5.2. Kültür öncülerinin sorumluluğu
İnternet durağan, değişmez bir ortam olmadığı için ve kimyasal bir maddeyi analiz eder gibi laboratuvara koyup belirli bir süre bekleterek sonucu görebilme şansına sahip olmadığımız için bu karmaşık kültür öğesi konusunda net ve yüzde yüz tutarlı değerlendirmeler ortaya konamamaktadır. Yani internet tsunamisine tutulanlar, neyin içinde sürüklendiklerini ve bu yolculuğu nasıl, nereye kadar sürdüreceklerini kavrayabilecek konumda değillerdir. O yüzden yalnızca sıradan kişinin değil, günümüzde aydınların ve kültür yorumcularının bile kafaları karışıktır.
Ancak genel bir yaklaşım olarak Kongar’ın bundan yaklaşık on yıl kadar önce Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki açılış dersinde ifade ettiği şu saptamalar pek çok sorunun çözümüne ışık tutabilir niteliktedir:
“Bilim insanının kültürel sorumluluğu, genel olarak, insanın öteki insanlarla ve doğa ile olan çelişkilerini azaltmaktır.
Bu çabaları sırasında ona yolunu gösterecek olan ışık, bilimin karşı konulmaz aydınlığıdır. Bilim, bize doğal ve toplumsal çevremizin işleyiş kurallarını öğretir.
Bilim insanı önce bu kuralları öğrenmek, son-ra da o yasaları, insanlığın yararına kullanmak zorundadır.
Sonuç olarak, ‘toplumun korunma refleksle-rini barışçılıkla; teknolojik gelişmeleri çevrecilikle; günlük yaşamın ve insanlığın evrensel çirkinliklerini sanat ve edebiyat ile dengelemeye çalışmak’ bilim insanının kültürel sorumluluğudur diyebiliriz.” [20]
5.3. Sonsöz
İster beğenilsin, ister eleştirilsin; ister genç-lerin ruhunu tutsak alan bir sanal canavar, ister bilimin ve uygarlığın gelişebileceği en demokratik ve özgür bir ortam kabul edilsin; internet, çağımızın bir gerçeğidir; kimimizin kucağında bulduğu bir bebek, kimimizin ise kucağına doğduğu bir anadır.
İnternet, iletişimden bilişime, yaşamımızın her anını ve alanını derinden etkileyen, var olan kültür biçimlerini kökünden sarsan ve bambaşka, yepyeni, alışılmadık yeni kültür kalıplarıyla bizi yönlendirmeye çalışan bir olgudur.
Burada önemli olan, kimin kime egemen olacağını, neyin neye yön vereceğini stratejik olarak iyi saptamaktır. Yani bu son teknoloji ve uygarlık ürünü bizi mi yönetecek, yoksa onu üreten beyin olarak biz mi onu yönetip kendimizi, çevremizi ve doğayı en iyi biçimde değerlendireceğiz? Torunlarımızdan ödünç aldığımız bu dünyayı bizden sonraki kuşaklara daha güzel ve daha yaşanabilir halde teslim edebilmek için internetten nasıl yararlanacağız? Üzerinde kafa yoracağımız ve yanıt bulmaya çalışacağımız sorular bunlar olsa gerektir.
Dostları ilə paylaş: |