Madde 71
İcra mahkemesinin karariyle takibin talik veya iptali
İcra mahkemesinin karariyle takibin talik veya iptali
Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile isbat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir.
Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa 33a maddesi hükmü kıyasen uygulanır.
-AÇIKLAMA-
Genel haciz yolu ile ilamsız takiplerin i p t a l i n i ve e r t e l e n m e s i n i gerektiren sebepler İİK. mad. 71’de gösterilmiştir.[1] Burada öngörülen “iptal” ve “erteleme”sebepleri, icra takibinin k e s i n l e ş m e s i n d e n s o n r a k i dönemde doğmuştur. Takibin k e s i n l e ş m e s i n d e n ö n c e k i dönemde doğmuş olan “iptal” ve “erteleme” sebeplerinin “ödeme emrine itiraz” yöntemi içinde -takibin şekline göre 7 gün içinde icra dairesine veya 5 gün içinde icra mahkemesine-[2] ileri sürülmesi gerekir.[3]Yani, bu aşamada gerçekleşmiş olan “iptal” ve “erteleme” sebeplerine dayanılarak İİK. 71 uyarınca “takibin iptaline”, “icranın geri bırakılmasına” ya da “takibin ertelenmesine” karar verilmesi için icra mahkemesine başvurulamaz.[4]
Bu madde, i l a m l ı t a k i p l e r d e aynı konuyu düzenleyen İİK. mad. 33/II ve 33/a’nın i l a m s ı z t a k i p l e r d e’ki karşılığını teşkil etmektedir.[5]
Takip kesinleştikten sonra borçlu; a- «Borcunu -icra dairesi dışında- ödemiş ya da borcunu sona erdiren herhangi bir hukuki sebepten yararlanıyor» olabilir. b- «Alacaklıdan -icra dairesi dışında- borcunu ödemek için süre almış» olabilir. c- «Borcun zamanaşımına uğradığını» kesinleşmeden sonraki donemde kanıtlama olanağı bulabilir. Bu durumlarda borçlu, icra mahkemesine başvurarak, takibin e r t e l e n m e s i n i (icranın g e r i b ı r a k ı l m a s ı n ı) ya da i p t a l i n i isteyebilir. Bu başvurunun h u k u k i n i t e l i ğ i “itiraz”dır. Yüksek mahkemenin kimi kararlarında bundan “şikayet” olarak bahsetmesini[6] bu nedenle isabetli bulmuyoruz.
Hakkındaki icra takibi kesinleşen borçlu, takip konusu borcunu icra dairesine başvurup ödeyerek ya da icra dairesinde alacaklı ile taksit sözleşmesi yaparak, icra takibini durdurabilir. Birinci olasılıkta takip tamamen sona erer, ikinci olasılıkta ise, takip “taksit sözleşmesi”nde öngörülen süre kadar ertelenmiş olur.
Hakkındaki icra takibi kesinleşen borçlu, icra dairesi dışında (haricen) alacaklısı ile anlaşıp borcunu kendisine (ya da vekiline) ödeyerek veya kendisinden (ya da vekilinden) -haricen yaptığı taksit sözleşmesi gereğince- borcunu ödemek için süre (mehil) almış olabilir. Bütün bu durumlarda alacaklının (ya da vekilinin) yapılan anlaşma gereğince, icra takibine devam etmemesi gerekir. Eğer alacaklı, kötüniyetli davranıp, borçlusu ile yaptığı anlaşmaya rağmen, icra takibine devam ederse, borçlunun da burada açıklamaya çalışacağımız şekilde yürütülen takibi durdurmak için -icra mahkemesine- başvuruda bulunması gerekir..
Kanunda, borçlunun ü ç s e b e p l e, hakkında gerçekte kesinleşmiş bulunan “icra takibinin iptalini veya geri bırakılmasını” isteyebileceği öngörülmüştür.
Şimdi bu durumları teker teker inceleyelim.
I- A- «Borcun sona ermesi (i t f a)» nedeni ile takibin iptali:
a) «İtfa nedeni» kavramının içeriği: Burada geçen «itfa» sözcüğünü, İİK. mad. 33’deki gibi geniş biçimde yorumlamak gerekir.[7]
Sözcük anlamı «söndürmek» olan i t f a, hukuki bir kavram olarak; «borcun her hangi bir nedenle ödenip sona erdirilmesi»ni belirtir. Borcu sona erdiren; ö d e m e, t a k a s, t e c d i t (yenileme), a l a c a k l ı ve b o r ç l u s ı f a t l a r ı n ı n b i r l e ş m e s i, b a ğ ı ş, i b r a, a f gibi tüm hukuki sebepleri «itfa» kavramı içinde düşünmek gerekir.[8]
U y g u l a m a d a, özellikle «takas»ın «itfa» sayılıp sayılmayacağı duraksama konusu olmuştur. Sözcük anlamı «ödeşmek» olan[9] t a k a s, hukuki bir kavram olarak; «bir borcun, bir karşı alacağın feda edilmesi suretiyle sona erdirilmesi»ni ifade eder (TBK. mad. 139).
Doktrin[10] «takas»ı, bir «itfa» türü olarak kabul ettiği halde, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, «takas»ı, «itfa» olarak görmemektedir. Nitekim, yüksek mahkeme, bir olayda, icra mahkemesinin; «takas, İİK.’nun 33. maddesi anlamında itfa sayılır. Bu itibarla, anılan madde hükmü gereğince, takasın -itfa iddiasının- icra emrinin tebliğinden önceki devrede doğan sebeplere ilişkin olması halinde, icra emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra mahkemesinde ileri sürülmesi gerekirken, olayda bu süre geçtikten sonra müracaat edildiğinden, icranın, takas edilen alacak oranında geri bırakılması talebinin reddine» dair olan -bizce de hukuk tekniğine çok uygun olan- kararını, «takas iddiasının mutlaka ödeme veya icra emrini izleyen itiraz süresi içinde dermeyan edilmesini gerektiren bir hüküm yoktur» gerekçesiyle oybirliğiyle bozmuştur.[11] Yine yüksek mahkeme, bir başka kararında[12]«borçlunun isteği takas olmayıp itfadır» diyerek, açıkça «takas»ı «itfa»dan ayrı düşündüğünü belirtmiştir. Yüksek mahkeme, -“takas definin her zaman icra dairesine veya icra mahkemesine bildirilebileceğini” b e l i r t e r e k[13] bu konuda «takas»a ilişkin TBK. mad. 139 hükmünü, İİK. mad. 71 -ve ilamlı takiplerde; mad. 33- den daha öncelikle uygulamaktadır. Bu uygulama önceliği hemen tüm kararlarda görülmektedir.
Halbuki, «takas» hukuki bir kavram olarak «itfa» sayıldığından, icra takipleri bakımından TBK. mad. 139’un değil, İİK. mad. 71’in -ilamlı takiplerde, İİK. mad. 33’ün kapsamı içinde değerlendirilmesi gerekir. Yüksek mahkemenin kabul ettiği gibi, «takas» «itfa» sayılmayınca, artık onun diğer «itfa sebepleri» gibi, icra mahkemesine dilekçe ile bildirilmesi zorunluluğu da ortadan kalkmaktadır. Nitekim, uygulamada, kimi kez, «takas» istemi ile doğrudan doğruya icra memurluğuna başvurulmakta, icra memurunun takas istemini reddetmesi halinde -şikâyet yolu ile- icra mahkemesine gidilmekte, kimi kez de doğrudan doğruya bir süre ile bağlı olmaksızın, takibin her aşamasında, icra mahkemesine başvurulmaktadır.[14]
Yüksek mahkemenin, «takas»ı İİK. mad. 71 -ve ilamlı takiplerde mad. 33- kapsamı dışında düşünülmesi, kötüniyetli borçlular tarafından «takas nedeni ile takibin durdurulması»isteklerinin kötüye kullanılmasına neden olmaktadır. Kötüniyetli borçlular, sırf takibi uzatmak amacı ile, takibin son aşamasında -ödeme (ve icra) emrinin tebliğinden ö n c e k i döneme ait- takas sebebi ile, icra mahkemesine başvurmaktadırlar. Bu kötüniyetli davranışın önüne geçilmeli ve diğer «itfa» sebepleri gibi, «takas sebebi ile takibin durdurulması» isteklerinin de 7 gün içinde icra mahkemesine bildirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.[15]
Borçlunun, borcu ile takas ettiğini bildirdiği takip alacaklısındaki mukabil alacağının «noterden onaylı» veya «imzası alacaklı tarafından kabul (ikrar) edilmiş bir belge»ye dayanması gerekir. Eğer, takas isteminde bulunan borçlunun alacağı böyle bir belgeye dayanmamakta ve takip alacaklısı da mukabil alacağı inkâr etmekte ise, icra mahkemesinin borçlunun «takas nedeniyle takibin iptali istemi»ni reddetmesi gerekir.[16] Gerçi, çekişmeli bir mukabil alacağa dayanılarak takas ileri sürülebilirse de (TBK. mad. 139/II), İİK. mad. 71/I’deki belgelerden biri ile isbat edilemeyen bir mukabil alacağa dayanan takas iddiası, İİK. mad. 71/I anlamında «itfa» sayılamaz.[17] Yüksek mahkeme[18], «takas için ileri sürülen mukabil alacağın muaccel olması gerektiğini»de belirtmiştir.
Borcun sona ermiş olması ( = i t f a) nedeniyle takibin iptali için, bu durumun takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde yani «ödeme emrine itiraz süresinin geçmesinden» ya da«yapılmış olan itirazın kaldırılmasına karar verilmiş olmasından» s o n r a k i d ö n e m d e meydana gelmiş olması gerekir.[19] Örneğin, takas olarak ileri sürülen alacağın, takibin kesinleşmesinden sonra doğmuş olması gerekir. Çünkü, daha önceki döneme ilişkin itfa iddiasının, «ödeme emrine itiraz» yöntemi içinde (İİK. mad. 62) ileri sürülmesi gerekir.[20]
«İtfa» nedeni ile takibin iptali için, b o r c u n ve e k l e n t i l e r i n i n -yani faiz ve giderlerin- tamamen itfa edilmiş olması gerekir. Ancak borcun bir bölümünün itfa edilmiş olması halinde, icra mahkemesinden «takibin, ödenen bölümünün (kısmen) iptali» istenebilir.[21] “İtfa nedenine dayalı takibin iptali” isteklerinde, gerek görülürse, borç miktarını saptamak için icra mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılabilir.[22]
Borçlunun yaptığı ödemeler -TBK. 100 hükmü doğrudan doğruya gözetilerek- öncelikle “faiz” ve “masraflar”a mahsup edilerek, ödenen kısım için “takibin iptaline” karar verilir.[23]
Uygulamadaki önemi nedeniyle ayrıca belirtelim ki, icra dosyasındaki alacağın temliki halinde ya da alacağın icra takibinden önce temlik edilerek, icra takibinin alacağı temellük eden (devir alan) yeni alacaklı tarafından yapılması halinde, borçlu, alacağı devir (temlik) edene karşı ileri sürebileceği defileri, alacağı devir alana (temellük edene) karşı da ileri sürebilir (TBK. mad. 188).[24]
b) Takibin iptali usulü: «İtfa» nedeniyle takibin iptali ancak b o r ç l u tarafından icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bağlı olduğu[25] icra mahkemesinden[26] istenebilir. Bu konuda icra dairesine yapılan başvuru geçerli olmaz.[27]
“Borçlu” yerine, “üçüncü kişiler” (örneğin; taşınmazı hacizle yükümlü olarak satın almış olan kişiler)[28] İİK. 71’e göre icra mahkemesine başvuramazlar…
Kanunda; başvurunun «her zaman» yapılabileceği öngörülmüştür[29] (mad. 71/I). Bu hükmü; «takibin kesinleşmesinden sonra ve icra takibi sona ermeden (yani paralar paylaştırılmadan)» şeklinde yorumlamak gerekir.[30] Çünkü; borçlunun takibin kesinleşmesinden önce (ve ödeme emrinin tebliğinden sonra) takibin iptaline yönelik itfa itirazını icra dairesine «borca itiraz» şeklinde bildirmesi gerekir. Yine borçlunun, «icra takibinin sona ermesinden (paraların paylaştırılmasından) sonra» itfa iddiasını geri alma (istirdat) davası (İİK. mad. 72/VII) açarak ileri sürmesi gerekir.
Takibin iptali istemi icra mahkemesi tarafından -kural olarak- evrak üzerinde değil, basit yargılama usulüne göre duruşmalı olarak incelenir.[31]
Borcun sona ermesi ( = itfa) durumu, icra mahkemesinde, borçlu tarafından belirli belgelerle kanıtlanabilir. Borçlu bu belgeler dışında, borcun itfa edilmiş olduğunu tanık[32] ya da yemin ile ispat edemez… Bu belgelerin «noterden onaylı» ya da «imzası alacaklı tarafından kabul (ikrar) edilmiş» olması gerekir.[33]
Alacaklı, borçlunun sunduğu belge altındaki imzayı inkâr ederse, icra hakimi, İİK. mad. 68/V hükmünü örneksemeyle uygulayarak, imzanın alacaklıya ait olup olmadığı hakkında inceleme yapabilir mi? Bir görüşe göre[34], kanundan, 68. maddenin örneksemeyle uygulanamayacağı anlamı çıkmamaktadır. Takipten sonraki defiler hakkında da aynı hükmün örneksemeyle uygulanacağını kabul etmek yerinde olur. Buna karşın, ekseriyetle benimsenen, kanunun metin ve ruhuna daha uygun düşen diğer bir görüşe göre[35]ise, alacaklının imzayı inkâr etmesi halinde, imza incelemesine girişilemez. Maddenin dar olarak yorumlanması gerekir. Çünkü bu madde, «ödeme emrine itiraz edilmesi» ya da «itirazın kaldırılması» üzerine yürüyen takiplerin iptalini sağlamak amacı ile düzenlenmiş olduğundan, devam etmekte olan bu takibin imza incelemesi gibi işlemlerle aksatılması (durdurulması) mümkün olmamalıdır. Yargıtay[36] da ikinci görüşe katılarak “alacaklının, borçlunun ibraz ettiği itfa belgesi (makbuz, ibraname vb.) altındaki imzayı inkar etmesi halinde, icra mahkemesinin ‘imzanın alacaklıya ait olup olmadığı’ konusunda inceleme yapamayacağını” belirtmiştir…
Eğer alacaklı, icra mahkemesindeki duruşmada, borçlunun dayandığı belge altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığı konusunda inceleme yapılmasını isterse, o zaman icra mahkemesinin, imza hakkında bilirkişi incelemesi yaptırması gerekir.[37]
«İmzanın alacaklı tarafından kabul edilmiş olması» koşulu alacaklının icra mahkemesi önünde bu husustaki cevabı ile gerçekleşir.[38] Bunun için, alacaklının “borçlunun dayandığı adi nitelikteki belge (makbuz) altındaki imzayı kabul edip etmediği sorulmak üzere” duruşmaya çağrılmalıdır.[39] Doktrinde “alacaklı icra mahkemesindeki duruşmaya gelmekten kaçınırsa, sorgu (isticvap) hükümlerine uygun olarak çağrılmalı ve ihtarlı davetiyeye rağmen gelmemesi halinde ‘imzayı kabul etmiş’ sayılmalıdır”[40] denmişse de, Yargıtay bu görüşe katılmamış ve “alacaklının, ihtarlı davetiyeye rağmen duruşmaya gelmemesinin, belge altındaki imzanın kabulü değil inkarı niteliğinde sayılması gerektiğini ve alacaklıya ‘duruşmaya gelmediği takdirde borçlunun sunmuş olduğu makbuz altındaki imzayı kabul etmiş sayılacağı’ konusunda tebligat yapılamayacağını” belirtmiştir.[41]
Ayrıca belirtelim ki borçlunun “itfa” iddiasının kabulü için, sunulan belgeden takip konusu borcun -tamamının veya bir kısmının- ödendiğinin kesin ve net biçimde anlaşılması gerekir.[42]
«Takibin dayandığı senedin mahkemece iptaline» ilişkin borçlu tarafından alınan ilâm, takibin iptalini gerektiren belgelerdendir.[43]
İcra mahkemesinin, yapacağı inceleme sonucunda vereceği «takibin iptali isteminin kabulüne» ya da «reddine» ilişkin karar -takip konusu alacağın İİK. mad. 363/II’deki miktarı geçmesi koşuluyla- temyiz edilebilir (İİK. mad. 363/I-3).[44]
İcra mahkemesi tarafından «takibin iptaline» karar verilmesi ile takip durur. «İptal kararının kesinleşmesi» ile de, o zamana kadar yapılmış olan bütün takip işlemlerinin iptali gerekir. Yani, haciz konulmuşsa, haciz kalkar, mallar satılmışsa bedeli borçluya geri verilir.[45]
Ancak hemen belirtelim ki, «takibin iptali kararı» sadece o takip hakkında «kesin hüküm» teşkil eder. Bu nedenle, icra takibi icra mahkemesi tarafından iptal edilen alacaklı, genel mahkemede aynı alacaktan dolayı bir «alacak davası» açabilir ve bu dava sırasında borçlunun icra mahkemesi tarafından kabul edilen kanıtlarının tartışmasını yapabilir. Bu davada, borçlu, icra mahkemesinin «takibin iptali» kararına dayanarak, «kesin hüküm» itirazında bulunamaz. Bunun gibi, icra mahkemesi tarafından takibin iptali istemi reddedilen borçlu, genel mahkemede, alacaklı hakkında bir «olumsuz tesbit» ya da «geri alma» davası (İİK. mad. 72) açabilir.
Yüksek mahkeme “itfa nedeniyle takibin iptali”ne ilişkin olarak;
√ «Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibinde, borçlunun “itfa” şikayetinde ileri sürdüğü ve alacaklı tarafından kabul edilen ödemeler sebebiyle, borçlunun maaşına konulan haciz yoluyla tahsil edilen paraların İİK. mad. 71/1. kapsamında dosya borcundan mahsubunun doğru olduğunu, ancak ödeme iddiasına ilişkin olarak dosyaya sunulan imzasız belge alacaklı tarafından kabul edilmediğinden ve anılan bu belge İİK. mad. 71/1. maddesinde sayılan belgelerden olmadığından, bu belgedeki miktarın dosya borcundan mahsubunun hatalı olduğunu; takip tarihinden sonraki dönem için işlemiş ve işleyecek faizin, takip talebinde belirtilen yıllık %27 faiz oranını aşmamak kaydıyla 3095 s. K. mad. 2/2 maddesi gereğince değişen oranlara göre hesaplanması gerektiğini ve ticari işlerdeki temerrüt faizinin avans faizi olduğunu”45a
√ «İtfa itirazının İİK. mad. 71’de açıklanan nitelikte bir belgeyle veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanmasının zorunlu olduğunu, “Anlaşma ve Protokol” başlıklı belgende, dava dışı şahsın, ‘borçlu şirket aleyhine başlatılan takip dosyasındaki borcun ödenmek üzere iki senet tanzim ettiğini, senet ödendiğinde borçlu şirketin borcundan düşüleceğini, senetlerin ödenmemesi halinde takibe konulacağını ve tahsil edileceğini’ belirttiği ve alacaklı vekilinin, bu belgeyi ve belge altındaki imzayı inkar etmediği ve senet bedellerinin ödenmemesi üzerine başka bir takip dosyası ile takibe geçilmiş, ödeme emri tebliğ edilerek takip kesinleştikten sonra alacaklı vekilinin dava dışı şahıstan herhangi bir hak ve alacağının olmadığını bildirdiği anlaşıldığından, protokole göre sonradan açılan takip dosyasına sunulan dilekçeyle anılan dosya borcunun ödendiğinin kabulü gerekeceğini ve mahkemece, borçlu şirket aleyhine yürütülen takip dosyasına konu borcun ödenip ödenmediğinin, varsa bakiye borç miktarının tesbiti yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceğini”45b
√ «Noterden tasdikli bir belgeye dayanmadan, alacaklının verdiği iddia edilen âdi nitelikteki ibra belgesine dayanılarak İİK. 71 çerçevesinde takibin iptalinin talep edilmesi halinde, duruşma açılarak, borçlunun sunduğu ödeme belgesi hakkında alacaklının beyanı alınarak (kabul edip etmemesine göre) sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[46]
√ «Başvuru İİK.nun 71/1. maddesine dayalı itfa itirazı olup anılan madde uyarınca borçlu, ‘takibin kesinleşmesinden sonraki devrede’ borcun ve fer’ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini ‘her zaman’ icra mahkemesinden isteyebileceğini; bu istemin kabul edilmesi için itfa itirazının İİK.nun 71.maddesinde açıklanan nitelikte bir belge ile veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanmasının zorunlu olduğunu»[47]
√ «‘Borcun itfa edildiği’ veya ‘alacaklının süre verdiği’ hususlarını kesin olarak içermeyen taraflar arasındaki sözleşmenin, İİK’nun 71. maddesi kapsamında bir belge olarak kabul edilemeyeceğini (çünkü; sözleşmede kararlaştırılan, borçlunun ediminin ifası için yeniden borçluya süre verilmesinin gerekip gerekmediği hususunun yargılamayı gerektirdiğini»[48]
√ «Birbirini takip eden tarihlerde, birtakım ödemeler yapılmış olması halinde, ‘yapılan bu ödemelerin nafaka borcu olduğuna’ dair bir açıklama olmasa bile borçlunun ödenen miktar nispetinde nafaka borcundan kurtulacağını»[49]
√ «Borçlu tarafından birbirini takip eden tarihlerde bir takım ödemeler yapılmış olması halinde ‘bu ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair’ bir açıklama bulunmasa dahi, borçlunun ödenen nafaka nispetinde nafaka borcundan kurtulacağını»[50]
belirtmiştir.
B- «Zamanaşımı» nedeni ile icranın geri bırakılması[51] «Takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde», alacağın zamanaşımına uğraması mümkündür. Alacağın bağlı olduğu zamanaşımı, takiple ilgili son işlem tarihinden itibaren işlemeye başlar.[52]
Yüksek mahkeme, bu konuyla ilgili olarak;
√ “Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile çeke dayalı yapılan takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borçlu hakkında işlem yapılmayarak altı aylık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından, borçlunun zamanaşımı şikayetinin kabul edilerek İİK. mad. 71/son göndermesi ile uygulanması gereken aynı yasanın 33/a maddesi gereğince ‘icranın geri bırakılmasına’ karar verilmesi gerekeceğini”52a
√ “Borçlular hakkında genel haciz yolu ile yapılan ve kesinleşen icra takibinde İİK. mad. 71/2. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 33/a-1. maddesi gereğince, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun zamanaşımına uğradığının belirlenmesi halinde icranın geri bırakılmasına karar verileceğini ve bu şikayetin süresiz olarak yapılabileceğini, takip dayanağı çekler hakkında zamanaşımını kesen sebeplerin Ticaret Kanunu’nda sınırlı olarak sayılmış olduğunu, alacaklı tarafından geçici aciz vesikasına dayalı açılan tasarrufun iptali davasının zamanaşımını kesmeyeceğini, ancak borçlu hakkında kesin aciz vesikası düzenlenmesi halinde bu tarihten itibaren 20 yıl geçmesiyle borcun zamanaşımına uğrayacağını, açılan tasarrufun iptali davası sırasında, icra dosyasında zamanaşımını kesen başkaca hiçbir işlem yapılmaması halinde borçlunun zamanaşımı şikayetinin kabul edilmesi gerekeceğini”52b
√ “Alacaklının sadece haciz talebinde bulunması veya sadece taşınmazın satışını istemesi yeterli olmayıp işlemin zamanaşımının kesilmesi için İİK. mad. 59. maddesi uyarınca masrafın da yatırılmış olması gerekeceği”52c
√ “Borçlunun maaşına haciz konulmasının talep edilmesinden sonra şikayet tarihine kadar zamanaşımını kesecek bir icra takip işleminin yapılmaması ve TTK’da zamanaşımına ilişkin sayılan sebeplerin de bulunmaması karşısında, zamanaşımı gerçekleştiğinin kabul edileceğini, maaş haczi konusunda müzekkere yazılması ve maaştan kesintilerin icra dosyasına girmesinin beklenmesinin, zamanaşımını kesmeyeceğini”52d
√ “Ticareti Kanunu’nda bonolar hakkında zamanaşımının hangi sebeplerle kesileceği sınırlı bir şekilde açıklanmış olduğunu, borçlular vekilinin icra mahkemesinde ileri sürdüğü ‘meskeniyet şikayetinin’ TTK. mad. 662’de belirtilen dava kavramı içerinde değerlendirilemeyeceğini ve bu şikayetin yapıldığı tarihten mahkeme kararının kesinleşmesine kadar geçen sürede zamanaşımının kesilmeyeceğini”52e
√ “İcra dosyasındaki ‘son işlem’in üzerinden, takip dayanağı çekin bağlı olduğu altı aylık (şimdi; 3 yıllık) zamanaşımı süresinin geçmiş olması halinde, İİK. 71/II uyarınca yapılan başvuru sonucunda, icra mahkemesince ‘icranın geri bırakılmasına’ karar verilmesi gerekeceğini”[53]
√ “Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe geçilen icra dosyasında, son işlem yapıldıktan sonra haciz talep edilmiş ise de masrafın yatırılmaması halinde, İİK. mad. 59 uyarınca geçerli bir talebin varlığından söz edilemeyeceğini- Borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında, alacaklı durumundaki davalının itirazını defi yolu ile ileri sürmesi halinde, borçlu tarafından alacaklı aleyhine açılan menfi tespit davasının da bu nedenle zamanaşımını keseceğinin kabul edileceğini, ancak menfi tespit davası açılmadan önce, çekin ibraz süresinin dolduğu tarih itibariyle uygulanması gereken TTK. mad. 726'da öngörülen altı aylık zamanaşımı süresi dolduğundan, mahkemenin icranın geri bırakılmasına dair kararının uygun olduğunu”[54]
√ “Çeke dayalı kambiyo takibinde borçlunun, takibin kesinleşmesinden sonra 6 aylık zamanaşımı süresinin geçtiğini ve takibin zamanaşımına uğradığını belirterek, İİK.’nun 71 ve 33-a maddeleri uyarınca icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiğini, İİK.nun 71/2. maddesinde; borçlu takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürecek olursa, 33/a maddesi hükmünün kıyasen uygulanacağının, İİK.nun 33/a-1 maddesinde de zamanaşımı gerçekleşmişse icranın geri bırakılacağı hususunun düzenlendiğini, o halde, borçlunun isteminin kabulü ile İİK'nun 71/2. ve 33/a maddeleri gereğince icranın geri bırakılmasına karar verilmesinin gerekeceğini”[55]
√ “Zamanaşımını kesen işlemin, her kim hakkında vaki olmuşsa ancak ona karşı hüküm ifade edeceğini, icra takibinin diğer borçlusu hakkında yapılan zamanaşımını kesen işlemlerin şikayetçi borçlu yönünden hüküm ifade etmesi mümkün olmadığından, TTK'nın 726. maddesinde yazılı 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğunu, müşteki borçlunun zamanaşımı şikayetinin kabul edilerek hakkındaki icranın geri bırakılmasına karar verilmesinin gerekeceğini”[56]
√ “Davanın, çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlunun, takibin işlemsiz bırakılması nedeniyle zamanaşımı oluştuğunu belirterek icranın geri bırakılması istemi olduğu, çekte keşide yerinin D.BAKIR şeklinde yazıldığı, dolayısıyla çek vasfı bulunmadığının görüldüğü, bu belgenin on yıllık zamanaşımına tabi olduğu, zamanaşımı itirazının reddedilmesinin gerektiğini, ayrıca borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında, alacaklı bu davaya katımlı ve alacak iddiasını ileri sürmüş ise borçlunun açtığı menfi tespit davasının da zamanaşımını keseceği, söz konusu davanın zamanaşımını kesecek nitelikte olup olmadığı araştırılmadan sonuca gidilmesinin de doğru olmadığını”[57]
√ “Kambiyo senedi vasfını taşımayan adi havale niteliğindeki belgeye istinaden başlatılıp kesinleşen takipte, İİK'nun 71/2. maddesi gereğince takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde işleyecek zamanaşımı süresinin TTK'nun 726. maddesine göre hesaplanamayacağını”[58]
√ “Alacağın, alacaklının sadece haciz talebinde bulunması ile değil, ayrıca haciz masraflarının da yatırılması halinde zamanaşımının kesileceğini”[59]
√ “‘Takibin kesinleşmesinden sonra oluşan zamanaşımı nedeniyle, İİK.’nun 71/son maddesinin göndermesi ile aynı kanunun 33/a maddesi uyarınca icranın geri bırakılması’ istemini içeren başvuruyu inceleme görev yetkisinin, takibin kesinleştiği icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine ait olduğunu”[60]
√ “İİK. 78 uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmış olmasının, borçlunun İİK. 71 uyarınca borcun zamanaşımına uğradığı yönünde itirazda bulunmasına engel teşkil etmeyeceğini”[61]
√ “İcra dosyasındaki son işlem olan haciz talebinden itibaren takip dayanağı çeke ilişkin altı aylık zamanaşımı süresinin geçmiş olması halinde, İİK. 71 uyarınca ‘icranın geri bırakılmasına’ karar verilmesi gerekeceğini”[62]
√ “Takibin kesinleştiği tarih ile alacaklı vekilinin ‘89/1 haciz ihbarnamesi çıkarılması’ talebi arasında, takip dayanağı çekin bağlı olduğu altı aylık zamanaşımı süresinden fazla bir sürenin geçmiş olması halinde, İİK. 71 uyarınca ‘icranın geri bırakılmasına’ karar verilmesi gerekeceğini”[63]
√ “Takip dayanağı belgenin ‘çek’ sayılmaması halinde, Ticaret Kanunundaki çeklere ait zamanaşımı hükümlerinin değil, TBK. mad. 146’daki on yıllık zamanaşımının uygulanacağını”[64]
√ “İcra dosyasındaki alacaklının son işlem tarihinden, yenileme talebinde bulunulan tarihe kadar ‘bono’lara ilişkin üç yıllık zamanaşımı süresinin doğmamış olması halinde İİK. 71’e göre ‘icranın geri bırakılması’na karar verilemeyeceğini”[65]
√ “Zamanaşımı süresinin, alacaklının -‘satış talebinde bulunmak’ gibi- son işleminden itibaren işlemeye başlayacağını (icra müdürlüğünün ‘dosyanın işlemden kaldırılmasına’ ilişkin kararından itibaren işlemeye başlamayacağını)”[66]
√“‘Yenileme bildirisi’ gönderilen borçlunun, daha önce başlatılan takibe itiraz edemeyeceğini ancak, İİK. 71’de öngörülen koşullar çerçevesinde -‘takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin- ‘itfa’, ‘imhal’, ‘zamanaşımı’ itirazında bulunabileceğini”[67]
√“ ‘Yenileme bildirisi’nin (dilekçesinin) usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin şikayet ile borca itirazın, icra mahkemesine birlikte yapılabileceğini (ve birlikte incelenebileceğini)”[68]
√“Takipteki ‘son işlem’ tarihi ile ‘yenileme’ tarihi arasında, alacağın bağlı olduğu zamanaşımı süresinin geçmemiş olması halinde, ‘zamanaşımı nedeniyle takibin iptaline’ karar verilemeyeceğini”[69]
√“Takibin kesinleşmesinden sonraki zamanaşımı iddiası hakkında, İİK.’nun 16/son değil, 71/son hükmünün uygulanacağını”[70]
b e l i r t m i ş t i r …
Tekrar belirtelim ki, borçlu ancak «takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde» takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, bu maddeye göre -icra mahkemesine- bildirebilir.[71] Eğer takip konusu alacak, takip talebinden önce zamanaşımına uğramışsa, borçlunun bu hususu «ödeme emrine itiraz» olarak -icra dairesine veya takibin şekline göre; icra mahkemesine-[72] bildirmesi gerekir.
İcra mahkemesi, borçlunun “zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması” (İİK. mad. 71/II; 33a) istemini evrak üzerinde değil d u r u ş m a l ı olarak inceler.[73]
«Zamanaşımı nedeniyle icra takibinin iptali» (ya da icranın geri bırakılması), borçlu tarafından takibin yapıldığı icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine bildirilir.[74]
Bu başvuru bir süreye bağlı mıdır? Yoksa -az önce incelediğimiz- «itfa nedeniyle takibin iptali» istemi gibi «her zaman» istenebilir mi? Yüksek mahkeme[75] -özellikle 4.11.1998 tarih ve 12-763/797 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararından sonraki; yeni kararlarında- “bu istemin her zaman (süreye bağlı olmadan) ileri sürülebileceğini” belirtmeye başlamıştır. Daha önce[76] “İİK. 71/II uyarınca takibin kesinleşmesinden sonraki devrede, borcun zamanaşımına uğradığı itirazının yedi gün içinde bildirilmesi gerektiğini” belirtiyordu…
Dostları ilə paylaş: |