İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip


Alacaklının elindeki senedin (çekin) sahte olduğu, üzerinde tahrifat yapılmış olduğu, iddiası ile ilgili olarak



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə60/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   111

Alacaklının elindeki senedin (çekin) sahte olduğu, üzerinde tahrifat yapılmış olduğu, iddiası ile ilgili olarak;

√√ «Sahtelik iddiasının; mutlak defi olup herkese karşı ileri sürebileceği, dolayısıyla davacının bu bonolar nedeniyle sorumlu tutulamayacağını»[449]

√√ «Bonodaki imzaların davacının eli ürünü olduğu sabit olduğunda, imza inkarı ve sahtecilik iddiasının kanıtlanamamış olacağını»[450]

√√ «Davaya konu senedin bizzat davalı tarafından isim, soyisim, rakam ve yazı ile miktarının yazılması ve imzalanması suretiyle teslim edildiğinde sahteciliğin söz konusu olmayacağını»[451]

√√ «Sahtecilik def’inin çekin hükümsüzlüğüne yönelik olup, mutlak def’i mahiyetinde olduğu, iyi niyetli dahi olsa çeki elinde bulunduran da dahil olmak üzere herkese karşı ileri sürülebileceği, çekin sahte olması dolayısıyla davacının çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin gerekeceğini»[452]

√√ «Dava konusu çekteki keşideci imzasının davacının eli mahsulü olmadığı, davalı yanca davacı aleyhine icra takibine girişilmediğinden davanın kabulü ile çek nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, İİK.’nun 72. maddesinde aranan tazminat koşulları bulunmadığından, davacının tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekeceğini»[453]

√√ «Bonodaki keşideci imzasının davacı şirket yetkililerine ait olmadığının saptandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibe konu alacağın %40’ına (şimdi; %20’sine) tekabül eden tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceğini»[454]

√√ «Çekteki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile çek nedeniyle davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, alacaklı takipte kötüniyetli olduğundan asıl alacağın %40’ı (şimdi; %20’si) olan tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceğini»[455]

√√ «Dava konusu senetlerdeki borçlu imzalarının davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[456]

√√ «Davaya konu çeklerdeki imzanın ayrıntılı inceleme içeren uzman bilirkişi raporunun esas alınan bilirkişi raporuna göre davacının eli ürünü olmadığı, bu nedenle çeklerden dolayı sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[457]

√√ «Adli Tıp Kurumu’nun raporuna göre; keşide tarihinin değişiklik parafının davacı asile ait olmadığı dolayısıyla sahte nitelikte olduğunun tespit edildiği, bu şekilde davaya konu çekin keşide tarihinin tahrif edildiği, tahrifatın herkese karşı ileri sürülebilen mutlak itiraz sebebi olduğu ve ayrıca tahrif edilen haline göre ibraz süresinin geçmiş olduğu, davacı ile davalı arasında hukuksal ilişkinin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[458]

√√ «Senetler altındaki imzanın davacı şirket temsilcisine ait olmaması sebebiyle senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı alacaklı takibi kötüniyetli yaptığından davacı yararına ayrıca %40 (şimdi; %20) tazminata hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını»[459]

√√ «Dava konusu çeklerdeki keşideci imzasının, davacı şirket yetkilisine ait olmadığının tespiti halinde sahtelik ve tahrifat iddiasının mutlak def’ilerden olması nedeniyle herkese karşı ileri sürülebileceğini, senet hamilinin iyi niyetli olmasının bir öneminin olmayacağını»[460]

√√ «Takibin kesinleşmesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK.’nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağını»[461]

√√ «Borçlunun, sahtelik nedenine dayalı açtığı menfi tespit davasının İİK.’nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceğini, bu durumda HMK.’nun 209. maddesinin uygulanmayacağını»[462]

√√ «Lehtarın imzasının sahte olduğu davalı tarafından kabul edilmiş olup bu nedenle davacı lehtarın çekten sorumlu tutulmamasının doğru olduğunu, ancak keşidecinin, lehtar cirantanın imzasının sahte olduğu gerekçesiyle menfi tespit talebinde bulunamayacağını, bu nedenle TTK.’nun 589. (şimdi; 677.) maddesinde düzenlenen imzaların istiklali ilkesi gereğince çekin keşidecisi olan ve imzası hakkında tartışma olmayan davacı keşidecinin davaya konu çekten dolayı mahkemece sorumlu tutulmamasının usul ve yasaya uygun olmadığını»[463]

√√ «Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda davaya konu senetlerde davacıya atfen atılan borçlu imzalarının davacıya ait olmadığı belirlendiğinden, davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceğini»[464]

√√ «Bono değerinin 2.000,00 TL (ikibin) yazılmış iken yapılan tahrifat neticesinde 12.000,00 TL (Onikibin) olarak değiştirildiği, bononun sağ alt bölümünde borçlu adına atılı bulunan 2 adet borçlu imzasının davacı eli mahsulü olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının takibe konu 27.02.2005 tanzim tarihli 30.03.2006 vade tarihli 30.03.2006 vade tarihli bonodan dolayı 10.000,00 TL davalılara borçlu olmadığının tespitine, bu kısım hakkındaki icra takibinin derhal durmasına, icra takibinin davacı yönünden 2.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmesi gerekeceğini»[465]

√√ «Takibe konu senet üzerindeki imzanın davacı temsilcisinin eli ürünü olmadığı, davacı ile davalı arasında temel ilişki bulunmadığından davalının keşideci imzasının davacıya ait olup olmadığını bilemeyeceği, 5.000 TL’nin de davacıya iade edildiği gerekçeleriyle davacının takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, 5.000 TL’nin istirdatı konusunda karar verilmesine yer olmadığına ve davacının tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekeceğini»[466]

√√ «İbraname tarihinde henüz mevcut olmayan bir senedin bu ibraname kapsamında kaldığının kabul edilemeyeceğini, dava konusu senedin miktar hanesinde tahribat yapıldığının toplanan delillerle saptandığı hallerde, tahrifattan önceki miktar olan değer üzerinden davalının alacaklı olduğunun kabulü ile bunun dışında kalan kısımdan tahrifat nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitinin gerekeceğini»[467]

√√ «Dava konusu senetteki imzanın başka yerden taşınması suretiyle, bu senedin oluşturulmuş olduğu’nun söylenemeyeceğinin bilirkişi raporunda belirtilmesine ve mahkemece bu mütalâaya uyulmamasına rağmen, ‘senet altındaki imzanın başka yerden taşınarak fotokopi üzerine monte edilmek suretiyle sahte senet düzenlendiği’ yönündeki iddianın araştırılması bakımından, Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak, davalılardan birinin ‘alacaklı olmadığına’ dair ikrarının da tüm delillerle birlikte değerlendirilip, TTK.’nun 589. (şimdi; 677.) maddesinde öngörülen ‘imzaları istiklali’ prensibi de gözetilip tartışılarak karar verilmesi gerekeceğini»[468]

√√ «Senedin rakamla yazılan bedel kısmında tahrifat yapıldığının Adli Tıp Kurumu raporuna göre tespit edildiğinden, rakamla belirtilen miktarda tahrifat bulunması halinde, yazı ile belirtilen miktara itibar edilemeyeceğini- tahrifatla oluşturulduğu kabul edilen miktar yönünden davalının takibinde kötüniyetli olduğu gözetilerek, davalı hakkında ‘kötüniyet tazminatı’na da hükmedilmesi gerekeceğini»[469]

√√ «Dava konusu çekin keşide edildikten sonra miktar hanesinde tahrifat yapılarak ...... liraya dönüştürüldüğü dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığından ve esasen bu husus davacının da kabulünde olduğundan, mahkemece TTK.’nun 730. (şimdi; 818.) maddesi yollaması ile 660. (şimdi; 748.) maddesi uyarınca davacının tahrifattan önceki bedel gereğince sorumlu olduğu gözetilmeden, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle davanın tümden kabulüne karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağını»[470]

√√ «Dava konusu senedi lehdarın cirosu ile elde etmesine ve senetteki keşideci imzasının sahte olduğunu bilebilecek durumda olduğu hususunun kanıtlandığı gösterir delil de bulunmamasına göre, anılan davalının tazminatla sorumlu tutulmamasının gerekeceğini»[471]

√ «TTK. 341’nci maddesi uyarınca sorumluluk davası açılabilmesi için ortaklar kurulunun bu hususta karar alması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerekir ise de, dava, TTK. 341’inci maddesi uyarınca açılmış bir dava olmayıp, İİK. 72’inci maddesi uyarınca açılmış bulunan menfi tespit davası olması gerekeceğini»[472]

√ «Mahkemece, dava zayi nedeniyle çek iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davanın karşılıksız kalan çek sebebiyle menfi tespit istemi niteliğinde olması gerekeceğini»[473]

√ «Zamanaşımına uğrayan bonolar yönünden kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilmiş olacağından bonolarda gösterilen vade tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini; faizin başlangıcı yönünden takip tarihinden önce BK. 101. (şimdi; TBK. 117.) maddesi çerçevesinde temerrüde düşürüldüğü kanıtlanmadıkça temerrüdün takiple gerçekleştiğinin ve ancak takip tarihinden sonrası için faiz istenebileceğinin kabulü gerektiğini; takip tarihinden ödeme tarihine kadar ise yabancı para alacaklarına uygulanması gereken 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiz hesabı yapılarak fazla ödeme bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra varsa fazla ödemenin yapıldığı tarihten itibaren talep de gözetilerek faizi ile istirdadına karar verilmesi gerekeceğini»[474]

√ «Taraflar arasında akdedilen 04.09.2009 tarihli protokollere göre şartlı olarak davaya konu senedin düzenlendiği tarafların bilerek ve isteyerek yaptıkları sözleşmenin sonuçlarına katlanmaları gerektiği, aynı niyetle yaptıkları sözleşmede kötüniyetin iddia edilemeyeceği davalının senedi başlangıçtan itibaren hileli olarak düzenlenmesini sağladığı, hususunun ispatlanamadığı, senedin teminat senedi olduğu ve teminat senedi niteliğinin devam ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[475]

√ «BK. 156. (şimdi; TBK. 177.) maddesine göre akitten cayan davacının kaporayı talep edemeyeceği, davalı Mustafa Akyar’ın ise zararını belgelendiremediğinden senedi iade etmesi gerektiği gerekçeleriyle, davanın davalı İsa Oruç yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Mustafa Akyar yönünden ise davanın kısmen kabulüne, icra takip dosyasından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[476]

√ «Çekin bir ödeme aracı olup davacı tarafından dava konusu çekin ödeme dışında başka bir amaçla verildiğinin kanıtlanamadığı, dava konusu çekin davacı adına vekili olduğu anlaşılan ve vekaletnamesinde çek düzenleme konusunda özel yetki de bulunan Yaşar Coşgun tarafından imzalanmış olmasına ve davacının çekin karşılıksız olduğunu kanıtlayamamasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[477]

√ «Davacının dava konusu 10 adet çek yaprağının çalındığı ve ödenmemesini içeren yazıyı davalı bankaya 28.12.2005 tarihinde verdiği, Çek Kanununda 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren değişikliğin uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 4.350,00 TL çek yaprağı bedeli nedeni ile davacı tarafın borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[478]

√ «Davacı tarafça takibe konulan bonoya ilişkin açıkça söz konusu bononun vade tarihi ve bedeli belirtilerek takip tarihinden önce ödeme yapıldığı sunulan dekontlardan anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı tarafça icra takibine girişilmesinde davalı tarafın kötüniyetli olduğunun kabulü gerekeceğini»[479]

√ «Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ve Kriminal raporunda davaya konu 08.01.1998 tanzim tarihi 5400 DM bedelli bononun vade tarihine “1. Gününe” 15.02.1998 tanzim tarihli 10.500 DM bedelli bononun vade tarihine ise “1. Günü” yazılarının ilave edildiğinin belirlendiği bonolardaki “10. Ay 1. Günü 2006 yılı 1. Gününe müsaade ediyorum” şeklindeki vadelerin TK’nun 688. (şimdi; TTK.’nun 776.) maddesinde belirtilen geçerli bir vadeyi içermemekte olduğu, vadenin geçerli olmamasından dolayı TK’nun 689/2. (şimdi; TTK.’nun 778/b.) maddesi gereğince takibe konu edilen bonoları “görüldüğünde ödenecek bono” olarak kabul etmek gerektiği, bu durumda bonoların muaccel hale gelmelerinin ‘görülmeleri’ şartına bağlandığı, bu tür bonolarda zamanaşımının senedi tanzim eden keşidecinin bono üzerine yazacağı tarihli ve imzalı “görülmüştür” kaydından itibaren işlemeye başlayacağı, TK’nun 605. (şimdi; TTK.’nun 693.) maddesi gereğince bu tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde bononun ödenmesinin gerektiğini, bu nedenle zamanaşımının henüz işlemeye başlamadığını, davacının bonolardaki imzasının inkar etmediği, gerekçesiyle davanın ve davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekeceğini»[480]

√ «Gerek davalının hesabına para yatırıldığını gösteren dekont asıllarının davacının elinde bulunması, gerekse de 66.000,00 TL’lik işlemle ilgili banka hesap hareketlerine göre bu miktar paranın davacı hesabından çekildikten 15 saniye sonra davalının hesabına aktarılmış olmasının söz konusu dekontlardaki paraların davacı tarafından davalı hesabına yatırıldığını açıkça gösterdiği, davalı tarafın ise başka bir hukuki ilişki dolayısıyla söz konusu ödemelerin yapıldığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilerek icra takibine konu bono nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine ve haksız ve kötüniyeti olarak icra takibi yapan davalının %40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi gerekeceğini»[481]

√ «Davacının alınan raporu ile senet keşide tarihinde kısıtlığını gerektiren bir ruhsal hastalığının bulunmadığının saptandığı ihtiyati tedbir nedeniyle davalının alacağının geç aldığı gerekçesiyle davanın reddine, hesaplanan 2.440 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmesi gerekeceğini»[482]

√ «Davacının kefil olarak kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarında yasal faizi ile sorumlu olduğu gerekçesiyle benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[483]

√ «Borçlusu Fatil Atlı’nın icra mahkemesine yaptığı şikayet süre yönünden reddedilmişse de; bu karar kesin hüküm teşkil etmediğinden takip borçlularının menfi tespit davası açmalarında hukuki yararları bulunmasına, BK.’nun 141. (şimdi; TBK. 162.) vd. maddelerine göre, alacaklı bir borcu birden fazla kişiden talebe haklı bulunduğu takdirde borçlular arasında teselsül bulunacağı, müteselsil alacaklılardan birine borçlu tarafından yapılan tediyenin bütün alacaklara karşı borçtan kurtulmuş sayılacağını, müteselsil borçlulardan biri tarafından yapılan ödemeden diğer borçluların yararlanacağının hükme bağlandığını, borçlu Ayşegül’ün borcun tamamını fer’ileriyle birlikte ödediğinden, bu ödemeden diğer borçlu Fatih’in de yararlanacağı gerekçeleriyle davanın kabulü ile davacıların takip dosyasında borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[484]

√ «Dava dışı Akıncılar A.Ş.’nin davalıya borçlu olduğunun sabit olduğu; davacının da bu geçerli borç taahhüdü yönünden aval verdiğine göre senet bedelinden sorumlu olduğu, bono bedelinin ödendiğinin de ileri sürülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[485]

√ «Bilirkişi raporuna göre; dava konusu çekin ilk tazmininde 1.700 TL iken, baş tarafına aynı kalemle 1 ilavesi ile miktarı gösteren rakam ve yazıların 11.700 TL’ye dönüştüğü, çekte tahrifat bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[486]

√ «Dosyaya sunulan 12.01.2009 tarihli feragat belgesi altındaki imzanın davalı tarafça inkar edilmediği, bu nedenle davacının takibe konu bonodan dolayı sorumlu tutulmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[487]

√ «Dava konusu çeklerin toplamının 64.200 TL olup davalı defterlerine göre davacıya borç tutarının 63.242,31 TL olduğu, aradaki fark kadar malın teslim edildiği kabul edildiğinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[488]

√ «Kambiyo senedinin geçerli olabilmesi için imza yeterli olup ayrıca keşideci gerçek veya tüzel kişinin yazılma zorunluluğunun bulunmadığını»[489]

√ «Davalı bankanın kredi sözleşmesine dayanarak kredi alacaklarının kredi alacaklarının tahsilini isteyebileceği gibi kendisine kredi sözleşmesinden doğan borçla ilgili olarak ciro edilen kambiyo senetlerine dayalı olarak tahsilde tekerrüre neden olmamak üzere takip yapmasına engel bulunmadığını»[490]

√ «Çeklerin muhatap bankaya ibraz edilerek arkalarına ‘karşılıksızdır’ şerhi yazıldıktan sonra davalı bankaya temlik edildiği anlaşıldığından ve bu işlem alacağın temliki hükümlerine tabi olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[491]

√ «Çekin keşideci elinde olması ödemeye karine teşkil edeceğini»[492]

√ «Davalı bankanın, teminat olarak verilen senetle ilgili takip yaparken henüz muaccel henüz muaccel hale gelmeyen asgari ödeme ile ilgili riske dayanarak takip yapamayacağını»[493]

√ «Davacının kullanımında olan telefon hattına, telefon kabloları kazınmak ve dışarıdan girilmek suretiyle davaya konu görüşmelerin yapıldığı, davacının bu tutarları ihtirazi kayıtla ödediği, davalının dışarıdan döşenen açıktaki kablolara saplama yapılmak sureti ile aboneleri zor durumda bırakacak kaçak görüşmelerin yapılabileceğini öngörmek ve buna göre gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğu, davalının tamamen kusurlu olup davacıya atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı, davacının geçmiş dönemlerdeki konuşmalarının ortalaması olan toplam 30 TL’lik iki aylık konuşma bedelinin mahsup edilmesi gerektiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[494]

√ «Davacı taraf son celsede bonoların zamanaşımına uğradığını belirtmiş ise de, davalı vekilinin bu şekilde iddianın genişletilmesine muvafakat etmediği, zamanaşımı nedeniyle menfi tespit talebinde bulunulmadığından bu hususun re’sen dikkate alınamayacağı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[495]

√ «Benimsenen Adli Tıp Kurumu Raporuna göre; ciranta imzasının davacıya ait olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[496]

√ «Davaya konu çekin keşide yerinin tahrif olunduğu Adli Tıp Kurumunun raporundan anlaşılmaktadır. Bu durumda çek kambiyo senedi vasfını yitirdiğinden ciro yolu ile devir edilemez ve alacağın temliki hükümlerine tabidir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin yerinde görülmeyeceğini»[497]

√ «Kambiyo senedinin şekle ait noksandan dolayı (keşideci imzasının bulunmaması) batıl olduğundan, aval veren davacının senet bedelinden sorumlu tutulmaması gerekeceğini, davacının kefil sıfatı ile senet üzerinde bulunan imzasının fer’i nitelikte olduğu, asıl borçluyu bağlayacak bir durum söz konusu değilken davacı kefilin sorumlu kabul edilemeyeceği kanaati ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[498]

√ «Toplanan delillere ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre, dava konusu bonolardaki imzaların davacının eli ürünü olmadığı bu davadaki 22.06.2008 düzenleme 27.11.2008 vade tarihli 4.810 TL bedelli senetle ilgili istemin feragat nedeniyle reddine, bu davada dava konusu edilen diğer iki bono yönünden davanın kabulüne, birleşen Adana 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/176 esas sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[499]

√ «Müracaat borçlularına protesto keşide edilmemesi halinde hamilin müracaat hakkı düşerse de keşideci ve aval verenlere protesto çekilmemesinin müracaat hakkını ortadan kaldırmayacağını»[500]

√ «Dava konusu senetteki imzanın davacı borçluya ait olmadığı saptanmış ise de borçlunun aleyhindeki takibin kesinleşmesi üzerine yapılan haciz sırasında haciz tutanağına geçirilerek imzası ile onaylattırılan beyanında borcu kabul ettiği ve ödeme taahhüdünde bulunduğu, nitekim daha sonra bir kısım ödemeler yaptığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı borçlunun haciz tutanağındaki borcu kabul ve ödeme taahhüdüne ilişkin beyanı ve bu beyana dayalı olarak yapılan kısmi ödemelerin davaya etkisi üzerinde durulup tartışılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceğini»[501]

√ «Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman şirketlerinin kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin 22/2. maddesine göre; faktoring şirketlerin, kambiyo senetlerine dayalı bile olsa, bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura ve benzeri belgelerle teşvik edilmeyen alacakları satın alamayacakları veya tahsilini üstlenemeyeceklerini»[502]

√ «Borçlunun, iptal kararı hamiline iyiniyetle ödemede bulunması kendisini borçtan kurtaracağından, ödeme yapıldıktan sonra senedi elinde bulunduran ve gerçek hak sahibi olduğunu tespit ettiren kişinin, iptal kararı hamiline karşı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre başvurabileceği ve ödenen meblağın kendisine verilmesini isteyebileceğini»[503]

√ «Davacının, satıcı firmanın akreditif şartlarına uymaması nedeniyle eşyayı kabul etmediği, bunu taşıyıcı firmaya da bildirdiği, taşıyıcının alıcısı tarafından kabul edilmeyen eşya ile ilgili CMR 12. ve 13. maddelerine uygun davranmadığı, eşyayı kendi eyleminden sorumlu olduğu, davalı antreponun verdiği hizmet nedeniyle bir ücret talep etmesinin doğal olduğu, ama bu bedeli hizmeti almayan davacıdan istemesinin mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[504]

√ «Ciro silsilesinde bozukluk olduğundan bahisle kabulüne karar verilmiş olan menfi tespit davasında, çekin arka yüzündeki kayıtlardan ciro silsilesinde kopukluk olmadığı anlaşıldığına göre davacı iddiasının çekteki ciro kayıtlarına göre değerlendirilmesi gerekeceğini»[505]

√ «Davacı şirket adına şirketi temsile yetkili şahıs tarafından atılan imza davacı şirketi borç altına sokacağından davacı şirketin bonodan dolayı borçlu olduğuna karar verilmesi gerekeceğini»[506]

√ «İcra takibinden önce yapılan ödemelerin faizli toplam alacak üzerinden değil, asıl alacak tutarından düşülmesi gerekeceğini»[507]

√ «Dava konusu çekin takas yoluyla ibraz edilmesinden sonra davalıya intikal ettiği ancak ibrazdan sonra alacağın temliki hükümlerinin geçerli olmasına rağmen somut olayda alacağın temlikine ilişkin yazılı bir beyanın bulunmamasına göre davacının davalıya borçlu olmadığına karar verilmesi gerekeceğini»[508]

√ «Davalı bankanın ticari mahiyette kredi kullandırmış olduğu, kullandırılan kredinin Tüketici Kredisi olmadığı, bu tür kredilerde kredinin teminatı olarak bankacılık uygulamasına göre, kıymetli evrak alınabileceği, bononun geçersizliğine ilişkin davacının talebinin kabul edilmeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[509]

√ «TK.’nun 588. (şimdi; TTK.’nun 676.) madde hükmü gereğince bono bedeli hem yazı ve hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunduğu takdirde yazı ile gösterilen bedele itibar edileceğinden bono üzerinde tahrifat bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[510]

√ «BK. 16/1 maddesine göre davacının haiz olduğu defi ve itirazların davalı faktoring şirketine karşı da ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[511]

√ «2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi uyarınca motorlu araçların noter dışındaki satış ve devirleri geçersiz olup, geçersiz sözleşmede verilenlerin iadesi gerekeceğini»[512]

√ «TK’nun 690. (şimdi; TTK.’nun 778.) maddesinin yollamasıyla bonolar hakkında da uygulanan TK’nun 642. (şimdi; TTK.’nun 730.) maddesi uyarınca davalı hamilin, davacı cirantaya karşı müracaat hakkına sahip olabilmesi için, bononun kanuni süre içinde protesto ettirilmesinin zorunlu olduğu, kanuni süre içinde ödememe protestosu keşide etmeyen hamilin keşideci dışındakilere müracaat hakkını kaybettiği, somut olayda TK’nun 642. maddesi gereğince protesto keşide etmeyen davalı hamilin davacı lehtara müracaat hakkının düştüğü gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[513]

√ «Davanın irade fesadı nedenine dayandırılmış olmasına ve BK’nun 31. (şimdi; TBK.’nun 39.) maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmamış bulunmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[514]

√ «Davacının, davalıya senetlere dayalı toplam 10.019,00 TL borcunun bulunduğu bu borcun 2.550,00 TL’lik kısmının ödendiği bakiye 8.350,00 TL’lık borç için dava dışı Nazek Ekmek Ltd. Şti.’nin senetler verdiği, ‘tahsilde tekerrür olmamak şartı ile’ ibaresi konulmadan iki ayrı icra takibine girişildiği, 08.02.2008 tarihli tahsilat makbuzunun davalı ile dava dışı Nazek Ekmek ve Un Ltd. Şti. ve Mustafa Salar arasında BK’nun 174. (şimdi; TBK. 196.) maddesinde bahsi geçen borcun nakli sözleşmesi olarak kabul edilmesi gerektiği, davacının davalıya olan borcunun BK’nun 173. (şimdi; TBK. 195.) vd. maddeleri gereğince sona erdiği gerekçeleri ile davanın kabulüne %40 tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekeceğini»[515]

√ «Trafikte kayıtlı araçların harici satışı geçersiz olduğundan ve BK’nun 205. (şimdi; TBK. 229.) maddesi gereği tarafların aldıklarını iade ile yükümlü bulundukları için aracın davacı ile ortak olan dava dışı Mehmet Kaşıkcı’ya aracın tamir edildiği serviste iade edildiği gibi, takip ve davaya konu senedin haricen satılan araç için verildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[516]

√ «TK’nun 690. (şimdi; TTK.’nun 778.) maddesi yollaması ile bonolar hakkında da uygulama alanı bulan aynı kanunun 642. (şimdi; 730.) maddesi uyarınca, bonoda hamil tarafından ciranta aleyhine takip yapılabilmesi için ödememe protestosunun çekilmesinin zorunlu olduğu, bunun yapılmaması durumunda yetkili hamil konumunda olan davalının lehtar-ciranta konumundaki davalıya müracaat hakkının ortadan kalkacağı davalının ödememe protestosu göndermediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının icra takibinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[517]

√ «Davanın temelini oluşturan icra takibinde cari hesap alacağına dayanılmış olup, herhangi bir kambiyo senedinin dayanak gösterilmiş olmamasına ve davalının takipte dayanak gösterilen cari hesap alacağı bulunduğu kanıtlayamamış olduğundan borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[518]

√ «TK’nun 702. (şimdi; TTK.’nun 790.) maddesinin 1. cümlesinde; ‘Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kimse son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde salâhiyetli hâmil sayılır’ denildiğinden, ilk cironun lehtara ait olması gerekir. Somut olayda ilk cironun davalı-lehtar tarafından yapılmadığı saptandığından ve ciro silsilesinde kopukluk oluştuğundan, davacı-keşidecinin şirkete müracaat edemeyeceğine karar verilmesi gerekeceğini»[519]



Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin