Yargıtay, önceki içtihatlarında[289] «tasdikli senetlerin İİK. mad. 68’de gösterilen resmi belgelerden sayılması gerektiğini, bu nedenle, alacağın ödendiği belgelendirilmediği takdirde, itirazın kesin olarak kaldırılmasına karar verilmesi» gerektiğini -bu senetlerin İİK. mad. 68/I’de sayılan 3 belgeden hangisine girdiğini açıklamaksızın- belirtmişken, sonraki içtihatlarında,[290] «mühürlü ve parmak izli senetlerin İİK. mad. 68/I’de belirtilen belgeler niteliğinde kabul edilmeyeceğini» bildirmişti.
Doktrinde, -HUMK. döneminde- bâzı yazarlar[291]; «HUMK.’nun 297. maddesine dayanılarak düzenlenmiş senetler, maddenin birinci fıkrasında gösterilen belgelerden sayılır» demekle yetinmişken, bâzıları[292] konu ile daha yakından ilgilenip, «buradaki durum, imzası noter tarafından onaylanmış senetlere benzemektedir. Nasıl ki noterlikçe onaylanmış imzanın borçlu tarafından inkârı halinde, icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar veriyor ve imza inkârını inceleyemiyorsa, burada da HUMK. mad. 297’ye göre onaylanmış olan bir mühürlü senetteki mührün inkârı halinde, icra mahkemesinin gene itirazın kesin olarak kaldırılmasına karar vermesi gerekir» şeklinde görüş belirtmişti.
Kanımızca, HUMK. mad. 297’ye göre onaylanmış bulunan mühürlü senetlerin İİK. mad. 68/I’de sayılmamış olması önemli bir noksanlıktı. Alacaklının elindeki bu senede dayanarak, icra mahkemesinde «itirazın kesin olarak kaldırılmasını» isteyemeyeceğini savunmak HUMK. mad. 297 hükmünü anlamsız kılmakta ve kötüniyetli borçluların kullandıkları mühürleri inkâr ederek verdikleri senetlerin değerini -icra mahkemesinde- hiçe indirmelerine yol açmaktaydı. Bu nedenle yüksek mahkemenin «takip konusu senet mühürle (ya da parmak izi ile) düzenlenmiştir. HUMK. mad. 297’ye göre mühür (ya da parmak izi)nin inkârı halinde bu işaret üzerinde inceleme yapılamaz. Çünkü, İİK. mad. 68, imzası ikrar ve noterlikçe onaylanmış senetlerin ilamsız takip konusu yapılabileceğini açıklamıştır. Bu cihetler düşünülmeden ve işin yargılamayı gerektireceği düşünülmeden itirazın kaldırılması isabetsizdir» şeklindeki görüş belirten içtihatlarına da katılmıyorduk.
6100 sayılı HMK. ise “ihtiyar heyeti ve iki tanık huzurunda işlemin yapılması usulünü” artık kaldırmıştır. “İmza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır.” şeklindeki HMK. mad. 206/Igereğince, bu belgelerin senet değeri kazanması için noterde düzenleme biçiminde oluşturulması zorunlu kılınmıştır. Noterlerin hukukçu olmaları sebebiyle, hukukî işlem yapma konusundaki bilgi ve tecrübeleri ile imza atamayan kimseleri de gereği gibi bilgilendirmeleri sonucu hukukî işlemlerin daha güvenli bir şekilde yapılacağı, noterlere ulaşmanın bugün için artık çok kolaylaştığı düşünceleriyle bu değişikliğe gidildiği ifade edilmiştir. Kanımızca; HMK. mad. 206 ile getirilen bu değişiklik de göz önünde tutularak, artık -noterde düzenleme şeklinde düzenlenmiş- bu senetlerin, İİK. 68/I’de sayılan “yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler olarak” kabul edilmesi gerekecektir.292a
Yüksek mahkeme[293] “âmalara ait usulen tasdik edilmiş senetlerin -BK. 14 (şimdi; TBK. 15) uyarınca- İİK. 68/I’de öngörülen belgelerden olduğunu” kabul etmişti.
Fakat; HUMK. mad. 297’ye (şimdi; HMK. mad. 206’ya) göre onaylanmamış dahi olsa, senetteki parmak izi veya mührünü borçlu ikrar ederse, bu senet «kesin delil» sayılır[294]ve bu durumda senet İİK. mad. 68/I’de öngörülen belge niteliğini kazanır, icra mahkemesinin de alacaklının talebini kabul edip «itirazın kesin olarak kaldırılmasına» karar vermesi gerekir. Yüksek mahkeme[295] de bu doğrultuda karar vermiştir.
B- Maddede bahsedilen «resmi makbuzlar»a örnek olarak, posta makbuzlarını, banka makbuzlarını, tarım kredi kooperatiflerince verilen makbuzları gösterebiliriz. Bunların İİK. mad. 68/I anlamında bir belge sayılabilmesi için, diğer belge ve senetlerle tamamlanmaları gereklidir.
4) Kredi kurumları (bankalar) tarafından düzenlenen «kredi sözleşmeleri», «kredi sözleşmeleri ile ilgili süresinde itiraz edilmeyen hesap özetleri» ve «usulüne uygun düzenlenmiş belge ve makbuzlar» (mad.68b).[296]
V- Buraya kadar, İİK. mad. 68/I’de öngörülen «itirazın kesin olarak kaldırılmasını» sağlayan “belge” ve “makbuz”ları inceledik.
Doktrinde,[297] yasada ayrıca öngörülmemiş olmasına rağmen, «borçlunun resmî daireler veya memurlar huzurunda borç ikrarında bulunmuş olması» halinde, alacaklının bu ikrara dayanarak “itirazın kesin olarak kaldırılması”nı isteyebileceği ileri sürülmüştür. Örneğin; icra tutanağında -özellikle ihtiyati haciz tutanağında- «borçlu olduğunu» kabul eden borçlunun, daha sonra ödeme emrinin tebliği üzerine «borçlu olmadığını» ileri sürmesi halinde, alacaklının icra mahkeme- sine başvurup “itirazın kaldırılması”nı isteyebileceği belirtilmiştir. Yüksek mahkeme[298] de, bu durumda alacaklının «itirazın kaldırılması» talebinin kabulüne karar verilmesi gerekeceğini vurgulamıştır...
Borçlu, icra mahkemesindeki duruşma sırasında, alacaklının dayandığı -fakat İİK. mad. 68’de öngörülen nitelikte bulunmayan- belge altındaki imzasını ikrar ederse, icra mahkemesinin bu durumda da «itirazın kaldırılması» istemini kabul etmesi gerekir.[299] [300]
VI- İcra ve İflâs Kanunu dışında bazı özel kanunlarda da «itirazın kesin olarak kaldırılması» kararına dayanak olabilecek resmi belgeler gösterilmiştir. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu mad. 81[301] [302], 1479 sayılı Bağkur Kanunu mad. 54[303] bu düzenlemeye örnek olarak gösterilebilir. Hemen belirtelim ki; 506 s. Kanun ile 1479 s. Kanun yürürlükten kaldırılmış olup, yerlerini alan 5502 s. Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 40. maddesinde de aynı husus düzenlenmiştir...
VII- Kanunda sayılan ve yukarıda ayrıntıları ile açıklanan belgelerin dışında, bir belgenin İİK. mad. 68/I anlamında «itirazın kesin olarak kaldırılmasını» sağlayabilecek bir belge niteliğinde olup olmadığını saptamak, icra hakiminin takdirine kalmıştır. Böyle bir belge, koşulsuz olarak bir borç kabulünü içeriyorsa ve belirli bir paraya ilişkinse, o zaman, İİK. mad. 68/I’in koşullarına uyuyor demektir.
VIII-A-İcra mahkemesinden «itirazın kesin olarak kaldırılmasını» k i m ya da k i m l e r isteyebilir ?
İcra mahkemesinden «itirazın kesin olarak kaldırılmasını» ancak alacaklı sıfatını taşıyan kimse isleyebilir. Bu kişi, «alacaklının kendisi» olabileceği gibi, alacaklıdan «takip konusu alacağı devralmış» kimse ya da «alacaklının mirasçısı» da olabilir...
Bu konu ile ilgili uyuşmazlıklarda, yüksek mahkeme;
√ “Acentenin yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda, acentenin aktif ve pasif husumet ehliyetine sahip olduğunu”[304]
√ “İştirak halinde mülkiyette, mirasçıların tek başına takipte -ve itirazın kaldırılması isteminde- bulunamayacağını”[305]
√ “Mirasbırakan lehine takdir edilen vekalet ücretini, mirasçıların, ‘hisseleri oranında’ takip konusu yapabileceklerini”[306]
√ “Senet lehtarının ölmesi halinde, ‘mirasçılarının hepsinin birlikte’ veya ‘miras şirketine tayin ettirecekleri temsilci’ vasıtasıyla bu senedi icraya koyabileceklerini (veya itirazın kaldırılmasını isteyebileceklerini)”[307]
√ “ ‘Bono’ niteliğini taşımayan belgenin yazılı şekilde yapılacak ‘temlik beyanı’ ile başkasına devredilebileceğini, ‘ciro’ ile el değiştiremeyeceğini”[308]
√ “Takip alacaklısının, alacağını iki borçludan birisine temlik etmiş olması halinde, temellük edenin (alacağı devralanın) takip konusu alacağın yarısını takip edebileceğini”[309]
√ “Adi senedin (bono niteliğini taşımayan senedin) ciro suretiyle el değiştiremeyeceğini”[310]
√ “İki kişi lehine düzenlenen bir adi senetteki alacağın ancak yarısını, alacaklılardan birisinin takip edebileceğini”[311]
√ “Senet alacaklısının senet bedelini kendisine temlik ettiğini belgelendiren senet borçlularından birinin, diğer senet borçlularını -payları oranında- takip edebileceğini”[312]
√ “Tanzim tarihi bulunmayan kambiyo senedini ciro yoluyla ele geçiren kimsenin alacaklı sıfatı ile o senede dayanarak takipte bulunamayacağını”[313]
√ “İtiraz tarihinde alacağın başkasına temlik (devir) edilmiş olduğunun anlaşılması halinde, alacağı temellük edenin (devir alanın) da duruşmaya çağrılması gerekeceğini”[314]
√ “Yöneticinin, işletme projesi dışında ve kat malikleri kurulunca alınmış bir karara dayanmadan yaptığı masraflar için ilamsız takip yapamayacağını”[315]
√ “Takip tarihinde ölü olan kişi adına takip yapılamayacağını”[316] (Not: 6100 sayılı yeni HMK. mad. 124/(4)’deki “Dava dilekçesindeki tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa hakim (ya da icra müdürü) tarafından rızası aramaksızın, taraf değişikliğini kabul edebilir” ş e k l i n d e ki yeni düzenleme nedeniyle bu içtihat önemini yitirmiştir...)
√ “Ölü borçlunun mirasçıları hakkında takipte bulunabilmek için alacaklının ‘veraset ilamı’ vermesine gerek bulunmadığını”[317]
b e l i r t m i ş t i r …
B- İcra mahkemesinden «itirazın kesin olarak kaldırılması» kim ya da k i m l e r hakkında istenebilir?
İcra mahkemesinden «itirazın kesin olarak kaldırılması», icra dairesinde borca itiraz etmiş olan borçlu hakkında (borçluya karşı) istenebilir. Bu kişi, «borçlunun kendisi» olabileceği gibi, “borçlunun -mirası red etmemiş olan- mirasçıları” da olabilir.
Bu konu ile ilgili uyuşmazlıklarda, yüksek mahkeme;
√ “Takip tarihinde borçlunun ölü olduğunun anlaşılması halinde, sadece bu nedenle ‘itirazın kaldırılması isteminin reddine’ karar verilmesi gerekeceğini”[318] (Not: Bu içtihat yeni HMK. mad. 124/(4) uyarınca geçerliliğini yitirmiştir...)
√ “İtirazın kaldırılması duruşmasında ıslah yoluyla taraf değiştirilemeyeceğini”[319]
√ “Acentenin yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda acentenin aktif ve pasif husumet ehliyetinin bulunduğunu”[320]
√ “İcra mahkemesindeki duruşma sırasında borçlunun ölmüş olduğunun anlaşılmış olması halinde, alacaklıların ‘takibi tereke hakkında devam ettirmesi’ ya da ‘muris (mirasbırakan) hakkındaki takibi mirasçılara yöneltmesi’ için işlem yapmak üzere icra mahkemesince ‘konusu kalmayan itirazın kaldırılması isteminin reddine’ karar verilmesi gerekeceğini”[321]
√ “İtirazın kaldırılması duruşmasında, borçlunun itiraz ettikten sonra iflas etmiş olduğunun anlaşılmış olması halinde, husumetin iflas idaresine yöneltilmesinin sağlanması gerekeceğini”[322]
√ “Takip tarihinde ölü olan borçlu hakkında takip yapılamayacağını ve yapılmış olan böyle bir takibe aynı dosyadan mirasçılara ödeme emri gönderilerek devam edilemeyeceğini”[323](Not: Bu içtihat yeni HMK. mad. 124/(4) uyarınca geçerliliğini yitirmiştir...)
√ “Mirasbırakanın borçlarından dolayı, mirasçıların tümü hakkında takip yapılmadan sadece birisi hakkında takip yapılabileceğini”[324]
√ “Düzenleme tarihini taşımadığı için ‘bono’ niteliğini taşımayan bir senedi ‘kefil’ sıfatıyla imzalamış olan kişinin “âdi kefil” gibi -BK.’nun 486. (şimdi; TBK.’nun 585.) maddesindeki koşullar çerçevesinde- sorumlu olacağını”[325]
√ “Müşterek ve müteselsil kaydı bulunmayan bir âdi senetteki borçluların her birinin borcun yarısından sorumlu olacağını”[326]
√ “BK.’nun 486. (şimdi; TBK.’nun 585.) maddesindeki koşullar gerçekleşmeden âdi kefilin takip edilemeyeceğini”[327]
√ “Alacaklının, ‘kollektif şirket’ aleyhine yaptığı takibin ‘şirketin aczi’ veya ‘her ne suretle olursa olsun şirketin sona ermesi’ halinde, ortakları takip edebileceğini”[328] [329]
√ “Limited şirket ortaklarının, şirket alacaklıları tarafından doğrudan doğruya takip (ve dava) edilemeyeceklerini”[330] [331]
√ “Alacaklının komandit şirket aleyhine yaptığı takibin ‘şirketin aczi’ nedeniyle semeresiz kalması halinde, ‘taahhüt ettiği sermaye tutarı ile sınırlı olmak koşulu ile’ takibin komanditer ortağa yöneltilip, ödeme emri gönderilebileceğini”[332] [333]
√ “Âdi ortaklık adına düzenlenen senetten dolayı, âdi ortaklığın değil, ortakların takip edilebileceğini”[334] [335]
√ “Kollektif şirketten çıkan veya çıkarılan ortağın, durumun tescil ve ilanına kadar yapılan şirket işlemlerinden, üçüncü kişilere karşı sorumlu olacağını”[336]
√ “Takip dayanağı senet ve taahhütnameyi başkanı olduğu kooperatif adına imzalayan kişi hakkında, kişisel olarak takip yapılamayacağını”[337]
√ “Sigortalıların çalıştığı işyerini devir alan kişilerin[338] -ve işyerindeki payını devreden ortağın[339] sigorta primi ve gecikme zammı borçlarından sorumlu olduğunu”
√ “Kat maliklerinin payına düşen ‘gider’, ‘avans’ borcu ile ‘gecikme tazminatı’ndan, bağımsız bölümden kira akdine veya başka bir sebebe dayanarak faydalanan kişinin kat maliki ile birlikle, müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğunu”[340]
√ “Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat malikinin, ödemede geciktiği günler için, aylık %10 (şimdi; %5) oranında gecikme tazminatı ödemek zorunda olduğunu”[341]
√ “Kat maliklerini temsilen, yönetici hakkında düzenlenen prim tahakkuk ve takip belgesine dayanılarak, kat malikleri hakkında takip yapılamayacağını”[342]
√ “Tüzel kişiliği bulunan kuruluşların üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin, SSK.’na karşı, müştereken ve müteselsilen sorumlu bulunduklarını”[343]
√ “Yetkisiz olduğu halde vekil sıfatıyla senet imzalayan kimsenin, senetteki borçtan kişisel olarak sorumlu olacağını”[344]
√ “Hazinenin tereke borcundan dolayı ancak kendisine intikal eden mallar oranında sorumlu olacağını”[345]
√ “Vatandaşlıktan çıkarılan borçlu hakkında da icra takibi yapılabileceğini”[346]
belirtmiştir.
C - «İtirazın kesin olarak kaldırılması» hangi mahkemeden istenebilir?
Borçlunun icra dairesi tarafından gönderilen ödeme emrine karşı “borca itiraz”da bulunması üzerine; alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın (kesin olarak) kaldırılmasınıisteyebilir. Yani bu konuda “genel mahkeme”ler değil, “icra mahkeme”leri görevlidir.
Yüksek mahkeme; g ö r e v konusu ile ilgili olarak;
√ “ ‘Kredi kartı sözleşmesi’ne dayalı genel haciz yoluyla takipte borca itiraz edilmesi üzerine ‘itirazın kaldırılması’nın tüketici mahkemesinden değil, ‘icra mahkemesi’nden istenebileceğini”[347]
√ “Takip dayanağı alacağın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre tahsil edilebildiği durumlarda, bu alacağın İİK.na göre icra dairelerinde takibe konulmuş olması ve borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi halinde, alacaklının icra mahkemesinden ‘itirazın kaldırılması’nı isteyemeyeceğini”[348]
√ “İcra mahkemesince, ‘alacağın tahsilinin gerekip gerekmediğinin yargılama yapılmasına bağlı olduğu’nun saptanması halinde, ‘görevsizlik kararı’ değil, ‘İtirazın kaldırılması isteminin reddine’ karar verilmesi gerekeceğini”[349]
√ “ ‘İtirazın kaldırılması isteminin reddi’ni içeren bir icra mahkemesi kararının, ‘görevsizlik kararı’ niteliğinde bulunmadığını”[350]
√ “ ‘İtirazın kaldırılması’ istemi hakkında, icra mahkemesinin ‘görevsizlik kararı’ veremeyeceğini (Bu konuda ‘itirazın kaldırılması isteminin kabulüne’ veya ‘reddine’ şeklinde karar vermesi gerekeceğini)”[351]
√ “6183 s. Kanun uyarınca yapılan iki ihale arasında doğan farkın, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilemeyeceğini, icra mahkemesince ‘icra dairesine yapılan itirazın kaldırılması talebinin reddine’ karar verilmesi gerekeceğini”[352]
√ “Para cezasıyla ilgili encümen kararı icra dairesinde takip konusu yapılamayacağından, borçlunun itirazı üzerine ‘itirazın kaldırılmasına’ karar verilemeyeceğini”[353]
√ “İcra mahkemesince ‘uyuşmazlığın dar yetkili icra mahkemesinde çözümlenemeyeceği’ gerekçesiyle ‘görevsizlik kararı’ verilemeyeceğini”[354]
√ “ ‘Uyuşmazlığın yargılama ile çözülebileceğini’ saptayan icra mahkemesinin bu nedenle verdiği ‘görevsizlik kararı’nı gerçekte ‘itirazın kaldırılması isteminin reddi’ niteliğinde bir karar olduğunu, HUMK.’nun 193. (şimdi; HMK.’nun 20.) maddesi anlamında bir ‘görevsizlik kararı’ olmadığından, daha sonra on günlük (şimdi; iki haftalık) yasal süreden istifade edilerek bu davaya asliye hukuk mahkemesinde devam edilemeyeceğini”[355]
√ “Borçlunun ‘görev’e ilişkin itirazının ‘hakkında ilamsız takip yapılmayacağı’ savını da içereceğini”[356]
b e l i r t m i ş t i r …
D- “İtirazın kesin olarak kaldırılması” h a n g i icra mahkemesinden istenebilir?
İcra takibine yönelik «itirazın kaldırılması» istekleri, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesi tarafından incelenir. İcra mahkemesinin bu yetkisi kamu düzeni ile ilgilidir. Bu nedenle, icra mahkemesi kendiliğinden «kendisinin yetkili olup olmadığını» inceler.[357]
İcra mahkemesi, kendisini -kendiliğinden veya borçlunun ileri sürdüğü yetki itirazını haklı görerek- yetkisiz bulması halinde «yetkisizlik nedeniyle dosyanın istek halinde yetkili…icra mahkemesine gönderilmesine» şeklinde karar vermesi gerekir.[358]
Yüksek mahkeme; icra mahkemesinin yetkisi (yetkili icra mahkemesi) konusunda;
√ “Yetkisiz icra dairesince gönderilen ödeme emrine karşı ileri sürülen yetki itirazının alacaklı tarafından kabul edilerek yetkili icra dairesi tarafından borçluya yeniden ödeme emri gönderilmesi sağlandıktan sonra borçlunun bu ödeme emrine de itiraz etmesi halinde, alacaklının yeni ödeme emrini göndermiş olan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesinden ‘itirazın kaldırılmasını’ isteyebileceğini”[359]
√ “Borçlu tarafından ‘borca’ ve ‘yetki’ye itiraz edilmiş olması halinde, icra mahkemesince öncelikle ‘yetki itirazı’ konusunda karar verilmesi gerekeceğini”[360]
√ “Para borcuna dayalı takiplerde, borçlunun icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın, HUMK. 10 (şimdi; HMK. 10) ve BK. 73 (şimdi; TBK. 89) çerçevesinde değerlendirilerek sonuçlandırılması gerekeceğini”[361]
√ “Yetki itirazında, yetkili olmaları koşuluyla, ‘birden fazla icra mahkemesinin (dairesinin) yetkili olduğu’nun bildirilebileceğini”[362] (Not: HMK. mad. 19 gereğince, artık, birden fazla yetkili mahkeme varsa, itirazda bulunan seçtiği mahkemeyi (icra dairesini) de bildirmesi gerekir, aksi taktirde yetki itirazı dikkate alınmaz.)
√ “Borçlunun, itirazında birden fazla yerin yetkili olduğunu belirtmiş ve bunlardan birisini tercih etmemiş olması halinde, icra mahkemesince bu konudaki tercih hakkını alacaklıya sorması gerekeceğini”[363] (Not: HMK. mad. 19 gereğince, artık, birden fazla yetkili mahkeme varsa, itirazda bulunan seçtiği mahkemeyi (icra dairesini) de bildirmesi gerekir, aksi taktirde yetki itirazı dikkate alınmaz.)
√ “Borçlunun ‘icra dairesinin yetkili olmadığına’ ilişkin itirazının haklı bulunması halinde, icra mahkemesince ‘yetkili icra dairesinin neresi olduğu’ kesin biçimde belirtilerek, ‘icra dosyasının yetkili … icra dairesine gönderilmesine’ şeklinde karar verilmesi gerekeceğini”[364]
√ “İcra mahkemesinin, kendisinin yetkisine yönelik itirazı haklı bulması halinde, ‘yetkisizlik nedeniyle dosyanın istek halinde yetkili …icra mahkemesine gönderilmesine’ şeklinde karar vermesi gerekeceğini”[365]
√ “Yetki itirazının yerinde olmadığına (kaldırılmasına) dair merci kararının temyiz edilebileceğini”[366]
√ “Takibin yapıldığı icra dairesinin yetkili bulunmadığının -alacaklının, borçlunun yetki itirazını kabul etmesi veya alacaklının bu konudaki ‘itirazın kaldırılması’ talebini reddetmesi suretiyle- anlaşılması halinde, yetkili icra dairesine dosyanın gönderilmesi ve oradan borçluya ‘yeniden’ ödeme emri gönderilmesi gerekeceğini”[367]
√ “Yetki itirazının, ‘senet metininden anlaşılan’ bir itiraz sebebi olmadığını”[368]
b e l i r t m i ş t i r …
E- İcra mahkemesi «itirazın kesin olarak kaldırılması» isteklerini n a s ı l inceler?
I- İcra mahkemesinin bu isteği, basit yargılama usulüne göre (HMK. mad. 316-322) ve mutlaka duruşma yaparak inceleyeceği İİK. mad. 70’de «açıkça belirtilmiş olduğundan»[369] 369a icra mahkemesi «evrak üzerinde» inceleme ile yetinerek karar veremez.[370]
İcra hakimi, itirazın kaldırılması istemi üzerine, bir taraftan ilgili takip dosyasının kendisine gönderilmesini icra dairesinden isterken, diğer taraftan duruşma gününü belirterek taraflara -“dayandıkları kanıtları duruşma günü getirmeleri, duruşmaya gelmemeleri halinde yokluklarında karar verileceğini” belirterek- ihtarlı davetiye gönderir[371] (İİK. mad. 18/III).
Takibe vekili vasıtasıyla itiraz eden borçlu hakkında açılan «itirazın kaldırılması» davasına ait davetiyenin, borçluya değil, takibe itiraz etmiş olan borçlu vekiline gönderilmesi gerekir.[372]
Yüksek mahkeme d u r u ş m a d a v e t i y e s i k o n u s u n d a;
√ “Duruşma davetiyesinin borçluya cezaevinde tebliğ edilmiş olması halinde, C. Savcılığı’na teskere yazılıp ‘borçlunun duruşmada hazır bulundurulması’nın istenmesi gerekeceğini”[373]
√ “İtirazın kaldırılması dilekçesinde vasi gösterilmemiş dahi olsa, vasiye icra mahkemesince tebligat yapılması gerekeceğini”[374]
√ “Mazereti alacaklı vekilince kabul edilen borçluya, sonraki duruşma gününün ayrıca davetiye ile bildirilmesi gerekirken, ‘borçlunun duruşma gününü kalemden öğrenmesine’ şeklinde karar verilemeyeceğini”[375]
√ “Saat gösterilmeksizin çıkarılan çağrı kağıdı üzerine duruşmanın çalışma saati sonuna kadar bekletilmesi gerekeceğini”[376]
√ “Taraflara okunaklı biçimde ihtarlı davetiye gönderilmesi gerektiğini”[377]
b e l i r t m i ş t i r …
Dostları ilə paylaş: |