[797]
√ «Abonelik sözleşmesinden kaynaklanan borçlu olmadığının tespitine yönelik davada, temyiz incelemesi görevi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na ait olduğunu»[798]
√ «Bonoya istinaden yapılan alacak nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada, temyiz incelemesi görevi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na ait olduğunu»[799]
√ «Araç satış sözleşmesi nedeniyle düzenlenen bonodan dolayı menfi tespit istemine ilişkin davada, temyiz incelemesi görevi Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na ait olduğunu»[800]
√ «Ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada, temyiz incelemesi görevi Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na ait olduğunu»[801]
√ «Menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, hor kullanma tazminatı ve tamirat süresince kira kaybı istemiyle açılan dava arasında dava konusu edilen tadilat süresinde işleyecek kira bedeli yönünden her iki dosya arasında irtibat bulunduğu ve bu konuda verilen kararın her iki davanın sonuçlarını etkileyecek olması nedeniyle davaların birleştirilerek birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğini»[802]
√ «Kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibinde borcun bulunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, temyiz incelemesi görevi Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na ait olduğunu»[803]
√ «Davalı vekili, menfi tespit davasının yargılamasında davacılardan biri hakkındaki icra takibinden feragat ettiklerini bildirdiklerinden, davacı bakımından esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekeceğini»[804]
√ «Taraflar arasındaki alacak davasında, uyuşmazlığın esasına ilişkin de irdeleme yapılmak suretiyle davanın hem usulden hem esastan reddi sonucuna varılacak şekilde karar verilmiş; ancak davanın usulden reddi, işin esasının incelenmesine engel teşkil edeceğinden mahkemece davanın usulden reddedilmesi gerekeceğini»[805]
√ «Davacı aleyhine açılan ceza davası zamanaşımnı nedeniyle ortadan kaldırılmış olduğundan, bu davanın görülmekte olan menfi tespit davasına etkisinin bulunmadığını»[806]
√ «Çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin açılan menfi tespit davası ve davacı tarafından yine aynı çeke yönelik olarak davalıya karşı açılan çekin iptali davasının konusunun, kaynaklandığı sebebin ve mahiyetinin aynı olduğundan, davalının derdestlik itirazının yerinde görülerek açılan menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerekeceğini»[807]
√ «Taraflar arasındaki tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılamasında, davalı hakkındaki hükmün temyiz incelemesi yapılmadığından ve mahkeme hükmü bozulduğundan, anılan davalı yönünden kesinleşmiş bir hüküm bulunmamakta olup, mahkemece davalı yönünden hüküm tesisi gerekeceğini»[808]
√ «Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan navlun alacağının tahsili istemine ilişkin olup; davacı tarafça dayanılan menfi tespit dosyasında davalı tanığın gölet inşaatında davalı şirketin görevlisi olarak bulunduğu, malzemeyi davalı şirket için temin ettiği, dolayısıyla da davalı şirkete ait malların davacı şirket tarafından getirilip irsaliye ile kendisine teslim edildiği, tanığın da malzemeyi davalı şirket adına teslim aldığını belirtmiş olduğu, taşınan malzemenin davalıya teslim edildiği ve taşıma işinin davalı adına yapıldığı hususlarında güçlü delil oluştuğu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını»[809]
√ «2918 sayılı TKT’nun 20/d maddesi uyarınca tescilli araçların noter dışı satış ve devirleri geçersiz olup geçersiz satışlarda herkes aldığını iade etmekle yükümlü bulunduğundan; mahkemece bozmaya uyularak dava konusu çek nedenyile borçlu bulunulmadığının tespitine ve ödenmiş olan çek bedelinin istirdatına karar verilmiş olduğu halde satışa konu araçların iadesi konusunda karar verilmemesinin bozmayı gerektireceğini»[810]
√ «Satım sözleşmesinden kaynaklanan istirdat davasına dönüşen menfi tespit isteminde, temyiz incelemesi görevi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’ne ait olduğunu»[811]
√ «Açılan dava, menfi tespit isteğine ilişkin olup itirazın iptaline dair karar verilmiş olmasının davanın niteliğine uygun olmayacağını»[812]
√ «Dar yetkili icra hukuk mahkemelerinde yapılan bilirkişi incelemesinin genel yetkili mahkemelerde kesin delil olarak kabul edilemeyeceğini»[813]
√ «Yargılamaya son verilen kısa kararda davacı lehine tazminata hükmedilmediği halde gerekçeli kararda hüküm fıkrasında tavzih yolu ile düzeltme yapılarak ek karar ile tazminata hükmedilerek, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup bu durum HMK 298/2 (HUMK 388) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden kararın bozulması gerekeceği-HUMK’nun 455. (yeni HMK.’nun 305.) maddesinde tavzihin ancak hüküm fıkrası içinde çelişki ihtiva etmesi, hüküm fıkrasının müphem olması, hüküm fıkrasının gerçek bir anlam ihtiva etmemesi halinde yapılabileceği öngörülmüş olup, tavzih yoluyla hüküm fıkrasına yeni bir ekleme yapılması ve bu suretle hükmün değiştirilmesinin mümkün olmayacağını»[814]
√ «Davacıya ait aracın karayolunda hayvana çarpması nedeniyle hayvan sahibinin başlattığı icra takibine yönelik menfi tespit istemine ilişkin uyuşmazlıkta, uyuşmazlığın açıklanan bu niteliğine göre hükmün temyiz inceleme görevi Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na ait olduğunu»[815]
√ «Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta ise temyiz incelemesinde görevli dairenin Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Başkanlığı olduğunu»[816]
√ «Adi senetten kaynaklanan menfi tespit isteminde, davanın dayanağı kira sözleşmesi olmadığından, temyiz inceleme görevinin Yargıtay 13. Hukuk Dairesine ait olduğunu»[817]
√ «Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği, bu durumda, delil avansını yatırmayan tarafa, talep olunan delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı ve davanın mevcut diğer deliller nazara alınarak karar verileceğinin ihtarı gerekeceği, bu ihtar sonucunda oluşacak durumda da davanın mevcut diğer delillere göre karara bağlanması gerektiği, bu nedenle bilirkişi incelemesi için istenen masrafın, dava şartı olan gider avansı olarak değerlendirilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığını»[818]
√ «Mahkemece, davacının da akidini seçmede özensiz davranıp davranmadığı ve müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususu üzerinde durulmadan hüküm kurulmasının doğru olmadığını»[819]
√ «Davacının davadan feragat ettiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. ve devamı maddeleri uyarınca davadan feragatın, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilecek olduğu ve kesin hükmün sonuçları doğuracağı, bu nedenle davadan feragat nedeni ile mahkemece yeni bir karar verilmesi gerektiğini»[820]
√ «Abonelik sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davanın temyiz incelemesinin işbölümü uyarınca Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılacağını»[821]
√ «Elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davanın temyiz incelemesinin işbölümü uyarınca Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılacağını»[822]
√ «Borçlu olmadığının tespitine, davacı lehine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilen davada, davadan feragat edildiğinden feragat nedeniyle bir karar verilmesi gerekeceğini»[823]
√ «Mahkemece davalı alacaklı vekilinin takipten vazgeçmiş olmasının alacaktan vazgeçme anlamına gelmeyeceği gözetilmeksizin, davacının talepleri yönünden işin esasına girilmesinin gerekeceğini»[824]
√ «Menfi tespit davalarında hükmün gerekçesi ile hüküm fıkrasında kefilin sorumlu tutulacağı miktar yönünden çelişki yaratılamayacağını»[825]
√ «Dava, çek bedelinin ödendiği iddiasıyla açılan borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davası olup, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden, Yargıtay denetimine elverişli ve anlaşılır şekilde dava tarihi itibariyle alacak-borç ilişkisinin saptanarak ve kazanılmış haklarda gözetilerek bir rapor alınıp, karar verilmesi gerekeceğini»[826]
√ «Dava konusu taşınmazın davacı tarafından davalıdan kiralandığının, mahkeme ilamı ile sabit olduğu kabul edilmiş ise de; icra mahkemelerince verilen kararların genel mahkemeler için kesin hüküm teşkil etmediği, mahkemece bu husus gözardı edilerek ispat yükünün davacıda olduğu ve borcun ödenmediği gerekçesi ile karar verilmesinin ise doğru olmadığını»[827]
√ «Menfi tespit davasına ilişkin yargılamanın iadesi isteminde, dava dosyasının tarafların dava dilekçesinde gösterilmesi zorunlu olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde, HMK’nun 119/1-b ve 119/2 hükümleri uyarınca işlem yapıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[828]
√ «Alacaklının taraf olmadığı menfi tespit davasında verilen karar onun hakkında sonuç doğurmayacağından, icra müdürlüğünün anılan ilama dayalı olarak takibin iptali yönünden işlem tesisinin de yasaya aykırı olacağını»[829]
√ «Davalının alacaklı olduğu miktar yazılı olduğu halde hükmün sonuç kısmında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, kararın bu şekilde yazımı ile gerekçe kısmında borç miktarının bulunduğu tespit edildiği belirtilmiş iken hükmün sonuç kısmında borç olmadığının tespiti yazılarak çelişki yaratıldığını»[830]
√ «Dava haksız surette elinden alınan hamiline yazılı çeklerin istirdadı ile bu çeklere dayalı olarak girişilen icra takibinden ötürü davalılara borçlu olunmadığının tespiti istemlerine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile çeklerin çalındığı iddiasının ispat edilemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de söz konusu çalınma iddiası ile ilgili olarak ilgililer hakkında soruşturma dosyası açıldığı, soruşturmaya devam edildiği, ancak dosyanın henüz muktezaya bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmış ise açılmış soruşturma ve ceza kovuşturmasının beklenmesi ve diğer davalıların hukuki durumlarının dosyadaki delillerle birlikte değerlendirilmesi gerekeceğini»[831]
√ «Her dava, açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanacağından, borçlu tarafça açılan menfi tespit davasından sonra yapılan ödemelerin bahsi geçen menfi tespit davasında değerlendirilmeye alınmasının mümkün olmadığını, borçlu tarafından ibraz edilen ödeme dekontları üzerinde açıkça icra dosyası için ödeme yapıldığı belirtildiğine göre, takip dosyasına atfen yapılan bu ödemelerin, takibe ilişkin olarak yapıldığının kabulü gerektiğini, icra mahkemesince takip dosyasına atfen yapılan ödemelerin takibe ilişkin olarak yapıldığının kabulü ile takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin olarak da değişen oranlarda avans faiz oranları üzerinden Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde hesaplama yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; borçlu tarafından takip dosyasına atfen yapılan ödemeler alacaktan mahsup edilmeksizin ve faiz oranlarına ilişkin hiçbir denetleme yapılmaksızın şikayetin reddinin isabetsiz olduğunu»[832]
√ «Kısıtlının, tüm hukuki işlemlerinde vasisi tarafından temsil edilmesinin zorunlu olduğu, duruşma davetiyesinin kısıtlıyı temsilen vasisine tebliğ edilmesi gerekeceği, fiil ehliyetine ilişkin bu durumun, mahkemece vasiye tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve bundan sonra işin esası hakkında hüküm kurulması gerekeceğini»[833]
√ «Davacı vekili, dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirdiğinden ve vekaletnamesinde davadan feragate yetkisi bulunduğu anlaşıldığından, vaki feragat nedeniyle bir karar verilmesi gerekeceğini»[834]
√ «Derdestlik nedeni ile davanın reddine karar verilebilmesi için her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekeceğini»[835]
√ «Taraflar arasında açılan menfi tespit davasında, davalı tarafa usulüne uygun bir tebligat yapılmadığı öncelikle taraf teşkili sağlanması gerekeceğini»[836]
√ «Davacı tarafça davanın iki kez takipsiz bırakıldığı ve yenileme işlemlerinin yapıldığı, yapılan ikinci yenilemenin ardından duruşma günü belirlenerek davacı vekiline mahkemece kaleminde tebligat yapıldığı, ne var ki, tebligat mazbatasına davanın görüldüğü mahkeme yerine dosyanın devredildiği bir önceki mahkemenin isminin yazıldığı anlaşılmış olduğundan, davacı vekiline usulüne uygun duruşma günü tebliğ edilmesi gerekeceğini»[837]
√ «Davacı, hakkındaki takip nedeniyle borcunu açıkça kabul ve ikrar etmiş olduğundan, mahkemece kabul beyanı çerçevesinde, sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[838]
√ «Taraflar arasında düzenlenen sözleşme ile, kimlik paylaşım sistemindeki bilgilerin davacı şirket ile elektronik ortamda paylaşımının ücreti karşılığında yapacağı kararlaştırılmış olup, davacı davalının sözleşmeye aykırı olarak fazla ücret talebinde bulunması nedeniyle açılan davada, taraflar arasındaki ihtilaf sözleşmeden ve sözlemenin uygulanmasından kaynaklanmakta olup, çözümünde sözleşme gözönünde tutularak yapılması gerekeceğini»[839]
√ «Mahkemece öncelikle karşı davanın süresinde açılıp açılmadığı üzerinde durulacağı, süresinde açılmış ise işin esasına girileceği, aksi halde süresinde açılmayan davanın reddi gerekeceğini»[840]
√ «Dava konusu olan dosyanın başka bir mahkemede halen görülmekte olması halinde kesin hüküm ve derdestlik itirazlarının yerinde olacağını»[841]
√ «Sanıklar hakkında verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararının hakimi bağlayıcı kesin hüküm niteliğinde değerlendirilemeyeceğini»[842]
√ «Menfi tespit davasında davacının iddialarını delillerle sunmaması halinde davanın reddedileceğini»[843]
√ «Takip konusu bono nedeniyle belirlenen miktar üzerinden davanın reddine, bakiyesi üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[844]
√ «Tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkinin HUMK.’nun 381/2. (HMK. m. 298/2.) maddesine aykırılık teşkil edeceğini»[845]
√ «Dava dilekçesinin içerik ve kapsamından ihraç kararının iptali isteminden bağımsız ve ayrı bir talep niteliğinde aidat borcunun bulunmadığına ilişkin bir menfi tespit davası olup, mahkemece, ihraç kararından ayrı ve bağımsız menfi tespit davası hakkında da hüküm kurulması gerekeceğini»[846]
√ «Hukuk hakimi bağlayıcılığı bulunmayan ceza mahkemesi kararı ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçeleriyle yazılı olduğu şekilde karar verilemeyeceğini»[847]
√ «HUMK.’nun değişik 440/III 1. maddesindeki karar düzeltme ile ilgili parasal sınırın altında olan davalara ait hükümlerin onanmasına veya bozulmasına ilişkin Yargıtay kararları hakkında karar düzeltme yoluna başvurulamayacağını»[848]
√ «Yemin teklif etme hakkı kullandığı halde, kalem personelince yemin davetiyesi yerine beyan dilekçesinin tebliğe çıkarılmasının sonucunun, yemin teklif etme hakkını kullanan tarafa yükletilemeyeceğini»[849]
√ «Dosyaya sunulan faturaların değişik faktoring işlemlerine konu edildiğinin üzerinde durularak ve bilirkişi raporuna yönelik itirazlar değerlendirilerek hüküm kurulması gerekeceğini»[850]
√ «Hamil ve lehdar hakkında ceza davası açılmış ve açılan bu dava derdest ise BK. 53 (TBK. 74.) maddesine göre ceza davasının sonucu beklenilerek menfi tespit davasının yargılama giderleri ve vekalet ücreti hakkında bir karar verilmesi gerektiğini»[851]
√ «Bozmanın kapsamı dışında kalan kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenemeyeceğini»[852]
√ «Davacı yanın duruşmalara mazeretsiz gelmemekle 2 kez davasını takipsiz bıraktığı bu nedenle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini»[853]
√ «Davalı tarafından mahkemeye sunulan belgelerde ismi geçen senetlerin davacı hesabına borç olarak kaydedildiğinin bildirildiği, bu belgelerin altında davalı şirket kaşe ve imzası yanında başka bir ismin, isim ve imzasının bulunduğunun görüldüğü, bu belgelerdeki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olması halinde iade edilen senetlerin bedelsiz olarak iade edildiğinin kabul edilmesi gerekeceğinden bu belgeler üzerinde durulup davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanıp imzalandığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini»[854]
√ «İhtiyati tedbir isteminin yargılamayı gerektirdiği şeklindeki gerekçenin ihtiyati tedbir isteminin reddi sebebi olarak kabul edilemeyeceğini»[855]
√ «Davalı vekili temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep etmiş olup, dilekçesi ekinde duruşma için posta pulunun ekli olduğu yazılı ise de anılan posta pullarının dosya içerisinden çıkmadığından tebligat pulunun ikmali için dosyanın mahalline geri çevrilmesi gerektiğini»[856]
√ «Hüküm ile gerekçe arasında çelişki olması halinde HMK’nun 294 ve 297. maddeleri uyarınca hükmün bozulması gerektiğini»[857]
√ «Menfi tespit davalarında dava tarihindeki borçluluk durumu saptanıp, borçlu olunmayan kısım varsa o tutar üzerinden ‘borçlu bulunulmadığının tespiti’ biçiminde hüküm kurulacak olup, menfi tespit davasının niteliğiyle bağdaşmayacak şekilde hüküm oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olacağını»[858]
√ «Genel vekaletnameyle vekil sulh ve ibraya yetkili kılınmışsa, mahkemece ‘vekil yetkisiz olduğundan ibra işleminin geçersizliği’ yönünde karar verilemeyeceğini»[859]
√ «Bozmanın kapsamı dışında kalan kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenemeyeceğini»[860]
√ «Davacı, davadan feragat ettiğini bildirdiğinden ve davacı asilin dilekçesinin arkasında kimlik tespiti de yapılmış olduğundan vaki feragat nedeniyle bir karar verilmesi gerekeceğini»[861]
√ «İhtiyati tedbir kararının doğrudan temyiz edilmesine olanak bulunmayacağını- Asıl temyiz isteminde bulunulmasına yasal olanak bulunmaması nedeniyle istemin reddedileceğini»[862]
√ «Hukuki açıdan belirsiz olan taleplerin, bu talepleri isteyene açıklattırılması gerektiğini»[863]
√ «Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olması ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenemeyeceğini»[864]
√ «Dava konusu çeklerin davacı tarafından davalı şirkete avans olarak verildiği, ancak mal teslimi yapılmaması nedeniyle çeklerin bedelsiz kaldığı, faktoring sözleşmesinin alacağın temliki hükümlerini de içeren atipik bir sözleşme olması nedeniyle davacının bedelsizlik def’ini davalı faktoring şirketine karşı da ileri sürebileceğinden menfi tespit davasının kabulü ile davacının dava konusu çekler nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verileceğini»[865]
√ «Davalı-karşı davacı vekili temyiz isteğinden vazgeçtiğini bildirdiğinden ve kendisini yetkili kılan vekaletnamesinde temyizden feragat yetkisi olduğu anlaşıldığından temyiz isteminin vazgeçme nedeniyle reddi gerekeceğini»[866]
√ «Davanın menfi tespit davası olduğu gözetilerek davacının borçlu olmadığı miktarın açıkça belirlenip, hükümde gösterilmesi gerekirken ‘... TL’lik asıl alacak dışında davacının davalıya borcu olmadığının tespitine’ şeklinde infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulamayacağını»[867]
√ «Bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve raporların değerlendirilmesi için konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiğini»[868]
√ «Menfi tespit davasında dava tarihindeki borçluluk durumu gözetilerek bir hüküm kurulması gerekeceğini»[869]
√ «İhtiyati tedbir isteminin reddine dair kararın hiçbir süreye tabi olmadan her zaman temyiz edilmesinin mümkün olmayacağını»[870]
√ «HMK.’nun 391/3 ve 394/5 hükümlerine göre sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlar ile ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararların temyizi mümkün olup, mahkemece değiştirilen tedbirin tekrar değiştirilmesi istemine ilişkin kararların temyiz kabiliyetinin bulunmadığını»[871]
√ «Temyiz harcına ilişkin eksikliğin giderilmesi halinde asıl dava dosyasında olması gereken davacı-birleşen dava davalısı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin tamamının asıl dava dosyasının aslı ile birlikte gönderilmesi ve birleştirilen menfi tespit-itirazın iptali dava dosyasının aslının veya onaylı suretinin eklenerek birlikte gönderilmesi için dosyanın yeniden yerel mahkemesine geri çevrilmesi gerektiğini»[872]
√ «Vekalet ücreti davalı yanca sarf olunduğu iddia olunan yargılama giderleri ve tesis edilmiş olan tedbir kararının akibetiyle ilgili değerlendirme yapılmadan hüküm kurulamayacağını»[873]
√ «Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile ceza soruşturması sırasında alınan raporların birbiriyle çeliştiği, ayrıca Adli Tıp Kurumunun da mevcut belgelerle sağlıklı bir değerlendirme yapılamayacağını bildirdiği, davacının dava konusu senedin tanzim tarihine yakın ve tercihen bu tarihten önce başka amaçlarla atmış oldukları imzalarını içerir belgelerin resmi kurum ve kuruluşlardan temin edilmesi, ayrıca huzurda senet kendilerine gösterilmeden senet içeriğini oluşturan tüm yazıların aynı tip harfler ile dikte suretiyle ve normal yazma hızıyla birçok kere yazdırılmasıyla elde edilecek tutanakların da dosyaya eklenmesiyle konusunda uzman bilirkişi kurulu veya Adli Tıp Kurumundan raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde rapor alınması ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[874]
√ «HMK.’nun 391/3 ve 394/5 hükümlerine göre sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlar ile ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararların temyizi mümkün olup, yinelenen ihtiyati tedbir kararının reddine ilişkin kararın temyizinin mümkün olmadığı- yargılama konusu olmayan bir talebin ihtiyati tedbire de konu olamayacağını»[875]
√ «Aynı yerde bulunan dava veya icra dosyalarının getirtilmesi yükümlülüğünün taraf vekillerine yükletilemeyeceği ve mahkemece ilgili dosyanın re’sen istenmesinin gerekeceğini»[876]
√ «Temyiz harcının yatırılması amacıyla çıkarılan muhtıra davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği halde, davalı vekilince muhtıra gereğinin yerine getirilmediği dosya kapsamından anlaşılmakla kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmesi gerekmekte olup, bu konuda mahkemece bir karar verilebileceği gibi Yargıtay’ca da karar verilebileceğinden davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekeceğini»[877]
√ «Temyize konu edilen karar kesin nitelikte olduğundan kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceğini»
Dostları ilə paylaş: |