İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip


V- 1086 sayılı HUMK’un yürürlükte olduğu dönemde



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə76/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   111

V- 1086 sayılı HUMK’un yürürlükte olduğu dönemde; sahtelik iddiasıyla açılan olumsuz tespit davası sırasında davacı - borçlunun talebi üzerine -gerekli teminat yatırılarak- değil de, «sahteliği ileri sürülen senet hakkında bilirkişi incelemesi yapılmasına ve senedin yazıldığını görenlerin tanık olarak dinlenmesine karar verilmesi» üzerine, kendiliğinden icra takibinin durmasından sonra, mahkemece «olumsuz tespit davasının reddine» karar verildiğinde, davalı - alacaklı, bu dava nedeniyle de alacağını geç almış olacağından, yine davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilmesi uygun görülüyordu...[164] Bugün yeni HMK.’nun 209/(1). maddesi uyarınca takibin «sahtelik iddiası» nedeniyle durmasından sonra, mahkemece yargılama sonunda «olumsuz tespit davasının reddine» karar verilirse, aynı şekilde davalı-alacaklı lehine «alacağını geç alması nedeniyle» tazminata hükmedilmesi gerekecektir...

VI- Yüksek mahkeme;[165] «mirasçı tarafından, belgedeki (borç senedindeki) imzanın miras bırakana ait olmadığı iddiasıyla açılan olumsuz tespit davasının reddi halinde, davalı - alacaklı lehine tazminata hükmedilemeyeceğini» belirtmiştir.

VII- İİK. mad. 72/IV. c. 3’deki «alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır» şeklindeki kesin hüküm ve İİK. mad. 72/V. c. 3’den farklı olarak burada ayrıca‘talep’ koşuluna yer verilmemiş olması nedeniyle, «olumsuz tespit davasının reddine» karar veren mahkemenin kendiliğinden alacaklı lehine -%20’den fazla olmamak üzere- tazminata hükmetmesi gerekir.[166] [167] [168] [169]

VIII- Mahkeme kendiliğinden davalı - alacaklı lehine tazminata hükmetmezse, alacaklı daha sonra bu konuda ayrı bir dava açabilir mi? Yani, olumsuz tespit davası reddedilirken, alacaklı yararına %20 tazminata hükmedilmemiş ve karar bu şekliyle -örneğin; alacaklının kararı temyiz etmemesi nedeniyle- kesinleşmişse, alacaklı daha sonra bu tazminata hükmedilmesi için ayrı bir dava açabilir mi? Yargıtay Ticaret Dairesi[170] bu konuda «...Dava ekonomisi ve alacaklıya kanun koyucunun bir kolaylık bahşetmesi bakımından bu kabil zarar ve ziyanın alacaklı talep ederse menfi tespit davasının reddi halinde aynı hükümle karara bağlayacağı belirtilmektedir. Bu hüküm, alacaklının ayrı bir dava açamayacağı şeklinde yorumlanmamalıdır…” diyerek, ‘alacaklının ayrı bir dava açabileceğini’ kabul etmişken, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi[171], «...Gerek bilimsel ve gerekse yargısal görüşlerde oybirliği ile benimsenen görüşe göre, borçlu tarafından açılmış olan menfi tespit davası, davalı - alacaklı yararına sonuçlanır yani reddedilirse... mahkeme borçluyu ayrıca %15 (20)den aşağı olmamak üzere alacaklının hakkına geç kavuşmuş olmasından dolayı maktu bir zarar ödemeye mahkum eder... Bu hususta alacaklının ayrıca talebi şartına yer verilmemiştir. İİK.’nun 72/IV fıkrası hükmü bu konuda hakime emir vermektedir, diğer bir ifade ile bu hüküm re’sen %15 (20) tazminata karar vermesini emretmektedir... Bu hüküm,” Usulün 74. maddesinde öngörülen taleple bağlılık ilkesine getirilmiş yasal istisnalardan birisidir... O halde, mahkemenin re’sen karar verebileceği, özellikle karar verme mecburiyetinde olduğu bir konuda zuhulen karar vermemesi halinde, hakkı halâle uğrayan kişi ancak yasa yollarına başvurmak suretiyle bu hatanın yani eksikliğin düzeltilmesini ve telafisini isteyebilir. Eğer dava lehine sonuçlanan kişi, bu konularda temyiz yoluna başvurmaz ise, artık yasanın kendisine tanıdığı bu maddi haktan feragat etmiş demektir» diyerek tamamen aksi görüşü savunmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi[172] daha yeni tarihli bir kararında eski görüşünden dönerek «...İİK.’nun 72. maddesinin 4. fıkrasında, ‘alacaklının uğradığı zararın aynı davada (olumsuz tespit davasında) takdir edilip karara bağlanacağı ve hükmedilen tazminatın da teminattan alınacağı’ yazılı olmasına göre, mahkemece yasanın bu hükmü gözönünde tutularak ‘bu tazminata ilişkin istemin müstakil dava konusu yapılamayacağının’ kabulü ile açılan davanın reddine karar vermek gerekirken kabulü cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir» diyerek, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin görüşüne katılmıştır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi de -yeni tarihli bir kararında-[173] «Gerekli şartların mevcudiyetine rağmen tazminata hükmedilmemesine ilişkin husus temyiz konusu yapılmadığından, davalının temyiz yoluna başvurmayarak yasanın kendisine tanıdığı haktan feragat ettiği, bu durumun artık ayrı bir dava konusu yapılmasına imkan bulunmadığı, zira kanun koyucunun yasal düzenleme ile menfi tespit davası ve buna bağlanan sonuçları aynı davada karar altına alınıp sonuçlandırılmasını amaçladığını» belirtmiştir... Kanımızca Yargıtay Ticaret Dairesinin görüşü daha yerindedir. Yani, İİK. mad. 72/IV’deki hükmün, davacıya kolaylık sağlamak amacını güttüğü ve bu hükmün alacaklının bu konuda ayrıca bir dava açmasını engellemeyeceği kabul edilmelidir.[174] Ayrıca belirtelim ki, benzer tazminat istemini düzenleyen 24.5.1974 tarih ve 5/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, borçlu aleyhine yapılan icra takibi sırasında, haksız yere malı haczedilen üçüncü kişilerin, bu yüzden doğan zararlarının ödetilmesini, İİK. mad. 97/XV’de öngörülen özel hükmün dışında, genel hükümlere göre -genel mahkemelerde- dava açarak isteyebilecekleri kabul edilmiştir.  U y g u l a m a d a  çelişik içtihatlara neden olan bu soruna doktrinde[175] [176] önerilen çözüm şekli şudur:Alacaklı, olumsuz tespit davasının reddine ilişkin hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle alacağını geç almış olmasından doğan zararlarının ödenmesi için borçluya karşı ayrı bir tazminat davası açabilir. Bu davanın hukukî sebebi; İİK. mad. 72/IV hükmü değil, HUMK. mad. 110 (şimdi; HMK. mad. 392) hükmüdür.

IX- «Olumsuz tespit davasının reddine» karar veren mahkeme -kendiliğinden- «takip konusu alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere» alacaklı lehine tazminata hükmeder (İİK. mad. 72/IV, c: 2)[177]. A l a c a k l ı  «zararının yüzde yirmiye kadar olan miktarını» ispat etmek zorunda olmadığı gibi,  b o r ç l u d a, «alacaklının uğradığı zararın, yüzde yirmiden daha az olduğunu» ileri süremez ve ispat edemez.[178] Buna karşın alacaklı, «ihtiyati tedbir nedeniyle alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararının takip konusu alacağın yüzde yirmiden fazla olduğunu» -yargılama bitinceye kadar- ileri sürer ve ispat ederse, mahkeme ispat edilen bu zararın ödenmesine karar verir.[179] Doktrinde[180]davalı - alacaklının bu tazminat talebinin, «savunmayı genişletme yasağı»na (HMK. mad. 141) tâbi olmadığı, çünkü «davalının zararının dava sırasında doğup, hüküm tarihine kadar devam ettiği» belirtilmiştir.

X- «Olumsuz tespit davasının reddine» karar veren mahkemenin, «davacının yatırdığı -%15- teminatın, davalı - alacaklı lehine hükmedilen yüzde yirmi tazminata mahsuben, davalıya -hükmün kesinleşmesinden sonra- verilmesine» şeklinde karar vermesi uygun olur.[181] [182] Çünkü, İİK. mad. 72/IV, c. 2’de «alacaklının, lehine hükmedilen tazminatı, borçlunun yatırdığı teminattan alacağı» açıkça belirtmiştir.

XI- «Olumsuz tespit davasının reddine» ilişkin hükümde, lehine -%20- tazminata hükmedilen alacaklı, zararının daha fazla olduğunu ileri sürerek, borçluya karşı ayrı bir davaaçabilir mi? Bu konu ile ilgili olarak, doktrinde[183] [184]«alacaklının olumsuz tespit davasında tazminat istememiş, mahkemenin kendiliğinden yüzde yirmi tazminata karar vermiş olması halinde, alacaklının borçluya karşı -HMK. mad. 392’ye göre- ayrı bir ‘haksız ihtiyati tedbirden dolayı’ tazminat davası açabileceği, alacaklının olumsuz tespit davasında yüzde yirmi tazminat veya daha fazlasını istemiş ve fazlaya ait hakkını saklı tutmuş olması, mahkemenin de borçluyu istediği kadar tazminata mahkum etmiş olması halinde, alacaklının saklı tuttuğu fazlaya ilişkin tazminat için ayrı bir dava açabileceği, buna karşın mahkemenin alacaklının istediği tazminattan daha azına karar vermiş olması halinde alacaklının saklı tutmuş olduğu fazlaya ilişkin tazminat için ayrı bir dava açamayacağı ayrıca, alacaklının olumsuz tespit davasında borçlunun tazminata mahkum edilmesini isterken, fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmamış olması halinde, fazla tazminat için ayrı bir dava açamayacağı» belirtilmiştir...

XII- «Olumsuz tespit davasının reddine» ilişkin mahkemece verilen hüküm ne zaman ve nasıl icraya konulabilir?

1- Eğer bu red kararında alacaklının ihtiyati tedbir dolayısiyle alacağını geç almış bulunmasından doğan zarar için (yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere) alacaklı lehine  t a z m i n a t a   hükmedilmişse,  alacaklı bu red kararının  k e s i n l e ş m e s i n d e n  s o n r a, mahkemenin icra dairesine gönderdiği yazı üzerine, borçlunun yatırdığı %15 teminat paraya çevrilir ve alacaklı lehine hükmedilen %20’den az olmayan tazminata mahsuben alacaklıya ödenir. Alacaklı, lehine hükmedilen tazminatın %15 oranındaki miktarı için, borçlu hakkında ayrı bir «ilamlı icra takibi» yapamaz. Alacaklının, teminatla karşılanmayan tazminat miktarı için, ilamlı takip yapabilmesi ne zaman mümkündür? Bunun için de «olumsuz tespit davasının reddine» ilişkin kararın kesinleşmesini beklemek zorunda mıdır? İİK. mad. 72/IV’de «...hükmün kesinleşmesi halinde, alacaklı ihtiyati tedbir dolayısiyle alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır...» denilmiş olduğundan, kanımızca, alacaklının -borçlunun dava açarken yatırdığı teminat miktarı olan- % 15’i aşan tazminat miktarı için, borçlu hakkında ilamlı takip yapabilmesi ancak mahkemenin verdiği «olumsuz tespit davasının reddine» ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra mümkün olabilmelidir.[185]

Yüksek mahkeme;

√ «İcra takibinin dayanağı olan ilamda kart hamiline ait kredi kartının haksız kullanımı nedeniyle banka ve işyerinde yapılan harcama bedellerinin iadesi istemine ilişkin ... TL’nin faiziyle davalıdan tahsil ile davacıya ödenmesine karar verilmiş olduğundan, menfi tespite ilişkin olmayan ve eda hükmü içeren bu ilamın kesinleşmeden icra edilebileceğini»[186]

√ «İİK’nun 72/5. maddesi uyarınca menfi tespit ilamları kesinleşmeden işleme konulamayacağını ve takip konusu yapılamayacağını»[187]

√ «Olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın ‘yargılama giderleri, vekalet ücreti ve tazminat’a ilişkin bölümlerinin bir bütün olduğu, davanın kabulü ya da reddi halinde, ilam kesinleşmeden ilamın bu bölümlerinin infaz edilemeyeceği (takibe konulamayacağı) ve ilam kesinleşmeden bu konuda yapılmış olan takibin şikayet üzerine iptaline karar verilmesi gerekeceği»[188]

√ «Olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın ‘yargılama giderleri, vekalet ücreti ve tazminat’a ilişkin bölümlerinin bir bütün olduğu, davanın kabulü ya da reddi halinde, ilam kesinleşmeden ilamın bu bölümlerinin infaz edilemeyeceğini (takibe konulamayacağını) ve ilam kesinleşmeden bu konuda yapılmış olan takibin şikayet üzerine iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[189]

√ «Olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın ‘yargılama giderleri, vekalet ücreti ve tazminat’a ilişkin bölümlerinin bir bütün olduğu, davanın kabulü ya da reddi halinde, ilam kesinleşmeden ilamın bu bölümlerinin infaz edilemeyeceği (takibe konulamayacağı) ve ilam kesinleşmeden bu konuda yapılmış olan takibin şikayet üzerine iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[190]

√ «Menfi tespit ilamı ile hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama gideri gibi kalemlerin infazı ve icra takibine konu edilebilmesi için menfi tespit hükmünün kesinleşmesi gerekeceğini»[191]

√ «Olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın ‘yargılama giderleri, vekalet ücreti ve tazminat’a ilişkin bölümlerinin bir bütün olduğu, davanın kabulü ya da reddi halinde, ilam kesinleşmeden ilamın bu bölümlerinin infaz edilemeyeceğini (takibe konulamayacağını) ve ilam kesinleşmeden bu konuda yapılmış olan takibin şikayet üzerine iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[192]

√ «Olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın ‘yargılama giderleri, vekalet ücreti ve tazminat’a ilişkin bölümlerinin bir bütün olduğunu, davanın kabulü ya da reddi halinde, ilam kesinleşmeden ilamın bu bölümlerinin infaz edilemeyeceğini (takibe konulamayacağını) ve ilam kesinleşmeden bu konuda yapılmış olan takibin şikayet üzerine iptaline karar verilmesi gerekeceğini»[193]

√ «İİK.’nun 72/5. maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine hükme bağlanması halinde takip derhal durur. İlamın(kesinleşmesi)üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski haline getirilir. Bu nedenle menfi tespit ilamı kesinleşmeden hacizlerin kaldırılmasının mümkün olmadığını»[194]

√ «İİK.’nun 72/5. maddesinde işin esası ile ilgili olarak icranın kısmen veya tamamen eski haline iadesi, ilamın kesinleşmesine bağlanmış olup, tazminat ve giderler esasa ilgili hükmün eklentileridir. İlamın esası kesinleşmeden infaz edilemeyeceğine göre, eklentilerin de borçludan istenebilmesi için hükmün kesinleşmesi gerekeceğini»[195]

√ «Menfi tespit ilamının eklentilerinden olan icra inkar tazminatı ile giderlerin menfi tespit ilamı kesinleşmeden takibe konu edilmesi mümkün olmadığından mahkemece alacaklının talebi üzerine menfi tespit ilamına dayalı olarak ilamsız icra takibi üzerinden borçluya gönderilen icra emrinin iptali yerine, ilamın kesinleşmesinin gerekmediğinden bahisle şikayetin reddi yönünde hüküm tesis etmesinin isabetsiz olacağını»[196]

√ «Esasa ilişkin bölümü ile yargılama giderleri bir bütün olan menfi (olumsuz) tespit ilamının, esasa ilişkin bölümü kesinleşmeden, hüküm kısmının diğer kalemlerinin infazı ve icra takibine konu olması mümkün olmadığından, somut olay yönünden ise alacaklı taraf bu gereğe uymaksızın kesinleşmemiş hükme dayanarak takibe giriştiğinden, icra mahkemesince ‘borçlunun şikayetin kabulüne’ karar verilmesi gerekeceğini»[197]

√ «Borçlunun açtığı olumsuz tespit davasının redle sonuçlanması halinde reddedilen %20 icra inkar tazminatını alacaklının -hüküm kesinleştikten sonra- ayrıca takip konusu yapabileceğini»[198]

√ «İlamda hükmedilen inkar tazminatı ve yargılama giderlerinin -ilam kesinleştikten sonra- alacaklının yürüttüğü takip dosyasında talep edilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığını»[199]

«Olumsuz tespit davasının reddine ilişkin karar kesinleşmeden, alacaklının bu kararda lehine hükmedilen inkar tazminatı ile yargılama giderlerini takip konusu yapamayacağını»[200]

√ «Olumsuz tespit konulu (olumsuz tespit davasının kabulüne/reddine ilişkin) ilamda yazılı -inkar tazminatı, vekalet ücreti, yargılama gideri vb. gibi- eklentilerin, ilamın kesinleşmesi ile istenebilir hale geleceğini ve bu eklentilere ilamın kesinleşme tarihinden itibaren faiz yürütülebileceğini»[201]

b e l i r t m i ş t i r…



2- Olumsuz tespit davasının reddine ilişkin kararda, davalı - alacaklı lehine hükmedilen  y a r g ı l a m a  g i d e r l e r i n i  (ve bu arada, vekalet ücretini) alacaklı,  -tıpkı yukarıda belirtildiği gibi- bunlar da ilamın eklentisi niteliğinde olduğundan, ancak ilam kesinleştikten sonra[202] [203] -ve kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte[204] - borçludan talep edebilir…

B. Olumsuz tespit davasının davacı - borçlu lehine sonuçlanması (İİK. mad. 72/V): Mahkeme, davacı - borçluyu haklı bulursa, «davanın kabulüne» karar verir. Bu karar ile -alacaklının yaptığı bir icra takibi varsa- takip derhal durur ve hükmün kesinleşmesi ile de takip iptal edilir. Böylece, «borçlunun borçlu olmadığı» maddi hukuk bakımından saptanmış olur. Çünkü, bu şekilde kesinleşen karar, maddi anlamda «kesin hüküm» (HMK. mad. 303) teşkil eder.

a) İcra takibinin durması : Olumsuz tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması ile, alacaklının yapmış olduğu icra takibi derhal durur (İİK. mad. 72/V, c:1). Takibin durması için, mahkemenin kararının kesinleşmesi beklenmez.

Fakat, borçlunun malları üzerine konulmuş olan hacizlerin kaldırılabilmesi için, verilmiş olan olumsuz tespit davasının kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesi gerekir (İİK. mad. 72/V).[205]

Hükmün alacaklı tarafından temyiz edilmesi, takibin durmasına engel olmaz. Yani, alacaklı, temyiz nedeniyle İİK. mad. 36’ya göre «güvence göstermek suretiyle» kararın yerine getirilmesini erteleyemez ve takibin geçici olarak da olsa devamını sağlayamaz.[206]

b) İcra takibinin iptali ve icranın eski hale getirilmesi: Olumsuz tespit davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi ile icra takibi iptal edilir (İİK. mad. 72/V, c:2).

Borçlunun hiç borçlu olmadığına karar verilmişse icra  «t a m a- m e n», kısmen borçlu olmadığına karar verilmişse, «k ı s m e n» eski duruma getirilir. Bunun için ayrıca bir mahkeme kararına gerek yoktur. Hükmün kesinleşmesi ile bu sonuç kendiliğinden doğar. Daha açık bir deyişle, mahkemece borçlu lehine karar verilmesi ile takip durur ve buhükmün kesinleşmesi ile -ayrıca hükme gerek kalmadan- icra tamamen, ya da kısmen eski haline getirilir.[207] Bu nedenle, borçlunun malları üzerine daha önce hacizkonulmuşsa, borçlu lehine olan hükmün kesinleşmesi ile icra memurluğunca bu haciz derhal kaldırılır,[208] icra veznesinde borçludan alınmış bir para varsa, bu hemen borçluya geri verilir.

Davacı - borçlunun, mahkemenin lehine verdiği ilâmı, ilâm kesinleştikten sonra, icra dairesine götürerek, «icranın iadesini» istemesi gerekir.[209]

Olumsuz tespit davası devam ederken borçlunun icra dairesine ödediği -ve alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı almadığı (alamadığı)- para veya satılan hacizli mallarının bedeli alacaklıya ödenmiş ve davanın «geri alma davası»na (İİK. mad. 72/VI) dönüştüğü gözetilmeden mahkemece borçlunun «borçlu olmadığına» karar verilmişse, bu kararın kesinleşmesinden sonra, ayrıca mahkeme kararına gerek kalmadan, borçlunun istemi üzerine, bu para alacaklıdan zorla alınarak, borçluya geri verilir, böylece icra eski duruma iade edilmiş olur. (İİK. mad. 72/V, c: 2)[210]



Yüksek mahkeme, İİK. mad. 72/V, c: 2 hükmüyle ilgili olarak;

«İİK.’nun 72/5. maddesi uyarınca menfi tespitine dair karar kesinleşmeden dosyadaki hacizlerin kaldırılmasının da istenemeyeceğini»[211]

«İİK.’nun 72/5. fıkrası hükmüne göre menfi tespit ilamının kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icranın kısmen veya tamamen eski hale iade edilmesi gerekeceğini»[212]

«Menfi tespit ilamının İcra ve İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulması mümkün olmayıp ilamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de sözkonusu olmaması gerekeceğini»[213]

«İİK.’nun 72/5. maddesine göre dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takibin duracağı, ilamın kesinleşmesi üzerine, münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edileceği, borçlunun dava sebebiyle uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verileceği, takdir edilecek zarar haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın %15’inden aşağı olamaması gerekeceğini»[214]

belirtmiştir...

Borçlu tarafından -kambiyo senedinden kaynaklanan borçlar hakkında- senet lehtarına değil de ciro yoluyla senedi elinde bulunduran hâmile karşı açılmış olan olumsuz tespit davası sonucundan davayı yerinde bulan mahkemece “senedin iptaline” şeklinde değil “senetten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine”  ş e k l i n d e  karar verilmesi gerekir.[215]

Burada ayrıca şu hususu da belirtelim ki, olumsuz tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması, üçüncü kişilerin hukukî durumuna etkili olmaz. Bu nedenle, borçlunun açtığı olumsuz tespit davası borçlu lehine sonuçlanmış dahi olsa, bu durum, borçlunun daha önce kesinleşen takip nedeniyle satılan mallarına etkili olmaz.[216] Yani satılan mallar icranın eski hale iadesi yolu ile alıcılardan geri alınamaz.[217] [218] [219]



c) İcra mahkemesinin “itirazın geçici olarak kaldırılması kararı” ile birlikte hükmettiği  p a r a  c e z a s ı  ile “itirazın kesin ya da geçici olarak kaldırılması kararı” ile birlikte -yüzde yirmiden az olmamak üzere- hükmettiği  t a z m i n a t’ın ortadan kalması: İİK. mad. 68a/VI uyarınca, icra mahkemesinin borçlu aleyhine hükmettiği  -takip konusu alacağın %10’u oranındaki- para cezası ile İİK. mad. 68/son ve 68a/son uyarınca -”itirazın kesin ya da geçici olarak kaldırılması kararı” ile birlikte- borçlu aleyhine  -%20’den az olmamak üzere- hükmetmiş olduğu tazminat, “olumsuz tespit davasının kabulüne” karar verilmesi (ve bu kararın kesinleşmesi) ile kalkar.

d) Alacaklının tazminata mahkum edilmesi (İİK. mad. 72/V)[220]Olumsuz tespit davasının borçlu lehine sonuçlanmasının en önemli bir sonucu da, «borçluyu olumsuz tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetle olduğunun anlaşılması halinde», alacaklının borçluya -takip nedeniyle uğradığı zararları karşılamak için- takip konusu alacağın yüzde yirmiden az olmamak üzere bir tazminat ödemek zorunda bırakılmasıdır. Bu tazminata  u y g u l a m a d a  haksız takip (kötüniyet) tazminatı denilmektedir.

05.07.2012 tarihinden önce yapılmış olan icra takipleri üzerine açılan ve açılacak olan menfi tespit davalarında %40 tazminata hükmedilmesi gerekir. Yüksek mahkeme “6352 sayılı Kanunun geçici 10. maddesindeki ‘takip işlemleri’ ibaresinin, ‘takip talebi’ olarak anlaşılması gerekeceğini” belirttiği için 05.07.2012 tarihinden önce yapılmış olan icra takipleri hakkında açılan menfi tespit davalarında önceki tazminat oranı olan %40 tazminata hükmedilmesi, fakat 05.07.2012 tarihinden sonra yapılan icra takipleri üzerine açılacak menfi tespit davalarında ise yeni kanunda öngörülen %20 tazminata hükmedilmesi gerekeceği kabul edilmektedir.[221]

Uygulamadaki önemi nedeniyle ayrıca belirtelim ki; yabancı para alacağının -Türk parası ‘harca esas değer’ olarak gösterilerek- yapılmış olan takiplerde, tazminata yabancı para üzerinden karar verilemez...[222]

I- Mahkemenin böyle bir tazminata hükmedilebilmesi için (İİK. mad. 72/V):[223]

aa) Alacaklının borçlu hakkında icra takibinde bulunmuş olması,

bb) Bu icra takibinin hem «haksız» ve hem de «kötüniyetle yapılmış olması»,

cc) Davacı - borçlunun, lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiş olması,

g e r e k l i d i r.



aa) Belirtilen  b i r i n c i  k o ş u l  nedeniyle, bu tazminata ancak alacaklı tarafından,  borçlu hakkında «bir icra takibi yapılmış olması» durumunda -diğer koşullar da gerçekleşince- mahkemece hükmedilebilir.[224]

Eğer borçlunun açtığı olumsuz tespit davasından önce veya dava sırasında, alacaklı tarafından borçluya karşı bir icra takibi yapılmamışsa, (alacaklı, olumsuz tespit davası açıldıktan sonra, icra takibinde bulunmuşsa) olumsuz tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde, ayrıca borçlu lehine tazminata hükmedilemez.[225] Yüksek mahkeme, «sadece bankaya tahsile verilen,[226] ihtarname çekilerek ödenmesi istenen[227] ve daha sonra icraya konulmayan senetler hakkında açılan ve borçlu lehine sonuçlanan olumsuz tespit davalarında, davacı - borçlu lehine tazminata hükmedilemeyeceğini» belirtmiştir.

Eğer, alacaklının yaptığı takip, borçlunun başvurusu üzerine icra mahkemesince iptal edilmişse[228] ya da durdurulmuşsa[229] yine borçlu lehine sonuçlanan olumsuz tespit davasında, borçlu lehine tazminata hükmedilemez...[230]

Ayrıca belirtelim ki; “haksız ve kötüniyet tazminatı” sadece icra takibinde bulunan hâmil aleyhine hükmedilir.[231]



Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin