iptal kararını alan kişiye çek bedelini ödemesi halinde, kendisi borçtan kurtulur mu?-»[729]

«Davaya konu senedin kooperatif kayıtlarında kaydının bulunmadığı,davalının kooperatife borç verdiğini ispatlayamadığı,davacının lehtara borçlu olmadığı def’ini TK.’nun 687. (şimdi; TTK.’nun 775.) maddesine göre senedi devralırken bilerek borçlu davacının zararına hareket eden davalı hamile karşı ileri sürebileceği,icra veznesine yatan paranın ödenmemiş olması sebebiyle istirdat talebinin reddi ile davacının bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verileceğini»[730]

«Çekin bir ödeme vasıtası olduğu, kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü ile, çekin sipariş edilen mal bedeline karşılık avans verildiğinin kabulü gerekeceği; yargılama sırasında bir kısım malın teslim edilmesiyle, teslim edilmeyen kısım yönünden borçlu olmadıkları iddiasına karşı davacıya ispat olanağının tanınması gerekeceğini»[731]

«Elektrik sayacı çarpanının yanlış hesaplanması sonucu geriye dönük olarak eksik tahakkuk ettirilen bedelin, süresinde talepte bulunularak istenebileceğini»[732]

«Ticari vekilin açık yetki verilmedikçe kambiyo taahhüdünde bulunamayacağı halde ticari mümessilin iyiniyetli 3. kişilere karşı müessese sahibi hesabına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine haiz sayılacağını»[733]

«Davalının hesaplama hatası nedeniyle eksik tahsil ettiği doğalgaz bedelini davacıdan sonradan isteyip, tahsil edebileceği, bu bedelden davacının sorumlu olduğu ve iadesini isteyemeyeceğini»[734]

«Limit (üst sınır) ipoteğinde tescil edilmiş alacak miktarı, faiz ve diğer giderler dahil olmak üzere hiçbir şekilde aşılamayacağından, limiti aşan kısım bakımından alacaklı genel haciz yoluyla takip yapabileceğinden, böyle bir durumda mahkemece ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe temel teşkil eden kredi ve kefalet borcu yönünden ipotek limitlerini aşan kısmın tespit edilip bu miktar yönünden davacıların menfi tespit istemlerinin değerlendirilmesinin gerekeceğini»[735]

«Çekin davacının elinden rızası dışında çıktığı hallerde, ‘çeki ciro silsilesi ile elinde bulunduran davalının kötüniyetli hamil olduğunu’ davacının kanıtlayamadığı hallerde, ‘davanın reddi’nin gerekeceğini»[736]

«Adli Tıp Kurumu raporuna göre, takibe konu bonoların arka yüzündeki ciroda ‘davacı M.T. ismi altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı’ anlaşıldığından, ‘davanın kabulüne’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[737]

«Kira alacağına ilişkin açılan takibe karşı görülen davada, davacının kira bedellerini ödediğine dair belge sunamadığı, davalı tarafından kendisine verildiğini iddia ettiği ibranamede davalının imzasının bulunmadığından davanın reddi gerekeceğini- Kiralanan mecurun tahliye sebebinin yapılan tadilat olmayıp, ödenmeyen kira bedeli sebebiyle tahliye olması sebebiyle,talep edilen kâr mahrumiyeti ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerekeceğini»[738]

«Dava konusu senette teminat kaydı varsa da neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden senedin mücerretlik vasfını ortadan kaldırmayacağından kambiyo senedi geçerli olup, senede karşı iddiaların HUMK’nun 290. (şimdi; HMK.’nun 201.) maddesi uyarınca yazılı delille ispatının gerekeceğini»[739]

«Çekte bulunan “ciro edilemez” kaydının menfi emre kaydı niteliğinde olup, çeki nama yazılı hale getireceği ve nama yazılı çeklerin yazılı şekilde yapılması gereken alacağın temliki yolu ile devredilebileceğini»[740]

«Malen kaydı bulunan bono sebebiyle açılan davada ispat yükünün davacıda olacağı, tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmesinde, dava konusu senedin cari hesap ilişkisinde davalının bakiye alacağının tahsili amacıyla verildiğinin anlaşıldığı ve davacı tarafın yemin teklif hakkını kullanmadığı’ gerekçesiyle ‘ispatlanamayan davanın reddi ile koşulları oluşmayan tazminat isteminin reddine’ dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[741]

«Mahkeme ‘davalının iyi niyetli hamil olduğu, ‘davalının iyi niyetli hamil olduğu, çeklerin ticari ilişki iktisap ettiği çeklerin iktisabında ağır ve kötü bir kusur bulunmadığı’ gerekçesiyle verilen ‘davanın reddine’ ilişkin kararda isabetsizlik bulunmadığını»[742]

«Mahkemece, yapılan yargılama sonunda; ‘ticari hayatta baba-oğul olarak faaliyet gösteren davacılar arasında ticari işlemlerin yürütülmesi, çek senetlerin düzenleme şekli ve atılan imzalar konusunda belli bir uygulamanın oluştuğu, davacı A.E.’nin, davacı Y.E.’nin tüm işlerde ve bankalarda temsil ettiği, bu ilişkinin ticari mümessillik niteliğinde olduğu, dava konusu bonolarda hem keşideci, hem kefil kısmındaki imzaların A.E. tarafından atıldığı, Y.E. tarafından, sahtecilik, yetkisiz temsil, yetki aşımı gibi senedi geçersiz kılabilecek bir itirazda da bulunulmadığı, A.E.’nin Y.E.’yi temsilen hareket edip onun ticari mümessili olduğu gibi ticari işlemleri için borçlanma, ödeme yapma ve işlemleri takip yetkisi verildikten sonra menfi tespit davası açılmasının MK.’nun 2. maddesine aykırı olduğu’ gerekçesiyle ‘davanın ve şartları oluşmadığından davalının tazminat isteminin reddine’ karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını»[743]



Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin